İklim KriziManşet

Gazze Savaşı’ndan kaynaklanan emisyonlar ‘iklim felaketi’ni derinleştiriyor

0

Yeni araştırmalar, Gazze‘ye yönelik İsrail saldırısının ilk iki ayında yayılan emisyonların, dünyanın iklime en duyarlı 20 ülkesinden daha fazla yıllık karbon ayak izine sahip olduğunu gösteriyor.

Guardian‘dan Nina Lakhani‘nin aktardığı; henüz hakem incelemesinden geçmemiş olan analiz, uçak görevlerinden, tanklardan ve diğer araçlardan gelen yakıttan kaynaklanan CO2’nin yanı sıra bombaların, topçu silahlarının ve roketlerin yapımı ve patlatılmasından kaynaklanan emisyonları içeriyor, ancak  metan gibi gezegeni ısıtan diğer gazlar hesaplanmamış. Buna göre toplam CO2 emisyonunun neredeyse yarısı İsrail’e askeri malzeme taşıyan ABD kargo uçaklarından kaynaklanıyor.

Aynı dönemde İsrail’e ateşlenen Hamas roketlerinin ise yaklaşık 713 ton CO2 ürettiği hesaplanmış; bu da yaklaşık 300 ton kömüre eşdeğer. Sözkonusu rakamlar her iki tarafın savaş kapasitesinin asimetrisini de gösteriyor.

Guardian ile paylaşılan veriler, Gazze’deki, benzersiz insani acılara, altyapı hasarına ve çevre felaketine neden olan mevcut çatışmanın karbon maliyetine ilişkin ihtiyatlı da olsa ilk tahmini sağlıyor.

Sosyal Bilimler Araştırma Ağı’nda yayımlanan araştırmanın ortak yazarı, Londra Üniversitesi, Queen Mary’de kıdemli öğretim görevlisi, Sosyal Benjamin Neimark, “Bu çalışma, savaşın daha dev askeri çizme izinin yalnızca anlık bir görüntüsü; büyük karbon emisyonlarının ve savaş bittikten uzun süre sonra bile kalacak olan daha geniş toksik kirleticilerin kısmi bir resmi” dedi.

 

Daha önce yapılan çalışmalar, tüm savaş tedarik zincirinden kaynaklanan emisyonlar dahil edilirse, gerçek karbon ayak izinin beş ila sekiz kat daha yüksek olabileceğini öne sürüyor.

Lancaster Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla ve ABD merkezli bir iklim politikası düşünce kuruluşu olan İklim ve Toplum Projesi (CCP) ile ortaklık yapan Neimark’a göre, “Ordunun çevresel istisnacılığı, sanki tanklarından ve savaş uçaklarından yayılan karbon emisyonları sayılmıyormuş gibi, ceza almadan çevreyi kirletmelerine olanak tanıyor” Bunun durdurulması gerektiğini söyleyen Neimark, “İklim kriziyle mücadele etmek için hesap verebilirliğe ihtiyacımız var” diyor.

Sadece bombalamalar değil

Yaklaşık 23 bin Filistinlinin ölümüne neden olan İsrail saldırıları, doğrudan yaşanan acılara ek olarak, bombalardan ve uçaklardan kaynaklanan CO2 emisyonlarının çok ötesine geçen küresel iklim acil durumunu daha da kötüleştiriyor.  

Yeni araştırma, Gazze’deki 100 bin hasarlı binanın çağdaş inşaat teknikleri kullanılarak yeniden inşa edilmesinin karbon maliyetinin en az 30 milyon metrik ton ısınma gazı üreteceğini hesaplıyor. Bu, Yeni Zelanda‘nın yıllık CO2 emisyonlarıyla aynı seviyede; aralarında Sri Lanka, Lübnan ve Uruguay‘ın da bulunduğu 135 ülke ve bölgenin ise  üzerinde bir rakam.

BM‘nin insan hakları ve çevreden sorumlu özel raportörü David Boyd,  araştırmanın, savaşa hazırlıktan, savaşın yürütülmesine ve savaştan sonra yeniden yapılanmaya kadar uzanan askeri emisyonların büyüklüğünü anlamamıza yardımcı olduğuna dikkat çekerek, “Silahlı çatışma insanlığı iklim felaketinin uçurumuna daha da yaklaştırıyor ve küçülen karbon bütçemizi harcamanın aptalca bir yoludur” değerlendirmesi yapıyor.

Etkisi onlarca yıl sürecek

Deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık ve aşırı sıcaklık gibi iklim krizinin sonuçları, Filistin‘deki su kaynaklarını ve gıda güvenliğini zaten tehdit ediyordu. Uzmanlar, Gazze’deki çevresel durumun şu anda bir felaket olduğu, zira tarım arazilerinin, enerji ve su altyapısının büyük kısmının tahrip edildiği veya kirlendiği; sağlık açısından da muhtemelen önümüzdeki on yıllar boyunca yıkıcı sonuçlara yol açacağı konusunda düzenli olarak uyarıyor.

Gazze’deki binaların (evler, okullar, camiler, hastaneler, mağazalar) yüzde 36 ila yüzde 45’i şu ana kadar yıkıldı veya hasar gördü ve inşaat, küresel ısınmanın başlıca etkenlerinden biri.

