Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Kuzeydoğu Akdeniz kıyılarımızda yeni tehdit: Suriye’den denize dökülen petrol

0

2018 yazıydı, bir grup araştırmacı arkadaşla birlikte bir araştırma için Hatay Samandağ ilçesinin Akdeniz’e kıyı olan Çevlik ve Meydan sahillerini ziyaret etmiştik. Dört ay sürecek olan bu araştırmanın amacı yumurtlamak için kumsallara gelen yeşil deniz kaplumbağaları ve onların yumurtadan çıkan yavrularının plastik kirliliğinden ne düzeyde etkilendiğini ortaya koymaktı. Çalışmanın sonuçlarını merak edenler şuradan okuyabilirler.

Daha önceleri hakkında çokça şeyler duyduğum ve okuduğum bu sahillere ilk defa gitmiştim. Manzara korkunçtu! Samandağ’dan denize dökülen Asi nehrinin taşıdığı çöplerin yanında diğer Doğu Akdeniz ülkelerinden de çok fazla miktarda plastik çöp Samandağ sahillerinde boy gösteriyordu.

Kuzeydoğu Akdeniz’deki saat yönünün tersi istikametinde akan hakim akıntı sistemi Cezayir, Libya, Mısır, İsrail, Filistin, Lübnan ve Suriye’nin ve hatta Güney Kıbrıs’tan denize karışan plastik çöpleri olduğu gibi Doğu Akdeniz sahillerimize taşıyan bir akıntı sistemidir. Bu akıntı ile taşınan çöplere Antalya/Kemer kıyılarında bile rastlanılabilir. Dinamik ekosistemlerin temel özelliklerinden biri de bu! Ekosistem bir bütün olarak birbiriyle al-ver ilişkisi içinde ve en ufak bir etki bile diğer noktaları hızlıca etkileyebilmektedir.

Akdeniz’deki hakim akıntı sistemi Cebelitarık Boğazı’ndan giren Atlantik kökenli suları bile Samandağ açıklarına ve hatta İskenderun Körfezi içlerine kadar taşıyabilmektedir.  Dolayısıyla Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden birinin bile atık yönetim alt yapısı yoksa, bu durum diğer kıyı ülkelerini de doğrudan etkiler.

Benzer bir durum bu kıyı ülkelerinin Akdeniz kıyısına kurdukları endüstri tesisleri için de geçerlidir. Bu endüstri tesislerinden kaynaklı gerçekleşen bir etki diğer ülkeleri de doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. O sebeple Akdeniz için hareket kabiliyeti olan ve tüm ülkelerin temsilcisinin olduğu yetki sahibi acil müdahale platformlarının kurulması elzemdir. Aksi durumda bu dinamik ekosisteme karşı gerçekleşen en küçük etki bile çok hızlı bir şekilde kontrolden çıkabilir. Nitekim Süveyş Kanalı’nı kimseye danışmadan ve dikkate almadan genişleten Mısır, Akdeniz’i zaten mahvetmiş olan istilacı yabancı tür sorununu daha da arttırmıştır. Buna dair herhangi bir tepki de ne yazık ki oluşmuş değil. Çünkü o kanal ticaret için çok önemli ve herkes de gözlerini yummaya gönüllü.

Sınır aşan ortaklıklar şart

Bu ortak hareket platformunun önemi şu açıdan da önemli örneğin geçtiğimiz yıl Lübnan’da gerçekleşen ve Beyrut Limanı’nı kevgire çeviren patlama, Lübnan’ın altından kalkamayacağı büyüklükte bir yıkıma neden oldu. Bu yıkımla beraber denizel ekosistem de ciddi anlamda etkilendi. Bu etkiyi Lübnan’ın tek başına hafifletmesi mümkün değildi. Bu tür bir platform bu ve benzeri sınırı aşan kapasitesi olan felaketlerin etkisini azaltmada oldukça etkili olabilir.  Zira, bu patlama sonucu ortaya çıkan yüzebilir çöplere Türkiye’nin Kıbrıs’ın, Suriye’nin ve ilerleyen zamanlarda da daha batı bölgelerin kıyılarındaki muhtelif sahillerde rast geleceğiz. Benzer birçok olayda bu durum söz konusu olacaktır. Nitekim 23 Ağustos’ta Suriye’nin kıyı kenti Baniyas‘taki bir termik santralden denize karışan 15.000 ton petrol de bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir olay. Çünkü bu petrol karışım olayı sadece Suriye’yi değil başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeyi doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendirmektedir.

Birçok kuruluş tarafından yapılan uydu görüntüleri analizi, petrol sızıntısının düşünülenden daha büyük olduğunu ve yaklaşık 800 kilometre kareyi kapsadığını ortaya koyuyor ki bu da Osmaniye şehriyle eşdeğer büyüklükte bir alana tekabül ediyor. Geçtiğimiz hafta Kıbrıs kıyılarından yaklaşık 7 kilometre uzaklıkta olduğunu belirtilen petrol, şu sıralar Kıbrıs açıklarındaki girdap alanından ayrılarak Samandağ başta olmak üzere İskenderun Körfezi, Adana kıyıları ve Mersin kıyılarına doğru ilerliyor. Samandağ kıyılarına ilk petrol vurmaya başlamış bile.

Normal şartlarda bu petrolün Suriye tarafından yayılmadan bariyerler ve temizleyiciler aracılığıyla toplanması gerekiyordu ancak ortada doğru dürüst işleyen bir devlet olmadığı düşünüldüğünde bu şeyin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Bu anda da diğer kıyı devletlerinin bu konuda önlem almak için harekete geçmesi gerekiyordu ancak o da gerçekleşmedi. Kaygılı olan İsrail, kağnı hızında hareket eden Kıbrıs ve bariyer koyuyoruz diye açıklama yapan Türkiye dışında ortada petrolün yayılımının engellendiğine dair bir emare henüz belirmiş değil. Oysaki şu anda tüm deniz yüzeyi temizleme araçlarının bölgeye gönderilerek petrolün daha fazla seyrelmeden ve yayılmadan toplanması gerekiyordu. Hala bu şans var. Çünkü kıyıya ve deniz dibine çöktükten sonra iş işten geçmiş olacak. Petrol kirliliği denizlerin en büyük problemlerinden biri. Bu nedenle bu tür olaylar gerçekleşmeden önlemlerin hazır ve eylem planlarının çekmecede olması gerekiyor. Görünen o ki bir tanesi bitmeden yenisi başlayan felaketler sarmalındaki yeni felaketimizin adı petrol kirliliği olacak.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.