Ana Sayfa Blog Sayfa 576

Depremin ardından Hatay: Bir şehir göç yolunda…

Video haber: Vedat ÖRÜÇ

Uyarı: Videodaki görüntüler, deprem bölgesindeki vatandaşlar, depremden etkilenenler ve daha önce benzer bir durumda kalmış kişiler için tetikleyici olabilir.

*

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından enkaz haline dönen 10 ilden en çok yardım talebinde bulunan illerden biri Hatay oldu. Günler sonra gelen arama kurtarma ekipleri, onlardan da geç gelen çadırlar ve henüz tam manasıyla kurulamamış olan konteynerler için vatandaşlar ayrı ayrı seslerini duyurmaya çalıştı. Depremin ardından geçen her gün bir mücadeleye gözünü açan vatandaşların hala bu savaşı bitmiş değil. Bütün bu enkazın üzerinde bir de dün (20 Şubat) iki ayrı depremle sarsıldı Hatay.

Depremden bu yana bulunduğumuz şehirde vatandaşlara mikrofon uzatmaya çalıştık. Bu sırada şehirden yol kenarlarında kalmış cesetlerin kokusu yayılıyordu. Bir yandan İskenderun’da günlerce yanan limanın karaya boyadığı bir gökyüzü vardı üstümüzde. Vatandaşlar yas tutamadığı çaresizlikleri içerisinde seslerini duyurmaya çalıştı.

“Nerede bu Süleyman Soylu?” sorusundan “Hatay unutuldu mu?” sorusuna, su ihtiyacından salgın tehlikesine birçok farklı konu gündem maddesi oldu. Her birinin zamanlamasının birbirine oldukça yakın olması depremzedelerin adeta yeniden ve yeniden zedelenmesine neden oluyordu. Yaşanan son depremin öncesinde bazı vatandaşlar hasarlı binalara girmiş, evlerindeki eşyaları çıkarma telaşına düşmüştü. Çünkü onları bekleyen, enflasyonla uçmuş fiyatların kol gezdiği bilinmez bir yeni hayat söz konusuydu. Vatandaşlar Yeşil Gazete‘ye konuştu.

Depremlerde hayatını kaybedenlerin resmi sayısı 42 bin 310’a yükseldi

Afet ve Acil Durum (AFAD), merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ili vuran iki büyük depreme ilişkin son gelişmeleri açıkladı.

Yapılan açıklamada, Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 ve Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından 7 bin 184 artçı sarsıntı oluştuğu belirtildi.

Son bilgilere göre Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ‘da, tespit edilebilen toplam 42 bin 310 kişinin hayatını kaybettiği, bölgeden 448 bin 18 yurttaşın tahliye edildiği bildirildi.

301 bin çadır, 6 bin konteyner

Açıklamada, bölgede 301 bin 289 çadır ile 6 bin 375 konteynerin kurulumunun yapıldığı, toplamda 3 milyon 354 bin 316 battaniyenin sevk edildiği, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 78 bin 500 kişiye ayrıca geçici barınma hizmeti sağlandığı kaydedildi.

Ayrıca deprem bölgesinde 497 bin 93, deprem bölgesi dışında 201 bin 151 olmak üzere toplam 698 bin 244 kişiye psikososyal destek verildiği de bildirildi.

Hatay’daki yıkım havadan görüntülendi

Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından adeta yerle bir olan gerçekleştiği Hatay, dün akşam da Defne ilçesindeki 6,4 büyüklüğündeki deprem ve devamında Samandağ ilçesindeki artçılarla sarsıldı.

Ayakta kalan az hasarlı binalar da bu depremde yıkıldı, yollar ve köprüler zarar gördü.

Maraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından Antakya ve Defne ilçelerinde yıkılan veya ağır hasarlı çok sayıda bina, AA‘nın dronelarıyla havadan  görüntülendi.

Tarihi yapılar da büyük zarar gördü

Kentte,  700 yıllık olduğu tahmin edilen Meryem Ana Ortodoks Kilisesi, İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi, Antakya Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Sinagog‘u ve Habib-i Neccar Camii de büyük zarar gördü. Tarihi yapılardan bazıları ise tamamen yıkıldı.

Bölgede dünkü depremde yıkılan binalarda arama kurtarma çalışmalarının tamamlandığı, Maraş merkezli depremlere ilişkin çalışmaların ise devam ettiği belirtildi.

 

Erdoğan deprem bölgesinde: Ahlaksız, namussuz, adi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Osmaniye‘deki AFAD Merkezi‘nde açıklamalarda bulundu.

