Editörün SeçtikleriEkolojiİliç FaciasıManşetTürkiye

[Bir konu/k] Av. Arif Ali Cangı İliç’teki denetim sürecini anlattı: Harcı öde, ruhsatı al, doğayı katlet

0

Erzincan, İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen faciayla ilgili olarak yaklaşık 32 yıldır çevre alanında çalışan Avukat Arif Ali Cangı’ya, sorumluların kim olduğunu ve göz göre göre gelen facianın onca davaya rağmen neden engellenemediğini sorduk.

Cangı, dokuz işçinin hala altında olduğu, doğayı ve canlıları zehirleyen toksik maddelerin çevreye yayıldığı yığın liç kaymasının arkasındaki “parayı verenin düdüğü çaldığı” düzeni Yeşil Gazete’ye anlattı.

‘Bunların hiçbirisi yapılmadı’

Denetleme süreçlerindeki eksiklere, usulsüzlüklere ve hukukun nasıl aşındığına değinen Av Arif Ali Cangı, 21 Haziran 2022’de de siyanür sızıntısı meydana gelen altın madenine ilişkin yaptıkları suç duyurusu dosyasının nasıl kapatıldığını şöyle anlatıyor:

“21 Haziran 2022’deki borunun patlayıp siyanürlü solüsyonun boşalması suç duyurusunda kovuşturma açılmasına yer olmadığı, birkaç tane şirket diyor görevlisine taksirle kirletmekten para cezası uygulandı. O şekilde o dosya kapatıldı.

Orada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve diğer kamu görevlileri hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı. Çünkü sonuçta denetlenmesi gereken bir müessese ile karşı karşıyayız. ‘ÇED Olumlu’ kararı üzerine çalışan bir işletme olduğu için Valilik bünyesinde bir inceleme komisyonu var ve o olması lazım. O inceleme komisyonunun her ay gidip denetlemesi gerekiyor. Denetliyor mu, denetlemiyor mu, belli değil. Veya denetliyorsa nasıl denetliyor? İşte bunların hiçbirisi yapılmadı. İki ay sonra maden tekrar açıldı. Eğer o maden açılmasaydı bugünkü olay olmayacaktı, yaşanmayacaktı.”

‘Ciddi bir denetimsizlik’

Madenin en son Ağustos 2023’te denetlendiğine ilişkin Enerji Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın yaptığı açıklamaya da işaret eden Cangı, “O zamandan beri denetimi de yapılmamış. Ciddi bir denetimsizlik olduğunu gösteriyor. Erzincan Valiliği bünyesinde oluşturulan İnceleme Denetleme Komisyonu çalışmıyor mu? Onun raporları nasıl raporlar? Bu liç sahası hiç kontrol edilmiyor mu?” diyor ve ekliyor:

“Bunların sorgulanması gerekiyor. Tabii buna ilişkin bir suç duyurusu hazırlayacağız. İlk baştan bu ruhsatı verenlerden başlayarak herkesin soruşturmaya tutulması lazım. Buranın yer seçimi bakımından heyelana  müsait bir toprak yapısı olması vs gibi  her şeyin değerlendirilip sorgulanması gerekiyor. Ama öncelikle madenin kapatılması gerekiyor. Çünkü şu anda hala madenin kapatıldığına dair bilgi yok elimizde.” (Yeşil Gazete’nin notu: Bu görüşmenin yapılmasından bir gün sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Çöpler Altın Madeni’ne verilen çevre izin ve lisans belgesini iptal ederek faaliyetlerini şimdilik durdurdu. Ancak maden halen kapatılmadı. )

Cangı, söz konusu maden tesislerine verilen ruhsat sürecinin nasıl işlediğini ise şöyle aktarıyor:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) ruhsatları veriyor. MAPEG madeni madencilik açısından denetlemesi gereken bir kurum. Dolayısıyla MAPEG’in denetlemediği ortaya çıktı. Diğeri çevresel etki değerlendirmesi açısından bakanlık sorumlu. Onun denetimi de bu tür olaylar olmadan önce denetimini sağlayacak olan Valilik bünyesinde.  ÇED raporu düzenlenen bir işletme olması nedeniyle Valilik bünyesinde oluşturulan Çevre İl Müdürlüğü ve diğer ilgili kamu idarelerinin temsilcilerinin yer aldığı, -belki üniversitenin öğretim üyesi de vardır, çünkü onlar da dahil olabilir- inceleme denetleme komisyonunun aylık denetimleriyle denetlenmesi gerekiyor.”

‘Şirket heyeti gezdiriyor, yediriyor, içiriyor…’

Denetimlerin nasıl yapıldığına ilişkin de önemli noktalara dikkat çeken Av. Cangı, şunları dile getiriyor:

“O denetimler nasıl yapılıyor? Şirket gezdiriyor, yediriyor, içiriyor heyeti. Kendi örneklerinin laboratuvarlarda tahlilini yaptırıyor. Ve onu önlerine koyuyor. ‘Bakın işte her şeyimiz mükemmel’ diyor. Onlar da o raporlara dayanarak denetlemiş oluyorlar. Böyle bir hal. O nedenle şu an yaşananlardan aslında tümden bir sistemin sorumluluğu var. Ve elbette şirket de sorumlu, hatta öncelikli sorumlu şirket. Zararları da karşılamak zorunda ama şirketin sponsorluğuyla faaliyet yürüten Erzincanspor’undan, Erzincan Valiliği ve Belediyesi, Erzincan Üniversitesi de var bir yandan. Üniversite dahi altın madeninden beslenmiş.  Herkesin kendisinde bir sorumlulukhissetmesi gerekiyor öncelikle. Ve bundan sonraki süreçte var olan 20 küsur altın madeninde benzer olaylar yaşanabilir.”

‘Bir araştırma falan yok ki’

Madencilik şirketlerine proje dosyalarını hazırlayan şirketlere ilişkin denetim sürecini de sorduğumuz Cangı,  “Denetlenmiyor” diyerek şunları kaydediyor:

“Onlar ÇED düzenleme lisansı alıyorlar. ÇED şirketi oluyorlar. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı lisans veriyor. Proje sahibi şirket parasını veriyor. ÇED firması parasını alıyor. ‘ÇED olumlu’ kararı alacak şekilde ÇED raporu düzenliyor. Başlangıçta lakayt, özensiz yürür. Yani gerçeğe aykırı olur. Zaten raporların çoğu kes yapıştır, yalan yanlış bilgiler, literatürden alınan bilgilerden ibaret. Bir araştırma falan yok ki.”

Bu tür altın madenlerinin hepsinde risk var

Türkiye’de altın madenciliğinin Bergama Ovacık altın madeniyle başladığını hatırlatan Arif Ali Cangı, uyarılarını şöyle sıralıyor:

“Altın madeni atık havuzu her an yine patlayabilir. Bir depremde, bir sarsıntıda patlayabilir. Patlarsa Bakırçay Ovası gider elden. Biz bunu ta maden işletmesi gündeme geldiğinden beri söylüyoruz. Dinleyen yok. Efemçukuru Altın Madeni; vadiyi ağır metal kirliliği olan pasayla doldurdular. Ve o vadide o pasalar bir kayarsa aşağı ne olur? Dere var altında. O dereye bütün atıklar, ağır metaller dolar. Ve iki denize doğru gider. Bu tür altın madenlerinin hepsinde risk var. Bu denetimsizlik olduğu zaman tabii ki bunlarla karşılaşmamak mümkün değil.”

‘Bakanlığın sorumluluğu var’

Cangı, maden ocaklarında kapasite artırımına kimlerin izin verdiği yönündeki sorumuzu ise, “Kapasite artırımının birkaç boyutu var. MAPEG yönünden bir işletme ruhsatı ve işletme izninin kapasite artırılması konusunda bir izin verilmesi lazım. Ardından çevresel etki değerlendirme sürecine ilişkin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının kapasite artırımına ilişkin ÇED raporu düzenlemesi, ÇED sürecini işletmesi gerekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının sorumluluğu var” şeklinde yanıtlandırıyor.

‣ İliç’te kapasite artışı: Kurum sahiplenmiyor, yönetmelik ne diyor? 

‘Parasını veren düdüğünü çalıyor: Hepsi formaliteden ibaret’

Hiç üzerinde durulmayan bir konunun da maden şirketinin birinci sınıf gayri sıhhi müessesesi vasfı taşıması olduğunu belirten Arif Ali Cangı, söz konusu şirketin Valilik tarafından işyeri açma ruhsatının yenilenmesi için Valiliğin inceleme yapması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:

“Ama ne inceleme yapılıyor ne bir şey yapılıyor. Her şey kağıt üzerinde yürüyor. Zaten madencilik mevzuatında öyle düzenlemeler yapıldı ki eğer bir ruhsatı varsa madenin, ruhsat kutsal belge niteliğinde. Hiç kimse karşısında duramıyor. Hiç kimse onu eleştiremiyor. Dolayısıyla ilk MAPEG tarafından düzenlenen ruhsat her şeyin başlangıcı oluyor. Orada ciddi bir özensizlik var. Parasını veren düdüğünü çalıyor. Ardından da işte çevresel etki değerlendirme süreçleri vs. Hepsi formaliteden ibaret. Harcını öderseniz ruhsatı alırsınız.”

Sistem çökmüş, çürümüş vaziyette.

Av. Arif Ali Cangı, benzer ekokırım suçlarına karşı yurttaşların hukuki açıdan nasıl doğanın hakkını koruyacağını sorumuza da  hukuk sisteminin nasıl çöktüğünü anlatarak yanıt veriyor:

“Sistem çökmüş, çürümüş vaziyette. Neresinden tutacağız ki? Bu ‘geliyorum’ diyen bir olaydı aslında. Bile bile işlenen bir cinayet, bile bile işlenen bir ekokırım suçudur. Ekokırım suç olarak kabul edilmiş olsa başta oranın kapatılması gerekirdi zaten. Hele siyanür sızıntısı olduktan sonra bir daha açılır mı orası? Şimdi siyanür nereye gitti? Onların hepsi paramparça oldu. Hepsi gitti doğaya karıştı. Orasının artık toparlanabilme şansı var mı?

Yok.”

‘Toplumda bilinç, yöneticilerimizde ciddi bir aymazlık oluştu

32 yıldır çevre avukatlığı yapan Arif Ali Cangı’nın son sözleri de insanların hukuki haklarına ulaşma konusunda otuz yılda nasıl bir değişim olduğuna ilişkin:

“Aslında toplumda ciddi anlamda bilgilenme ve bilinçlenme oluştu. Ancak tam da bunun aksine yöneticilerimizde ciddi bir aymazlık oluştu. Ciddi bir vurdumduymazlık oluştu. Geliyorum diyen tehlikeyi yok sayan bir yaklaşım oluştu. Hukuk aşındı.

Ben diyorum ki altın madenleri aslında sadece doğayı, toprağı, suyu, havayı değil hukuku da kirletti. Siyaseti kirletti. Toplumu, toplumsal ahlakı kirletti. Ve bu çok çarpıcı bir şekilde Erzincan’da görülüyor.

Şirketin sponsorluğunda olmayan kurum yok. Üniversitelere dershane yapmış, laboratuvar yapmış, şunu yapmış, bunu yapmış. Ilk başlangıçta muhtarları gezdirdiler zaten.”

You may also like

Comments

Comments are closed.