Köşe Yazıları

Ortaya karışıklık

0

Dün Tunus bugün Mısır’da olanlar tam anlamıyla bir devrim.  Beklenmedik, inanılmaz ve bir yandan da ilham verici.  Devrim ateşi yavaş yavaş tüm Arap coğrafyasına yayılacak gibi görülüyor. Tunus’taki ve Mısır’daki hareketler birçok ezberi de bozuyor. Örneğin işine gelmediği içinFas’ta, Cezayir’de, Tunus’ta, Mısır’da, Ürdün’de ve daha birçok ülkede diktatörlükleri destekleyen totaliter rejimleri görmezden gelen birçok batılı “demokrasinin ” cılız tepkileri de bu yüzden.

Tüm baskılara ve kışkırtmalara rağmen ortaya konulan tepki gerçekten ilham verici. İnsanlar bir sel misali özgürlüğün ve demokrasinin önünde kurulan baraj duvarlarını aşındırıyorlar. Bir taraftan ayaklanmalar romantizmi beni duygulandırıyor ve mutlu ediyor. Belki alakasız gelecek ama yürüyüşler bana yaklaşık 2 yıl önce Kopenhag’daki “Reclaim the Power (Gücü Eline Al)” Yürüyüşünü hatırlattı. İklim adaleti konusunda ne yazık ki gücü elimize alamadık ama ortadoğu’da halk gücü eline alıyor gibi görünüyor.

Ancak konuyu dağıtmadan; sorgulayan ve kötümser kısmımın beni dürttüğünü de söylemeden edemeyeceğim. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşer ya o misal.

Ortadoğu’daki bu diktatörlükler yıkılınca ne olacak yani 23 yıl sonra devrilen Bin Ali’nden sonraki Tunus nasıl olacak ve ya 30 yıllık Mübarek rejimi yıkılında Mısır özgürleşecek mi?

Sorusunu sormadan duramıyorum.

Ne yazık ki demokrasi kültürünü bir günde oluşturmak na mümkün.  O yüzden olanların sonuçlarını detaylı incelemek gerekiyor.  Daha zor günler bekliyor Tunusluları ve Mısırlıları ve daha nicelerini. Demokrasi en kolay rejim olduğundan değil en adil olduğundan dolayı en ideal yönetim biçimi.

Ne yazık ki Bin Ali gidince Tunus’a özgürlük gelmedi. Bin Ali’nin kurduğu totalitarizm çarkından eminim beslenen birçok insan var. Diktatörlük sayesinde kesesini dolduranlar eminim Bin Ali kaçınca çıkarları zedelenmesin diye diktatörün en büyük düşmanlarmış gibi davranıyorlardır. Bunlardan hem içeride hem de dışarıda olanları var. Birçok batılı ülkenin olayların başlangıcında “Tunus’taki İstikrarı Korumak” adına Bin Ali’yi desteklediğini ama son yaklaştıkça yavaş yavaş çark ettiklerini kendilerini “Tunus Halkının Kadim Dostu” olarak tanımladıklarını gördük.

Düzen, kapitalist sistemin çarkları her zaman dönmeye çalışır ve gerekirse eskisinden vazgeçip, onu “tu kaka” yapı yeni yollar bulur bunun için. Her yol da mübah görülür bu konuda.  Şu anda Ortadoğu coğrafyasında kapitalizm, totaliter rejimleri bir araç olarak görüyor, kullanıyor ve bundan kolay kolay vazgeçecek gibi görünmüyor.

Aslolan isimlerin değil sistemin değişmesi. Ancak bir süre sonra “Bin Ali öldü Yaşasın yeni Bin Ali” veya “Mübarek Gitti Yaşasın Yeni Mübarek” ile karşılaşırsak şaşırırım diyemeyeceğim.

Her ne kadar kavramsal ve bağlamsal farklılıklar olsa da İran’da Şahı deviren devrimin yerini Cumhuriyet kisvesi altında ne yazık ki fundamentalist totaliter bir rejime bıraktığına hep beraber şahit olduk. İran’da halen silahlı kuvvetlere Devrim Muhafızları denildiğini de buradan hatırlatalım. İran İslam Cumhuriyeti işe tüm sol ve özgürlükçü grupları tek tek yok ederek başlamıştı.

Benim açımdan şu anki sözde “laik” totaliter arap rejimleri ile potansiyel fundamentalizm tehlikesi arasında sadece şekilsel farklılıklar var. Nihayetinde ikisi de insanı ve doğayı eziyor, ikisi de coğrafyalarına tahakküm kuruyor ikisi de Rabbena hep bana diyor.

Biraz da bunları düşünerek durumu değerlendirmek lazım.

Son Söz: Bu yazı ile Tunus’ta, Mısır’da, Ürdün’de olanları, protestoları küçümsemeye çalışmadım. Aksine bu hareketleri çok değerli ve çok anlamlı buluyorum. Sokağa çıkanların demokrasi taleplerinin samiyetini de sorgulamıyorum, keza haddim de değil böyle bir sorgulama. Ve ancak olanlara dışarıdan pembe gözlüklerle bakmak, ya da devrim oldu yaşasın diyip cümleleri sorgulamak yerine ünlem işaretleri ile bitirmek bana çok da doğru gelmiyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.