Ana Sayfa Blog Sayfa 1092

CHP: 2022’de AKP gidecek, doğa için adalet gelecek

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Maraş Milletvekili Ali Öztunç, 2021 yılını doğa hakları alanında yaşanan gelişmeler üzerinden değerlendi.

Öztunç, “Malesef 2021 yılı gelecek kuşakların ekosistem hakkı yönünden güzel hikayelerle hatırlamayacağız. Ama yaşananları da unutmayacağız. Sorumlularından hesap sorulabilmesi adına, 2022’de iktidarın değişmesini diliyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Eylem planları havada kaldı’

2021 yılında yaşanan felaketleri hatırlatan Ali Öztunç, iktidarın eylem planlarının havada kaldığını dile getirdi:

2021’de yangınlar, seller, müsilaj, hava kirliliği, iklim krizi gibi bir çok felaketi yaşadık. 170 bin hektarlık orman alanı yandı. AKP her krizde yaptığı eylem planları havada kaldı. Ayvalık ve Şebinkarahisar’da iki ayrı maden faciası yaşandı. Bakan Kurum, olanlar karşısında tabiri caizse bakakaldı, tek bir açıklama dahi yapamadı.”

‘Yasalar, hayvanları ölüme götürdü’

Ali Öztunç, açıklamasında hayvan haklarına da değindi. Öztunç, hayvanları korumak adına çıkarılan yasaların hayvan ölüme ve işkenceye götürdüğünü belirtti:

Ülkemizdeki ormanlar, doğal ve kültürel alanlar, su kaynakları, tarım alanları, binlerce canlı türü tehdit altındadır. Doğal alanları, millet bahçesi adı altında betonlaştıran bu sistemin değişmesi gerekiyor. Ormanlar en çok Cumhurbaşkanlığı sistemi döneminde zarar gördü. Hayvanları koruyacağız diye çıkardıkları yasalar, hayvanları ölüme, işkenceye sürüklüyor. Doğa için de iktidar değişmeli. Yeni yılda erken seçimle AKP gidecek, doğa için adalet gelecek.”

Oriini Kaipara, Maori yüz dövmesi ile haber programı sunan ilk isim oldu

Yeni Zelanda’da yerli halk Maorilere mensup olan Oriini Kaipara, çenesindeki geleneksel dövmesiyle ülkenin yerel kanallarından Newshub‘ta haber programı sundu.

Kaipara, çene dövmesiyle televizyonda akşam haberlerini sunan ilk isim olarak tarihe geçti.

‘Geldiğim noktada kendimle gurur duyuyorum’

2017 yılında yaptırdığı DNA testi sonucunda yüzde 100 Maori olduğunu öğrenen Oriini Kaipara, 2019 yılında da çene dövmesini yaptırdı. Kaipara, “Tā moko” adlı dövmenin Maori kadınları için çocukluktan yetişkinliğe geçişi sembolize ettiğini söyledi. Sunucu, 2019’da da çene dövmesiyle öğle haberlerini sunan ilk isimdi.

Kısa sürede önemli bir yol kat ettiğini ve hayalini kurduğu bir şeyi gerçekleştirdiğini kaydeden Kaipara, “Çok heyecan verici bir işim var. Çok zevk alıyorum. Söyleyecek söz bulamıyorum. Geldiğim noktada kendimle gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Nanaia Mahuta da parlamentoda çene dövmeli ilk kadın milletvekili olmuştu.

Ermenistan Türk ürünlerine uyguladığı ambargoyu kaldırdı

Ermenistan, Türk ürünlerinin ithalatına bir yıl önce koyduğu ambargoyu 1 Ocak itibarıyla kaldırılacağın açıkladı. Bu, Ankara ile Erivan arasında ilişkilerin normalleşmesi için atılan yeni bir adım olarak görülüyor.

Ermenistan Ekonomi Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Türk ürünlerinin ithalatına konan kısıtlamanın uzatılmamasına karar verdik. Mütekabiliyet ilkesi gereği, Ermeni ürünlerinin ihracatına izin vermek için uygun koşulların da oluşturulacağını umut ediyoruz” denildi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kapsamında özel temsilcilerin ilk toplantısının ocak ayında yapılmasının planlandığını bildirdi.

