Köşe Yazıları

Son Bisiklet Hırsızı

0

Bu hafta köşeyi pano gibi kullanalım. Fransa Turu yüzünden bisikletle ilgili çok sayıda konuyu ertelemek zorunda kalmıştık. Onları ele almanın vaktidir.

Bisiklet Hırsızları’nın senaristi Suso Cecchi d’Amico, 96 yaşında hayatını kaybetmiş.

(Bazı kaynaklar, De Sica’nın başyapıtının senaristi olarak Cesare Zavattini’yi gösteriyor. Sanırım filmin senaryosu bir ekip tarafından kotarılmış.)

2. Dünya Savaşı sonrasının perişan Roma’sında, yoksul Antonio Ricci’nin hikayesidir anlatılan.

İşsiz Ricci, ancak bir bisiklete sahip olduğunda yapabileceği bir iş bulur.

Roma sokaklarını bisikletle dolaşacak, duvarlara afiş asacaktır. Ne var ki daha ilk işinde bisikleti başka bir yoksul tarafından çalınır ve Ricci’nin oğluyla beraber bisikleti aramasının iç burkan hikâyesi başlar.

Yılmaz Güney’in başyapıtı Umut’ta ‘at’ ne ise, De Sica’nın başyapıtında ‘bisiklet’ odur. (Bisiklet için boşuna “demir at” deyip durmuyoruz.)

Aslında Yılmaz Güney’in birçok filminde ve kitabında da bisiklet güçlü bir leitmotif olarak yer tutar. Baba’da Kayıkçı Cemal’in para karşılığı başkasının işlediği cinayeti üslenmesine sebep olan şeylerden biri, oğluna alamadığı bisiklettir.

“Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz”da kırmızı bisiklet, bir ‘ukte nesnesi’ olarak karşımıza çıkar. (Bisikletsiz bir çocukluk hikâyesi var mıdır ki zaten?)

Neyse konu zaten dağılmaya meyyal, biz yine yüzümüzü Umut’a dönelim.

Umut’ta faytoncu Cabbar’ın atı, bir otomobilin çarpması sonucu ölür. Cabbar ne kadar hakkını aramaya çalışsa da bir sonuç elde edemez; umudunu meçhûl bir define hikayesine gömer.

Her iki filmde de ‘medarı maişet motoru’nu yitiren insanların dramı “hakikatin çölünden” getirilir, gözümüze sokulur.

Aslına bakarsanız Yüksel Aksu’nun özgün denemesi Dondurmam Gaymak’ta bütün “neşesine” rağmen bu klasmanda bir filmdir.

Zaten filmin bir sahnesinde Umut’a da gönderme vardır. Dondurma motoru veletler tarafından gaspedilen Ali Usta, aslında bu işi yapanın ‘hazır dondurma fabrikatörleri’ olduğunu “bilerek” karakola başvurur.

Karakolda gördüğü muameleden memnun kalmayınca Umut’taki o karakol sahnesine gönderme yapar ve çıngar çıkartır.

(Şu anda bu yazıyı yazarken öğrendim.

Meğer Dondurmam Gaymak’a bayılan Gerard Depardieu, onu Bisiklet Hırsızları’na benzetmiş. Ayrıca filmin müziklerini yapan Baba Zula’nın “Bisiklet Çalarım” adında bir de parçası varmış… Bu yazıya başlarken bu detayların hiçbirinden haberim yoktu.)

Gelelim bu haftanın diğer başlıklarına… Aaa!

Yerimiz yine bitmiş.

Sabır abidesi okur, bak gene başladığımız gibi bitiremedik.

Hesapta bu hafta kısa-kısa bir sürü konuya değinecektik.

Hayat bu işte: Biz planlar yaparken başımıza gelen şeylerin toplamı.

Ha bir de yazı var. Hayattan daha da şaşırtıcı olan.

Seni bilmem ama beni yine şaşırttı.

Hatırlatma: Toplumsal Tarih dergisinin 200. sayısı çıktı. İlgini esirgeme. Hem Edhem Eldem ile Mete Tunçay’ın leziz söyleşisini kaçırmış olursun, hem de Cansu Kılınçarslan’la birlikte yaptığımız İpek Çalışlar söyleşisini. İpek Hanım ile son kitabı Halide üstüne konuştuk. Hem de 12 sayfa.

You may also like

Comments

Comments are closed.