Cancun: İklim değişikliğini durduramıyoruz, bari aktivistleri durduralım…

Birleşmiş Milletler ve hükümetler Kopenhag’da çok can sıkan aktivistleri Karayipler’e tatile göndererek durdurmaya çalışmışlar gibi görünüyor. Madem iklim değişikliğini durduramıyoruz, durdurmaya da niyetimiz yok, o zaman biz de aktivistleri durdururuz demiş gibiler. Salı günü göreceğiz.

Geçen sene Kopenhag’daki iklim zirvesinde resmi oturumların yapıldığı Bella Center’dan ayrılışım normal bir biçimde olamamıştı. Zirvenin bitimine iki gün kala, Bella Center’a alınan STK temsilcilerine sayı sınırı konulmasına rağmen içeriye girebilenlerdendim, ancak öğlene doğru dışarıdaki eylemcilerle buluşmak üzere başlatılan iklim adaleti yürüyüşüne katıldığımız ve dışarıya “yasadışı” bir şekilde çıktığımız için tekrar zirveye alınmadım. Hatta slogan atarak çıkarken vestiyerden almayı akıl edemediğim paltomu gazeteci kimliğiyle tekrar salona girmeyi başaran Ömer Madra kurtarmış, kar yağışı altında yapılan eylem boyunca ikimiz de temkinli arkadaşımız Mahir’in bizimle paylaştığı bere ve kaşkollarla idare etmeye çalışmıştık.

Bu Kopenhag hatırasını neden hatırlıyorum? Burada hava sıcak, o açıdan mesele yok doğrusu. Ama Kopenhag zirvesinde hükümetlerin canını epeyce sıkan aktivistlerin bu kez en baştan durdurulmaya karar verilmiş olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle de insanın aklına hemen Bella Center’ın ortasında, yerlere bezlerini yayıp takım elbiseli delegelerin gözünün önünde pankart hazırlayan aktivistler geliyor.

Steril ayar

Bu seneki zirveye ancak birinci haftanın sonunda katılabildim. O nedenle ilk günlerde neler olup bittiğini anlamam zaman alacak. Bir tek şey hariç: Burada iklim zirveleri geleneğine steril bir ayar yapılmış durumda. Katılım az ve heyecansız. Bunda zirveden beklentinin en alt düzeyde olmasının yanı sıra, toplantının yapıldığı yer ve Meksika hükümetinin ve Birleşmiş Milletler’in tutumu da önemli rol oynuyor.

Zirvenin yer seçimi bile manidar görünüyor. Burası Meksika’nın en doğu kıyısında, Yukatan yarımadasında bulunan, 700 bin nüfuslu bir tatil yöresi. Bir yanında Karayip denizi, bir yanında Nichupté lagunuyla, meşhur kaplıcaları ve tropikal iklimiyle, yıl boyu turistlere açık bir oteller bölgesi. Orta sınıf Amerikalıların her şey dahil otellerde tatil yaptığı bir kitle turizmi cenneti.

Cancun, Meksika’nın başkenti Mexico City’e 2000 kilometre uzaklıkta. Sadece bu bile aktivistlere karşı alınmış bir önlem gibi. Bundan dört yıl önce, 2006’nın Mart ayında  4. Dünya Su Forumu Mexico City’de yapılmış, toplantının daha ilk gününde 40.000 kişinin yürüdüğü bir büyük gösteri gerçekleşmiş,  alternatif forumlar ve diğer protesto eylemleri büyük ses getirmişti. Malum, Latin Amerika’nın muhalefeti meşhurdur.

Burası ise öncelikle Meksikalı ve diğer Latin Amerikalı öğrencilerin, gençlerin ve muhaliflerin ulaşması da, barınması da zor bir yer. Elbette aktivistler Cancun’u da boş bırakmış değil. Ama en işe yarar önlemin en başta alınmış olduğu da açık: Uzakta tut, izole et, erişimi engelle!

