Ana Sayfa Blog Sayfa 2410

‘Asperger olmasaydım, iklim krizini fark etmeyebilirdim’

İklim krizine karşı başlattığı Fridays for Future eylemleriyle dünya çapında büyük etki yaratan aktivist Greta Thunberg, Noami Klein’e verdiği röportajda “Asperger teşhisime teşekkür ederim, çünkü o o olmadan iklim krizini fark edemeyebilirdim” diyor.

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’ne katılmak üzere New York’a yarış teknesiyle giden  İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg, yazar ve gazeteci Naomi Klein’in konuğu oldu. Thunberg, tekne deneyiminden sonra karaya indiğinde ne düşündüğü sorusuna “ilk duş aldığında harika hissettiğini” söyleyerek yanıt verdi.

Röportajda, oğlunun da özel bir durumu olduğunu söyleyen Klein, Thunberg’e “oğlumun kahramanısın” diyerek Asperger sendromunun hayatını nasıl etkilediğini sordu.

Greta Thunberg’in yanıtı şöyle:

“Birçok insan teşhislerini çevresine açıklamıyor ama birçok insan bunun negatif olduğunu düşündüğü için söylemek istedim, çünkü öyle olmak zorunda değil. Tabii ki pek çok açıdan kısıtlayıcı olabiliyor, beni de kısıtladı. Ama aynı zamanda bunu iyi, pozitif bir şeye dönüştürebilirsiniz, ben tam olarak bunu yaptım ve insanları da bunu yapmaları için cesaretlendirmeye çalışıyorum.

‘Aynı haberleri izliyoruz ama normal insanlar hayatına devam edebiliyor’

İnsanlardan farklıyım ve Aspergerim’e teşekkür ederim, çünkü o olmadan bu iklim krizini fark edemeyebilirdim. Herkes aynı belgeselleri izliyor, iklim kriziyle ilgili aynı haberleri okuyor. Ama beni şok eden iklim krizini öğrendiklerinde hayatlarının nasıl alt üst olmadığı, nasıl normal yaşamaya devam ettikleri.

‘Bu kadar otizmlinin iklimle ilgilenmesi tesadüf olamaz’

İklim kriziyle mücadelede çok sayıda aktif otizm sendromlu kişi var, bu tesadüf olamaz. Düşündüğümüz şeyle yaptığımız şey, davranışlarımız arasına mesafe koyamıyoruz ama normal insanlar bu mesafeyi koyuyor. Örnek vermem gerekirse bazı insanlar ‘Evet iklim değişikliği çok önemli’ diyor ama bu konuda hiçbir şey yapmayabiliyor. Ama bizim gibi insanlar genellikle bu konuda bir şey yapmak zorunda hissediyor, bununla ilgili sorumluluk duyuyor.

Asperger hastalığım olmasaydı böyle bir “nerd” (inek) olmazdım. Can sıkıcı gerçeklerle ilgilenecek zamanım ve enerjim olmazdı.”

‘Farklı olmak süper bir güçtür’

Greta Thunberg, 1 Eylül’de yaptığı Instagram paylaşımıyla Asperger’ini şöyle özetlemişti:

“Nefret yüklü insanlar sizin görünüşünüze ve farklılıklarınıza odaklandığında bu onları hiçbir yere götürmez.

Ve sonra siz kazanırsınız.

Asperger sendromum var ve bu bazen normlardan biraz farklı olduğum anlamına geliyor. Ancak uygun koşullar altında-farklı olmak bir süper güçtür.

Teşhisim hakkında açık olmamın sebebi bunun arkasına saklanmamak’ için değil, nedeni hala birçok bilgisiz insanın bunu bir ‘hastalık’ ya da olumsuz bir şey olarak görmesi.

Ve bana inanın bana koydukları teşhis önceleri beni sınırladı.

Okul grevine başlamadan önce, enerjim, arkadaşım ve konuşacak kimsem yoktu. Evde tek başıma oturuyordum ve beslenme bozukluğum vardı. Birçok insana anlamsız gelen bir dünyada anlam bulduktan sonra bunların hepsi geçti. #aspiepower”

 

Son araştırma: CHP birinci parti, Erdoğan’a destek yüzde 40

Avrasya Araştırma’nın Başkanı Özkiraz, 1-7 Eylül tarihlerinde yapılan  yapılan son ankette ‘uzun zamandan sonra ilk kez umut olduğunu’ söylediği CHP’nin birinci parti olarak çıktığını söyledi. Cumhur İttifakı ise yüzde 43-45 bandında ve AKP’den MHP’ye oy kayıyor.

Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, siyasal partilerin oy oranları hakkında yaptıkları son anket çalışmasına ilişkin açıklamasında, CHP’nin uzun yıllar sonra birinci parti konumuna yükseldiğini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a desteğin yüzde 40 civarında olduğunu kaydetti. ‘Cumhur ittifakı’nın yüzde 43-45 bandında göründüğünü belirten Özkiraz, MHP’nin AKP seçmeninden sürekli olarak oy aldığını söyledi.

Twitter’dan açıklama yapan Özkiraz, araştırmanın 1-7 Eylül tarihlerinde yapıldığını belirterek AKP’nin başta MHP olmak üzere tüm partilere karşı oy kaybı yaşadığını öne sürdü. Özkiraz, söz konusu oy kaybının nedenlerini şöyle sıraladı:

  • İsraf ve yolsuzluk algısının ekonomik kriz etkisi ile birleşmesi
  • Mülteci problemi
  • İşsizlik
  • Hukuksuzluk algısı
  • İstanbul seçimlerinde yaşananlar ve haksızlık yapıldığı algısı

23 Haziran seçimleri bir genel seçim olsaydı, ‘tüm yurtta aynı tepkinin oluşacağını’ öne süren Özkiraz, Erdoğan’ın icraatlarını onaylayanların oranını, ‘yüzde 40 seviyesine yakın’olarak belirterek, bunun ‘Cumhur ittifakı’nın oy oranının altında olduğunu bildirdi.

