Köşe Yazıları

Orada bir orman ve o ormanda görünmeyen bir işgücü var – Pınar Bilir

0

‘’Tahtacılar’’, Kuzey Ege’den Akdeniz’e kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan, daha çok ormancılık ve orman ürünleriyle geçimlerini sağlayan, önceleri göçebe iken hızla yerleşik düzene geçmiş Türkmen alevi topluluğudur.

Yerleşik düzene geçmeleriyle birlikte kurdukları köylerde aynı geleneklerine sahip çıkmış ve geçmiş tarihlerine nazaran artık daha çok tarımla geçinmeye başlamış  ve yavaş yavaşta köylerini terk ederek şehir merkezlerine yerleşmişlerdir.

Peki ekecek toprağı olmayan bakacak hayvanı olmayan ve şehir merkezlerinde iş bulamayan ‘’tahtacılar’’ ne yapmaktalar?

Günlük hayatımızın çok uzağında olan, haftasonu gezilerimizi ‘’AVM’’lere değil ‘’Ormanlara’’ yaptığımızda da denk gelme ihtimalimizin düşük olduğu bir işçi sınıfı vardır. Görünmeyen ‘’orman işçileri’’ ya da gelenekleri bakımından orman ürünleriyle geçinen ‘’tahtacılar’’.

Bir ormanda kesim yapılacaktır, gençleştirme seyreltme faaliyeti de olabilir ya da bir madende çalışma kolaylığı sağlamak için yok edilen orman örtüsü içinde de olabilir. Çevreci bir aktivist olarak ‘’madencilik faaliyeti’’ için yapılacak kesime karşı çıkmak ağaçları korumaya çalışmak bununla birlikte yaşamınıza sahip çıkmak isteyebilirsiniz. Bu anayasanın 56. Maddesinin ‘’sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına’’ sonuna kadar sahip olmanızdan kaynaklı da olabilir.

Bütün her şeyi bir kenara bırakıp bir de orada bir orman olduğunu, ormanda da hiç kimsenin, yasa koyucunun dahi tanımlamadığı bir işgücünün var olduğunun ne kadar farkındasınız? Bu iş gücünün, içerisinde soba yanan naylon çadırlarda kaldığının, ağaç kesim işi için hiçbir sosyal güvencelerinin olmadığının, sadece ster (1 m3 boşluk içerisine istif edilmiş odun miktarı) başına aldıkları 25-35 TL ücretin var olduğunun ve bunun içerisinde de yemek ve mazot ücretinin de olduğunun farkında mısınız?

Ormancılık çalışmalarının her türlü doğa koşullarına açık bir işkolu olduğunun, iş yükü ağır ve yüksek kaza riskine sahip tehlikeli iş sınıfında yer aldığını biliyor musunuz? Birim ücret üzerinden para kazanabilen işçinin çok iş çıkarıp daha fazla kazanç sağlayabilmesi için dinlenmeden, tüm şartları zorlayarak çalışacağını ve bunun da yorgunluktan kaynaklı dikkat dağınıklığına sebep olacağını ve kaza riskini artırdığını biliyor musunuz?

Tehlikeli iş kolu olarak tanımlanan orman işçiliğinin 50 kişinin altında ise hiçbir insani değer taşımadığını hiç fark ettiniz mi?

‘’4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde İş Kanunu hükümleri uygulanmaz. İşçi tarım ve orman işlerinin yapıldığı bir işyerinde çalışıyor ise, bu işçi ile işveren ararındaki uyuşmazlığın iş mahkemesi yerine görevli hukuk mahkemesine çözümlenmesi gerekir.(http://ismahkemesi.com/2015/02/tarim-islerinde-calisanlarin-is-kanunu-kapsaminda-olup-olmadiklari-nasil-belirlenir/)’’ denmektedir.

Ülkemiz ölümlü iş kazalarında Dünya’da 3., Avrupa’da ise 1. sırada yer almakta. Peki İş Kanunu’nda hiç yeri olmayan orman köylüsünün yaşayabileceği ölümlü iş kazaları hangi sıralamada yer alacak? Bunlar alelade bir ölüm olarak mı düşünülecek? Kişinin kusurlu davranışından kaynaklı mı olacak? İşveren kim olacak? Bu kişiler çalışırken yaralanır veya ölür ise bundan kim sorumlu olacak? Öldüklerinde insan yerine konulacaklar mı, onların kaybını kimin ruhu duyacak?

Orada bir orman ve o ormanda görünmeyen bir iş gücü var!

 

Pınar Bilir

You may also like

Comments

Comments are closed.