Ana Sayfa Blog Sayfa 5201

Ünal Aysal’ın tercihi Gerets

0

Galatasaray başkan adaylarından Ünal Aysal, başkanlığa seçilmesi durumunda takımı Eric Gerets’e emanet edecek. Gerets, 2005-2007 yılları arasında Galatasaray’ın teknik direktörlüğünü yaptı. Belçikalı teknik adam Galatasaray’daki ilk sezonunda 2005-06’da şampiyonluk yaşamıştı.

Galatasaray’da kongreye doğru sıcak gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Galatasaray başkan adaylarından Ünay Aysal, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek olan Galatasaray Olağanüstü Kongresi’nde zafere ulaşması durumunda, takımı Galatasaray’ın eski teknik direktörlerinden Eric Gerets’e emanet edecek.

GÖRÜŞMELERİ BÜLENT TULUN YÜRÜTTÜ
Gerets ile görüşmeleri yürüten ve Ünay Aysal’ın seçilmesi durumunda Galatasaray’da sportif dirtektör olarak görev yapacak olan Bülent Tulun, Gerets’in yardımcısı ile İstanbul’da biraraya geldi. Görüşme sonunda taraflar arasında anlaşma sağlanırken, Aysal’ın seçilmesi durumunda Galatasaray’ı yeni sezonda çalıştıracak teknik adam da belli oldu.

Şu anda Fas Milli Takımı’nı çalıştıran Gerets, 2005-2006’da Galatasaray’daki ilk sezonunda Süper Lig şampiyonluğu yaşamıştı. 56 yaşındaki Belçikalı teknik adam, Galatasaray’a gelmeden önce sırasıyla Liege, Lierse, Club Brugge, PSV Eindhoven, Kaiserslautern ve Wolfsburg takımlarını çalıştırmıştı. Geretes, Galatasaray’da iki sezon geçirdikten sonra da Marsilya, Al-Hilal ve son olarak da Fas Milli Takımı’nın başına geçti.

GERETS’İN TEKNİK ADAMLIK KARNESİ
Gerets’in Galatasaray’da kazandığı şampiyonluğun yanı sıra, teknik adam olarak Lierse ile 1997’de Belçika şampiyonluğu, Brugge ile 1998’de lig ve kupa şampiyonluğu, PSV ile 2000 ve 2001’de lig şampiyonluğu ile 2000 ve 2001’de Hollanda Süper Kupası, Al-Hilal ile 2010’da Suudi Süper Ligi ile Prens Kupası şampiyonlukları bulunuyor.

ÖZHAN CANAYDIN DÖNEMİNDE GELDİ, ADNAN POLAT DÖNEMİNDE GÖNDERİLDİ
2005-2006’da Özhan Canaydın döneminde Galatasaray’ın teknik direktörlüğüne getirilen Eric Gerets, 2006-2007’de Adnan Polat’ın başkanlığı döneminde Galatasaray’daki ikinci sezonunda takımdan gönderildi.

Ali Demir kopyaya aşinaymış!

YGS’deki şifre skandalı ve sehven şifrelenme yapıldığının itiraf edilmesi sonrası tüm dikkatleri üzerine toplayan ÖSYM başkanı Ali Demir yalnızca (sehven)şifreci değil intihalci de çıktı. Ali Demir bu skandala da “sehven” imza atıp atmadığına dairse bir açıklamada bulunmadı.

TV 8’in özel haberine ve elde ettiği belgelere göre Demir, Alman Peter Latzke’nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı bir dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisi halinde kendi yazmış gibi yayınladı. Akademi dünyasında en büyük suç kabul edilen bu intihalin fark edilmesi üzerine Ali Demir bir özür yazısı da yayınladı.

