Hafta SonuKitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Biraz ‘gogol mogol’ üşütmeye ve ırkçılığa birebir!

0

 Çocuklar kime ait? İçine doğdukları aileye, ülkeye ya da kültüre mi? Sahi, “çocuklarımız” derken kimi kast ederiz? “Çocuklar bizim…” ile başlayan ve “geleceğin teminatı” ile sonlanan kaç hamasi cümle duydunuz/kurdunuz şimdiye dek? Kimimiz geleceğin teminatıyla soyun devamını, kimimiz ülkenin bekasını kast ediyor. Tabii çocuklara topyekûn dünyanın geleceği olarak bakanlar da var. Bu bakış çoğu zaman bir beklentiyi ifade ediyor: “Dünyayı onlar kurtaracak!”

Hâlbuki gelecek kuşaklara yaşanılası bir dünya bırakma sorumluluğu bize, yetişkinlere ait. Sonuçta çocuklar, onlardan çok önce bizim gelip yönettiğimiz, kirlettiğimiz, talan ettiğimiz Dünya’ya gözlerini açıyor, onun havasını soluyor, suyunu içiyor. İlla bir aidiyet kurulacaksa, çocuklar her şeyden  -aileden, ülkeden, kültürden- önce Dünyaya ait. Onlar “Dünyanın Çocukları”.

Dünyanın dünya kadar çocuğu var

Geçtiğimiz günlerde aynı isimli bir resimli kitap yayımlandı. Nicola Edwards’ın yazdığı, Andrea Stiegmaier’in resimlediği “Dünyanın Çocukları”, yayın hayatına kısa süre önce başlayan Fibula Yayınları’ndan çıktı.

Dünyanın dünya kadar çocuğu var. Kitabın renkli sayfalarında gezintiye çıktığınızda pek çoğuyla karşılaşmanız işten bile değil. Farklı farklı coğrafyalara dağılmışlar. Farklı diller konuşuyor, farklı yemekler yiyor, farklı biçimlerde selamlaşıyorlar. Mimikleri, oyunları, kutlamaları, aile yapıları hiçbiri birbirine benzemiyor.

Evet, Starbucks ve McDonald’s, Addidas ve Zara, Instragram ve Facebook dünyasından başka bir dünya hâlâ var! “Dünyanın Çocukları”, işte bu dünyanın çeşitliliğini ve çeşitliliğin güzelliğini gözler önüne seriyor.

Gogol mogol mesela! İnsanın kendini iyi hissetmesi için tınısı bile yeter. Rusya’da çocukların, soğuk algınlığının üstünden, yumurta sarısı, bal ve su ile hazırlanan bu sıcak içecekle gelmelerine şaşmamalı belki de. Tabii daha az iştah açıcı reçeteler de var. Örneğin İran’da üşüten çocukların menüsünde pancar lapası, Çin’deyse kertenkele çorbası bulunur genellikle.

Tüm kültürlere eşit mesafeden bakan yazar, çocukların temel ihtiyaçlarının eşit olduğunu hissettirirken, bu ihtiyaçları karşılamanın yolunun çok çeşitli olabildiğine vurgu yapıyor. Hatta ahlak kuralları bile ülkeden ülkeye kültürden kültüre farklılık gösteriyor. (Yeri gelmişken, bugünlerde büyük tepkiye neden olan ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık tarafından sözde “evrensel ahlak kurallarına” dayandırılan “Çocuk Dostu Kitap Listesi” fiyaskosunu analım.)

Ama biz “Dünyanın Çocukları”na dönelim. Hepsinden kibar olmalarını bekleriz. Ama nasıl? Çin’de terbiyeli çocuklardan yemekten sonra yüksek sesle geğirmeleri, Hindistan’da hiçbir kırıntıyı israf etmeden tabaklarını silip süpürmeleri, Etiyopya’da aile ve arkadaşlarını elle beslemeleri istenir. Venezuelalı bir çocuk ise davet edildiğiniz hiçbir yere tam zamanında gitmemeli. Açgözlü damgası yemek istemiyorsa tabii.

