Ana Sayfa Blog Sayfa 599

AFAD: Kimliklendirilmeyen cenazeler 24 saat içinde defnedilecek

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), depremde hayatını kaybeden ve kimliklendirmesi yapılamayanların cenazelerinin 24 saatlik bekleme süresinden sonra DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alınıp, dini vecibelere uygun defnedileceğini duyurdu.

“Bu depremlerin ortaya çıkardığı yıkıcı etki nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımızın en hızlı şekilde kimliklendirilmesi ve naaşlarının yakınlarına ivedi bir şekilde teslim edilmesi büyük önem arz ettiğinden kimliklendirme ve defin hizmetleri konusunda yeknesaklığın sağlanması için Adalet Bakanlığı ile koordinasyon içinde İçişleri Bakanlığı’nın 07 Şubat 2023 tarih ve 46697 sayılı yazısı ile ilgili valilikler ve kurum/kuruluşlar talimatlandırılmıştır.”

İl veya ilçe başsavcılıkları nezdinde yapılacak

Açıklamada, buna göre, ölü muayene işlemlerinin, cenazelerin bulunduğu il veya ilçe başsavcılıkları nezdinde yapılacağı; çevre il ve ilçelere gönderilmeyeceği belirtildi:

“Cenazelerin hangi bina ve enkazdan çıkarıldığının sağlık ya da kolluk görevlisine tutanak eşliğinde teslim edilerek hastaneye intikalinin sağlanması, düzenlenecek tutanakta müteveffanın yakınlarının ya da tanıyan kişinin bulunup bulunmadığına ilişkin bilgiye yer verilmesi; vefat edenlerin yakınları ya da tanıyan şahıslar tarafından teşhis suretiyle kimliklerinin tespit edilememesi halinde DNA, kan örneği, parmak izi gibi adli tıp incelemesine bağlı yöntemlerle kimlik tespiti yapıldıktan sonra cenaze teslim işlemlerinin yapılması; enkazdan çıkarıldıktan sonra teşhis ya da adli tıp yöntemleri ile 5 gün içinde kimliklendirilerek yakınlarına teslim edilemeyen naaşların DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alındıktan sonra Cumhuriyet Savcılığı ile Mülki İdare Amirliği’nin ortak değerlendirmesi çerçevesinde dini vecibelere uygun defnedilmesi, kabrin konumunun da belirtilerek tutanağa bağlanması hususları belirtilmiştir. Ancak afete maruz vilayetlerimizden iletilen bilgilerde naaşların muhafazasında sıkıntılar yaşanabileceği, cenazelerde bozulmalar olabileceği değerlendirmeleri göz önünde bulundurularak yakınları/tanıdıklarınca teşhis suretiyle ya da adli tıp yöntemleriyle kimliklendirme yapılamayan naaşların 24 saatlik bekleme süresinden sonra DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alınmasını müteakip Cumhuriyet Savcılığı ile Mülki İdare Amirliği’nin değerlendirmesi çerçevesinde kabrin yeri/konumu tutanağa bağlanarak dini vecibelere uygun defnedilmesi uygun görülmüştür.”

Malatya’da bir günde 1000 kişi toprağa verildi

Malatya‘da dün konuştuğumuz kaynağımız, Akçadağ Ören kasabası ve İkinciler köyünün karla kaplı olduğunu ve hala yardım gitmediğini anlatmıştı.

Arama kurtarma çalışmalarının ikinci günün sonunda hızlanmasına rağmen, enkaz altında yaşayan kalmadığını, merkezde yıkılmayan sekiz bina dışında tüm yapıların yıkıldığını anlatan kaynağımız, “Cenaze sayıları hakkında doğru söylenmiyor. Her yer enkazdan çıkmış cesetlerle dolu. Ortalık savaş yeri gibi, bugün mezarlıkta 1.000 kişiyi toprağa verdik” dedi.

 

Twitter’a kısıtlama: ‘Yardım çığlıkları engelleniyor, bu nasıl kötülük?’

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki depremin ardından çok sayıda vatandaş tarafından arama-kurtarma çalışmalarında duyuru için yoğun bir biçimde kullanılan Twitter’a erişilemiyor.

Küresel internet erişimini takip eden Netblocks oluşumu, son ağ verilerine dayanarak Twitter’ın Türkiye‘de kısıtlandığını aktardı.

Netblocks’un yaptığı duyuruda, Türkiye’de yetkililerin sosyal medya platformlarında dezenformasyonla ilgili yaptığı paylaşımlar hatırlatıldı, ancak bu konuda resmi bir açıklama yapılmadığına dikkat çekti.

Gerçek zamanlı NetBlocks ölçümleri, “Twitter’ın, büyük internet sağlayıcıları TTNet ve Turkcell‘de SNI filtreleme yoluyla kısıtlandığını gösteriyor.”

Sahte ve provokatif paylaşımlar nedeniyle getirildiği öne sürülen kısıtlama, deprem bölgesinde birbirine sesini duyurmaya çalışan depremzedeleri büyük sıkıntıya uğrattı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı paylaşımda hükümet tarafından yapılan Twitter kısıtlamasının depremle ilgili çalışmalarda olumsuz etkide bulunacağına dikkat çekerek “Bunun sonucu yardım çığlıklarının daha az duyulmasıdır. Gizlemeye çalıştığınız her şeyi biliyoruz. Açıklamanızı bekliyoruz” dedi.

CHP lideri ayrıca Halk TV canlı yayınında da Twitter kısıtlamasına dair açıklamalarda bulundu:

“Ülkeyi nasıl yönetiyorlar bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Ülkeyi yönetemiyorlar. Saray iktidarı interneti ve sosyal medyayı yavaşlatarak ne elde etmeyi bekliyor? Depremi mi unutturacaksınız? Yaralılar mı kurtulacak, enkazlar mı kalkacak? bırakın bu saçmalıklarla uğraşmayı da interneti geri getirin. Bu yolları açın. İnsanlar en azından haberleşebilsinler. Sosyal medya sayesinde insanlar yardım çığlıklarını duyurabiliyorlar. Bu yardım çığlıklarının kesilmesi demek. Kimden neyden nasıl intikam almaya çalışıyorsunuz. Saklamaya çalıştıkları her şeyi biliyorum. onların açıklama yapması lazım.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Twitter’ın depremzedelerin ihtiyaçlarının duyurulması konusunda oynadığı hayati öneme dikkati çekerek  “Nasıl olur da bir kısıtlama getirirsiniz? Bu nasıl bir kötülüktür? Nasıl bir vicdansızlıktır?” diye sordu.

Türkiye İsçi Partisi‘nin resmi Twitter hesabından yapılan paylaşım da yüzlerce insanın söz konusu sosyal medya platformu sayesinde hayatta kaldığını kaydederek, kısıtlama adımını “ihmalkarlık” ve “vicdansızlık” olarak niteledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, afet bölgesinde iletişim ağlarının son derece kısıtlı olması nedeniyle Twitter’a getirilen kısıtlamanın kabul edilemez olduğuna işaret etti.

Twitter engeline çözüm: VPN

Bir siteye ya da sosyal ağlara bir ülkeden herhangi bir sebeple erişilemediğinde Sanal Özel Ağ anlamına gelen VPN ile uzaktan erişim yoluyla farklı ağlara bağlanmak mümkün.

Şifreleme, anonimleştirme hizmetleri ve veri saklama dahil güvenli iletişimi kolaylaştıran ürünler sağlayan kâr amacı gütmeyen bir topluluk olan RISE UP‘ın sağladığı VPN uygulaması bu bağlantıdan indirilebilir.

Chrome internet tarayıcısına VeePN adlı eklenti kurularak da Twitter’a erişim sağlanabilir.

Diğer bir seçenek olarak da, Opera internet tarayıcısında ‘Ayarlar’ menüsünden VPN seçeneğini açık konuma getirilebilir.

VPN sağlayıcısı TunnelBear, “Yıkıcı depremin ardından gelen sansür dolayısıyla Türkiye’yi bant genişliği programımıza ekleme kararı aldık. Türkiye’den bağlanan herkesin hesabına 10 GB data eklenmiş olacak” dedi.

İskenderun limanında yangın devam ediyor

Türkiye‘nin güneydoğu illerini şiddetle sarsarak ağır yıkıma yol açan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş ve 6,5 ile 6,4 büyüklüğündeki Gaziantep depremleri, Hatay‘ın İskenderun ilçesindeki uluslararası limanda da yangın çıkmasına yol açtı.

İskenderun limanında yangın devam ediyor. Şu ana kadar bir skorsky helikopteri, bir yangın uçağı ve bir yangın helikopteriyle müdahaleler yapıldı. Ancak yangın söndürülemedi. Limandaki konteynerlerde bulunan malzemenin kimyasal olmasından dolayı günlerdir yanan liman için endişeli bekleyiş sürüyor. Limandan yükselen dumanlar günlerdir havaya karışıyor ve bu zaten deprem bölgesinde yardıma muhtaç olan insanlar için ekstra sağlık riski oluşturuyor. Limandan bölgeye siyah bir duman ve kötü bir koku yayılıyor.

İskenderun Limanı, Fotoğraf: Gürcan Öztürk
İskenderun Limanı, Fotoğraf: Gürcan Öztürk

Konya Büyükşehir Belediyesi yangına ilk müdahaleyi yapmıştı.Yangına Milli Savunma Bakanlığı tarafından yangın bombası ile, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uçak ve helikopterlerle müdahale edildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ekiplerinin de bölgeye intikal etmesi sonrası yangının kontrolü büyük ölçüde sağlanmış durumda. Ancak bölgede hala devam eden yangın sağlık tehdidi yayıyor.

Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada ise “İskenderun limanındaki yangın; denizden, karadan ve havadan müdahale ile kontrol altına alınmıştır. Bu limanda gemi elleçleme hizmetleri verilememekte olup bekleyen gemiler diğer tesislere yönelmelidir. Körfezdeki diğer liman tesislerinde operasyonlar için engel bulunmamaktadır” denildi.

Günlerdir süren yangının çıkma sebebi tam olarak belirlenemezken, zaman zaman alevler, boyu metrelerce yükseldi ve dumanlar gökyüzünü siyaha boyadı.

Yoğun kara dumanlar, ilçede yetersiz ekipman, az sayıdaki kurtarma ve yardım ekibi, parçalanmış yollar, yetersiz kalan baz istasyonları ve soğuk hava koşulları nedeniyle halihazırda güçlükle yürütülen yardım çabalarını zaman zaman daha da zorlaştırdı.

İskenderun Limanı, Avrupa Birliği istatistiklerine göre, 2021’de taşınan malların brüt ağırlığına göre Avrupa‘nın en büyük 10’uncu limanı.

Dünyanın en büyük nakliye şirketlerinden biri olan AP Moller-Maersk pazartesi günü yaptığı bir açıklamada, depremin yol açtığı hasar nedeniyle limandaki tüm operasyonlarını durdurduğunu söyledi.

Kopenhag merkezli şirket, bölgedeki yolların aldığı ağır hasardan ötürü tedarikçilerin kamyonlarını bölgede içerisinde ya da çevresinde hareket ettiremediklerini bildirdi.

Maersk, İskenderun Limanı’na gitmek üzere yola çıkan konteynerleri Mersin Limanı ve Mısır‘daki Said Limanı da dahil olmak üzere yakınlardaki merkezlere yönlendirdiğini duyurmuştu.

Şirket, kurtarma çabalarının ne kadar süreceği ve hatta hasarın boyutunun belirsiz olduğunu aktardı.

Afet bölgesinde acil sağlık önlemleri şart: Salgın hastalıklar kapıda!

