Ana Sayfa Blog Sayfa 581

Depremden etkilenen Afşin-Elbistan Termik Santrali yeniden üretime başlıyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 6 Şubat depremlerden etkilenen Afşin Elbistan Termik Santrali‘nin B ünitesinin gelecek hafta itibari ile kısmen çalışmaya başlayacağını duyurdu.

Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler nedeniyle, her iki merkez üssüne de çok yakın olan Afşin Elbistan Termik Santrali’nde üretim durmuştu.

Afşin‘de basın açıklaması yapan Dönmez, depremlerin bölgede ciddi hasara neden olduğunu dile getirerek, elektrik ve doğalgaz şebekeleriyle ilgili yürütülen çalışmaların özellikle yüksek basınç hatlarında ve yüksek gerilim hatlarında tamamlandığını bildirdi.

‘Afşin-B’de hasar tespit çalışmaları tamamlandı’

Bölgede yoğun şekilde elektrik üretim tesislerinin bulunduğuna işaret eden Dönmez, “Hidroelektrik santrallerimiz var. Termik santrallerimiz de var. 3 tane büyük kömür santralimizden birisi Adana‘da, diğeri Afşin-Elbistan bölgesinde olmak üzere Kahramanmaraş’ta hizmet vermekteydi. Adana Tufanbeyli‘deki santralimizde herhangi bir sorun yok. İşletilmeye devam ediliyor. Ancak şu anda bulunduğumuz Afşin-Elbistan bölgesinde iki adet, birisi 1360 megavatlık, diğeri 1440 megavatlık 4’er üniteden oluşan kömür santrallerimiz özellikle Elbistan merkezli depremde maalesef olumsuz etkilendiler. Her iki santralimiz de şu anda hizmet dışı” dedi.

Afşin Elbistan Termik Santali

Dönmez, Afşin Elbistan A Termik Santrali‘nin Afşin Elbistan B Termik Santrali‘ne kıyasla eski bir santral olduğuna dikkati çekerek, santralde hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

“Elektrik Üretim AŞ tarafından işletilen Afşin-B santralinde de hasar tespit çalışmaları tamamlandı. Pazartesi gününden itibaren de bakım onarım çalışmalarına giriyoruz. Önümüzdeki pazartesiden itibaren Afşin-B santralimizde ilk etapta bakım onarım ve teknik personel olmak üzere kısmen çalışmaya başlayacaklar” diyen Dönmez, bu santraller ve maden işletmelerinde çalışan insanların da depremden olumsuz etkilendiğini belirtti.

Termik santraller hasar görmüş, kömür madeninde çökme yaşanmıştı

Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Genel Başkanı İrfan Kabaloğlu, 12 Şubat’ta yaptığı yazılı açıklamada 6 Şubat depremlerinden etkilenen 10 kentin bazı bölümlerinde enerji altyapısının hasar gördüğünü söyledi.

Deprem nedeniyle Afşin-Elbistan A ve B Termik Santrallerinin her ikisinde de çelik konstrüksiyon zarar görmemiş ancak şalt sahanı ekipmanları yerlerinden oynadığı için elektrik üretimi durdurulmuştu.

Öte yandan Afşin-Elbistan kömür madeni işletmesi sahasında çökme meydana gelmişti. En son alınan bilgilere göre, enkaz altında işçi olup olmadığı bilinmiyordu.

‣ Deprem bölgesi’ndeki santraller için soru işaretleri: Acilen denetlenmeli

Bölgede yedi termik santral var

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Enerji Komisyonu, daha önce Yeşil Gazete‘ye yaptığı açıklamada depremden etkilenen 10 kentin sınırları içerisinde yer alan yedi termik santralin acilen denetlenmesi gerektiğini söylemişti.

Deprem bölgesinde yer alan yedi termik santral şöyle:

  • 1355 megawatt gücünde Afşin-Elbistan A Termik Santrali (Kahramanmaraş)
  • 1440 megawatt gücünde Afşin Elbistan B Termik Santrali
  • (Kahramanmaraş)
  • 450 megawatt gücünde Tufanbeyli Termik Santrali (Adana)
  • 1308 megawatt gücünde İskenderun Termik Santrali (Adana-Yumurtalık)
  • 660 megawatt gücünde Hunutlu Termik Santrali (Adana-Yumurtalık)
  • 1260 megawatt gücünde Atlas Termik Santrali (Hatay–İskenderun)
  • 15 megawatt gücünde Kojen Termik Santrali (Kahramanmaraş- Dulkadiroğlu)

Yönetmelik değişikliğine uzmanlardan yanıt: Orman, orman olarak korunamayacak, iptal edilmeli

Resmi Gazete’de 15 Şubat’ta yayımlanan bir yönetmelik ile Orman Kanununun 17’nci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Uygulanması Hakkında Yönetmelikte değişiklik yapıldığı duyuruldu.

Buna göre, ormanlık alanlardaki havalimanlarının etrafına tesisler kurulabilecek; lisanslı güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine izin verilebilecek.

‣ Orman Kanunu değişti: Havalimanı etrafına otel ve AVM yapılabilecek

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve Yeşil Gazete yazarı Doç. Dr. Cihan Erdönmez, yönetmelikte yapılan değişiklikleri değerlendirdi.

Toplumsal yarar

Orman Kanunu’nun 16, 17, 18 ve Ek 9’uncu maddeleri ile Turizmi Teşvik Kanunu‘nun 8’inci maddelerine göre, orman alanları madencilik, enerji, ulaştırma, savunma gibi ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilebiliyor.

Erdönmez, bu tahsislerin gerçekleştirilmesinden önce toplumsal yarar hususunun gözetilmesi gerektiğinin önemini vurgulayarak, “Bu tahsislerden bazıları gerçekten ormanda yapılması zorunlu olan ve genel toplum yararı açısından büyük değer taşıyan nitelikte” dedi:

“Örneğin iki yerleşim yeri arasında yol yapılması zorunlu ise ve bu iki yerleşimin arası bütünüyle ormansa yolu ormandan geçirmekten başka çözüm olmadığı için ve o yol ile genel bir toplumsal yarar sağlanacağı için yol için orman alanı tahsisi yapılabilir. Veya toplumun tamamına açık bir göğüs hastalıkları hastanesi için bir miktar orman alanının tahsisine karşı çıkmak söz konusu olamaz.”

Öte yandan özellikle son 15-20 yılda ilgili kanun maddelerinde çok kez değişikliğe gidildi ve çok sayıda faaliyet için orman alanı tahsisi olanaklı hale getirildi. Erdönmez, bu durum neticesinde “Artık ormanı orman olarak koruyamamaya başlandığının” altını çizdi.

Biz bilimsel olarak şunu söylüyoruz: Bir faaliyetin ormanda yapılmasından başka seçenek yoksa ve o faaliyet ormanın sağladığından daha yüksek bir kamu yararı sağlarsa ormanda yapılabilir.

15 Şubat’ta atılan adım ile kanun değiştirilmeden yönetmelik değişikliği ile ormanda yapılabilecek, orman alanı tahsis edilebilecek faaliyetlerin genişletildiğine dikkati çeken Erdönmez, “Bunun hukuken ne derece doğru olup olmadığını hukukçulara sormak lazım fakat ben kanunu değiştirmeden yapılan bu yönetmelik değişikliğinin hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum. Umarım ilgili bir kurum ya da kuruluş düzenlemenin iptali için dava açar” diye konuştu. 

Ormanların rant için kurban edilmesi ‘kabul edilemez’

Yönetmeliğe eklenen fıkralardan birine göre, havaalanı veya havalimanlarında pistlere, taksi yollarına, apron ve bunlara bitişik sahalara; hava araçlarının kalkmasını, inmesini ve yer manevralarını yapmasını sağlayan, hava araçlarının yakıt, bakım ve diğer ihtiyaçlarının karşılanmasını ve yük ve yolcu indirilip bindirilmesini temin edici tesislere ve belirli durumlarda doğrudan uçuş faaliyeti amacıyla kullanılan bina ve yapılara veya bunların bazı kısımlarına ve bu bölümlerin hepsine girişin kontrollü olduğu yerler ve yolcuların sağlık, otel, motel, lokanta, akaryakıt istasyonu, dini tesis, terminal binaları, alışveriş üniteleri gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak tesislere izin verilebilecek.

Erdönmez, fıkrada yer alan özellikle “havaalanı ve havalimanlarında otel, motel, lokanta, akaryakıt istasyonu, dini tesisi alışveriş ünitesi” gibi ifadelerin son derece belirsiz ve ucu açık olduğunu kaydederek “Bunun daha yalın ifadesi şu: Rant getirici her türlü tesis havaalanı ve havalimanlarının civarındaki orman alanlarına yapılabilir. Bunun akıl ve bilimle ilişkisi yoktur ve kabul edilemez” dedi.

Ormansızlaşmanın kapıları açılıyor

Yönetmeliğe eklenen diğer fıkrada ise, üzerinde ağaç ve ağaççık toplulukları bulunmayan, ormancılık faaliyetleri ve teknik olarak orman kurulması mümkün olmayan, fiilen taşlık, kayalık, verimsiz orman alanlarında lisanslı güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine izin verilebileceği belirtiliyor.

Güneş enerji santrali ve diğer tesislerin ormanda yapılmasının iki önemli sonucu olacağını açıklayan Erdönmez, “Tahsis edilen orman alanlarını tümüyle kaybederiz. Yani bu bir ormansızlaşmadır” diye uyardı.

Tahsis nedeniyle orman ekosisteminde parçalanma yaşanacağına vurgu yapan Erdönmez, şunları ekledi:

Bu parçalanma tahsis edilen alanın civarındaki orman alanlarının ekolojik yapısında yıkımlar meydana getirir. Bitki, hayvan ve diğer canlı türlerinin sayısı azalır, ekolojik ilişkiler bozulur ve civar orman alanları kaybedlimemiş olsa da nitelik bozulmasına uğrar.

Taşlık, kayalık alanlar dahi önemli

Yayımlanan yönetmelikteki dikkati çeken noktalardan biri de “taşlık, kayalık, verimsiz orman alanları” ifadesi.

Erdönmez, eskiden ağaçların tepe taçlarının izdüşümlerinin alanı yüzde 10’dan daha az örttüğü ormanlara verimsiz orman dendiğini ifade etti.

Bilim insanlarının yıllarca bunun yanlış olduğu, ormanın yalnızca ağaç demek olmadığı, ormandan sağlanan tek yararın da odun olmadığına dair açıklamaları neticesinde, bütünüyle ağaca ve odun üretimine odaklı ormancılık anlayışının ürünü olan bu ifade terk edildi ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından söz konusu alanlar “boşluklu kapalı orman” olarak anılmaya başlandı.

“Ama yönetmeliği değiştirenler belli ki bundan haberdar değil. 50 yıl öncenin kafasıyla iş yapıyorlar” diyen Erdönmez, “Elbette üzerinde ağaç olmasa, toprak çok taşlık kayalık olsa bile o ormanlar da verimlidir. Odun üretimi açısından olmasa da biyolojik çeşitlilik açısından, toprağın korunması açısından, su ekonomisi açısından, iklim değişikliği açısından ve buna benzer pek çok açıdan verimli olabilir” diyerek ifadenin kullanımına karşı çıktı.

Fidan dikiliyor diye orman alanlarından vazgeçilemez

Anayasa’nın 169’uncu maddesine göre, devletin anayasal görevleri arasında  ormana dönüştürülmesi olanaklı olan alanları ormanlaştırmak ve var olan ormanları korumak da yer alıyor.

Cihan Erdönmez, ağaçlandırma çabalarının tek başına yeterli olmadığına işaret etti, devletin bu görevlerin her ikisini bir arada yapması gerektiğini vurguladı:

Ağaçlandırma yapıyorum diye bazı orman alanlarından vazgeçiyorum diyemez devlet. Biri diğerinin karşılığı değil tamamlayıcısıdır. O nedenle şu kadar orman alanı verdik ama bu kadar da fidan diktik demek kesinlikle yanlış bir düşünme tarzının sonucudur.

‘Bir metrekare ormanın kaybedilmesi bile ülkemiz ve gezegenimiz için büyük kayıptır’

Bir metrekare orman alanının bile kaybedilmesinin büyük bir kayıp olacağını dile getiren Erdönmez, bu yönetmelik değişikliğinin yanlış olduğunu kaydederek bir an önce vazgeçilmesi için çağrıda bulundu:

“Bu düzenleme idareye bir yol açıyor. Belli ki bir yerlerden talep ya da emir geldi ki bu yol açıldı. Talebin ne kadar olduğunu, idarenin bu talebe ne kadar yanıt verip ne kadar vermeyeceğini kestirmek olanaklı değil. Ayrıca bu düzenleme bu şekilde kaldığı sürece talepler artacaktır. Bu nedenlerle, bizim işimiz doğru ve yanlışlarını ortaya koymaktır. Bu düzenleme ile 1 metrekare orman alanının kaybedilmesi bile hem ülkemiz hem de gezegenimiz için büyük bir kayıptır ve bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmelidir.”

‘Anayasaya aykırı, iptal edilmeli’

Ormancılık Politikası Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan Atmış da sosyal medyada , yaptığı paylaşımlarda yapılan yönetmelik değişikliğinin “Ormanları sermayenin hizmetine biraz daha sunan, birilerini biraz daha zengin edecek, fakat ormanları biraz daha yok edecek” olduğunu açıkladı.

Yapılan yönetmelik değişikliğiyle güneş enerjisi santralleri ile havalimanı ve yan tesisleri inşa etmek için ormanların yok edilmesinin önünün biraz daha açıldığını aktaran Atmış, “Madencilik, enerji, turizm vb. ormancılık dışı amaçlarla yapılan tahsislerle 2004-2021 yılları arasında 536 bin 741 hektar orman ekosistemini fiilen yok eden iktidar çevresine yeni rantlar kazandırmak için harıl harıl çalışıyor” dedi.

Düzenlemede, ormanı bir ekosistem değil de, sadece ağaçtan ibaret sayan  bir anlayışın hakim olduğunu belirten Atmış, ormanlarda bu tür ormancılık dışı amaçlarla yapılan düzenlemelerin hemen hemen hepsinin aslında Anayasaya aykırı olduğunu ifade etti.

“Kamu Yararı” iddiasıyla atılan bu adımların Anayasaya uygun olmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından iptal edilmesi gerektiğini savunan Atmış, “Halbuki yirmi yıl öncesine kadar bu yüksek mahkemelerin buna benzer mevzuat düzenlemelerini iptal ettiğini gösteren onlarca örnek var. Anayasayı da ormanları da korumak istiyorsak, azımsanamayacak bir çoğunluğun ormanlarımızı yok eden bu düzene karşı durması gerekli” diye belirtti.

Felaketler insan eliyle yapılıyor

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik de değişikliği eleştirdi. Paylaşımda bu tür adımların doğa üzerindeki etkilerinin birçok felakete neden olduğuna işaret eden Akkemiz, afetlerin boyutlarının artacağına ve biyolojik zenginliğin daha fazla zarar göreceğine dikkati çekti.

“Bu yönetmelik değişikliği bir kez daha gösterdi ki (1) yaşanan felaketler doğal değil “İNSAN KAYNAKLI”dır ve (2) Orman alanlarımızı bu şekilde tahrip etmeye devam edersek hem felaketlerin boyutları daha da artacak hem de biyolojik zenginliğimiz daha fazla zarar görecektir.”

Garanti Bankası da depremde ölenlerin borçlarını sildi

Garanti Bankası, 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin borçlarını silerken hayatta kalanların borçlarını erteledi.

Daha önce de İş Bankası, deprem bölgesinde hayatını kaybeden müşterilerinin tüm borçlarını silme, hayatta kalanların ve KOBİ ve daha küçük işletmelerin kredi ödemelerini altı ay faizsiz öteleme kararı almıştı. 

Garanti Bankası’nın açıklaması şöyle:

“Kredi ve kredi kartı borçlarını başvuru gerekmeksizin, faizsiz erteliyoruz. Depremde ağır hasara uğrayan şehir ve ilçelerimizdeki bireysel müşterilerimizin ve gerçek kişi ticari işletmelerimizin borçlarını 6 ay, deprem bölgesinde yer alan diğer illerde ise bir ay faizsiz erteliyoruz. Deprem felaketinin yaşandığı bölgede hayatını kaybeden bireysel müşterilerimizle gerçek kişi ticari işletmelerimizin kredi ve kredi kartı borçlarını anapara dahil olmak üzere siliyoruz. Depremden etkilenen tüzel müşterilerimize, firma özelinde; ödemesiz dönemli, uzun vadeli, çok geniş kapsamlı destek paketlerimizle finansal kaynak sağlayacağız.”

“Depremde en ağır hasara uğrayan şehir ve ilçelerimizdeki bireysel müşterilerimiz ve gerçek kişi ticari işletmelerimizden 2023 yılı sonuna kadar kredi kartı ve üye iş yeri POS ücreti tahsil etmeyeceğiz. Depremde ağır hasara uğrayan şehir ve ilçelerimizdeki bireysel müşterilerimiz ve gerçek kişi ticari işletmelerimizin genel bankacılık hizmetlerini ücretsiz gerçekleştiriyoruz.

Bankacılık işlemlerine erişim sağlamak için depremden etkilenen tüm illerin merkezinde şubelerimiz ve mobil araç şubelerimizle hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin kartlarına kolay erişmesi ve hemen kullanabilmesi için mobil araç şubelerimiz dahil tüm şubelerimizden anında banka kartı ve kredi kartı teslimatı yapıyoruz.”

Marmarisliler: Sinpaş’ın Kızılbük’teki otel projesinin temeli çürüyor, üzerine kat çıkıyorlar

Hattat Holding tarafından başlatılan ve 33 yıl sonra Sinpaş GYO tarafından devralınan Marmaris Kızılbük‘teki otel ve devremülk projesiyle ilgili tartışmalar da Marmarislilerin direnişi de devam ediyor.

Yıllar önce Hattat Holding tarafından başlatılan proje,  geçen mayıs ayında inşaat sırasında patlatılan dinamitlerle gündeme gelmişti. Marmaris Kent Konseyi, projeyle ilgili fotoğraflar yayınlayarak, inşaatın deprem yönetmeliği öncesinde başlatıldığını hatırlattı.

Ege Bölgesini kapsayan Batı Anadolu Fay hattında yer alan Muğla‘nın en önemli fay hattı, Muğla-Yatağan fay hattı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Genel Jeoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Dr. Murat Ersen Aksoy, dört aktif fay hattı olan Muğla bölgesinin görebileceği en yüksek deprem ölçeğinin 7,2 olacağını açıkladı.

Sosyal medyada yapılan açıklamada, Sinpaş GYO’nun, Hattat Holding’in inşa ettiği yedi katın üzerine üç kat daha çıktığı, bu süre içinde inşaatın temellerin korozyona maruz kaldığı  kaldığı belirtildi.

Karar mercilerinin bu duruma göz yumduğu vurgulanan açıklamada, Marmaris Belediyesi ve Muğla Valiliği’ne seslenildi:

“Güncel hangi yönetmeliklere uygun bu yapı??? Ya da sadece deniz manzaralı dev bir mezar inşa edilmesine mi izin veriyorsunuz?” 20 yıllık binaların yapı denetimlerini başlatacağını söyleyen Marmaris Belediyesi, inşaatı devam eden projelerle harekete geçmelisin. Sen de “benim vicdanım rahat” diyebilecek misin @marmarisbeltr, @tcmuglavaliligi? ”

‘Yedi katlı çürük binaya üç kat daha çıkılmasına göz yumuluyor’

Projenin deprem yönetmeliği açısından değerlendirmesi gerektiğine dikkat çeken Marmaris Kent Konseyi’nin açıklaması şöyle:

“33 yıl önce (deprem yönetmeliğinin esamesi okunmazken) Hattat Holding tarafından başlatılan Kızılbük otel projesi, Sinpaş GYO tarafından devir alınıp hâlihazırdaki 7 katın üzerine 3 kat daha eklenerek devam ettiriliyor. Buyurun temelden birkaç fotoğrafı:

Teknoloji çağı malum, her an yeni şeyler keşfediliyor. Bunu idrak edebilmiş toplumlar, en basit tadilat talebinde dahi yapılardaki yönetmeliklere uygun olmayan her kalemin uygun hale getirilmesini şart koşarken, karar mercileri 30 küsur sene önce dikilmiş olan beton yığınına güncel yönetmelikleri dahil etmeksizin 3 kat daha çıkılmasına gözlerini yumuyor.

‘Denetim belgeleri için harekete geçilmeli’

Mahkemenin vermiş olduğu inşaatı durdurma kararına gözlerini yumanları, yönetmeliklere rağmen bu inşaatın gerçekleştirilmesinde emeği geçenleri, ellerine vicdanlarına koyup; BAĞIMSIZ, YETKİN, PROFESYONEL denetmenler tarafından yapılacak olan GÜNCEL yapı denetim belgeleri için harekete geçmeye davet ediyoruz.

Bütün uzmanların dikkat çektiği Ege depremi ihtimaliyle, 33 sene önce dikilip deniz kenarında olmanın getirdiği yüksek korozyona maruz kalmış temellerinin bir kısmı ortaya çıkmış metruk haldeki binaya yeni 3 kat eklediğiniz yapınız kıyı yönetmeliği ve deprem yönetmeliği açısından değerlendirilsin. Bugün, bu acıların üzerine değerlendirsin ki katliamın güncel belgesi olsun.”

 

415 hak savunucu: Linç, dayak ve işkence insanlık suçudur

Maraş merkezli, 10 ilde büyük yıkıma yol açan depremlerin ardından  çalışmalar sürerken, bölgeden yağma yaptıkları gerekçesiyle, çoğu mülteci bazı kişilere işkence ve linç yapıldığına ilişkin görüntüler sosyal medyada yayıldı.

Görüntüler üzerine imza toplayan 415 yazar, akademisyen, hukukçu, insan hakları savunucusu “Linç, dayak, işkence insanlık suçudur!” dedi.

‘Halkın öfkesi bu olaylara yöneltildi’

Ortak açıklama şöyle:

6 Şubat’ta yaşadığımız, on binlerce insanımızı yaşamdan, sevdiklerinden koparan deprem tüm ülkeyi, halkımızı derin, tarifsiz acıya boğmuştur. Herkes elinden geleni yapmak, yaraları sarmak için seferber olmuş, olağanüstü bir dayanışma ortaya konmuştur.

‘Büyük insanlık tablosu yok edilmeye çalışılıyor’

Depremin ilk günlerinden itibaren sosyal medyada, bölgeye yardıma gitmiş çoğu Suriyeli, Arap, Alevi olan insanlara saldırılarda bulunulmakta, mültecilere karşı nefret suçlarına kapı açılmakta, halkın dayanışmasıyla ortaya çıkardığı büyük insanlık tablosu zedelenmeye, yok edilmeye çalışılmaktadır.

Böylesi suçlamalarla itham edilenlerin yargı makamlarına teslim edilmesi gerekirken, toplumda korku ve terör oluşturacak boyutta açık işkence, linç yoluyla yaralama, öldürme eylemlerinin gerçekleştirilmesi, kimliği belirsiz kişilerce bu eylemlerin uygulanıp yayınlanması insan hakları ihlali, insanlık suçudur. Bu şiddeti onaylamanın ilerde kime yöneleceği de belli olmayan bir şiddet ortamının yaratılmasına sebep olacağı aşikardır. Bu durum asla kabul edilemez, derhal önlenmeli ve soruşturulmalıdır.”

Açıklamada, ülke olarak yaşam mücadelesi verilirken bu görüntülerin sergilenmesinin, yaşamakta olduğumuz acıları derinleştirmekten, halkın dayanışma duygusunu yaralamaktan öte işlevi olmayacağına dikkat çekilerek, “Gün dayanışma günüdür. Kınıyor, uyarıyor ve yetkilileri göreve çağırıyoruz” denildi.

İmza veren isimler şunlar:

A.Serdar Koçman, Abdullah Demirbaş, Adnan Kaya, Ahmet Asena, Ahmet Aykaç, Ahmet Berkay Özsoy, Ahmet Ergin, Ahmet Hulusi Kırım, Ahmet Karakuş, Ahmet Kırım, Ahmet Özdel, Ahmet Ümit, Akın Atauz, Akın Birdal, Alaattin Kılıç, Alev Er, Ali Aydın, Ali Bayramoğlu, Ali Cemal Zülfikar, Ali Ekber Kaypakkaya, Ali Gökhan Geçgin, Ali Haydar Konca,  Ali Saydi, Alper Taş, Altan Kadayıfçı, Arif Ali Cangı, Armağan Özel, Asuman Boyacıgiller, Aydın Deniz, Ayfer Tunç,  Ayhan Özdemir, Aylin Hacaloğlu, Ayşe Bakkalcı, Ayşe Erdem, Ayşe Erzan, Ayşe Fügen Aybars, Ayşe Gözen, Ayşegül Devecioğlu, Ayşen Şahin, Aytuğ Atıcı, Aziz Özkan

Babür Pınar, Bahadır Alta, Bahar Özer Bilgiç, Bahtiyar Özgür Sarıoğlu, Barış İpek, Barış Pehlivanoğlu, Barış Yıldız, Baskın Oran, Başak Baylav, Bekir Sıtkı Keçeci, Bektaş Kandemir, Belma Fırat, Beril Eyüboğlu, Berivan Kaya, Berkay Akkuş, Bilgin Kayvar, Bilgin Yeşilboğaz, Birsen Temir Saraç, Buğra Konuk, Burcu Çelik, Burhan Sönmez, Bülent Danışoğlu, Bülent Gündoğmuş, Bülent Özdural, Bülent Tekin, Büşra Ersanlı, Behiç Yamanoğlu,

Celalettin Can, Cemal Gülmez, Cemil Akıllı, Cengiz Arın, Cengiz Cemri,  Cennet Nurdan Parlak, Cevad Özdil, Cevriye Aydın, Cuma Kuş, Cumhur Bilgen Soyüstün, Çağla Yolaşan, Çetin Ali Nergis, Çiğdem Yalçın, 

Deniz Doğan, Deniz Erdoğdu, Deniz Gürbüz, Deniz Polattaş, Deniz Türeoğlu, Devrim Avcı Özkurt, Dilara Oğuz, Dilek Dindar, Dilek Güzel, Dilek Sevgi Ataç, Diren Elif Vurgun, Doğan Bermek, Doğan Özgüden, Dursun, Kahraman, Dünya Emrem

Ebru Atakan Öztatar, Ediz Saygı, Ejder Demir, Elif Aytaç, Elif Ergin, Elif Özer, Elif Turğay Altun, Elif Yetigin, Emiş Küçükarslan, Engin Deniz Ergin, Enver Akan, Ercan İpekçi, Ercüment Yıldız, Erdal Kılıçkaya, Erdoğan Aydın, Erdoğan Baştuğ, Ergin Cinmen, Erkan Sabri Ünüvar, Erol Aral, Erol Kızılelma, Esen Aslandoğan, Esra Koç, Eşber Yağmurdereli, Eylem Sarıoğlu Aslandoğan, Eyüp Yusuf Türkmen, Ezgi Bozdağ,

Fatma Dikmen, Fatma Koçyiğit, Fehim Işık, Ferda Koç, Ferda Önen, Ferhat Tunç, Fethiye Çetin, Feyyaz Yaman, Fırat Korkmaz, Fikret Başkaya, Filiz Kardam, Filiz Kerestecioğlu, Füsun Çelik,  Funda Oral,

Gamze Gökoğlu Şimşek, Gaye Boralıoğlu, Gencay Gürsoy, Gül Yılmaz, Gülay Gün Bilici, Gülderen Çeviral, Gülizar Kılıç, Gülser Kayır, Gülşah Kaya, Gültekin Koçdemir, Gün Zileli, Güneş Yılmaz Baştuğ, Güngör Şenkal, Gürhan Ertür, Güzin Şebnem Yamanoğlu

H. Gülçin Taçkınlar Nural, Hacer Ansal, Hakan Dilmeç, Hakan Tahmaz, Hakkı Demir, Haldun Açıksözlü, Haldun İleri, Halil Dönmez, Halil Savda, Halim Bulutoğlu, Halit Erdem, Hamza Yılmaz, Hanife Yüksel, Harun Abuşoğlu, Hasan Erkul, Hasan Fehmi Nemli, Hasan Hüseyin Evin, Hasan Öztoprak, Hasip Kaplan, Hayrettin Çil, Hayri Zafer Korkmaz, Heval Türkmen Günay, Heval Yıldız Karasu, Hıdır Kırkıcı, Hicri İzgören, Huriye Şahin, Hüseyin Demirton, Hüseyin Gökkaya, Hüseyin Göksel, Hüseyin Görer, Hüseyin Habip Taşkın

Ilgın Su, İbrahim Betil, İbrahim Bilen, İbrahim Sezikli, İbrahim Ünal, İlke Çandırbay, İlke Işık, İmran Aygün, İnci Tuğsavul, İrem İleri, İshak Kocabıyık, İsmail Ağan, İsmail Beşikçi, İsmail Cem Özkan, İsmail Hakkı Şimşek, İsmail Tekeci, İsmet Evren, İzzet Uygun

Jaklin Çelik, Jan Beth-Şawoce,, Jini Güneş

Kadir Akın, Kadriye Doğan, Kamil Tekin Sürek, Kaya Tanış, Kazım Şaroğlu, Kemal Akkurt, Kemal Aytaç, Kenan Çetin, Kevser Güler Cinkaya, Kudret Ünal, Kumru Toktamış, Kuvvet Lordoğlu

Latife Tekin, Leman Yurtsever, Levent Tüzel, Leyla Han Tüzel, Liz Amado, Ludmilla Büyüm, Luiz Bakar, Lütfi Gölpınar

Mahfuz Güleryüz, Mahmut Konuk, Mahmut Memduh Uyan, Mahmut Mutman, Mahmut Sümbül, Mehmet Ali Çoşkun, Mehmet Antmen, Mehmet Bozgeyik, Mehmet Çağrı Kaygısız, Mehmet Çelikten, Mehmet Özer, Mehmet Rastgelener, Mehmet Sına Hıdır, Mehmet Taha Deniz, Mehmet Taş, Melda Baycan, Melda Onur, Melek Taylan Ulagay, Memik Horuz, Mert Büyükkarabacak, Merve Şatir, Mete Elçi, Mete Kağan Yıldırım, Mine Nazari, Muhammet Taner Avşar, Mukaddes Erdoğdu Çelik, Murat Akaslan, Murat Akbaş, Murat Çelebi, Murat Polat, Murat Uyurkulak, Musa Piroğlu, Mustafa Söğütlü, Mustafa Sönmez, Münevver Gökçe Yılmaz, Münir Korkmaz,

Naci Akıncı, Naci Sönmez, Nami Şentürk, Nazan Moroğlu, Nazar Büyüm, Nazlıcan Çelik, Nebil Birtek, Necati Abay, Necdet Saraç, Nergiz Ovacık, Nermin Korkmaz, Nesim Ovadya İzrail, Nesrin Aslan, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Neşe Yaşın, Nevzat Onaran, Nil Mutluer, Niyazi Zorlu, Nizamettin Sevim, Nuran Aydın, Nuran Yazıcıoğlu, Nuray Sancar, Nurcan Baysal, Nurettin Özlütaş, Nuriye Ünal, Nurten Ertuğrul,

Oğuzhan Ürün, Oktay Durmaz, Olcay Korkmaz, Onsun Meryem, Orhan Alkaya, Orhan Atan, Orhan Kasımlarlı, Orhan Silier, Osman Zeki Erdoğan, Osman Zorba, Oya Baydar, Oya Ersoy, Ozan Çataltepe, Öner Altunkaş, Özcan Karakoç, Özgür Ceylan Aytaç, Özgür Metin, Özlem Kaya, Özlem Kortel Alikoç, Özlem Saldamlı Özataka, Özlem Taşdemir Teke, 

Perihan Koca, Pınar Dokuz, Pınar Ömeroğlu,

Ragıp İncesağır, Ragıp Zarakol, Rahmi ateş, Recep Maraşlı, Refika Çakıllık, Rojda Yıldırım, Rutkay Aziz

Saadet Erkuş, Sabit Aktaş, Sait Çetinoğlu,  Salih Zeki Tombak, Salman Kaya, Sami Evren, Sema Kaygusuz, Semih Bilgen, Semih Mutlu, Semir Karadaş, Serdar Keskin, Serdar M. Değirmencioğlu, Serhat Özdemir, Serkar Ertuğrul, Serpil Kemalbay, Seval Oğuzhan, Sevil Aracı Bek, Sevil Öcal, Sevilay Çelenk, Sevilay İlkay, Sevin Kanatger, Sevin Okyay, Sevtap Akdağ, Sezai Sarıoğlu, Sırrı Sakık, Sibel Özbudun, Sinejan Kut, Songül Argünağa, Songül Beydilli, Songül Tunçdemir, Suat Turan, Sultan Özcan, Süleyman Eryılmaz, Süleyman Karataş, Süleyman Zaman, Sülün Falay,

Şahika Yüksel, Şamil Altan, Şanar Yurdatapan, Şaneşin Aydın, Şebnem İşigüzel, Şebnem Korur Fincancı, Şebnem Oğuz, Şenay Çöte, Şengün Kılıç, Şeref Turgut, Şükrü Hamarat,

Tahir Kemal Bozkır, Tahsin Yeşildere, Taner Barlas, Tarık Günersel, Temel Demirer, Tevfik Taş, Tilbe Saran, Töre Nuğoğlu Boratav, Tugay Bek, Turan Cengiz, Turgay Fişekçi, Tülay Koçak, Tülin Dursun, Tümay A. Ferrara, Türkcan Baykal,

Uğur Aker, Ümit Özdemir, Üstün Güvener, Üstün Reinhart B.,

Vedat Bulut, Veli Saçılık, Viki Çiprut

Yahya Biçer, Yalçın Alaca, Yalçın Ergündoğan, Yasemin Bektaş, Yasemin Kumbasar Gök, Yavuz Okçuoğlu, Yavuz Sezer, Yıldırım Şahin, Yıldız İmrek, Yılmaz Bayezit, Yusuf Ayık, Yücel Aksüt, Yücel Erna, Yüksel Okyay,

Zehra Aksu Yılmazer, Zehra Arat, Zeki Yalçındere, Zekiye Kürkçüoğlu, Zeliha Altuntaş, Zerrin Kurtoğlu, Zeynel Güvenç, Zeynep Akıncı, Zeynep Atikkan, Zeynep Oral, Ziya Çelik, Ziya Halis, Zöhre Dalkıran, Zuhal Kaygısız, Zülfü Livaneli.

YÖK’ten üniversiteler ile ilgili yeni karar

YÖK Başkanı Erol Özvar, üniversiteler ile ilgili açıklamada bulundu. Özvar’ın açıklamalarından öne çıkanlar ise şöyle:

“Türkiye’deki örgün öğrencilerin toplam yüzde 15’i ya bölgede ikamet etmekte ya da bu bölgede eğitim almaktadır. Öğrencilerimiz ve personelimiz arasında maalesef kayıplarımız bulunmaktadır.

Neredeyse bütün üniversitelerimiz depremden etkilenmiş paydaşlarıyla doludur. Kampüslerimiz barınma ve ikamet anlamında önemli bir rol almıştır. Tıp ve mühendislik fakültelerinden gönüllü elemanların halen bölgedeki çalışmalarını da izliyoruz.

Bundan sonraki süreçte üniversitelerimize çok kritik roller düşmektedir. İllerin tekrar kalkınmasında üniversitelerimizin kuşkusuz önemli rolleri olacaktır.

2022-2023 bahar döneminin uzaktan eğitim ile sağlanmasına daha önce karar verilmişti. Ön lisans, lisans ve lisans üstü bölümleri için bir dizi kararlar aldık.

Alınan kararlar nisan ayı başı itibariyle yeniden gözden geçirilerek uzaktan eğitimin yanında yüz yüze eğitimin harlanmasıyla hibrit eğitim de uygulanabilecektir.

Depremin etkilediği illerde bulunan bir kısım üniversitelerimiz ortak çalışmalar yapmak üzere bazı üniversiteler ile eşleştirildi.

Özel öğrencilik ile ilgili de bazı kararlar aldık. Depremden etkilenen illerde veya birinci dereceden yakını bu illerde yaşayanlar talep etmeleri halinde birinci derecedeki yakınının bulunduğu ikamette veya bulunduğu illerdeki üniversitelerin eş değer bölümünde özel öğrenci olabilecekler.

Öte yandan kayıt dondurma konusunda da bazı kolaylıklar getirilmiştir. Bu süre azami öğrenim süresinden de düşülmeyecek.”

Diyarbakır: Evleri boşaltmaları istendi, şimdi dört aile bir çadırda yaşıyor

Video haber: Şirvan Oktay GÖRER

*

Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği Diyarbakır’da hasar tespit çalışmaları devam ediyor. Depremde kent merkezinde yedi bina yıkılırken, ilçe ve köylerle birlikte 25 bina yıkıldı. Ayrıca acil yıkılması kararı verilen binalardan biri kontrollü bir şekilde yıkıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalarda kentte şu an kadar yapıların yüzde 20’sinde inceleme yapıldı. İncelemelerin devam ettiği kentte 350’ye yakın yapı ağır hasarlı olarak işaretlendi. 20 binanın ise her an çökme tehlikesi yaşadığı belirlendi.

Diğer yandan binaları hasarlı işaretlenen ailelerin evlerinin boşaltılması isteniyor. Bunlardan birisi olan Yaprak Ailesi de Bağlar’ın Muradiye Mahallesi‘nde üç katlı binada dört aile birlikte yaşıyordu. Depremde binaları hasar alan Yaprak Ailesi’nden evlerini boşaltması istendi. Ne yapacağını bilmeyen aile, şu an bir çadırda dört aile 17 kişi birlikte yaşıyor. Aile kendilerine çözüm bulunulmasını istiyor. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Sekreteri Zeki Şimşek, hasarlı yapılarla ilgili izlenecek yolu anlatıyor:

Depremin ardından Karasu Çayı’nda su seviyesi yükseldi, tarım alanları su altında

Maraş merkezli yıkıcı depremlerin ardından Antakya‘ya bağlı kırsal Aşağıoba Mahallesi’nden geçen Karasu Çayı‘nda su seviyesi yükseldi.

Taşkın sebebiyle yıkılan bazı binaların enkazı, evlerin bodrum katları, yollar ve tarım arazileri su altında kaldı.

Su baskını yaşanan bölge, AA‘nın drone’uyla görüntülendi.

Asi Nehri de yükselmişti

Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü teknik ekipler, deprem bölgesi ve yakın çevresinde bulunan sulamada, içme suyu olarak ve enerjide kullanılan 140 depolamalı tesisi incelemiş ve 14 Şubat’ta Asi Nehri’nin su seviyesinin yükseldiğini tespit etmişti.

Nehrin memba bölümünde 130 metreküp saniye mansap bölümünde de 100 metreküp saniye yatak kapasitesine sahip debisi 09 Şubat’ta 15 metreküp saniye’den 130 metreküp saniye seviyesine hızla yükselmişti.

Nehrin yükselmesi ve bir çayın üzerinde bulunan barajda meydana gelen hasar nedeniyle Suriye‘de muhaliflerin kontrolündeki İdlib bölgesindeki bazı köyler de su altında kalmıştı.

Suriye’de depremin yıktığı baraj nedeniyle bir köyü sel bastı

Danıştay saldırganı Alparslan Arslan cezaevinde ölü bulundu

17 Mayıs 2006 yılında gerçekleşen Danıştay saldırısının faili olan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Alparslan Arslan‘ın tutuklu bulunduğu Maltepe Cezaevi’nde intihar ettiği iddia edildi.

İntihar iddiaları üzerine Baba İdris Arslan, Superhaber’den Mevlüt Yüksel‘e konuştu. “Oğlum intihar etmedi, öldürüldü” diyen baba Arslan, şunları söyledi:

“Bu gece saat 23:00 sıralarında Silivri’de yaşayan kızım cezaevinden aranmış ve oğlunun intihar ettiği söylenmiş. Oğlumun intihar ettiğine inanmıyorum. Bana göre oğlum öldürüldü. Biz Alparslan Arslan’ın tahliyesini beklerken ölümünü öğrendik”

Alparslan Arslan’ın cezaevinde ölümüne ilişkin resmi makamlardan henüz bir açıklama gelmedi.

Ne olmuştu?

1977 doğumlu, İstanbul Barosu’na kayıtlı  avukat Alparslan Arslan’ın 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay İkinci Dairesi’ne düzenlediği silahlı saldırıda dört Danıştay üyesi yaralanmış ve hakim Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmişti.

Saldırının ‘Ergenekon’ tarafından azmettirildiği iddiaları üzerine daha sonra Danıştay ve Ergenekon davaları birleştirilmiş ve Arslan, İstanbul’daki davada tekrar yargılanmaya başlanmıştı. Arslan, 5 Ağustos 2013’te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon Davası’nda iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 90 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2020’de Arslan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet ve 72 yıl hapis cezasını onamıştı.

AFAD’ın deprem donanımları için eksiklerini giderecek ihaleler iptal edilmiş

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) depremle ilgili donanım ve cihaz eksikliklerini gidermek için 2022’de çıktığı beş ihalenin, çeşitli gerekçelerle iptal edildiği ortaya çıktı. 

Elektronik Kamu Alımları Platformu’nda (EKAP) yer alan bilgilere göre; AFAD, 16 Mayıs 2022 tarihinde Deprem Kayıt Cihazı ve Ekipmanları ihalesine çıktı. İhalede, 10 adet 120 sn’lik genişbant sismometre 3 kanallı asgari 24 bit sismik sayısallaştırıcı gerçek zamanlı veri iletişim yazılımı ve 10 adet deprem gözlem istasyonu kabini ve kurulumu alınması planlanıyordu. Ancak ihale, 23 Mayıs’ta iptal edildi. İptal gerekçesi ise, “Bütün tekliflerin alıma ayrılan ödeneğin ve yaklaşık maliyetin çok üzerinde olması…”

Gerekçe; kurum yapısının değişmesi 

AFAD’ın 10 Haziran 2022 tarihli, “Deprem İvmeölçer Cihazı ve Ekipmanları” ihalesinde ise 25 adet deprem ivmeölçer cihazı, 30 adet deprem gözlem istasyonu kabini ve kurulumu hizmeti alınacaktı. Ancak bu ihale de gerçekleştirilemeyerek iptal edildi.

Bu ihalenin iptal gerekçesi de, “9 Haziran 2022 tarihli ve 31861 sayılı Resmi Gazete ile kurum yapısının değişmesi” olarak açıklandı.

Teklif veren çıkmadı

AFAD’ın 30 Haziran 2022 tarihli, “Deprem Kayıt Cihazı ve Ekipmanları Alımı” ihalesinin ise ihaleye geçerli teklif veren istekli çıkmaması nedeniyle iptal edildiği belirtildi. Bu ihalenin sonuçlanması halinde AFAD, “10 adet -120 sn’lik genişbant sismometre üç kanallı asgari 24 bit sismik sayısallaştırıcı gerçek zamanlı veri iletişim yazılımı, 10 adet deprem gözlem istasyonu kabini ve kurulumu” satın alacaktı.

Kurumun 17 Ekim 2022 ve 24 Ekim 2022’de iki ayrı ihalesi daha iptal edildi. 17 Ekim tarihli, “Deprem İvmeölçer Cihazı ve Ekipmanları Alımı” ihalesinde de ihaleye geçerli teklif veren istekli çıkmadı. İhalede, 20 adet deprem ivmeölçer cihazı ve 25 adet deprem gözlem istasyonu kabini ve kurulumu alınacaktı.

24 Ekim 2022 tarihli “Deprem Kayıt Cihazı ve Ekipmanları” alımı ihalesinin de teklif veren olmadığı gerekçesiyle iptal edildiği belirtildi. Söz konusu ihale ile “8 Adet deprem kayıt cihazı (*120 sn’lik genişbant sismometre, * 3 kanallı asgari 24 bit sismik sayısallaştırıcı, gerçek zamanlı veri iletişim yazılımı), 8 adet deprem kayıt cihazı kabini ve kurulumu” alınması hedeflenmişti.

AFAD Müdürü ‘Geç kalmadık’ dedi, muhabir itiraz etti

Bu arada, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, Habertürk TV canlı yayınına bağlanarak depreme müdahalede geç kalmadıklarını öne sürdü. 

Tatar, “Geç kalma gibi bir şey söz konusu değil. Bir afete nasıl müdahale edilmesi gerekiyorsa ilk andan itibaren bu yapılmıştır. Bunu çok net olarak söyleyebilirim. AFAD merkezi yerleşkede 7/24 konaklayan biri olarak söylüyorum, 5 dakika içerisinde devletin bütün kurumları burada toplanmış durumda. Şunu tartışmaktan artık lütfen vazgeçelim” dedi.

Tatar’ın sözlerinin ardından program sunucusu Mehmet Akif Ersoy şunları söyledi:

“Şunu derseniz bize ‘Biz bu süreci atlatıp ondan sonra eksiklerimizi konuşalım’ hay hay baş üstüne. Ama ‘Geç kalmadık hiçbir şekilde’ diyorsanız… Enkaza müdahale biz gittiğimizde henüz yapılmamıştı. Orada AFAD’ın merkezi de zarar görmüştü. Müdahale edecek olanların zaten depremzede olduğu konuşuldu. Hatay‘da da Kahramanmaraş‘ta da Adıyaman‘da da benzer durumlar vardı.”

Tatar’ın yanıtı ise şöyle oldu:

“Şunu demeye çalışıyorum. 110 bin kilometre alana yayılmış bir etki alanından bahsediyoruz. Bu kadar geniş bir coğrafyaya hakikaten müdahale kolay değil. Ülkenin bütün bileşenleri devletin imkânlarını kullanarak bölgeye ulaştılar. Süreç sonuçlandıktan sonra her kurum da kendi içerisindeki özeleştirilerini yaparlar. Ama şu aşamada sizden tek ricamız, bu sürece çok hızlı bir şekilde reaksiyon gösterip katkı sunmak zorunda. Artçı depremler devam ediyor.”