Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiManşet

Pınarbaşı’da patlayıcı tesisi için yeni ÇED süreci: 55 bin ton patlayıcı ne zamandan beri zararsız?

0

Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Aşağıbeyçayır ile Eğrisöğüt köyleri arasındaki bölgede, ekokırıma davetiye çıkaran ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci sonlandırılan patlayıcı tesisi için tekrar ÇED süreci başlatıldı.

Erciyes Patlayıcı Maddeler Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından “eğitim, ticari, sağlık, sanayi, organik tarım, organize hayvancılık, sosyal ve kültürel vb. sabit ve kalıcı tesis” yapımı amacıyla izin alınan arazide “Patlayıcı Madde (Kapsüle Duyarlı Emülsiyon, Anfo, Ağır Anfo, Kapsül Üretim ve Montaj) Üretim ve Depolama Tesisi” inşası için süreç yönetilmişti. Bölge halkı, ise tarım, hayvancılık, arıcılık, yaban hayatı, su kaynakları ve hava kalitesi tehlikeye attığı için geçim kaynakları için endişelenerek projeye karşı çıkmıştı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 3 Mart’ta şirketin başvurusunu geri çekmesi üzerine ÇED sürecinin sonlandırıldığını bildirmişti. Ancak şirket, projede kapasite küçültmeye giderek yeni bir ÇED başvurusunda bulundu. Bu kapsamda şirket, ilk ÇED başvurusunda 86 bin ton olan patlayıcı madde üretim kapasitesini ikinci başvuruda 55 bin tona indirdi.

‣ Pınarbaşı’nda ekokırım: Organik tarım ihalesi verilen araziye patlayıcı tesisi

’55 bin ton patlayıcı ne zamandan beri çevreye zarar vermiyor?’

Yeşil Gazete’ye değerlendirmelerde bulunan Kayseri Karaçay Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Av. Harun Özkan, Eğrisöğüt ve Aşağıbeyçayır köyleri arasına dinamit fabrikası yapılması yönündeki ilk ÇED başvurusunun ardından 31 Ocak’ta yapılan bilgilendirme toplantısının söz konusu bölgede yapılmasının kabul edilebilir olmadığının dile getirildiğini aktardı.

Özkan, köylülerin, bölge halkının ve STK’ların ciddi tepkisi sonucu nedeniyle şirketin başvurusunu geri çektiğini bildirdi. Yeni başlatılan sürecin bilgilendirme toplantısı yapılmaksızın ve ÇED sürecine tabi olmaksızın yürütüldüğü bilgisine ulaştıklarını aktaran Özkan, kapasite küçültülmesinin çevresel etkileri ortadan kaldırmayacağını vurgulayarak şunları söyledi:

“Şirketçe kapasite küçültüldüğü, dolayısıyla kanun dolanılarak ÇED dışı işlem yapılmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. İlki ÇED’e tabi olan bir projenin yenilenmesi halinde ÇED’e tabi tutulmaması anlaşılabilir bir durum değildir. İlkinde 86 bin ton olan üretim kapasitesi ikinci projede 55 bin tona indirilmiştir. 55 bin ton patlayıcı üretmek ne zamandan beri çevreye zarar vermeyecek düzeyde sayılmaktadır? Kapasitenin küçültülmesi 55 bin ton patlayıcının çevresel etkisini asla ve asla değiştirmeyecektir.”

‘Ekolojik etkiler göz ardı ediliyor’

ÇED sürecinin denetimi mümkün olan, halkın bilgilendirme toplantısı yapılan, tepkilerin ortaya konulabildiği süreçler olduğunu ifade eden Av. Harun Özkan, “Şuan yürütülen süreç ise el altından, kapalı devre sistemde gerçekleştirilen hiç birimizin bilgisi olmayan, müdahale imkanı olmayan işlemlerdir. Daha önce ÇED süreci başlatılmış, bilgilendirme toplantısı yapılmış, halk ve STK’lar tepkisini ortaya koymuş, bu hususlar resmi olarak tutanağa geçirilmiştir” diye konuştu.

Bunun sonucunda Kayseri Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, tesis yapılmak istenen yerin mera alanı olduğu, bölgenin orman ile çevrili olduğu, meralar arası geçişin ve hayvancılığın olumsuz etkileneceği, suların Zamantı Irmağına karışacağı ve su toplama havasının özelliğinin bozulacağı, köy içme su kaynağının bölgede olduğu, hayvanların sulama alanlarının bölgede olduğu, alanın maden ruhsat alanı içerisinde kaldığı ve ruhsat sahibinin yapılmak istenen tesise muvafakatinin olmadığı, taşıt yükü ve tehlikeli madde taşınacağından bölge halkınca tesisin istenmediği, endemik türde bilinen birçok flora ve fauna bulunduğu, bilimsel olarak çalışmanın yapılması gerektiği, arıcılık faaliyetlerinin olumsuz etkileneceği, yangın, patlama gibi büyük riskler taşıdığı, köyler ve canlı yaşamı için büyük riskler arz ettiği, bilimsel raporlar alınması gerektiği, imha çukurunun köy içme suyu kaynağında olduğu” yönünde tespitlerini bakanlığa ileterek ÇED sürecinde bu etkilerin göz önünde bulundurulması çağrısı yapmıştı.