Türkiye, 6 Şubat’ta yüzyılın en büyük felaketlerinden biri ile güne başladı. Kahramanmaraş‘ı vuran 7,7 büyüklüğündeki ve Gaziantep’i sarsan 6,5 ve 6,4 büyüklüğündeki depremler ülkenin güneydoğusundaki illerde trajik yıkımlara yol açarken, dinmeyen artçı şoklar ve Maraş’ı bir kez daha 7,6 büyüklüğünde vuran yeni bir deprem, dünyanın gözünü buradaki enkaz çalışmalarına çevirdi.

Ölü sayısı bir yandan artmaya devam ederken, depremzedeler zor koşullarda yardım bekliyor. Ancak uzmanlar, bölgedeki sağlık koşullarına acil müdahale edilmediği takdirde kısa ve uzun vadede ciddi sağlık sorunları yaşanabileceğini ifade ediyor.

Halk Sağlığı Uzmanı ve Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ahmet Soysal, acil önlem alınmadığı takdirde depremin yol açabileceği halk sağlığını tehdit eden ikincil felaketleri Yeşil Gazete‘ye değerlendirdi. Soysal, “Çok geniş bir alan, kış koşullarında yakalanıldı, kolay organize olunamayacak kadar zor bir coğrafya. Şu an tek odağımız enkazın altındaki canlı insanlara ulaşmak. Ama burada olay sadece enkaz kaldırmak ve enkazın altından kurtarabildiğin kadar insanı kurtarmakla sınırlı değil” dedi.

Acilen içme ve kullanma suyu sağlanmazsa bulaşıcı hastalıklar kapıda

İçme ve kullanma suyunun sistematik bir şekilde sağlanamaması, çadır kentlerin kurulmasıyla başlayan toplu yaşamın bulaşıcı hastalıklar sorununu ortaya çıkaracağını kaydeden Soysal, depremden birkaç gün veya bir hafta sonra bu tür salgınların başlamasının beklenebileceği konusunda uyardı:

Gıda, içme suyu ve sanitasyon sorunları bir an önce çözülmezse, bir süre sonra kötü hijyen koşullarının salgın hastalıklarla sonuçlanabilir. Soğuk havanın etkisiyle anjinden zatürreye kadar uzanan üst solunum ve alt solunum enfeksiyonları başlayacak. İçme suyu ve sağlıklı gıda sağlayamadığımız için su ve gıdalarla geçen ishalli hastalıklar ortaya çıkacak.

Buradaki içme suyunu sistemini kontrol etmek gerektiğini vurgulayan Soysal, “Bu kadar büyük bir depremde içme suyu sisteminde muhakkak bozulmalar ve kırılmalar vardır. Öncelikle bu bozulmaların ve kırılmaların ortadan kaldırılması ve yönetmeliğimizdeki gibi 0.3-0.5 ppm değil, 1-2 ppm’lere kadar yüksek klorlanarak su verilmesi lazım” diye konuştu.

Bölgedeki en kritik sorunlardan bir tanesinin tuvalet ve banyo eksikliği. Bu bölgeye mümkün olduğu kadar çok seyyar tuvalet ve banyo nakledilmesi gerekiyor. Pek çok deprem bölgesinden de bu yönde talep geliyor.

Bölgede tuvalet olmaması nedeniyle insanların rastgele yerlerde tuvalet ihtiyaçlarını giderme yoluna gidebileceklerini aktaran Soysal, bu durumun su ve gıda kaynaklarını kirletebileceğini ifade etti. Su sistemlerinde meydana gelen bozulma kırılmaların bölgeye destek veren diğer belediye ekiplerinin de yardımıyla anında çözülerek içme suyu ve sanitasyon konularına öncelik verilmesi gerektiğini bildirdi.

Türkiye’nin dört bir yanından yardım yağmasına rağmen, organizasyon yetersizliği nedeniyle gıdaya ulaşım tam olarak sağlanamıyor. Soysal, yetersiz beslenme ve gıda eksikliğinin de bu hastalıklara davetiye çıkardığının altını çizdi; bölgeye gıda yardımlarının gerekli şekilde yapılabilmesi için öncelikle bölgede elektrik sağlanması gerektiğini açıkladı: 

Elektrik olmadığı için soğuk zincir bozuldu. Dondurulmuş gıda ve et gibi bozulacak gıdaların bölgeye gönderilmesi şu an için mümkün değil. Yalnızca soğuk sandviç ve ekmek göndermek mümkün. Bu nedenle bölgeye en kısa sürede elektrik sağlanarak soğuk zincirin devam ettirilmesi ve böylelikle yetersiz beslenmenin önüne geçilmesi gerekiyor.

Soysal, çadır kentlerde toplu halde yaşamanın ve özel hayatın gizliliğinin kalmamasının da burada yaşayan halkın psikolojisi üzerinde derin yaralar açabileceğini ifade etti.

Tifodan koleraya varan bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkabilir

Depremzedelerin yaşadıkları bölgede atıklar da ciddi bir hak sağlığı tehditi haline gelebilir.

Soysal, şu bilgileri verdi: 

Atıklar rastgele yerlere atılıyor ve bölgedeki yerel yönetim sistemleri ve belediyeler de çöktüğü için bu atıklar kaldırılamıyor. Bu atıklar vektör dediğimiz, kemiriciler, fareler, sinekler gibi hayvanlar için üreme alanları oluşturuyor ve bunlarla geçen bulaşıcı hastalıklar da var. Kontrol altına alınmazsa, bu işin sonu tifodan koleraya kadar gider.

Çevre sağlığı açısından bu önlemlerin bir an önce düşünülüp, planlanıp en geç önümüzdeki haftadan itibaren oradaki altyapının ayağa kaldırılması gerektiğini vurgulayan Ahmet Soysal, “Bölgedeki sağlık sektörü de tamamen travma ve yaralanmalara odaklanmış durumda ama önümüzdeki haftadan itibaren bulaşıcı hastalıklar konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nün de sorumluluk yükleneceğini düşünüyorum” dedi.

