Yörük Geronimo – Güven Eken

Beyaz Adam Sarıkeçili yörüklerden ne istiyor?

 

Toroslar’da her yıl birkaç yüz çadır kurulur. Bunlar kışı Mersin Aydıncık’ta, yazı Konya Seydişehir yaylalarında geçiren Sankeçili yörüklerinin kıl çadırlarıdır. Bu zamanda göçmek de neymiş, neden durmak varken yürünürmüş diyenler… Mesele sandığınızdan karışık.

 

Sankeçili yörükleri, keçileri ve kıl çadırları dışında hiçbir malı olmayan insanlar. Mülkiyet duygusu, binlerce yıldır bu insanların hamuruna girememiş. Sankeçililer, mülkiyet yerine hürriyeti seçmiş. Onların inanışına göre dünya tüm canlıların ortak evi. Göç ise tüm engellere rağmen izlenmesi gereken en doğru yol.

 

Sankeçili masal dedesi Cemal Candan doğanın düzenini şöyle tasvir ediyor: “Bu dünyada tüm canlılar ötekinin rızkıdır. Keçiler otlar için dua etmezse, şu dağlarda tek bir ot bitmez. Otlar, yağmur için dua etmezse, gökten bir damla su düşmez.”

 

* * *

 

Keçi, Sarı keçililerin maddi ve manevi varlığının ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle ne kadar kalabalık olursa olsun her sürüdeki keçilerin tek tek isimi var. Keçinin bir yanı yaralanırsa, tüm aile yaralanmış gibi herkes yardımına koşuyor. Yeni bir oğlak doğduğunda, genişleyen aile için tüm oba seviniyor.

 

Gelin görün ki yörüğün hayatında bir de ‘beyaz adam’ var. Yakın zamana kadar ‘orman kanunu’ gerekçe gösterilerek Sankeçililere keçi otlattıkları için ceza kesiliyordu. Keçisiz bir Sankeçili! Ne kadar dahice bir fikir. Tıpkı suyu akmayan akarsu, kumsalsız kıyı projeleri gibi, bugünün Türkiye’sine yakışan bir vizyon.

 

Ne var ki, Sankeçili’nin derdi bununla bitmiyor. Beyaz adam, Sankeçili’nin göçtüğü yolun üzerine baraj ve HES’ler kuruyor. Dinlendiği ormanı parsel parsel kesiyor, maden ocaktan açıyor. Merasındaki suyu şirketlere satıyor. Adeta Sankeçili’nin canını istiyor.

 

Sankeçili masal dedesi Cemal Candan’ı dinlerken aklıma Kızılderili lideri Geronimo’nun duvarları süsleyen “Birgün paranın yenmeyeceğini anlayacaksınız” sözü geliyor. Bu söz, duvar süsünden başka bir işe yaramıyor olmalı ki, Anadolu’daki Geronimo’lar bugün acımasızca yok ediliyor.

 

* * *

 

Benim kuşağım Amerika ve Avrupa’nın ne kadar gelişmiş, adil ve güçlü ülkeler olduğu efsaneleriyle büyüdü. Büyüdükçe anladık ki, en sıkı savaş taciri yine bu ülkelermiş. Dünya insanlarına en çok haksızlık yapan, doğayı yok eden, çocukları açlıktan öldüren de yine beyaz adammış. Şimdi benzer sıfatlar Türkiye için söyleniyor.

 

Hızlı kalkınan, lider ve dünyaya adalet dağıtan modern Türkiye. Üreperek görüyorum ki, para uğruna yörüğünü, kültürünü, doğasını ve tüm köklerini yakıp yıkan da yine aynı Türkiye. Diğer ülkeleri sömürme planlan yapan da o Türkiye. Olsun varsın! Nasıl olsa Toroslar’daki son Geronimo da öldüğünde, paranın yenmeyeceğini hatırlatacak hiç kimse kalmayacak. İşte o zaman Türkiye’nin ruhunu yabancı bir his saracak.

Paranın buruk lezzeti…

 

Radikal

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR