Ana Sayfa Blog Sayfa 1653

Danıştay ihaleyi iptal etti: Munzur Gözeleri’nde yapılması planlanan projeye izin yok

Danıştay 13. Dairesi, Tunceli Ovacık‘ta bölge halkı tarafından kutsal kabul edilen Munzur Gözeleri‘ne yapılmak istenen ve beton dökülerek başlanan rekreasyon projesinin ihalesini iptal etti.

Söz konusu iyileştirme projesinin, Munzur Gözeleri’nde tahribata yol açacağı belirtiliyordu.

Projeye itiraz eden avukatlar, Ağustos 2020 tarihinde Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na projenin durdurulması için başvuru yapmış, inşaat ve yıkım çalışmalarıyla başlayan projeye karşı “Bölge mesire alanına çevrilmek isteniyor” diyerek de konuyu yargıya taşımıştı.

Projenin iptal edildiğini davanın avukatlarından Barış Yıldırım duyurdu.

Projeye 8 milyon TL bütçe ayrılmıştı

2018’de çizilen projeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) tarafından toplam 8 milyon TL bütçe ayrıldı.

Proje, Tunceli Valiliği koordinesinde FKA tarafından hazırlanmış, Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından da 2019 yılının haziran ayında onaylanmıştı. Projenin ihalesini ise Rengi İnşaat San. Tic. Ltd. almıştı.

Projeyle turizme katkı yapılacağı, bölgedeki görüntü kirliliğinin giderileceği iddialarında bulunulmuştu. Projenin tamamlanması durumunda ise gözelere girişlerin ücretli olacağı kaydedilmişti.

Yurt içi ve yurt dışından binlerce yaşam savunucusu projeye karşı mücadele başlatmıştı.

NASA’nın uzay aracı Perseverance Mars’a sorunsuz iniş yaptı

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi‘nin (NASA) uzay aracı Perseverance (Azim), yedi aylık yolculuğunun ardından 20 kamera ve mini helikopteriyle Kızıl Gezegen Mars’a iniş yaptı.

“Mars 2020” misyonu kapsamında gönderilen Perseveranca, Kızıl Gezegen’de yaşamın izlerini arayacak. Uzay aracının indiği  45 kilometre çapındaki Jezero Krateri, Mars’ın kuzey yarımküresinde yer alıyor.

470 milyon km yolculuk

Operasyonu yöneten  Swati Mohan Perşembe Türkiye saati ile 23.55’te canlı olarak yayınlanan inişin başarıyla gerçekleştiğini duyurdu. Dünya ile Mars arasındaki 190 milyon kilometrelik mesafe nedeniyle, Mars yüzeyine ilk dokunuşun görüntüleri yaklaşık 11 dakikalık gecikme ile yayını seyredenlere ulaştırılabildi.

NASA’nın Florida’da bulunan Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu‘ndan 30 Haziran 2020’de fırlatılan uzay aracı, yaklaşık 470 milyon kilometrelik bir yolculuk gerçekleştirmişti.

İniş anı

Kızıl gezegenin atmosferine girdikten sonra  roket motorlarının hızı yavaşlatılan uzay aracı bir iniş paraşütü ile Mars yüzeyine yöneldi.  İniş manevrasının son aşamasında ise yaklaşık 20 metre yükseklikten Jezero Krateri’ne  kablolarla bir tür vinç tarafından çekilerek indirildi. Vinç daha sonra gezegene kendi inişini yapmak için uzay aracından ayrıldı.

Yedi dakika süren “kritik iniş manevrası” sırasında NASA çalışanları büyük bir heyecan yaşadı. İnişin başarıyla gerçekleştiğinin açıklanması üzerine NASA Araştırma Direktörü Thomas Zurbuchen, korona kısıtlamalarını görmezden gelerek çalışanlara sarıldı. Perseverance inişten hemen sonra  Mars yüzeyinin ilk siyah-beyaz fotoğrafını çekti.

Yaşam izlerini arayacak

“Mars 2020” Kızıl Gezegen’de  bir zamanlar yaşamın var olduğuna dair kanıt derlemek için görevlendirilen ilk misyon. Bilim insanları yaklaşık 3,5 milyar yıl önce bir nehrin bu kraterdeki göle aktığını varsayıyorlar. NASA mensubu  Ken Farley’e göre, o zamanlar Mars’ın güçlü bir atmosferi vardı, yüzeyinde göller ve nehirler bulunuyordu ve bugün Dünya’da bildiğimiz organizmaların gelişebileceği yaşanabilir habitatlara sahipti. Mars, bu koşulların var olduğu bilinen tek gezegen.

