Barış’ın istikrarı ve tahterevalli – Kemal Çolak

Bir tek gündemimiz var; Barış, Demokrasi ve Akil İnsanlar. Daha uzun bir sürede bu gündem devam edeceğe benzer.  Her şeyden önce kelimeleri, kavramları nesnelliklerine taşımayan bir kültürde kulağa oldukça hoş gelen ve zihinleri adeta kamaştıran bu kelimeleri ölçülebilir kılmamız gerekmez mi?

Birisi tüm sadeliği ve bilgi açlığı ile “iyi de, şu barış, demokrasi dediğiniz şeyi avucuma koyunda göreyim, hissedeyim, bileyim dese” ne denilecek? Yoksa bir masal kuşu gibi herkesin zihnindeki farklı tezahürleri ile kalması, yamalı bir bohça gibi her şeyi içine alan şekli ile bırakılması daha mı iyi?

Bugüne kadar yaygın medya ve yayın organlarında ekonomi hep  “Ceteris Paribus” kuralı ana eksene alınarak yorumlandı, öngörü ve değerlendirmelerde bulunuldu. Oysa ekonomi, hayatın kendisidir ve akan bir nehir gibidir. Dolayısıyla hiçbir koşulu yok sayarak, kriterler koyarak, bazılarını sabitleyerek veya etkileşimi yadsıyarak ekonomiyi, barışı, demokrasiyi tanımlayamazsınız. Bunu yapmaya çalışanlar da ancak kendi pencerelerini resmedebilirler.

Ekonomiyi ne kadar boyarsanız boyayın tahterevalliyi ortadan kaldıramazsınız. Aşağıdakiler ve yukarıdakiler. Önemli olan sonsuz çıkarların insani ihtiyaçlar doğrultusunda ehlileştirilip, ehlileştirilmemesi meselesidir aslında. Döngünün tamamına yabancılaşmamış olanlar ve onu görebilenler için de değişen bir şey yoktur bu anlamda. Tamda bu yüzden Nietzsche’ye hayranım, çünkü birilerinin koca bir kitapla anlatmaya çalıştığını damıtılmış bir cümle veya tek bir paragraf ile anlatabilmektedir. Barış, Demokrasi, Eşitlik… tüm yolculuklarda ve arayışlarda asıl olan kendi sınırlandırılmışlıklarımızı ve algı vasatiliğimizi aşmak olmalıdır.

Günümüz dünyası; avrupası, doğusu ve batısı ile sadece kendine demokrasi… Hiç kimse bu fetişleştirilmiş kelimenin alt unsurlarını pek irdelemiyor. Çünkü kulaklarda yarattığı masalsı tatlı huşu her aykırı sesi, duruşu, düşünceyi afyonluyor. Hasan Sabbah bile öğrencisi ibn-i Tahir’e bu kadarını yapmamış. Onu sonsuz aydınlığın, gerçek yolculuğun daimi öğrencisi yapmış. Demokrasi hep şahrut nehrinin karşı tarafındaki dünyevi cennet olarak resmedildi. Ama akan bunca kanı, kini, hastalığı ve paylaşamamazlığı var eden nedenler, yapanlar pek sorgulanmadı. Sorgulanmakta istenmiyor.

İnsan kendi kendine soruyor; “peki bu fedaileri yetiştiren hangi demokrasi, bunu var eden koşullar ortadan kalktı mı? Kültür iklimi değişti mi?” Bu eleştiri sunulana öylece tabii olmamak, görmek, yüzleşmek ve henüz ayılmayanlara “şu barışı, demokrasiyi, eşitliği avucumun içine koyunda göreyim” demek için…

 

Kemal Çolak

[email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR