Ana Sayfa Blog Sayfa 5200

Madrid kupayı kırdı

0

İspanya Kral Kupası finalinde Barcelona’yı yenerek, 18 yıl aradan sonra kupayı kazanan Real Madrid’in kutlamaları, başkent Madrid’de sabaha kadar sürdü. Kutlamalara damga vuran olay ise, Sergio Ramos’un otobüsün üzerinden kupayı düşürmesi oldu.

İspanya Kral Kupası finalinde Barcelona’yı yenerek, 18 yıl aradan sonra kupayı kazanan Real Madrid’in kutlamaları, başkent Madrid’de sabaha kadar sürdü.

Real Madrid takımı, kazandığı her kupayı kutlamak için geleneksel olarak gittiği Madrid’deki Cibeles Meydanı’na TSİ 05.30 sıralarında ulaşabildi.

Valencia’dan Madrid’e gelen takım, üstü açık bir otobüsle şehir merkezine getirilirken, futbolcular ve teknik heyet, binlerce Real Madridli taraftarla birlikte şarkılar söyleyerek, dans ederek kutlama yaptı. Real Madrid adına kaptan İker Casillas, Cibeles heykeline çıkan isim olurken, geçmişte Raul’un da yaptığı gibi Casillas da Real Madrid amblemli İspanyol bayrağını ve takım atkısını Demeter tanrıçasının başına takarak, heykelciği öptü.

Bu arada gecede en çok konuşulan olay, kutlamalar sırasında Sergio Ramos’un otobüs üzerinden kazanılan Kral Kupası’nı düşürmesi oldu. Bir süre yerde süreklenen kupa az da olsa zarar gördü. Kupayı yapan firma tarafından verilen bilgilerde, bu tip olaylar göz önünde bulundurularak her zaman iki kupa yapıldığı ve değiştirilebileceği bildirildi.

Sergio Ramos, “kupanın durumu iyi” dese de ilk defa kaptan olarak Cibeles’e çıkan Casillas “Acemiyim, ne oldu hiçbir fikrim yok. 2 zor yıldan sonra Kral Kupası’nı kazanmak nefes aldırdı” şeklinde konuştu.

Öte yandan, sabaha kadar uyumayan Real Madridli futbolcular, ara vermeden bugün saat 17.30’da antrenmana çıkacak.

Seçim 2011: Şeffaf oy sandıkları yola çıktı

İlk kez 12 Haziran’da yapılacak milletvekili genel seçiminde halkın önüne konulacak olan şeffaf’ seçim sandıklarının yurt genelinde dağıtımına başlanıldı.

Yalova’daki bir fabrikada üretilen 200 bin adet seçim sandığının dağıtımı, karton koliler içinde PTT’ye ait tırlarla gerçekleştiriliyor. İl ve ilçe merkezlerindeki teslimatlar PTT yetkilileri ve seçim kurulu görevlilerinin gözetiminde yapılıyor.

Eni 40, boyu 55, yüksekliği 50 santimetre olan sandıklar, ısıya ve kırılmaya dayanıklı sert plastikten üretilirken, seçim kurullarına teslim edilmeden önce laboratuvarlarda dayanıklılık testlerinden geçirildi.

Dışarından görülebilecek şekilde şeffaf malzemeden üretilen sandıkların üzerinde Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) amblemi yer alıyor.

YSK’nın 200 bin şeffaf sandık için yaklaşık 20 milyon lira harcadığı öğrenildi.

(Ajanslar)

Bismil’de 3 kişi kurşunların hedefi oldu

Bismil Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nde 1 kişinin ölümü, 3 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan dünkü olaylarda ateşli silah kullanıldığının belirledi. Savcılık sorumluları arıyor.

Bismil’de YSK’nın 7’si BDP’nin desteklediği 12 bağımsız milletvekili adayını veto kararını protesto etmek için düzenlenen gösteride çıkan olaylarda 23 yaşındaki İbrahim Oruç, öldü, aynı yaştaki Gültekin Kuşçu ve 17 yaşındaki Abdulkerim Gümüş yaralandı.

Olaylarla ilgili Bismil Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma sürdürülürken, olaylarda ateşli silah kulanıldığının belirlendiğini belirtti. İbrahim Oruç’un kolundan giren kurşunun göğsüne saplanması sonucu öldüğü. Gültekin Kuşçu’nun bir kurşunun göğsüne isabet etmesiyla ağır yaralandığı, Abdulkerim Kuşçu’nun da bacağına isabet eden kurşunla hafif yaralandığı belirtildi. Olaylarda taş isabet eden 1 kişi ise hafif yaralandığı ve ayakta tedavi edildiği açıklandı.

Savcılık, olayların çok yönlü olarak soruşturulduğunu ve kim ya da kimler tarafından ateş açıldığının soruşturma sonunda ortaya çıkacağını kaydetti.

(Radikal, Yeşil Gazete)

Ahmet Şık savunmasını gönderdi

Yargılandığı davanın karar duruşmasına ‘araç yok’ denilerek getirilmeyen Şık, savunmasını bianet.org’a göndererek kamuoyuna duyurdu.

Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu’yla birlikte kaleme aldığı ‘40 Katır, 40 Satır’ kitabı nedeniyle yargılandığı davanın 14 Nisan’daki karar duruşmasına ‘araç yok’ denilerek getirilmeyen gazeteci Ahmet Şık, mahkemede yapamadığı savunmasını www.bianet.org’a gönderdi. Şık savunmasında, “Bir yandan Ergenekon diye anılan derin devletin ne menem bir şey olduğunu anlatan kitabımız nedeniyle yargılanırken bir yandan da deşifre olmasına katkıda bulunmaya çalıştığım bu yapının üyesi olmakla suçlanıyorum. Kafanız karıştı değil mi? Benim de” dedi.
Ergenekon soruşturması kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Şık, savunmasında özetle şöyle dedi:

Tımarhane mevzuatı
Bu davada sanık olmama ilişkin söyleyebileceğim tek şey, ‘Türkiye yargı sisteminin bir tımarhane mevzuatıyla hayat bulduğu’ tespiti olur. Şöyle ki; geçmişte kontrgerilla, gladio, Özel Harp Dairesi, Susurluk gibi adlarla anılan, son birkaç yıldır Ergenekon denilen derin devlet geleneğinin ne olduğunu anlatmaya çalışan bir kitap kaleme aldığımız için bu davanın sanıklarından biriyim. (…) Türkiye’de derin devletin soruşturma konusu yapıldığına dair bir algı benimsetilmeye çalışılıyor. Süreci doğru ve iyi analiz ederek bunun doğru olmadığını söylemeye çalışmışız kitabımızda.

Üstelik bunu Ergenekon
soruşturmasını ciddiye alarak soruşturma makamlarının da ciddiye alması gerektiği vurgusuyla dile getirmişiz. Yol göstermeye çalışmışız. Hata mı etmişiz? Bizi sanık yapan savcıya bakılırsa öyle. Kendi kendime ‘Biz neymişiz’ diye soruyorum sadece. (…)

Ergenekon üyesi olmakla suçlanıyorum. Henüz benim ve avukatlarımın bilmediği, bilmemize izin verilmeyen çok gizli deliller varmış. Elbette ki, buna inanacak değiliz. Karşısında olduğum, bunu da 20 yıllık meslek yaşantım boyunca imza attığım haberlerin yanı sıra sosyalist olarak tanımladığım siyasi duruşumla da her zaman dile getirdiğim bir zihniyetle yan yana duramayacağım çok açık. Söylediğim şey, Türkiye’nin okuyup araştıran, okuduğunu anlayabilen, analitik zekâya sahip savcılara ihtiyacı olduğudur.

(Radikal)

Fukuşima bölgesine giriş yasaklandı

0

Japonya’da 11 Martta meydana gelen deprem ve tsunami felaketinde zarar gören Fukuşima nükleer santralinin 20 kilometre çapındaki tahliye bölgesinin, girişe yasak bölge ilan edilmesine karar verildi.

Japon hükümetinden yapılan açıklamada, kararın Başbakan Naoto Kan’ın bölgeyi ziyaret ettiği sırada alındığı belirtilirken, yasaklamanın bu geceden itibaren yürürlüğe gireceği kaydedildi. Polisin, bölgede yaptığı kontroller sırasında, radyasyona bağlı riskler yüksek olmasına rağmen 60 kadar ailenin bölgede yaşamaya devam ettiğini saptadığı belirtiliyor.

