Hafta SonuManşet

Doğanın ruhunu yakalamaya çalışan ressam İsmet Değirmenci!

0
İsmet Değirmenci

Sınır tanımadan büyüyen kentlerin içinde, toprağın katlinden sonra gökyüzünü işgale kendini adamış plazaların arasında sıkışıp kaldık, gündoğmuş olmasına rağmen hala karanlıktaymış gibi körbakar ilerliyoruz. Temelde doğanın bir parçası olan insan, doğadan bu kadar uzak bir yaşam alanına itildiğinde kendi bütünlüğünde eksilmelere yol açıyor.

Metropol hayatının içinde inşa ettiğimiz aşılmaz duvarların ardında gittikçe yabancılaşıyoruz, şeffaflığımızı yitirip zamanla görünmez oluyoruz. Ulaşılmazlık gittikçe yalnızlaştırıyor bizi. Kanıksadığımız sorgulamadığımız, sorgulasak da artık anlamladıramadığımız, tanımlayamadığımız eksiklik duygusunu gün geliyor karşımıza çıkan bir resim bizim yerimize dile gelip anlatıyor.

13

Marmara Adası’nda doğmuş büyümüş üniversite yıllarına dek doğa ile içiçe yaşamış ressam İsmet Değirmenci’nin ruhu denizle, rüzgarla mayalanmış. “Yapmak istediğim doğanın sessizliğinde boşluğun uyumuna içsel bir yolculuk yapmak“ diyor.

Uzun yıllardır yaşadığı İstanbul’dan, metropol hayatının hızından yorulduğunda adaya koşuyor. Doğa ile başbaşa kalmak, iç dünyasıyla dolaysız ve sezgisel bir iletişim içinde olmasını sağlıyor. Bu onun için kaçış değil, kendine dönüş. Kentin parçalanan insanının doğada tekrar bütünlenmesi.

19

Adada yürüyüş günlükleri tutan İsmet Değirmenci, bu eskizlerin daha sonra bir yapıta dönüştüğünü söylüyor. “Doğa sanatıma direkt olarak yansımıyor, karşısına geçip bakarak yarattığım bir şey değil, düş kurarak soyut bir biçim oluşturarak yaptığım çalışmalar’ diyor.

İsmet Değirmenci

İsmet Değirmenci

Zeytin ağaçlarının gölgesinde büyümüş olan Değirmenci için, kutsal bir ritüel haline gelmiş zeytin toplama zamanı çocukluğunun en vazgeçilmez anılarına dönüşmüş. Hal böyle olunca insanlığın asırlık dostları zeytinler onun sanatını da etkilemez olur mu? Sonsuz şifa kaynağı zeytin, yalnızlığı da iyileştirip şehrin irinli urlarını üzerimizden temizlemez mi? Temizler elbette…

Akademisyen ve sanatçı Ümit İnatçı, İsmet Değirmenci’nin çalışmaları için “ Aslında Değirmenci’nin, sessizlik üzerinden varmaya çalıştığı “uyum” zen sanatının odaklandığı boşluğun ta kendisidir. Boşluk bir yandan devingenliği, diğer yandan da dinginliği düzene sokan kozmik bir derinliktir. Sessizlik ve boşluğun aynı düzlemde bir düzen unsuruna dönüşmesi, tanık olduğumuz bu resimlerde batı ve uzak doğu felsefesi izlerini sürerken, bir kez daha sanat ve felsefe ilişkisinin yadsınamaz bir gerçeklik olduğuna tanık oluyoruz. Değirmenci bir gün zihnin ürününe dönüşen sessizliği söze yaranmadan içe konuşma durumuna aktarıyor; sözün değil sezginin aktör olduğu ordo amoris’e evirmeye çalışıyor.” diyor.

20

Bir ressam üzerine yazaken belli bir güçlük duymuyor değilim. Sözcüklerin dışında bir anlatım biçimini sözcüklere dökmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. İsmet Değirmenci’nin resimlerine uzun uzun, tekrar takrar bakıyorum. Bu doğa yürüyüşleri diye adlandırdığı şeyin aslında kendine doğru bir yürüyüş olduğunu anlıyorum.

15

“Bir yerde “ sergisindeki kent manzaralarında şehrin kaosunu, hırsını, sonu gelmez arzularını, hızla değişmesine rağmen aynılığını, öznelliğini yitirişini, ne kendimizi ne birbirimizi görecek mesafeler bırakmayışını dikey ve yatay çizgilerin arasında anlatıyor. Ütopik bir şehir düşlerken zihninde bütün bu tutsaklıklardan kurtulma çabası görülüyor. Doğa tasvirleri ise tam tersine iki ayrı yolculuğun aynı noktada bitmesi. Hem kendi içine, hem de kendi dışındaki bir dünyaya yapılan yolcuğun aynı noktada kavuşarak bir olması. Keskin değil bu kez çizgiler, yumuşak formlar doğadaki uyumu yansıtıyor. Dünya’ya yufka bir bakış. İnsan ve doğanın bütünlüğünün sezgisel bir anlatımı. İsmet Değirmenci’nin yapıtları sessizliğin çığlık çığlığa insanı ait olduğu yere, doğaya daveti.

22-Şenay-Boynudelik

 

 

Şenay Boynudelik

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.