Av. Özkan, buna rağmen bunca eksikliğin gözardı edilerek yeni bir süreç başlatılmasına tepki gösterdi. 

Halkın geçim kaynakları yok oluş riski altında

Sunulan proje tanıtım dosyasına göre tesisin köye uzaklığının 950 metre olduğunu bildiren Özkan, “Köyümüz orman köyüdür. 20 yıl kadar önce orman köyü yapılma aşamasında ağaçlandırılması için köylülerimiz meralarını ve tarlalarını devlete vermiştir. Bu nedenlerle köyümüzün merası olarak ihale yapılan yer dışında geniş bir alan kalmamıştır. Bu alan gerek bizim köyümüzce gerekse komşu köyümüz olan Aşağıbeyçayır köyünce de kullanılmaktadır. Meranın ortadan kalkması sonucunda hayvanların otlak alanı yok olacak, gelişmekte olan hayvancılık ortadan kalkacaktır” dedi.

Son yıllarda artan arıcılık faaliyetlerinin de proje nedeniyle ortadan kalkacağını belirten Özkan, organik bal, meyve, sebze üretimi yapılamayacağını kaydetti.

‣ Pınarbaşı’daki organik tarım arazisine yapılacak dinamit fabrikası projesi iptal edildi

’Irmak zehir saçacak, tüm köy halkı zehirlenecek’

Projenin köyün içme suyu kaynaklarına da zarar vereceğine değinen Harun Özkan, “Yapılması planlanan tesis köy içme suyu kaynağına 200 metre mesafede olup, tüm köy halkı zehirlenecektir. Planlanan tesis tarlalarımızın hemen yanında olup tarımı bitirecek, zehirli tahıl imalatına neden olacaktır” dedi.

Av. Özkan, köy merkezinin 1770 rakımlı olduğunu belirterek patlayıcı madde fabrikası kurulması halinde köyün temiz havasının ve doğasının bozulacağını dile getirdi. 

Dinamit fabrikasında birçok kimyasal kullanılacağına ve bunların havayı, toprağı ve su varlıklarını kirleteceğine vurgu yapan Özkan, kod olarak daha düşük seviyede olan Zamantı Irmağına atıkların karışacağını bildirdi ve “Sulama ve balık yetiştirmede kullanılan ırmak zehir saçacaktır” diye uyardı.

Projenin bölgenin biyolojik çeşitliliği üzerinde de ciddi etkiler yaratacağına dikkati çeken Av. Özkan, “Bitki örtüsü bozulacak, hayvan popülasyonu yok olacak, gürültü ve görüntü kirliliği, çevre kirliliği olacaktır” diye belirtti.

Köylü endişeli: Göç, can ve mal kaybı yaşanabilir

Harun Özkan, tesisin aynı zamanda toplumsal etkileri de beraberinde getireceğine işaret etti ve “Yapılmak istenen tesis sağlıklı, temiz ortam için köye gelen insanımızı zora sokacak, köyden kente göçü hızlandıracaktır” açıklamasında bulundu.

Bir başka endişe kaynağının da patlayıcıların can ve mal kaybı yaşanması riski olduğunu belirten Özkan, şunları söyledi:

“Geçmişte birçok şehrimizde meydana gelen ve ciddi can ve mal kaybına neden olan patlama olayları da endişemizi artırmaktadır. Devlete ait birçok patlayıcı tesisinde dahi alınan onca önleme rağmen çok büyük patlamalar olduğu hepimizin malumudur. Ülke gerçeği gözetildiğinde özel sektörde neredeyse hiçbir önlemin alınmadığını düşündüğümüzde endişemiz daha da artmaktadır. Olayın vehametinin ortaya konması açısından ilgili tüzük gereği yapılması istenilen tesiste çalışacak işçilerin ayakkabısında çivi dahi olmaması gerekmektedir.”

‣ HDP’den Çevre Bakanı’na ‘Pınarbaşı’ soruları: Patlayıcı tesisi kararını kim, nasıl aldı?

‘Değişiklikler ÇED sürecinden kaçma, karar vericileri yanıltma amaçlı’

Aynı firmanın aynı yerde benzer bir tesis için daha önce de ÇED başvurusu yapmasına rağmen şimdiki başvurusunu yeni bir başvuru gibi lanse edecek şekilde Proje Tanıtım Dosyası hazırlayarak ilgili idarelere sunduğu bilgisini paylaşan Özkan, bu durumu “Amaç tümüyle konuyu ÇED sürecinden kaçırmak, yönetmeliğin Ek-2 listesi kapsamına sokmak ve nihai Proje Tanıtım Dosyası ile ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı alınmasını sağlayarak, konuyu oldu bittiye getirmek, yöre halkını bir dayatma ile karşı karşıya getirmektir” diye değerlendirdi.

“Sunulan Proje Tanıtım Dosyası tam olarak karar vericileri yanıltma kurgusu ile hazırlanmıştır” diyen Özkan, “Sanki burada üretilecekler patlayıcı değilmiş imajı yaratmak için özel olarak kurgulanmıştır. Çünkü patlayıcı olduğu anda, kapasite ne olursa olsun, tesis, yönetmeliğin Ek-1 listesine girmekte, önce yapıldığı gibi doğrudan ÇED süreci başlatılması gerekmektedir. Bu nedenle yönetmeliğin Ek 2 listesine girmesi için üretim Anfo ve kapsül montajı olarak sunulmaktadır. Yönetmeliğin iki listesi arasındaki çelişkiden faydalanmak istemektedir. Halbuki Anfo bir patlayıcı türüdür ve en yaygın patlayıcılardan biridir” açıklamasında bulundu.

Özkan, şunları ekledi:

“Şöyle ki; ilk ÇED başvuru dosyasının (Ek 3) te sunulan kapağında firmanın kendisi projenin adını “PATLAYICI MADDE (Kapsüle duyarlı emülsiyon, Anfo,Ağır Anfo, Kapsül Üretme ve Montaj) ÜRETİM VE DEPOLAMA TESİSİ)“ olarak belirtmiştir. Yani firma hem anfonun hem de kapsülün patlayıcı olduğunu bilmektedir ve kabul etmektedir. İki tür patlayıcıyı, emülsiyon ve ağır anfoyu, üretim listesinden çıkarmak tesisi patlayıcı üretim tesisi olmaktan da asla çıkarmamaktadır. Başvuru sahibince buradaki başvuruda kasıtlı olarak, amaçlı bir şekilde patlayıcı kelimesi gizlenmektedir. Kapsül üretimi ve montaj işleminden ise kasıtlı olarak üretim kelimesi çıkarılmakta ve montaj kelimesi korunmaktadır. Sanki monte edilince üretilen şey kapsül değil de başka bir şeymiş gibi algı yaratılmaktadır.”

Şirketin yanıltma amacını ortaya koyan önemli bir durumun da yeni sunulan Proje Tanıtım Dosyasında üretim sürecine dair sadece Anfo’ya dair özet bilgi verilirken başka hiçbir şeye yer verilmemesi olduğunu ifade eden Özkan, “Çünkü anlatılacak hikaye bir patlayıcının kapsül montajı dense de patlayıcı olmaktan çıkmadığıdır. Dolayısıyla özellikle çıkarılmakta, yokmuş izlenimi yaratılmaktadır” diye belirtti.

Proje dosyasında ‘kötü niyetli’ değişiklikler

Harun Özkan, tesisin depolama kapasitesi konusunda da “kötü niyetli” olarak benzer tutum izlendiğini söyledi:

“Alan aynı alan, büyüklük aynı büyüklüktür. Ama sadece iki adet küçük depo çıkarılarak kapasite 575 tondan, 425 tona düşürülmekte, böylece konu yönetmeliğin Ek-2 sinden çıkarılarak Bakanlığınızın yetki alanından kaçırılmak istenmektedir. Halbuki tesisin günlük kapasitesi bile raporun kendi rakamlarıyla 183 tondur. Neredeyse üç günlük üretimini bile depolayamayan zavallı bir tesis gibi kapasite küçültülmekte, mevzuattan kaçmak için ‘gerektiği’ kadar kısılmakta ama ne hikmetse kamudan tahsis istenen alan aynı büyüklükte kalmaktadır. Bunların hiçbirine inanmak mümkün değildir.”

‘Valilik ve Bakanlık bu uzağa düşmemeli’

“Bu durumu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz” diyen Özkan, yöre halkının yasal sınırlar içerisinde her türlü mücadeleyi sonuna kadar vermekte kararlı olduğunun altını çizdi.

Özkan, şirketin bu tutumuna karşı gerekli adımların atılması çağrısında bulunarak “Valiliğin ve Bakanlığın bu tuzağa düşmemesini, böyle hileli bir amaca göz yummaksızın, mevzuata aykırılıkları saptayarak süreci durdurmasını, Proje Tanıtım Dosyasını reddetmesinin ve işlem yapmadan başvuru sahibine iade etmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

You may also like

Comments

Comments are closed.