Ana Sayfa Blog Sayfa 1765

Charlie Hedbo davasında sanıkların cezaları belli oldu

2015 yılındaki Charlie Hebdo dergisi ve bir Yahudi marketine düzenlenen saldırılarla ilgili Fransız mahkemesi, 14 suç ortağı şüphelisinden Türkiye kökenli Fransa vatandaşı Ali Rıza Polat‘ı terör suçuna ortaklıktan 30 yıl hapis cezasına çarptırdı. Savcılık, Polat hakkında müebbet hapis cezası talep ediyordu. 35 yaşındaki Polat, mahkemede saldırı planı hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını savundu.

14 sanığın yargılandığı davada Türkiye kökenli Belçika vatandaşı Metin Karasular, suç ağının parçası olduğu gerekçesiyle sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karasular, terör amacıyla hareket etmediğini söylemişti.

IŞİD Prensesi’ne 30 yıl hapis

Ölen saldırganlardan Amedy Coulibaly‘nin partneri 32 yaşındaki Hayat Boumeddiene‘ye ise terör örgütü üyeliği ve terörizm finansmanı suçlarından 30 yıl hapis cezası verildi. Boumeddiene, mahkemede gıyabında yargılanan üç sanıktan biriydi. Savcıların IŞİD Prensesi dediği Boumeddiene, saldırıların ardından Suriye’ye kaçmıştı.

Davanın baş şüphelilerinden olan ve gıyabında yargılanan Mohamed Belhoucine de müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Belhoucine’in Suriye’de olduğu tahmin ediliyor.

Davanın diğer sanıkları ise en azı dört yıl olmak üzere farklı ağırlıklardaki hapis cezalarına çarptırıldı.

Ne olmuştu?

Fransa’nın başkenti Paris‘te 7-9 Ocak 2015 tarihleri arasında yaşanan saldırılardan ilki Fransa’nın hiciv dergisi olan Charlie Hebdo dergisinin binası oldu. Muhammed Peygamberin karikatürlerini yayınladığı gerekçesiyle 7 Ocak 2015’te Said ve Cherif Kouachi kardeşlerce düzenlenen silahlı saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti.

Amedy Coulibaly de 8 Ocak 2015 tarihinde Paris’in Montrouge kasabasında bir polisi ve kentin dış mahallelerinden birinde bulunan Yahudi marketinde rehin aldığı dört kişiyi katletti.

Saldırganların tamamı ise polis tarafından öldürülmüştü.

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Sarıalioğlu: Şubat ayına kadar ilaç bulmada sıkıntı yaşayacağız

Koronavirüs salgını sebebiyle oldukça zor koşullarda çalışan eczacılar bu kez de ilaç bulma sıkıntısıyla karşı karşıya. Her yıl şubat ayında yapılan fiyat güncellemesi sebebiyle ilaç şirketleri bu yıl da ilaçlarını piyasaya sürmek yerine zamlı fiyattan satmak için stoklama yapmaya başladı.

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada “Her yıl Aralık’tan itibaren şirketler ‘Şubat’ta zam yapacağım’ diyerek ilacı kısıyorlar. Şu anda da bu sebeple birçok ilaca erişemiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Çözüm önerimiz kabul edilmedi’

Bu konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı’na birçok kez çağrıda bulunduklarını belirten Sarıalioğlu “Biz Bakanlığa öneri olarak zammı yılda bir yerine üç ayda bir yapmaları çağrısında bulunmuştuk” dedi.

Sarıalioğlu, “Örneğin bir ilaca yılda yüzde 12 zam gelecekse bunun yerine üç ayda bir yüzde 3 civarında zam yaparlarsa bu stoklama sorununun önüne geçebileceğimizi belirttik. Ancak bu talebimiz kabul edilmedi. Bu yıl da bu yüzden döviz ile alınan ilaçlar başta olmak üzere birçok ilaçta bu sıkıntıyı yaşayacağız” ifadelerini kullandı.