Özkiraz, Ali Babacan’ın kuracağı partinin AKP’den 5-6, CHP’den 1-2 MHP’den 1, İYİ Parti’den 2, HDP’den 0.5 puan kadar oy alabileceğini, Ahmet Davutoğlu’nun ise sadece AKP’den 3-4 puan kadar oy alabileceğini iddia etti.

Söz konusu araştırmada kararsızların oranının çok yüksek çıktığını kaydeden Özkiraz, “Bunların büyük kısmı AKP seçmeni. Yeni oluşumları bekliyor olmaları ihtimali yüksek”dedi.

Özkiraz’ın CHP’nin rakamlarını vermediği anket sonucuna göre partilerin oy oranı sıralanışı şöyle:

  1. CHP
  2. AKP
  3. MHP
  4. HDP
  5. İYİ Parti

CHP’nin merkezde kalarak oyunu arttırdığını kaydeden Özkiraz, Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin 24 Haziran 2018’de aldığı yüzde 30 civarındaki oyu geçtiğini ve ‘ilk kez umut olduğunu’ da ifade etti. Özkiraz, söz konusu araştırmayı muhataplarına sunduktan sonra,tüm detayları ile birlikte kamuoyuna açıklayacaklarını da belirtti.

Avrasya Araştırma, 23 Haziran İstanbul seçimini, doğruya en yakın oy oranlarıyla tahmin eden araştırma kuruluşu olarak biliniyor.

‘Dünya henüz bitmedi, insanlık ortadan kalkınca Tanrı geri gelecek’

16. İstanbul Bienali, Antoposen Çağı’nın iklim kriziyle birlikte en gözle görünür sonuçlarından; Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki dev plastik atık yığınına referans veren ‘Yedinci Kıta’ temasıyla başlıyor. 14 Eylül’de kapılarını açacak etkinlik, üç ayrı mekanda 10 Kasım’a kadar sürecek ve ücretsiz.

Amazon ormanlarının derinliklerinde bir kauçuk kasabasından yaşayan İrlanda asıllı bir Avrupalı olan Fitzcarraldo, tren yolu işine girmiş, ancak iflas etmiştir. Hayattaki en büyük tutkusu ise Amazonların ortasında kocaman bir opera inşa etmek ve büyük sanatçıları buraya getirmektir. Hayalini gerçekleştirmek üzere, sevgilisiyle birlikte, o güne dek hiç kimsenin izlemediği bir rota üzerinden Amozon nehri boyunca ilerlemeye karar verir. İki nehrin birbirine yaklaştığı ve geçit vermediği bir noktada, gemisini Fatih’i anımsatan sahnelerle karadan taşıyarak, uygun yeri bulur. Ancak işler düşlediği gibi gitmeyecek, başta Amazon yerlilerinin tepkisi olmak üzere pek çok zorlukla karşılaşacak, süreç içinde avantajlar dezavantaja ve tersine dönecektir.

Fransız sanatçı ve akademisyen Nicolas Bourriaud, küratörü olduğu 16. İstanbul Bienali’nin açılış toplantısında, Werner Herzog’un yönetiminde, Klaus Kinski ve Claudia Cardinale’nin oynadığı bu kült filmden gösterdiği kareler eşliğinde, filmden çarpıcı bir cümleye atıf yaparak konuşmasına başladı: Dünya henüz bitmedi, insanlık ortadan kalkınca, Tanrı geri dönecek.”

Bourriaud, insanın sömürgecilik, istila, aşırı gurur, böbürlenme ve güç zehirlenmesiyle malul doğasını, mükemmel bir şekilde ortaya koyduğunu anlattığı filmin, insanla insan olmayan arasındaki ilişki ya da ilişkisizliğe bir alt metin olarak gönderme yaptığını anlatırken, başlıkta alıntıladığı cümlesine ilişkin ise, artık o kadar da emin olmadığını sezdirdi. Zira insanlık Antroposen ya da belki daha doğru bir terimle Kapitalosen Çağı’na girdi.

Claudia Martinez Garay.

Bu yıl başlığı ‘Yedinci Kıta’ olarak belirlenen Bienal; Antoposen (Kapitalosen) Çağı’nın küresel ısınmayla birlikte en gözle görülür sonuçlarından olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınına referans veriyor. Popüler bilim kaynaklarında ‘Yedinci Kıta’ olarak anılan;  3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bu kütleyi anlamak, kavramak, tarif etmek ve anlamlandırmak üzere çıktığı yolu, Bourriaud şöyle anlattı:

Haegue Yang.

Kapitolosen operası için kusursuz bir sahne: İstanbul

“Yedinci kıta, yağmur ormanlarının yandığı ve plastik moleküllerinin okyanusları doldurduğu yeni dünyanın adı. Davet ettiğim sanatçılar, insan ve insan olmayanların, makinelerin, atıkların, hayvan hayatının ve ağaçların alttan alta yeni formlar ürettiği bu araziyi keşfediyor. Bir nevi antropolog gibi çalışıyorlar. Fikirlerin ve insanların yüzyıllar boyunca başkalaşıma uğradığı, çevrenin önemli bir mesele haline geldiği İstanbul, bu kapitolosen operası için kusursuz bir sahneydi.”

Yeni bir kıta sahası olarak Yedinci Kıta’nın kendileri için sembolik bir soyutlama olduğunu kaydeden Nicholas Bourriaud, “Bunu, Batının sömürgeleştirme anlayışının yeni bir aşaması olarak görüyorum.  Bu imge artık hepimiz için fazlasıyla tanıdık: Sanayi atıkların görünmez olan okyanusların, plastik torbaların ve kulak temizleme çubuklarının arasında yüzen balıkların ve diğer deniz canlılarının imgesi. Bienal, bu kıta düşüncesini ciddiye almak ve bu kaypak alanı insanların ve insan dışı varlıkların mecburen bir arada var olduğu, henüz keşfedilmemiş bir arazi olarak değerlendirmek niyetinde” diye konuştu.

Eloise Hawser.

Fransız küratör, bu yeni kıtanın bir zamanlar Avrupalı yerleşimcilerin göklere çıkardığı “yeni” dünyanın olumsuz arka yüzü olduğuna vurgu yaparak, zor kullanılarak istila ve işgal edilecek bir kıta yerine, tam tersine, neredeyse ruhumuz duymadan, yaşam ve üretim biçimlerimizden doğmuş, insan eseri bir ‘millet’ olduğunu belirtti;  toplumlarımızın aynadaki sureti olan kıtanın, yaşamak istenmeyen, reddedilip atılan şeylerden oluşmuş bir ülke olduğuna vurgu yaptı.

Eva Katatkova.

Bienal’deki işlerle, Antroposen’in bölgesini, alanını tarif edip anlamlandıracak; yeni yaşam formlarını keşfedecek kurgusal ve moleküler bir arkeloloji kurmayı istediklerini anlatan küratör, post-kültürel bir yaklaşım sergilemeyi amaçladıklarının altını çizdi: “Yedinci kıtayı kavrayabilmemiz için bizlere sanatçıların antenleri, onların tercümanlığı, antropolog damarı lazım. İsterim ki bu sergiyi gezmeye gelenler, sunulan şeyler aşina gelse de her sanatçıyı uzaklardaki bir toplumdan haber getiren biri olarak görür; izleyiciler de kendilerini sanatçıların oluşturduğu kabilelere bırakıp katılır ve yeni dünyanın antropologlarına dönüşür”

Bourriaud, serginin ‘ekolojik ruhuna’ uygun olarak asbest ve benzeri kirletici/zehirleyiciler içermeyen bir mekanda yapmak istedikleri için henüz resmi olarak açılışı yapılmamış yeni mekanlar oluşturduklarını, 16. İstanbul Bienali’nin bu anlamda mekanı bir yerden bir yere değiştiren ve taşıyan ilk etkinlik olduğunu da kaydetti.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’nde gerçekleştirilen basın toplantısına, kürator Nicolas Bourriaud’un yanı sıra İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Bienal’in en büyük sponsoru Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer de katıldı.

25 ülkeden 56 sanatçının katıldığı 16. İstanbul Bienali, kapılarını 14 Eylül’de tüm İstanbullulara açacak. 10 Kasım’a kadar ücretsiz olarak gezilebilecek serginin mekanları, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin yanı sıra, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binası, Pera Müzesi ve Büyükada.

Canlı performanslar ve kamusal program

Bienal, yaklaşık iki ay sürecek etkinlik boyunca, aralarında Monstre Chetwyn, Jared Madere, Tiriye Magadlela, Ylva Snöfrid, Jennifer Tee, Eva Kotakkova’nın olduğu sanatçıların canlı performanslarına da ev sahipliği yapacak.  Buluşmalar, konuşmalar ve film programlarıyla Yedinci Kıta temasının farklı açılardan ele alınacağı 16. İstanbul Bienali’nde çocuklar ve aileler için de pek çok özel etkinlik gerçekleştirilecek.

Nicholas Bourriaud

Nicolas Bourriaud, Fransa’nın en büyük güncel sanat merkezlerinden Palais de Tokyo’nun kurucuları arasında yer alıyor ve halen Montpellier Contemporain’in direktörlüğünü yürütüyor. Bourriaud, 16. İstanbul Bienali’nin küratörü olarak davet edilmesini şöyle değerlendirmişti: “Kurulduğu 1987 yılından bu yana düzenlediği sergilerde her zaman güçlü küratöryel ifadelere yer veren İstanbul Bienali’nin tarihine katkı sunacak olmaktan büyük onur duyuyorum. İstanbul şehrinin, ikili düşüncenin hakim olduğu günümüz küresel siyasi ortamında bir kesişim noktası olarak özel bir anlam taşıdığına inanıyorum. Bu bağlamda 16. İstanbul Bienali ekseninde tarihsel durumumuzu yansıtan bir sergi şekillendirmeye çalışacağım.”

Ayrıntılı bilgi için tıklayın

[İklim Acil] Gerçeği Söyle II: Medya *

Çeviren: Canan Ener Silay

Yaşanmakta olan iklim krizinin insanlar tarafından idrakı ve bu idrak sonrasında harekete geçmelerinde en önemli aygıtlardan biri olan medya kuruluşları sessizliğini bozmaya başladı.

The Nation ve Columbia Journalism Review adlı yayın organlarının ortak-kurucusu olduğu ve The Guardian gazetesi ile ortaklaşa yürütülen proje kapsamında yayın organları iklim krizi konusunda tüm medya kuruluşlarını harekete geçirmeyi amaçlayan bir taahütname kaleme aldı.

60’tan fazla haber kuruluşunun altına imza attığı metni, siz Havaya Bağlı Herşey okurları için Canan Ener Silay’ın kaleminden Türkçe’ye çevirdik.

Gerçeği söylemenin kar ve kariyerin önüne geçmediği özgür medya kuruluşlarının Türkiye’de de aynı çabayı göstermesi dileği ile karşınızda taahütname…

İklim krizini anlatmak için yeni bir taahhütte bulunuyoruz

“İklim Krizini insanların anlayacağı bir şekilde işleyebilir miyiz?”

TV habercisi Bill Moyer, medyanın uzun süreden beri görmezden geldiği İklim Krizi konusundaki suskunluğuna son vermek için başlatılan ‘Covering Climate Now’ (‘İklim Krizi’ni Ele Almak, Hemen’) isimli projenin açılışını bu sözlerle yapmıştı. The Nation ve Columbia Journalism Review adlı yayın organlarının ortak-kurucusu olduğu ve The Guardian gazetesi ile ortaklaşa yürüttükleri bu proje, tüm medya gazetecilerini bir araya getirmeyi ve onları büyüklü küçüklü, dijital ve basılı tüm haber ortamlarında, televizyon ve radyolarda, hem ABD’de hem uluslararası medyada bilgilendirmeyi ve çağımızın bu en büyük felaketini tüm insanlara anlatmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor.
Gururla duyururuz ki, ‘Covering Climate Now’ projesine şimdiden 200’den fazla haber kuruluşu katıldı.

Bunlar: CBS News ve yerel TV kanalları gibi haber ağları; The Philadelphia Inquirer, Minneapolis Star Tribüne, San Francisco Chronicle, Seattle Times gibi ABD’nin büyük tirajlı gazeteleri; Asahi Shimbun ve La Repubblica (Japonya’nın ve İtalya’nın en büyük gazeteleri ); Nature, Scientific American, Inside Climate News, Harvard Business Review gibi dünyanın en önemli ve seçkin bilimsel uzmanlık yayınları; HuffPost, Vox, The Intercept, Slate gibi önde gelen, saygın dijital yayınlar; The Texas Observer, Colorado Springs Gazette gibi etkili bölgesel yayınlar; New York, Washington DC, Chicago, Philadelphia, Boston, New Orleans, Louisville ve San Francisco gibi büyük şehirlerin radyo istasyonları; Marketplace, Science Friday, The World gibi kamusal radyo programları; Kanada’da yayınlanan Maclean’s ve Japonya’da yayınlanan Newsweek Japan gibi popüler dergiler; kamuoyunda büyük etkinliği olan yazar Bill McKibben, radyo ve TV programı ‘Democracy Now!’, ‘Channel 4 UK’ muhabiri Alex Thomson; deneyimli uzman TV meteorolojistleri Dan Satterfield, Mike Nelson, Paul Gross. Ve daha birçokları yolda.

Bu yayın organlarının hepsi, 16 Eylül ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğini yapacak olduğu 23 Eylül tarihli “Uluslararası İklim Aksiyon Zirvesi” arasında, bir hafta boyunca İklim Krizi hakkında yoğun odaklı yayınlar yapacaklar.

Biz hiç kimseye ne yazacağını veya medya kanallarında ne haberler yayınlayacağını dikte edemeyiz. Sadece, her haber kanalının iklimle ilgili gerçeklere daha çok yer vermek ve bu haberlere daha fazla görünürlük kazandırmak için canla başla gayret etmesini istiyoruz; izleyicilerine bunun herhangi bir haber olmadığını, aksine ‘İklim Değişimi’nin çağımızın en ciddi felaket haberi olduğunu anlatmalarını istiyoruz. Mesele, İklim Krizi’ne, bilim insanlarının da çok uzun zamandır söylediği gibi, gereken önemi, önceliği ve dikkati vermektir, ki böylece hem tüm dünyadaki kamuoyu, hem politika-yapıcılar doğru ve akıllı kararlar verebilsinler. Şimdi biz medya habercilerinin üzerine düşen görev şu: Bu son derece önemli konuyu, insanların iyice anlaması için, nasıl ele almalıyız?

Biz ‘Covering Climate Now’ projesini, gazeteciliğin/haberciliğin en kutsal sorumluluklarından birinin yerine getirilmesi olarak görüyoruz; yani insanları bilgilendirmek ve herkesi ilgilendiren ortak sorunları ve bu sorunlara getirilebilecek çözüm fırsatları hakkında yapıcı ve faydalı tartışma ortamlarını yaratmak olarak…

Günümüzün dünyasında bundan zorlu hiçbir problem yoktur herhalde; ama bundan daha fazla çözüm fırsatları sunan bir sorun da yoktur belki. Geçtiğimiz Ekim ayında yayınlanan Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘İklim Değişikliği Konusunda Hükümetler-arası Heyet’ (IPCC) raporunda, insanlığın ‘sıcağı hapseden’ gaz emisyonlarını yarıya indirmek için sadece 12 yılı kaldığı; bu yapılmaz ise felaket düzeylerde ısı yükselmesiyle ve aşırı hava değişiklikleriyle karşı karşıya kalacağımız duyuruldu, BM’nin bilim insanları tarafından.

Öte yandan, güneş ve rüzgâr enerjilerinin kullanımında ve enerji verimliliğinde çok parlak gelişmeler kaydedilmekte. Bunları kullanarak, akıllı davranır ve iklim değişikliğiyle doğru yollardan mücadele edersek toplumlarımızı daha iyi bir geleceğe götürebiliriz.
Medyada İklim Krizi ile ilgili daha fazla haberlere yer vermek veya aksine onu görmezden gelmek bir değer yargısı seçimidir.