Dezavantajlı gruplar acilen bölgeden çıkarılmalı

Deprem bölgesindeki 65 yaş üstü, diyabet, kalp hastalığı ve solunum yolu hastalığı gibi kronik rahatsızlıkları olanların ve çocukların ise bir an önce bölgeden çıkarılması gerekiyor. 

Afetten bölgede 10-12 milyonluk bir nüfusun etkilendiğini belirten Soysal,  “Bu kadar büyük bir nüfusu ve özellikle de dezavantajlı grupları geçici barınma merkezlerinde tutamazsınız. Bu nedenle dezavantajlı grupların bir an önce bölgeden çıkarılmasında fayda var. Bu konuda devletin henüz bir planlaması yok ama vatandaşın talebi olduğunu görüyorum” diye konuştu.

Uzman, kronik hastalığı olan bireylerin, yaşlıların ve çocukların geçici barınma merkezlerinde tutulması ilave sağlık sorunlarını ortaya çıkarabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Akdeniz’deki turistik tesisler depremzedelerin kullanımına açılmalı

Depremin şubat ayında meydana gelmesi, hava koşulları açısından büyük bir sorun yarattı. Bu aylarda afet bölgesine yakın olan Akdeniz’deki turistik tesislerin boş olması, bir avantaja dönüştürülebilir.

Soysal, konuyla ilgili şunları kaydetti:

İmkanları, akrabaları olmayan insanların devlet eliyle en azından birkaç aylığına Akdeniz’deki turistik tesislere yerleştirilmesi lazım.

Martın sonuna kadar bölgedeki meteorolojik koşulların çadır kentler için uygun olmama ihtimalinin bulunduğunu söyleyen Soysal, çadır kentler yerine turistik tesislerin ihtiyaç halindeki depremzedelere açılmasının önemini vurguladı.

Enkaz altında kalanlar neler yapmalı?

Enkaz altında kalanlar için, altın dönem denilen ilk 72 saatin kritik olduğunu bildiren Soysal, bu süreçten sonra yapılan kurtarmaların tamamının mucize olduğunu aktardı.

Buna göre, enkaz altında kalan kişilerin çok sıkışık durumlarda olabilir ancak kıpırdanma şansları olanların zaman zaman hareket etmeleri hayati önem taşıyor. Bu ufak hareketler, susuzlukla birlikte böbrek yetmezliği ve crush sendromu gibi hareketsizliğin yol açabildiği durumların gelişmesini engelleyerek hayat kurtarabilir. 

Ağızdan su verilmemeli

Enkaz altındayken suya erişimleri olan kişilerin, ekipler kendilerine ulaşıncaya kadar sularını da idareli kullanmaları gerekiyor. Uzun süre enkaz altında kalan insanlara doğrudan ağızdan su verilmesi ise Soysal’a göre çok yanlış bir uygulama:

Aslında bu insanlarda böbrek yetmezliği ve crush sendromu gelişmiş veya gelişmekte olabilir. Bu nedenle her kurtarma ekibinde mutlaka bir hemşirenin veya bir paramediğin bulunması ve depremzedelerin daha enkazdan çıkarılırken damar yollarını açarak serum verilerek susuzluklarının giderilmesi ve uzman bir hastaneye gidinceye kadar ağızdan herhangi bir şey verilmemesi gerekir.

Depremzedelerin arabalarla hastanelere nakledilmesi ise çok yaygınlaşan bir uygulama olmasına rağmen, aslında  mutlaka sağlık personelinin olduğu ambulanslarla hastanelere nakledilmesi gerekiyor: “Aksi halde depremzedeler enkazdan kurtarılıp böbrek yetmezliğinden ve da omurgasındaki bir kırıktan dolayı vb. hayatını kaybedebilir, felç geçirebilir.” 

Dışarıdaki depremzedeler nelere dikkat etmeli?

Özellikle eski model arabalarda karbon monoksit zehirlenmesi yaşanması riskinin yaygın olduğunu belirten Soysal, depremzedelerin ısınmak için tek katlı garajlar gibi yerlere arabalarını park ederek ısıtıcılarını buralarda çalıştırmalarının riskli olduğunu dile getirdi.

“Karbon monoksit zehirlenmesi son derece sinsidir, hissetmezsiniz, uykunuz gelir, uyursunuz ve bir daha uyanamazsınız” uyarısında bulunan hekim,  arabalara sığınan depremzedelerin kısa aralıklarla araba dışına çıkarak kısa yürüyüşler yapmaları ve açık havada zaman geçirdikten sonra arabaya dönmeleri gerektiğini ifade etti.

Psikolojik travmalara dikkat!

Depremzedeler, genellikle yıkılan evlerinin çevresini terk etmekte ve enkaz altındaki yakınlarının bulunduğu bölgeden uzaklaşmakta zorluk yaşıyor. Bu durum depremzedelerin yaşadığı travmaları da ağırlaştırıyor. 

Soysal, bu koşullardaki depremzedelerin mümkünse geçici barınma merkezlerine yönelmelerinin, bu tür bir yer yoksa bir süre bölge dışına çıkmalarının faydalı olacağını aktardı. Bu merkezlerde kendilerine yardım ulaştırılma şanslarının artmasının yanı sıra, yardım dağıtım faaliyetlerini kolaylaştırmış da olacaklarını ekledi.

Depremden sonraki ilk 48 saat binalara girilmemesi, ardından da sadece imar yetkililerinin onay verdiği ve binanın güvenilir olduğunu gösteren pulu yapıştırdığı binalara girilmesi  büyük önem taşıyor. Sağlam görünen binalara dahi imar yetkililerinden onay alınmadan girilmemesi gerekiyor. 

Kahramanmaraş’taki 7,7 büyüklüğündeki depremden birkaç saat sonra evlerinden eşyalarını almak isteyen birçok vatandaşı, daha sonra meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depreme evlerinde yakalanmış ve bu depremden kurtulamamıştı. 

