Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Orman değiliz, artık lunaparkız- 2

0

Orman yangınları nedeniyle geçen hafta yayımlamam gereken dizinin ikinci yazısına bir haftalık ara vermiştim. Şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Bir önceki hafta, milli park ve tabiat parkı gibi korunan alan olarak tanımlanmasına karşın koruma yerine kullanmanın öne çıktığı alanların sayı ve alan büyüklüğü olarak arttığını, buna karşılık muhafaza ormanı, tabiatı koruma alanı ve yaban hayatı geliştirme sahası gibi gerçekten korumanın ağır bastığı alanların ise alan büyüklüğü olarak azaldığını belirterek yazıyı tamamlamıştım. Söylediğimi resmi rakamlarla desteklemek için Türkiye Ormancılar Derneğinin 5 Haziran 2022 tarihinde yayımladığı Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması’ adlı raporda değerli dostum ve meslektaşım Erdoğan Atmış’la birlikte yazdığımız ‘Korunan Alanlar ve Rekreasyonel Kullanımlar’ başlıklı bölümden aldığım tabloyu aşağıya koyuyorum.

Tablodan da görülebileceği üzere en sıkı korunan alan statüsü olan tabiatı koruma alanlarının 2000 yılından beri, muhafaza ormanları ve yaban hayatı geliştirme sahalarının ise 2010 yılından beri alan büyüklüğü olarak azalışı açık. Dikkatli okuyucular tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları ve yaban hayatı geliştirme sahalarının sayıları sabit kalır ya da artarken alanlarının azaldığını fark etmişlerdir. Olması gerektiği gibi güçlü bir şekilde korunan bu alanlarda kullanıma dönük bir faaliyet yapılmak istendiğinde alan daraltması yapılarak üretilen ‘şark usulü’ çözümden kaynaklanıyor bu durum. En son örneklerinden birini özetleyerek somutlaştırayım:

Statü ‘transferi’

Trakya’da, Karadeniz kıyısında birbirine komşu iki korunan alan var. Bunlardan birincisi Kırklareli Vize ilçesi sınırlarında bulunan ve yaklaşık 320 hektar büyüklüğe sahip, 1987 yılında ilan edilmiş Kasatura Körfezi Tabiatı Koruma Alanı. Burası, detayına girmeyeceğim ama özel bir ekosistem ve mutlaka korunması gerekiyor. Korunuyor da. Nasıl korunduğunu 25 Nisan 2020 tarihli ‘Korunamayan korunan alanlar-2’ başlıklı yazımda, bu köşede, bizzat yaşadığım bir olayı aktararak anlatmıştım.

Kasatura Körfezi Tabiatı Koruma Alanı

Diğer korunan alan ise Tekirdağ Saray ilçesi sınırlarında bulunan ve yaklaşık 45 hektarlık büyüklüğe sahip, 2011 yılında ilan edilmiş Çamlıkoy Tabiat Parkı. Adına bakarsanız burası da korunan alan. Bana sorarsanız lunaparkın hallicesi. Bu alanda özellikle yaz aylarında yapamayacağınız şey yok. Pek çok İstanbullu Trakya tarafına doğru gezinti yaparken mutlaka bu alanı da görmüş ve deneyimlemiştir. İki alanı birbirinden, aynı zamanda iki ilin de sınırı olan Bahçıvan Deresi ayırıyor. Her iki alanın da sorumlusu olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) Ekim 2021’de basit bir idari işlemle ve dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin oluru ile Kasatura Körfezi Tabiat Parkı sınırlarında yer alan deniz kıyısındaki yaklaşık beş hektarlık alanı “iki korunan alanının sınırlarının yer yer iç içe girdiği ve bazı sınır koordinat çakışmaları olduğu” gerekçesi ile Çamlıkoy Tabiat Parkı sınırlarına transfer ediyor. Bilmiyorum bu yazıyı okuyanların kaçta kaçı bu sözde gerekçeye inanacaktır. Bu işlem, gerçekten korunan bir ekosistemden korunması gerektiği halde korunmayan, yoğun kullanıma açılarak adeta bir lunaparka dönüştürülmüş bir başka korunan alan statüsüne alan transferinden başka bir şey değil. Muhtemeldir ki Çamlıkoy Tabiat Parkı’nın işletmecisi, tabiatı koruma alanından transfer olan bu alanla ilgili planlamaları çoktan yapmış ve geçtiğimiz bahar ve bu yaz yararlanmak üzere uygulamaya koymuştur. Gitmedim, görmedim, o nedenle muhtemeldir diyorum.

Çamlıkoy Tabiat Parkı.

Sıkı dur DKMP, Orman Genel Müdürlüğü rakibin oluyor

Her iki kurum da, yani hem DKMP hem de OGM, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı. OGM daha çok orman işletmeciliği konusunda yetkinken DKMP ise korunan orman alanlarının yönetimi ile ilgileniyor. Hoş, en sıkı korunan alanlardan biri dediğimiz muhafaza ormanları da OGM’nin yetki ve sorumluluğunda. Halkın dinlenme ve eğlenme (rekreasyon denilebilir) ihtiyaçlarının karşılanması da ormanların önemli işlevlerinden ve ormancılık politikasının önemli amaçlarından biri. Bu ihtiyaçların karşılanması konusunda her iki kurum arasında bir görev bölümünün olması gerekir. Bu olmadığı gibi, yıllardır izlenen ekonomi için orman ilkesinin etkisi altında her iki kurum rekabet eder gibi duruyor. Milli parklarda odun üretimi yapılırken OGM sorumluluğundaki orman alanlarını rekreasyonel kullanımlara açmak için çeşit çeşit yola başvuruyor. Tabii olan halkın ormanlarına oluyor.

OGM’nin sorumluluğundaki ormanları rekreasyonel kullanımlara açmak için neler yaptığına biraz daha yakından bakalım. Öncelikle OGM’nin çok uzun yıllardan beri ‘toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek amacıyla’[1] ormanlarda mesire yerleri tesis ediyor. OGM buna ek olarak 2003 yılından itibaren illerde ve büyük ilçelerde kent ormanları kurmaya başladı. 2021 yılı itibariyle kent ormanlarının sayısı 140’a yaklaştı. Kent ormanlarının da mesire yerinden sayıldığını belirteyim. Kent ormanları ile birlikte toplam mesire yeri sayısı 1.500’ün üzerinde. Mesire yerleri kendi içinde A, B, C ve D tipi diye dörde ayrılıyor. D tipi olanlar kent ormanları, A tipi olanlar ise bungalovlar ve çadırlarda konaklamanın da yapılabileceği daha yoğun kullanıma açılmış olanlar. A’dan D’ye gidildikçe yapılabilecek tesis miktarı azalıyor. İşin tuhafı, yıllar içerisinde A ve B tipi mesire yerlerinin sayısı artarken C tipi mesire yerlerinin sayısı ise azalıyor. Daha açık ifadeyle C tipi mesire yerleri A ve B tipine dönüştürülerek daha fazla tesis ve elbette daha fazla rant olanağı yaratılıyor. Yine resmi sayılarla söyleyeyim; 2010 yılında C tipi mesire yeri sayısı 1.039 iken 2020’de 867’ye düşmüş. İşe bakın ki aynı dönemde A tipi mesire yeri sayısı 106’dan 183’e, B tipi mesire yeri sayısı da 191’den 405’e çıkmış.

Burdur Bucak’taki zaten ormanlık alan olan 290 dönüm üzerine ‘Millet Ormanı’ yapılacak.

Yazı uzadıkça uzuyor ama yapılanlar bitmiyor ki, ben ne yapayım? Millete hizmet etme (!) amacıyla yanıp tutuşan OGM yönetimi sürekli yeni projeler üretiyor. 2021 yılı sonlarında üretilen projenin adı Millet Ormanları. OGM bütün teşkilata bir yazı göndererek, 2022 yılında mevcut mesire yerlerinden seçilmek üzere her ilde bir Millet Ormanı tesis edilmesi talimatını verdi. Bu projenin detayları ile ilgili bilgiyi 19 Mart 2022 tarihinde yine bu köşede yazdığım yazıda vermiştim. Elbette bu proje de mesire yerlerinde yapılması olanaklı olmayan pek çok tesisin yapılmasına olanak veren bir niteliğe sahipti.

Artık orman parkları zamanı

Hızını alamayan OGM, millet ormanları ile ilgili olarak teşkilata gönderdiği yazının üzerinden altı ay geçmeden, 28 Mayıs 2022 tarih ve 31849 sayılı Resmi Gazetede yeni bir yönetmelik yayımladı. Yönetmeliğin adı Orman Parkları Yönetmeliği. İçeriğini kısa maddeler halinde özetlemeye çalışayım:

  • Bütün mesire yerleri (A, B, C tipi olanlarla kent ormanı adı taşıyan D tipi olanlar) orman parkına dönüşüyor.
  • Orman parklarında, idarenin ve ziyaretçilerin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak olan, taban alanı 250 metrekareyi ve kat adedi bir bodrum kat ve çatı arası hariç ikiyi geçmeyecek şekilde yapı ve tesisler yapılabilecek ve bu tesisler için imar planı şartı aranmayacak.
  • Ayrıca çadır, lüks çadır ve karavan alanları yapılabilecek.
  • Orman parkları 20 yıla kadar süreyle kiraya verilebilecek.
  • Orman parklarının işletmesi ihaleyle özel şirketlere verilecek.
  • Orman parklarında herhangi bir işlev öne çıkarsa o işleve uygun adlandırma yapılabilecek.

Ben de tam bu son maddedeki adlandırmadan söz diyordum işte baştan beri; elinizi korkak alıştırmayın, çıkarın dilinizin altındaki baklayı. Halkın ormanlarını (devlet ormanları), Anayasa’nın 169’uncu maddesinde “Devlet ormanları devlet tarafından yönetilir ve işletilir” hükmü dururken hem de, ama tabiat parkı, ama milli park, ama orman parkı diyerek son derece hür olduğundan zerre kadar kuşku duymadığımız özel teşebbüsün yararlanmasına ardına kadar açacağınıza, Ormanları Lunaparklara Dönüştürme Yönetmeliği hazırlayın, tek seferde olsun bitsin. Kabul, bu şekilde millete hizmet ettiğinizi inandırabildiğiniz bir kesim var. Fakat biz yutmuyoruz, komik oluyor; aslında bayağı bayağı trajikomik oluyor.

*

[1] Bu ifade OGM tarafından 5 Mart 2013 tarih ve 28578 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mesire Yerleri Yönetmeliğinden aynen alınmıştır.

Not: Bugün Madımak Katliamı’nın üzerinden tam 29 yıl geçmiş durumda. Ne yazık ki bu akıl almaz insanlık dramının üzerinden geçen bunca yılda ülkemizin, ileri gitmek bir yana gerilemiş olduğunu görmekten dolayı büyük üzüntü duyuyorum. Tam demokratik ve laik bir hukuk devletinden başka yaraları saracak ve toplumu ileri götürecek bir yolun, akıl ve bilim dışında bir kılavuzun olmadığının bilinciyle Madımak Katliamı’nda yaşamını yitirenleri sevgi ve saygıyla anıyorum.

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.