Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Neden endüstriyel tarım değil?-1

0

Baştan söyleyeyim okuyacaklarınızın önemli bir kısmı hoşunuza gitmeyebilir, çünkü gelecekteki yaşam bizler açısından önemli sistem değişikliklerini getiriyor. Bu sistem değişiklikleri de çoğumuzun yaşantı biçimine dokunacağından itirazlar olabilir ama sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak bu noktalara dikkat etmemiz gerekecek.

Öncelikle unutmamamız gereken unsur yerleşik yaşam ve tarıma başladığımız zamanla günümüz arasında yaşam koşullarımızın değişmiş olduğu ve yakın gelecekte de çok daha hızlı değişeceğidir. Tarıma ilk başladığımız dönemde hepimiz ürünü aldığımız bölgede yaşıyorduk. Tarım bitkinin sadece topraktan su, havadan karbondioksit, güneşten de enerji alması ile yapılamaz. Bitkilerin içeriğinde topraktan alacağı farklı mineraller ve elementler de vardır. Topraktan mahsul alan insanlar ve hayvanlar mahsulün alındığı bölgede yaşadıkları müddetçe dışkıları ile bu minerallerin ve elementlerin önemli bir kısmını toprağa geri döndürürler. Bu şekilde de tarımın sürdürülebilirliği sağlanır. Hepimiz okullarda tarlaların nadasa bırakıldığını öğrendik. Bunun temel sebebi de sürekli ürün veren tarlaların özellikle azot bileşiklerini kaybetmelerini engellemektir. Tüm bu sistem, tarım üretimini yapan bireylerin çoğunlukla kırsal alanda yaşadığı ve ürünün azının şehirlere taşındığı müddetçe çalışır. Ancak bu şekilde de toprağın besleyebileceği nüfus sınırlanır.

Suni gübre ve makineleşme

20. yüzyılın başında insanlık havadaki azottan tarladaki bitkileri besleyebilecek bir katkı maddesini, yani suni gübreyi üretmeyi başardı. Bu başarı insan nüfusunun 1925 yılında 2 milyar seviyesinden 2020 yılında 7.8 milyara çıkmasındaki önemli etkenlerden biri oldu. Ancak ne yazık ki bitkiler topraktan sadece azot almıyorlar. Bu nedenle de suni gübrelerin içine gerekli olan diğer tüm mineral ve elementleri de katmak gerekiyor. Böyle yapıldığında da suni gübrenin maliyeti ulaşılamaz seviyelere çıkabiliyor. Bu nedenle de suni gübre neredeyse bir tek özel ürüne fayda sağlayacak şekle dönüşebiliyor.

Endüstri Devrimi’nin bir diğer getirisi tarımdaki makineleşme oldu. Artık bir insan ve dört hayvanın işleyebileceği alanın yüzlerce katını bir tek makine ile işleyebildiğimizden tarımda gerekli olan iş gücü azaldı. Bu azalma da kırsaldan kentlere göçü destekleyen unsurlardan biri haline geldi. Ancak makineleşmenin önde gelen sonuçlarından biri de geniş alanlarda tek bir ürün yetiştirilmesini neredeyse zorunlu hale getirmek oldu.

Öte yandan dünya ekonomisi ve finans sistemi de biz normal vatandaşların anlayamayacağı bir yöne doğru hızla ilerliyor. Artık bir çiftçinin bundan beş sene sonra üreteceği buğdayı şimdiden satabilmesi mümkün. Hatta bu satılan buğdayın da bir şirket hissesi gibi defalarca alınıp satılması, değer kazanıp kaybedebilmesi mümkün. Daha da kötüsü, tarımsal üretim uzun vadeli spekülasyonlara açık hale gelmeye başladı. Küreselleşmeyle birlikte yapılan tüm tarım üretimi de diğer tüm emtialar gibi borsaya ve küresel ticarete açıldı. Bu kısa vadede ve durgun koşullarda kazançlı bir sistem doğurabilir.

Artan nüfusun yorduğu toprak

Ne yazık ki çevresel koşulların tümü dünyayı orta ve uzun vadede bir çıkmaza doğru götürüyor. İnsan nüfusu bugünkü seviyesinin onda biri civarında olsaydı sözünü ettiğimiz tüm endüstrileşme ve ticarileşme tarımın ve gıda güvenliğinin de kuvvetlenmesine yardımcı olacaktı. Fakat artan nüfusla birlikte tüketim biçimlerimizin de değişmesi karşımıza tarımsal üretim sorunsalını çıkartmaya başladı ve zaman içerisinde yaşayacağımız sorunlar daha da artacak.

Öncelikle, tarımda fazla ve yanlış gübre kullanıyoruz. Bu tutumumuz tarımsal yöntemlerdeki hatalarla birleştiğinde alınan çıktının önümüzdeki 60-100 yıl içerisinde ciddi biçimde azalmasına yol açacak. Çoğu yerde toprağın ve üretilmesi istenen ürünün özellikleri gözetilmeden kullanılan gübre toprağın besleme kapasitesini azaltırken aynı zamanda yağan yağmurlar ve aşırı sulamayla taşınması da sulak bölgelerde, göllerde ve denizlerde ötrofikasyona yol açıyor. “Fazla gübreden toprak yandı artık” çok yerde duymakta olduğumuz bir şikayet olmaya başladı. Ayrıca yüksek enerji maliyeti olan gübre üretimi de yakın gelecekte sınırlandırmamız gereken üretim alanlarından biri haline gelecek. Bunun da ötesinde gübrenin içeriğinde bulunması gereken başta fosfat olmak üzere diğer mineraller de gittikçe daha zor elde edilebilir hale geleceğinden tarımı bugün yaptığımız gibi bolca gübre kullanarak yapmamız çok da mümkün olmayacak.

Dünyada nüfus yoğunluğunun yüksek ve artmakta olduğu yerlerde tarım binlerce senedir yapılıyor. Bunun sonucu olarak da özellikle son yüzyılda toprak iyice yorulmuş durumda. Toprağın bu yorgunluğunu bolca suni gübre kullanarak aşmaya ve her sene daha fazla ürün almaya çalışıyoruz, ancak bu da orta vadede çok mümkün olmamaya başlayacak. Bu, endüstriyel tarımla ilgili karşımıza çıkacak sorunların ilki. İklim değişikliği ve küreselleşmenin getireceği problemler de buna eklendiğinde neler olabileceğini bir sonraki yazıda ele alacağız.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.