Uçuşlar da başlıyor

Uydu takip cihazıyla izlenen deniz kaplumbağası Tuba, 15 bin kilometre yol katetti

Muğla‘da yaralı halde bulunduktan sonra uydu takip cihazı takılıp 28 Ağustos 2019’da İztuzu Plajı‘ndan tekrar denize bırakılan caretta caretta cinsi deniz kaplumbağası Tuba, 15 bin kilometre yol katetti.

Tuba’nın yolculuğunu 6 milyondan fazla kişi izledi.

‘Bize değerli bilgiler vermeye başladı’

DHA‘da yer alan habere göre, 25-30 yaşlarında olduğu tahmin edilen dişi iribaş deniz kaplumbağası Tuba, yaralı olarak bulunduktan sonra Deniz Kaplumbağası Araştırma Kurtarma Rehabilitasyon Merkezi‘nde (DEKAMER) tedavi edildi. Üzerine uydu takip cihazı takılarak tekrar İztuzu Plajı’ndan denize bırakılan Tuba’nın geçen sürede 15 bin kilometre yol katederek Adriyatik Denizi‘ne ulaştığı öğrenildi.

DEKAMER Bilimsel Koordinatörü Öğretim Görevlisi Doğan Sözbilen, Tuba’nın Yunanistan, İtalya, Bosna Hersek, Arnavutluk, Karadağ, Malta ve en son Hırvatistan açıklarında olduğunu kaydetti:

Kaplumbağaları uydu takip cihazıyla genelde kırsal alanlarda takip ediyoruz. Ancak Tuba açık denizde bir yaşam davranışını gösterdi. Bunun da etkisiyle herkes evdeyken haritasını izlemeye başladı. Şu anda yaklaşık 6 milyon izleyicisi oldu. Bize ‘Tuba ne yapıyor, nerede?’ diye soranlar oluyor. Tuba, meşhur oldu ama başka bir özelliği de var. Biz normalde maksimum 1,5 yıl izleme yaparken Tuba için 2,5 yıla yaklaştı. Tuba’yı izlediğimiz süre çok uzun bir süre. Bize değerli bilgiler vermeye başladı.”

‘Tuba’yı daha fazla izleyebiliriz’

Sözbilen, Tuba’nın takip ettikleri kaplumbağalar arasında ilk kez Adriyatik Denizi’ne ulaşan kaplumbağa olma özelliği taşıdığını da kaydederek, şu açıklamalarda bulundu:

Bu yıl havalar soğuyunca güneye inmesini beklerken, ilk defa kuzeye doğru ilerledi ve şu ana kadar takip ettiğimiz en kuzeydeki noktaya ulaştı. Daha ilerlemeye devam ediyor. Toplamda 15 bin kilometre yol katetti. Düzenli veri gönderiyor. Tuba’yı daha fazla izleyebiliriz. Tuba, tekrar yuva yapmak için Türkiye’ye geldiğinde karşılaşırsak, yeni bir cihazla da ikinci bir göç yolculuğunda takip etmeyi planlıyoruz. Bir deniz kaplumbağasını izlemek önemli bilgi veriyor. Hep aynı yolları mı kullanıyor? Yoksa farklı alanlara mı gidecek? Bu tür bilgileri elde etme açısından önemli veriler sağlayacak.”

‘Kaplumbağaları daha çok korumayı hedefliyoruz’

Toplam 16 kaplumbağayı izlediklerini kaydeden Doğan Sözbilen, daha çok veri toplayarak kaplumbağaları daha çok korumayı hedeflediklerini ifade etti:

Tuba, tek izlediğimiz kaplumbağa değil, Talay ismini izlediğimiz yeşil deniz kaplumbağası türü de var. Genç ve farklı bir kaplumbağa. Caretta caretta gibi etçil değil, otçullar. Kırsal alanlarda bulunuyorlar. Onlar hakkında çok az şey biliyoruz. Talay’ı tedavisinin ardından denize bıraktık. 8 ay tedavi gördü. Bıraktıktan sonra yaralı bulunduğu yere gitti. Bu bize ne kadar iyi yön bulduklarını gösterdi. Orada uzun süre kaldıktan sonra yer değiştirdi. Bizim için güzel bir veri oldu. Şu anda Marmaris Yarımadası’nın diğer ucuna doğru hareketlendi. Toplamda 16 kadar kaplumbağa izliyoruz. 13’ünü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın desteğiyle izliyoruz. Diğer kaplumbağaları da destekçilerimiz sayesinde izliyoruz. Daha çok veri toplayarak kaplumbağaları daha çok korumayı hedefliyoruz.”

Tuba’nın yolculuğunu buradan takip edebilirsiniz.

Hayvanat bahçesindeki temizlik görevlisini ısıran kaplan vurularak öldürüldü

Amerika Birleşik Devletleri‘nin (ABD) Florida eyaletinde bulunan Napoli Hayvanat Bahçesi’nde temizlik hizmeti için çalışan bir kişi, girmesi yasak olan kısıtlı alandaki kaplanın saldırısına uğradı. Yetkililer, kaplanın vurularak öldürüldüğünü açıkladı.

Polis yetkilileri, hayvanat bahçesine gelen bir güvenlik görevlisinin, işçinin kolunu ısıran kaplanı adamdan ayırmak istediğini ancak başarılı olamadığı için ateş etmek zorunda kaldığını aktardı. Hayvanat bahçesi de Aralık 2019’da aldığı Eko isimli 8 yaşındaki Malezya kaplanının hayatını kaybettiğini açıkladı.

20’li yaşlarında olduğu belirtilen temizlik işçisi ise hastaneye kaldırıldı.

İzni olmayan alanda, kaplanı ‘sevmek’ istemiş

Polisin açıklamasına göre olay, hayvanat bahçesi tarafından işe alınan temizlik işçisi, ‘yetkisiz bir alana’ girdikten sonra yaşandı. Temizlik işçisinin, hayvanların barınaklarından değil, tuvaletlerin temizliğinden sorumlu olduğu belirtildi. Açıklamada “İncelemeler göre temizlik işçisi, kaplanı okşuyor ya da besliyordu. Bu iki eylem de yetkisinin dışında ve tehlikeli” denildi.

Malezya kaplanı, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği‘nin soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türler listesinde bulunuyor.

 

Omicron varyantı: ABD’de rekor vaka, Fransa’da resmen baskın varyant

Covid-19’un Omicron varyantı Avrupa ülkeleri ve ABD‘de hızla yayılmaya devam ediyor.

ABD’de dün 448 bin vaka tespit edildi. Bu, ülkede pandeminin başından beri görülen en yüksek günlük vaka sayısı oldu.

Artışın nedenleri arasında yeni yıl kutlamalarının devam etmesi, tatil seyahatleri ve öğrencilerin kış tatillerinin ardından okullara dönüşünün yol açtığı belirtiliyor.

The Guardian‘ın aktardığına göre açıklanan sayı, gerçek vaka sayısının altında; çünkü birçok insan hastalığı semptomsuz geçiriyor ve hastanelere gitmeyip hızlı test alıyor.

Koronavirüs testi yaptırmak için arabalarıyla sırayla giren ABD vatandaşları.

Yeni açıklanan rakamlarla birlikte vaka ortalaması da 265 bin seviyesine çıktı. Vaka artışındaki en büyük etkenin Omicron varyantı olduğu belirtildi. CNN‘e konuşan George Washington Üniversitesi Hastanesi‘nden Dr. James Phillips, “Daha önce hiç böyle bir şey görmedik. Önceki ani vaka yükselişlerinin piklerinde bile” dedi. Minnesota Üniversitesi’nden bulaşıcı hastalık uzmanı Dr Michael Osterholm da MSNBC‘ye verdiği demeçte, “Bu ülkedeki vaka sayısının o kadar çarpıcı bir şekilde arttığını göreceğiz ki günlük hayatı sürdürmekte zorlanacağız” dedi.

ABD’de son bir haftada günlük vaka sayıları iki kat arttı. ABD, 250 bin vakaya geçe kış aylarında, pandeminin zirvesinde ulaşmıştı.

Fransa’da resmen baskın varyant oldu

Fransa’da da Omicron’un baskın  varyant olduğu belirlendi. Fransa kamu sağlığı kurumu, bu haftanın başından bu yana yapılan Covid-19 testlerinin yüzde 62.4’ünün Omicron varyantı çıktığını duyurdu.

