Dış Köşe

Yasalar, Yasaklar, Yapılar, Yangınlar ve Yalanlar – Ömer Madra

0
Ömer Madra
Ömer Madra

Önce yasaları ve yönetmelikleri sayalım şöyle bir: HSYK Yasası, Yeni Yargı Paketi Yasası, MİT
Yasası, YÖK Yasası, Yurt Yasası (Yurtkur Yönetmeliği), Havuz-Medya yönetmeliği…
Sonra “torba yasalar”ı: Zeytinliklerin imara ve kömür madenlerine açılması, Belediyelere
kendi arsalarını özel kişi ve kurumlara devretme yetkisi verilmesi, belediyelere öğrenci yurdu
açma ve işletme yetkisi verilmesi, üniversitelerin borçlarına karşılık şehrin en kıymetli yerindeki
arazilerini özel kişi ve kurumlara satabilmesi, görevden alınan kamu görevlilerinin artık –
mahkeme kararı da olsa– eski görevlerine dönmelerinin önünün kesilmesi, Barolar birliği’nin ve
Odalar Birliği’nin yönetmeliklerine hükümet müdahalesinin yolunun açılması, özelleştirmelerde
iktidar yakınlarına ayrıcalık tanınması, taşeron sisteminin genişletilmesi, mahkemelere “süper
yetkili” hakimler getirilmesi…

Ardından, yasaklar ve yargılamalar gelsin: Twitter yasağı, Youtube yasağı, 17 Aralık
yolsuzluk yayın yasağı, 25 Aralık yolsuzluk yayın yasağı, MİT Tırlarıyla ilgili yayın yasağı,
Reyhanlı saldırısıyla ilgili yayın yasağı, Suriye ile ilgili toplantıya yayın yasağı, Başbakanlık
“böceği” ile ilgili yayın yasağı, Musul Başkonsolosluğu’na baskın haberlerine yayın yasağı, RTÜK
Yasasında değişiklikle Başbakan’a geçici yayın yasağı koyma yetkisi, İkinci Pozantı cezaevi
cinsel istismar davasına yayın yasağı, Siirt cinsel istismar davasına yayın yasağı, milli güvenlik
ve genel sağlık gerekçeleriyle Şişecam grevine getirilen yasaklar, binlerce kişinin yargılandığı
Gezi davaları…
Derken, yapılar: Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, İkinci Boğaziçi (Kanal İstanbul) projeleri,
kömür yakıtlı termik santraller, nükleer santraller, hidroelektrik santralleri, AVM’ler, rezidanslar,
köşkler, yalılar ve başka yapılar yapılması için yapılan girişimler ve planlar…

Sonra, yağmalar, yangınlar ve yağmayan yağmurlar: Özel şirketlere satılan milli parklar ve
korular, o park ve korularda çıkan yangınlar, yangınlarda heba olan tarihî köşkler, milli
parklarda çıkan orman yangınları, artan kuraklıklar, iklim değişikliğinin habercisi olan
hortumlar, kuraklığı külliyen reddeden üst düzey yetkililerle bakanlar, kuraklığın sona erdiğini
halka müjdeleyen vatandaşlar ve onun sözlerini haber yapan gazeteler, ortalama debisi 2 sene
içinde 80,4 m3/sn’den 9,37 m3/sn’ye düşen görkemli Kızılırmak Nehri… Kuruyan bilumum
öteki nehirler, göller, dereler ve sulak alanlar…

Ve nihayet, yalanlar: Her Allahın günü bıkmadan usanmadan atılan büyüme, kalkınma
nutukları, ardı arkası kesilmeyen büyük Türkiye söylevleri, hamaset destanları ve sıkılan diğer
palavralar…

Grand Final: İşte sizin için seçtiğimiz ayın şiiri – Huzurlarınızda alkışlarınızla!*

OZYMANDIAS

Bir gün bir gezgine rasgeldim,
Kadim diyarlardan geliyor ve şöyle diyordu:
“Devasa iki taş bacak, gövdesiz,
Öylece dikilir durur çölün ortasında,
Kuma yarı batmış paramparça bir surat da yanı başında.
Soğuk bir istihzayla bükülen dudağında ve çatık kaşında
Görürsün ki, yontucusu iyi okuyup cansız taşa işlemiş
Hâlâ ayakta kalmış o ihtiras ve tutkuları;
Ve de eliyle alaya alıp, kalbiyle beslemiş.
Anıtın kaidesinde ise şu sözler yazılı:
‘Ozymandias’tır benim adım, şahlar şâhıyım,
Eserime bir bak ey Yüce kişi ve tüm ümidini kes!’
Hepsi bu. Tek şey kalmamış koca kuru harabenin civarında
Uçsuz bucaksız uzanıp giden o ıssız kumullardan başka.”

Percy Bysshe Shelley
(İlk yayımlanış tarihi: 1818; Çeviren: Ömer Madra)

* Percy Bysshe Shelley, şiirini, Mısır Firavunu II. Ramses’in (nam-ı diğer Ozymandias) heykelinin arta kalan kaidesinin
üzerindeki yazıdan esinlenerek yazmıştır.

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.