Köşe Yazıları

Akademi her yerde – Göknur Yumuşak

0

Türkiye’de son bir yıl içerisinde binlerce akademisyen işten atıldı. Çoğu barış imzacısı ve KESK üyesi olan akademisyenler bir gecede KHK kararıyla işsiz ve parasız kaldılar.

Kadınlar ekonomik özgürlüklerini kaybettiler.

Bu akademisyenlerin yurtdışına çıkmaları yasaklandı. Okullar boşaldı; öğrenciler öğretmensiz kaldılar.

Onlarcası intihar etti ve öldü. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça  131 gündür halen ölüm orucundalar. Ekmek parası için  ölüme yattılar.

Oysa  bir akademisyen kolay yetişmiyor. Yıllarca gece gündüz çalışarak akademik kariyerlerine kavuşabiliyorlar ancak. Lisans mezunu bir kişi Profesör oluncaya kadar en az 15 yıl sürekli evde ve işte çalışıyor.

Özellikle kadınlar bu süreçte daha da çok zorlanıyorlar. Evle ve  annelikle ilgili  sorumlulukları arasına akademik kariyer için çalışmalarını  sıkıştırıyorlar.

Ege üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı Başkanıyken KHK kararıyla barış imzacısı olduğu için işten atılan Prof.Dr.  Nilgün Toker bir makale için aralıksız kırk sekiz saat çalıştığım oldu diyor.

İzmir’de de bir çok akademisyen işten atıldıar. İlk barış imzacılarından on bir kişi Ege Üniversitesinden, en son da aralarında Prof.Dr.Cem Terzi’nin de bulunduğu 11 akademisyen de Dokuz Eylül üniversitesinden rektör kararıyla işten atıldılar.

Ege üniversitesinden atılan akademisyenler “Akademi her yerde” diyerek bir dizi çalışmalar yaptılar.

Dayanışma Akademisi olarak sekiz buluşma gerçekleştirdiler. Büyük salonlar da yapılan bu çalışmalarda her buluşmada iki akademisyen kendi alanlarıyla ilgili dersler verdiler. Bu buluşmalara ilgi çok yoğundu.

Yine işsiz kalan bu akademisyenler başka bir çalışma olan “Göç okulu” projesini hayata geçirdiler.

“Göç”  son yıllarda Türkiye’de en önemli konulardan birisi . Çünkü  ülke içinde yaşanan savaştan dolayı binlerce insan yaşadıkları kentlerden başka kentlere göç etmek zorunda kaldılar. Yine yurtdışından çok fazla göç aldık. Binlerce sığınmacı Türkiye’ye geldi. Bu yoğun haraketlilik bir çok sosyolojik sorunu da beraberinde getirdi. Dolayısıyla” Göç Okulu projesi” çok önemli bir çalışmadır. Göçle ilgili toplumsal çalışmalar yaygınlaşmalıdır.

Bu okulla ilgili Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim görevlisiyken işten atılan Yar. Doç. Lülüfer Körükmez Kaya ile bir söyleşi yaptım.

Ege Üniversitesinden atılan on bir kişiden dokuzu KHK kararıyla ikisi de rektör tarafından işten atılmış. Akademisyenlerin çoğu sosyal bilimlerden.

Halk sağlığı:           Aslı Davas, Feride Aksu, Zeynep Varol.

Felsefe:                  Nilgün Toker Kılınç,  Zerrin Kurtoğlu Şahin,  Serdar Tekin.

İletişim:                  Hanifi Kurt.

Uluslarası ilişkiler: Cansu Akbaş Demirel.

Psikoloji:                Melek Göregenli .

Sosyoloji:               Nilüfer Körükmen Kaya.

Bu akademisyenler üniversite dışında nasıl çalışabiliriz diye düşünmüşler. Hepsi de göç konusunda çalışıyorlarmış “Hak ihlalleri”  alanında çalışmalar yapmışlar. Sonunda böyle bir proje çıkmış ortaya.

”Göç” insan  hakları temelinde tartışılacak bir modül oluşturuyor diyor Nilüfer hoca.