Arama kurtarma ve yardım ekipleri neler yapmalı?

Soysal, arama kurtarma ekiplerinin eğitimli olmasının ve eğitimlerinin de düzenli aralıklarla tekrar edilmesinin enkaz kaldırma faaliyetleri gibi durumlar için kritik önem taşıdığını vurguladı.

AFAD’ın personel sayısının yetersiz kalması nedeniyle mecburen gönüllü çağrısında bulunmasından ders çıkarılarak eğitimli arama kurtarma personeli sayısı artırılmalı. 

Her şeyden önce bu deprem bize şunu göstermiştir: Şu anda yetiştirilmiş eğitimli personel sayımız yetersiz. Yetersiz olmasa gönüllülere bölgeye girmeleri için çağrı yapılmazdı. Acıyı yüreklerinde hissedip gönüllü olarak havaalanlarına koşan insanlara çok saygı duyuyorum ama sonuç olarak bu konuda eğitimli insanlar değiller.

Soysal enkaz kurtarma faaliyetleri sırasında eğitimsiz bir gönüllünün yaptığı yanlışın yeni çökmelere neden olarak kendisinin veya enkaz altındaki kişilerin hayatlarını tehlikeye sokabileceğini belirtti.

Arama kurtarma ekiplerinin asbest başta olmak üzere kimyasallarla veya yangınlarla karşı karşıya kalabildiklerini hatırlatan Soysal, söz konusu faaliyetlerde bulunan kişilerin hem vücutlarını koruyucu tulumlar hem de gelişmiş maskeler kullanmalarının önemini vurguladı.

Arama kurtarma ekiplerinin uzun saatler çalışmak zorunda kalabildiklerini ancak mümkün olduğunda dinlenmeleri gerektiğini de söyleyen Soysal, şunları ekledi:

Bölgeye girdiği andan itibaren depremzedelerin karşı karşıya olduğu bulaşıcı hastalıklar gibi tüm tehditlerle kurtarma elemanı da karşı karşıyadır. Bu nedenle bu elemanların son derece donanımlı ve iyi eğitimli olması gerekiyor.

Asbeste karşı maske kullanılmalı, inşaat atıklarının bertarafı planlanmalı

İdareciler, arama kurtarma çalışmaları bittiği anda inşaat atıklarını bir an önce ortadan kaldırma yaklaşımını benimsiyor, ancak bu inşaat atıklarının bertarafı da hassasiyetle planlanmalı. 

Yıkılan binaların büyük bir bölümünün 2010 yılından önce yapılmış olduğunu ve o zamana kadar Türkiye’de asbest kullanımının serbest olduğunu aktaran Soysal, bu binaların neredeyse hepsinde asbest olduğunu söyledi. 

Asbestin insanda kanser yapıcı özellikteki bir izolasyon malzemesi ve gözle görülemeyecek küçük parçacıklardan oluşuyor.

Soysal’ın asbestin yol açabileceği tehlikelere ilişkin verdiği bilgiler şöyle: 

Şu anda bile enkaz kaldırılırken oradaki kurtarma ekiplerinin, çevresindeki insanların maske kullanması lazım. Bunları kaldırdığınız vakit, kentin içinden bu atıklar kamyonlarla geçirilecek. İnşaat atığı kamyonları tarafından bu asbestler çevreye yayılacak. Depremden 15-20 sene sonra asbest maruziyeti sebebiyle akciğer kanserleri ortaya çıkabilir. Depremden 25-30 sene sonra sadece asbest maruziyetiyle ortaya çıkan akciğer zarı kanseri ortaya çıkabilir.

Bu nedenlerle inşaat atıkları probleminin nasıl ve hangi koşullarda taşınacağı, asbestin atmosferik koşullarla diğer bölgelere taşınmasının nasıl engelleneceği, inşaat atıklarının nerelerde depolanacağının şimdiden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından planlanmalı. 

Bu tür tablolarla karşılaşmamak için neler yapılmalı?

Ahmet Soysal, sekiz-dokuz katlı binaların kent merkezlerinden ilçelere kadar yayıldığına dikkati çekerek, bu süreç devam ettirilirse felaketlerin kaçınılmaz olacağını ve dikey mimariden ziyade yatay mimariye yönelinmesi gerektiğini belirterek “Yapı politikalarımızı değiştirmemiz lazım” dedi: 

Çok üzülerek belirtmeliyim ki bu tür binaların enkazlarının altından çok fazla insanın kurtulma şansı olmuyor, bu da şu anda görülüyor. İnsanların en fazla iki-üç-dört katlı binalarda oturmaya dikkat etmeleri, yanlarında bir deprem çantaları olması gerekli.

Her evde bir adet deprem çantası olması gerektiğini vurgulayan Soysal, bu çantanın içinde su, ve kişinin sesini duyurabilmesi için düdük, ilk müdahaleler için pansuman malzemeleri ve bir şarj cihazı (powerbank) olması gerektiğini, enkaz altında kişinin yanında bu tür bir çantanın olmasının büyük bir avantaj sağladığını aktardı.

AFAD’dan ‘liyakat’ örneği: Afetlere Müdahale Genel Müdürü’nün afetlerle ilgisi yok

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki deprem felaketinin ardından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı‘nın (AFAD) yönetim kademesinde yer alan isimlerin uzmanlık alanları merak konusu oldu.

Kurum çatısı altında Afetlere Müdahale Genel Müdürü olarak görev yapan İsmail Palakoğlu, afetlerle ilgili hiçbir uzmanlığı olmadığını gösteren geçmişiyle öne çıktı.

Kurumun internet sitesinde yer alan bilgilere göre 1972 Kahramanmaraş’ta doğan Palakoğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi‘nde lisans eğitimini tamamlamış. Daha sonra Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimi alan Palakoğlu 2011’de Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdür Yardımcılığı, bir sonraki yıl ise Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü’ne atanmış.

