Köşe Yazıları

“Altın”ı, üstüne getirmeyelim yaşamın!

0

Ordu’nun Fatsa ilçesinde bugünlerde köylüler hop oturup hop kalkıyor, günlük hayatlarında en geniş yer bulan konu siyanür. Çünkü toprağın üstünde sürüp giden  güzel sağlıklı yaşama, insanların meyvelerini şükranla kabul ettiği topraklara Altıntepe şirketi altın operasyonları için gözünü dikti.

Altın  operasyonlarında kullanılan siyanür maddesi uzmanların  değerlendirmelerine göre; havaya karışınca hidrojensiyanüre dönüşür; toprağa ve suya kolayca karışarak topraktaki ağır metalleri aktif hale geçirir . Bu sebeple meyve, sebze ve içme suyundan dolayı insan bünyesine kısa sürede tesir eder. Ölüme varana dek, birçok hastalığa da yol açar ancak, ölen kişiye hemen otopsi yapılmazsa, vücuttan anında kaybolur ve ölümün siyanürden olduğu saptanamaz. Toprakları kirlenince yağmurlarla bumerang gibi zehrin kendisine döneceğini bilen, tehlikenin farkında olan köylüler  temiz havasını, suyunu, toprağını ve bunlarla birlikte sağlığını kaybedeceğini de biliyor.

Öte yandan altın operasyonları için altyapı çalışmalarının yürütüldüğü Yukarıtepe ile Bahçeler Köylerinde insanlar  damperli kamyonların, iş makinelerinin evlerinin yakınındaki yolu kullanması sebebiyle evlerinin duvarlarında çatlaklar olduğundan da şikayetçi. Zaten bir heyelan bölgesi olan Yukarıtepe köyünde göçük olacak diye de endişe büyük . Halk arasında Erzincan’dan ve Giresun’dan elenmek üzere toprak getirildiğine hatta Gümüşhane ile Amasya’dan da çıkartılacak cevherin Fatsa’daki tesiste işleneceğine dair haberler dolaşıyor. Kendisini zorlayan şartlara direnmek için, sesini duyurmak için Fatsa, 6 Ekim’de  şahane  bir eyleme ev sahipliği yaptı. Komşu illerden, İstanbul ve Ankara’dan Fatsa’ya kafilelerle destek geldi ve 2.000 kişi tek yürek oldu bağırdı “Yaşamak istiyoruz!” diye. Atılan sloganlar arasında, Altıncı Filo hatırlatılarak “Altıncı şirket Fatsayı terket!” de vardı .

Fatsa'da siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı miting

Fatsa’da siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı miting

 

Fatsa’daki eylem ne  ilk ne de son diyebileceğimiz birşey. Hatta tam 6 Ekim ’de Bergama Yerlitahtacı köylüleri de Koza  Madencilik şirketinin köylerinde açmayı planladığı altın tesisine karşı ayaktaydı. Aynı şekilde geçen hafta Artvin- Murgul’da, Eti Bakır işletmelerinin siyanürle altın operasyonlarının yapılmasına karşı mücadele verdi.

Ülkemizdeki altın gümüş maden çalışmaları aşağıdaki tabloda verilmiştir (Kaynak: www.mta.gov.tr)

altin_gumus

   

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaşanan kazalar veya  denetimlerin yetersizliğinin sonuçları ise;

TÜPRAG Metal Madencilik AŞ 2006‘dan beri Uşak-Eşme-Kışladağ madeninde çalışıyor. Madenin faaliyete geçmesinden kısa bir süre sonra, yörede 1.500 kişi zehirlendi. Bu olaya ilişkin köylülerin ve mühendis odalarının madenci şirkete karşı açtığı dava yıllardır sürüyor.

Eti Gümüş A.Ş 2004 ’ten beri Kütahya-Tavşanlı’da gümüş çıkarmak için faaliyet gösteriyor  fakat,  2011’de Eskişehir’de Siyanür havuzunun çökerek Porsuk Çayı’na karışması tehlikesini yaşattı ve havuzlarda tutulan siyanürün bir kısmı toprağa karıştı.

Tüm bunlar olurken altın ve gümüş madenciliği adına siyanür kullanımına sağlıklı yaşam hakkımızı korumak için “Hayır!” demekten daha doğal bir şey yok. Öte yandan salt bir karşı çıkış yeter mi? Moğollar’ın hemen her eylemde çalan  şarkısında dediği gibi “Bişey yapmalı! Hey! Bişey yapmalı

Siyanürle altın operasyonlarının çevreye ve insan sağlığına zarar verdiğini, bizim sınırlarımızda değilse de illa ki başka ülkelerin köylerinde, topraklarında siyanür tehlikesi yarattığını yeterince biliyorsak biraz da örf, adetlerimizi gözden geçirmeyi  düşünsek… Altın, yaşamdan daha değerli daha üstün  olabilir mi? Muhatabı kendimiz olabilir miyiz bu sualin? Ekonominin arz talep dengesini hatırlasak ve sorsak Keynezyen bir deyişle, “Her talep kendi arzını yaratmaz mı?”

Türkiye’de yılda 1,3 milyon doğum, 700 bin söz ve nişan ve 350 bin sünnet düğünü yapılıyor, ayrıca kadınlarımızın kendi aralarında düzenledikleri altın günleri sosyal geleneklerimizde önemli bir yer tutuyor . Türkiye’de altın takısız bir  düğün, dernek hayal edebiliyor musunuz?  Türkiye’nin gelenek, görenek, örf ve adetlerinde en değerli hediye altındır.

İstanbul Altın Borsası ’nın son 16 yıllık istatistiklerine göre Türkiye son 16 yılda 2.492 ton altın ithal etmiştir. Bir başka deyişle Türkiye son 16 yılın resmi istatistiklerine göre yılda ortalama  156 ton altın ithal eden bir ülke konumundadır. Bir ton altının değeri bu günkü fiyatlarla yaklaşık 55 milyon dolardır. 156 ton altın bugünkü fiyatı yaklaşık 8 milyar dolardır. (http://www.iab.gov.tr/Veriler/data/veri021.pdf)

 

Pınar Demircan

[email protected]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.