TV 8’İN ÖZEL HABERİ

TV 8’in yaptığı araştırmaya göre olaylar şöyle gelişti: “Loughborough üniversitesinde doktorasını tamamlayan ama araştırma görevlisi olarak orada kalan Ali Demir 1990 yılında Türkiye’de çıkan Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisi yayınlamış.  Ne var ki,  Peter Latzke adlı gerçek Alman yazardan ilk yazıdaki kısa bir anma dışında söz edilmiyor ve  makaleler Doç Dr. Ali Demir’in kendi eseriymiş gibi gösteriliyordu.  Oysa, söz konusu olan hemen baştan aşağıya ana kaynaktan kelimesi kelimesine tercüme idi ve bir kaynağın bu şekilde kullanımı “intihal” sayılıyordu.  Bu yazıları ilk sayıdaki anmayı görmeden  Teknik ve Tekstil’de okuyanların bunların, her makalenin başında ilan edildiği üzere,  tümüyle Doç. Ali Demir’e ait olduğunu düşünmeleri kaçınılmazdı. Bu durum önce Leeds Üniversitesi’nden Prof. Mike Denton’un dikkatini çekti  Onun Loughborough  Üniversitesi yönetimine başvurması üzerine konu Tekstil Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gordon Wray’a iletildi.  Aslında büyük kısmı aynen tercüme olan yazı dizisinin bu şekilde yayınlanmasını akademik ahlak açısından kabul edilmez bulan  Dr. Wray derhal bir soruşturma başlattı.  Uzun tartışma ve görüşmelerden sonra, Dr. Demir’in kariyerini tümden bitirecek bir adım atmak yerine, akademisyen dostlarının da ricalarını kıramayarak,  onun Teknik ve Tekstil dergisinde bir özür yazısı yayınlatmasına razı oldu.  Nitekim öyle oldu.  Aslında bir çeşit itiraf olan ve dizinin 9. bölümün başında yayınlanan bu açıklamada şöyle deniyordu: “Doç Dr. Demir bu çalışma için Melland Textiberichte’den yazılı izni şimdi elde etmiş bulunmaktadır.  Yazılı izni serinin yayınlanmasından önce elde etmediği için Doç. Dr. Demir hem sayın P. M. Latzke’den hem de Melland Textilberichte’den özür diler ve verdikleri izin için de teşekkür eder.” Prof. Dr. Ali Demir’in bu “yayın”ı, basından gizlediği yayın listesine koyup koymadığı ise bilinmiyor.”

TV 8 linki: http://www.farklihaber8.com/haber/guncel/osym-baskani-ali-demir-intihal-yapti/4101.aspx

(Evrensel, Yeşil Gazete)

Seçim 2011: Tuncel’in adaylığına engel kalmadı

BDP’li Sebahat Tuncel’in adaylığına engel olan ceza 6 aya çevrildi ve ertelendi.

İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi, BDP Milletvekili Sebahat Tuncel’in avukatlarının başvurusunu değerlendirerek, milletvekilliği adaylığına engel teşkil ettiği bildirilen 1 yıl 6 aylık hapis cezasını, 6 ay hapse çevirip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.

KIŞANAK YSK’NIN İSTEDİĞİ BELGEYİ ALDI
BDP’li Gültan Kışanak ise YSK’nın istediği ‘Memnu hakların iade edildiği’ belgesini mahkemeden aldı.

Şampiyonluk Buca’dan geçiyor

0

Matematiksel olarak ligde kalma umudunu koruyan Bucaspor, bu hafta şampiyonluk adaylarından Fenerbahçe’yi ağırladıktan iki hafta sonra Trabzonspor’u konuk edecek.

Spor Toto Süper Lig’de 2010-2011 sezonunda son 5 haftaya girerken ligde kalma umudunu matematiksel olarak koruyan Bucaspor, bu hafta şampiyonluk adaylarından Fenerbahçe’yi ağırladıktan sonra 32. haftada Trabzonspor’u konuk edecek.

Ligde son 5 haftaya düşme hattının üzerindeki Sivasspor’un 8 puan gerisinde giren Bucaspor, son haftalara dezavantajlı olarak girdi.

Sarı lacivertli ekip, kalan 5 haftada şampiyonluk mücadelesi veren Fenerbahçe ve Trabzonspor ile İzmir’de karşılaşacak.

30. hafta müsabakasında 24 Nisan Pazar günü saat 19.00’da Atatürk Stadı’nda Fenerbahçe’yi konuk edecek Bucaspor, 32. haftada da Trabzonspor’u ağırlayacak.

İZMİR’DEKİ FENERBAHÇE MAÇLARI
Fenerbahçe, ligde İzmir ekipleriyle İzmir’deki son maçını 2002-2003 sezonunda Göztepe ile 31 Mayıs 2003’te İzmir Alsancak Stadı’nda yapmış, müsabaka 1-1 berabere sona ermişti.