Vakıf yönetiminin ardından 2016 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşavirliği görevine getirilen Palakoğlu, bu görevin ardından da AFAD Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiş. Afetlere müdahale konusunda uzmanlık gerektiren hiçbir eğitim geçmişi olmadığı görülen Palakoğlu, bugün ise Afetlere Müdahale Genel Müdürü olarak görev yapıyor.

Kurumun internet sitesine göre Palakoğlu, aynı zamanda AFAD Gençlik ve Spor Kulübü Başkanlığı koltuğunda oturuyor.

‘Emaneti ehline veriniz’ buyruğundan anladığınız bu mu?

AFAD yönetimindeki “liyakat” sorununu gösteren bu duruma İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta da sosyal medyada tepki gösterdi. Paylaşımında, Palakoğlu’nun özgeçmişini gösteren bilgilerin bulunduğu görsellere yer veren Usta, Palakoğlu’nun hiç basına bilgi verirken görülmediğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

Hiç basına bilgi verirken görüldü mü? Hayır. Neden? Çünkü deprem konusunda bilgi sahibi değil, çünkü ilahiyat fakültesi mezunu. Afetle ilgili bir iş yapmış mı? Hayır. Sizin ’emaneti ehline veriniz’ buyruğundan anladığınız bu mu?’

Dünyanın dört bir yanından kurtarma ekipleri Türkiye’de

Deprem bölgesi için uluslararası yardımı da içeren dördüncü seviye alarmın ilan edilmesinin ardından arama kurtarma ekibi gönderen ilk ülke Azerbaycan oldu. Arama kurtarma çalışmalarında 400’den fazla Azerbaycanlı personel görev alıyor.

ABD‘den de 161 kişilik arama kurtarma ekibini taşıyan uçağın İncirlik Hava Üssü‘ne inmesi ve ekibin deprem bölgelerine geçerek çalışmalarına katılması bekleniyor.

Meksika‘dan 145 personel hareket ederken, El Salvador da 100’den fazla kişi göndereceğini belirtti.

AB Sivil Koruma Mekanizması’ndan 1200 görevli

Avrupa Birliği Komisyonu’ndan yapılan açıklamaya göre, AB Sivil Koruma Mekanizması kapsamında şu ana kadar 30 arama kurtarma ekibi ve tıbbi ekip Türkiye’ye gönderildi veya gönderilecek. 20’si AB üyesi ülke ile 3 üye olmayan ülke olmak üzere 23 Avrupa ülkesinden 1200 arama kurtarma görevlisine 79 arama kurtarma köpeğinin eşlik edeceği aktarıldı.

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı, sosyal medyadan “Birleşik Krallık, 77 kişilik arama-kurtarma uzmanlarını, son teknoloji ekipmanlarını ve arama köpeklerini Türkiye’ye gönderdi” diye yazdı.

Yunanistan 21 itfaiyecinin, İspanya 90 kişilik profesyonel ekibin yola çıkacağını duyurdu.

BazıAvrupa ülkelerinden gönderilen ekiplerin kişi sayısı ise şöyle: Fransa 139, Avusturya 105, İsviçre 80, Malta 32, Bulgaristan 59, Kosova 30, Macaristan 101, Hırvatistan 40, Bosna Hersek 17, Sırbistan 27, Arnavutluk 53.”

NATO; İsveç ve Finlandiya da dahil olmak üzere 20’den fazla NATO müttefiki ve ortağından 1400’den fazla acil durum müdahale personelinin Türkiye’ye konuşlandığını açıkladı.

Rusya, 147, Moldova 55, Polonya 76, Çekya 68, Kazakistan 41 ve Gürcistan‘dan 60 kişiden oluşan ekiplerin Türkiye’ye gönderildiği bilgisi paylaşılırken, Ukrayna‘dan da 90 kişiden oluşan ekip yola çıktı. Ukraynalı ekibe 10 köpek de eşlik ediyor.

Çin’den arama, kurtarma ve sağlık destek görevlilerinden oluşan 82 kişilik ekibin yanı sıra ülkenin arama kurtarma teşkilatı Ramunion‘a bağlı sekiz kişilik ekip ve özel eğitimli bir köpek yola çıktı.

İran 10, Japonya 18, Malezya 75, Hindistan ve Pakistan‘dan 50’şer, Tayvan‘dan 40 personel gönderilirken Güney Kore, yaklaşık 110 personel göndermeyi planladığını duyurdu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, depremden etkilenen kentlere 200 kişilik ekip gönderildiğini açıkladı.

İsrail‘in göndereceğini iki uçaktan biri, içindeki 167 kişilik ekip Adana‘ya ulaştı; Lübnan 72, Libya 55 kişiden oluşan personel gönderdi.

Avustralya.

Çok sayıda arama-kurtarma köpeği de geliyor

Bu ülkelerden gelen veya yola çıkan personele çok sayıda arama kurtarma köpeği de eşlik ediyor.

Meksika’nın başkenti Mexico City’den ekiplerle birlikte gelen 16 eğitimli köpeğin bulunduğu uçağın bugün Türkiye’ye ulaşması bekleniyor.

Sık sık depremlerin yaşandığı Meksika, uzman sivil ve askeri arama kurtarma ekiplerine sahip. Arama kurtarma çalışmalarında aktif rol alan köpekler, 2017’de Meksika’da yaşanan depremde insanların kurtarılmasında büyük rol oynamıştı.

Bu köpeklerden biri olan Frida‘nın, donanma yetkililerine göre Meksika, Haiti, Guatemala ve Ekvador‘da 12 kişiyi kurtardığı biliniyoyr.

Türkiye ve Suriye’ye eğitimli köpekler gönderen tek ülke Meksika da değil.

Polonya.
Belarus.

Hırvatistan, Çekya, Almanya, Yunanistan, Libya, Polonya, İsviçre, İngiltere, İspanya Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de çalışmalara yardım etmeleri için eğitimli köpekler yolladı.

Avrupa Birliği (AB) Sivil Koruma ve İnsani Yardım Kurumu da bugün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada AB Sivil Koruma Mekanizması kapsamında arama kurtarma çalışmaları için Türkiye’ye bin 485 kişi ve 100 arama kurtarma köpeği gönderdiğini duyurdu.

İskenderun’da arama kurtarma çalışmalarında bir köpek kurtarıldı

Video haber: Gürcan ÖZTÜRK

*

İskenderun, Çay Mahallesi, 101. Sokak‘ta bulunan bir binada arama kurtarma çalışmaları sırasında bir köpeğe ulaşıldı.

Enkaz altında denk gelinen köpek arama kurtarma ekiplerinin yoğun çalışmaları sonucunda sağ bir şekilde kurtarıldı. İskenderun’da arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.

Maraş depreminde Suriye’deki ölüm sayısı 2 bin 539’a çıktı

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından büyük yıkım yaşayan Suriye‘de de ölü sayısı artmaya devam ediyor. Depremden etkilenen bölgelerde göçük altında kalanlar için çalışmalar sürerken, ölü sayısının en az 2 bin 530’a yükseldiği açıklandı.

Suriye devlet ajansı SANA’ya göre, Şam yönetiminin kontrolündeki Halep, Hama, Lazkiye, Tartus ve İdlib‘in Şam kontrolündeki bölümlerinde 812 kişi hayatını kaybetti ve bin 449 kişi yaralandı.

Muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösteren “sivil savunma” ekibi Beyaz Baretliler de muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde en az bin 280 kişi öldüğünü, 2 bin 600’den fazla kişi yaralandığını aktardı.

Suriye’nin kuzey bölgelerinde arama kurtarma ekipleri, birçok noktaya ulaşmakta zorlanıyor. Bölgedeki birçok şehrin altyapısı, neredeyse 12 yıldır devam eden iç savaş nedeniyle çok zayıflamış durumda.  Bu durumun, depremin etkisinin daha da yıkıcı olmasına sebep olduğu belirtiliyor.

‘Ambargoyu kaldırın’ çağrısı

Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Bassam Sabbagh, BM ve tüm üye devletleri yardıma çağırdı. Şam yönetiminin yardımları koordine etmeye hazır olduğunu söyleyen Sabbagh, “Tüm Suriyeliler ve bütün Suriye toprakları için” ilaç, çadır ve gıda istedi. Fransız haber ajansı AFP’ye göre de Suriye Kızılayı, Batı ülkelerine yaptırımları kaldırarak, yardım sağlamaları yönünde çağrı yaptı.

Irak, İran ve uluslararası STK’lerden yardım

Ülkeye Irak ve İran’dan gıda, ilaç ve battaniye de dahil olmak üzere yardım taşıyan uçaklar, dün Şam Uluslararası Havalimanı’na ulaştı. İran 45 ton, Irak ise 70 ton yardım malzemesi gönderdi.

Uluslararası sivil toplum örgütleri de Türkiye ve Suriye’nin kuzeyinde etkili olan deprem felaketi sonrasında yardım kampanyaları başlattı. Amerikalı ünlü televizyon programcısı Ellen De Generes, deprem felaketiyle ilgili ABD merkezli Küresel Güçlendirme Misyonu’nun (GEM) bağış kampanyasını paylaşarak duyurdu. GEM, bağışların yaklaşık 3.5 milyon dolara ulaştığını vurguladı.

Öte yandan Suriye’nin kuzeyinde yer alan bir cezaevinde, depremin ardından isyan çıktığı ve en az 20 IŞİD üyesinin kaçtığı ileri sürüldü. Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların kontrolündeki Afrin‘in Rajo kasabasında bulunan cezaevinde, 2 bin mahkumun tutulduğu ve bunların yaklaşık 1300’ünün IŞİD üyesi olduğu belirtildi.

BM, geçen ocak ayında yaptığı açıklamada Suriye’de en az 2.9 milyon kişinin açlık riskiyle karşı karşıya olduğunu, 12 milyon kişinin ise bir sonraki öğünü nasıl elde edeceğini bilmediğini belirtmişti. Depremin bu durumu ağırlaştıracağı belirtiliyor.

Kampanyalar artıyor

Fransa merkezli Nobel Barış Ödülü almış bir sivil toplum kuruluşu olan Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) bölgede artan ihtiyaçlara destek vermek için bağış kampanyasını başlattı. MSF, İdlib’de yaşayan bir personelinin depremde hayatını kaybettiğini belirtti.

111 ülkede 75 yıldır hizmet veren sivil yardım örgütü CARE, iki ülkede yaşanan ‘son 100 yılın en şiddetli deprem felaketinde’ depremzedelerin dondurucu soğuklarla da mücadele ettiğini vurgulayarak kampanyasını duyurdu. Yardım kampanyası başlatan diğer kuruluşlar arasında, OXFAM, UNICEF, Save the Children, British Red Cross ve Islamic Relief yer alıyor.

Hatay: Ekipmana ihtiyaç var, trafikten ambulanslar hareket edemiyor, ölü sayısı binlerin üzerinde

Haber: Vedat Örüç

*

Kahramanmaraş‘ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından 10 il bir enkaza dönüştü. Üst üste gerçekleşen depremlerin ardından artçılar da devam ediyor. Depremin enkaz haline getirdiği şehirlerden biri de Hatay. Hatay için on binlerce insan 6 Şubat’ta sosyal medyadan yardım çağrısında bulundu. Çağrıların ardından bölgeye nihayet dün yardım ve arama kurtarma ekipleri ulaşabildi.

Dünden bu yana bölgeye yoğun bir şekilde Türkiye’nin her bir bölgesinden temel gıda ihtiyaçları yardımı ulaştı. AFAD tarafından yeterli olmasa da uygun olan alanlarda çadırlar kuruldu. Depremzedeler ve yakınları bu çadır alanlarında kalmaya başladı.