Başka kentlerdeki üniversitelerden atılan ve İzmir’de yaşayan akademisyenleri de  göç okulunda ders vermeye dahil etmişler.

Her hoca okulda bir ders vermiş. On dört akademisyen görev almış. Okul Pazartesi ve Perşembe günleri hizmet vermiş.

Okul iki ay sürmüş.

Göç ve insan hakları bağlamında; göçün farklı boyutlarının tartışıldığı dersler hazırlamışlar.

Bu dersler şunlar:

Haklara sahip olma hakkı,

 Göç temel kavramlar ve hukuki çerçeve,

Göç ve vatandaşlık,

Göç ve dayanışma politikaları,

Göç entegrasyon ve ayrımcılık,

Göç sağlık hakkı ve hizmetlere erişim,

Göç ve medya,

Göç ve çevre,

Göç ve işçi sağlığı,

Göç ve kadın emeği,

Göç tomlumsal cinsiyet ve  sağlık,

Göç ve yoksulluk,

Göç ve sinema.

Bu okul Ata Soyer  Sağlık ve Politika Araştırmaları Derneğinin bürosunda faaliyet göstermiş.

Okulun öğrencileri lisans yada lisans üstü eğitim görmüş yada halen eğitim gören farklı  disiplinlerden oluşmuş.

Okula talep çokmuş.80 kişi başvurmuş.20 kişi almışlar. Eylülde yine bir sınıf açılabilir diyor Lülüüfer hoca.

Bu tür açık eğitimlere devam edebileceklerini; çünkü bu konseptteki programlara ihtiyaç olduğunu     avukatlar ve başka aktivistlerin de çalışabileceklerini söylüyor Lülüfer hoca.

Başka kentlere de bu çalışmayı taşımak isteyenler olmuş. Sivil toplum kuruluşları bir çok kentten talep etmişler. Bu anlamda bir örnek oluşturmuş İzmir’deki bu çalışma.

Akademisyenler ortaklaştıkları benzer çalışma alanlarını bir araya getirip çalışmaya başlamışlar.

Bu çalışmayla görmüşler ki göç konusunda bilgi açlığı var. Çoğu kimse bir şey bilmiyormuş.

Nilüfer hoca, göç ve emek, göç ve sağlık, göç ve vatandaşlık, göç ve ayrımcılık hepsi bir arada interdisiplinli bir çalışmadır pratikte bunu başardık diyor. Bu bilgiyi üniversite dışına çıkarmak başka bir biçimde üretmek; hedefini mütevazı adımlarla becermeye çalıştıklarını söylüyor.

“Bizler önümüzdeki süreçte bilgiyi üretmek, bilgiyi tüketmek ayrımında birlikte üretmeye umutları küçük adımlar atarak motivasyonu başardık” diyor.

Okulda her gün iki üç akademisyen bulunuyormuş.

Birisi günün nöbetçisi diğeri ders veriyor bir başkası da  destek amaçlı geliyormuş.

İki derse konuk öğrenci olarak katıldım. Çok verimli  ve keyifli geçiyor dersler.

Öğrencilerin bir kısmı göç konusunda sivil toplum kuruluşlarında  çalışıyorlarmış.

Dersler 13 Nisan 2017 de başlamış, 4 Haziran 2017 de  sona ermiş.

Okulun sonunda öğrenciler birer ödev hazırlamışlar. Ödevini teslim eden  öğrencilere sertifikalar verilmiş.

Bilim insanlarının  görevlerine son verilerek bilim yok edilemez. Akademi her yerdedir. Bilimsel bilgiler her yerde insanlara ulaşabilir.

Başka bir akademi mümkündür.

Başta Nuriye Gülmen ve Semih Özakça olmak üzere KHK ile işten atılan bütün barış imzacısı ve KESK üyesi  akademisyenlerin görevlerine dönerek bilimsel çalışmalarına devam ederek bilgilerini paylaşabilecekleri güzel günler umuduyla…

 

Göknur Yumuşak

 

You may also like

Comments

Comments are closed.