Son tespitlere göre deprem bölgesinde hayatını kaybedenlerin sayısının 41 bini geçtiğini, yaralıların sayısının da 100 bini aştığını söyleyen Erdoğan, “Şartların zorluğuna bakmadan devlet ve millet olarak yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz” dedi.

Depremin ilk gününden itibaren devletin deprem bölgesinde yerini aldığını öne süren Erdoğan, “Her ne kadar ana muhalefetin başındaki ve yanındakiler, ‘Devlet yok, iktidar yok’ diyorlarsa da bunların gören gözü kör, kalpleri mühürlenmiş. İlk günden itibaren devlet, askeriyle, jandarmasıyla 11 ilimizde yerini almıştır. Arama kurtarmadan destek, yardım, tüm hizmetler için 270 bin görevlimizle yardıma koştuk. Elimizdeki tüm imkanları kullandık” diye konuştu.

‘Be ahlaksız, be namussuz, be adi…’

Kızılay‘ın deprem bölgesinde olmadığı eleştirilerine yanıt veren Erdoğan, “Terbiyesiz, terbiyesizliğini bırakmaz. Çıkmış bir tanesi ‘Kızılay nerede’ diyor. Be ahlaksız, be namussuz, be adi… Günde 2,5 milyon insana bu Kızılay yemeğini ulaştırıyor. Böyle vicdansızlık olur mu?” ifadelerini kullandı.

‘Tek bir TOKİ binası bile yıkılmadı’

“Çıkarmamız gereken dersler olduğu açıktır” diyen Cumhurbaşkanı şunları söyledi:

“17 Ağustos Marmara depreminin ardından attığımız adımların ne kadar yerinde olduğunu görmüş olduk. Adana’da bir tanesi çıkmış ‘Kentsel dönüşüme karşıyız’ diyor. Kim bu, Adana Belediye Başkanı. Ben de belediye başkanlığı yaptım, İstanbul’da. Kentsel dönüşüm denilen olay olmazsa olmazdır. Onun bedellerini ödüyoruz. Ben diyorum ki vatandaşımıza, ‘Ne olur bize yeni bedeller ödetmeyin’. Kentsel dönüşüm projelerinin önemini bir kez daha idrak ettik. Hamdolsun, tek bir TOKİ binası bile yıkılmadı.”

‘Kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız’

Sorumluluğu olanlardan hukuk önünde hesap sorulacağını vurgulayan Tayyip Erdoğan, “Osmaniyeli kardeşlerime çağrım şudur: Devlet ile millet arasına fitne sokmaya çalışanla lütfen prim vermeyin, asla kulak asmayın. Yasımıza, acımıza hürmeti olmayan fırsatçıların sizi karamsarlığa sürüklemesine lütfen müsaade etmeyin. Devletimiz depremzedelerimizin yanındadır. Yaşananlarda ihmali olan varsa bunların hesabını hukuk önünde sormak da boynumuzun borcudur, kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız” diye konuştu.

Erdoğan, sabah saatlerinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile birlikte depremin vurduğu illerden Osmaniye’ye gitmişti. Bahçeli, depremin üzerinden geçen iki haftada, memleketi ve seçim bölgesi olan Osmaniye’yi ziyaret etmemişti.

Kılıçdaroğlu: Değişim, bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı

6 Şubat gecesi haberi aldığında dehşete düştüğünü belirten CHP lideri, “Gördüklerim nasıl anlatılır bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu” diye konuştu.

“Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var” diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “İktidarı değiştireceğiz, orası kolay. Değişim iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek.”

“Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejiminden başlayacağız” vurgusunu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim. Şafak söktüğünde evsiz barksız kalanlar yuvalarını yeniden bulacak” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

  • Her acıdan ders çıkarmak insan olmanın gereğidir. Aklımızı kullanıp, bilimi kullanıp acıları topluma yaşatmamak her siyasetin temel görevidir. Yarın belediye başkanlarımızla birlikte Defne’ye gideceğim.
  • Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi aldığımda hepiniz gibi dehşete düştüm. Sonra en iyisi hemen depremin olduğu bölgeye gitmek geldi. Başkanlarımızı aradım ‘Kalkın gidiyoruz’ dedim. Hatay’a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu. İnsanlar isimleri haykırıyordu sokaklarda; evlat, anne, baba, kardeş isimleri… Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik.
  • Buz gibi bir soğuk gerçek bir zifiri karanlık. Yatacak yer arıyoruz kendimize. Dinlenmeye çekildim ama dinlenmek, uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum o çocuklar, o isimler gitmiyor aklımdan.