‘Covid-19 ilaçlarının üretimi talebi karşılayamıyor’

Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların tedarikinde de çok fazla sıkıntı yaşadıklarını aktaran İstanbul Eczacı Odası Başkanı, “Firmalar ilaç üretiminde üç vardiyaya çıkmalarına rağmen Bakanlık’tan gelen talebi karşılayamadıklarını söylüyor” dedi.

Bunun sebebinin ise firmaların planlamalarını yıllık olarak yapmaları olduğunu belirten Sarıalioğlu, “2020 yılını yeni bitiriyoruz. Şirketler bu yıl üretilecek ilaçların planlamasını 2019 yılında yaptı. O zaman Covid-19 yoktu. Ancak şimdi 100 kutu üretilen ilaca 1000 kutu talep oldu” açıklamasını yaptı.

İstanbul’da 200 eczane çalışanı Covid-19 pozitif

Zafer Cenap Sarıalioğlu’na göre bu durum eczacılar üzerindeki baskıyı da artırıyor. Covid-19 teşhisi konulan hastaların ilaçları bulamayınca eczane eczane dolaşmak durumunda kaldıklarını belirten Sarıalioğlu, “Hastalar eczaneye geldiğinde ‘Ben Covid-19 pozitifim’ demiyor. Reçetesinden anlıyoruz. Ve o hasta bir sürü eczane dolaşarak bulaş riskini artırıyor” ifadelerine yer verdi.

Eczacılar arasında koronavirüs vakalarının da arttığını söyleyen Sarıalioğlu “Sadece İstanbul’da 200 arkadaşımız Covid-19 pozitif” dedi.

Eczane çalışanları koronavirüs teşhisi aldığında eczanelerin 10 gün kapatıldığını söyleyen Zafer Cenap Sarıalioğlu, “Bunun farklı sonuçları var. Bir yandan eczanenin maddi gelir kaybı yaşamasına sebep oluyor. Bir yandan da ilaç hizmetinde aksaklıklara yol açıyor” ifadelerini kullandı.

‘Eczane çalışanlarına yönelik şiddet arttı’

Sarıalioğlu eczane çalışanlarına yönelik şiddetin de salgın döneminde iyice arttığını sözlerine ekledi.

Şiddet olaylarının en çok nöbetçi eczanelerde yaşandığını aktaran İstanbul Eczacı Odası Başkanı, “Nöbetçi eczaneye geliyolar. İlacın olmadığını öğrendiklerinde arasında çok fazla mesafe bulunan başka bir nöbetçi eczane bulmaları gerekiyor. Özellikle nöbetlerde çok ciddi şekilde şiddet olaylarıyla karşılaşıyoruz” dedi.

 

Bilirkişi raporu: Madende kamu yararı, tarımda üstün kamu yararı var

Konya‘nın Ilgın ilçesine bağlı Çavuşcugöl Mahallesi’nde 3 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu‘nun (TKİ) 165 metrekarelik sahada kömür üretim faaliyetlerini devam ettirebilmesi için acil kamulaştırma kararı alındı.

Birinci derece tarım arazilerinin kömür madenine kurban edilmesini istemeyen köylüler yürütmeyi durdurma davası açtı, ancak ekili arazilere jandarma eşliğinde iş makineleri girdi. Geçtiğimiz günlerde bölgede incelemelerin ardından Konya 1. İdare Mahkemesi’ne açılan yürütmeyi durdurma davasına bilirkişi raporu sunuldu. Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Dava konusu maden sahasının ülke ekonomisine sağlayacağı endüstriyel katma değer, sanayi gelişimi ve ülkenin enerji ihtiyaçlarının karşılanması bakımından maden işletmesi amaçlı kullanılmasında kamu yararı bulunduğu, dava konusu maden sahasının ‘kısmen içerisinde yer alan coğrafyada verimli tarım topraklarının ve Çavuşçugölü Dogal Sit Alanı eksenli eko-sistemin korunması, Büyük Ova Projesi kapsamında öngörülen kırsal kalkınmada sürdürülebilirliğin sağlanması, yerelde tarım ekonomisinin desteklenerek ülke ekonomisine katma değer üretilmesi bakamından ‘tarımsal alan’ amaçlı kullanılmasında üstün kamu yararı bulunduğu kanaatini taşıyoruz.” 