Medyanın büyük çoğunluğu, en azından ABD’de, uzun yıllardır ikincisini yapıyor. Belli başlı tüm TV kanalları geçtiğimiz ilkbaharda Britanya’da doğan yeni bir kraliyet bebeğine bir hafta boyunca, İklim haberlerine bir yılda verdikleri yerden fazlasını verdiler. IPCC (İklim Değişikliği Konusunda Hükümetler-arası Heyet) raporu geçtiğimiz Ekim’de yayınlandığında, ABD’nin en büyük 50 gazetesinden 28’i bunu okuyucularına duyurmaya zahmet etmedi.

Aşağıda “Covering Climate Now/İklim Krizi’ni Ele Almak, Hemen” girişimini imzalayan lider gazetecilerin isimlerini bulacaksınız. Eğer beğendiğiniz ve takip ettiğiniz haber kanalları bunların arasında yoksa lütfen onları arayıp bizimle temasa geçmelerini isteyin. Onların katılımlarını da bekliyoruz.

Bize [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.

Liste (25 Temmuz 2019 itibariyle):

Basılı & Online Gazete ve Dergiler
* The Columbia Journalism Review
* The Nation
* The Guardian
* The Philadelphia Inquirer/Philly.com
* HuffPost
* The Minneapolis Star Tribune
* Nature (UK)
* Scientific American
* The Conversation (Birleşik Krallık)
* Asahi Shimbun (Japonya)
* la Repubblica (İtalya)
* Newsweek Japan (Japonya)
* The Seattle Times
* Vox
* Slate
* The Intercept
* The Texas Observer
* The Coast (Kanada)
* Harvard Business Review
* The (Colorado Springs) Gazette
* The Nepali Times (Nepal)
* CQ & Roll Call
* Mongabay
* Maclean’s (Kanada)
* National Catholic Reporter
* Yale Climate Connections
* Clean Energy Wire (Almanya)
* IEEE Spectrum
* Talking Points Memo
* The Alpinist
* Rock and Ice
* La Tercera (Şili)
* Stuff (Yeni Zelanda)
* Newsroom (Yeni Zelanda)
* The Spinoff (Yeni Zelanda)
* Literary Hub
* Ecosystem Marketplace
* Renewable Energy World
* Ensia
* Jolon Indian Media
* Croakey Health Media (Australya)
* Planet Friendly News (Kanada)
* San Francisco Chronicle
* Bay Nature
* Sludge
* The Shoestring
* The Junction (Australya)
* The Tyee
* InsideClimateNews
* Nexus Media

TV ve Radyo:
* CBS News (Ulusal)
* WNYC (kar amacı gütmeyen radyo New York Şehri)
* WHYY (ar amacı gütmeyen radyo Philadelphia)
* WAMU (kar amacı gütmeyen radyo Washington, DC)
* WBEZ (kar amacı gütmeyen radyo Chicago)
* WBUR (kar amacı gütmeyen radyo – Boston)
* WFPL (kar amacı gütmeyen radyo – Louisville)
* WWNO (kar amacı gütmeyen radyo New Orleans)
* KQED (kar amacı gütmeyen radyo for San Francisco Bay)
* Marketplace, economy programı – American Public Media
* The World, haber programı – PRI ve BBC
* Science Friday, haber programı – WNYC Studios
* Dan Satterfield, baş meteorolog, WBOC-TV, CBS – Salisbury, Maryland
* Mike Nelson, baş meteorolog, Channel 7 Denver, ABC – Denver
* Paul Gross, baş meteorolog, WDIV, NBC – Detroit
* The Years Project/Years Of Living Dangerously
* Politically Aweh, TV haber programı – Güney Afrika
* Elemental: Covering Sustainability – Denver, Phoenix and Los Angeles
* Democracy Now! (Ulusal radyo ve TV programı)
* The Global GoalsCast

Bağımsız Gazeteciler (kurumlar sadece tanımlama amacıyla kullanılmıştır)
* Bill McKibben, yazar
* David Biello, TED Konuşmaları
* Alex Thomson, şef muhabir, Channel 4 News (UK)
* Yereth Rosen, emekli sunucu Daily News
* Rex Dalton, Emekli yazar Nature
* Isabel Seta (Brezilya)
* Michael Tatarski (Vietnam)
* Sean Holman (Kanada)
* Nivedita Khandekar (India)
* Preti Jha (Singapur)
* Don Paul, Yardımcı meteorolog, The Buffalo News
* Peter Schwartzstein, freelance Ortadoğu Çevre muhabiri

Kurumlar:
* Climate Matters (Climate Central, George Mason University Center for Climate Communications, and Climate Communications)
* Solutions Journalism Network
* Boston University
* The Lancet Countdown On Climate Change and Health

(*)Yeşil Gazete ile Açık Radyo’nun Küresel İklim Grevi ortak yayınıdır.

 

iklim krizi inkarcılarından AB ve BM nezdinde uluslararası kampanya

Kampanyanın imzacıları İngiltere’de Brexit’in ardından çevreci yasaların geri alınması için çabalayan bir çevreden geliyor.

Mektubu imzalayanlara göre iklim değişikliği konusunda panik yapmak için bir sebep bulunmuyor .

Aralarında yüzlerce akademisyen, siyasi ve lobicilerin bulunduğu iklim inkarcıları,sıfır karbon salımına yönelik verilen taahhütleri ve bunların yasalaştırılmasını durdurmak için bir kampanya başlattı.

The Independent’in haberine göre, iklim değişikliğinin bir mit olduğunu öne süren 400 kişinin imzaladığı ve “İklimle ilgili acil bir durum bulunmuyor” başlığını taşıyan mektup, gelecek haftalarda çevre üzerine görüşmeler yapacak Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının liderlerine gönderildi.

Başka adımlar da atmaya hazırlanan grup Oslo, Brüksel, Lahey ve Roma‘da basın toplantıları gerçekleştireceklerini açıkladı. İklim değişikliğini reddeden grup, Birleşik Krallık‘ta Brexit sonrası çevreci düzenlemelerin geri alınması yönünde baskı yapan Atlantik ötesi etkin düşünce kuruluşlarıyla bağlantılı ve aynı zamanda iklim bilimi reddeden bir geçmişe sahip. Kar amacı gütmeyen araştırmacı haber kuruluşu DeSmog‘un ele geçirdiği mektup imzacı grubun Boris Johnson’ın kabine üyeleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor.

“Avrupa Deklarasyonu” mektubu, iklimdeki mevcut değişikliklerin “iklim sisteminin döngüsel davranışının beklenen” bir sonucu olduğunu iddia ediyor. Mektup aynı zamanda iklim değişikliğinin başlıca etkeninin karbondioksit olduğuna ilişkin herhangi bir “kanıt yok” diyor.

İmzacılar arasında Koch‘un finanse ettiği Atlas Network‘ün bir parçası olan ABD’deki Cato ve Heartland enstitülerinden çeşitli isimler bulunuyor. Birleşik Krallık kökenli Ekonomik İlişkiler Enstitüsü (IEA), Adam Smith Enstitüsü (ASI) ve Vergi Mükellefleri İttifakı gibi serbest piyasa kuruluşları da imzacıların sosyal ağında yer alıyor.

Vergi Mükellefleri İttifakı’nı, Birleşik Krallık Maliye Bakanı Sacid Cavid’e danışmanlık ettiği bildirilen Matthew Elliot kurdu. Vergi Mükellefleri İttifakı’nın eski çalışanlarından Chloe Westley de, Birleşik Krallık başbakanlık ofisinde Başbakan Johnson’ın ekibine katıldı. Parlamento üyesi Liz Truss ise IEA ve ASI’dan kendine iki özel danışman atadı.

Birleşik Krallık’ın iklim değişikliğini inkar eden başlıca gruplarından, eski Maliye Bakanı Nigel Lawson‘ın kurduğu Küresel Isınma Politikaları Vakfı (GWPF) da imzacı listesinde temsil ediliyor. Grubun “acil mesajı”, haziranda Polonya ve AB üyesi 3 diğer ülkenin engellediği AB’nin sıfır karbon salımı hedefine “şiddetle karşı çıkılması” gerektiğini öne sürüyor.

Mektupta şu cümlelere yer veriliyor: İklimle ilgili acil bir durum söz konusu değil, dolayısıyla endişelenmek ve panik yapmak için hiçbir sebep yok. (…) Siyasi liderlere tavsiyemiz şu; siyaset olası iklim zararlarını en aza indirmeye odaklanırken bilim ciddi biçimde iklim sistemini daha iyi kavramayı hedeflemelidir.

İklim bilimin inkarı konusunda bir uzman olan Drexel Üniversitesi‘nden sosyoloji profesörü Robert Brulle, DeSmog’a verdiği röportajda mektubun, çevreci grup Extinction Rebellion ve Greta Thunberg‘in etkili protestolarının ardından gelen iklim krizine ilişkin önemli medya yayınlarına yönelik panikleyerek verilmiş bir karşılığa benzediğini söyledi. Brulle, “Tartışma başlıkları bayatlamış ve bilimsel açıdan tam anlamıyla saçmalık. Önemli nokta bu değil. Buradaki amaç iklim değişikliğinin ‘tartışmaya açık’ yapısını canlı tutmak” diye konuştu.

Harvard Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı Geoffrey Supran, bu hareketin, bu ayın sonunda gerçekleştirilecek BM İklim Eylemi Zirvesi‘nde önlemleri artırma çabalarını baltalamaya yönelik bir girişim olduğunu düşünüyor.

İklim uzmanları, mektubun Yokoluş İsyanı ve Greta Thunberg’in etkili protestolarının medyada büyük yer bulması karşısında panikleyerek verilmiş bir yanıta benzediğini söylüyor.

Supran şöyle konuştu: Her zaman olduğu gibi sanırım iklim krizi üzerine toplumsal ve politik müzakerelerde suyu bulandırmayı umuyorlar. Aynı düşüncedeki siyasi sağ kanattan medya ve blogların oluşturduğu yankı odasını beslemek; iklim hakkında yayın hazırlarken yanlış bir denge tutturmaya çalışan, saf ve şüpheci yaklaşmayan gazetecileri ağlarına düşürmek için.

Kampanya, Hollanda merkezli iklim bilimi reddeden İklim İstihbarat Vakfı‘nca (Clintel) yürütülüyor. Vakıf, kariyerine petrol şirketi Shell’de başlayan ve 80’lerde petrol ve doğal gaz çıkarmanın yeni yöntemleri üzerinde çalışmak için Delphi Consortium‘u oluşturan Guus Berkhout tarafından kurulmuştu. Berkhout “listede birçok önemli isim” bulunduğunu ve hepsinin “iklim tartışmasına değerli bir katkı” yaptığını söylüyor.