‘Aynı Kemal değilim’

  • Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Yarın torunlarım büyüyecek, ‘En zor zamanlarda sen neredeydin, ne yapıyordun’ diye soracaklar. İşte o an içimde bir şey koptu. Anladım ki ben eski ben olamayacağım. Aynı Kemal değildim.
  • Telefonlar çekmiyor, Danışmanım Ömer araçta olacağını söylemişti, o da uyumuyordu. ‘Haydi Ömer halkımıza seslenmemiz lazım’ dedim. Erdoğan ile siyaset üstü ‘Hizalanmayı reddediyorum’ dedim. ‘Dayanışacaksam milletimle dayanışacağım’ dedim. Onlar varken ‘Erdoğan ne Allah aşkına diye sordum’ kendime.
  • Milletimize seslenmek istiyorum ama internet yok. Saat gecenin 2’si. Ne düşünüyorsam amasız, fakatsız söyledim.

Yazımızı öldürdüler, baharı yaşatmayalım mı?

  • Ey halkım; sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Halkına hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı daha iyi olmasın mı? Halkının derdine koşamayan bir devleti düzeltmeye çalışmayacak mıyız? Yazımızı öldürdüler bir baharı yaşatmayalım mı?
  • Net konuşmamız lazım. Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz, orası kolay. Değişim iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek.
  • Rant peşinde koşanlar bizi yönetiyor. İş insanları yasa boşluklarını dolduruyor. Kibir alkışlanıyor, düzen aynen devam ediyor. Büyük küçük herkes rantın peşinde. Biz ne yaptık kendimize böyle? Nedir bu haram sevdası böyle?

‘Defter tutuyorlarmış, zıvanadan çıktılar’

  • Elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Bu düzeni onlar getirdi. İğneyi kendimize batırmak zorundayız. Siyasete giren anormal şekilde zenginleşiyor. Biz siyasiler de oy kaybederiz diye imar aflarına el kaldırıp, indiriyoruz. Defter tutuyorlarmış, zıvanadan çıktılar. Onlar bambaşka bir evrende yaşıyorlar.
  • Değişmemiz lazım. Düzenin çalışma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Siyasetin yapılma şeklini değiştirmemiz lazım. Davranışlarımızı değiştirmemiz lazım. Her şeyi temelden değiştirmek zorundayız.
  • Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejiminden başlayacağız. Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim. Şafak söktüğünde evsiz barksız kalanlar yuvalarını yeniden bulacak. Depremler hep olacak. Ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Bu kabus bir daha yaşanmasın. Haramdan, düzensizlikten, yalandan, riyadan siyaset elini çekecek.
  • Kayırma bitecek, suistimal bitecek, açgözlülük, rant bitecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız. Birbirimize inanacağız. Adaleti getireceğimize inanacağız, daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.
  • Deprem gecesinden beri dayanışma içinde olan onurlu halkımız için inanmak zorundayız. Halkımız için bu ülkeyi yeniden kuracağız. Kural koyacağız, asla çiğnetmeyeceğiz. Artık imar aflarını ağzımıza almayacağız. Kurumlar inşa edeceğiz, tek adamlar asla bu coğrafyada asla olmayacak. Bu harami düzeni mutlaka değiştireceğiz.
  • Yarın çocuklarımız sorduğunda, ‘Bu kabusu biz bitirdik’ diyelim.”

Hatay depreminde Asi üzerindeki köprüler yıkıldı, yollar çöktü, mezarlık zarar gördü

Hatay‘ın Defne ilçesinde dün meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki deprem nedeniyle, 6 Şubat’taki Maraş depreminde zarar görmeyen  il genelindeki bazı köprü ve yollarda hasar oluştu.

Maraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremlerden etkilenen Hatay’daki ağır hasarlı binalardan bazıları da son sarsıntıda yıkıldı.

Deprem, il merkezi ve ilçelerindeki yol ve köprülerden kimilerinde de hasara neden oldu. Antakya merkezde Asi Nehri’nin üzerindeki Haraparası ve General Şükrü Kanatlı mahallelerini birbirine bağlayan köprüler ile Türkmenbaşı Caddesi ve Uzun Çarşı bölgesi arasındaki yollarda derin kırılma ve çatlaklar oluştu.

Hasar oluşan yol ve köprüler, güvenlik güçleri tarafından şerit çekilerek ulaşıma kapatıldı. Bu bölgelerde araç geçişleri köprülerin hasar almayan bölümlerinden veya alternatif güzergahlarından sağlanıyor.

Depremin neden olduğu derin yarıklar ve çökmeler havadan görüntülendi.

Çökmeler nedeniyle trafiğe kapanan yol, kırsal mahallelere ulaşımı da engelledi.

Yolların durumu görmek için geldiğini belirten depremzede Süleyman Dağ, “Depremden 3-4 saat önce buraya gelmiştim, yol düzgündü. Bugün de merak ettik geldik. Yol berbat hale gelmiş. Depremin şiddeti çok fazla değildi ama, her yer yıkılmış. Benim evim bile büyük depremde yıkılmadı dün yıkıldı” dedi.

Asri Mezarlık da zarar gördü

Depremde Hatay Asri Mezarlığı da zarar gördü.  Sarsıntının etkisiyle bazı ağaçların devrilip yıkıldığı mezarlıkta, birçok mezar taşı da kırıldı.

Deprem nedeniyle bazı mezar taşlarının ağaçlara dayandığı ya da mezarlık içindeki yollara devrildiği görüldü. Mezarlıktaki hasarın onarılması için yetkililerin çalışma başlattığı öğrenildi.

 

 

Almanya’dan üç dilde ‘daimi dayanışma’ sözü

Almanya Cumhurbaşkanı Frank – Walter Steinmeier, Maraş merkezli depremler nedeniyle üç dilde başsağlığı ve dayanışma mesajı yayınladı.

Türkçe, Kürtçe ve Arapça olarak yayımlanan mesajda Steinmeier, “Düşüncelerimiz afet bölgesindeki depremzedelerle birlikte. Adana‘da, Gaziantep’te ve Urfa‘da sizleri düşünüyoruz. Malatya’da, Kahramanmaraş‘ta, İdlib’de, Halep‘te olanlarla. Türkiye ve Suriye‘de kentleri ve hayalleri harabeye dönen hepinizle” dedi.

Almanya Cumhurbaşkanı, Türkiye ve Suriye’de on binlerce can kaybına neden olan depremlerin yarattığı tahribatın büyüklüğüne dikkat çekerek, “daimi dayanışma” çağrısında da bulundu.

6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenler anısına, Almanya Türk Toplumu (TGD) ve Alman-Suriyeli Yardım Örgütleri Birliği tarafından başkent Berlin’de organize edilen anma etkinliğinde konuşan Steinmeier, “Deprem bölgesindeki insanlar şu anda bizim yardımımıza ihtiyaç duyuyor ve gelecekte de duymaya devam edecekler” dedi.

“Yıkımın boyutunu görenler, felaket bölgesindeki depremzedelerin en acil ihtiyaçlarının düzenli bir biçimde giderilmesinin ne kadar zaman alacağını tahmin edebilir” diyen Cumhurbaşkanı, “Deprem bölgesinden gelen görüntülerin yerini başka haberler almaya başladığında da insanlığımız talep edilmeye devam edecek” diye konuştu.

‘İnsanlar çaresiz, önlerini göremiyor’

Berlin’in simgesel yapılarından Brandenburg Kapısı önündeki törende konuşan Steinmeier, “Yaşanan dehşeti kelimelerle ifade etmek neredeyse mümkün değil” ifadelerini kullandığı konuşmasında  deprem bölgesinden gelen haberler ile görüntülerin şok edici olduğunu belirtti:  “Türkler, Suriyeliler, çok sayıda Kürt… 45 binden fazla insan hayatını yitirdi. Evlerinin enkazından kurtarılan on binlerce kişi hem bedensel hem de ruhsal olarak ağır yaralı. Çok sayıda sağ kurtulan depremzede şok içinde, derin bir çaresizlik yaşıyor ve önünü göremiyor.” 

Esad’a insani yardım çağrısı

“Hepinize bugün şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde çok sayıda insan sizin yasınızı ve dertlerinizi paylaşıyor. Sizin acınız bizim acımız” ifadelerini kullanan Almanya Cumhurbaşkanı, ülkesinden depremzedelere yönelik yardımların yoğunluğuna teşekkür etti ve bunlar için “müteşekkir olduğunu” vurguladı.

Steinmeier, Suriye’nin kuzeybatısında çok sayıda insanın hala yardım beklediğini de hatırlattı;  Beşar Esad yönetimine de çağrıda bulunarak, “Özellikle Suriye’deki siyasi liderlğe şunu söylemek istiyorum: Hayat kurtaran yardım örgütlerinin işlerini yapmasını sağlayın! İnsani yardımları bloke etmeye kimsenin hakkı yoktur” dedi.

