Yeşeriyorum

Malumlar ve Şürekalar

0

Genler ve etik… Ne büyük bir tesadüf. Birleştiriyorsun “genetik” oluyor, ayırıyorsun gen ve etik oluyor. Tekrar birleştiriyorsun genetik oluyor, ama bir daha ayırmaya gücün yetmiyor çünkü topal bırakılmış, sürünen bir etik genlerin içinde kaybolup gidiyor. Üstelik bu Vakayi Hayriye (hayırlı olay), üstün hizmet madalyasına aday bir kutsal görev için yerine getiriliyor: dünya nüfusuna yeterli gıda sağlama.

Sinsi sinsi, yavaş yavaş nüfuz ediyor bu güç, doğanın atar damarına. Kurdun kuzuya saldırmaması için kuzulaşmış kurtlar/kurtlaşmış kuzular; ayının balı almaması için arılaşmış ayılar/ayılaşmış arılar; su içerken bile dokunan yılanlar; adam olmak için prenses dudağına ihtiyaç duymayan kurbağalar; Mart’ın kapıdan baktırmasına dahi aldırmayan, soğuğa dayanıklı meyve ve sebzeler; kendi kendine kuruyan, ambarda durutturulmayan*, nenemizin ne giydiğini bizlere unutturan mısırlar; ısırmayan ısırganlar; bir anda bütün dünyamızı karartmayan, o sesle sokakların yankılanmadığı domates, biber ve patlıcanlar; ırıpların** çalkantısında karşıcı olmayan, yoluna çıkmayan balıklar; çarşıda bin, evde bir narlar; suratına tükürsen âmin diyecek lamalar; başımızda patlamayan, kabak tadı vermeyen kabaklar; dalda sallanmayan, yerde ballanmayan armutlar; üstüne okunmadan zihni açan şekerler; her şeye eyvallah diyen keçiler; kapıya dayanmayan yumurtalar yapılıyor, icat ediliyor, patentleri alınıp ticarete sokuluyor. İnsanlık ufaldıkça uğraşıları da ufalıyor. Yaşam en küçük yapıtaşları üzerinden tekrar inşa ediliyor. İçinden etiği ayıklanmış bir devrim etrafımızı sarıyor. Malumlar ve Şürekâlar böyle istiyor. Doğa var ettiği zeytin dallarında, beyaz güvercinlerde barış genini arıyor. Çiftçi tohumunu, kurt kuzusunu, ayı balını, yılan suyunu, kurbağa prensesini, meyve- sebze vaktini, mısır ambarını, ısırgan derisini, domates, biber, patlıcan o sesini, balık teknesini, nar tanesini, lama suretini, kabak başını, armut dalını, zihin duasını, keçi inadını, yumurta kapısını arıyor. Ekmek için, yemek için, hoş görmek için, aşk için, vaktince yetişmek için, kurumak için, yakmak için, duymak için, karşı çıkmak için, bilmek için, tükürmek için, patlamak için, sallanmak için, açılmak için, tutturmak için, dayanmak için…

Monsanto yaşam bilim şirketi(!) reklam kampanyası:

Gelecek kuşakların açlıkla karşılaşacağı kaygısı onları doyurmaya yetmez. Dünya nüfusu hızla büyümekte, her on yılda üzerine Çin’in nüfusuna denk bir nüfus eklenmektedir. Eklenen bu milyarlarca boğazı besleyebilmek için daha fazla tarımsal alan kullanabiliriz ya da mevcut arazi üzerinde daha fazla ürün elde etmeye çalışabiliriz. 2030’larda nüfusu ikiye katlanacak olan bir dünyada, toprağa bağımlılığımız daha da artacaktır. Toprak erozyonu ve mineral kayıpları, elimizdeki toprağı tüketecektir. Yağmur alanları gibi araziler tarıma açılmaya zorlanacaktır. Gübre, insektisit(böcek ilacı) ve herbisit(zararlı ot ilacı) tüketimi artacaktır. Biz Monsanto olarak inanıyoruz ki gıda biyoteknolojisi, gelecek için daha uygun bir yoldur.” (Çalınmış Hasat, Vandana Shiva, s.20)

Editör’ün notu:

**Irıp: meğer kenarlarına ağırlık bağlanan büyük balık ağı

* Durrut: bekletmek. Yazıda Kazım’ın meşhur ettiği Mısırın Türküsü’ndeki “Mısırı Kurttun mu, Ambarda Duruttun mu, Nenen Çarık Giyer’di Sen Bunları Unuttun mu” dizesine bir yollama…

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.