Araç, Jezero Krateri ve çevresindeki nehir, göl ve delta kalıntılarından kaya ve toprak örnekleri toplayacak. Toplanan örnekler analiz için Dünya’ya getirilecek. Numunelerin  2030’lu yıllarda NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından planlanan ortak bir misyon kapsamında Dünya’ya getirilmesi planlanıyor.

2,4 milyar dolar bütçe

NASA bu bağlamda yaklaşık 2,4 milyar dolar (1,98 milyar euro) bütçe ayırdı. Alman Havacılık Merkezi (DLR) de, veri ve görüntülerin değerlendirilmesinde misyona destek oluyor.

ABD, Perseverance ile dokuz kez başarılı şekilde Mars’a uzay aracı gönderen tek ülke oldu. InSight ve Curiosity (Meraklı) isimli iki uzay aracı halen Kızıl Gezegen’in yörüngesinde çalışmalarına devam ediyor.

Fotoğraf: Joe Biden

ABD Başkanından kutlama

ABD Başkanı Joe Biden “tarihi” olarak tanımladığı inişten dolayı Nasa yetkililerini kutladı.

Biden, Twitter’dan paylaştığı mesajda başarıyla gerçekleşen inişle ilgili olarak, “Bugün, bilimin gücü ve Amerikan dehası ile hiçbir şeyin imkanlar ötesinde olmadığı bir kez daha kanıtlanmıştır” dedi.

BM: İklim krizi için şimdi harekete geçilmezse çok geç olacak

Birleşmiş Milletler Çevre Programı‘nın (UNEP) yayımladığı ‘Doğa ile Barış‘ raporunun ardından bir basın açıklaması yapan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, iklim krizi için şimdi harekete geçilmezse çok geç olacağı uyarısında bulunarak, hava ve su kirliliğinden kaynaklı hastalıklar sebebiyle her yıl yaklaşık 9 milyon kişinin öldüğünü de hatırlattı.

Guterres, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık üçte ikisinin hane kaynaklı olduğunu ve dünyanın bu yüzyıl içinde üç santigrat derece sıcaklık artışına doğru sürüklendiğini ifade etti.

‘Geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız’

Antonio Guterres, çok uzun zamandan beri insanların doğaya karşı intihar niteliğinde bir savaş sürdürdüğüne dikkat çekti. Bu savaş sonunda meydana gelen iklim değişikliğinin, yok olan biyolojik çeşitliliğin ve çevre kirliliğinin canlı türlerini tehdit ettiğini kaydetti.

“Doğanın yardımı olmadan insanlığın gelişmek bir yana hayatta dahi kalamayacağını” belirten Guterres, “Geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız” dedi.

700 milyon kişi açlık çekiyor

UNEP’in yayımladığı Doğa ile Barış raporuna göre, dünyada bulunan yaklaşık 8 milyon bitki ve hayvan türünden 1 milyondan fazlası, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklar her yıl yaklaşık 6,5 milyon erken ölüme sebep oldu ve kirli su, çoğu çocuk olmak üzere 1,8 milyon kişiyi öldürdü.

Raporda, 1,3 milyar insanın da yoksul olduğu, 700 milyon kişinin de açlık çektiği vurgulandı.

Dünyada sulak alanların sadece yüzde 15’i bozulmadı

Raporda, dünyadaki sulak alanların sadece yüzde 15’inin bozulmadığı belirtilerek, balık nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ının maksimum seviyede avlandığına, okyanuslarda 400’den fazla oksijeni tükenmiş bölge olduğuna ve denizlerdeki plastik kirliliğinin 1980’den beri 10 kat arttığına vurgu yapıldı.

Ayrıca, dünyadaki orman örtüsünün yüzde 10’unun kaybolduğu kaydedildi ve her yıl 400 milyon ağır metal, zehirli atıklar ve diğer endüstriyel atıkların sulara karıştığı ifade edildi.

AOÇ’de kamu binası yapılması hukuka aykırı: Cumhurbaşkanlığı Külliyesi taşınmalı

Danıştay 6. Dairesi, Mimarlar Odası‘nın açtığı dava neticesinde Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) gibi tarihi alanlarda kamu binalarının yapılmasının önünü açan 271 sayılı ilke kararını iptal etti.

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Ankara Beştepe’de bulunan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi‘nin taşınması gerektiğini kaydetti.

‘Kaçak saray katmerli kaçak haline geldi’

Tezcan Karakuş Candan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bir kez daha hukuka aykırı bir şekilde yapıldığının kanıtlandığını dile getirdi:

271 Sayılı İlke Kararı’nın iptali ile Atatürk Orman Çiftliği alanlarında, Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine, hukuka aykırı şekilde yapılan kaçak saray katmerli kaçak haline geldi. Yargı tarafından alınan kaçak sarayın hukuka aykırı olduğu kararı bir kez daha verildi.”

‘Cumhurbaşkanı gereğini yapmalı’

Cumhurbaşkanının gereğini yapması gerektiğine dikkat çeken Candan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kaçak saraydan kaynaklı, Cumhurbaşkanlığı’nın ve Kültür Bakanlığı’nın yanında müdahil olduğu davada, Danıştay 6’ncı Dairesi, 271 sayılı ilke kararını iptal ederek, tarihi ve doğal SİT alanlarında kamu yapılarının yapılmasının hukuka uygun olmadığına karar verdi.

Bu kararla birlikte, 1’inci Derece tarihi ve doğal SİT alanı olan Atatürk Orman Çiftliği alanlarında, kamu yapılarının yapılamayacağı bir kez daha yargı yoluyla kesinleşti. Anayasaya bağlı kalacağına ve hukuka uygun davranacağına yemin eden Cumhurbaşkanı gereğini yapmalıdır.”

‘Cumhurbaşkanlığı köşke taşınmalı’

Tezcan Karakuş Candan, Cumhurbaşkanlığı köşkünün Çankaya Köşkü‘ne taşınması gerektiğini de belirtti:

Bu kararla hepimizin belleklerinde yer eden Çankaya Köşkü Cumhurbaşkanlığı mekanıdır. Cumhurbaşkanlığı köşke taşınmalıdır. Atatürk Orman Çiftliği alanları Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine uygun hale getirilmelidir. Bu kararı Atatürk Orman Çiftliği alanlarında tahribata yönelik açtığımız 160 davaya da sunacağız. O davalarımızı da etkileyecek büyük bir karar bu. Diplomalarımız ve mücadelemiz Atatürk’e, kurduğu Cumhuriyet’e ve değerlerine vefa borcudur.”

TEMA Vakfı: Erzincan ve Tunceli’nin yüzde 52’si madenlere ruhsatlı

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı,  (TEMA) hazırladığı dördüncü dosyasında Erzincan ve Tunceli‘nin yüzde 52’sinin ve mera alanlarının yüzde 66’sının madenlere ruhsatlı olduğunu kaydetti.

Aynı açıklamada söz konusu veriler için “Haritalandırma çalışmaları Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden elde edilen resmi verilere dayanmaktadır. İhale, araştırma ve işletme safhalarındaki ruhsatların tümünü içermektedir” açıklaması yapıldı.

TEMA Vakfı’nın önceki raporlarında Artvin‘in yüzde 71’inin, Muğla‘nın yüzde 59’unun, Kazdağları‘nın yüzde 79’unun madenlere ruhsatlı olduğu bilgisi paylaşılmıştı.

‘AKP döneminde Türkiye delik deşik ediliyor’

BirGün‘den Gökay Başcan‘ın haberine göre, TEMA’nın son raporunu değerlendiren CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, “AKP döneminde Türkiye delik deşik ediliyor” diyerek şu ifadeleri kullandı:

Ülkenin kaynaklarını beş müteahhite peşkeş çekenler, hazineyi doldurmak için gözlerini Anadolu’ya diktiler.

Biz AKP’nin artık bu talana son vermesini istiyoruz. İktidarı kaybeden AKP, memlekete kıyıyor. Bölgede mera alanlarının yüzde 66’sını maden şirketlerine peşkeş çekmişler. Ne bıraktılar geriye? Bu nasıl bir hırs, gözü dönmüşlük. Türkiye’yi parsel parsel maden lobilerine satıyorlar.”

‘Meralar, madencilik tehdidi altında’

Raporu değerlendiren TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç da Türkiye’nin madencilik ruhsatlarının tehdidi altında olduğuna dikkat çekti:

TEMA Vakfı olarak toprağımızın, doğa ve tarım alanlarımızın, su varlıklarımızın ve kültürel değerlerimizin korunmasını talep etmekteyiz.

Ülkemizin bozkır, mera ekosistemlerinin içinde yer aldığı, ülkemizin hayvancılığının, bal üretiminin merkezi olan bölgede meraların 66’sı madencilik ruhsatlarının tehdidi altındadır.”

HRW Boğaziçi eylemleriyle ilgili rapor hazırladı: Orantısız polis şiddeti uygulandı

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Melih Bulu‘nun Boğaziçi Üniversitesi‘ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolar sırasında polisin öğrencilere müdahaleleri ve hükümetin tutumunu inceleyen bir rapor yayımladı.

Kapsamlı bir şekilde hazırlanan raporda, dördü gözaltı sonrası serbest bırakılmış 18 öğrenci, dört avukat ve iki akademisyenle mülakat yapıldığı, görüntü analizleri ve resmi belgelerden yararlanıldığı ve öğrenciler tarafından düzenlenen dört protestonun gözlemlendiği de vurgulandı.

Ayrıca, Türkiye genelindeki 38 kente yayılan protestolar sırasında 560’ın üstünde göstericinin gözaltına alındığı, polisin bazı durumlarda göstericilere orantısız şiddet uyguladığı da kaydedildi.

Polis şiddeti

HRW raporunda, üç kişinin polisin ev baskınları esnasında başına silah dayadığını söylediğini, iki kişinin de kendisine tokat attığı ve hakarete uğradığını belirttiğini ifade etti.

HRW’ye mülakat veren kadın öğrencilerden biri, 4 Ocak tarihinde protestolar sırasında polisin kendisini yakalayarak yerde sürüklediğini, el bileği, sırtı ve kolunda yaralar oluştuğunu kaydetti. Bir başka öğrenci de polisin bir protestocuyu kampüs içinde park halinde bulunan bir otobüse sürüklediğini söyledi.

HRW, 1 Şubat’taki protestoda polisin hiçbir şiddet eyleminde bulunmayan en az dört öğrenciye orantısız güç kullandığını ifade etti.

2 Şubat’taki protestoda ise aşırı güç kullanımının arttığı belirtildi. Polisin, gözaltına direniş göstermeyen protestocuları tekmelediği, dişi kırılmış, yüzü kanlar içinde olan öğrencilere ait fotoğraf ve videoların da olduğunu vurguladı.

Ankara’daki protestolarda da bir öğrencinin bacağının kırıldığının da altı çizildi.

Raporda, kolluğun protestolara katılan iki trans kadının evine yaptığı baskında başlarına silah dayadığı ve tokat attığı, ayrıca ellerindeki copları göstererek tecavüz tehdidinde bulunduğu da kaydedildi.

Siyasiler, polisi sert müdahaleye teşvik etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın protestoculara terörist demesi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “LGBTİ sapkınları” ifadesi gibi nefret söylemlerinde bulunan üst düzey devlet yetkililerinin açıklamalarıyla polisin sert müdahaleye teşvik edildiği ifade edildi. Bununla birlikte, LGBTİ+ öğrenci ve protestocuların hedef gösterildiğine de dikkat çekildi.

‘Hükümet, temel insan hakları konusuna kayıtsız’

HRW Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, konuyla ilgili şu açıklamada bulundu:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmemiş bir rektörü ataması ve polisin barışçı gösteri hakkını kullanan öğrencilere uyguladığı şiddet içeren gözaltılar, hükümetin temel insan hakları konusundaki kayıtsızlığını, akademik özgürlükler ve üniversitelerin özerkliğine saygı duymadığını ortaya koymaktadır.”

Williamson, yetkilileri LGBTİ+ öğrencilerin toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını tanımaya ve korumaya çağırarak, “Türk yetkililer toplanma hakkına saygı duymalı, farklı görüşleri susturmak için polis gücünü kullanmaya son vermeli ve keyfi bir şekilde gözaltına alınan öğrencileri serbest bırakmalıdır” dedi.

Uluslararası sözleşmeler hatırlatıldı

HRW, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de hatırlatarak şunları ifade etti:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10 ve 11’inci maddeleriyle Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin (ICCPR) 19 ve 21’inci maddeleri dahil olmak üzere uluslararası hukukça güvence altına alınmış olan ifade ve toplanma özgürlüğü herkesi kapsamakta ve barışçı gösteri hakkını koruma altına almaktadır.

Avrupa Konseyi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üye ülkelere akademik özgürlükler ve kurumsal özerkliğe riayet edilmesi yükümlülüğü getirmektedir. Türkiye’nin üyesi bulunmadığı AB’nin Temel Özgürlükler Şartı’nın 13’üncü maddesi de akademik özgürlüklere saygı gösterilmesi yükümlülüğünü içermektedir.”

CHP’li Bülbül: Termik santraller usulsüz çalışmaya devam ediyor

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, kapatıldıktan sonra geçici faaliyet belgesiyle yeniden açılan termik santrallerin usulsüz çalışmaya devam ettiklerini söyledi. Bülbül, “Bir kısmının geçici faaliyet belgesinin süreleri doldu ancak hâlâ açıklar. Santrallerin hangi yasal dayanakla çalıştığını Bakanlık açıklamalı” dedi.
 
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun geçici 8’inci maddesi kapsamında özelleştirilen termik santrallerin çevre uyum kriterlerinin yerine getirilmemesine pek çok kez muafiyet tanındı. Son tanınan muafiyet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edildi.
 
CHP’li Bülbül, santrallerin yapması gereken yatırımların ve yerine getirilmesi gereken çevresel uyum kriterlerinin hâlâ eksik olduğunu belirterek, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da kamuoyundan bilgi sakladığını söyledi.

Geçici izin dört ay sonra bitiyor

Konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevaplaması istemiyle soru önergesi veren Bülbül, termik santrallerin yükümlülüklerini yerine getirmemesi için artık hiçbir gerekçe olmadığını ifade etti ve “Bu santraller şu an hangi izinlerle çalışıyor, hangi yatırımları yaptı? Yarattığınız gizeme bir son verin ve şeffaf bir şekilde bu santrallere ne olduğunu açıklayın” dedi.

Bülbül, kapatılan ve sonrasında geçici faaliyet belgesi verilerek açılan santraller hakkında mevcut bilgi ve belgelerin şeffaflaştırılması gerektiğine vurgu yaparak şunları ifade etti:

“31.12.2019 tarihinde sona ermesiyle Kahramanmaraş Afşin A, Kütahya Seyitömer, Kütahya Tunçbilek, Sivas Kangal ve Zonguldak Çatalağzı tamamen, Manisa Soma Termik Santrali kısmen kapatılmıştı. Bu santrallere Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından 1 yıllık süreye tabi olan geçici faaliyet belgesinin verildiği de 8.06.2020 tarihinde ifade edilmişti. Bu sürenin bitmesine dört ay kala santraller hangi yatırımı yaptı? İzleme faaliyetleri nasıl sonuçlandı? Çevre iznine başvurdu mu? Yanıtlanması gereken o kadar çok soru var ki hangisini soracağımızı şaşırdık.” 

Hangi izinle çalışıyorlar?

Bülbül, önergesinde geçtiğimiz ay geçici faaliyet izinleri sona eren santralleri de hatırlattı: 

Orhaneli, Muğla Yatağan, Afşin B ve Çayırhan termik santralleri ise vetodan sonra geçici faaliyet belgesi aldı. Bu santrallerin geçici faaliyet izni  01.01.2021’de bitti. Geçici Faaliyet Belgesi, santrallerin faaliyette bulunabilmeleri için almaları gereken çevre izni ve lisansı öncesinde bir yıl süreliğine verilen belgedir. 1 yıl sonra çevre izni alınmalıdır. Süre bittiğine göre Bakanlık bu santralleri hangi yasal dayanakla çalıştırıyor? Hangi yatırımları yaptılar? Sürekli emisyon ölçüm cihazı kurulu mu?” 

Gülin Yücel ve Levent Kurnaz’ın Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik kitabı çıktı

Yeni İnsan Yayınevi, Ekoloji Serisi’ne Gülin Yücel ve Levent Kurnaz imzalı “Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik” başlıklı kitabı ekliyor. 

‘Sürdürülebilirlik’ kavramı, 70’lerin başında bazı düşünürlerin gidişatı ve varlıkların durumunu sorgulamasıyla gündeme geldi. Elbette malum çevreler bu hayati öneme sahip kavramın içini boşaltmak için elinden geleni yaptı. 

Tabii ki bunun sonucu olan iklim krizi; gezegenin, bitkilerin, hayvanların ve insanların varlığını tehdit etmeye başladı. İklim krizinin hepimizin birincil gündemi ve meselesi olması gerektiği aşikar. 

Yeni bir kalkınma çağı hayali

Gülin Yücel, 2014 yılından bu yana sürdürülebilirlik danışmanlığı yapıyor ve bu konunun gelişmesi için yazar, konuşmacı olarak farklı platformlarda destek veriyor.

1997’den beri Boğaziçi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Fizik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev alan Prof. Dr. Kurnaz ise aynı zamanda üniversitenin İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürü.

Gülin Yücel ve Levent Kurnaz, bir sivil toplum gönüllüsü iş insanı ve bir çevre aktivisti akademisyen olarak beraber yola çıkıyor ve yeni bir kalkınma çağı hayal ediyorlar. Sürdürülebilirlik kavramına hayati kıymetini iade etmek, iklim krizini tersine çevirmek gibi kaygılarla ve güneş gibi parlayan umutlarla, bu değerli metni bize kazandırıyorlar. Mevcut düzeni birbirlerinden başlayarak eleştirmek, yanlış gidenleri görmek ve bunları diğerlerine gösterebilmeyi amaçlıyorlar.

Yeni bir bakış açısı sunuyor

Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik, yazarların altı senedir birlikte düşündükleri, tartıştıkları doğrultusunda yazdıkları yazıların bir derlemesi olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, Gülin Yücel’in ve Levent Kurnaz’ın hem kariyerlerinde, hem de akademik çalışmalarında edindiği tecrübeleri içeriyor. Yücel ve Kurnaz, sürdürülebilir kalkınma dönüşümüne faydası ve katkısı olacak yeni bakış açıları sunmaya devam etmeyi amaçlıyorlar.

Yol haritalarında “gençleri dönüşümün parçası yapmak, farklı bakış açılarını yan yana görebilmek, veri ile karar vermek, sistem düşüncesi ile resmi görmek” gibi başlıklar yer alıyor.

Sürdürülebilirliğin karmaşık resmine bakış

Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik, sürdürülebilirlik düşünce sisteminin temel kavram ve bakış açılarını en güncel halleriyle ele alan bir başvuru kitabı olmayı, konuya gönül vermiş veya vermeye niyetli kişilere hem tarihsel bir perspektif sunmayı, konunun kapsamı hakkında fikir vermeyi hedefliyor.

Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik, bakış açısı her ne olursa olsun, herkesin sürdürülebilirliğin karmaşık resmine, ortak bir çerçeveden bakabilmesi konusunda umut vadediyor.

Gülin Yücel hakkında

Gülin Yücel 1988’de Amerikan Robert Lisesi’ni, 1992’de Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü  bitirdikten sonra, 1993-1994’te İngiltere Londra’daki CASS, City Üniversitesi’nden M.B.A. derecesi almıştır.

İş hayatına IBM şirketinde başlamış ve burada yaklaşık 20 sene çalışmıştır. Farklı sektörlerde uzmanlık geliştirmiş; hizmetler organizasyonu ve dijital satış kanallarını yönetmiştir. Sonrasında Pronet Güvenlik Sistemleri’nde Genel Müdürlük yapmıştır. 

2014 senesinden bu yana Brika Sürdürülebilirlik çatısında kurum, organizasyon ve devletlere danışmanlık yapmaktadır. Önde gelen uluslararası üniversite ve kurumdan eğitime ve International Society of Sustainability Professionals (ISSP) Organizasyonun sürdürülebilirlik profesyoneli sertifikasına sahiptir.  

Gülin Yücel, 2012-18 arası Koç Üniversitesi’nde, 2019 itibarıyla da Sabancı Üniversitesi’nde ve 2015’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde sürdürülebilirlik dersleri vermektedir. 

Aynı zamanda sürdürülebilirlik ekosisteminin gelişmesi için yatırımcılık yapmakta olan Gülin Yücel, ETKİYAP Etki Yatırımcılığı Türkiye’nin İcra Kurulu ve KAGİDER (Kadın Girişimciler Derneği) üyesi olarak aktif çalışmalar yapmaktadır.

Prof. Dr. Levent Kurnaz hakkında

Prof. Dr. Levent Kurnaz, Avusturya Lisesi‘ni 1984’te, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü 1988’de, Fizik Bölümü’nü 1990 yılında bitirirken Elektrik ve Elektronik alanında yüksek mühendis derecesi de almıştır.

ABD, Pittsburgh Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 1991 yılında yüksek lisans, 1994 yılında ise doktora derecesiyle mezun olmuştur. 1997 yılına kadar New Orleans’daki Tulane Üniversitesi Kimya Bölümü’nde doktora sonrası çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev almıştır. 

Çalışmalarını halen Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde sürdürmekte olan Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın biri yurtdışında yayınlanmış iki kitabı, otuzun üzerinde bilimsel makalesi ve makalelere aldığı üç yüzün üzerinde atıf bulunmaktadır. 

Levent Kurnaz’ın bilimsel çalışma alanlarının başında iklim bilimi ve sürdürülebilirlik gelmektedir. Kuruluşundan bu yana Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi’nin müdürlüğünü yapmakta; devletin farklı kurumlarının danışma kurullarında yer almakta veya projelerini yürütmektedir.

 

Erdoğan ‘terbiyesiz herif’ dediği Kılıçdaroğlu’na 500 bin liralık tazminat davası açtı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Grup Toplantısı’ndaki ifadeleri nedeniyle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘na 500 bin liralık tazminat davası açtı.

‘Sana bakanlarımı gönderdim, terbiyesiz herif’ demişti

Dün partisinin yüz yüze yapılan Ankara İl Kongresi‘yle video konferansla gerçekleştirilen Ordu ve Şanlıurfa kongrelerine katılan Erdoğan, “başarısızlık” dediği Gara Opesyonu’yla ilgili CHP liderinin “siyasi sorumluluk sizde” sözlerine karşılık şunları söylemişti: 

“Bay Kemal sen o Diyarbakır annelerinin feryadını duydun mu? Sen nasıl bir yüzsüzsün ya? Sen de nasıl bir yüz var ya? Utanıp sıkılmadan Gara katliamındaki şehitlerin sorumlusu Cumhurbaşkanıdır diyorsun.

Bunların sorumlusu Cumhurbaşkanıdır nasıl diyorsun ya! Terbiyesiz herif. Sana İçişleri Bakanımı, Savunma Bakanımı gönderiyorum. Sen bunlara layık değilsin. Utanmadan sıkılmadan Cumhurbaşkanına fatura kesmeye kalkıyorsun.”

 

Genç iklim aktivistlerinden sarkastik Mars reklamı: Yalnızca yüzde 1 için

Hükümetlerin iklim krizi konusunda harekete geçmesi talebiyle iklim için okul grevi yapan öğrencilerin oluşturduğu Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) Mars gezegeni için sarkastik bir reklam filmi yayınladı.

Mars’tan manzaraların eşlik ettiği video dünya nüfusunun yüzde 99’unun yeryüzünü terk etme ve iklim krizini geride bırakma lüksüne sahip olmadığına dikkat çekmeyi amaçlıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=GvUgHlEsl0A&feature=emb_title

‘Savaş, suç, pandemi, kirlilik yok’

Mars’ın savaş, suç, pandemi ve kirliliğin olmadığı bir yer olarak betimlendiği videoda şu cümleler kullanılıyor:

Mars nihai özgürlüğü sunuyor. İnsanlar için yeni bir yol açma özgürlüğü. Yeni bir yaşam tarzı yaratma özgürlüğü. İnsanlığın gidişatını sonsuza kadar değiştirme özgürlüğü.”

Los Angeles merkezli reklam şirketi FRED & FARID’ tarafından hazırlanan video, “Ve Dünya’da kalacak insanların yüzde 99’u için en iyisi iklim değişikliğini düzeltmek olacaktır” ifadeleriyle son buluyor.