‘Bir arada daha güçlü oluyoruz’

Kısacası nezaketten, saygıdan ne anladığımız, hangi coğrafyada hangi koşullarda yaşadığımızla yakından bağlantılı. Çevresel koşullar nasıl barındığımızı, nasıl giyindiğimizi belirlemekle de kalmıyor. Bir çocuğun sabah nasıl bir okula gitmek için hangi yola düştüğü ya da akşam saat kaçta ne tür bir yatağa uzandığı hep çevresel koşullarla ilgili. Tabii ülkelerin ekonomik ve siyasal iklimi de çocukların içinde yaşadığı kültüre dolaysız etki ediyor.

İşte bu resimli kitap, küçük okuru bu kültürleri daha yakından tanımaya davet edip kıtalar ve ülkeler arası bir gezintiye çıkarıyor. Birçok ayrıntı büyük boy renkli illüstrasyonlardan da izlenebilirken, kısa metinlerde en ilginç bilgiler özetleniyor. Kitabın belki de en güzel yanı çocuklarımızı Dünya dillerinin zenginliğiyle tanıştırması. Japoncada “Merhaba” nasıl denir, Portegizce “İyi Geceler?” dilemek için ne denir, Hintçede üzüntü, Norveççe’de öfke hangi sözcükle ifade edilir… hepsi ve daha fazlası ifadelerin özgün dildeki yazılışı ve telaffuzunu da içeren,  “Diller” başlıklı sayfalarda mevcut.

“Yerküremizin etrafında yapacağımız bu büyüleyici gezi farklılıklarımızı ortaya koyarken, güzel dünyamızın da tadını çıkarmamızı sağlıyor!” deniyor arka kapakta. Ama sözü yayıncıya değil yazarın kendisine verelim. Bakın “Hoş Geldiniz!” başlıklı giriş sayfasında okura nasıl sesleniyor:

“Hepimiz, bitkilerle ve hayvanlarla birlikte daha geniş bir evrenin üyeleriyiz. Gezegenimizin geleceği üzerinde her birimiz söz hakkına sahibiz. Küresel ısınma ya da pandemi gibi büyük bir sorun ortaya çıktığında aynı gemide olduğumuzu anlayabiliyoruz. Bir araya geldiğimizde daha güçlü oluyoruz…”

Bir araya gelebilmenin koşulu ise farklılık ve çeşitliliğin eşitlik ve özgürlük temelinde buluşmasından geçiyor.

Bu kitap bu zeminde bir ilk temas fırsatı sunuyor…

Yazar: Nicola Edwards

Çocukluğu, Brighton‘da geçti, denizle iç içe geçti. Okumayı, dans etmeyi, kafiyeli dil oyunlarını seven, turkuaz eşyalara bayılan yazar kocasıyla birlikte Doğu Londra‘da yaşıyor ve günlerini çocuk kitapları yazmak ya da editörlüğünü yaparak geçiriyor.

Çizer: Andrea Stegmaier

1979’da Almanya’da Freiburg kentinde doğdu. Çocukken Alaska’da timsah avcısı olmak isteyen çizerin hayali, ebeveynlerinden Alaska’da timsah yaşamadığını öğrendiğinde tuz-buz oldu. Yeni bir meslek arayışına giren Stegmaier, üniversitede Alman Dili, Sanat Tarihi ve Mimarlık eğitimi gördü. 10 yıl mimar olarak çalıştıktan sonra çocuk kitaplarına duyduğu sevgi ağır bastı ve resimli kitap illüstratörü olarak yeni bir kariyere başladı. 2018’den beri günlerini çizerek geçiren Stegmaier iki çocuğu ve eşiyle birlikte Stuttgart’ta yaşıyor.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.