Köşe Yazıları

Istranca dağlarındaki mağaralar taş ocaklarının tehdidi altında – Göksal Çidem

0

Trakya’nın Karadeniz kıyılarına paralel olarak, Bulgaristan’dan İstanbul’a kadar yaklaşık 300 kilometrelik bir dağ zincirinden oluşan Istranca Dağları’nda keşfedilmemiş veya henüz tescil edilmemiş birçok doğa mirası mağaramız bulunmakta. Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi olarak kuruluş amacımız ve çalışma ilkelerimizden birisi de, doğal varlıkların korunması, ortaya çıkarılması, tanıtılması, gelecek nesillere taşınmasıdır.

Sahada yaptığımız çalışmalar ve yörede yaşayanlarla yaptığımız görüşmeler neticesinde tüm bu doğal ve kültürel varlıkların her geçen gün tahrip edildiğini gözlemliyoruz. Bölgemizde uzun yıllardır araştırma ve incelemeler yapan akademisyenler yaptıkları çalışmalarla içler acısı durumu kamuoyu bilgisine sunmakta, hazırladıkları raporları ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşmaktadır.

2012 yılında, bölgede yer alan Dupnisa Mağarası’nın milyonlarca yılda oluşmuş yapısını ve içinde yaşayan canlıları tehdit eden mermer ocağı, yine bu konuda çalışma ve araştırma yapan bilim insanlarının hazırladıkları raporlar ile son anda engellenmiştir.

Geçtiğimiz ay, Koyunbaba Mağarası karşısındaki kalker ocağı hakkında kapasite artışı dosyası sunuldu. Mağara ve çevresinde yapılan incelemede, 1985 yılında çekilmiş fotoğraflarla bugünkü durum karşılaştırıldığında mağaranın sadece 50m yakınında sürdürülmüş patlatmalı taşocağı faaliyeti yüzünden, mağaranın girişlerinden birinin çökme sonucu kapandığı gözlemlenmektedir. Önlem alınmadığı takdirde mağaranın bir bölümünün yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu tespit edilerek, ilgili kurum ve kuruluşlara bildirimde bulunuldu.

Araştırmalarına devam eden Galeri Mağara Araştırma Grubu akademisyenlerince yapılan bilimsel incelemede, Koruköy Mağarası’nda tavan çökmelerinin, biri faaliyeti sona eren, diğeri ise hala faaliyette olan iki patlamalı taş ocağından kaynaklandığı, tabandaki kazılan çukurların ise kaçak definecilere ait olduğu görüldü.

Geçtiğimiz gün Galeri Mağara Araştırma Grubu tarafından Koruköy bölgesinde yapılan araştırma sonucunda aşağıdaki tespitte bulunuldu; “Yeni ölçümü yapılan ve haritalanan Koruköy Mağarası, aslında 3 adet mağaradan oluşan bir mağara grubudur. İçerisinde, her biri günde 1500 böcek yiyerek tarıma ve insanlığa faydalı olan yarasalar barınmaktadır. Ancak içeride yapılan kaçak kazılar ve hemen yanı başında faaliyet gösteren taş ocakları mağaraya zarar vermektedir. Özellikle kaçak kazı ve taş ocağı patlamaları sonucunda mağara tavanından düşen blok kaya parçaları mağaranın yapısını bozmuş durumdadır. Patlatmalı madencilik yapan taş ocakları hem ekosisteme, hem de mağaranın kendisine zarar veriyor. Üstelik ocağın hemen yanı başında bulunan tarihi kale de tehdit altındadır. Burası Koruköy Kalesi* olarak haritası çizilmiş ve yayınlara girmiştir. Normal şartlar altında kaleye bu kadar yakın konumda taş ocağı işletmesi bulunmaması gerekmektedir. Taş ocağının 300 metre alanı içerisinde hem tarihi kale, hem mağara olması ÇED raporunda muhtemelen göz ardı edilmiş.”

Bölgede bulunan Karlık Mağarası’nın çok yakınına inşa edilen RES tribünleri sebebiyle yakınından yol geçmiştir. Mağaraya ulaşımın kolaylaşması sonucunda mağarada -35 kotuna kadar inen definecilerin neredeyse yerleşik düzene geçtikleri görüntülenmiştir. Mağarada kazı yapan defineciler piknik tüpü, aydınlatma gereçleri, çaydanlık, yiyecek içecek, kayaçları delen delici aletler ve ip merdivene, hatta sinek ilaç pompasına varana kadar  her türlü malzeme ile mağaraya yerleşmiş durumdadır.

Armağan Köyü’nde bulunan Kazandere Mağarası, henüz el değmemiş ve oluşumu devam eden yapısıyla bölgenin en önemli mağaralarından biridir.

2008-2009 yıllarında Biyosfer rezerv alan çalışmasında Doç. Dr Emrah Çoraman koordinatörlüğünde toplam 26 mağarada inceleme yapılmıştır. Bu raporlar DKMP Genel Müdürlüğü’nde ve ilgili kurumlarda mevcuttur. Ancak, Istrancalar’da bulunan mağara sayısı çok daha fazladır ve yarasaların büyük bir bölümü buralarda yaşamaktadır.

Türkiye’de bulunan yarasa türlerinin yüksek öncelikli korunma statüleri vardır. Trakya Üniversitesi tarafından bölgede yapılan son araştırmalardaki verilere bakıldığında  türlerden 28’i (% 73,6) Trakya’da,  25’i (% 65,7) ise Yıldız (Istranca) Dağları’nda yaşamaktadır. Ayrıca bu türlerden 16’sı (% 45.75) Dupnisa Mağara Sistemi’nde bulunmaktadır. Bu bölgedeki mağaralar yarasa popülasyonu anlamında önemli bir rezerve sahiptir. Bu mağaraların gelecekte telafisi olmayan sonuçlar yaşanmadan önce doğal SİT kapsamına alınarak mutlak korunması öncelik arz etmektedir.

Tespit edilen mevcut mağara girişleri bir an önce definecilerin girişlerine kapatılmalıdır. Kendi can güvenliklerini hiçe sayarak hiçbir bilgi ve özel donanıma sahip olmadan mağaraya giren defineciler doğal mirasımıza telafisi olmayan zararlar vererek suç işlemektedir. Mağaraların girişlerine uyarıcı ve bilgilendirme tabelaları konarak, sadece araştırma yapacak olan akademisyenlerin ve uzmanların özel donanım ile girişlerine izin verilmelidir.

*İsmail Hakkı Kurtuluş, Kırklareli’nin Bilinmeyen Trak-Roma-Bizans Kaleleri, Arkeoloji Sanat Yayınları 163, 166 (2014)

 

Göksal Çidem

Kırklareli Kent Konseyi

Çevre Meclisi Başkanı

You may also like

Comments

Comments are closed.