Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Sigara ve hayvan deneyleri

0

Son günlerde sosyal medyada bir görselle dolaşıma sokularak epey tartışılan bir konuya değineceğim: Sigara ve hayvan deneyleri. Özellikle 1900’lerden itibaren tütünle alakalı her şey hayvanlar üzerinde test edilmeye başlandı. Hatta, tütün ürünlerinin hayvanlar üzerinde testi yalnızca onlara zorla duman solutmakla da sınırlı değildi; hayvanlara tütün yedirildi, derilerine katran sürüldü ve daha pek çok şekilde hayvanlar zarar gördü..

Kullanım şekli hangisi olursa olsun -sigara, sarmalık tütün, puro, nargile, elektronik sigara, pipo içme ya da çiğneme- bu bitki ve yapraklarının insan sağlığına zararlı olduğu artık günümüzde kesin olarak bilinen bir gerçek olmakla birlikte toksik maddelere sürekli şekilde maruz kalmaya yol açan kötüye kullanım sorumluluğu ise tamamen insanla ilişkilidir. Buna rağmen, tütün ürünlerinin ve dumanındaki toksik bileşiklerin ve hatta bu ürünleri azaltmaya veya bırakmaya yönelik ürünlerin test ve değerlendirilmesinde hayvanlar kullanılır. Pazar öncesi testlerde pre-klinik (yani hayvanlar üzerinde in vivo/in vitro) toksikolojik çalışmalar yapıldıktan sonra klinik (yani insan üzerinde) çalışmalar yapılarak sağlık üzerine etkiler değerlendirilir. Sigarayla ilgili hayvanlar üzerinde yapılan testler solunum toksisitesi (ve belirli durumlarda da dermal toksisite) testleridir. Sadece tütün ürünleri değil; astım, KOAH gibi solunum hastalıklarında “hayvan modeli” oluşturmak için de sigara dumanı gibi tetikleyiciler kullanılır.

Mary Beith: ‘The Smoking Beagles’

Beagle ırkı köpekler üzerinde “güvenli” olduğu iddia edilen bir sigaranın test edildiği meşhur siyah-beyaz fotoğraf 1975 yılında yayınlandığında hayli ses getirmişti. Imperial Chemical Industries (ICI) köpek toksisite biriminde deneylerde kullanılan 48 Beagle köpeğin bazılarına günde 30 sigara içiriliyordu ve bu köpekler iki yıl boyunca farklı tütünler için yapılan deneylerde kullanıldı. Fotoğrafın sahibi Mary Beith, People dergisinde bir muhabirdi, 1974 yazında çalışmaya başladığı Chesire Laboratuvarı’nda sadece yedi gün geçirdi ve küçük makinesiyle gizlice çektiği fotoğraflarla Yılın Kampanya Gazetecisi ödülünü aldı. Sigara içen Beagle’lardan sonra, psikiyatri kurumlarında istismar edilen yaşlılar gibi pek çok konuda gizli soruşturmalar yapan Beith, akciğer kanseri nedeniyle 2012 yılında aramızdan ayrıldı.

Bu fotoğrafa çok benzeyen ve yakın zamanda viral olan Beagle fotoğrafına gelecek olursak; bu fotoğraf pestisitlerin köpekler üzerinde yapılan toksisite testlerine aittir (Japonya). Pestisit, böcek öldürücü olarak bilinen kimyasalların ve dezenfektan olarak bilinen bakteri ve virüslere karşı üretilen kimyasalların genel adıdır. İnsana dair maruz kalma seviyelerini ölçmek için, 12 ay gibi uzun bir süre boyunca hayvanlara her gün pestisit katkılı gıdalar verilerek -ve/veya kimyasal ajanlar solutularak- maruziyet sağlanır ve ardından da hayvanlar öldürülerek iç organları ve dokular incelenir. Kimyasallarla ilgili çoğu hayvan deneyi pratiği günümüzde yerini alternatif bilimsel yöntemlere bırakmış olsa da toksikoloji, hayvan kullanım oranları açısından halen hayvan deneylerinin ikinci büyük alanıdır; tek bir kimyasal bileşenin testi için en az farklı iki biyolojik türden, ortalama 10 bin omurgalı hayvan kullanımı gerektiği düşünülmektedir. Hayvan sayısının çok olması ise sayısal verilerin güvenilirliğini artırıcı bir unsur olarak görülür.

Sigara Üreticileri: Yasal zorunluluk olmadıkça hayvan testleri yapmıyoruz

Polonyalı politikacı Jarosław Wałęsa, Haziran 2013’te Avrupa Parlamentosu’na verdiği yazılı soru önergesinde şöyle diyordu:

“Kozmetik ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi ve bu tür ürünlerin AB’ye ithalatı büyük ölçüde düzenlenmiştir, ancak tütün ürünlerinin hayvanlar üzerinde, özellikle fareler, maymunlar veya köpekler üzerinde test edilmesiyle yakından bağlantılı konu, gri bir alan olarak kalmaktadır. ….. Nikotinin zararlı yan etkilerini doğrulama girişimleri günümüzde anlamsız bir çabadır, çünkü nikotin tüketiminin zararlı doğası hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmıştır. Bu araştırmaların hiçbir gerekçesi olmamasının bir başka nedeni de hayvanların toksinlere farklı tepki vermesi ve ayrıca laboratuvardaki hayvanların tütün dumanına insanlarla aynı şekilde maruz kalmamasıdır.”

Ve devamında da hayvanlar üzerinde test edilen tütün ürünlerinin ithalatını engellemeye yönelik plan olup olmadığı gibi sorular sorarak AB’nin tütün şirketleriyle işbirliğini de eleştirdi. Komisyonun verdiği cevapta, AB mevzuatının tütün ürünlerinin hayvanlar üzerinde test edilmesine yönelik bir yasağı içermediği ve hayvanlar üzerinde test edilen ithal ürünlerle ilgili herhangi bir acil plan olmadığı söyleniyordu. Tütün ürünlerinin hayvanlar üzerinde test edilmesi AB üye devletlerinin hepsinde olmasa da Belçika, Estonya, Almanya ve Slovakya’da yasak. Birleşik Krallık’ta da aynı yasak 1997 yılında başlamıştı. Tüm üye devletleri kapsayan bir yasak, bu alanda hayvan kullanımını epey azaltacaktır.

ABD’nin üçüncü büyük sigara üreticisi Lorillard, 2014 yılında hayvan deneyine son verildiğini, yasal zorunluluk olmadıkça hiçbir ürünün hayvanlar üzerinde test edilmeyeceğini veya ettirilmeyeceğini açıklamıştı. Philip Morris USA gibi pek çok şirketin çatı markası olan Altria, öncelikle literatür taraması yapılarak önceliğin hayvan içermeyen in-vitro yöntemler olduğunu söylerken, benzer şekilde Imperial Brands ve Philip Morris International da mevcut bir alternatif yöntemin olduğu durumlarda hayvan kullanımından kaçınıldığını ifade ediyor. Burada gözden kaçmaması gereken şey şu: “Yasal zorunluluk olmadıkça”.

Zaman zaman ilaç, aşı ve diğer biyolojik ürünleri üreten firmalar hayvan deneylerinden uzak durmak istediklerini açıklar, ancak bulundukları ülkenin ilgili Bakanlık ya da kurumları -ya da mevcut mevzuatları- klinik deneylere geçilmeden önce hayvanlar üzerinde deneyi şart koşar. Covid-19’la ilgili aşı çalışmalarının başlangıcında benzer durumlar yaşandığında bazı aşı üreticileri hayvan deneyi safhasının atlanabileceğini söylese de Ulusal Sağlık Enstitüsü aynı fikirde olmamış ve hayvan deneylerinin yapılması gerektiğini açıklamıştı.

Bunun küresel çapta bir “sistem sorunu” olduğunun anlaşılması çok önemlidir: Spotları bir firma ya da tek bir ürüne çevirmek, hayvan deneylerinin korkunç boyutunun anlaşılmasını geciktirmenin yanında hedef küçültüyor. Bunun yanında, deney karşıtı mücadele tarihinde bir kampanya stratejisi olarak çok sık karşılaştığımız belirli hayvanlara protestonun simgesi muamelesi yapılmasını da anlayabiliyorum; ne yazık ki çoğu kişi için etik sınırlarımızı sadece keyfiyet, konforlu alanlarımız, zevkler ve alışkanlıklarımız değil, estetik de belirliyor. Burada demek istediğim Beagle görselleriyle sunulan zalimlik argümanlarının Beagle’lardan çok daha fazla sayıda kullanılan sıçanlarla ya da insana daha uzak görülen başka türlerle sunulması gerekliliğinden ziyade, insan sağlığı için zararlı olduğunu zaten bildiğimiz sigaranın sembol olarak kullanılması: “Hayvan deneyleri insana dair zararlı/kötü alışkanlıkların bir sonucudur” yargısı aynı zamanda hayvan deneylerine meşruiyet kazandıran stratejik hamleleri biraz pekiştirdi. Bu arada, Beagle görselini servis eden hesabın paylaşım başına doğaya katkı sağlamak üzere fon aldığı bilgisi de umarım doğrudur.

Zararlı ya da zararsız, hayvan deneyleri, hayvanların yararına olmayan her şey için yapılır. Bilimsel yayınların listelendiği sitelerde arama satırına Beagle yazdığınızda karşınıza çıkacak hayvan deneyi içeren binlerce çalışmada sizi şaşırtacak araştırma konuları göreceksiniz; hayvanlar sadece zararlı bağımlılık yapıcı maddeler için değil, mısır unu, buğday, elma, portakal suyu (hatta su), soğan gibi masum şeyler için bile deneylerde kullanılıyorlar (soğan; kedi, köpek, at, koyun, fare gibi hayvanlar için toksiktir). Öylesine ki, hayvanların deneylerde kullanıldığı her şeyi hayatımızdan çıkarmaya karar versek sadece nefes alabiliriz – Aslında bundan da pek emin değilim çünkü hava kirliliği çalışmaları da yapılıyor…

Tükettiğimiz gıdaların, günlük yaşamda kullandığımız teknolojik ürünlerin, almak zorunda olduğumuz ilaçların ve olmak zorunda kaldığımız operasyonların… kısacası yaşamımızdaki her şeyin hayvanlara zarar verilmeden üretilmesi veya sunulmasını talep etmek en doğal hakkımız. Bir kalp ya da astım hastasına “o zaman o ilaçları kullanma” demek sorunu çözmüyor. Sonuç olarak, (tütün ürünlerinin de dahil olduğu) toksikoloji çalışmalarında hayvan kullanımından tamamen vazgeçilmesi ve bunun için de tüm ülkelerin yasal düzlemde kısıtlayıcı ve yasaklayıcı değişikliklere gitmesi için ısrarlı talebimizi sürdürmeliyiz.

Kaynakça

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.