Ülkede günlük Covid vakaları rekor kırmaya devam ediyor. Son 24 saatte 200 binden fazla vaka çıktığı belirtildi.

Yeni dalgayla karşı karşıya olan hükümet pazartesi günü yeni önlemler açıkladı. Yeni önlemler arasında toplu etkinliklere kişi sınırlaması ve evden çalışmaya dönüş gibi maddeler yer alıyor.

Antalya’da şiddetli yağış: Son üç yılın yağış rekoru kırıldı

Antalya‘da son üç yılın yağış rekoru kırıldı. Kentte çarşamba günü başlayan yağış, dün de etkisini artırarak devam etti.

Yağış nedeniyle kent merkezinde birçok noktada taşkınlar oluşurken, Kemer ve Kumluca ilçelerinde yağmur suları nedeniyle yollar ulaşıma kapandı.

Yağışların kuvveti azaldı

DHA‘da yer alan habere göre Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü verilerinde, kentte 2018 yılının ardından en yüksek yağış rakamına ulaşıldığı görüldü.

2018’de metrekareye 490,8 kilogram yağışla 26 yıllık Türkiye rekorunu kıran Ovacık, 2019’da ise 219,7 kilogram yağış aldı. Bu sene ise en çok yağış alan nokta yine Ovacık köyü oldu. Saat 06.00 itibarıyla Ovacık’a metrekareye 421, Korkuteli’ne 371,4, Döşemealtı’na 243,9, Kemer ilçe merkezine 199,4, Kepez’e 191, Kumluca’ya 180, kent merkezine 173,7, Finike’ye 167,7 kilogram yağış düştü. Öte yandan rüzgar Kemer’de 125, Konyaaltı’nda 77 kilometre hıza ulaştı.

Meteoroloji 4. Bölge Müdürü Mehmet Latif Gültekin, yağışların kuvvetini azalttığını, ancak Antalya’nın batısında devam ettiğini ve bir süre daha sürmesini beklediklerini belirtti.

Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü, çarşamba günü aşırı yağışa karşı Kemer, Kumluca ve Finike ilçelerini kırmızı, kent merkezini ve batı ilçelerini ise turuncu kod ile uyarmıştı.

2 bin dönüm tarım arazisi su altında kaldı

Aşırı yağış nedeniyle Kumluca ilçesinde domates, biber, salatalık, patlıcan ekili yaklaşık 2 bin dönüm tarım arazisi su altında kalırken, milyonlarca liralık da hasar oluştu. Özellikle dere yataklarının yakınındaki bazı ev ve seralarda su baskınları yaşandı.

Çiftçilerin ciddi zarar gördüğünü söyleyen Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökce, “Akşam toprağın suya doymasıyla taşan dereler nedeniyle yaklaşık 2 bin dönüm seramızı su bastı. Gece tüm birimler çalıştı. İlçemizin içerisindeki üç derenin yükselmesi nedeniyle çiftçimiz ciddi zarar gördü. 24 saattir ayaktayız. Çiftçilerimizin bazılarının da evlerini su bastı. Girdilerimiz zaten çok arttı. Ciddi bir maddi kaybımız var. Su basan bazı seralarımızda hasat nisan, mayıs aylarında yapılacaktı. Hortum veya dolu olmadığı için şükrediyoruz” ifadelerini kullandı.

Serası su altında kalan İbrahim Şakalı da, “8 dönüm seramda biber üretiyorum. Gece saatlerinde su seviyesi seramdaki biber fidelerinin tepesine kadar ulaştı. Yağış azalınca su seviyesi de düştü. Sadece benim seramda 600 bin lira zarar var” dedi.

Yağışın etkisini yitirmesiyle su seviyesi azaldı. Üreticiler motopomp ile suyu tahliye ediyor.

Sokaklar kimin? Kediler, köpekler ve güzel insanlar-1

2000’li yıllardan önce doğan nesiller “Belediye zehirledi” ifadesine aşinadır. Ana haber bültenlerinde cansız bedenleri mozaiklenmiş kedilerin ve köpeklerin görüntülerine, bazen mahalledeki herkesin tanıdığı bir canı kaybetmiş olmanın öfkesiyle belediye görevlilerine kızan bir vatandaşın, bazen de hayvan hakları aktivistlerinin toplu öfkesi eşlik ederdi.

2004 yılına kadar, başıboş hayvanların belediyelerce toplu olarak öldürülmesinin önünde yasal engel bulunmuyordu. 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu‘yla birlikte bu değişti, sokak hayvanlarının kısırlaştırıldıktan ve aşıları yapıldıktan sonra alındıkları yere bırakılması belediyelerin görevi oldu. Hayvan hakları mücadelesinde elde edilmiş önemli bir kazanım. Ne var ki son günlerde yaşanan tartışmalar, 17 yıl önce elde edilen bu kazanımın tehlikeye gireceği yolunda endişelere yol açıyor.

4 yaşındaki Asiye Ateş’in, 23 Aralık’ta saldırgan yetiştirilen iki köpeğin saldırısı sonucunda yaralanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 5199 sayılı yasanın öngördüğünün aksine belediyelere sokakta yaşayan hayvanları “sokaktan almaları” yönünde çağrı yapması ve bunu müteakip Çevre Bakanlığı‘ndan 81 ile gönderilen genelge, hayvanseverlerin tepkisini çekti.

Hayvanların eve “hapsedilmesindense” sokakta özgürce yaşaması gerektiğini savunanlar ile sokakların yalnızca hayvanlar değil insanlar için dahi tehlikeli, kaotik ve yaşanmaz olduğunu savunanlar arasındaki bitmeyen tartışmayı bir yana bırakarak, bu yazı dizisinde Yeşil Gazete olarak sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkı için mücadele eden gönüllülerin çabalarını ve karşılaştıkları zorlukları ele alacağız.

Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı Fulya Mahallesi’nden Deniz Tutkuş ile başlıyoruz.

Sokaklar hepimizin

“Merkür, Çöl, Güzel Surat, Yunus Balığı, Bihter… Gelin bakalım buraya!”

Deniz’in çağrısıyla birlikte mahallenin dört bir yanından kedi koşarak bize doğru geliyor. Bazıları utangaç, mama kabına gitmek için bizim uzaklaşmamızı bekliyor, kimileriyse mamalara ulaşabilmek için Deniz’in açık çantasını kurcalıyor. Deniz mama kaplarını doldurup su kaplarını yenilerken anlatıyor:

“Hepsinin farklı bir karakteri var, o yüzden hepsine farklı farklı davranmak zorundasınız. Bazıları benden korkuyor mesela, çünkü hastayken onları ben iyileştirdim…”

Bir besleme noktasından diğerine giderken yürürken, plastik tabakların içinde yol kenarlarına bırakılmış, etrafını sineklerin, karıncaların sardığı küflenmiş yiyeceklere bakıyorum. Deniz bunları söylenerek çöpe atarken bir yandan da hayvanlara iyilik yapmak ve çevreyi kirletmek arasındaki kalın çizgiyi anlatıyor.  Bu “yemekler” şüphesiz hayvanseverler tarafından iyi niyetle konuyor. Ne var ki kedilerin ve köpeklerin hiç ilgisini çekmediği gibi, sokak hayvanlarının mahallede kötü kokuya ve pisliğe yol açtığı gerekçesiyle hayvanseverlere kızan vatandaşların sarılabileceği bir gerekçe veriyor. Dahası, Deniz’in anlattığına göre bazı “iyilikler” hayvanların canına mal oluyor:

“Üstünde bir parça et olmayan kemiği yemek isterken hayvan gözümüzün önünde boğazına kemik takılıp ölüp gitti, hiçbir şey yapamadık, kurtaramadık.”

‘Torunlarına sevgi aşılıyoruz…’

Evli ve iki çocuklu Deniz Tutkuş veterinerlik okuyor. Üniversite sınavına çocuklarıyla birlikte hazırlanıp girmiş. Altı yıldır mahallesindeki hayvanların yaşam kalitesini iyileştirmek için çabalıyor. Geçen yıllar içinde mahalledeki insanlara etraftaki çöplerin ve kokunun sorumlusunun sokak hayvanları değil bilinçsiz hayvanseverler olduğunu az da olsa anlatabilmiş. Ama elbette insanların kalbine ulaşmak zaman alıyor:

“Komşum diyor ki, ay senin bu kediler geliyor saksıya pisliyor. Ben de diyorum ki ne yapayım, altlarını mı bezleyeyim. Niye pisliyor acaba? Şehirde toprak yok, her yer beton. Hayvan toprak arıyor.”

Deniz’le bir diğer besleme noktasına ulaştığımızda 10’lu yaşlarda bir çocuk yanımıza geliyor. O da mama vermek istediğini söylüyor. Mama kaplarını Deniz’in yönergeleri doğrultusunda yerleştirirken bir yandan da kedinin başını okşuyor. Bir diğer besleme noktasına doğru yürürken Deniz anlatıyor:

“Anneannesi hayvanlardan nefret eder, ama biz torunlarına sevgiyi aşılıyoruz.”

Bölgede altı farklı besleme alanı var. Deniz başlangıçta besleme alanına yakın oturan kişilerin şikayetçi olduğunu, ama günde iki kez beslemeye çıkarken etrafı temizlediği için bu şikayetlerin artık azalmaya başladığını söylüyor. Gündüz kuru mama, akşam tavuk dağıtımına çıkıyor. Bunun için mahalledeki bir kebapçıyla anlaşmış. Kebapçı her akşam günden arta kalan etleri Deniz’e veriyor, bu sayede mahallenin hayvanları ertesi gün son kullanma tarihi geçtiği için atılacak olan etlerden tazeyken yararlanıyor. Yürümeye devam ediyoruz.

‘Davranışlarınla örnek olacaksın’

Besleme noktalarından biri çok katlı bir apartmanın bahçesinde. Deniz, bahçenin temizliğini, zemin katta oturan aileyle birlikte yapıyor. Yağmurda ıslanan kartonları atarken “veterinere gitmeye direnen” bir kedi yanımıza geliyor. Yaşı dediklerine göre 10 küsur. Sokakta yaşayan bir kedi için ortalamanın üzerinde bir yaş. Zorlukla yürüyor, ama dediklerine göre Mobivet’i (Beşiktaş Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü’nün hayvan ambulansı olarak kullanılan aracı) gördüğünde ayağına kuvvet geliyor: “Mobivet’i görünce bir canlanıyor ki tut tutabilirsen!”

Deniz gün boyunca karşılaştığımız herkesle selamlaşıyor. Kadınların oturup sohbet ettiği bir bahçenin önünden geçerken duruyoruz. Su kaplarından birinin değiştirilmesi gerekiyor. Kadınlardan biri plastik kap aranıyor.
Yanlarından ayrıldığımızda, kadınların ilk başlarda dini inançları nedeniyle kedilerden uzak durduklarını söylerken zamanla nasıl değiştiklerini anlatıyor:

“Gelin bana yardım edin demekle olmaz. Davranışlarınla örnek olacaksın.”
Deniz, mahallesine hayvan sevgisi aşılayabilmiş, ama her şey güllük gülistanlık değil. Apartmanın kapısını içerden kapattıkları için anneleri içeri giremeyen yavru kedileri anlatırken gözleri doluyor: “Yavruları kömürlükte bulunca dokunmaya korkmuşlar, yaşayıp yaşamadıklarını anlamak için o soğukta üzerlerine soğuk su dökmüşler!”

‘Hayvan orada, kardeşleri orada şimdi ama gidemiyor yanlarına çünkü unutmuş…’

Maraz bazen de sevgiden doğuyor. “Yavru kedi seveceğim” diye annelerinin yanından ayırdıkları, sonra anneleri tarafından terk edilen yavruların hikayelerinin arkasından, eve alınıp sonra tekrar sokağa bırakılan iki aylık kediyi anlatıyor. “Kızım” diye çağırdığı yavruyu her gün aynı yerinde görmeyince aranmaya başlamış:

“Her gün arıyorum, her gün arıyorum kızım yok. Dedim ki Allahım kim ne yaptıysa onu benimle karşılaştır. Bir akşam üzeri yine buraya geldim “bir de baktım a ah! Kız burada. Kız burada ama, kızın genetiğiyle oynanmış! Kız eve alınmış, kız insana alıştırılmış, kızın doğası gitmiş…”

“Kız orada insanlara yaklaşmayan -insanlara yaklaşmasını istemiyorum çünkü zarar veriyorlar- çitler arasında kardeşleriyle yaşayan bir kediydi. Şimdi hayvan orada, kardeşleri orada şimdi ama gidemiyor yanlarına çünkü unutmuş. 15 günlük bunların hafızası. Bizim gibi değiller. Kokuyu unutmuş, bizi unutmuş. Her şeyi unutmuş.

Bu çocuk günlerce burada ağladı. Sonra bir baktım bir kız “Amy, Amy” diye merdivenlerden iniyor. Sen misin Amy diyen, gittim yanına, dedim “Ne yaptın sen!?” Bana diyor ki bu sokak kedisi, eve aldım baktım. Dedim madem neden bırakıyorsun, senin duygun olmayabilir ama bu çocuk burada perişan oldu.”

“Amy”, bu söyleşiden bir gün önce yeni yuvasına kavuşmuş. Keşke her kedi onun kadar şanslı olsa! Bir kez daha eve alıştırılan kedilerin sokağa bırakılmasının çok yanlış olduğunu hatırlatalım.

‘Yıkılacak bir yer bulmuşsun yat!’

Deniz tam zamanlı bir kedi (mahalledeki bir köpeğin de) “annesi”. Her gün iki kere beslemeye çıkıyor, çöpleri temizliyor, kapları yıkıyor, kısırlaştırılmamış kedileri tespit ediyor, belediye ekiplerine haber veriyor, hasta olanlar için Mobivet’i çağırıyor, ekipler yetişemediğinde veterinere götürüyor, bağış topluyor. Peki yorulmuyor mu? Yoruluyor tabii:

“Geçen kış şurada okuldan geliyorum, kar, yağmur, hepsi bir arada şuradan inerken birden ayağım kaydı ve öylece kalakaldım. Üstümden sular dökülüyor, “Kalksana Deniz” dedim, sonra gözlerimi bir açtım yağmur yağıyor. Uzun zamandır gökyüzüne bakmadığımı fark ettim. Dedim ki, “Niye kalkıyorsun ki Deniz, yıkılacak bir yer bulmuşsun yat!…”

Ama eninde sonunda kalkıyor. Ölen kediler, zulüm gören köpekler, yaralananlar, doğururken ölenler, ölü doğuranlar… Ve kurtulanlar, kurtulacak olanlar, yuvalanacak, Deniz ve kendisi gibi hayvan aktivistleri sayesinde sokaktaki hır gürün içinde insan sevgisini tadabilen talihliler.

“Bazısı hemen vazgeçiyor, biri öldü diye yas tutuyorlar sonra bakmayı bırakıyorlar. Saçma değil mi? Bazen saçlarımı boyamayı unutuyorum. Sonra hemen rujumu sürüyorum, saçlarımı boyuyorum. Hayatta bir duruşum olmalı, bunu annemin ölümüyle öğrendim. Bir sürü yavrumuz öldü, onlar öldükçe ben saçlarımı boyuyorum.”

SHGM’den düzeltme: Türkiye’den giden yolculara giriş yasağı yok

 Covid-19’un Omicron varyantı nedeniyle güncellenen ülkelere giriş kurallarına göre, yedi Avrupa ülkesine Türkiye’den giden yolcuların kabul edilmeyeceği yönünde açıklama yapan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) yeni bir güncelleme yaparak yasağın söz konusu olmadığını paylaştı.

Omicron varyantı nedeniyle alınan karar doğrultusunda Hollanda, Hırvatistan, İspanya, İzlanda, İsviçre, İtalya, Lüksemburg‘a Türkiye çıkışlı yolcuların kabul edilmeyeceği tabloda belirtilmişti. SHGM yeni bir güncelleme yaparak seyahat yasağının söz konusu olmadığını paylaştı.

THY Genel Müdürü Bilal Ekşi de, Twitter’dan yaptığı açıklamada şu mesajı verdi: “Türk vatandaşlarına OMICRON sebebi ile herhangi bir ülke tarafından bize ulaşan bir giriş yasağı GETİRİLMEMİŞTİR.