Diyar Galeria’da mahsur kalan hayvanlar için zamanla yarışılıyor: Bina yıkılacak

Haber: İnanç YILDIZ

*

Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası Diyarbakır’da dört bloklu Diyar Galeria’nın bir bloğu yıkıldı, diğer üç blok ise hasar aldı. Yıkılmayan bloklardaki insanlar tahliye edilirken, 12 kedi, 1 köpek ve 1 kuş mahsur kaldı. Etrafı güvenlik şeridine alınan ve kimsenin yaklaştırılmadığı enkaz altında kalanların arama kurtarma çalışmaları bitirildi ancak hayvanların kurtarılması için yapılan tüm girişimler, binalar riskli olduğu gerekçesiyle  sonuçsuz kaldı.

Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Leyla Naz Eren, 15 gündür açlık ve susuzlukla yaşam mücadelesi veren hayvanlar için zamanla yarıştıklarını söyledi.

Deprem sonrası hayvanların travmatize olup etrafa kaçıştıkları için bulunamadığını, insanların mecburen konutlarını terk etmek zorunda kaldığını anlatan Eren, hala binada mahsur durumda olan hayvanların kurtarılması için bütün kurumlarla iletişime geçtiklerini, ancak yetkili kurumu bir türlü bulamadıklarını dile getirdi:

“Bir emniyete, bir savcılığa, bir çevre şehircilik müdürlüğüne, bir AFAD il müdürüne, sürekli böyle birinden diğerine yönlendirmeler oldu ama asıl yetkiliyi hâlâ bulabilmiş değilim. En son AFAD müdürüyle görüştüğümüzde oraya girmenin çok riskli olduğunu en ufak sarsıntıda yıkılacağını, bu yüzden hayvanları tahliye etmeden binaların yıkılacağını söylediler.”

İnsan olsa kurtaracaklarmış

Vinç ile bina dışından hayvanların alınabileceğine dair çözüm önerisi sunduklarını dile getiren Eren, zeminin çok hassas olduğu için iş makinesiyle girilmesi halinde binanın yıkılabileceğinin kendilerine iletildiğini belirtti. Eren buna karşın “İçeride insan olsaydı, risk göze alınıp girilmeyecek miydi? Bu insanları kurtarmayacak mıydınız” diye sorduklarını ve “kurtaracaktık” yanıtını aldığını söyledi.

AFAD’ın neden hayvan kurtarma birimi yok?’

Zamanla yarıştıklarını dile getiren Eren şunları söyledi:

“15 gün oldu ve 15 gündür bu yüzden açlık susuzlukla yaşam mücadelesi veriyorlar. Henüz yaşayan hayvanlar da var. En büyük eksiklik Türkiye’nin deprem bölgesi olmasına rağmen, AFAD ekiplerinin bir hayvan arama kurtarma biriminin olmamasıdır. Binada kalan hayvanlar şu an ölüme terk edildi diyebiliriz. Binaların başlarına yıkılmasını bekliyorlar”

‘Kedimin peşinden koştum ama yakalayamadım’

Binada mahsur kalan kedilerden birinin sahibi olan Sena Yaman, kendilerini şanslı saydıklarını; yan bloklarının tamamen çöktüğünü ve 89 kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Deprem anında hayvanların daha hassas olduğunu belirten Yaman, kedisinin peşinden koştuğunu ve üzerine atladığını ama yakalayamadığını ifade ederek, kedisinin çıldırmış gibi sağa sola koştuğunu anlattı. Sonrasında evlerinde çöküntü olduğunu, molozların üzerlerine düştüğü ve elektriklerin kesildiğini anlatan Yaman, bunun üzerine kedisini bir daha göremediğini belirtti.

‘AFAD: Görev tanımında hayvanları kurtarmak yok’

Deprem sonrası ulaştıkları AFAD yetkililerinin kendilerine önce komşularını çıkartacaklarını ardından hayvanlar için çalışma başlatacaklarının söylediğini belirten Yaman, kendilerinin de bu süre içinde hiç bir kimseyi rahatsız etmediklerini dile getirdi. Enkaz çalışmaları bittikten sonra gittiğinde AFAD’dan kimseyi alanda göremediğini belirten Sena Yaman, şunları söyledi:

“20 yaşındayım, üniversite sınavına hazırlanıyorum ve hayatımda yapmadığım şeyleri yaptım. Ben gece 4.30’a kadar santralde bekliyorum ki AFAD’dan biri beni ciddiye alsın, biri bana yardım etsin, biri bana yol göstersin diye. 112’yi arıyorum. 112’den AFAD’a bağlanıyorum, itfaiyeyi arıyorum, belediyeyi arıyorum, valiliği arıyorum. Herkes ‘bizim ilgi alanımız değil, öbür yere gidin’ diye birbirlerine yolluyorlar. Kimse yardım etmiyor.  Maraş‘ta Antep’te, Malatya‘da oranın AFAD görevlileri ne şekilde olan binalara girip o hayvanları kurtarıyorlar, bunu görüyorum. Ve ben en sonunda yalvar yakar bir şekilde bir AFAD’ın en üstündeki bir görevlinin numarasını buldum. Beyfendinin bana dediği şey ‘AFAD olarak benim görev tanımında hayvanları kurtarmak yok, insanları kurtarmak var. İtfaiyeyi arayacaksınız’ dedi. İtfaiyeyi arıyoruz, itfaiye de bize diyor ki ‘orası deprem dolayısıyla çöken bir bina olduğu için AFAD’ın yetki alanında biz bir şey yapamayız.’ Ondan sonra ‘Biz vinç kiralayalım. Hayvan sahipleri olarak kendimize girebiliriz. Bunun insiyatifini alıyoruz, nereye imza atmamız gerekiyorsa atarız’ dedik. Buna da müsaade etmediler.”

‘Ne yapacağımızı bilmiyoruz’

Deprem anında annesiyle babasını dışarı çıkardığını ancak kedilerine ulaşamadığını söyleyen Ezra Elbistan’ın 3 kedisi de binada mahsur kalmış durumda. Elbistan, o an duvar çöktüğü için ‘bir daha gelemeyebilirim’ diye 10 kilo kedi mamasını açıp binadan aşağıya inmiş. Şu anda binaya yaklaştırmadıklarını söyleyen Elbistan, “Ulaşabildiğimiz muhatap olan hiç kimse yok. Herkes birbirine yönlendiriyor, ‘talimat gelse yaparız’ diyorlar. Ne yapacağımızı da bilmiyoruz açıkçası” dedi.

Kedilerinin kendisinin evladı gibi olduğunu ve yıllardır beraber yaşadıklarını anlatan Elbistan, “İlk gün bile çok utanarak sıkılarak insanlara, AFAD’a, yetkililere bunu söyledik. Acımız var, hepimizin acısı, benim bütün komşularım gitti. Bu kadar insan odaklı, insan yaşamını hiyerarşisi kurmalarını zaten anlamlandıramıyorum ve korkunç öfke doluyum ve bizi çaresiz bırakmanın dışında bir şey yapmıyorlar” diye konuştu.

 

 

 

Samandağ Belediye Başkanı: Belediye ‘görünmesin’ diye yıkımın altında kaldık

Hatay‘ın Samandağ ilçesinin Belediye Başkanı Refik Eryılmaz, depremzedelere gönderilen yardımların dağıtımında belediyelerin kasten görmezden gelindiğini söyledi: “Sırf belediye görünmesin diye işi öyle bir çıkmaza sürüklediler ki… Belediye bu işin içinde olsun, ne olacak? Vereceğin çadırın üzerinde koca bir AFAD yazısı var.”

Eryılmaz, dün gece Hatay’ın Defne ve Samandağ ilçelerinde meydana gelen iki depremin ardından televizyon kanallarına bağlanarak, ilçesinde 15 gündür yeterli çadır bulunmadığını söylemişti. Bu sabah da Halk TV‘de İsmail Küçükkaya’nın programına katılan Belediye Başkanı, “Ben hep sustum. Dedim olsun, tamam bir şey söylemeyeyim dedim. Ama artık bu kadar da olmaz. Yeter” diyerek, ilçede belediye personelinin yardım dağıtımına katılmasına izin verilmediği için organizasyonsuzluğun sürdüğünü anlattı:

CHP belediyelerinden gelen yardımların tamamını İlçe Jandarma’ya yönlendirdim. Kapalı spor salonuna indirdim. OHAL ilan edildi. Kapalı spor salonundaki bizim personelimize AFAD belediye personeli buradan ayrılsın, dedi. Kültür merkezinde yine aynı şekilde gelen eşyaları depoluyoruz. Oradaki elemanlarımıza da, ‘Belediye çalışanlarının burada işi yok, buradan ayrılsın’ dediler.

Ben hep sustum. Dedim olsun, tamam bir şey söylemeyeyim dedim. Ama artık bu kadar da olmaz. Yeter, yeter yani.