2003-2004’ten bu sezona kadar temsilcisinin bulunmaması nedeniyle İzmir ekipleriyle karşılaşmayan Fenerbahçe, bu süreç içinde çeşitli nedenlerle İzmir’de müsabakalar oynadı.

Ligde cezaları nedeniyle 2003-2004’te Gençlerbirliği ile 2006-2007’deyse Gençlerbirliği ve Trabzonspor’la İzmir’de mücadele eden Fenerbahçe, aynı sezon Ankaragücü’nün cezası nedeniyle rakibiyle yine İzmir’de karşı karşıya geldi.

2006-2007’DE ŞAMPİYONLUK İZMİR’DE GELDİ
2006-2007’de Ankaragücü’nü 1-0, Gençlerbirliği’ni ise 2-1 mağlup eden Fenerbahçe 32. hafta müsabakasında 13 Mayıs 2007’de Atatürk Stadı’nda Trabzonspor ile karşılaştı. Müsabakada 2. dakikada Hüseyin’in attığı golle 1-0 geriye düşmesine rağmen 1 dakika sonra Tuncay ile beraberliği yakalayan Fenerbahçe, ilk yarıyı Yattara’nın golüyle 2-1 geride tamamladı.

Bitime 5 dakika kala Deivid’in golüyle 2-2 beraberliği yakalayan Fenerbahçe, Trabzonspor maçından aldığı 1 puanın yanı sıra takipçileri Beşiktaş ve Galatasaray’ın da puan kaybetmesiyle bitime 2 hafta kala İzmir’de şampiyonluğunu ilan etti.

Odom ilk beşe giremedi!

0

Los Angeles Lakers’ın forvet oyuncusu Lamar Odom, NBA’de bu yılın en iyi altıncı adamı seçildi.

Spor yazarlarıyla yayıncı kuruluş yetkililerinin verdikleri oylar sonucunda Odom, maça kenarda başlayıp takımına en çok katkı sağlayan oyuncu olarak yılın en iyi altıncı adamı unvanına layık görüldü. Bu yıl 47 maça kenarda başlayan ve 14,4 sayı, 8,7 ribaund ve 3 asist ortalamasıyla oynayan Odom, bu unvana layık bulunan ilk Lakers oyuncusu oldu.

Çingen hesabı

Bu başlığı atan bir yazardan, özellikle çingeneleri, sonra da eğitimsiz kitleleri hedef alan nefret dolu bir yazı gelmesi muhtemeldir. Yazımın sonunda, tam aksine, -bu hesaba bir övgü görürseniz şaşırmayın.

İzleyenler hatırlayacaktır. Yılmaz Erdoğan’ın “Organize işler” filminde, Tolga Çevik’in canlandırdığı süperman karakteri, çaldıkları arabayı tüm saflığıyla satmaya gidip eli boş geldiğinde, Erdoğan’ın canlandırdığı çingenimtrak, dolandırıcı karakter “hani para?” diye sorar.

“Yok!”…

“Ya araba?”

“Yok!”

“Ya para?”

“Yok!”

“Ya araba?”

“Yok!”

“Peki para?”

“Yok!”

Doğal olarak tınn diye bir ses kulaklarda çınlar. Dişler gıcırdar, şafak atıverir.  Film bu ya; hikaye döner dolaşır çingen hesabı yapmayı yanlışlar, yani bizim saftirik essahtan dolandırılmamıştır. Ondan da saf olanlar varmış.

 

*****

 

Çingen hesabı, ne olsa dört işlem ve içler-dışlar çarpımı yapmayı beceren bakkal hesabına göre daha basittir.

“Ben elime geçene bakarım, ağbi.”

Ya da “ele geçirme”yle direk ilişkilidir. Bu sebeple en iyi pazarlamacılar, satış temsilcileri, dolandırıcılar bilir. Bir yandan alabildiğine basit ve saf bir hesap olan çingen hesabı aslında bir yanıyla da cin gibi bir mantıktır.

Kimse bu hesaba yabancı değildir. Bu hesap tarih kadar eskidir.  Bilimsel bir niteliği yok gibi dursa da aslında Marx tam da bu hesabı yapmıştı.

“Eee, öyle veya böyle para sermayeye akıyor.”