Yolcularımızın seyahatlerini planlarken ve uçuş öncesi Web sitemizi takip etmelerinde fayda vardır.”

SHGM’den sabah saatlerinde yapılan yeni bir duyuruyla da AB ülkelerinden Türkiye’ye yönelik yeni bir uçuş yasağı bulunmadığı kaydedildi.

Birleşik Krallık’ta hayvan dernekleri yılbaşı öncesi uyardı: Havai fişekler hayvanları korkutuyor

Birleşik Krallık’taki Hayvanlara Yönelik Zulmü Önleme Kraliyet Derneği (RSPCA) bu yıl ilk defa özellikle havai fişekler için ekim ayında bir çevrimiçi raporlama yaptı.

Dernek, raporlamanın yapıldığı tarihten beri havai fişeklerle ilgili 10 bin 694 olay ihbarı aldı ve ihbarlardan yüzde 96’sı, komşuları önceden uyarıda bulunmadan havai fişek patlattığı için hayvanların korktuğunu söyledi.

‘Onlarda stres yaratan bir durum olabilir’

BBC Türkçe‘de yer alan habere göre, RSPCA’nın kampanya yöneticisi Carrie Stones, ideal olanın insanların havai fişek kullanmamaları olduğunu, ancak kullanacaklarsa da düşük gürültülü seçenekleri tercih etmelerini ve komşularını olası bir plandan haberdar etmelerini istediklerini kaydetti.

Bu ihbarların yüzde 87’si köpekler, yüzde 22’si kediler, yüzde 7’si küçük tüylüler ve yüzde 6’sı atlar için oluşturdu.

Bu yıl havai fişekler nedeniyle birçok üzücü hikaye duyduklarını kaydeden Carrie Stones, “Bir köpeğin paniğe kapılacağı, korkup kaçmasına neden olacağı olaylara neden olabilir ya da evdeyse köşede oturup somurtarak salya akıtabilir. Bu onlarda stres yaratan bir durum olabilir” dedi.

Yaban hayvanları da etkileniyor

Kasım ayında da, ülkenin güneybatısındaki Wiltshire kontluğundaki RSPCA Oak and Furrows adlı Yaban Hayatı Kurtarma Merkezi, hemen yanında havai fişekler atılan korkmuş bir geyiğin bir tarlada daireler çizerek koştuğu haberini aldı.

Kurumun müdür yardımcısı Anj Saunders, “Geyik, havai fişekler onu korkuttuğu için panik içinde daireler çizerek koşarken bulundu. Kafasını bir çite sıkıştırmıştı. Çiti de kendisiyle birlikte sürüklemişti. Şoktan kör olmuştu. Ayrıca her iki boynuzunu da sökmüştü” dedi.

Fotoğraf: RSPCA

Geyik, hayır kurumunun hayvan bakıcıları ve veterinerlerinin çabalarına rağmen, birkaç hafta sonra hayatını kaybetti.

Saunders, “Hayvanlara bakan bizler için havai fişeklerin ve özellikle de tamamen sorumsuzca hayvanların yanına fırlatılanların etkilerini görmek çok can sıkıcı” ifadelerini kullandı.

Kısıtlamalar sonrası havai fişek kullanımı arttı

Cheltenham Hayvan Barınağı, kullanılan havai fişeklerin hayvanlara, “savaş bölgesinde” gibi hissettirebileceğini söyledi.

Cheltenham Hayvan Barınağı ve RSPCA, havai fişek gösterilerinin sayısındaki hızlı artışın, koronavirüs kısıtlamaları nedeniyle iptal edilen organizasyonlardan kaynaklı olduğunu düşünüyor.

Yardım kuruluşunun Hayvan Davranışları Uzmanı Rosie Taylor-Trigg, “İnsanlar evlerinde gösteri yaparken, birden fazla hayvanı korkutuyor: Vahşi yaşam ve evcil hayvanlar. Ayrıca güzel hayvanınızın büyük bir stres altında olduğunu görüyorsunuz; kendisine de zarar veriyor kürkünü ısırıyor… Bunda insan etkisi var ve büyük bir sorun” açıklamasında bulundu.