Doğru Söyleyeni …

Hani bir atasözü vardır ya doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye…

Bu atasözü ne yazık ki ülkemizde doğru söyleyeni öldürürler diye vuku buluyor.  Bildiğini, inandığını söyleyeni, dürüst olanı öldürmek bir gelenek haline geliyor ülkede. Katili yakalayamamak da ulusal sporumuz olacak yakında.

Hrant Dink öldürüleli dört yıl oldu. Dört yıldır adalet dilemekten dilimizde tüy bitti ama devlet cephesinde durumu umursayan yok. Dalga geçiliyoruz resmen.  Bir “oh olsun” demedikleri kalmadı diyeceğim ama onu da dediler.

19 Ocak’ta adalet isteyen insanlarla beraber Agos’un önündeydim.  Konuşmacılar bu topraklarda öldürülen, suikasta kurban giden ve bir türlü çözülemeyen cinayetleri hatırlattılar. Sabahattin Ali, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink ve niceleri…  Hepsi katledilen gazeteciler…

Hepsi de devlete göre münferit olaylar.  “Vatan sevdası” ile işlenmiş duygusal cinayetler.  Kimse cinayetlerin üstüdeki perdeye ilişmiyor.  Vatan uğruna can da alınır can da verilir ya.

Giderek umutsuzluğum artıyor bu ülkeye dair.  Hukuk dediğiniz adalet dediğiniz buysa diyorum ben “yokum” diyorum.

Arat Dink’in geçen sene söyledikleri çınlıyor halen kulaklarımda: “Ben bu dünyanın camını çerçevesini kırmak istiyorum!”

Hrant Dink’in cinayetinde devlet memurlarının en iyi ihtimalle “ihmali” olduğunu ret edecek bir Allahın kulu yok bu ülkede.  Ama katiller halen aramızda kıs kıs gülüyorlar bize. En kötüsü de bu zaten.   Bilinmesine rağmen müdahale edilmemesi, bu ülkede Sabahattin Ali’den beri hiçbir şeyin değişmediğinin göstergesi. Kin ve nefretin ana akım olduğunun göstergesi…

Ya sev ya da terk et diyorlar ya, işte terk etmeyenler de susturuluyor.  Milliyetçilikle, ırkçılıkla, kanla nefretle sıvadıkları dümenleri, yolsuzlukları ortaya çıkmasın diye gözlerini kırpmadan susturuyorlar. Çarkın böyle dönmesi kültür olmuş, söküp atamıyorsun. İlkokuldan beri bize bu kültür öğretiliyor, örneğin tarih dersi ile kin, nefret, ayrımcılık dantel işlenir gibi yavaş yavaş beynimize işleniyor.

Susmayanı ya kötek bekliyor ya da musalla taşı.

Bu duruma dair, umutsuzluğuma dair aklımda kalan tek soru şu:

Nereye kadar bunun böyle sürmesine izin vereceğiz?

Umarım gün gelir devran döner.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR