Gecenin bir yarısı bir anda üzerinde bir ağırlıkla uyanırsın; göremediğin ama hissettiğin o ağırlık bedeninin üzerinde oturuyordur. Sonra yavaşça göğsünden bacaklarına doğru hareket eder. O hareket ettikçe, sen edemezsin; felç geçirmiş gibi parmağını bile oynatamazsın. Bağıramazsın da, çünkü sesin çıkmaz. Kalbin yerinden çıkacakmış gibi çok hızlı atar, bir yere kaçamayacağın için yapabileceğin tek şey dua etmektir. Kulağa korkunç bir hayalet hikayesi gibi geliyor değil mi?
Ama değil! Halk arasında ‘karabasan’, ‘al basan’ ya da ‘ağır basan’ olarak bilinen, bilimsel olarak uyku felci ya da gece terörü olarak adlandırılan bu durumu herkes yaşıyor mu bilmiyorum ama bir ara ben çok sık yaşardım; o zamanlar geceler benim için bir kabusa dönmüştü. Hatta üniversitedeki bir yurt arkadaşım neredeyse bunu her gece yaşardı; öyle ki bir keresinde şehirlerarası otobüsle yan yana seyahat ederken bile yaşadığına şahit oldum. Şimdi eskisi kadar sık olmasa da ara ara bu karabasanları hala yaşıyorum.
Bu tuhaf durum için yapılan ‘kan basıncının ani değişmesinden kaynaklanan yarı felç hali’ gibi bilimsel açıklamalar bana yeterli gelmedi hiçbir zaman. Bilim bu tüylerimizi diken diken eden ve hayatımızı kabusa çeviren karabasanların net sebebini bulana kadar, insanlar bu nahoş deneyimlerin kötü ruhlar ya da cinler gibi doğaüstü güçlerden kaynaklandığına inanıyorlardı. Ben dahil! Ancak bilime göre bu durumun tek bir açıklaması var; uyku döngüsünün doğru çalışmaması… Geçenlerde inverse.com’da insanoğlunun bu kâbusu binlerce yıldır yaşamalarıyla ilgili bir makale okudum ve bu konuda beni bayağı rahatlattı. Bu yüzden de benim gibi uyku felcinden mustarip olanlar için bunu paylaşmak istiyorum. Hayatımı karartan olaylara en sonunda mantıklı bir açıklama getiren o makaleye göre, uyku felcine sebep olan iblisler kafamızın içinde yaşıyor. Bu ürkütücü fenomeni inceleyen bilim insanları bunun, kafamızın içinde halletmedikçe kaçamayacağımız nörolojik bir süreç olduğunu düşünüyor. Yani bu iblisleri yaratan aslında bizim beynimiz…miş!
Nasıl mı? Uyku halindeyken gecenin büyük bir bölümünde uyku döngümüz yüzünden fiziksel olarak yarı felç durumuna geçiyoruz ve uyuduğumuz için bunu fark etmiyoruz. Hani ‘top atsan duymaz’ sözünün açıklaması tam olarak budur. Yarı felçli olduğumuz için bedenimizde olup biten hiçbir şeyin farkına varmıyoruz. Bilim adamları bunun sebebinin nörotransmitter GABA ve glisinin (bir tür amino asit) eş zamanlı çalışmasından dolayı olduğunu söylüyor. ‘Kas atonisi’ olarak da açıklanan bu durum sadece uykunun REM döngüsü sırasında oluyor, ki bu döngü uykunun düş gördüğümüz en derin hali olarak biliniyor. Bedenimizin bu döngüde kendini geçici bir felç haline sokmasının sebebi de aslında bizi korumak! Yani bu döngü sırasında gördüğümüz rüyaları gerçek zannedeceğimiz için hareket etmemizi engelleyerek, bir nevi kendimiz için bir tehlike oluşturmamızı önlüyor. Çünkü 1,5-2 saat süren bu REM uykusu zamanlarında nefes almamız hızlandığı ve düzensizleştiği için, tam o anda uykuyu bölmek ve hareket etmeye çalışmak çok akıllıca olmaz!
Fakat, Londra Üniversitesi’ndeki Anomalistik Psikoloji Araştırma Birimi’ndeki araştırmacılara göre, ne yazık ki kötü uyku alışkanlığı, yorgunluk, fazla mesai ve jet lag bizleri REM uykusu sırasında uyandırabiliyormuş. REM zamanındaki yarı uykulu yarı uyanık halimizden çabucak sıyrılmak çok zor olduğundan, nefes alabilmek hatta parmağımızı oynatabilmek neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu durumu fark edecek kadar uyanık olduğumuz için de bunun üstüne bir de büyük bir panik duygusu ekleniyor ve bir daha hiç nefes alamayacakmış gibi hissediyoruz.
Daha kötüsü de var; bu konuda yapılan araştırmalar yaşadığımız bu fiziksel teröre çoğu zaman halüsinasyonların da eşlik ettiğini gösteriyor. Benim de deneyimlediğim kabuslar daha çok bu sınıftaydı. Halüsinasyonlar devreye girdiğinde olayın boyutları o kadar korkunç bir hale geliyor ki, bir daha iflah olmayacağınıza inanıyorsunuz ve bir daha uyumak istemiyorsunuz. Siz uyumaktan korktukça, bu sanrılar daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve daha sık olmaya başlıyor. Bir defasında simsiyah bir gölge bulutunun yatağımın kenarından gelip üstüme oturduğunu gördüğümü ve bir uğultu çıkardığını çok net hatırlıyorum. Elbette ki o an yaşadığımın doğaüstü bir güç olduğuna inanmıştım ve sanırım birkaç ay doğru düzgün bir uyku uyuyamamıştım. Yarım asırdır uyku felci üzerine yapılan çalışmalar bu halüsinasyonları genel olarak çok ürkütücü bir 3 sınıfa ayırıyor; evinizde davetsiz bir kişinin ya da görünmez bir gücün varlığını hissetmek, göğüsteki ağırlığın fiziksel hatta seksüel taciz boyutlarına ulaşması ve bedeninizin dışına çıkmak… Her ne kadar bilim insanları bu yaşananların rüya kalıntılarından başka bir şey olmadığını söyleseler de, neden yaygın olarak bu 3 tür halüsinasyonun yaşandığı hakkında net bir açıklamaları yok! Allahtan yaşadığımız bu travma kısa sürüyor; yani rüya halinden uzaklaştıkça bu durum geçiyor, aksi taktirde kalp krizi yaşamamız işten bile değil. Her ne kadar uzun süreli fiziksel bir zarar vermeyeceği kesin olsa da, ne yazık ki psikolojik zararları daha uzun sürüyor; uyku felci geçtikten sonra uzun bir müddet kafa karışıklığınız devam edebiliyor.
2013 Yılında Klinik Psikoloji Bilimcilerce yapılan bir araştırmada, yaşanan travmalar sonrası görünmeyen varlıkların hissedilmesi, ölüm korkusu, abartılmış tehdit ya da saldırı kaygısı ve olayın zihinde tekrar tekrar yaşanması gibi sıkıntıların görüldüğü, ancak takip eden sıkıntıların sebebinin travmanın detaylarına bağlı olduğunu bulundu. Özellikle direkt iblise benzer yaratık görmek ya da göğsüne oturduğunu hissetmek gibi duyuya bağlı deneyimler yaşayanların, travma sonrası da maalesef fiziksel sıkıntı çekebiliyor. Ve bu sıkıntıların öyle bir etkisi var ki, uyku düzensizliğinden kaynaklanan hastalıklar, kazalar, hatta performans kayıpları global olarak ekonomiye milyarlarca dolar zarar veriyor.
Yani hayatınızda şu ana kadar hiç uyku felci yaşamamış şanslı insanlardan olsanız bile, etkilerinden kaçabilmeniz mümkün değil!
Kaynak: https://www.inverse.com/
Seran Vreskala