24 saat önceden eylem izni

Her şeye rağmen Cancun’a gelebilenler için başka önlemler de söz konusu. Örneğin burada en ufak bir gösteri için bile en az 24 saat önceden yetkililerden izin almanız gerekiyor. Hatta dün sabah katıldığım aktivistlerin değerlendirme toplantısında bu sürenin 48 saate çıkartılmak istendiği söyleniyordu. Bir de buna doğru “yetkiliyi” bulmak için harcamanız gereken süreyi eklemeniz gerekiyormuş. Kopenhag’da yapıldığı gibi anlık gelişmelere karşı yapılabilen hızlı eylemlere kalkışmak burada mümkün değil. Herhangi bir izinsiz eylemin çok ağır sonuçları olabileceğine dair de epeyce göz korkutulmuş.

Toplantılar sadece merkezden değil kentten de kopuk. Zirvenin resmi oturumlarının yapıldığı dev tatil köyü “Moon Palace” ile yan etkinliklerin yapıldığı ve standların yer aldığı “Cancun Messe” arasında 8 km mesafe var.  Bütün katılımcıların konakladığı oteller bölgesi de Cancun Messe’e 16 km mesafede. Otelinizden çıkıp bu organizasyon için konulmuş özel (ve biyodizelle çalışan, ne şirin değil mi?) otobüslere binmeniz, önce yarım saatte Cancun Messe’ye gelmeniz, oradan başka bir otobüse binip Moon Palace’a gitmeniz gerekiyor. Bu arada Cancun şehir merkezine uğramıyorsunuz. Kentten tamamen izole edilmiş durumdasınız ve bu otobüs ağı dışında bir seçeneğiniz de  yok. Hatta Moon Palace’a taksiler bile sokulmuyor.

Moon Palace, lüks bir tatil köyü ve oteller kompleksi. Her yerde güvenlikçiler, düzen ve intizam göze çarpıyor. Genel kurul salonu da, diğer büyük toplantı salonları da burada. Ama daha önce de söylediğim gibi standlar ve yan etkinlikler değil. O nedenle Moon Palace’ın ana toplantı binası tam anlamıyla sterilize edilmiş görünüyor. Ortama bürokratlar ve şirket temsilcileri hakim.

Alternatif toplantılar ise başka yerlerde, dağınık bir şekilde başka başka otellerde… Örneğin geçen sene çok başarılı olan Klimaforum, bu sene toplantı merkezine 36 km. mesafedeki bir kamp yerinde yapılıyor.

Cancun’dan ilk izlenimlerim bunun bir sonuç da çıkmadığı için artık pek kimsenin umursamadığı iklim zirveleri geleneğindeki steril ve baskıcı bir örnek olduğu. Yani devletler ve şirketler aktivistlerin bir umut ve mücadele alanı haline getirmeye çalıştığı iklim zirvesini gözlerden uzak tutmayı bu kez başarmış görünüyorlar.

Tabii bunlar sadece ilk izlenimler. Buradaki büyük eylem Salı günü yapılacak. Aktivistlerin hazırladıkları sürprizlerden henüz haberdar değilim. Birleşmiş Milletler ve hükümetler Kopenhag’da çok can sıkan aktivistleri Karayipler’e tatile göndererek durdurmaya çalışmışlar gibi görünüyor. Madem iklim değişikliğini durduramıyoruz, durdurmaya da niyetimiz yok, o zaman biz de aktivistleri durdururuz demiş gibiler.

Salı günü göreceğiz.

Ümit Şahin
Ümit Şahinhttp://umitsahin.blogspot.com/
Yeşil Gazete’de iklim değişikliği başta olmak üzere ekoloji ve yeşil politika alanlarında yazar ve editör. Halen Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde uzman ve iklim değişikliği çalışmaları koordinatörü olarak çalışan Ümit Şahin 1991’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Halk Sağlığı doktorası yaptı, Çevre Sağlığı alanında yoğunlaştı. Çevre İçin Hekimler Derneği, Üç Ekoloji dergisi ve Yeşiller Partisi’nin kurucularındandır. Bir dönem Yeşiller Partisi Eşsözcülüğü yaptı, yeşil politika ve ekoloji üzerine seminerler düzenledi. Halen Açık Radyo’da Ömer Madra ile birlikte Açık Yeşil’i hazırlayıp sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR