Giderek tekelini ilan eden Google artık sadece isimleri değil sözcüklerin bile sayılabilir verilerini veriyor. Sayılabilir demek aynı zamanda karşılaştırılabilir demek. Ne var ki bu karşılaştırma bilimsel değil, daha ziyade medyanın her türlüsünde tekrarlanma, içinde geçme, söz edilme, alıntılanma; bir nevi eskinin sözcüğü ile tiraj (baskı sayısı) demek. Günümüzde baskı sadece mürekkepli olmuyor. Google gibi olanaklar artık bütün yayın çeşitlerinin tirajını, bir nevi izlenme oranlarını (reyting) vermiş oluyorlar. Tiraj ya da reyting ister istemez bir güç ve bilinirliği, merak edilebilirliği yönetiyor. Günümüzde buna algı yönetimi mi diyorlar?
Algı yönetimi ilk kez Amerika Savunma Departmanı tarafından istihbarat sistemlerinin ve liderlerin resmi tahminleri, dış ilişkileri ve resmi eylemlerini etkilemenin yanında, toplumların duygularını, motivasyonlarını etkilemek amacıyla yapılan yayınlar ya da seçilen bilgileri göstergeleri inkar etme eylemi olarak tanımlanmış (bkz.:https://www.neoldu.com/algi-yonetimi-nedir-7061h.htm). Yani insanın doğal ve gerçeklere dayanan algısını yanıltarak yönetenin istediğini algılatmak.
Artık ne yiyeceğimizden tutun da ne okuyacağımıza, neyi merak etmemiz, neyi nasıl tüketmemiz gerektiğine kadar reklamların ve Google’da bulunan sonuçların da yardımıyla resmi veya sivil olarak güdümlenmiş, devlet(e)le veya şirketler(e)le yamanmış/ aynı yatakta yatan (in bed/embedded) medya belirliyor. O kadar ki yamanmış/iliştirilmiş sözcüğü bile anlam kaydırması ile yandaş sözcüğüne dönüştürülerek anlamındaki ahlaki ağırlık hafifletiliyor.
Bir şey veya bir isim ne kadar çok görünür ve ondan söz edilirse geçerse o çok önemli oluyor. Gerçekler, değerli yazar ve bilim insanları kişi veya konular geri planda kalıyor. Bunun sonu, giderek her yerin, her konunun ABD tüketim ve taleplerine benzemesi; ulusallığın ve yerelliğin kaybolması.
Ulusallık deyince aklıma haber spikerlerinin İstanbul’da olup bitenleri sanki bütün Türkiye’de oluyor gibi anlatmaları geliyor. İşte bu yüzden İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez! Oysa Van’ın Bahçesaray ilçesine ilk kar ekim ayında yağar ve çok da uzak olmayan geçmişinde ilçenin yolları neredeyse mayıs ayına kadar kapalı kalır.
Independenta kazasından bahseden yok
Denize petrol dökülmesi kazası deyince de akla nedense Exxon Valdez’den başkası gelmiyor.
Google’a İndependenta veya Independenta yazınca 1.640.000 (bir milyon altı yüz kırk bin) sonuç bulunuyor, ama Exxon Valdez yazınca sonuç sayısı 2.430.000’e yükseliyor (iki milyon dört yüz otuz bin); buna da şükür. Aynı tuzağa Yeşil Gazete (YG) yazar ve habercileri de düşmüş: 2010 Haziranından bu yana 118 yazı ve haberde Exxon sözcüğü geçiyor. Haydi Exxon’un şirket haberlerini ayıklayalım; o zaman da Yeşil Gazetegiller (YGiller), içinde Valdez sözcüğü geçen on adet yazı ve haber üretmişler. Bu 10 ve 118 yazının hiçbir yerinde Exxon Valdez veya Valdez sözcükleri İndependenta ile birlikte geçmemiş, ona göndereme içermiyor. Yeşil Gazete’de İndependenta sözcüğünü tek başına aratırsanız Esma Taylan’ın 2015 yılında kaleme aldı “Independenta” başlıklı fotoöyküsünde uzunca ve YG Haber Merkezi’nin 2010 yılındaki “Kurtulunmak istenen gar, yanıyor” başlıklı haberinin bir cümlesinde geçiyor.
Onedio isimli web sayfasındaki Rafine Biri mahlaslı bir yazarın 25 Mayıs 2015 tarihinde yayımlanan “11 Maddede Boğaz’daki En Büyük Tanker Kazası” başlıklı nitelikli yazısı olmasa Türkiye İndependenta’yı belki de unutacak (bkz.: https://onedio.com/haber/11-maddede-bogaz-daki-en-buyuk-tanker-faciasi-independenta-515265) Bir de, beni ekleyin! İndependenta’yı aratırsanız (İ’li ya da I’lı fark etmez); benim, Ekim 2004’de Türk Tabipleri Birliği’den basılan “Enerjide Toplumsal Maliyet ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları” başlıklı bilimsel kitabım içinde de “Kirli Enerji Kaynaklarının Domino Etkileri, Tetiklediği Olumsuz Sonuçlar ve Afetler” ara başlığı altında İndependenta ile ilgili önemli bir bilgi ve istatistik olduğunu göreceksiniz. Enkazın kaldırılması ile ilgili bilgileri de Ümit Baylan’ın “Independenta Tankeri ve Elena Cavuşevsku’nun Kaderi” başlıklı yazısından öğreniyoruz (bkz.: https://www.kaptanhaber.com/independenta-tankeri-ve-elena-cavusevskunun-kaderi/27100/). Yazımda ağırlıklı olarak bu beş yayından yararlandım.
O zamana kadar, denizlerdeki ilk büyük petrol tanker kazası olan 18 Mart 1967’deki SS Torrey Canyon isimli petrol tankeri kazasından sonra 1968’de kurulan ve “kirlilik hasarı ve toplumsal etkilerinin izlenmesi ve dünyadaki tanker sahiplerinin petrol kirliliğinden etkilenenlere tazminat ödemesini sağlamak için gönüllü bir program oluşturmada” önemli bir rolü olan The International Tanker Owners Pollution Federation Ltd. (ITOPF), en büyük petrol petrol tankeri kazalarında, Independanta faciasını, 13. Sıraya yerleştirmiştir. (bkz.: Tablo1)
24 Mart 1989’da Prince William Boğazı’nda ABD Alaska kıyılarına 37 bin ton petrol dökülmesine neden olan Exxon Valdez’den on yıl; günümüzden tam 40 yıl önce, 14 Kasımı 15 Kasım 1979’a bağlayan gece sabaha karşı 05.30’da, “Libya’dan aldığı 96 bin tonluk ham petrolü Köstence Limanı’na götürmek için boğazdan geçen 150 bin grostonluk Rumen tankeri “İndependenta”, Karadeniz yönünden gelen Yunan kosteri Evriali’yle çarpışır” ve metal sürtünmesi nedeniyle petrol alev alır, denize dökülür ve büyük patlamalarla deniz ve gemiler yanmaya başlar. Kazada Romen tankerindeki 43 denizce yangını söndürmek için gemide kalır ve yanarak ölürler. Türkiye koşullarında o zaman nasıl hesaplandı bilinmez (büyük yangında yanan petrolü ve denize döküleni nasıl ayırdılar, sanırım tamamı döküldü ve yandığı için tankerin petrol yükü üzerinden hesaplanmıştır. Kimilerine göre denize çok az petrol dökülmüş ve petrolün çoğu yanmıştır.) ama ITOPF’un son güncellemelerine göre İndependenta’dan denize toplam 94 bin ton (yani Valdez’inkinden 2,54 kat fazla), petrol dökülmüştür.
Televizyondan naklen izlenen patlama
Türkiye’nin renkli televizyonla tanıştığı yıllarda, televizyonlarımızın ekranlarından Haydarpaşa Tren Garı açıklarındaki patlama ve yangının alevlerini bütün Türkiye’nin izleyebildiği bu tanker kazası, ülkedeki sağ-sol kavgasının tırmandığı en karışık günlerinde olmuştu. Yangının yaydığı ısıdan ve ilk günkü patlamalardan boğazdaki evlerin camları kırılmış ve Haydarpaşa Tren Garı’nın kurşun vitrayları zarar görmüştü. Hasar gören binalar için 30 bine yakın sayıda dava açılmıştır.
