Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Suç!

0

Her büyük servetin arkasında bir büyük “suç” vardır.[1]

Her banka da (aslında) bu suçun kiralık kasasıdır.[2]

Her banka kasası tüm tapınaklardan daha iyi tahkim edilmiş ve daha iyi koruma altına alınmıştır.[3]

Bankanın çok olması hem “nicelleştirilmiş benlik”in hem de suçun çok olduğunu gösterir.

Kasanın çok olması da “en etkili suç aleti”nin benimsenmesine, kitleselleşmesine ve normalleşmesine işaret eder.

Bankanın ve kasanın çok olduğu her toplumsallıkta çocuk parkı, konukseverlik, leke bırakmayan dokunuş ve şiir azdır.[4]

*

[1] “Suç” vurgusu abartılı gelmesin. Kai Lindemann, Frankfurt Okulu’nu arkasına alarak “çete” adlandırmasının ister mecaz ister kavram olarak mevcut durumu çok daha iyi açıkladığına dikkat çekiyor. Hatta “pay” dağıttığı için “suç ortaklığı”na da dönüşen “ganimet cemaati”nin “çete”lerle varlığını sürdürebildiğini belirtiyor: “Çeteler, kapitalizmin devlet toplumlarında siyasi yozlaşmanın içkinliğinin ifadesidirler ve daima bu iktidarın birinci toplumsal doğasını dışa vururlar. “Çetelerin” Siyaseti: Egemen Sınıfların Pratiği”, s. 39, 41, 160, 175.
[2] Maurizio Lazzarato, hemen her caddede varlığıyla karşılaştığımız, varlığımızla inşa ettiğimiz bankaların gelecekteki iktidar ilişkilerini bile biçimlendirmek amacıyla örgütlendiğini belirtir: “Bankalardaki para, fiili bir zenginliği değil gelecekteki bir zenginliği [de], yani gelecek iktidar ilişkileri ve üretim[in]e dair seçim ve karar imkânını [da] temsil eder (…) Sermaye olarak para geleceği herkesten önce ele geçirir/satın alır. “Borçlandırılmış İnsanın İmali: Neoliberal Durum Üzerine Deneme”, s. 48, 57, 64.
[3] David McNally ilk bankaların tapınaklar olduğunu belirtir. “Kan ve Para: Savaş, Kölecilik, Finans ve Emperyalizm”, s. 100.
[4] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan Çok Kalpli Asi adlı deneme kitabından bir bölüm.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.