Ana Sayfa Blog Sayfa 575

Galeria içeride mahsur kalan hayvanlara rağmen yıkılıyor: İnsanlık bitmiştir

Video haber: İnanç Yıldız

*

Kahramanmaraş merkezli depremin etkilediği Diyarbakır’da bir bloğu yıkılan ve diğer üç bloğu hasar alan Diyar Galeria, içeride mahsur kalan hayvanlara rağmen yıkılıyor. Etrafta toplanan hayvanseverler, “Sesimizi duyan yok. Bu binayı yıkmak cinayettir, insanlık bitmiştir” dedi.

Depremde Diyar Galeria’nın bir bloğu yıkıldı, diğer üç blokta ise hasarlar oluştu. Arama kurtarma çalışmaları geçtiğimiz günlerde biterken, içeride mahsur kalan hayvanlar için bir adım atılmadı. Diyarbakır Valiliği‘nden 15.45’te yapılan açıklamada içeride bir kedinin olduğunun tespit edilmesi üzerine çalışmaların durdurulduğu açıklandı.

AFAD ve İtfaiye ekiplerinin kedinin kurtarılması için kontrollü bir şekilde çalışma başlattığı açıklandı.

Oluşan kamuoyu üzerine dün başlatılan kurtarma operasyonu çerçevesinde getirilen itfaiye ekiplerinin çabaları sonuçsuz kaldı. Galeria’nın hasar alan blokları 16’ıncı günün sonunda ekipler tarafından yıkılmaya başlandı.

Yıkımın başlamasıyla enkaz alanına gelen ev sahipleri ve hayvanseverler yıkıma tepki gösterdi.

‘Sesimizi duyan yok, dokunsak yıkılacak denilen bina halen ayakta’

Olayın ilk gününden bu yana hayvanların kurtarılması için sosyal medyadan kamuoyu oluşturmaya çalışan Nilay Yılmaz, “Biz kurtarmaya devam etmek istiyorduk, vinç getirdik. Buna rağmen yıkıma başladılar. Saat 8.00’dan beri binanın kolon ve kirişlerini kesiyorlar, makaslıyorlar, bakın halen ayakta, sözde biz dokunsak yıkılacaktı. ‘Bırakın biz girelim’ diyoruz, dinleyen yok. Maalesef bizim sesimizi duyan yok. İçerideler, yaşıyorlar, bu binayı yıkmak cinayet olacak, katili de bu binayı yıkanlar olacak” dedi.

‘Hiçbir şey yapmadılar, yapılan göz boyamaydı’

Galeria’nın yıkılmasına tepki gösteren Azize Yeşil ise, “17 gündür canlarımız aç susuz bir şekilde. Neden Diyarbakır Büyüşehir Belediyesi, Valilik ve Emniyet Müdürlüğü neden bir şey yapmıyor? Onlarda can değil mi? Şu an bu bina yıkılırsa insanlık biter. İlla oradaki canları kurtarmak için buradakilerin insan olması gerekmiyor, onlar da bir candır. Hiçbir şey yapmadılar, dün yapılan bir göz boyamaydı, bir gösterişti. Bu kurtarma operasyonu şayet Avrupa’da, Japonya’da, Çin’de olsaydı, oranın hükümeti seferberlik şekilde kurtarırdı. Yazıklar olsun burada insanlık bitmiştir” dedi.

AFAD’dan açıklama : İtfaiye araçları ile dışarıdan kurtarma çalışmaları yapılmaktadır

Diyarbakır İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 21 Şubat’ta konuya ilişkin yapılan basın açıklamasında, binada mahsur kalan hayvanları itfaiye ile kurtarmaya yönelik çalışmaların devam ettiği belirtildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezde meydana gelen depremlerde hasar gören ve büyük bir bölümü yıkılan Galeria İş Merkezi‘ndeki hayvanların alınmasına izin verilmediğine ilişkin haberler ile ilgili basın açıklaması yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde Diyarbakır’daki Galeria İş Merkezi’nin üç bloğu yıkılmış ve bir bloğu da acil yıkılacak binalar arasındadır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ve üniversitedeki akademisyenler tarafından düzenlenen raporda binaya asla girilmemesi gerektiği ve acil yıkılacak binalar arasında olduğu rapor edilmiştir.