Kazanın 22’nci gününde gaz sıkışmasından eskisine göre daha hafif olmakla birlikte bir büyük patlama daha olmuş ve denize ilk patlamadan daha çok petrol dökülmüştür. Tanker ve akaryakıt bir ay daha yanmaya devam ettiği için söndürme çalışmaları yavaş sürmüştür. Denize akan ham petrol o kadar çoktur ki aylarca bir tabaka halinde boğazda yüzmeye devam etmiş ve Boğaz’ın güney yakası ağır bir petrol tabakası ile kirlenmiştir. Petrol tabakasının kalınlığı yaklaşık 46 gr/m2’dir. Kirlenen sahilin temizlenmesi ile ilgili bir rapor yoktur. Yani denize yayılan petrolün ne kadarının toplandığı bilinmiyor. Petrol, Marmara Denizi’ne doğru yayılır ve en çok Marmara ve İmralı adaları kirlenir. “Kaza, Marmara Denizinin kuzeyindeki dip besleyicilerinin (plankton) % 96’sını öldürmüş ve yalnızca 9 tür hayatta kalabilmiştir… Yangın süresince, havadaki toplam partikül miktarı 1000 mg/m3’e ulaşmıştır ve bu değer insan sağlığı için izin verilen değerin (o zamanki yönetmelik değerlerine göre) dört katından fazladır. Hafif bileşiklerin hızlı buharlaşmasında dolayı ham petrol, 5,5 km çapında bir alanda deniz dibine hızlıca çökmüştür”. Olaydan sonra İstanbul-Kadıköy, İstanbul-Haydarpaşa, İstanbul-Adalar, İstanbul-Yalova ve Mudanya vapur seferlerinin tümü iptal edilir. Kara yollarındaki sıkışık trafiği engellemek için tüm İETT otobüsleri ile resmî araçlar Anadolu yakasında oturan vatandaşları kentin Avrupa yakasına taşımak üzere görevlendirilmişlerdir.
“Enkazın kaldırılması ise oldukça meşakkatli bir süreç olmuştur. Uzun süre denizde kalan enkaz 1986 yılında, İzmir Aliağa gemi söküm tesislerine götürülmüştür. Evriali gemisi (İndependenta‘ya çarpan Yunan bandıralı gemi) de Tuzla tersanelerinde 6 yıl yattıktan sonra, 23 Haziran 1986 tarihinde açık artırma ile satılmıştır ve onun da sonu Aliağa söküm tesisleri olmuştur.” Tankerin enkazı boğaz trafiğini engelleyecek bir noktadadır, ama Deniz Kuvvetleri’ne verilen gemi enkazını kaldırma görevi, daha sonra özel bir şirkete verilmiş; 1983 yıllarının sonunda işi alan firmanın iflas etmesi üzerine, 1986’da iş yeni bir firmaya verilmiştir. Balıkadamlarının gemi enkazını parçalaması sonucunda geminin en büyük parçası Nisan 1987 yılında Tuzla’ya çekilir. Yanlış hatırlamıyorsam bir dönem Kız Kulesi açıklarına çekilen küçük parçaların tamamının kaldırılması 2000’li yılların başına kadar sürmüştür (YN).
Sonuç olarak, Fuat Saka’nın Yaşar Miraç’ın sözlerine yaptığı muhteşem Hamsiye Türküsüne öykünen yazı başlığımızdaki soruya tekrar gelirsek: Türkiye’nin ve İstanbul Boğazı’nın gördüğü en büyük, dünyanın 13’üncü denize petrol dökülme kazası olan İndependenta Petrol Tankeri kazamız, denize dökülen petrol büyüklüğü ve yangını nedeniyle Exxon Valdez Tankeri kazasının denizde havlayan dedesi olur. Ve bugünün başta EYÇ yazarları olmak üzere genç yaşlı bütün kuşaklarının bunu bilmeleri ve unutmamaları gerekir.