Borsanın işlevi nedir, hisseleri Katar’a neden satılır?

Katar’ın ortak olması BİST’in değerini artıracak ve kilit bir rol oynayacak bir hamle olmadığı gibi, Katar Yatırım Otoritesi’nin de buna ne niyeti, ne de böyle bir kapasitesi var. Kanaatimce, bu hisseler Türkiye’ye bu döviz kıtlığı döneminde aktardığı fonlar karşılığında Katar’a verilen bir teminat niteliğinde.

Geçtiğimiz günlerde Katar Yatırım Otoritesi’nin Borsa İstanbul (BİST)’un yüzde 10’unu Varlık Fonu’ndan satın aldığı açıklandı. Bu açıklama, Türkiye-Katar ilişkileri kadar borsayı da gündemin tepesine oturttu. Hoş ülkemizde gündem bırakın günleri, saatler içerisinde değişir, ama ben yine de bu konu üzerinde yazmak istedim. Hem konu hala tartışıldığından hem de sermaye piyasası ve borsa ilk mesleki göz ağrılarım olduğundan. Top sahama gelmişken fırsatı kaçırmak istemedim.

Borsa ülkemizde daha çok hisse senedi fiyatları önemli ölçüde yükseldiği veya düştüğü zaman gündeme gelir. Genellikle yükseliş dönemlerinde herkes, özellikle iktidarlar mutlu olur ve ülkenin ne kadar iyi durumda olduğunun bir göstergesi olarak övünür. Elinde hisse senedi olanlar da o dönemlerde kağıt üzerinde zenginleşirler ve elbette sevinirler. Ama fiyatların düşüş dönemlerinde borsayı sahiplenen pek olmaz. Zarar eden yatırımcıların seslerinden başka pek ses çıkmaz. Bu dönem biraz uzarsa bu yatırımcılar “devlet bizi kurtarsın” falan da derler. Mülkiye’den değerli hocam Hasan Ersel’in hep söylediği gibi, “karın bireysel, zararın kolektif” olduğu ülkemizde bu tür talepler hiç de yadırganmaz.

Borsa’nın ekonomik işlevi

Borsa, sermaye piyasası araçlarının ikinci el piyasası, yani alınıp-satıldığı platformdur. Hisse senetleri sonsuz vadeli olarak, tahviller ise belirli bir vade ile yatırımcılara satılan menkul kıymetlerdir. Borsalar, temel olarak işte bu ve benzeri kıymetlerin istendiği zaman alınıp-satılabilmesi, yani bu araçlara likidite sağlanması için kurulmuş piyasalardır.

Bu likidite imkanı olduğu için yatırımcılar bu vadesiz veya vadesi uzun kıymetleri satın alırlar. Bu anlamda borsa sermaye piyasasının vazgeçilmez bir unsuru olup fiyat oluşturma işlevinin getirdiği heyecan ve gösterişli işlem salonları (eskiden) veya renkli ekranlarıyla (şimdilerde) adeta sermaye piyasasının vitrini işlevini de görür.

Borsaların kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirmesi elbette sermaye piyasasının gelişmesi, yani daha çok şirketin hisse senedi ve tahvil ihraç ederek fon sağlamaları, dolayısıyla ülkede yatırımların artması açısından önemlidir. Böylece şirketler ve tasarruf sahipleri için bankacılık sistemine ilave olarak sermaye piyasası da ülke ekonomisine fon sağlama işlevini yerine getirmiş olur. Ama sadece borsanın iyi çalışması bunu maalesef sağlamaz. Sermaye piyasasının gelişebilmesi için daha birçok  unsura ihtiyaç vardır. Ülkenin enflasyon ve faiz seviyeleri, tasarruf oranları, ülkede istikrar ve öngörülebilirlik, şirketlerin karlılığı ve şeffaflığı bunlardan bazıları.

1980’lerin başında oluşturulan sermaye piyasamız önemli bir mesafe kat etti ama kendi dışındaki makro ekonomik ve siyasi ortam bir türlü elvermediği için hak ettiği kadar gelişemedi, yine de borsa oldukça popüler oldu. Borsamız halkımızın al-satı sevmesi ve borsada yatırım yapmak yerine “borsada oynama” eylemine kendini daha fazla kaptırması nedeniyle o kadar gelişti ki dünya borsaları arasında en yüksek likiditeye sahip borsalardan birisi oldu. Yani piyasadaki sınırlı miktardaki hisse senedi bu kadar sık alım-satıma konu olunca borsamız Çin’le birlikte devir oranı (turnover ratio) en yüksek borsalardan birisi haline geldi.

Borsaların sahibi kimdir?

Borsalar, uzun yıllar, hatta yüzyıllar boyunca ya kamu kuruluşları ya da kar amacı gütmeyen meslek kuruluşları olarak faaliyet gösterdiler. 1980 ve 90’larda dünyada esen finansal liberalleşme rüzgarlarıyla birlikte Batı ülkelerinin birçoğunda borsalar önce anonim şirketleşti, ardından da hisselerini halka arz ederek kendi borsalarında işlem gören halka açık şirketlere dönüştüler. Hatta şimdilerde Euronext ve LSE Group gibi firmalar birçok ülkede borsa işleten çok uluslu halka açık şirket statüsündeler.

Önce NASDAQ, ardından Halkbank eski Genel Başkan Yardımcısı Hakan Atilla, cezaevinde bulunduğu ABD’den döndükten sonra İstanbul Borsası’nın başına geçirilince Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Borsa İstanbul’daki ortaklıklarından ayrıldı. 

Türkiye’de ise borsa yarı kamu, yarı meslek kuruluşu şeklinde uzun yıllar faaliyet gösterdi. Adı Osmanlı döneminde Dersaadet Tahvilat Borsası, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsası ve 1980’lerde sermaye piyasasının kapsamlı bir şekilde düzenlendiği sırada İstanbul Menkul Kıymetler Borsası olan borsa, Nisan 2013’de AŞ’ye dönüştürüldü ve adı “Borsa İstanbul-BİST” olarak değiştirildi. O sene sonunda BİST’in hisse dağılımı şöyleydi: Hazine % 49,00; Borsa İstanbul %42,60; Aracı Kurumlar ve TSPB % 8,40. Bu ortaklık yapısı takip eden dönemde çeşitli değişiklikler gösterdi.

AŞ’ye dönüştürüldüğü dönemde, ileride Hazine ve BİST’in elindeki hisselerin halka arz edilerek yurt dışındakiler gibi halka açık bir şirket statüsüne geçileceği hedefi de ilan edilmişti. Ama bu adım bugüne dek atılamadı. Bu arada 2017 Şubat ayında Hazine’nin elindeki paylar Türkiye Varlık Fonu‘na (TVF) aktarıldı.

Borsa’nın hisseleri Katar’a neden satılır?

Borsa’nın şirketleşmesinden sonra iki stratejik yabancı ortağı oldu. Bunlardan ilki ABD’nin meşhur teknoloji borsası olan NASDAQ idi. İkincisi ise Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD). 2013 yılında borsa AŞ olduğunda, aynı dönemde borsa piyasalarının alım-satım yazılım işini yapan Amerikan Borsa şirketi NASDAQ, Borsa İstanbul’a yüzde 5 pay ile ortak olmuş, daha sonra payını yüzde 7’ye yükseltmişti.  ABD dışında da borsa işleten ve çeşitli borsalara ortak olan NASDAQ stratejik ortak olarak önemli bir konumdaydı.

NASDAQ’ın varlığı hem BİST’e ileride ortak olabilecek, hem de bir borsa olarak işlem yapacak Batılı yatırım çevreleri açısından bir güven unsuruydu. Borsamızda yabancı yatırımcıların oldukça önemli olduğu ve bunların tamamına yakınının Londra ve New York merkezli olduğu düşünülürse bu önemli bir ortaklıktı. Ama NASDAQ 2018 yılında hisselerini isterse artırma, isterse tamamen satma opsiyonunu kullanma noktasında bütün hisselerini satarak BİST ortaklığından duyuru bile yapılmadan ayrıldı. Böylece, başlangıcı davul zurnayla kutlanmış olan ortaklık sessiz sedasız aniden bitiverdi.

NASDAQ’ın ortaklığı sürerken 2015 yılında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile BİST arasında bir stratejik ortaklık anlaşması imzalanmış, böylece Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk payına EBRD sahip olmuştu. EBRD de, NASDAQ kadar olmasa da, Batılı yatırımcılar açısından güven telkin eden ve BİST’in cazibesini artıran kritik bir ortaktı.  Ancak 2019 yılında Halkbank‘ın eski yöneticisi Hakan Atilla‘nın ABD’deki hapis cezasının bitmesini takiben politik olarak BİST Genel Müdürlüğüne atanmasına tepki olarak EBRD payını TVF’ye geri sattı. Böylece ikinci stratejik ortak da resimden çıktı.

Katar’ın BİST’e ortak olması stratejik yani BİST’in değerini artıracak ve ilerideki projelerini hayata geçirmesinde kilit bir rol oynayacak bir ortaklık mıdır? Kesinlikle hayır. Katar Yatırım Otoritesi’nin buna ne niyeti, ne de böyle bir kapasitesi vardır. O halde BİST’in yüzde 10’luk payını 200 milyon dolara satın almasının amacı nedir? Kanaatimce, bu hisseler Türkiye’ye bu döviz kıtlığı döneminde aktardığı fonlar karşılığında Katar’a verilen bir teminat niteliğindedir. Bu açıdan fiyatının nasıl belirlendiğinin de çok fazla anlamı yoktur. Bu hisseler Katar açısından iyi bir teminattır çünkü Borsa İstanbul TVF portföyündeki en karlı şirketlerden birisidir. Zamanı geldiğinde Katar payını geri satıp, parasını alıp gidecektir.

Bu nedenle, Katar’ın Borsa’ya ortak olmasından dolayı bence endişelenecek bir durum yok. Ama izlenen yanlış ekonomi politikalarıyla Türk ekonomisinin 70 cente muhtaç hale getirilip, Katar’dan veya başka ülkelerden gelen fonlar karşılığında ülkenin varlıklarının birer birer ve şeffaf olmayan bir şekilde satılması/teminat olarak verilmesi hepimizi ciddi bir şekilde düşündürmeli ve endişelendirmelidir.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Karacasöğüt’te 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na marina için ÇED gerekli değilmiş

Marmaris'te 1. Derece Arkeolojik Sit alanına yat iskelesi ve turizm tesisi projesine valiliğin verdiği 'ÇED gerekli değil' kararı İdare Mahkemesi'nce de uygun bulundu.

[COP29] Petrol zengini Suudi Arabistan müzakereleri sabote ediyor

Suudi Arabistan delegeleri, Bakü'deki iklim zirvesinde fosil yakıtlardan uzaklaşma, adaptasyon, iklim taahhütleri gibi kritik konulardaki müzakereleri her fırsatta engelliyor.

[COP29] Fosil yakıt sübvansiyonlarını kaldırma koalisyonuna üç ülke daha katıldı

Birleşik Krallık, Yeni Zelanda ve Kolombiya'nın katılmasıyla 'Sübvansiyonlar Dahil Fosil Yakıt Teşviklerinin Aşamalı Olarak Kaldırılması Uluslararası Koalisyonu'na üye ülke sayısı 16'ya yükseldi.

Yerel örgütler ‘nefes alan Türkiye’ için kömürden adil çıkış istiyor

16 yerel iklim ve çevre örgütü, COP29'a kalabalık bir heyetle katılan Türkiye'den kömürden adil bir çıkış takvimini açıklamasını talep etti.

‘Süper zenginlere vergi’ G20 Zirvesi’nin sonuç bildirisine girdi

Rio'da yapılan G20 Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde dünyayı en çok kirleten süper zenginlere ek vergi, iklim finansmanının artırılması yer aldı; 1.5C hedefi teyit edildi

EN ÇOK OKUNANLAR