‘Sıra mahkemede’

Bilirkişi raporunda haklı olduklarının ispatlandığını belirten bölge sakinlerinden Sıtkı Mavuş, beş ay önce acele kamulaştırma kararı ile ektikleri toprakların ellerinden alınmaya çalışıldığını söyledi: “Birçok köylümüzle buna günlerce karşı çıktık ve yürütmeyi durdurma davası açtık. Kasım ayında yapılan bilirkişi keşfinin ardından rapor mahkemeye sunuldu. Bilirkişi heyeti aylardır verdiğimiz mücadelede bizim haklı olduğumu gördü. Biz topraklarımızda sadece üretmek istiyoruz. Bilirkişi raporundan sonra şimdi sıra mahkemede. Oradan da olumlu bir sonuç alacağımızı düşünüyoruz.” 

Geçmişteki maden ocaklarından dolayı köylülerin kanser ve solunum yolu hastalıkları ile boğuştuğunu belirten Mavuş, “Köylü köyü terk etmeden kıymetinin bilinmesi lazım. Çavuşcugöl’deki ekosistemin korunması tarımsal üretimin sorunsuz devam etmesi ve Ilgın Havzası taban suyunun korunması adına mücadelemiz devam edecek” diye konuştu. 

‘Üniversiteler fuhuş yuvası’ diyen Prof. Sofuoğlu hakkında işlem başlatıldı

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu‘nun katıldığı bir televizyon programında üniversiteler için “Fuhuş evleri” demesinin ardından SAÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, Sofuoğlu hakkında işlem başlatıldığını duyurdu.
 
Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu katıldığı bir televizyon programında üniversiteler için söylediği “Neredeyse fuhuş evleri” sözü tepkiyle karşılanmıştı.
 
Bunun üzerine rektör Prof. Dr. Fatih Savaşan sosyal medya hesabından konu ile ilgili açıklamada bulunarak, “Üniversitemiz Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun ulusal bir kanalda yapmış olduğu açıklamaların kabul edilmesi ve hoş görülmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Söz konusu konuşma ile ilgili gerekli işlemler yapılacaktır” dedi.

AKP’den tepki: Gençler gözbebeğimiz, sakil bir açıklama

Sofuoğlu’na AKP’den de tepki geldi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da öğretim üyesine tepki gösterdi. 

Fahrettin Altun, “Üniversitelerimiz araştırma, öğretim ve topluma hizmet merkezlerimizdir. Gençlerimiz ise göz bebeklerimizdir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yükseköğretim alanında aldığımız muazzam mesafe üniversitelerimize, gençlerimize verdiğimiz değerin bir yansımasıdır” dedi.

İbrahim Kalın ise “Üniversitelerimizi zan altında bırakan kerih (tiksindirici) ve sakil açıklamayla ilgili gereken işlemlerin yapılacak olmasını memnuniyetle karşılıyoruz” ifadelerini kullandı. 

Ne olmuştu?

Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, Akit TV canlı yayınında üniversiteler için “Sayın Cumhurbaşkanımız da vurguladı. Neredeyse fuhuş evleri” ifadelerini kullanmıştı. Program konuklarının “Hocam yapmayın. Biraz ağır oldu” karşılığını vermesi üzerine Sofuoğlu, “Gelin ben sizi gezdireyim. Siz nerede yaşıyorsunuz” demişti.