Hatay, Fotoğraf: Vedat Örüç

‘Bölgede ölüm oranı açıklanan resmi rakamların üzerinde’

Hayatını kaybeden binlerce insan var. Morg ya da cesetleri muhafaza edecek bir yer olmadığı için cesetler boş alanlara, kaldırım kenarlarına terkediliyor. Ya da yıkanmadan, kefenlememeden gömülüyor. Dolayısıyla bu ölümlerin çoğu henüz kayda alınmadı. Bölgede ölüm oranı açıklanan resmi rakamların üzerinde.

Hatay, Fotoğraf: Vedat Örüç
Hatay, Fotoğraf: Vedat Örüç

Hatay’a ülkenin birçok bölgesinden ve dünyanın hemen hemen her yerinden arama kurtarma ekipleri geldi. Bölgede hemen hemen yıkılan her binada arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.

Küçük el aletlerine ihtiyaç var

Ancak yeterli sayıda ekipman yok. Kepçe ve ağır iş makinelerinin azlığı dikkat çekiyor. Ayrıca en çok ihtiyaç duyulan malzemeler arasında küçük el aletleri yer alıyor. Matkap ve hilti gibi ekipmanlara ihtiyaç duyuluyor. Ekipman eksikliğinden insanlar artık çekiç ve balyozları kullanmaya başlamış durumda. Ayrıca jeneratör eksikliği nedeniyle de gece çalışmalar oldukça zor şartlarda yapılıyor. Gece çalışmalarında jeneratör eksikliğinden ya araba farları yakılıyor ya da kafa ışıkları. Onların şarjı bitince çalışamıyor insanlar.

Kentte büyük bir benzin ihtiyacı var. İskenderun ya da Antakya’da benzin bulmak mümkün değil, vatandaşlar benzin bulabilmek için çevre illere doğru hareket ederek otobanda benzin istasyonu arıyor.

Koordinasyon sorunu hala çözülemedi

Ayrıca bölgeye dünyanın hemen her yerinden arama kurtarma ekipleri geldi ve Türkçe bilmedikleri için zorlanıyorlar. Bölgedeki gazeteciler yabancı ekiplere dil konusunda yardımcı oluyor ancak koordinasyon sağlanabilmiş değil. Disiplinli bir şekilde hareket edilmediği için büyük bir koordinasyon sıkıntısı bulunuyor. Hem depremzedeler hem arama kurtarma ekipleri arasında sağlıklı iletişim sağlanmıyor. İlde koordinasyonu sağlayacak hala yetkili bir insan yok. Hemen hemen her köşede diz çöküp ağlayan insanlar var.

Hatay’da bulunan vatandaşların çoğu yakınlarını kaybetti. Bazılarının ise yakınları hala enkaz altında. Umutlu bekleyiş sürüyor.

Öte yandan Antakya Akveler Mahallesi’nde bulunan bir binada yaklaşık 56 saat sonra göçük altında kalan 20 kişiden 12’si sağ olarak kurtarıldı. Arama kurtarma Ekipleri göçük altında kalan 8 kişi için çalışmaya devam ediyor:

Yol yok: Vatandaşlar depremzedeleri kendileri ambulansa götürüyor

Öte yandan bölgeye çok fazla araçlı giriş olduğu için bölgenin yolları da çökmüş durumda. Yoğun bir araç trafiği söz konusu. Bölgede hastaneler de yıkık. Ambulanslar ise trafikten rahat hareket edemiyor. Bu nedenle enkazdan kurtarılan yaralılara geç müdahale ediliyor. Mahalle aralarına ambulanlaslar giremiyor. Bu nedenle insanlar kendi imkanlarıyla enkaz altından çıkardıkları depremzedeleri ambulansın ulaşabileceği noktalara götürüyor. Ambulanslar ise bu noktalardan depremzedeleri alıyor.

Kılıçdaroğlu deprem bölgesindeki çalışmalarını paylaştı: Gelsinler, tutuklasınlar

Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7,7 ve 7,6’lık depremlerin ardından belediye başkanlarıyla birlikte deprem bölgesine giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,  sosyal medya hesabından, partili belediyelerin yaptığı çalışmaları paylaştı. 

Bir twit serisi yayınlayan CHP lideri, “Ya hepimizi tutuklayın ya da geceden beri tutukladığınız gençleri, gazetecileri serbest bırakın. Çok işimiz var” dedi.

AKP-MHP iktidarı, yardım faaliyetlerinin tek elden yürütülmesini ve bütün çalışmaların AFAD ve bakanlıklar tarafından organize edilmesini talep ediyor. Ancak başta Hatay ve Maraş olmak üzere pek çok ilde binlerce insan enkaz altında, yeterli arama kurtarma ekibi olmadığı ve yardım gitmediğinden dolayı kötü şartlar altında bekliyor.

Kılıçdaroğlu, dün belediye başkanlarıyla birlikte Adana, Hatay merkez ilçe, İskenderun ve Antakya’nın ardından, Samandağ ve Arsuz ilçelerini ziyaret etmiş, depremzelerle buluşmuştu.

Ziyaretlerinin ardından gece yarısı bir video yayınlayan CHP lideri, “Covid (salgını) sırasında çıkarttığınız bürokratik engelleri bu kez kabul etmeyeceğiz. Gerekli yardımları en çok ihtiyaç duyulan yerlere olabildiğince hızlı taşıyacağız. Saray’ın siyasetiyle de PR çalışmalarıyla da yalan dolan haberleriyle de artık ilgilenmiyoruz” demişti.

Kılıçdaroğlu: Vergi veren halk, devleti yanında göremedi; iktidar sınıfta kaldı

Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer‘in deprem bölgesindeki çalışmalarına ilişkin tweetlerini alıntılayan Kılıçdaroğlu, “Gelsinler tutuklasınlar” dedi.