Hafta SonuManşet

Çiçeklerin dili – Seran Vreskala

0

Neredeyse bilinen tüm çiçeklerin isimlerinin kökenine, karakteristik özelliklerine ve zengin mitolojisine dayanan hikayeleri var.

Bu hikayelerde kullanılan semboller ve anlamlar da çiçeklerin hayatımızdaki yerini belirliyor!

Hazırladığım bu çiçek kılavuzuyla hem çiçeklerin masalsı mitolojik hikayeleri ile tanışacak hem de hangi çiçeğin kaçıncı yıldönümünde verilmesi gerektiğini bileceksiniz.

KARANFİL – İlk yıldönümü


2000 yılı aşkın bir geçmişi olan karanfillerin, sembolizm ve mitoloji açısından çok zengin olması pek öyle şaşırtıcı bir şey değil!

Bazıları çiçeğin isminin eski Yunan’da taç giyme törenlerinde kullanılan ve ‘çelenk’ anlamına gelen ‘corone’ ya da ‘taç giyme’ anlamına gelen ‘coronation’dan geldiğini ileri sürerken, bazıları da orijinal pembemsi renginden dolayı tanrının insan etine bürünmesine atfen, Latince ‘et’ anlamına gelen ‘carnis’ ve ‘vücut bulma’ anlamına gelen ‘incarnation’ kelimelerinden türediğini iddia ediyor.

Beyaz karanfiller ise saf sevgiyi temsil ettikleri için evliliklerin ilk yıldönümlerinde kullanılıyor.

LİLYUM – 2’inci ve 30’uncu yıldönümleri


Kökeni M.Ö. 1580’lere dayandığı için kadim Yunan mitolojisinde önemli bir rolü olan bu görkemli çiçekler ilk kez Girit’teki buluntuların üzerinde keşfedilmiş.

Yunanca ‘Leiron’ kelimesinden türetilen lilyumlar, iffeti ve erdemi temsil ettikleri için 2’nci evlilik yıldönümlerinde, aynı zamanda alçakgönüllülüğü ve bağlılığı simgeledikleri için de 30’uncu yıldönümlerinde de kullanılıyor.

 

AYÇİÇEĞİ – 3’üncü yıldönümü


İlk kez Orta ve Güney Amerika’da keşfedilen ve farklı görüntüsüyle dikkatleri çeken ayçiçeklerinin diğer çiçeklerden çok farklı hikayeleri var.

And Dağları’ndaki tapınaklarda ayçiçeği görüntülerinin bulunması ile ortaya çıkan bir rivayete göre; İnka İmparatorluğu’nda halk dev bir ayçiçeğine tapar, ruhani papazları da giysilerine altından büyük bir ayçiçeği takarlarmış. Eski zamanlarda da Kızılderililer ölülerinin mezarlarına bir kase ay çekirdeği koyarlarmış.

Empresyonist sanat döneminde bile imzası bulunan bu çarpıcı çiçeğin, evliliklerin 3’üncü yılında verilmesinin sebebi, devamlı güneşi takip ettiği ve yüzünü güneşe döndüğü için sıcaklığı, mutluluğu ve uzun ömürlülüğü simgelemesi…

ORTANCA – 4’üncü yıldönümü


İlk kez Japonya’da keşfedilen çiçeğin orijinal ismi ‘Hydrangea’, Yunanca ‘su’ anlamına gelen ‘hydor’ ve ‘kap’ anlamına gelen ‘angos’ kelimelerinden türemiş.

Çiçeğin bu ismi almasının en büyük sebebi çok fazla su istemesi ve yıldız şeklindeki çiçeklerinin kendiliğinden bir buket oluşturması…

Topraktaki asit seviyesine göre renkleri beyazdan maviye, pembeye ve mora değişiklik gösteren bu ponpon çiçeğin temsil ettikleri hala tartışılmasına rağmen, genelde verici kişiliğin anlayışı ile alıcı kişiliğin minnettarlığını sembolize ediyor.

Bu semboller de 4’üncü yıldönümü için birebir…

PAPATYA – 5’inci yıldönümü


İskandinav mitolojisinde Deniz Tanrısı Njord’un kızı olan Aşk Tanrıçası Freya’nın sembolü kabul edilen papatyalar, gerçek aşkı, duygusallığı ve doğurganlığı simgeliyor.

Eski bir Roma efsanesine göre de çayır perisi Belides, meyve ve bahçelerin tanrısı Vertumnus’un sırnaşık aşkından korunmak için kendisini papatyaya çevirmiş. Bu yüzden batı dünyasında papatya, sadeliğin ve dönüşümün simgesi…

Genelde evliliklerin 5’inci yılında aile kurma kararı alındığı ve bir dönüşüme girildiği için, bu yıldönümünde papatya veriliyor.

GELİN (Kala) ÇİÇEĞİ – 6’ıncı yıldönümü


Yunanca ‘güzel’ anlamına gelen ‘calla’ kelimesinden ismini alan çiçek, Yunan tanrılarının kraliçesi Hera ile ilişkili…

Efsaneye göre Zeus başka bir kadından oğlu Herkül’e, karısı Hera uyurken onun sütünü içirir. Hera uyandığında göğsündeki çocuğu iter, sütünün bir kısmı toprağa düşer ve düştüğü yerde bu çiçek açar. Hera’nın sütünden filizlendiğine inanılan bu çiçeği gören Venüs, çiçeğin güzelliğini kıskandığı için yapraklarının ortasına sarı bir pistil yerleştirir.

Bu hikayeden dolayı çiçeğin şehveti ve tutkuyu da sembolize ettiği de söyleniyor. Fakat genel inanışa göre gelin çiçekleri –ismi gibi- saflığı, bağlılığı ve büyümeyi simgeliyor.

Bu yüzden de saf aşkı ve ilişkinin büyüdüğünü göstermek için 6’ıncı yıldönümünde veriliyor.

FREZYA – 7’nci yıldönümü


İsmini Alman hekim Friedrich Heinrich Theodor Freese’den alan frezya, çan ve yunus şeklindeki yaprakları ve tatlı narenciye kokusu sayesinde ‘en güzel kokulu çiçekler’ arasında bulunuyor.

Her tür rengi bulunan çiçeğin beyaz renklisi ise en hoş kokuya sahip…

Dostluğu, samimiyeti ve sadakati simgelediği için 7’nci evlilik yıldönümlerinde veriliyor.

 

LEYLAK – 8’inci yıldönümü


Yunan mitolojisine göre leylakların hikayesi ‘Syringa’ isminde güzel bir periyle başlar.

Perinin güzelliğinden etkilenen ormanların, satir ve çobanların tanrısı (yarı keçi yarı insan) Pan, periyi bir türlü rahat bırakmaz. Onu ormanın en kuytu köşelerine kadar kovalayan Pan’dan çok korkan Syringa, en sonunda kendisini leylak çiçeğine dönüştürür. Periyi kaybeden Tanrı Pan ise leylağı bulur ve çiçeğin içi boş olan saplarından meşhur flütünü yapar.

Yunanca ‘nefes borusu’ anlamına gelen ‘syrinks’ kelimesinin buradan geldiği söyleniyor.

Baharın müjdecisi olarak kabul edilen çiçek, özgüveni ve itimadı sembolize ettiği için 8’inci yıldönümü çiçeği olarak kabul ediliyor.

CENNET KUŞU (Starliçe) – 9’uncu yıldönümü


Parlak renkli kanatları olan bir turnaya benzeyen çiçeğe neden ‘cennet kuşu’ denildiği ortada; ancak çiçeğin bilimsel ismi olan ‘Strelitzia’nın verilme hikayesi çok ilginç…

Güney Afrika’dan Büyük Britanya’ya getirilen çiçeği gören kraliyet bahçıvanı, güzelliğinden ötürü çiçeğe aynı zamanda amatör bir botanikçi olan kraliçe Mecklenburg-Strelitz’li Charlotte Sophia’nın ismini verir.

Belki de bundan dolayı çiçek seyahati, özgürlüğü, umudu ve tabii ki cenneti sembolize ediyor.

Genelde buketin tam ortasında kullanılan çiçek, 9’uncu evlilik yıldönümlerinde veriliyor.

ZERRİN (Yalancı Nergis) – 10’uncu yıldönümü


Botanik ismi nergis olmasına rağmen, çiçek Fransa’da fulya, İngiltere’de zerrin olarak biliniyor.

Baharın müjdecisi olan çiçek, yeniden doğuşu ve yeni başlangıçları sembolize ediyor. Gelecek için de bir şans amblemi sayılıyor.

Mesela Galler’de baharın ilk nergisini bulursanız, o yıl hayatınızın refah içinde geçeceğine inanılıyor.

Bir Çin efsanesine göre de eğer nergisinizin yeni yılda çiçek açması, evinize iyi şans getireceğinin göstergesiymiş.

Çiçeğin 10’uncu evlilik yıldönümünde verilmesinin sebebi ise mutluluğu garantilemek…

Yalnız çiçeği kesinlikle tek soğanlı vermeyin; efsaneye göre bu şanssızlık getiriyor.

LALE (Tulipa) – 11’inci yıldönümü


Kökeni İran ve Türkiye’den gelen çiçeğin Avrupa’ya ayak basması 16’ncı yüzyıla dayanıyor.

O zamanlar çiçeğin tam açmış hali, türbanın sarılma şekline benzetilirmiş. 17’inci yüzyılda laleler o kadar popüler olmuş ki, çok pahalı olmasına rağmen dünyada bir lale çılgınlığı başlamış.

150 farklı çeşidi olan laleler renklerine göre değişik anlamlar taşıyor. Sarı laleler mutluluğu, beyazlar af dilemeyi, morlar asaleti ve zarafeti sembolize ediyor. K

ırmızı lalelerin anlamı ise ‘Ferhat ile Şirin’ efsanesinden geliyor; Şirin’in öldüğünü duyan Ferhat’ın intihar etmesiyle kanının değdiği yerlerden fışkıran kırmızı lalelerin kadifemsi siyah merkezi, aşığın tutkunun ateşiyle kararan kalbini sembolize ediyor.

Lalenin 11’inci evlilik yıldönümlerinde verilmesinin sebebi, tabii ki mükemmel aşkı simgelemesi…

ŞAKAYIK – 12’inci yıldönümü


Binlerce yıl önceye dayanan geçmişi yüzünden çiçeğin mitolojisinin birden fazla versiyonu olması pek şaşırtıcı değil.

Rivayete göre botanik ismi ‘Paeonia’ olan çiçeğin ismi, tanrıların doktoru olarak bilinen Paeon’dan geliyor. Bir efsane doktor Paeon’un çiçeği, tanrıların yaşadığı Olympos Dağı’nda Apollon’un annesinin elinden aldığını anlatırken, başka bir efsane can vermeden evvel ‘şakayık’a dönüşerek ölümden kurtulan bir doktorun hikayesinden bahsediyor.

Başka bir rivayete göre devamlı ilgi isteyen çiçek, ilgisiz kaldığında çiçek açmayarak karşısındakini cezalandırıyor.

12’nci evlilik yıldönümü çiçeği olan şakayıklar iyi şans ve mutlu bir evliliğin göstergesi olarak kabul ediliyor.

KRİZANTEM (Kasımpatı) – 13’üncü yıl


15’inci yüzyılda ortaya çıkan ve mitolojisinde pek çok öykü ve sembol barındıran krizantem, ismini orijinali altın renkli olduğu için Yunanca ‘altın’ anlamına gelen ‘chrys’ ve ‘çiçek’ anlamına gelen ‘-anthemion’ kelimelerinden almış.

Rivayete göre Konfüçyüs, güneşi de simgeleyen kasımpatıların bir meditasyon aracı olması gerektiğini önermiş; bundan dolayı bazı tapınaklarda krizantemden başka çiçek kullanılmıyor.

Bir inanışa göre de kutlama yaparken krizantemin tek bir yaprağı şarap kadehinin dibine konulursa, uzun ve sağlıklı bir yaşam garantilenirmiş.

Bugün pek çok rengi olan ve papatyayı andıran çiçek, iyiliği ve mutluluğu sembolize ettiği için evliliğin 13’üncü yılında veriliyor.

ORKİDE – 14’üncü yıldönümü


Süs bitkilerinin en narini ve en zarifi kabul edilen egzotik orkide, sevgiyi, lüksü, güzelliği ve gücü temsil ediyor.

Bir rivayete göre Antik Yunan’da orkideler erkeklik ile ilişkilendirildikleri için, kadınlar doğmamış çocuklarının babasına büyük orkide kökü yedirirmiş. Böylece çocuğun erkek olacağına inanırlarmış.

Özellikle Viktorya döneminde lüksün ve şaşaanın sembolü olan çiçek, bugün bile ihtişamı ve nadir güzellikleri simgeliyor.

Pembe orkideler saf sevgiyi, katelyalar da olgun cazibeyi temsil ettikleri için, bu narin çiçekler 14’üncü evlilik yıldönümünde veriliyor.

GÜL – 15’inci yıldönümü


Antik Yunanlar ve Romalılar bile aşkın ve tutkunun sembolü olan gülleri, aşk tanrıçaları Afrodit ve Venüs ile ilişkilendirmişler.

Yüzlerce yıldır aşka dair mesajları sözsüz iletmek için kullanılan bu çiçekler, mahremiyeti ve gizliliği de temsil ediyor. Mesela Latincede kullanılan ‘sub rosa’ ifadesi (‘gülün altında’ demek), ‘sır olarak söylenen şey’ anlamına geliyor.

Eski Roma’da da gizli konular tartışılacak bir odanın kapısına yaban gülü konurmuş. Her renginin ayrı bir anlamı olan güllerin buketlerdeki sayısı bile başka başka duyguları ifade ediyor.

15’inci evlilik yıldönümlerinin klasik çiçeği olan güllerin kırmızısı kalıcı tutkuyu, beyazı saflığı ve masumiyeti, sarısı dostluğu ve sevinci, pembesi takdiri ve hayranlığı, turuncusu coşkuyu ve arzuyu simgeliyor.

Mor güllerle kullanılan beyaz leylaklar ise ilk görüşte aşkı anlatıyor.

ASTER (Yıldızpatı) – 20’nci yıldönümü

Papatya familyasının bir cinsi olan yıldızpatı, diğer adıyla ‘saraypatı’, vahşi güzelliği ve gür dokusundan dolayı gerçekten büyüleyici bir çiçek…

Kadim zamanlarda, çiçeğin yapraklarından çıkan parfümün yılanları uzaklaştırdığı düşünülürmüş, bu yüzden koruyucu çiçek kabul edildiği için de kutsal sayılırmış.

İsmini Yunanca ‘yıldız’ anlamına gelen ‘aster’den alan çiçeğin yaprakları da aynı yıldızlara benziyor. Bugün aşkın tılsımı ve sabrın simgesi olarak kabul edilen çiçek, 20’nci evlilik yıldönümlerinde verilen tek çiçek olma onuruna sahip…

İRİS – 25’inci yıldönümü


Diğer adı ‘süsen’ olan çiçeğin mitolojisi antik Yunan’a kadar dayanıyor.

Efsaneye göre ismini dünya ile cennet arasında bir köprü vazifesi gören ve sembolü gökkuşağı olan Tanrıça İris –Yunanca’da gökkuşağı- ’den alan çiçeğin mor renkli türleri, İris cennete olan yolculuklarında rehberlik etsin diye ölen kadınların mezarlarına konulurmuş.

Başka bir rivayete göre de Frankların ilk kralı Clovis vaftiz edildiği sırada Meryem Ana cennetten kendisine irisler göndermiş. Cennetten gönderilen bu çiçekler, Clovis’in armasındaki hilallerle ‘mucizevi’ bir şekilde yer değiştirmiş ve ‘fleur-de-lis’ ismiyle ‘kutsal’ bir kimliğe bürünerek Fransız monarşisinin ulusal bir sembolü haline gelmiş.

Sembol çiçeğin 3 dik yongası inancı, değeri ve bilgiliği temsil ediyor.

Bu yüzden de evliliklerin çeyrek asırlık yıldönümlerinde bu çiçek kullanılıyor.

GLAYÖL ÇİÇEĞİ – 40’ıncı yıldönümü

Yapraklarının şeklinin benzemesinden dolayı, ismini Latince ‘kılıç’ anlamına gelen ‘gladius’ kelimesinden alan glayöller, Afrika’dan Akdeniz’e kadar uzanan bir geçmişe sahip…

Yukarıya doğru yükselen ve birbirinden rengarenk ve çarpıcı çiçekleri nedense –belki de isminden dolayı- Roma gladyatörlerini çağrıştırıyor.

Gücü, erdemi ve ahlaki bütünlüğü simgeleyen ve 40’ıncı evlilik yıldönümü çiçeği olarak kullanılan bu çiçekler, bitmeyen aşkı ve karasevdayı da anlatıyor.

 

 

MENEKŞE – 50’inci yıldönümü

Geçmişi antik Yunan ve Roma’ya dayanan menekşenin mitolojideki hikayeleri anlata anlata bitmiyor.

Bir efsaneye göre Anadolu kökenli ana tanrıça Kibele’nin büyük aşkla sevdiği Attis, bir ayı tarafından öldürülür ve kanının düştüğü yerlerden menekşeler fışkırır.

Başka bir efsanede ise MÖ 8’inci yüzyılda bir Trakya kralı ile bir Apollon rahibesinin oğlu olarak dünyaya gelen ozan ve kahin Orfe’nin büyülü enstrümanı ‘lir’i koyduğu yerden çıkan çiçekler olarak anlatılır. Diğer bir rivayete göre de Apollon ve Evadne’nin oğlu İamos doğduğunda annesi onu terk eder ve Arkadyan’nın vahşi ormanlarında bir menekşe yatağında bırakır. Burada balla beslenen bebeği çobanlar bulur ve ona Yunanca ‘menekşe’ anlamına gelen ‘İo’dan türeyen İamos ismini verirler. Yine bir efsaneye göre Venüs oğlu Erosla kimin daha güzel olduğu hakkında tartışırken Eros kızların tarafını tutunca, annesi kızları mosmor oluncaya kadar döver ve menekşeler böyle ortaya çıkar.

Başka bir hikâyede ise Zeus’un Kral Argos’un kızı İo’yu çok sevdiği, karısı Hera’nın kıskançlığından kıza zarar vermesin diye onu bir ineğe dönüştürdüğü ve yemesi için de menekşeleri yarattığı anlatılır.

Çiçeğin bu kadar çok hikayesinin olması geçmişinin çok eskilere dayanması tabii…

50’nci yıl dönümünü kutlamak için menekşelerin verilmesi de yarım asırlık bir ilişkiyi kutsaması…

Mütevazılığı, erdemi, değeri bilinmeyen güzelliği, şefkati, asaleti ve sadakati temsil eden çiçeğin yarım asırlık ilişkileri kutlamak için kullanılması çok da şaşırtıcı değil!

 

Seran Vreskala

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.