‘Ekibim var, yardımları dağıtamıyorum’

Benim ekibim var, arabam var, vatandaş da nerede belediye diyor. Bana dağıtmak için çadır, gıda vermezsen nasıl dağıtacağım?

Belediyelerden gelen gıda yardımlarını depoladım, elemanlarım çıkarıldı. Biz dağıtacağız, muhtarlarla dağıtacağız diyorlar. Biz açıklama yapınca muhtarlar da bize niye bizi hedef gösteriyorsunuz, diyor. E devlet yetkilileri biz bunu muhtarlarla dağıtacağız diyor. Vatandaş benden çadır bekliyor. Muhtarlara gidin adınızı yazdırın diyorum, bu sefer muhtarlarla kavga ediyoruz.

‘Özel ekipler, madenciler olmasaydı, sağ çıkanların yarısı kurtarılamayacaktı’ 

AFAD bağırıyor çağırıyor şunu yaptık, bunu yaptık diye. AFAD’ın ismi var kendisi yok. Üçüncü günde geldiler Samandağ’a. İki tane ekiple geldi, yanlarında doğru dürüst arama kurtarma anlamında arkadaşları da yoktu. Bakmayın özel ekipler, madenciler, belediyelerin kurtarma ekipleri gelmeseydi, şu sağ çıkanların yarısı çıkmayacaktı.”

Üçüncü haftada hala yeterli çadır yok

Samandağ’da 15 bin çadıra ihtyaç duyulduğunu ancak şu an altı-yedi noktadaki çadır kentlerde en fazla 2 bin çadır bulunduğunu söyleyen Eryılmaz, “Çadır yok mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Çok yetersiz. Bu kadar şiddetli depremin olduğu, 130 bin nüfuslu bir ilçenin tamamının sokakta olduğu, binlerce apartmanın yıkıldığı, binlerce apartmanın ağır hasarlı olduğu, insanların tamamının sokakta olduğu bir ilçede gönderilen çadırlar çok çok yetersiz.

Zaten evi zarar görmeyen de kalmadı maalesef, özellikle dünkü depremde birlikte. Hasarlı olmayan binalar da hasarlı bir noktaya geldi. Az hasarlılar ağır hasarlı oldu. Ağır hasarlı olanlar da yıkıldı. Dünkü depremler de baya bir zarar verdi.”

İnsanların haklı olarak kaygılı olduğunu ve eve girmediğini belirten Eryılmaz, “Kışın ortasındayız, dolayısıyla bu insanlar başını sokacağı bir alan istiyor, o da çadır. Bugüne kadar bir konteyner geldiğini görmedim Samandağ’a. Konteynerden bahsediyorlar ama nereye koymuşlarsa artık onu ben bilemiyorum” diye konuştu.

‘İnsanlar evinden ayrılmak istemiyor, çadırkent diyorlar’ 

Eryılmaz, şöyle devam etti:

“Altı yedi noktada çadır kent kuruldu, onlar da toplasan 2 bin çadırı geçmiyor. Bireysel anlamda dağıtın dedik İnsanların evi, serası, hayvanları var. Bunları bırakmak istemiyorlar. Evinde eşyaları var, evinin yanından ayrılmak istemiyor. Çoğunun bahçesi var, bahçesine kursun evin önünde hayvanına baksın. İlk günden beri bunları ısrarla bu anlamdaki önerilerimiz, taleplerimiz göz ardı edildi. Devletin klasik politikası, depremden sonra çadır kent kurma yolundaki ısrarcı tavrı bu anlamdaki sorunun çözümüne hiçbir şekilde katkı sunmadı.

Şimdi baktılar olmuyor, bireysel çadır dağıtılmaya başlandı. İşin kötü tarafı şu: Belediyeler ısrarla bu sürecin içine hiçbir şekilde dahil edilmek istenmiyor. Bilinçli bir şekilde biz refüze ediliyoruz. Gerek gıda dağıtımında, gerek devletin gönderdiği çadırlarda, belediye hiçbir şekilde yer alsın istemiyorlar. Sanki biz bunun üzerinden siyasi rant sağlayacağız kaygısıyla hareket ediliyor. Ama AK Parti ilçe yöneticilerinin verdiği isimlere çadırlar gönderiliyor. Belediye başkanı cenazeye bir tane çadır gönderemiyor ve biz vatandaşla tartışıyoruz.

Yetkililere de söyledim. Sizin belediyeleri bu kadar… Bizim aracımız var, ekipmanımız var. Hani ben belediye adına dağıtıyorum demiyorum. Devlet gönderdi, AFAD gönderdi. Zaten çadırın üzerinde AFAD yazıyor. Belediyeleri bu kadar refüze etmenin, karşı durmanın anlamı ne? Onu anlamakta zorluk çekiyorum.”

’16 gündür kimse aramadı’

Eryılmaz, dün akşam çadır çağrısı yapmasından sonra kendisini Kızılay, AFAD, İçişleri veya Cumhurbaşkanlığı’nda herhangi bir yetkilinin arayıp aramadığı sorusuna yanıtında ise şu ifadeleri kullandı:

“Bu felaketi 16 gündür yaşıyorum. Bana hiçbir devlet yetkilisi geçmiş olsun telefonu açmadı. ‘Geçmiş olsun başkan, bir ihtiyacın var mı?’ demedi. Bunu ilk defa burada söylüyorum. Dün en azından 10 tane kanala bağlandıktan sonra AFAD’dan bir yetkili beni aradı, dedi ki ‘Yarın Samandağ’a biraz çadır göndereceğiz.’ Az önce kaymakam beyle görüştüm, 700 tane çadırın geleceğini söyledi.

Ben bir-iki yere çadır istedim. Dedi ki sizin kanalınızla dağıtmayacağız biz dağıtacağız, Varsa böyle çok ihtiyacı olan 3-4 kişinin ismini, bize gönderin dediler. Biz de bu pozisyondayız.”

“Çadır dağıtımına müdahale etmemizi istemiyorlar” diyen Eryılmaz, “Ama vatandaşlar hep belediyeyi hedef tahtasına oturtuyor. Belediye niye çadır dağıtmıyor, diyorlar. Bizim çadırımız yok ki. Nereden çadır getirebilirim ben, çadırım olmadıktan sonra nasıl dağıtabilirim?” diye konuştu?

Diyanet’ten Fatih Altaylı hakkında suç duyurusu

Diyanet İşleri Başkanlığı, gazeteci Fatih Altaylı hakkında sosyal medya hesabından “Başkanlık ve personeline yönelik çok ağır hakaretlerde bulunduğu” iddiası ile suç duyurusunda bulundu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda, “Şüphelinin Twitter sayfası üzerinden aşağılayıcı ifadelerle Başkanlığımız ve çalışanlarına karşı hakaret ederek vatandaşlarımızı ve depremzedelerimizi Başkanlığımıza karşı kışkırtmaya çalışması üzerine Başkanlığımızca suç duyurusunda bulunmak zorunluluğu hasıl olmuştur” denildi.

Dilekçede Altaylı’nın “Diyanet İşleri Başkanlığına ve devlet kuruluşlarına karşı algı ve dezenformasyon” yoluyla, Din İşleri Yüksek Kuruluna sorulan bir soruya “kurulun dini bir konuya verdiği ilmi bir cevabı alıntılayarak” Diyanet İşleri Başkanlığına ve personeline karşı aşağılayıcı, hakaretamiz söylemlerle saldırmasının Türk Ceza Kanunu anlamında suç teşkil ettiği iddia edildi.

Altaylı’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve personeline karşı aşağılayıcı ve hakaret içerikli ifadeleriyle halkı tahrik edici, nefrete ve ayrımcılığa sürükleyecek şekildeki şikayete konu olan paylaşımda bulunmasının toplum nezdinde ve sosyal medyada büyük tepkiye yol açtığı ve halk arasında infiale sebep olduğu iddia edilen suç duyuru dilekçesinde, Altaylı hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılarak, cezalandırılması talep edildi.

Ne olmuştu?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetva sitesinde, Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 10 ilde yıkıma neden olan depremin ardından, “İhtiyaç duyulan konulara açıklık getirmek” amacıyla özel bir bölüm oluşturuldu.

Burada “Deprem bölgesinden sıkça sorulan sorular” adı altında, “Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?” ve “Cenaze kefenlenmeden gömülebilir mi?” soruları yanıtlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, “Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?” sorusuna, evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığı belirtilerek, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” yanıtı verildi.

Gazeteci Fatih Altaylı da Diyanet’in fetvasına Twitter hesabından tepki göstererek şu ifadeleri kullandı:

“Yahu siz gerçekten sapıksınız anladık da diyanet gibi bir kurumda ne işiniz var. Sapıklar. Gidin porno sektörüne girin. Atatürk ün millete doğru düzgün din bilgisi verilsin diye kurduğu kurumu sapık muhayyileniz ile kirletmeyin.”