Sofuoğlu daha önce de “İstanbul Sözleşmesi çok kan dökecek; cinsiyet değiştirmek isteyen çocuklar ailelerinden zorla alınabilecek” ve “Google‘ın mucidi Abdülhamit‘tir” demişti. 

 

AKP’den ‘Cumhurbaşkanı’na mal varlığını dondurma yetkisi’ için kanun teklifi

Adalet ve Kalkınma Partisi‘nin (AKP) “terörizmin finansmanı ile mücadele” gerekçesiyle hazırladığı kanun teklifi ile Cumhurbaşkanı’na ‘mal varlığını dondurma yetkisi’ verilmesi öngörüldü.

Teklif kabul edilirse, Cumhurbaşkanı, “tavsiye” üzerine Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yaptırım listesine alınan kişi ve kuruluşların hesapları ile bu kişi ve kuruluşlarla dolaylı olarak ilişkisi bulunan ya da onun adına hareket eden hesapları dondurabilecek. İçişleri Bakanı ise çeşitli gerekçelerle derneklerin faaliyetlerini durdurabilecek, kurulları görevden alabilecek.

Birgün‘ün aktardığına göre, “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı suçları ile kitle imha silahlarının yayılmasına karşı mücadele” gerekçesiyle hazırlanan kanun teklifinde mal varlığının dondurulması kararına ilişkin “öneride” bulunması için bir de Denetim ve İşbirliği Komisyonu kurulması öngörüldü. Komisyonda, MASAK, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı gibi kuruluş temsilcileri yer alacak. Komisyondaki temsilcilere, her toplantı için ücret ödenecek.

İnternetten izinsiz yardım engeli

Teklifte, internet ortamında izinsiz yardım kampanyası başlatanları sınırlayıcı hükümler de yer aldı. Buna göre, izinsiz yardım faaliyetinin tespiti halinde valilik ya da İçişleri Bakanlığı erişimin engellenmesini isteyebilecek. Başvuruyu devralan hakim, duruşma bile yapmadan içeriği engelleyebilecek.

Yurt dışına yardımlar bildirilecek

Yardım Toplama Kanunu’nda yapılan değişiklikle de yurt dışına yardımda bulunacak dernekler sınırlandırılacak. Bundan böyle bağışlar, “bildirime” tabii olacak.

İçişleri Bakanlığı’na geniş yetkiler

Teklifle, Dernekler Kanunu’nda da değişiklik yapmak isteyen AKP, İçişleri Bakanı’na “dernek faaliyetini askıya alma” ve “kurulları görevden alma” yetkisi vermek istiyor. Düzenlemeye göre, bir derneğin faaliyeti çerçevesinde terörizmin finansmanı suçu işlenirse ya da uyuşturucu suçundan kaynaklı olarak mal varlığı aklanırsa, İçişleri Bakanı o kişileri ve görev yaptığı kurulları tedbir amaçlı görevden uzaklaştırabilecek. Derneğin faaliyetten alıkonulmasını talep edebilecek.

Dr. Akgün İlhan: Su krizinde mesele sadece barajlar değil

Video Haber: Defne Sarıöz

Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nce yayınlanan ve Türkiye‘nin son üç aylık meteorolojik kuraklık durumunu değerlendiren haritanın ardından basında, ülkedeki barajlarının doluluk oranlarıyla ilgili pek çok haber yer aldı.

Temiz su sorununun küresel bir mesele olduğuna dikkat çeken uzmanlar ise su sorununun barajların doluluk oranından öte kuraklık ve küresel iklim değişikliği bağlamında alınması gereken bir mesele olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’nin henüz su fakiri sayılmasa da su stresi çeken bir ülke olduğunu vurgulayan Su Yönetimi Uzmanı Dr. Akgün İlhan‘a göre su tasarrufu ve su kaybının önlenmesinde hem bireylere hem yerel yönetimlere görevler düşüyor.

Twitter’dan Covid-19 aşısı karşıtlığını engellemeye yönelik adım

Sosyal medya platformu Twitter bir açıklama yayınlayarak gelecek haftadan itibaren Covid-19 aşıları hakkında zararlı, yanlış yönlendiren bilgileri kaldırmaya öncelik vereceklerini duyurdu.

Daha sonraki haftalarda da bu konuda potansiyel yanlış yönlendiren paylaşımların etiketleneceği kaydedilen açıklamada, aşıların nüfusu kontrol etmeye ve nüfusa zarar vermeye yönelik olduğunu belirten, etkisi konusunda çürütülmüş iddialarda bulunan, Covid-19’un gerçek olmadığını veya ciddi etkisi olmadığını ileri süren ve bu yüzden aşının gereksiz olduğunu savunan iddiaların kaldırılacağı vurgulandı.

AA’nın aktardığına göre açıklamada, 2021’in başından itibaren söz konusu paylaşımların “asılsız söylenti”, “tartışmalı iddia”, “eksik veya kapsam dışı bilgi” gibi ifadelerle etiketlenebileceği aktarıldı.

 

Çin Almanya’dan 100 milyon doz Covid-19 aşısı temin edecek

Çin merkezli Shanghai Fosun Pharmaceutical (Fosun Pharma) ile Almanya merkezli biyoteknoloji firması BioNTech, yeni tip koronavirüse  karşı geliştirilen aşıdan Çin’e 100 milyon doz temin edileceğini duyurdu.

AA’nın haberine göre şirketler tarafından yapılan ortak açıklamada, Covid-19’a karşı mRNA teknolojisine dayanan BNT162 adlı aşıdan Çin’e ilk 100 milyon doz temini için anlaşma imzalandığı belirtildi.

‘Test ve pazarlamada Çin ile ortak çalışıldı’

Açıklamada, Shanghai Fosun Pharmaceutical ve BioNTech’in, mart ayında Almanya merkezli BioNTech’in mRNA tabanlı “BNT162′ aşısının geliştirilmesinde, klinik testlerinin yapılması ve pazarlanmasında Çin’de ortak çalışacaklarını deklare ettikleri hatırlatıldı. Çin’e ilk tedarikin BioNTech’in Almanya’daki üretim tesislerinden sağlanacağı vurgulandı.

Şirketler, 24 Kasım’da Covid-19 karşı geliştirmekte olduğu potansiyel aşı için Çin’de ikinci aşama klinik denemelerine başladıklarını duyurmuştu.

Öte yandan Türkiye ise Çin tarafından üretilen Sinovac aşısı için anlaşma imzalamıştı. 50 milyon doz aşı aralık, ocak ve şubat aylarında Türkiye’ye getirilecek.

Bakanlıktan tepkilerin ardından geri adım sinyali: Trans yağ yoktur ibaresi kaldırılmayacak

Tarım ve Orman Bakanlığı çikolata, bisküvi, cips gibi pek çok gıda maddesinin ambalajında yer alan “trans yağ yoktur” ibaresini etiketlerden çıkarma teklifinde gelen tepkilerin ardından geri adım attı.

Bakanlığın Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Harun Seçkin, HaberTürk TV kanalında Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu programda hazırlanan taslağın görüşe açıldığını ve gelen görüşler doğrultusunda trans yağ ibaresinin etiketlerde kalabileceğini söyledi.

Seçkin, program sonunda son bir cümleniz var mı sorusuna: “Yani ‘trans yağ yoktur’ ifadesi ile ilgili bir gündem oluştu. Bunun kullanılabileceğini ifade etmek istiyorum, özellikle” yanıtını verdi. Mehmet Akif Ersoy’un “etiketlerden kaldırılmayacak değil mi?” sorusuna ise Seçkin “Evet” dedi.

Neler yaşandı?

Bakanlık tarafından “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hazırlanmış ve sektör görüşüne açılmıştı.