Tsunamide ölenlerin çoğunluğu yaşlılar

Japonya Ulusal Polis Ajansı, ülkede geçen ay meydana gelen tsunamide ölenlerin üçte ikisinin yaşlılar olduğunu açıkladı. Ajans, yaşlıların boğularak hayatlarını kaybettiklerini belirtti.
Ulusal Polis Ajansının bu hafta yayımladığı verilere göre, yaşları tespit edilen 11.108 tsunami kurbanının yüzde 65’i 60 yaş ve üzeri. 1.899 kurbanın yaşları ise bilinmiyor. Tsunamideki ölüm nedenlerinin yaklaşık yüzde 93’ünü boğulma oluşturuyor.

Geriye kalanlar yangınlarda ya da başka nedenlerden hayatlarını kaybetti. Japonya’da 11 Mart’ta meydana gelen şiddetli deprem ve tsunamide 27 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. 14 bin kişinin halen kayıp olduğu ülkedeki bu felaket daha çok yaşlı nüfusun yaşadığı kuzeydoğu kıyılarında etkili olmuştu.

(Ajanslar)

1 ölü, 2 yaralının açıklaması: Orantılı güç

YSK’nın BDP destekli bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarını iptal etmesiyle başlayan protesto gösterilerinde kan döküldü. BDP’den ‘katliam’ vurgusu, İçişleri Bakanı’ndan ‘orantılı güç’ açıklaması geldi.

YSK’nın BDP destekli bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarını iptal etmesiyle başlayan protesto gösterilerinde kan döküldü.

Diyarbakır Bismil’deki olaylarda 1 kişinin öldüğü 2 kişinin de yaralandığı belirtilirken, hem BDP’den hem de İçişleri Bakanı Osman Güneş’ten açıklama geldi.

Eski BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘katliam’ vurgusu yaparak derhal sorumluların bulunmasını istedi. ‘Orantılı güç’ kullanıldığını belirten İçişleri Bakanı Osman Güneş de, müfettiş görevlendirilebileceğini söyledi.

(Ntv)

Barış Girişimi’nden YSK vetosuna tepki

Yüksek Seçim Kurulu’nun Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin desteklediği bağımsız adayların önemli bölümünün seçime katılamayacağı kararı, ‘Barış Girişimi’ tarafından TBMM Başkanlığına ve Meclis’te grupları bulunan partilerin grup başkanlarına gönderilen bir açıklamayla protesto edildi. Girişim; aralarında tanınmış öğretim üyelerinin, sanatçıların, yazarların, sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin ve farklı siyasal eğilimlerden isimlerin bulunduğu imzaların ilk on iki saat içinde toplananlar olduğunu, protestoların gerekli mercilere acilen ulaşabilmesi için imza toplamayı kesmek zorunda kaldıklarını açıkladı.

Protesto metnine katılan, ancak imzaları yetişmeyen yurttaşların aşağıdaki metni TBMM Başkanlığı’na, AKP, CHP, BDP parti grupları başkanlıklarına gönderebilecekleri bildirildi.

Barış Girişimi’nin imzaya açtığı metin
şöyle:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığına
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığına
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanlığına

“Yasalar, yurttaşların hakkaniyet duygusunu ve vicdanları zedelediği zaman meşruiyetini yitirir. Yüksek Seçim Kurulu’nun, BDP’nin desteklediği bağımsız adayların önemli bölümünü son anda veto etmesi barışa, adalete, halkların birlikte yaşama iradesine ve demokrasiye karşı bir devlet darbesidir. Hangi yasal gerekçeye dayanırsa dayansın bu karar savunulamaz. İktidar partisi, sorumluluğu YSK’ya yükleyerek kendini temize çıkartamaz.
Kürt halkının siyasal tercihinin Meclis’e yansımasını engelleyen yüzde 10 barajı yetmiyormuş gibi, BDP’nin barışa, çözüme, sivilleşmeye doğru önemli bir adım olan bağımsız adaylarla parlamentoda yer alma girişimini baltalayacak ya da güçsüzleştirecek her karar ve uygulama ülkede barış ve demokrasinin tesisine indirilmiş bilinçli bir darbedir. YSK kararı, bu koşullarda yapılacak bir seçimin toplumsal meşruiyeti kadar, seçimler sonrasında yapılacağı umut edilen yeni anayasanın meşruiyetini de tartışmalı kılacaktır.
Kürt siyasal hareketini siyaset zeminininden ve bu ülkenin parlamentosundan uzaklaştırma çabalarını ancak demokratik direnişle engelleyebiliriz. Hangi siyasal kesimden, hangi görüşten olursa olsun kendine demokrat, barışçı, özgürlükçü diyen herkesi YSK kararını etkin şekilde protestoya çağırırken; AKP ve CHP’nin Meclis’i derhal toplayarak gerekli yasal, anayasal değişiklikleri acilen gerçekleştirmelerini talep ediyoruz.”

» TBMM Baskani Mehmet Ali Sahin Faks: 0312-420 5165
» AKP Grup Başkanlığı Faks: 0312-420 6514
» CHP Grup Başkanlığı Faks: 0312-420 5282
» BDP Grup Başkanlığı Faks: 0312-420 5310

İMZACILAR:

Adalet Dinamit, Ahmet Aykaç, Ahmet Dindar, Ahmet İnsel, Akın Atalay, Akın Atauz, Algın Saydar, Ali Altınkanat, Ali Şahinoğlu, Ali Şenalp, Ali Uçansu, Arat Dink, Arif Ali Cıngı, Arif Mardin, Arus Yumul, Aslı Kaygusuz Emek, Aslı Takanay, Atilla Aksel, Ayçin Şan, Ayda Arel, Aydın Engin, Ayfer Bartu Candan, Aynur Yıldırım, Ayşe Ayben Altunç, Ayşe Betül Çelik, Ayşe Gül Altınay, Ayşe Nur Doksat, Ayşe Özdemir, Aytekin Yılmaz, Bağış Erten, Bahri Bayram Belen, Bahriye Karatay, Balkan Talu, Baran Ayhan, Baskın Oran, Behçet Çelik, Bekir Sami Yıldızhan, Beril Eyüboğlu, Berrin Hatacıkoğlu, Betül Tanbay, Bilal Tanrıverdi, Biray Kolluoğlu, Bircan Yorulmaz, Birnur Akan, Birsen Korkmaz, Burak Baysun, Burak Demir, Burak Ulman, Bülent Aydın, Bülent Utku, Bülent Yarbaşı, Cafer Solgun, Can Candan, Can Özer, Canset Big, Cavidan Soykan, Celal Deniz, Ceren Özselçuk, Ceren Öztürk, Ceren Sözeri, Ceyda Can, Cihat Demirtaş, Clemence Durand, Cüneyt Yalaz, Çağatay Anadol, Çağlar Çetin, Çağlar Tanyeri, Çiğdem Kafesçioğlu, Çiğdem Mater, Deniz Sezgün, Deniz Türkali, Derya Özkan, Dilek Gökçin, Dilek Hattatoğlu, Doğa Can Atalay, Ebru Uzpeder, Ece Öztan, Eda Afife Demirtaş, Ekin Gün, Emel Işıtan, Emel Kurma, Emrah Gürsel, Emre Cingöz, Emrullah Kandemir, Engin Sarı, Erdal Karayazgan, Erdal Yıldırım, Erdoğan Aydın, Ergin Cinmen, Ergün Eşsizoğlu, Erol Köroğlu, Ersoy Tan, Esat Ayhan, Esmahan Aykol, Esra Çiftçi, Esra Demir, Esra Güçlüer, Esra Koç, Esra Mungan, Eylem Tek, Eylem Yılmaz, Fecri Şengür, Fehim Caculi, Feray Salman, Ferhan Pınar Ekin, Ferhat Kentel, Fethiye Çetin, Fırat Ceweri, Figen Şakacı, Fikret Adaman, Filiz Kahraman, Filiz Kerestecioğlu, Fisun Yalçınkaya, Füsun Çelik, Garine B. Seropyan, Garip Can Yıldırım, Gençay Gürsoy, Gizem Alav Sapçı, Görkem Yeltan, Gülbin Yeşil, Gülcan Kartal, Gülcan Tezcan, Güliz Sağlam, Gülnur Aksop, Gülru Göker, Gülseren Adaklı, Gülsüm Ağaoğlu, Gülsüm Ekinci, Gülşin Ketenci, Gündüz Mutluay, Hacer Ansal, Hacer Foggo, Hakan Gürel, Hale Akay, Halil Savda, Halim Yılmaz, Haluk Levent, Haluk Sunat, Haluk Ünal, Hamdi Gülen, Hasan Gürkan, Hatice Altınışık, Hatice Erbay, Hekim Coşkun, Hilal Kaplan, Hulusi Zeybel, Hülya Eralp, Hülya Gülbahar, Hüseyin Çakır, Hüseyin Güngör, Hüseyin Kahraman, Hüseyin Öntaş, Irazca S. Geray, Işıl Kasapoğlu, Işıl Uyar, Izak Atiyas, İbrahim Betil, İbrahim Halil Şimşek, İdil Eser, İlhan Nevşehirli, İrfan Açıkgöz, İsmail Pırnar, Josef Palambo, Karin Karakaşlı, Kaya Çınar, Kemal Işıktaş, Kemal Kutan, Kemal Şahin, Kerem Çiftçioğlu, Kerem Öktem, Kirkor Sahakoğlu, Koray Doğan Urbarlı, Korkut Akın, Kurtuluş Binici, Lale Mansur, Leman Yurtsever, Ludmilla Büyüm, M.Cem Tüfekçi, Mebuse Tekay, Mehmet Aras, Mehmet Atak, Mehmet Erbudak, Mehmet Rasgelener, Melek Ulagay Taylan, Melih Özeskinazi, Meltem Aravi, Meltem Savcı, Meltem Toksöz, Meryem Koray, Mesut Fırat, Metin Bakkalcı, Mine Eder, Misak Hergel, Muhsin Kızılkaya, Murat Akagündüz, Murat Aksoy, Murat Dinçer, Murat Kaspar, Murat Özgünay, Murat Yüksel, Mustafa Atalay, Mustafa Gözcan, Mustafa Özgür Özdemir, Mustafa Yasacan, Müge Karalom, Müjgan Halis, Nadire Mater, Nalan Barbarosoğlu, Nalan Gonca Çelik, Nalan Sakızlı, Nazan İpşiroğlu, Nazmi Şaşmaztin, Necat Bayraktar, Necip Doğu, Necla Zarakol, Necmiye Alpay, Neslihan Akbulut Arıkan, Nesrin Aslan, Nesrin Semiz, Neşe Erdilek, Nilgün Aklar, Nigün Uysal, Nilgün Yurdalan, Nilüfer Uğur Dalay, Nimet Yardımcı, Nüket Esen, Okan Akhan, Olcay Akyıldız, Orhan Yalçın Güntekin, Osman Kavala, Osman Köker, Oya Baydar, Önder Küçükural, Önder Uygun, Ören Altmışyedioğlu, Özer Turan, Özgün Emre Sorkun, Özgür Mumcu, Özgür Sarıoğlu, Özgür Yavuz, Özlem Barın, Özlem Dalkıran, Pakrat Estukyan, Pelin Cengiz, Rana Arıbaş, Remzi Altunpolat, Rezzan Tuncay, Rober Koptaş, Sait Çetinoğlu, Sara Güngören, Seçkin Kazak, Sefa Feza Arslan, Selçuk Togul, Selim Mahmutoğlu, Selim S. Kuru, Selin Çağatay, Semanur Sönmez, Serap Güre, Serdar Değirmencioğlu, Serhad Kara, Serpil Arısoy, Serpil Güler, Sevda Köksoy Küey, Sevgi Özçelik, Sevgi Tuncel, Sevil Demirci, Sevi Yüzbaşıoğlu, Sevinç Altan, Sevinç İldan, Sezai Temelli, Sezer Ateş Ayvaz, Sezer Bilen, Sezgi Iraz Sezgün, Sıdıka Çetin, Sibel Özbudun, Sinem Dinçer, Sultan Özcan, Şaban Dayanan, Şaban İba, Şanar Yurdatapan, Şehrazat Çakıroğlu, Şule Atay, Şükriye Ercan, Tahsin Yeşildere, Taki Akkuş, Tatyos Bebek, Tayfun Mater, Temel Demirer, Teoman Pamukçu, Tevfik Bilgin, Tuncay Yavuz, Turan Eser, Turan Sarıtemur, Turgut Öker, Tülay Ayhan, Türkân Uzun, Ufuk Ahıska, Ümide Aysu, Ümit Fırat, Üstün Bilgen Reinart, Vangelis Kechriotis, Vecdi Sayar, Volkan Görendağ, Yalçın Ergündoğan, Yalçın Yusufoğlu, Yaman Aksu, Yaprak Zihnioğlu, Yasemin Göksu, Yasemin Şan, Yeşim Öztarakçı, Yıldız Önen, Zafer Kıraç, Zafer Nuhoğlu, Zehra Yeren, Zeynel Koç, Zeynep Bilgin, Zeynep Erdim, Zeynep Gambetti, Zeynep Gülcan Çolak, Zeynep Kaşlı, Zeynep Kaya Akdeniz, Zeynep Tanbay, Zeynep Tozduman, Zeynep Uysal

Yorum: Maç 33 dakika sürdü

Maç öncesinden bakarsak, ilk karşılaşmayı 3-0 gibi farklı bir skorla kazanan takımın maça rahat başlaması kadar doğal bir şey olamaz. Fakat bu rahatlık her an bozulabilir bir rahatlık ki, daha dakika 5’te gelen golle ve ardından da pozisyonlarla bir anda o rahatlık yerini sıkıntıya bıraktı Beşiktaş’ta. Skoru korumaya oynayan takımların en büyük sıkıntılarından bir tanesi bu. Futbolda skoru korumaya çalışırsanız ve bunu hemen başaramazsanız kaybetmiş gibi olursunuz ama aslında kaybedilen bir durum yoktur.

Gaziantepspor’un haftasonu oynadığı Fenerbahçe maçında, ilk yarıda çıkamayan haliyle, bu maçın ilk yarısındaki baskın hali arasındaki farkı doğuran olgu, kupanın ilk maçındaki farklı skor. Yoksa böyle bir hücum isteği, kolay kolay hiçbir takıma gelmez. Skorun kritik durumu maçı heyecanlı bir hale de sokabilir, heyecanı tamamen de bitirebilir. Çok basit, Beşiktaş bu maçta tek gol attığı anda maç tamamen formalite icabı oynanır hale gelecektir. Skor üzerinden olduğu kadar moral üzerinden de oynanan karşılaşmalar bunlar. Ne Gaziantepspor dört farklı yeneceğim diye, ne de Beşiktaş iki farklı yenilsem de farketmez, bir atarsam dört yesem de farketmez mantığıyla çıkar bir maça. Fakat tur için Almeida’ya değil de; Rüştü’ye güvenirseniz bu bir oyun tercihini de yanında getiriyor doğal olarak.

Maça dönersek, Gaziantepspor’un ilk 15 dakikada maçı tamamen düzlüğe çıkarabilecek kadar pozisyonu ve bir golü vardı. Eğer Olcak-Ekrem ikilisinden aldığı yararı, Popov-İsmail ikilisinden alsaydı da bu durum olabilirdi. Fakat, Beşiktaş hücumda güçlü bir takım. Ne yapacağı belli olmayan oyunculardan kurulu. Bununla birlikte oyun planı olarak atmaktan çok tutmak üzerine sahaya çıkmış Beşiktaş. Üç tane kesici orta saha oyuncusu önünde iki tane çok yetenekli kanat oyuncusu. Önde de Almeida. Eğer beklerin ve orta saha üçlüsünün hücum-savunma dengesi iyi kurulursa (yani kısaca bu oyuncular gol atar, asist yapar, rakipler tarafından savunulmaya ihtiyaç duyan bir oyun sergilerlerse) Beşiktaş için iyi bir oyun planı olabilir 4-3-3. Yoksa bu şekilde oynanacaksa 4-5-1 şeklinde kalır ve Almeida bir sağa koşar, bir sola koşar, bir ileri koşar.

Durum böyleyken, Beşiktaş’ın yardımına yine bir duran top ve yine Simao yetişti. Gaziantep maçları penaltı üzerine geçiyor bir haftadır. Yakın mesafeden bir elle müdahale kararı verdi hakem. Simao da penaltı ile maçın kalan yaklaşık 60 dakikasını anlamsız hale getirdi, dakika 33’te.

İkinci yarının başlamasıyla birlikte, Almeida ve Quaresma’nın ortak hücumunda Almeida golü buldu ve Tayfur Havutçu’ya genç oyuncuları oyuna sokma fırsatı verdi. Yıldızları dinlendirme ve sakatlıktan koruma şansı da denebilir buna fakat dinlenme ne için olacak orası meçhul. Belki bu kısmı, Bursaspor’u geçme şansı olan Gaziantep için geçerli olabilir. Portekizli oyuncunun sol ayakla gelişine attığı gol, özel bir futbolcu olduğunu tekrar gösterdi. Almeida, savunmada da çok önemli rollere soyunuyor. Bu açıdan da dikkat çekici bir oyuncu.

Burada özel bir yer açmak gerek. Wagner adlı oyuncunun, Quaresma’ya 54. dakikada attığı tekme ve bunun sonucunda kart bile görmemesini bir izleyin imkanınız olursa. Bu kadar sert ve oyunla alakasız bir tekmeyi bile cezalandırmaktan yönetimde, Türkiye’de güzel futbol oynanabilmesi mümkün değil. Avrupa’da Beşiktaş’ın rakiplerine gösterilen kartlarla, Türkiye’de gösterilen kartların sayındaki farkın bir anlamı olmalı.

İkinci yarının “öylesine” oynanacağı belliydi. Beşiktaş, Türkiye Kupası’nda Gaziantep’te, tv ekranına göre sol taraftaki kaledeyken uzaktan güzel goller yeme geleneğini bu “öylesine” sürede devam ettirdi. Bu devre, mücadele daha çok tribünlerdeydi. Atışmalar, birbirlerini susturmaya çalışmalar ve TRT’nin ses kısmaya yetişemediği Beşiktaş’a hakaretler… Maçta bir iddia kalmayınca, tribünler de pek maç ile ilgilenmemiş gibi gözüküyor.

Sonuç olarak, beklenildiği gibi Beşiktaş finale çıktı. Sahada oynanan maç da, tribünde oynanan maç da berabere bitti. Quaresma da yediği tekmelerle takımını finale çıkardı. Yıldız oyuncuları Türkiye’de tutmanın bir yolu da onlara uygulanan şiddeti cezalandırmak olmalı.

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

nefretsoylemi.org yenilendi

Nefret söyleminin tanımı ve sınırlarıyla ilgili ortak bir anlayış geliştirilmesi, sorumlu gazeteciliğin teşvik edilmesi amacıyla Hrant Dink Vakfı’nca 3 yıla yakın bir zamandır Türkiye’de ayrımcılık, ırkçılık gibi konularda medya izleme çalışması yapılıyor.

Vakıf’ın, “Medyada Nefret Söylemi’nin İzlenmesi” çalışması kapsamında oluşturduğu www.nefretsoylemi.org sitesi daha geniş çevrelerin katılımına açık ve ziyaretçilerin daha etkin kullanabileceği interaktif bir hale getirildi.

Bu çalışma kapsamında toplam 24 gazete inceleniyor; gazetelerin tüm haber ve köşe yazıları okunuyor. Doğrudan ve açık bir dille dini ya da etnik gruplara yönelik nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları toplanıyor. Ayrıca medya takip ajansı yardımıyla belli anahtar kelimeler aranarak tüm ulusal ve yerel basın sürekli izleniyor. Nefret söylemi içeren haber ve yazılar, www.nefretsoylemi.org sitesine yüklenerek, toplanan haber ve köşe yazılarının analizleri, dört aylık raporlar halinde www.nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanıyor.

Yine bu çalışma kapsamında “İnciten Sözler, Yaralayan Fiiller; Nefret Söylemi ve Nefret Suçları Konferansı”nın sunumlarını içeren “Nefret Suçları ve Nefret Söylemi” başlıklı önemli kaynak kitap da isteyen kişi ve kurumlara iletiliyor.

Neler yapabiliriz?

Medyada üretilen nefret söylemine karşı bir duyarlılık yaratmak, bu söyleme karşı ortak bir tepki geliştirmek isteyen herkes:

  • Nefret söylemi tanımına girdiğini düşündüğü haberleri siteye gönderebilir ve yayınlanan haberlere yorum yazabilir.
  • Haber kaynağı yazara ya da gazetenin yazıişleri yönetimine tepkileyi tek tuşla ve site üzerinden gönderebilir.
  • Nefret söylemi içeren haberlerle ilgili haftalık elektonik bültene üye olabilir.
  • Sitede yer alan nefret söylemi içeren haberlerle ilgili tepkilerini Facebook, Twitter, Myspace benzeri sosyal medya sitelerinde paylaşabilir.

Haber ve köşe yazılarının analizlerini içeren raporlar http://www.nefretsoylemi.org/rapor_aciklamalar.asp adresinden okunabiliyor.

