Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Normali yeniden düşünmek

0

Teknoloji ve iletişim araçları dünyayı deneyimlerle ve bilgiyle birbirine bağlıyor ve ne yazık ki bunlar her zaman iyi deneyimler değil. Dünyanın birçok noktasındaki yaşam hakkı ihlâllerine, soykırımlara, katliamlara tanıklık ediyor, kendi yaşadıklarımızı da uzaklara duyurabiliyoruz.

Yaşadıkça ve paylaştıkça görüyoruz ki yaşam hakkının ihlâli dünyanın birçok yerinde, birçok bahanelerle normalleştirilmeye, meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Oysa tekrarlanması bunu normalleştirmez, normalleşmesi de etik ya da doğru olduğu anlamına gelmez.

Tüm bu tanıklığın yükünü ancak mücadele ederek, yaşam hakkını savunarak taşıyabiliyoruz. Ülkemizde de son haftalarda milyonlarca sokak köpeğinin katledilmesi planlarına karşı mücadele ediyor ve sokak hayvanlarının yaşam hakkını savunuyoruz.

Öldürmeyi normalleştiren kültür sömürüden besleniyor

Öldürmeyi normalleştirmenin altında hayvanları insan refahı için bir araç olarak gören kültür yatıyor.

Sokak hayvanlarını şu veya bu sebeple öldürmenin tartışılmasına giden yol giysiler, yiyecekler, eşyalar ve insan refahı için hayvanları öldürmenin, sakat bırakmanın, yaşam alanlarını yok etmenin normal sayıldığı alanlardan geçiyor. İnsanlık bunları günlük hayatını daha konforlu geçirmek için, alışkanlıklarını değiştirmemek için, daha rahat, daha moda, daha ucuz olsun diye yapmaya ve normalleştirmeye devam ediyor.

Hayvanların yaşam hakkının insanınkinden daha değersiz olduğu önermesini normalleştiren bu kültür nasıl normların üzerinde kuruluyor, her gün nasıl yeniden üretiliyor?

Tam da bu vesileyle hayatın tüm alanlarında hayvan refahını, atabileceğimiz küçük adımlarla yapabileceğimiz büyük değişimleri konuşmanın zamanı.

Küçük adımlarla büyük değişimler

Günlük hayatımız endüstrilerin kazanç uğruna kirletmeyi, yok etmeyi normalleştirdiği ve bunu kolaylık iddiasıyla pazarladığı bir yaşam biçimi üzerine kurulu. Bireysel ve örgütlü mücadele etmek zorunda kaldığımız birçok sorunun sebebi yapısal. Yasa yapıcılar ve endüstri bu yapısal sorunları kazanç ve güç
için birçok şekillerde normalleştirmeye çalışıyor. Normal algısı çılgınca tüketmek, sokaktaki canlıları katletmek, yaşam alanlarını yok ederek insanın tüketimine yer açmak da eylemlerimizde çevreyi ve diğer canlıları gözetmek yorucu, olağan dışı bir davranış, bir yük gibi sunuluyor.

Birçok sorun yapısal olduğu için çözümleri de yapısal. Köpekleri öldürmek değil kısırlaştırmak, yeşil enerji politikaları hayata geçirmek, rüzgar santrallerini kuşların geçiş yolları üzerine yapmamak, gerekli hesapları ve çevre etki değerlendirmeleri yapmak ve uygulamak, atık yönetimini ve denetimini yapmak ve daha birçoğu yönetimlerin sorumluluğunda yapısal çözümler. Bireysel ve toplu adımlarla normalleştirilen yıkımlara karşı örgütlenmek, değişime destek olmak, talep etmek, normali iktidar ve şirketlerin belirlemesine karşı çıkmak mümkün.

Nedir bu normal?

Normal algısı kültüre, döneme, ekonomiye, bakış açısına göre değişir, önemli olan bizim neyi normalleştirmeyi tercih ettiğimiz.

Hayvanlara zarar veren, yaşam alanlarını tehdit eden, yok eden hiyerarşi ve tüketim anlayışı yerine tüm canlıları gözeten bir anlayışı normalleştirmek elimizde. Her gün yaptığımız seçimlerle bunu sağlayabiliriz. Her yeni deneyim bize bir sonraki adımımızı sorgulamak, daha yeşil kararlar almak için fırsat veriyor.

Örneğin günlük hayatımızın, tükettiğimiz ürünlerin, giydiklerimizin, yediklerimizin hayvanlara zarar veren detaylarını vermeyenleriyle değiştirebilir miyiz? Daha az tüketmek, bir sonraki alışverişte hayvanlar üzerinde test yapmayan bir ürün almak, plastik yerine başka bir malzeme tercih etmek, 5 kez değil 10-15 kez kullanmak, bir ürünün ömrü bitmeden yenisini almamak gibi çok basit adımlarla değişimin parçası olmak mümkün.

Sistemin bizi sıkıştırdığı yoksulluk, yoksunluk, umutsuzluk, yalnızlık çıkış tüketmekle, hayvanlara zararı normalleştirmekle değil yaşam hakkını tüm canlılar için savunmakla, bir arada durmakla gelecek.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.