İmzacılardan biri, Northumbria Üniversitesi’nden Profesör Valentina Zharkova, geçen yıl iklim değişikliğinin Güneş’in döngülerinden kaynaklandığını söyleyen bir ders veriyordu.  Zharkova’nın haziranda yayımlanan ve ortak yazarı olduğu bir makale “temel hatalar” içerdiği için eleştirilmiş; hakemli bilim dergisinin bu makaleyi nasıl yayımladığı üzerine bir soruşturma başlatılmıştı.

Mektubun imzacıları arasında petrol ve doğal gaz şirketlerinin yöneticileri ve eski yöneticileri, aynı zamanda yer bilimcilerin profesyonel bir kurumu olan Londra Jeoloji Topluluğu‘ndan beş akademisyen de yer aldı.

Mektubun gerçek olduğunu doğrulayan Berkhout, The Independent’a şunları söyledi: Bu girişim, yalnızca fikirlerin dile getirilmesinden daha fazlasını hedefliyor. Hedeflerimizi ve planlarımızı Brüksel, Oslo ve Roma’dan başlayarak Avrupa’da düzenleyeceğimiz bir dizi basın toplantısıyla paylaşacağız.

Sekiz Barış Akademisyeni’ne daha beraat

Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi, barış bildirisi imzacısı üç akademisyenin; İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi beş akademisyenin beraatine karar verdi.

“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan akademisyenlerin duruşmaları bugün de devam etti.

Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmaları görülen Dicle Üniversitesi’nden profesörler Süleyman Kızıl, Murat Biricik ve Fikret Uyar, önceki beyanlarını tekrar ederek beraat talebinde bulundu. Duruşma savcısı, üç ayrı davada da aynı mütalaasını yineleyerek Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) barış için akademisyenler dosyalarında vermiş olduğu “hak ihlali” kararını hatırlattı ve “örgüt propagandası” suçunun yasal unsurlarının karşılanmadığını söyledi. Savcının sanıkların beraat istemesi üzerine mahkeme de üç akademisyenin hakkında da ‘sanıkların üzerlerine atılı suçun yasal unsarlarının oluşmadığı gerekçesiyle’ beraatine karar verdi.

İstanbul’da beş beraat

İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde ise beş akademisyen hakkında açık duruşma görülmeden celse arasında beraat kararı verildi. Beraat kararı verilen isimler arasında Ankara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevilay Çelenk, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Terzi ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden Öğr. Üyesi Abdullah Deveci yer alıyor.

Böylece 26 Temmuz 2019 tarihli AYM kararının ardından başlayan yeni adli yılda yargılaması devam eden akademisyenlerden dokuz kişinin davası beraatle sonuçlanmış oldu.

Ankara’da belediyeden kadınlara ‘self defans’ eğitimi

Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yer alan EGO Spor Kulübü, kadınlara haftanın iki günü ücretsiz ‘self defans’ eğitimi vermeye başladı. Kadınlar memnun.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı EGO Spor Kulübü’nün “Kadına Şiddete Hayır” sloganıyla başlattığı proje kapsamında “self defans”, yani kendini koruma eğitimi verilmeye başlandı. Büyükşehir Belediyesi Kapalı Spor Salonu’nda haftanın iki günü ücretsiz olarak verilen eğitimlere kadınlar yoğun ilgi gösterdi.

Şiddeti önlemek için

Self defans eğitimlerine ilişkin konuşan EGO Spor Kulübü Başkanı Akın Hondoroğlu eğitimleri yaygınlaştırmak istediklerini belirterek, “Başkentli kadınlara, Uzak Doğu sporlarından yakın savunma teknikleriyle ‘self defans’ eğitimleri veriyoruz. Kadına yapılan şiddetti önlemek için başlattık bu projeyi. Tabii ki kadına ya da erkeğe fark etmeksizin şiddettin her türlüsüne karşıyız ama sokakta ya da aile içinde yaşanan şiddete karşı da kadınlarımız kendini en az zararla nasıl kurtarabilir bunun eğitimini veriyoruz” dedi.

Self defans eğitimini veren Krav Maga Savunma Sporları Federasyonu Başkanı Engin Deniz Karadağ ise, “Kadınları şiddete karşı bilinçlendirmek için buradayız. Bu bir farkındalık projesidir. Kadınlara küçük tekniklerle kendilerini nasıl savunacakları konusunda püf noktalar öğretiyoruz. Bence her kadın çok güçlüdür. Belli teknikleri öğrendikten sonra kendilerini savunmakta çekinmeyecekler. Kendilerine güvenleri gelecek. Tüm kadınların bu tür eğitimleri almalarını tavsiye ediyorum” diye konuştu.

EGO Spor Kulübü tarafından düzenlenen “self defans” eğitiminin ilk gününde derse yoğun ilgi gösteren kadınlar, “özgüvenlerinin arttığını” belirtti. Çocuklarıyla kulübe gelen Burcu Güngör,”Kızım ve oğlum burada karate kursuna geliyor. Ben de onlarla gidip geliyorum. Kadına da, erkeğe de şiddet doğru bir şey değil ama zor durumda kaldığımızda da kendimizi korumamız gerekiyor” dedi.

Dorian’ın vurduğu Bahamalar’da petrol sızıntısı alarmı

Bahama Adaları’nda Dorian Kasırgası sonucu hasar gören bir petrol tesisinde yaşanan sızıntı dolayısıyla acil durum alarmı verildi.

Bahamalar‘da 43 kişinin ölümü ile sonuçlanan Dorian Kasırgası sırasında, bir petrol tesisinde sızıntı yaşandığı ortaya çıktı. Tesisin Norveç merkezli Equinor firmasına ait olduğu belirtildi. Bahamalar Başbakanı Hubert Minnis‘in sözcüsü Erica Wells Cox, sızıntı nedeniyle acil durum ilan edildiğini duyurdu.

Firma: Hacim belirtmek için henüz erken

Firma ise bölgede bulunan petrol tesisinde yaşanan sızıntıyı doğrularken basında sızıntının geniş çaplı olduğu yönündeki haberler hakkında net bir bilgi paylaşamayacaklarını aktardı. Firmadan yapılan açıklamada, “South Riding tesisinde kasırga sonrasında yaptığımız ilk değerlendirmede terminalin hasar gördüğü ve karadaki tankların dışındaki zeminde petrol sızıntısına rastlandı. Sızıntı konusunda herhangi bir hacmi belirtmek için henüz çok erken. Bu noktada henüz denizde bir petrol sızıntısı gözlemimiz yok” denildi.

Yerel basın: Atlantiğe ulaşacak kadar geniş çaplı

Ancak yerel basın, şirket içi kaynaklara dayandırdığı haberlerde sızıntının Atlantik Okyanusu‘na kadar uzanabilecek geniş çaplı bir hasara neden olduğu bilgisini paylaştı. Haberlerde adı verilmeyen bir yetkilinin ,“Beş tankın çatıları tamamen hasar gördü. Rüzgârlar tarafından sürüklenip sürüklenmediklerini veya tankların içine düşüp düşmediklerini bilmiyoruz. Equinor olarak petrol sızıntılarına cevap vermek için kaynaklarımızı seferber ettik. En kısa sürede South Riding Point’e ulaşılacak dediği kaydedildi.

‘Türkiye hak ihlallerinde öncelikli ülke ilan edilsin’

Basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin bir rapor yayımlayan Birleşik Krallık Dış İlişkiler Komitesi, “Türkiye’de şu anda cezaevinde 136 gazeteci var. Türkiye insan hakları ihlalleri konusunda uyarılmalı’ dedi.

Birleşik Krallık Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlallerine de değindiği küresel basın özgürlüğü raporu yayınladı. Komite Türkiye’yi insan hakları ihlallerini kamuoyu önünde eleştirilmesi gereken öncelikli ülke olarak tanımladı.

DW Türkçe’nin haberine göre Komite, Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlallerini sıraladığı raporda, “Türkiye’de medya özgürlüğü bakımından ciddi azalma oldu. Bize (bu rapor için) oradan yazan gazeteciler, isimlerinin ya da görüşlerinin yayımlanması hâlinde misilleme yapılmasından oldukça korkuyordu” ifadesini kullanan komite,İngiltere Dışişleri Bakanlığını, Türkiye’yi “insan hakları konusunda öncelikli görülmesi gereken ülke” ilan etmeye çağırdı. Raporda ayrıca, Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki ihlalleri “kamuoyu önünde ciddi şekilde eleştirmesi gerektiği” ifade edildi.

136 gazeteci hapiste

Hapis cezasının gazetecilere yönelik en önemli tehditlerden biri olduğunu belirten komite, Avusturya merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) verilerine göre Türkiye’de şu an 136 gazetecinin hapiste olmasının İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı.

Sınır Tanımayan Gazeteciler’in verdiği bilgiye göre Ağustos 2019 itibarıyla dünya genelinde ise “toplam 399 gazeteci, vatandaş gazeteci ve medya çalışanının” hapiste olduğunu aktaran komite, cezaevindeki bu kişilerin yaklaşık yarısının Türkiye, Çin, Mısır, İran ve Suudi Arabistan’da olduğunu ifade etti.

Aşırı sıcaklar yüzünden Fransa’da 1435 kişi hayatını kaybetti

Fransa Sağlık Bakanı, aşırı sıcaklarla boğuşan ülkesinde bu yaz, yarısı 75 yaşın üzerindeki kişiler olmak üzere 1435 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ülkede, haziran ayında 46 derece ölçülmüştü.

Sıcaklıkların rekor seviyeye ulaştığı bu yaz, Fransa’da, 1435 kişi hayatını kaybetti. Sağlık Bakanı Agnes Buzyn, haziran ve temmuz aylarında aşırı sıcaklardan ölenlerin yarısının 75 yaşın üstünde olduğunu açıkladı. Buzyn, ülkenin belirli bölgelerinde haziran ayında sıcaklığın 46 dereceye yükseldiğini ve bunun bir rekor olduğunu, başkent Paris’te ise temmuz ayında 42.6 dereceyle rekor kırıldığının altını çizdi.

Alınan önlemler sayesinde 2003’teki aşırı sıcak dalgasında ölen 15 bin kişinin onda biri kadar ölüm kayda geçtiğini belirten Buzyn, “Keşke hiç ölüm olmasaydı ancak özellikle sağlık sorunu olanların ve yaşlıların bu kadar aşırı sıcağa dayanması çok zor” dedi.

Aşırı sıcakların hakim olduğu dönemde çoğu etkinlik iptal edilmiş, acil danışma hatları ve belediye binalarında ‘serinleme odaları’ kurulmuştu.

İklim uzmanları, giderek etkisini artıran iklim değişikliği nedeniyle bu yaz yaşanılan aşırı sıcak dalgalarının sayısının ve sıklığının artacağı uyarısında bulunmuş;  özellikle yaşlılar, çocuklar ve dezavantajlı gruplara yönelik politikalar oluşturulması gerektiğine dikkat çekmişti.