(Yeşil Gazete)

Bu haftasonu Ankara’da nükleer karşıtı şenlik var!

Nükleer karşıtları, 24 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşecek mitinge paralel olarak 23 Nisan’da Ankara’da da sokağa çıkıyor, yürüyor. Esat Dörtyol’da toplanacak olan nükleer karşıtları bayrakları, balonları, lolipopları, düdükleriyle Kuğulu Park’a yürüyecek. Kuğulu Park’ta da nükleer karşıtı şenlik gerçekleşecek. Etkinliğin internet adresi ve çağrı maddesi şu şekilde:

http://www.facebook.com/event.php?eid=176632252385808

Tüm Dünya, Japonya’ya kilitlenmiş durumda. Gördük ki, nükleer santrallerin yarattığı tehdit başka hiçbir tehlikeyle kıyaslanamayacak kadar büyük. 11 Mart günü Japonya’da deprem oldu, radyasyon bulutları yirmi gün geçmeden tüm Dünya’yı dolaşıp, Türkiye’ye geldi. Bu da bize gösteriyor ki, nükleer enerji hiçbir sınırı tanımayan ve insanlığın karşısına dikilmiş bir tehlike. Buna rağmen bu tehlikeyi şimdi Türkiye’ye, daha sonra başka… ülkelere reva görenler var. Bu kıyaslanamaz ölümü bize gelişim olarak sunanlar var.

Bundan 25 yıl önce yine bugünlerde, nükleer enerji santralleri hakkında nasıl büyük teknolojik harika oldukları anlatılırken, Ukrayna’nın Çernobil kentinde bir patlama yaşandı. Bizden gizlediler ne olduğunu. Radyasyon geldi, üzerimize çöktü. Etkileri yavaş yavaş ortaya çıktı. En sevdiklerimizi bizden aldı, kanseri hayatımızın bir parçası haline getirdi. İşte o kazanın 25. yıldönümü yaklaşıyor. 25 yılda, o kazaya yönelik bir çok neden ortaya sunuldu, hepimize bir çok bahane dinletildi. Aynı şimdi ortaya attıkları, gerçekle ilgili olmayan bahaneler gibi. Her kazadan sonra bahaneler uydurulması, yeni kazaları engellemiyor, yüzyıllarca sürecek etkilerin ve ölümlerin önüne geçmiyor.

Japonya’da depremin üzerinden bir aya yakın zaman geçti. 9.0 şiddetinde bir depremi, ardından gelen tsunamiyi kimse konuşmuyor bile. Herkes nükleer santralden gelecek haberleri bekliyor umutla. Depremin yaraları sarılacak, tsunaminin verdiği zarar giderilecek ama nükleer felaketin etkileri geçmeyecek. Nesilleri etkileyecek, doğa belki de kendisine hiç gelemeyecek. Şu anda tüm Dünya farkında nükleer tehlikenin. Tüm Dünya sokaklarında halklar nükleer enerjiyi istemediklerini haykırıyorlar. Hükümetler bu sese kulaklarını tıkayamıyorlar. Herkes farkında çünkü; nükleer enerji öyle şakaya gelen, tüple, televizyonla, bilgisayar ekranıyla kıyaslanabilecek ve en önemlisi insanın yarattığı başka felaketlerle karşılaştırılabilecek bir olgu değil. Yanında ne depremin sözü kalıyor ne de tsunaminin.

Artık, tüm bu gerçekler ortadayken, ne Türkiye’ye, ne de Dünya’nın başka bir noktasına nükleer santral yapılamaz., yapılmamalıdır! İnsanlığı yok edecek, yaşamı tehlikeye atan teknolojik gelişme, kimsenin yararına olamaz. Bugün bunu durdurmazsak, aradan bir 25 yıl geçtikten sonra başka bir kazayı konuşuyor olacağız! Belki o kadar bile şanslı olmayacağız. Ne o kadar zaman geçmesi, ne de bize konuşma fırsatı verecek kadar uzakta olmayabilir bu kaza. Bu yüzden nükleer santral istemiyoruz! Yaşamın yok edilmesine karşı duruyoruz. Siz de bizim gibi düşünüyorsanız,

23 Nisan günü, saat 14.00’da Esat Dörtyol’da buluşup Kuğulu Park’a yürüyoruz. Bizimle olun.

Küresel Eylem Grubu – Yeşiller Partisi – DSİP – Greenpeace