Doğa MücadelesiManşetYerel

Zilan çamur akıyor: HES ve altın madeninden sonra şimdi de mermer ocağı açılıyor

0

Video-Haber: İdris YILMAZ

*

Van Gölü’nün kuzeyi ile Ağrı arasındaki dağlık bir bölge olan Zilan’ın zengin doğal güzelliği talan ediliyor. Daha önce HES (Hidro Elektrik Santrali) ve altın maden ocağı çalışmalarıyla gündeme gelen bölgede şimdi de mermer ocağı kazıları başladı. Hasanabdal Köyü’nün hemen üstünde inşa edilen mermer şantiyesi köydeki yaşamı tehdit ederken, şantiyenin dibinde akan dereler de şimdiden çamura bulanmış durumda.

Mermer Ocağı’nın yapıldığı alanın hemen dibinde akarsular ve yaşam alanları olmasına rağmen ‘ÇED Gerekli Değildir’ raporu verilmesi, çevre sakinleri ve aktivistlerin tepkisine yol açtı. TMMOB uygulama alanının mevzuata aykırı olduğunu ve suç işlendiğine dikkat çekerken, yöre halkı da talana sessiz kalmayacaklarını söyledi.

‘Sular çamur akıyor’

Doğası yıllardır ocaklar ve HES’lerle harap edilen Zilan’da açılmak istenen yeni mermer ocağı Hasan Abdal Köyü sakinleri ve yaban hayatının yaşamını riske sokarken, kazının yapıldığı alanın hemen dibinde bulunan akarsuları da şimdiden çamura buladı. Yaşananlara tepki gösteren köy sakinleri, ocaktan yuvarlanacak olası bir kaya ve taş parçasının köy içine kadar yuvarlanacağını bu sebepte hayati risklerin oluşması konusunda kaygılandıklarını söyledi.

Zilan Çevre Platformu üyesi  Mirbahattin Demir, inşaat çalışmalarının katliam anlamına geldiğini kaydetti:

 

“Şirketler, Zilan’da hiçbir çevre etki değerlendirmesi ve inceleme yapılmadan, Dingo’nun ahırıymış gibi inşaata başlıyor. Bunu yaparken de çıkan bütün harfiyatlarını Zilan Çayı’na dökerek endemik canlılara karşı bir katliam girişiminde bulunuyorlar. Uluslararası hukuk ve aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’nce çevreye ve doğaya tanınan hakların hiçe sayılarak yapılan bu uygulamalar yaşama ve doğaya düşmanca bir tavırdır. Bunu kabul edemeyiz.”

‘Kar hırsı yaşamı yok ediyor’

Zortul Çevre Grubu üyesi olan Zeynep Demir ise, yaşananlara şu ifadelerle tepki gösterdi:

“Burada görmüş olduğunuz ağaçlarla birlikte büyüdük biz. Dağlar, taşlar kuşlarla arkadaş olduk. Bu gün bu yaşamı biraz daha fazla para kar etmek adına yok etmek istiyorlar. Onlara sormak isterdim aslında, ‘siz bir ağacın ne kadar sürede olgunlaştığını biliyor musunuz? Ya da buradaki ağaçların kaç yaşında olduğu konusunda bilginiz var mı?. Yok ettiğiniz bu güzel coğrafyayı servetinizi harcasanız da aynısını yapmanın mümkün olmadığını siz de biliyorsunuz. Yaşanan her doğal afette timsah gözyaşları döküyorsunuz oysa bu felaketlerin sebebinin sizin birkaç kuruş daha fazla kazanma hırsı oluğunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Zilan yaşamdır, Zilan aşktır ve siz buradaki yaşamı ve aşkı kepçelerinizle yok etmeye çalışıyorsunuz. Üstelik yasaları tanımayarak hukukla dalga geçerek bunu yapıyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz. ”

‘Doğa tahribi pazar haline geldi’

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı Mihail Atik ise AKP’nin ülkede iktidar olması sonrası doğaya yönelik tahribatların pervasızca arttığına dikkat çekti. Atik, şöyle konuştu:

“Doğa tahribatlarına karşı çıkanlar ya da ‘bu yanlıştır’ diyenler ‘vatana ihanet’ gibi suçlarla yargılanır oldular. Maalesef ülkemizde doğanın tahrip edilmesi bir pazar alanına dönüştü. Van Gölü’nün kenarında mevzuata aykırı olmasına rağmen yapılanmalara izin verilmesi, Gevaş’ta itirazlara rağmen uygulanan mermer ocakları, doğanın kalbinde yeni ocakların açılmaya çalışılması gibi durumları bırakalım bir kenara,  yerleşim alanları bölgesinde, sit alanı olarak belirlenen tarihi alanlar içine kadar girdiler. Yaşanan bu durum sanırım mevcut iktidarın ‘yangından mal kaçırma’ politikasının bir sonucudur. Suç büyüktür.”

‘Yasal mevzuatlar ilişkilerle aşılıyor’

Hukuksuz uygulamalara karşı çıkanların ağır yaptırımlara maruz kaldığını dile getiren Atik, yerel kurumların kimi zaman mevzuatı uygulamak istemelerine karşın bakanlıktan verilen izinlere karşı bir şey yapamadıklarına dikkat çekti:

“Çevre Bakanlığı’yla ilişkisi olan herkes rahatlıkla mevzuatı devre dışı bıraktır biliyor. Kolluk kuvvetleri de hükümetin emrinde halkın karşısında duruyor. Doğa Koruma, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Karayolları gibi kurumların hepsi bu tür uygulamaların yasaya ve mevzuata ayrıkı olduğunu bilmesine rağmen, maden şirketi sahiplerinin ilişkileri nedeniyle seslerini çıkartmıyorlar. Ancak suç işliyorlar. Bizler bunun sonuna kadar takipçisi olacağız”

‘Sesimizi duyun ve duyurun’

Aile kökünün Zilan’da oluştuğunu dile getiren Eda Demir ise kuşaklardır yaşadıkları evlerinin ellerinden alınmaya çalıştığını söyledi: “Bazen yaşananları izlemek zorunda kalıyorum. O paletli araçlar çiçeklerin, böceklerin üzerinden geçtiğinde kendimi o aracın altındaymış gibi hissediyorum. Bu duyguyu o aracı bölgeye gönderen anlayamaz, o aracı süren de bilmez. Bunu ancak orada yaşayan bir insan anlar.

Benim çocukluğum burada geçti. Az önce kepçelerin yıktığı kayanın dibinde defalarca oturup içimi o kayaya dökmüşlüğüm olmuştur. Dokunmasınlar kıymasınlar Zilanıma, Zilan’ı birazcık olsa tanısalar, dere kenarlarındaki su samurlarıyla arkadaşlık yapmış olasalardı, ilk baharda burada açan rengarenk çiçeklerin kokusunu içlerine çekebilselerdi eminim ki dokunmazlardı. Sizlere ve bizi duyan çevrecilere çağrımdır; lütfen Zilan’ı bu makinelerden kurtarmak için sesimizi duyun ve duyurun”

ÇED gerekli değilmiş

Konu ile ilgili görüştüğümüz ve bölgede kazı yapan Minhan Madencilik  İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi yetkilisi,  “ÇED gerekli değildir” raporu aldıklarını ve  mevzuata uygun çalıştıklarını söyledi. Ancak yönetmenliğe göre, taş ve benzeri maden ocakları çevresinde yerleşim olanları olması durumunda kazılar başlatılmadan istinaf duvarı yapılması zorunluluğu şart olarak konuluyor. Aksi durumda cezai müeyyideler ocakların kapatılmasına kadar gidebiliyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.