Filistin politika Ağı Al-Shabaka‘nın politika analisti Zena Ağa, “Gazze’ye yönelik yıkıcı hava saldırısı, ateşkes sağlandığında ortadan kalkmayacak” diyor: “Askeri kalıntılar, tıpkı Irak gibi diğer savaş sonrası bölgelerde olduğu gibi, toprakta, toprakta, denizde ve Gazze’de yaşayan Filistinlilerin bedenlerinde yaşamaya devam edecek.”

Bu askerileştirilmiş ortamın iklim üzerindeki bazı sonuçlarını tespit edebilmek için araştırmacılar, 2007’den bu yana Hamas ve İsrail tarafından inşa edilen savaşla ilgili beton altyapının (duvarlar ve tüneller) karbon ayak izini de hesapladı.

Buna göre, temel malzemelerden silahlara, Hamas savaşçılarına ve rehinelere kadar her şeyi taşımak ve saklamak için kullanılan 500 km’lik yer altı tünel ağı olan Gazze Metrosu’nun inşası, tahminen 176.000 ton sera gazı emisyonuna yol açtı; bu, ada ülkesi Tonga’nın yıllık emisyonundan daha fazla.

İsrail’in, Gazze sınırının büyük bölümü boyunca 65 kilometre boyunca uzanan ve gözetleme kameraları, yer altı sensörleri, dikenli tel, 20 ft yüksekliğinde metal çit ve büyük beton bariyerler içeren demir duvarının inşası ise, neredeyse 274.000 ton CO2’nin oluşmasına katkıda bulundu. Bu da dünyadaki iklime en duyarlı ülkelerden biri olan Orta Afrika Cumhuriyeti‘nin 2022 emisyonlarının tamamıyla neredeyse aynı seviyede.

İsrail: Böyle bir gündemimiz yok

Kapsamlı veriler olmasa bile yakın zamanda yapılan bir çalışma, orduların yıllık küresel sera gazı emisyonlarının neredeyse yüzde 5,5’ini oluşturduğunu, bu rakamın havacılık ve denizcilik endüstrilerinin toplamından daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Bu, küresel askeri karbon ayak izini (çatışmadan kaynaklanan emisyon artışlarını hesaba katmadan bile) ABD, Çin ve Hindistan‘dan sonra dördüncü en büyük ayak izi haline getiriyor.

Geçen ay Dubai‘de düzenlenen COP8‘de, Gazze ve Ukrayna‘da ortaya çıkan insani ve çevresel felaket, savaşı, güvenliği ve iklim krizini gündeme getirmişti; ancak silahlı kuvvetler veya askeri endüstri için şeffaflığın ve hesap verebilirliğin artırılmasına yönelik anlamlı herhangi bir adıma yol açmadı.

İsrail’in Orta Doğu ekonomik ilişkiler direktörü Ran Peleg, Guardian’a, İsrail Silahlı Kuvvetleri‘nin mevcut veya önceki operasyonlarından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının hesaplanması sorununun tartışılmadığını söyledi:  “Aslında bu konu ilk kez gündeme geliyor ve bu tür şeyleri saymanın herhangi bir yolu olduğunun farkında değilim.”

Savunma bütçesini temsili olarak kullanan yeni çalışma ise, İsrail’in yıllık temel askeri karbon ayak izinin (çatışmaları hesaba katmadan) 2019’da neredeyse 7 milyon metrik ton CO2 eşdeğeri olduğunu tahmin ediyor. Bu,Filistin ve Kıbrıs’ın tamamından yayılan CO2’ye eşdeğer bir rakam.

Filistin Çevre Kalitesi Kurumu‘nun iklim değişikliği ofisi başkanı Hadeel Ikhmais ise iklim krizi konusunda üzerlerine düşeni yapmaya çalıştıklarını ancak savaştan önce bile suya erişim sıkıntısı yaşadıkları için uyum sağlamalarının güç olduğunu belirtti.

ABD’nin rolü

Bölgedeki savaşa bağlı emisyonların artışında ABD’nin rolü de çok büyük. İsrail’e, Gazze ve Batı Şeria’da konuşlandırdığı milyarlarca dolarlık askeri yardım, silah ve diğer teçhizatı sağlayan ülkenin 4 Aralık itibarıyla, en az 200 kargo uçuşunun İsrail’e 10.000 ton askeri teçhizat teslim ettiği bildirildi . Çalışma, uçuşların yaklaşık 50 milyon litre havacılık yakıtını tükettiğini ve tahminen 133.000 CO2’nin atmosfere yayıldığını ortaya çıkardı; bu da geçen yıl Grenada adasının tamamından daha fazlaydı.

“The Pentagon, Climate Change and War” kitabının yazarı Neta Crawford‘un araştırmasına göre ise ABD ordusu Gazze dışında da 2022 yılında tahmini 48 milyon metrik ton CO2 üretti. 2022’de İran’ın petrol altyapısına yönelik saldırıların ortaya çıkardığı emisyonları hariç tutan bu temel askeri karbon ayak izinin Norveç, irlanda ve Azerbaycan dahil, 150 ayrı ülke bölgenin yıllık emisyonlarından daha yüksek olduğu belirtiliyor. 

Crawford’a göre, ABD ordusunun yıllık operasyonel emisyonlarının yaklaşık %20’si, dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı ısınan Körfez bölgesindeki fosil yakıt çıkarlarını korumak için üretiliyor. 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.