Buna rağmen içeride bulunduğu iddia edilen hayvanların kurtarılmasına yönelik binanın içerisine girilmeden itfaiye araçları ile dışarıdan kurtarma çalışmaları yapılmaktadır.

Bu konuda kamuoyunu yanıltmaya yönelik haberlere itibar edilmemelidir.”

Mühendisler: Hatay’ı Samandağ sahilinden çekilen tuzlu kum yıktı

Maraş merkezli iki büyük ve yıkıcı depremin ardından önceki gün de Defne merkezli 6.4’lük depremin vurduğu Hatay’da yıkılan 30-40 yıllık binalarda, Samandağ sahilinden çekilen tuzlu kumun kullanıldığı belirtildi.

Milliyet‘e konuşan Hatay Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Rasim Can, depremin bölgede yol açtığı yıkımın göz göre göre nasıl geldiğini bir kez daha ortaya koydu. “Antakya’nın zemini lapa gibidir” diyen Can, binaların nasıl yapıldığı hakkında da şu bilgileri verdi:

‘Yaşanacak felaketi bir türlü anlatamadık’

Hatay İnşaat Mühendisleri Odası eski Başkanı Cihat Mazmanoğlu da “Bir türlü yaşanacak felaketi anlatamadık” dedi:

“Mühendislik yerine klasik müteahhitlik anlayışla inşa edilen yapıların birçoğu ağır hasarlı veya yıkıma uğradı. Maalesef eski yapıların birçoğunda Samandağ sahilinden alınan tuzlu kum kullanıldı. Deniz kumu kullanılmasa belki bu kadar yıkım olmayacaktı. Nerede hata yaptığımızı oturup düşünmek gerekiyor. İvme değerleri hesaplananın çok üzerinde geldi. İnşaat mühendisi olarak projelerimizi bina yıkılmayacak diye yaparız. Mühendislik hizmeti alınmadığından bu tabloyu yaşadık. Mühendislik hizmeti almış bazı binaların yıkılması malzeme ve denetim eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Tarım arazilerinin imara açılmaması konusunda uyarılarımız olmuştu. Dağılmış vaziyetteyiz. Kent yerle bir oldu. Hatay zor toplanır.”

‘Tuzlu kum korozyon yaratıyor’ 

İskenderun Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Semir Över ise Antakya başta olmak Hatay’ın birçok ilçesinde özellikle 1999 depremi öncesi yapılan binaların büyük bölümünün deniz kumuyla inşa edildiğini ifade etti:

“Tuzlu kum, inşaatın demir ve donatılarında korozyona neden olduğu gibi yeterli mukavemeti gösterecek sıkılaşmayı sağlayamıyor. Hatay’da yapıların inşasında her şey düzgün olarak ilerlese böylesi bir felaket ve zarar yaşanmazdı. Son 15 yılda yeni imara açılan alanlarda bile zemine bağlı riskler gözetilmedi.”

Duma, ABD ile nükleer silah anlaşmasının askıya alınmasını onayladı

Ne olmuştu?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin parlamentosu olan Federal Meclis’e yönelik yıllık konuşmasında 24 Şubat’ta birinci yılına girecek savaşın, “Kiev rejiminin esiri hâline gelmiş Ukrayna halkına karşı olmadığını” söylemişti.

Putin yaklaşık iki saat süren konuşmasında,  Rusya’nın Batı’yla yapıcı diyalog ve ortak güvenlik mimarisi için görüşmeye hazır olduğunu belirtmiş; Ukrayna’ya askeri yardım yapan Batı’nın “cini şişeden çıkardığını” söylemişti. 

“Savaş alanında Rusya’yı yenmek imkansızdır” diyen Putin, ülkesinin nükleer kuvvetlerinin en yeni sistemlerle donatma seviyesinin yüksek olduğunu açıklamış; bunun ordunun tüm bileşenlerine uygulanması gerektiğini kaydetmişti: 

“Rusya’nın nükleer kuvvetlerini en yeni sistemlerle donatma düzeyi yüzde 91 – yüzde 91,3’ü aşıyor. Şimdi, kazandığımız deneyimi dikkate alarak, ordunun tüm bileşenlerinde aynı yüksek nitelik seviyesine ulaşmalıyız.”

Rus lider, konuşmasında ABD ile yapılan ve kıtalararası nükleer balistik füze kabiliyetlerini dizginlemeyi amaçlayan Yeni START’taki katılımını askıya alacaklarını da duyurmuştu.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise Rusya’nın Yeni START anlaşmasına katılımını askıya almasını tüm silah kontrol mimarisinin çökmesi olarak değerlendirerek Rusya’ya kararını gözden geçirmesi çağrısında bulunmuştu.

Marmara Denizi ve boğazlarda hamsi avcılığı durduruluyor

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün yürüttüğü gözlem ve denetimlerin yanı sıra, araştırma kuruluşlarının izleme çalışmalarında; Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarında avlanan hamsilerde, yasanın izin verdiği boy uzunluğu kriterlerini taşımayan bireylerin oranında artış, et verimliliklerinde düşüklük tespit edildiğini belirtildi.

Çalışmalarda, bu durumun, özellikle bu yıl yaşanan çevresel ve iklimsel faktörler sonucu geliştiğinin kaydedildiği açıklamada ayrıca, balığın, gerek avlanabilir yasal boy uzunluğuna, gerekse biyolojik yapısına uygun olmadan avlandığı ifade edildi.

Açıklamada, bu gelişmelerin, gelecek yılların hamsi stoklarına ve anaçlarına olumsuz etki edeceği dikkate alınarak balıkçılık yönetimi açısından acil önlemlerin devreye sokulmasının gerekliliği ortaya çıktığı aktarılarak, şu ifadelere yer verildi:

“Balıkçılıkla ilgili sivil toplum kuruluşlarının talepleri ve Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilimsel ve Teknik Tavsiye Kurulu üyesi akademisyenlerin önerileri doğrultusunda, gerekli kararlar alınmıştır. Bu çerçevede, gelecek yıllardaki hamsi stoklarımızın olumsuz etkilenmemesi, Marmara Denizi ekosisteminin korunması ve gelecek sezonda balıkçılara daha fazla ekonomik katkı sağlanması amacıyla, Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarında 21 Şubat saat 15.00’ten itibaren ticari amaçlı her türlü hamsi avcılığı durdurulacaktır. 15 Nisan 2023 tarihine kadar devam edecek uygulamayla, halkımızın hamsi ihtiyacı, avcılığın serbest olduğu alanlardan yakalanan ve soğuk hava depolarında muhafaza edilen ürünlerle karşılanmaya devam edecektir.”

İstavrit, lüfer ve mezgit avcılığında yasak yok

İstavrit, lüfer ve mezgit gibi diğer türlerin avcılığında ise herhangi bir kısıtlamaya gidilmediğinin belirtildiği açıklamada, alınan kararın sahada uygulanması için Bakanlık denetimlerinin, geçmişte olduğu gibi tüm imkanlar seferber edilerek devam edileceği ifade edildi.

Açıklamada, denetimlere yönelik her türlü teknik ve altyapı önlemlerinin alındığının kaydedildiği açıklamada, şöyle denildi:

“Bununla birlikte, diğer denizlerimizde hamsi avcılığı yapan balıkçılarımızın yavru ve yeterli et verimliliğine sahip olmayan hamsileri avlamamaları büyük önem arz etmektedir. Halkımızın da gerekli duyarlılığı göstererek 9 santimetreden küçük hamsileri almamaları, böyle bir durumla karşılaştıklarında ise Tarım Orman İl ve İlçe Müdürlüklerine veya Alo 174 hattına bildirimde bulunmaları, ülkemizdeki su ürünleri stoklarının korunması ve sürdürülebilirliği bakımından hayati önemi haizdir.”

Samandağ’ın yüzde 90’ı çadır bekliyor, gönderilenler dağıtılmıyor

İki büyük depremin vurduğu Hatay‘ın Samandağ ilçesinde 17 gündür halkın çadır ihtiyacı karşılanmadı. Halkın yüzde 90’ının çadır beklediğini belirten depremzedelerden Hayrettin Atar, gönderilen 30 çadırın muhtar tarafından dağıtılmadığını söyledi.
Merkez üssü Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından 20 Şubat’ta merkez üssü Hatay’ın Defne ve Samandağ ilçesinde iki büyük deprem daha meydana geldi. İlk depremde büyük hasar gören Samandağ’da, ikinci depreme rağmen geçen 17 günde yeterli sayıda çadır verilmedi. Sağanak yağışların da etkili olduğu ilçede, son depremde hasarlı yapıların yıkılmasına rağmen en büyük eksiklik olan çadır sorunu giderilmiyor.
Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına, göre, Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz‘ın dahi canlı yayınlarda çadır istediği ilçede, depremzedelerin neredeyse yüzde 90’ı çadır sorunu yaşıyor. Yaşanan son depremin ardından gittiğimiz ilçede konuştuğumuz depremzedeler, devletin 17 gündür ilçeye konteyner ve çadır getiremediğini ifade etti. Söz konusu durumu bir devlet politikası olarak değerlendiren depremzedeler, Alevilerin yoğun olduğu ilçenin insansızlaştırılmak istendiğini söyledi.

10 gün boyunca yardım gelmedi

Kutudere Mahallesi‘nde evi yıkılan Hayrettin Atar, ilk depremin ardından arama kurtarma çalışmalarının eksik olduğunu söyledi. Atar, kuzenlerinin 10 gün boyunca enkaz altında kaldığını, çağrılarına rağmen kimsenin gelmediğini belirterek, “Ne itfaiye ne kepçe hiçbir şey gelmedi. Askeri yardım dahi gelmedi. 10 gün boyunca ‘Kaldırın beni kaldırın’ diye bağırdılar. Ben çekiçle nasıl kaldıracağım. Çekiç nasıl kaldıracak. Erken gelinseydi, binlerce insan yaşardı” dedi.

‘Gelen çadırlar dağıtılamıyor’

İlçede 20 Şubat’ta meydana gelen ikinci depremle birlikte şartların daha kötüye gittiğini ifade eden Atar, çadır ihtiyaçlarının karşılanmadığını söyledi:  “Milletin yarısından fazlası dışarıda. Muhtarın yanına gittiğimizde, bize ’30 tane geldi, dağıtamıyoruz’ dedi. Dünkü depremin ardından sıkıntı üstüne sıkıntı yaşıyoruz. Yağmurun altında, araç bagajının altında kalıyoruz.”

Depremzedeler 17 gündür çadır bekliyor

Geçen 17 günde çadır taleplerinin karşılanmadığını dile getiren Atar, “Bir kilo bulgur, bir kilo şeker gönderiyorlar. Bir de meyve suyu gönderiyorlar. Ama ihtiyacımız olan çadır. Dünde 200 ev yıkıldı. Sadece çadır ve yakacak lazım. Poşetleri, petleri toplayarak ısınıyoruz. 5 çocuğum var, hep boş petleri yakıp ısınıyoruz. Ne soba ne odun gelmiyor” diye konuştu.

Depremzedelerin yüzde 90’ı çadır bekliyor

Depremde evi yıkılan yurttaşlardan Yalçın Arslan da dışarıda kendi imkanlarıyla ayakta kalmaya çalıştıklarını anlattı. Arslan, kötü hava koşullarına rağmen çadırların kendilerine ulaşılmadığını belirterek, “Kendi imkanımızla kurduğumuz naylondan çadırda oturuyoruz. İlçe halkının yüzde 90’ının çadıra ihtiyacı var” dedi.

İstanbullular maddi güçlüklerden dolayı evlerini deprem riskine karşı kontrol ettiremiyor

İstanbul‘da Anadolu Yakası’nın en kalabalık ilçesi Pendik’te yaşayan ve emekli maaşıyla geçinen Hamit Aysel geleceği konusunda bir hayli endişeli. Çünkü deprem riski, kentte yaşayanların pek çoğu gibi onun için de korkulu rüya. Bunun en büyük nedeni ise yaşadığı 27 daireli 34 yıllık bina ve maddi imkanları.

“Bugün param olsa bile bile ölümü bekler miyim?” diye yakınıyor Hamit Aysel, biraz mahcup ve biraz da geleceğine dair duyduğu belirsizlikle.

BBC Türkçe‘den Burak Abatay‘ın aktardığına göre, adının açıklanmasını istemeyen, Anadolu Yakası’nda bir yapı denetim şirketi sahibi ise 6 Şubat’taki Kahramanmaraş depremlerinin ardından günde 100’e yakın telefon aldıklarını, insanların binalarının risk denetimlerinin nasıl yaptıracağını öğrenmek istediğini söylüyor. İnsanlara lisanslı bir firmaya bu denetimi yaptırmaları ve eğer binanın çürük olması durumunda tahliye edilip, yıkılması gerekeceğini hatırlattığını ekliyor:

“Bunu söyledikten hemen sonra insanlar sessizce telefonu kapatıyor. Bilmek pahalı bir şey. Bilmemekse mutluluk ve huzur getiriyor.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin paylaştığı bir veriye göre, kentte 26 ilçede, depremi beklemeksizin her an yıkılması olası 318 binada 10 binin üzerinde insan yaşıyor.

Bir belediye sözcüsü, 1525 riskli binanın da hesaba katıldığında 40-50 bin kişiyi aşan insanın riskli yapılarda yaşadığını söylüyor.

Ekonomik koşullar nedeniyle denetimden kaçınılıyor

Peki, insanlar binalarının riskli olup olmadığını nasıl tespit ettirebiliyor ve bu süreçten neden kaçınıyor?

Riskli yapıların tespiti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca lisanslandırılan kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sermayesinin en az yüzde 40’ı kamuya ait olan şirketler tarafından yapılıyor. Masrafları ise mülk sahiplerine ait.

Kentsel dönüşüm konularında çalışan avukat Ümit Abanoz, insanların risk denetimi konusunda atacakları henüz ilk adımda 50-100 bin TL’yi bulan bir masrafla karşılaştıklarını söylüyor.

Abanoz’a göre denetim süreçlerinden kaçınmanın birincil ve en büyük nedeni ekonomik koşullar.

Yönetmeliklere göre denetim yaptırmak zorunlu değil. Ancak can güvenliği açısından riskin ölçtürülmesi tavsiye ediliyor. Binada yaşayan maliklerden tespit talebi için üçte iki çoğunluk da aranmıyor. Yani maliklerden herhangi birinin müracaatı üzerine risk tespiti yapılabiliyor.

Hamit Aysel, binasında bunu talep eden birisinin olduğunu ancak başta maddi olmak üzere çeşitli nedenlerle o daire sahibinin vazgeçirildiğini anlatıyor:

Binanın çürük olması durumunda tahliye edilebileceğimizi söyledim. Bu bizim gibi insanlar için büyük bir şey. Hükümete de, ilçe belediyesine de güvenmiyoruz.

Güçlendirme süreci

Denetim yapan kurum tarafından binanın riskli olarak işaretlenmesi durumunda yıkım haricinde güçlendirme yapılması istenmesi gibi bir ihtimal daha var.

Riskli yapının yıktırılması yerine güçlendirilmesinin istenilmesi durumunda bütün kat maliklerinin beşte dördünün rızasının olması ya da yapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması gerekiyor.

Adının açıklanmasını istemeyen yapı denetim şirketi sahibi, eski yapıların mevcut imar planlarında çoğu zaman değişiklikler olduğunu ve bu nedenle de güçlendirme kararlarına sık rastlanılmadığını söylüyor.

Avukat Ümit Abanoz, kendisinin de karşılaştığı dosyaların ezici bir çoğunlukla güçlendirme yerine yıkım kararıyla sonuçlandığını belirtiyor.

Tahliye ve yıkım süreci

Hazırlanan raporda bina riskli bulunursa, maliklerden 90 gün içerisinde oturdukları yapıyı tahliye etmeleri isteniyor. Malikler bu karara itiraz edebiliyor. Ancak itirazın ardından yıkım kararı kesinleşirse, bina yıkılmak zorunda. Eğer yıkım karşısında bir direnç söz konusuysa bile yıkım her halükarda kolluk güçlerinin katılımıyla yapılıyor.

Binası yıkılan malikler devletin 18 aya kadar verdiği kira yardımından ve kredilerde faiz desteğinden faydalanabiliyor.

Gayrimenkul değerleme platformu Endeksa verilerine göre, Pendik İstanbul’da geçen yıl aylık kira ortalaması en çok artan ilçeler sıralamasında beşinci sırada yer aldı. Pendik’te ortalama kiralar 2022 sonunda 7000 TL idi. Ancak devlet tarafından evleri yıkılan maliklere yapılan kira yardımı ise 1500 TL.

Buna dikkat çeken Hamit Aysel, “Emekli maaşım var. Tahliye edilirsek ne yaparız, ev kirasını nasıl öderiz, evin yenilenmesi için müteahhide nasıl para yetiştiririz?” diye yakınıyor.

Yıkım sonrası sorun

Risk tespiti yapılan binanın tahliye edilip yıkılması sonrasında malikler için yeni bir dönem başlıyor.

Maliklerin hisseleri oranında en az üçte iki çoğunluk ile karar alması gerekiyor. Bu karar genellikle bir müteahhitle anlaşarak binanın yeniden inşa edilmesi anlamına geliyor.

Ancak Avukat Ümit Abanoz, artan maliyetler nedeniyle artık müteahhitlerin eskisi gibi kira desteği vermediğini; hatta daha fazla sayıda daire elde edip kâr etmek için daireleri küçülttüğünü ya da inşaat için maliklerden büyük paralar istendiğini söylüyor.

Bu da evi yıkılmış bir ev sahibinin, önce müteahhitlere yapacağı büyük ödemeler ve daha sonra da evinin yeniden inşası sürecinde kira giderleri ile karşılaşması anlamına geliyor. Müteahhitlere para ödemek istemeyenler ise daha küçük dairelere razı geliyor.

Anadolu Yakası’nda emlakçılık yapan Oğuz Çelik, binasının çürük olduğunu bile bile oturan insanlar olduğunu ifade ediyor.

İmar izinlerinin çoğunlukla çok katlı binalara izin vermediğinin altını çizen Çelik, “Eskiden daire metrekaresi önemliydi. Şimdi artık insanlar ev alırken arsa metrekaresine de bakıyor. Çünkü olası bir kentsel dönüşüm projesinde kat ve daire sayısı ile dairelerin büyüklüğü buna göre belirleniyor” diyor.

İnsanların kentsel dönüşüm sonucunda dairelerinin küçülmesini de istemediğini belirten Çelik, konuşmamızdan kısa bir süre önce bir müşterisiyle yaşadığı anısını ise şöyle anlatıyor:

İleri yaşta, emekli bir adam geldi. Evinden örnek alınmış ve binası çürük çıkmış. Müteahhitler ise dairelerini yeniden yapmaları karşılığında mal sahiplerinden 400’er bin TL istemiş. Üzülerek bunun mümkün olmadığını söyledi. Ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu.

İBB’den hızlı tarama hizmeti

İBB ise bakanlığın kentsel dönüşüm mevzuatı dışında, kentte yaşayan ev sahibi ve kiracılara hızlı tarama hizmeti sunuyor.

Bu tarama sonucunda riskli olması halinde binalar için yıkım kararı alınması gerekmiyor.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe uygulamayı, “Hızlı tarama yöntemi, binayı direkt riskli yapı olarak kodlamadığından vatandaşlarımız açısından bir fikir veren, öğüt veren ve bundan sonraki aşamayı hem belediyelere hem vatandaşa yol gösteren harita olarak önüne koyan bir içerik taşıyor” diyerek anlatıyor.

İBB’nin 2019’dan bu yana risk tespit çalışması için İstanbul genelinde 107 bin 77 binaya gittiğini ancak 2022 sonuna kadar bunların 29 bin 700’üne girebildiğini belirten Gökçe şunları söylüyor:

Binaların çok büyük bir bölümü, yüzde 70’inden fazlası İBB’nin hızlı tarama yapmasına müsaade etmedi. Yüzde 30’a yakın kısmından da biz bir analiz aldık. 318 binamız bu analize göre durduğu yerde çökebilir durumda. E sınıfı bile değil. 1525 binamız da D ve E sınıfı olarak yüksek risk içeren binalar olarak kodlandı.

Ülkede yaşanan her büyük depremden sonra insanlar evleri hakkında büyük endişelere kapılıyor ancak bir süre sonra hayat normal akışına dönerek devam ediyor.

Hamit Aysel ise “Kim yeni ve güçlü binalarda oturmak istemez evladım?” diye soruyor ve ekliyor:

“Ama gidecek ikinci bir yerimiz yok. O yüzden bu şekilde yaşamaya mecburuz.”

Depremden etkilenen illerde işten çıkarma yasaklandı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararnameyle depremden etkilendiği için OHAL ilan edilen illerde işçi çıkarmayı yasakladı.

İşçi çıkarma yalnızca işyerinin kapanması, süreli sözleşmenin sona ermesi, ahlak ve iyi niyet kurallarına uyulmaması gibi durumlarda mümkün olacak.

Yıkık, ağır veya orta hasarlı işyerlerine ise kısa çalışma ödeneği verilmesi kararlaştırıldı.

Kısa çalışma ödeneği alamayan fakat işsiz kalan işçilere de günlük 133 TL ödeme yapılacak.

Diyar Galeria: Hayvanlar göz göre göre öldürülüyor

Depremlerde ağır hasar alan Diyar Galeria‘da, depremden korkup saklanan çok sayıda hayvan iki haftayı aşkın süredir mahsur ve bugün bina göz göre göre yıkılmaya başlandı. Vatandaşlar hayvanların binadan çıkarılmasını ve binanın içerisinde can olmadan yıkılmasını istiyor. Vatandaşlar günlerdir adeta yıkımın engellenmesi için yalvarıyor, göz yaşı döküyor “Hayvanlar göz göre göre öldürülüyor” diyor.

İki gündür varını yoğunu ortaya koyup binaya hayvanları kurtarmak için vinç getirmeye çalışan yurttaşlar, “Devletimizin iki gündür kahraman olmasını istiyoruz devletimiz iki gündür bizi susturmak için polisini gönderiyor” diyor.

Hayvanların sahipleri riskli gerekçesiyle binaya yaklaştırılmıyor, onları kurtarmak için de hiçbir kurum görev almıyor. Vatandaşlar artık vinç getirmek için elinde avcundakileri satmak istiyor.

Ancak kedilerin olduğu noktada yıkım başladı. Vatandaşlar “Kuşun olduğu yer gitti, 11 can kaldı. Özellikle hayvanların olduğu yeri yıkıyorlar” dedi. Yurttaşlar Diyarbakır Valiliği önünde yıkımı durdurmak için bir araya girmeye başladı.

Ekşi Sözlük’e erişim engeli

BTK site bilgileri sorgu sayfasında “eksisozluk.com, 21/02/2023 tarihli ve 490.05.01.2023.-100029 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kararıyla erişime engellenmiştir.” açıklaması yer alıyor.

Ekşi Sözlük yönetimi, erişime engel getirilmesinin nedenini henüz kendilerinin de bilmediğini bildirdi.

Yapılan açıklamada, “Merhaba, erişim engeli konusunda bir karar olduğunu gördük ancak ayrıntısı hakkında bilgi sahibi değiliz, yetkililerden bilgi almaya çalışıyoruz. bilgi aldıkça paylaşacağız” denildi.

Diyar Galeria’da mahsur kalan hayvanlar için bekleyiş sürüyor: Biz ölümü göze alıyoruz

Video haber: İnanç YILDIZ

*

Maraş depremlerinde ağır hasar gören, Diyarbakır‘daki Diyar Galeria‘da, depremden korkup saklanan çok sayıda hayvan iki haftayı aşkın süredir mahsur. Hayvanlar için tedirgin bekleyiş ise sürüyor.

Vatandaşlar kendi ceplerinden vinç karşılamayı düşünecek kadar çaresiz hale gelmiş durumda. Bazıları kendi yüzüğünü satıp binaya vinç getirmek istiyor. Ancak müdahale etmek için izinleri yok. Hayvanların sahipleri bina riskli olduğu gerekçesiyle binaya yaklaştırılmıyor. “Biz ölümü göze alıyoruz” diyecek hale gelen vatandaşlar, yetkililerden hayvanları kurtarmalarını talep ediyor.

Bina önünde eylem gerçekleştiren vatandaşlar “Biz buradan gitmiyoruz, canlarımızı istiyoruz” diyor. Vatandaşlar Valilik dahil olmak üzere çeşitli kurumların kendilerine hayvanları kurtarcağına dair söz verdiklerini belirtiyor.

Diyar Galeria’da mahsur kalan hayvanlar için zamanla yarışılıyor: Bina yıkılacak 

Sepetli vinç yerine mama sürülen boxlarla hayvanların kurtarılmaya çalışıldığını gören vatandaşlar gözyaşlarıyla “Durdurun, böyle kurtarmak olmaz” diyor.

İş makinesinin her dokunuşunda binadan yeni parçalar döküldüğü görüldü. Müdahalenin başarısız sonuçlanması nedeniyle başka çözüm yolları aranmaya başlandı. 18.00 sularında bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi ancak dokuzuncu kata erişilemedi.

Vatandaşların tedirgin bekleyişleri sürüyor.