Değişiklik kapsamına trans yağının kullanılmadığı veya yüzde 1’in altında kullanıldığı ürün etiketlerinde yer alan “trans yağ yoktur” logosunun kaldırılması öngörülüyordu.

‘Tüketici sağlığı açısından sakıncalı’

Bakanlığın bu yeni yasa tasarısına gerekçe olarak yüzde 2’nin üzerindeki oranlara artık izin verilmeyeceği gerekçesini sunduğunu belirten Buğday Derneği, “Ancak bu tüketici sağlığı ve hakları açısından son derece sakıncalı” uyarısında bulunmuştu.

Dernek tarafından yapılan açıklamada “Tüketicilerin sağlık açısından kritik konularda bilgi edinme ve tercih yapma hakkı koruma altına alınmalıdır” ifadeleri kullanılmıştı.

Zararları neler?

Trans yağların, günlük alınan toplam yağ miktarı içindeki oranının fazla olması pek çok farklı hastalık açısından risk oluşturuyor. Aşırı trans yağ tüketimi kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırıyor. Diyabete yakalanmada da artmış trans yağ tüketimi önemli bir etken.

Damarların en iç tabakasında hasara neden olarak damar yapısını bozabilen trans yağların bazı kanserlerin gelişimine neden olduğuna dair çalışmalar da mevcut.

 

 

CHP’li Burhanettin Bulut: Koronavirüs ilacı bulunamıyor, karaborsadan tedarik ediliyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, ağır koronavirüs hastaları için verilen Actemra isimli ilacın hastanelerde stoklarının azaldığını veya bulunamadığını iddia etti.

CHP’li Bulut, bu nedenle de tedavilerin aksadığını, hasta yakınlarının ilacı karaborsadan fahiş fiyatlara tedarik ettiğini söyledi. 

Aynı sıkıntılar ilaç temininde de yaşanıyor

Milletvekili Burhanettin Bulut, maske ve grip aşısına ulaşımda yaşanan sorunların bir benzerinin koronavirüs ilacının temininde de yaşandığını vurgulayarak şunları dile getirdi:

Maske ve grip aşısına ulaşımdaki sıkıntıların ardından şimdi de ağır koronavirüs hastalarına verilen etkin maddesi Tosilizumab olan Actemra adlı ilacın tedarikinde sorun yaşanıyor. Bağışıklığı baskılayan, yoğun bakımlarda hayati şartlarda kullanılan ilacın 200-400 mg formları hastane stoklarında azalıyor. İlacın formlarının hastanelerde stoklarının azalması ya da bulunamaması nedeniyle tedaviler aksıyor. Hasta mağduriyeti yaşanıyor. İlaca kamusal güvence altında ulaşılamaması nedeniyle hasta yakınları ilacı karaborsadan fahiş fiyatlar karşılığında tedarik ediyor. İlacın ilgili firmadan daha fazla miktarda tedarik edilmesi, üretiminin ülkemizdeki firmalarca da gerçekleştirilmesinin zorunlu hale geldi.”

‘Ulusal ilaç politikası oluşturulmalı’

CHP’li Bulut, Türkiye’nin ilaç konusunda dışa bağımlılığının azalması için devletin yerli ilaç üreticilerine destek vermesi gerektiğinin altını çizdi:

Türkiye’nin stratejik bir ürün olan ilaçta dışarıya bağımlı. Yerli ilaç üreticilerine, araştırmalara yeteri kadar destek verilmiyor. Devletin yerli ilaç sanayini desteklemesi ile ilaçta dışa bağımlılığı azalacak, ilaç fiyatları düşecek, ilaca ulaşım daha kolay hale gelecek. Bir an önce ulusal ilaç politikası oluşturulması gerekiyor.”

Türkiye’de koronavirüs kaynaklı vaka sayısı 1 milyon 833 bin 345 olarak açıklanırken, ağır hasta sayısı 5 bin 980 oldu. Salgın nedeniyle can kaybı ise 16 bin 646’ya yükseldi.