Babam hep derdi ki; “su insanı dinlendirir”… Akgün İlhan’ın Açık Radyo’da ‘Sudan Gelen’ programına konuk olan psikolog Anna Maria Genovesi’nin de söylediği gibi “akan su sesi gevşememizi sağlar, stres seviyemizi azaltır ve ruhumuza iyi gelir.”[*]
Peki, bizi dinlendiren, rahatlatan suyun kendisi yorulur mu? Süleyman Bulut’un yazdığı, Gözde Bitir’in resimlediği ‘Su Kardeşler’ kitabında anlatılanlara göre, evet! Nasıl mı? Haydi, kitaba kulak verelim.
Zor günlerde ‘su dayanışması’
Küresel ısınma tüm gezegenin baş dertlerinden… Artık mevsimler birbirine karıştı, kışta baharı yaşayabiliyoruz. Yazlar kavurucu sıcaklarla geçiyor. Karlar, yağmurlar, artık dünyamıza çok daha az uğruyor. İşte, böyle güneşin tüm dünyayı kavurduğu, yağmur bulutları şöyle dursun, gölgesiyle bir parça serinlenebilecek bulutların da gökyüzünde görünmez olduğu sıcak bir yaz mevsiminde, Su Kardeşler çok zor günler geçirmişler. Su Kardeşler kim mi? Hemen söyleyeyim efendim! Hatta en küçüğünden, en büyüğüne sıralayayım sizlere: Deresu, Irmaksu, Gölsu, Nehirsu, Denizsu ve Okyanussu. Tam altı kardeş! İşte bu su kardeşler, o kavurucu yaz mevsiminde terleye terleye, sularını kaybede kaybede çok yorgun düşmüşler, akamaz olmuşlar, küçüldükçe küçülmüşler. Peki, o özlemle beklenen yağmur bulutları gelene kadar nasıl baş edebilmişler bu yakıcı sıcaklarla? Cevabı çok basit: Kardeş dayanışmasıyla! İşte, Su Kardeşler kitabında bu dayanışmanın öyküsünü okuyacaksınız, sevgili okurlar.
Cinsiyetsiz kardeşler
Su Kardeşler, yalnızca dayanışmayı değil, doğada her canlının, her unsurun nasıl da birbirine görünür, görünmez bağlarla bağlı olduğunu, çevresel sorunların nasıl yaşamın kaynağı olan su varlıklarını ve ona bağlı olan tüm unsurları tehlikeli biçimde etkilediğini sade ve akıcı, yer yer de masal diline yaklaşan bir dille anlatıyor. Kitaptaki en güzel noktalardan biri de, hikayenin cinsiyetsiz bir şekilde tasvir edilmesi. Altı kardeş birbirlerine ‘abla’ veya ‘ağabey’ diye değil yalnızca ‘kardeşim’ diye hitap ediyor. Böylelikle kitapta, hacim olarak küçük, büyük tüm su varlıkları arasında bir nevi iktidar ilişkisi kurulması tehlikesinde kaçınılmış oluyor.
Kitapta bayıldığım bir diğer nokta daha var ki; o da şu: Küresel ısınma ve su varlıklarının tehlike altına girmesi denilince, gözümüzün önüne çoğunlukla minicik bir buzul parçasının üzerinde hayatta kalmaya çalışan kutup ayısının görüntüsü gelir. Neredeyse, küresel ısınma ile özdeşleşmiştir bu görüntü. Oysaki çevresel felaketlerden hiç fark etmediğimiz, ciddiye almadığımız canlılar da öyle olumsuz etkilenebiliyor ki! Mesela, Gölsu’nun kurumaya yüz tutması, onun sularından beslenen kurbağa yavrularının, midyelerin; etrafındaki otların da yaşamlarını riske atıyor. Kurbağa yavrularını, midyeleri ve otları da unutmayan Süleyman Bulut’u tebrik ediyor; Su Kardeşler kitabını keyifle okumanızı diliyorum.
*
Künye
Yazan: Süleyman Bulut
Resimleyen: Gözde Bitir
Yayınevi: Can Çocuk
Yayın Yılı: 2018 (6. Basım)
[*] Sudan Gelen, Su ve insan psikolojisi: Anna Maria Genovesi ile söyleşi