Marx’ı ahlakla özdeşleştiren solcular belki kızar ama bence Marx cin gibiydi. Haa tabi bir de, en iyi şirketler bilir bu hesabı…

*****

Seçim yaklaşıyor. Keşke toplum, ekonomi programlarında yukarıdan aşağıya, sağdan sola, irili ufaklı dönüp dolaşan ve psycadelic efektlerle süslenen rakamlara aval aval bakacağına, azıcık da çingen hesabı yapsa… Eğer yaparsa,  seçim yarışı olarak addedilen meselede neden bütün partiler birbirine benziyor anlayacak.

Ben basit bir tane yapayım,  gerisi size kalsın. Toplum olarak 3 ay öncesini dahi hatırlamazken, hayal meyal hatırladığım bir veri şöyleydi. 1994-95 yıllarında, Türkiye’de bir öğretmen memurunun maaşı yaklaşık 700-800 dolarken ve GSMH, kişi başı 2000 dolarken, AkP iktidarıyla GSMH 10.000 dolar olmuş. Bir öğretmen maaşı ise 700-800 dolar. Demekki birileri zengin olmuş, Türkiye zenginleşmiş.

AkP seçim beyanaatını showdu. Anlaşılan, Toki şirketi gözünü fukaranın parasına dikmiş. Aylık 100 liradan 50m2, kutu gibi seri imalat evleri, ömür boyu kölelikle (25 yıl) change edeceklermiş. Arsa, “devlet şirketi”nden, reklam yandaş kanallardan geliyor. Kesilecek ağaçlardan çıkan tomruğu, kazılan zeminden çıkarılan toprağı satsan, -sözleşmeden gelecek paralar yanına kar işte.  Üstelik aksilik olur da, bu uzuun süreçte ödeyemeyenler olursa kar misliyle katlanır. Gelecek icralar, gecikme faizleri de cabası… Hemm son çırpınışta çekilecek krediler bankacılık sektörünü de canlandırır.

“Verin, verin ekonomiye can verin.”

AkP’nin fukaradan elde etmek istediği kardan başka olarak, zenginlere de, İstanbullunun kuzey ormanlarını satmayı hesapladığını gördük. Anlaşılan şimdikine yetişmese de, gelecek seçimlerde kömür değil, odun dağıtacak. 25 yılda anca inşa edilecek iki yeni şehirde çalışacak inşaat işçilerinin kim olduğu da anlaşıldı.

Çingen hesabı; Rusya’ya “şimdikinden daha pahalıya elektrik alacağız. Al üstüne de 10binmilyon baloncuk. Al al al… Anlaştık mı?” diye sorulduğunu ve  anlaşmaya varıldığını söylüyor. Anlamadığım ise; şeffaf olmayan bu tartışmada Rus elektrik şirketinin ne verdiği… Bir de onu bilsek? … Ama ekonomistlere sorsanız, yukarıdan aşağıya sağdan sola rakamlar dönmeye başlıyor. Alttan da ver allah Pink Floyd…

Tabi bu yazı daha bitmez.. Ne de olsa daha çılgın proje var. Acun Ilıcalı yarışmasını andıran görüntülerle açıklanan,“yaşadık” nidalarıyla alkışlanan ve aklımızı alacağı iddia edilen bu proje sonrası, cebimiz boşaldığında darılmaca gücenmece yok. Sülün Osman boğaz köprüsünü satarken, bir yandan da, ona kızmamamız gerektiğini, 3 kuruşa köprü  alacağını düşünen adama da kızmak gerektiğini, -aynı anda gösterir.

Chp’nin beyannamesi de ayrı olay.

“Herkese para vereceğiz” diyor. Yahu bu zamanda kim kime para veriyor. “Sen ne alma hesabındasın?” Onu söylesen …belki anlaşabiliriz…

Kılıçdaroğlu “en az” sözcüğüne dikkat çekip 600 lira diyor. Bu vaat çingen zihnimde Demirel’le Kemal Sunal arası birşeye denk geliyor.

Esas şaşırdığım ve zil takıp oynamak istediğim şarkı ise yine AkP’den geliyor. …2023 meselesi. Yahu tartışmamız 2 ay sonraki seçim ve önümüzdeki 3-4 yıl değil miydi? AkP ise science-fiction olmuş, uzakları, tee 2023’ü gösteriyor.

“Aaa bak kuş geçiyor” diyor.

