Köşe YazılarıManşetYazarlar

Elektrikli araçların çağı başlıyor mu?

0

Artık herkesin kabul ettiği bir gerçek var, küresel iklim krizini durdurmanın tek yolu fosil yakıtların kullanımının tamamen terk edilmesinden geçiyor. O nedenle özellikle zengin batı ülkeleri başta olmak üzere kömür ve petrol gibi fosil yakıtların kullanımını tamamen terk etmeye yönelik planlar yapıyor ve önlemler alıyor. Bu çerçevede Avrupa Birliği ülkeleri 2030’a kadar kömürlü termik santralleri kapatmayı hedeflerken diğer yandan da elektrikli araç kullanımını artırmaya çalışıyor.

Henüz ülkeler benzinli ve dizel araçların trafiğe çıkmasının yasaklanacağı detaylı bir takvim açıklamadılar ama bu yıl başlarında, ABD‘li otomobil devi General Motors, 2035 yılına kadar benzinli ve dizel model satışını durdurmayı hedeflediğini açıkladı. Daha önce de merkezi Almanya’da bulunan Audi, 2033’e kadar bu tür araçların üretimini durdurmayı planladığını kamuoyu ile paylaşmıştı. Şimdi bu iki büyük üreticiyi, diğer önemli otomobil üreticilerinin de izlemesi bekleniyor.

Birkaç yıl önceye kadar sadece İskandinav ülkelerinde elektrikli araçlar tüm araçların içinde %15-20 paya sahipti ve dönüşümün bu kadar hızlanacağı da tahmin edilmiyordu. Ancak küresel iklim krizinin tüm dünyada, orman yangınları, aşırı yağışlar ve sel baskınları gibi yıkıcı etkilerinin daha sık yaşanması bu araçlara yönelimi hızlandırdı. Ayrıca hava kirliliği ile mücadele için birçok ülkenin dizel ve benzinli araçlar için getirdiği emisyon kısıtlamaları otomobil üreticilerini elektrikli araç geliştirmeye yönlendiren diğer bir unsur oldu. Popüler bilim dergisi Natura’da yayınlanan bir makaleye göre İngiltere merkezli bir araştırma kurumu olan BNEF’e göre 2035 yılında dünyadaki binek yarısına yakını elektrikli olacak.

Piller için lityum ve kobalt madenciliğinde artış riski

Ancak bu dönüşümün başka boyutları da var: Mesela bu araçlarda tüketilen elektriğin hangi kaynaklardan elde edildiği gibi. Batı ülkeleri önemli ölçüde bu sorunu kömürlü termik santrallerini kapatarak ve elektrik üretimini büyük ölçüde yenilenebilir enerji kaynaklarına kaydırarak çözmüş görünüyorlar.

Ancak kısa sürede dönüşümün getirdiği başka sorunlar da var. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) mayıs ayında yaptığı bir açıklamada, bu büyük endüstriyel dönüşümün ‘yakıt yoğun bir enerji sisteminden malzeme yoğun bir enerji sistemine geçiş’ olduğunun altını çizdi. IEA’nın demek istediği açık; bu dönüşüm sonucu önümüzdeki 10-15 yıllık bir dönemde tüm dünyada yüz milyonlarca araç, içlerinde büyük piller taşıyarak yollara çıkacak ve bu pillerin her biri onlarca kilogram malzeme içerecek. Bu durum başta lityum ve kobalt olmak üzere, özellikle madencilik faaliyetlerinin artmasına yol açacak. Elektrikli araçların çoğunlukta olduğu bir dünyaya hazırlanan otomobil üreticilerini, iki büyük zorluk bekliyor. Bunlardan biri, madenciliğin getireceği çevresel sorunlardan kaçınabilmek için kullanılacak pillerdeki metallerin azaltılması… Diğer sorun ise ekonomik ömrünü tamamlayan araba akülerindeki metallerin yeniden kullanılabilmesi için akü geri dönüşümünün iyileştirilebilmesi…

Üreticiler için ilk zorluk elektrikli araç pilleri için gerekli olan metal miktarının azaltılabilmesi… Nature’de yayınlanan makaleye göre, şu anda ortalama olarak bir elektrikli binek aracının aküsünde 8 kg lityum, 35 kg nikel, 20 kg manganez ve 14 kg kobalt kullanılıyor. Gelecekte de maliyetinin sürekli olarak düşmesi nedeniyle lityum pil kullanılmasından vazgeçilmesi beklenmiyor. Kısa süre içinde elektrikli araç kullanımında büyük artış; lityum talebini de artıracak. Lityum madenciliğinin getireceği düşünülen çevre sorularının kömür ve petrol çıkarılmasının yarattığı çevre sorunlarına göre daha az olacağı düşünülüyor. Ancak sorun sadece lityumla bitmiyor. Nature’de yayınlanan makaleye göre elektrikli araç akülerinin en değerli bileşeni olan kobaltın üçte ikisi Demokratik Kongo Cumhuriyeti‘nde çıkarılıyor.  Üstelik bu ülkedeki kobalt madenlerinde çocuk işçiler çalıştırılıyor ve işçi sağlığına hiçbir önem verilmiyor. Lityum ve kobalt ağır metaller… Lityum insanlarda tiroid bezi ve böbrekler için toksik. Kobalt ise yüksek konsantrasyonlarında astım gibi akciğer rahatsızlıklarına neden olabilir.

Geri dönüştürme arayışları

Kobalt ve lityum madenciliğinin çevre ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri göz önünde bulundurulduğunda elektrikli binek araçların akülerinin yüksek oranda geri dönüştürülebilmesinin önemi ortaya çıkıyor. Şimdi tüm araştırmacıların dikkati bu konu üzerinde, 2035 yılına gelmeden geri dönüşüm miktarını artırabilmek ve daha uzun ömürlü araç pilleri yaratabilmek için çalışıyorlar. Ancak bazı araştırmacılar bu çabaların ‘imkânsızı aramak’ olduğunu ve mükemmeli ararken elektrikli araçlarla yakalanan ‘fosil yakıtları terk etme çözümünün’ gözden kaçırılabileceğini belirtiyorlar.

Dünya bunları tartışıp önümüzdeki 10-15 yıl içinde elektrikli araç çağına girmeye hazırlanırken; ülkemizde ise hala kömürlü termik santraller çalıştırılmaya, yenileri yapılmaya çalışılıyor. Üstelik para kazanma hırsı ile yeni kömür yatakları açmak için Akbelen Ormanı gibi Muğla’daki yangının hasar veremediği ormanlar bile hızarlarla yok edilmek isteniyor. Ülkemizde çok az sayıda, o da daha çok siyasi propaganda için, ithal elektrikli binek araç kullanılıyor, onlarda kömürlü termik santrallerde üretilmiş elektrik ile şarj ediliyor. Kentlerde şarj istasyonları parmak ile gösterilecek kadar az. Tüm bunların yanı sıra bir elektrikli araç almak isterseniz, benzinli ve dizel araçlardan çok daha fazla vergi yükü ile karşılaşmanız kaçınılmaz…

 

You may also like

Comments

Comments are closed.