Köşe Yazıları

Bir ekolojistin not defterinden: Çağdaş ülkenin kara raporu

0
  • Nüfusunun ancak %54’üne içme ve kullanma suyu arıtma tesislerinde arıtılmış güvenli su verilebiliyor. Yani nüfusun %46’sı güvenli suya ulaşamıyor.
  • Nüfusunun %64’ünün atık suları arıtıldıktan sonra alıcı ortama geri verilebiliyor; üstelik atık su arıtma tesislerinin önemli bir bölümü artık birçok ülkede kullanılmayan basit fiziksel arıtma tesisleri… Başka bir deyişle nüfusunun yaklaşık 1/3’nin atık suyu hiçbir işlemden geçirilmeden göllere, nehirlere veya denize boşaltılıyor.
  • Belediyeler topladıkları katı atıkların %63’ünü düzenli katık atık depolama merkezlerinde bertaraf edebiliyor. Üstelik ‘düzenli katık atık depolama alanı’ olarak istatistiklere geçen bu alanların bile niteliği tartışmalı; kayıtlara ‘düzenli katık atık depolama alanı’ olarak geçen birçok atık depolama alanının ‘modifiye edilmiş vahşi depolama alanı’ olduğu bir bilim insanı tarafından iddia ediliyor.
  • Yıllık sera gazı emisyonları açısından dünyada ilk yirmi ülke içinde; 467 milyon tonluk yıllık sera gazı emisyonunun yaklaşık %65’i enerji sektöründen kaynaklanıyor. Üstelik enerji sektörünün toplam sera gazı emisyonu içindeki payı son on yılda iki kattan fazla artmasına karşın hala inatla kömürlü termik santraller yapılıyor; yenileri planlanıyor.

Bu rakamları çeşitli alanlarda çoğaltmak mümkün; üstelik bu rakamlar gelişmekte olan veya gelişmemiş bir ülkeye de ait değil; ülkemizin rakamları. Kaynak ise Türkiye  İstatistik Kurumu (TUİK); web sayfasından 31.03.2017 tarihinde ulaşıldı bu rakamlara.

Başka bilimsel kaynaklarda çevre ile ilgili daha korkutucu rakamlara ulaşmak mümkün; Temiz Hava Platformu tarafından hazırlanan Kara Rapor bunlardan sadece biri.

Rapora göre ülkemizde uygulanan limit değere göre Pm10 açısından 2015 yılında 81 ilimizden sadece 43’ü bu limitin altına inebilmiş; başka bir anlatımla 38 ilimizin havası kirli… Üstelik Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) hava kirliliğini akciğer ve mesane için kesin kanser risk etkeni olarak tanımlıyor. Aynı yıl içindeki veriler Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO)’nun önerdiği limit değerler dikkate alındığı sadece bir ilimiz; Çankırı ‘havası temiz’ olarak değerlendirilebilmekte. Üstelik ülkemiz hava kirliliğini önlemek bir tarafa; klasik hava kirleticileri tam anlamı ile ölçememektedir; Pm 2.5 16 ilde, ozon 24 ilde, CO 26 ilde, NOx ise 31 ilde; o da yetersiz sayıda cihaz ile ölçülebilmektedir. Başka bir anlatımda ülkemiz karşılaştığı sorunun boyutunu bile tam anlamı ile ortaya çıkaramamıştır. Oysa büyük bir kısmı sera gazı da olan bu kirleticilerin önlenmesi insan ve çevre sağlığı açısından öneminin yanı sıra küresel iklim değişikliğinin önlenmesi için yapılan uluslararası antlaşmalara da ülkemizin uyumu açısından önemli.

Daha umut kırıcı olan kırıcı olan ise ülkemizi yönetenlerin ‘yol, köprü, termik santral vs.’ yaparak ülkeyi ‘çağdaşlaştırdıklarını’ düşünmeleridir… Oysa bunları yapmakla çağdaşlaşılıyorsa; bazı Asya ve Latin Amerika ülkelerinin çoktan çağdaşlaşmış olması gerekirdi; oysa bu ülkelerin bazısında insanlar yüzlerinde maske ile dolaşıyor sokaklarda hava kirliliğine karşı; temiz suya, gıdaya ulaşamıyorlar; ölüm nedenleri sıralamasında enfeksiyon hastalıkları ilk beşin içinde.

Gerçek çağdaşlaşmayı, kalkınmayı, çevre sorunlarını tartışabileceğimiz; herhangi bir adım atmadan tüm canlılar için sonuçlarını değerlendirip; karar sürecine katabileceğimiz; ekosistemlere saygılı; çevresel etki değerlendirmesini (ÇED) gerçek boyutları ile yapabilen; ÇED yanına sağlık etki değerlendirmesini de (SED) ekleyebilen bir ülke umudu ile…

Bu yazı Alakarga Dergisi’nin son sayısından alınmıştır

 

 

Ahmet Soysal

You may also like

Comments

Comments are closed.