Herhangi birisi bu 2023 sözünü duyduğunda ağzı açık kuşa bakabilir, ama bir çingen, bu sözü duyar duymaz donuna mukayet olması gerektiğini bilir.

Kimse duymamış olabilir ama ünlü bir çingen atasözü; “bir yerde; iyilik, yücelik, ahlak, adalet, şeref, namus, millet, illet, din, ümmet sözcüklerini duyduğunda zil takıp oyna; zira fazla uzun ömrün kalmamıştır” der. Bizim mecliste ise sadece bunlar konuşuluyor ama atılan imzalar bol sıfırlı ve bol dönümlü olduğundan emin miyiz? Eminiiizz, eh hadi o zaman, rinnaa rinna rinna…

Anahtar kelimeler: Emek, sosyal haklar, iş güvencesi, sendika, ekolojik yerleşimler, ekolojik köyler…

Son Dakika: YSK’dan vetoyu geri çekme sinyali

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), 12 bağımsız adayı veto etmesiyle ilgili olarak YSK kaynaklarından yapılan açıklamada “belge getirirlerse adaylıkları kabul edilebilir” denildi.

BDP Eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan da bu kararla ilgili değerlendirme geldi: Arkadaşlarımız o belgeleri hazırlıyor. Belgeleri YSK’ya yetiştireceğiz…

(Yeşil Gazete)

Bir YSK komedisi: ‘YSK beni de BDP’li zannetti herhalde’

Yüksek Seçim Kurulu’nun veto ettiği milletvekili adaylarından Abdullah Kızılay, YSK’nın kendisini de BDP’li zannettiğini söyledi.

Yüksek Seçim Kurulu’nun veto ettiği milletvekili adaylarından Abdullah Kızılay, YSK’nın kendisini de BDP’li zannettiğini söyledi. Diyarbakır’dan aday olan Kızılay, ne terörden ne de sahtecilikten hiçbir cezası olmadığını söyledi.

Tuhafiyeciler ve Parfümericiler Odası Başkanı olduğuna dikkat çeken Kızılay, “Seçilmeme mani bir durum olsaydı oda başkanı seçilemezdim. Benim adliye ile hiçbir işim olmaz. Benim ne sabıka kaydım var, ne de adli sicil kaydım var. Bir yanlışlık yaptılar herhalde.” dedi.

Kızılay, YSK kararına itiraz edeceğini söyledi.

Seçim 2011: Kılıçdaroğlu: Meclis olağanüstü toplansın

CHP, YSK’nın bazı bağımsız adayların adaylığını iptal etmesiyle ortaya çıkan sorunun çözümü için TBMM’nin olağanüstü toplanması gerektiğini savundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, olağanüstü toplanacak parlamentonun seçim barajı ve siyasi partiler yasasıyla, anayasada gerekli düzenlemeleri kısa sürede yapabileceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, seçimlerin ötelenmesi hariç her türlü öneriye de açık olduklarını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

”Geçmişte Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması ve Meclise girebilmesinin yolu CHP’nin demokrasiden özgürlüklerden yana bu politikası ile açılmıştır. CHP bu yasama yılında da ilkeli ve tutarlı politikasının gereği olarak yüzde 10 seçim barajının kabul edilebilir bir orana indirilmesini önermiş, bu istemini kamuoyuyla paylaşmış, her platformda seslendirmiş, TBMM’de de dile getirmiştir.

Ne yazık ki anayasa değişikliği için referanduma giderken ileri demokrasiden başka laf etmeyenler, demokratik temsilin önünü açacak ve seçmenin iradesini tam olarak Meclis’e yansıtacak yasal düzenlemeyi yapmamış bizim bu önerimizi engellemişlerdir. Böylece Meclise girmek için yasaları dolanmaktan başka seçenek bırakılmamıştır. Gelinen bu noktada iyi niyetle ve demokratik temsil kurallarına uygun hareket edilerek, seçim takvimi aksatılmadan soruna çözüm bulunabilir. CHP olarak bu nedenle Meclis’in olağanüstü toplanmasını ve seçim barajını düşürmekte dahil alınması gereken önlemleri zaman geçirmeden alınmasını öneriyoruz. CHP olarak sorun çözüme kavuşturulana kadar aralıksız çalışmaya ve her türlü yapıcı öneriyle bu sorunun çözümüne katkıda bulunmaya hazırız. TBMM’de temsil edilen siyasi partilerle birlikte demokrasiden, hukuktan, halkın iradesinin Meclis’e tam olarak yansımasından yana olanları da bu önerimize destek vermeye çağırıyoruz.”

Bir gazetecinin, BDP’nin seçimlerin ertelenmesi ya da ötelenmesine yönelik talebini hatırlatarak, partisinin bu konudaki görüşlerini sorması üzerine Kılıçdaroğlu, kendilerinin demokratik sürecin tam çalışması için her türlü öneriye açık olduklarını belirtti. Kılıçdaroğlu, ”Ama seçimin ötelenmesinin doğru olacağına inanmıyoruz. Bu süreç içinde parlamento toplanarak soruna çözüm üretebilir. Eğer çözüm üretmeye siyasal partilerin tümü hazırsa zaten bir mesele kalmaz, bir hafta, 10 günde bütün sorunlar aşılabilir” diye konuştu.

Bir gazetecinin, CHP’nin çözüm önerisini sorarak, ”Seçim barajının düşürülmesi mi, yoksa Anayasa’nın bazı maddeleri de gerekçe olarak gösteriliyor, onların da değiştirilmesi mi” demesi üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

”Anayasa ve Siyasal Partiler Yasası’nda değişiklik yapmak gerekiyor, geçici maddeler ilave etmek gerekiyor özel durum nedeniyle… Bütün mesele şu; sorunu çözmekten yana mıyız, değil miyiz? Siyasal partiler önce tavrını böyle belirlemelidir. Sorunu çözmekten yanaysak çözüm bulunur. Çözümsüz bir şey söz konusu değil. Çözümden yana değiliz ama bir sürü engel çıkarıyorsak o da samimi bir çıkış değildir. Biz iyi niyetle ve samimi olarak parlamentonun toplanmasını ve bu soruna çözüm üretmesini bekliyoruz. Biz elimizden gelen her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu da burada ifade ettim.”

Kılıçdaroğlu, ”Meclisi toplantıya çağırma kararına yönelik bir girişimde bulundunuz mu? Milletvekillerinden imza toplamaya başladınız mı” sorusunu yanıtlarken de Siyasal Partiler Kanunu’nun, başta iktidar partisi olmak üzere iyi bilinmesi gerektiğini belirterek, düşüncelerini daha sonra kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.

”Fiili veya hukuki ittifak düşünceniz var mı” şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, ”Hayır, herhangi bir ittifakı düşünmüyoruz. Bizim açımızdan tek başına seçimlere girmek öteden beri savunduğumuz bir düşünce” dedi.

Meclisin seçim mevzuatında yapacağı değişikliklerin bir yıldan sonra uygulamaya geçeceğinin hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, ”Bakın, size geçici maddeler dahil dedim. Geçici düzenlemeler yaparsanız bunları aşarsınız. Hukukta her soruna çözüm bulunabilir. Hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, parlamenter sisteme inanıyorsak, halkın iradesinin parlamentoya tam yansımasına inanıyorsak ve bunu savunuyorsak çözüm üretilebilir. Parlamento bu çözümü üretecek güçtedir. Bütün mesele diğer siyasal partilerin bizim kadar açık ve net tavır ortaya koyup koymamalarıdır” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, iktidardan olumlu bir yanıt gelmemesi halinde atacakları adımın ne olacağının sorulması üzerine ise ”Gelmezse yapacağımız bir şey yok. Böylece kimin demokrasiden yana olduğunu, kimin milletin iradesinin parlamentoya tam yansıyıp yansımadığından yana olup olmadığını halk görmüş olacak” dedi.

’12 EYLÜL ÜRÜNÜ YASALAR DEĞİŞSEYDİ BU TABLO YAŞANMAZDI’
Kemal Kılıçdaroğlu, ”BDP’nin, bölgede beklenmeyen olaylar olabilir, şeklinde açıklamaları oldu. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir” sorusunu, şöyle yanıtladı:

”Biz olayların olmasını istemeyiz. Hele şiddeti içeren her türlü eylemin ve olayın karşısındayız, doğru değildir bunlar. Demokrasi içinde olayları çözmek sanıyorum Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu süreç açısından da Türkiye’ye yakışan bir olaydır. Siyasi partilerin bu konuda duyarlı olmaları, bölge insanının da duyarlılıklarını dikkate alarak soruna bir an önce çözüm üretmeleri gerekir.”

Kılıçdaroğlu, ”YSK’nın kararında mı problem var, yoksa malum yasalardan kaynaklanan bir problem mi var” şeklindeki soru üzerine de YSK’nın kararlarının yasalara, Anayasa’ya göre alındığını belirtti. Kılıçdaroğlu, ”Keşke Anayasa değişiklikleri sırasında ’12 Eylül ürünü yasaları değiştiriyoruz’ diye ortaya çıkanlar, 12 Eylül ürünü olan seçim yasalarını da değiştirselerdi, yaşanmazdı böyle bir tablo. Bu tabloyu yaratan 12 Eylül ürünü olan yasalar” dedi.

”YSK’nın siyasi bir karar aldığı, isterse yorumlamayı bu şekilde yapmayabileceği şeklinde açıklamalar oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, YSK’nın aldığı kararları hukuki olarak tartışmanın sorunun çözümüne ciddi katkı sağlamayacağını ifade etti. Çözümün parlamentoda yasal düzenlemeleri yapmaktan geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, ”Gerçekçi olalım, YSK’yı eleştirmek veya övmekle bir yere varamayız. Siz sorun çözmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Çözmek istiyorsanız yolları bellidir. Toplanırsınız, Anayasa, geçici maddeler dahil, hukukçular çalışırlar, çözümü üretirler, parlamento buna katkı verir, sorun çözülmüş olur” diye konuştu.

”Mevcut milletvekillerinin yaklaşık yüzde 65’i liste dışında kaldı. Bu vekilleri Meclise gelmeye nasıl ikna edeceksiniz” sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, ”Eğer bir parlamenter demokrasiden yanaysa, hukukun üstünlüğünden yanaysa onun görevi parlamentoda olduğu sürece devam etmektir. Demokrasinin ve hukukun gereğini yerine getirir. Onlar seçim listelerinde yer almadılar, parlamentoya gelmeyecekler diye önyargılı davranmak doğru değildir. En azından o insanlara haksızlık etmiş oluruz” yanıtını verdi.

Seçim 2011: Demirtaş’tan AKP adaylarına radikal öneri

YSK’nın BDP’nin desteklediği bağımsız adayların bir kısmının adaylığını veto etmesi sonrasında seçimin meşruluğu ve geleceği tartışılmaya devam ediyor.

Seçime yönelik, seçimin meşruluğuna yönelik bir teklif de, mağdurdan yani BDP’nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan geldi. Demirtaş, “Özellikle AKP adaylarına sesleniyoruz; seçimlerden çekilin. Sizler de o oyuna alet olmayın, istifa edin” dedi.

Bugüne kadar seçime hazırlandıklarını, bundan sonra da arkadaşlarıyla görüş alışverişinde bulunacaklarını dile getiren Demirtaş, şöyle konuştu:

”Değerlendirmelerden sonra seçime girip girmeme kararımızı vereceğiz. Ama şu çağrıyı yapmak istiyorum. Bölgedeki diğer partilerin adayları eğer gerçekten demokrasiden yana onurlu bir duruşa sahiplerse kendileri istifa etsinler, aday olmasınlar. Bu seçimin olmayacağını, yapılamayacağını bilmeleri gerekir. Ortada bir seçim yoktur. Bu haliyle kimse seçimden söz edemez. Seçim olabilmesi için halkın önünde alternatiflerin olması lazım. Tek seçenek varsa seçim olmaz.

Özellikle AKP adaylarına sesleniyoruz; seçimlerden çekilin. Sizler de o oyuna alet olmayın, istifa edin ve ‘Biz de aday olmayacağız’ deyin. Bu durumda elbetteki bazı şeyler değişecektir. Sayın Başbakan parlamentonun toplanması için derhal açıklama yapmalıdır. Yüzde 10 seçim barajı ve seçimin ertelenmesi dahil olmak üzere bütün bu konuları gündeme almalıdır. Herkesin demokratik olarak sokak ve meydanlarda tepkilerini gösterme hakkı vardır. Halkımız bunu sonuna kadar kullanmalıdır. Bu kritik günlerde çok dik bir duruşun olması lazım. Biz bütün halkımızı bu taleplerimiz etrafından alan ve meydanlarda olmaya çağırıyoruz.”