Köşe Yazıları

Başkanlık sisteminin 1 Mayıs hali

0

Size bazı fotoğraflar göstermek istiyorum. Fotoğrafların hepsi 1 Mayıs’ta çekildi. Hepsinin nesnesi işçiler, öğrenciler, işsizler ve olanlardan habersiz şekilde şiddetle karşı karşıya kalmış kent canlıları… Öznesi ise AKP!

Uzun uzun neler olduğunu anlatmaya gerek yok. 1 Mayıs kutlamak isteyen insanlara dendi ki, “Taksim Meydanı’nda çukur var. Kutlama yaparsanız buraya düşersiniz. Düşerseniz bunun sorumluluğu bize ait olur. Kimsenin canının yanmasını istemeyiz.”

Bunu diyenler, sonrasında neler yaptılar peki? İnsanlar bayram kutlarken çukura düşmesinler diye onların kimyasal gaz kapsülleriyle kafa taslarını kırdılar. Sokakta işkence yapıp yoğun bakıma soktular. İnsanları Taksim’e sokmamak için harcadıkları enerjinin çok daha azıyla, inşaat alanının çevresinde yeterli önlemi alıp, sorunsuz bir kutlamaya aracı olabilecekleri akıllarına bile gelmedi. Ya da daha da kötüsü, akıllarına geldi ama onlar demokrasimizi 30 metre derine gömmeye kararlıydılar. Yoksa, bir şehrin ortasını 8 saat boyunca kimyasal gazla kaplamanın başka bir açıklaması olabilir mi?

Bu yaşananlar, çukurcuların 1 Mayıs’a bayram kutlamak için gelenlerle karşılaştıkları an olanlar. Bir de öncesi vardı tabii ki. Belki orası daha da vahim. Çünkü bir zihniyetin bir şehre, bir ülkeye neler yapabileceğinin resmidir alınan önlemler. Birilerinin kendi düşüncelerini kabul ettirmek, diktikleri deli gömleğini giydirmek için yapabileceklerini açıklıyor. Örneğin, 1 Mayıs’ta, İstanbul’da hemen hemen her uluslararası organizasyonda öne çıkarmaya bayıldığımız iki kıtadan birbirine geçiş yasaklandı. 1 Mayıs istemedikleri bir yerde kutlanmasın diye, 15 milyonluk kentin bir yarısından, diğerine geçişi yasakladılar. Aynı kıtadan insanlar olur da Taksim tarafına geçer diye yollar kapatılmakla kalınmadı, köprüler kaldırıldı. Gerçek bir Orta Çağ kale savunma taktiği bu. En son ne zaman kimse geçmesin diye Galata Köprüsü’nün kanatları kaldırılmıştır? Kısacası bir şehir bir günlüğüne öldürüldü. Bir güç gösterisiyle güvenlik diye, tedbir diye öldürüldü. İstenirse neler yapılabileceği dosta düşmana gösterildi.

İyi tamam da neler oluyor?

Darbe mi oldu? Sıkıyönetim mi var? Olağanüstü hal bölgesi mi İstanbul? İşçiler, öğrenciler, işsizler, kendini 1 Mayıs’ta ifade etmek isteyenler bir araya gelmesin diye yapılanların adını nasıl koymak lazım? Sokakta on kişilik gruplar yan yana geldiğinde kimyasal gaz atmanın, iki araba arasına sıkışmış  yedi kişilik bir grubu iki TOMA ile dakikalarca su ile dövmenin adı nedir? Yoksa birileri başkanlık sonrasında ülkeyi nasıl yöneteceğinin provasını mı yaptırdı koca şehre?

Gerçi ilk önce şunu saptamak gerek. AKP, bir süredir gizlemeye çalıştığı gerçeğini ortaya çıkardı sadece. AKP de, AKP’nin aklındaki, fikrindeki toplum düzeni de bu. Muhalifine yaklaşımı da bu. Gerektiğinde bir şehri öldürüp, insanları komaya sokmaktan çekinmeyen, tüm bu yaptıklarının da hesabının sorulmayacağı bir düzeni kurduğuna inancı tam AKP’nin ve bunun gereğini yapıyor. Bununla birlikte sokakta olmayan insanlara da mesaj vermekten çekinmiyor. Bakın bize karşı olanın hali bu olur! Vali’nin evlerden çıkmayın açıklamasını böyle görmek gerek. Biz istersek kutlanır, biz istemezsek kutlanmaz. O kadar güçlüyüz ki ve bize karşı olanlar o kadar zararlı ki onlara karşı verdiğimiz mücadelede kullanılan gaz gelir sizi alakasız bir yerde de bulabilir. En iyisi biz zararlılarla mücadele ederken, siz ortalardan çekilin.

Zaten hemen bunun altyapısını da devreye soktular. TV’ler, gazeteler marjinalden, provokatörden geçilmiyor. Sanki geçen senelerde kutlanan bayramlara katılan aynı örgütler, aynı kişiler değilmiş gibi. Ya da ülkenin başka şehirlerinde sokaklarda olan on binlerce kişi başka kuruluşların üyesiymiş gibi. Buna göre asıl provokasyonu yapanlar üniforma giyenler ve onlara emir verenler olmasın sakın?

Şurası çok açık. Olanlar, olaylara daha gelmeden alınan önlemlerden alalım, AKP’nin kafasındaki Türkiye ile, başkanlık sistemine geçildiğinde yaratmak istediği Türkiye ile doğrudan alakalı, kesinlikle birbirinden ayrılamaz. Tek adam ve onun sorgulanamaz güçleri ve sorgulayamaz adaleti ile doğrudan alakalı bu yaşananlar. Sadece kısa bir kesit izledik. Başkanlık sisteminin 1 Mayıs halini yaşattılar topluma. Vali de, bazı bakanlar da ağızlarından kaçırıyorlar. Amaçlanan, bırakın Taksim’i, İstiklal’in de, başka şehirlerdeki başka meydanların, caddelerin de yavaş yavaş gösterilerden arındırılması.

Sonuç olarak görülen şu ki, bundan önce ne için, neye karşı mücadele ediliyorsa; bundan sonra daha katı haliyle mücadele edilecek. Ne diyor vali yaşananlar için? “Dünyanın ne kadar mahkemesi varsa, ülkemizde ne kadar mahkeme varsa müracaat edilebilir.” Bundan sonrasını, artacak otoriteyi, tek elde toplanmak istenen yetkileri ve bunun sorgulanamaz olacağını bundan daha güzel anlatabilecek bir cümle olamaz aslında. AKP’nin otoriterleşmeyi ve totaliterleşmeyi tamamlamaya doğru hızla ilerlemesi ve yerin 30 metre altına düşen demokrasiyi, özgürlükleri tekrar gün yüzüne çıkarmaya çalışmakla geçecek bundan sonrası. Ve bu mücadeleye nasıl yanıt vereceğini de AKP dün gösterdi.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

https://twitter.com/#!/Urbarli

 

You may also like

Comments

Comments are closed.