Ana Sayfa Blog Sayfa 4875

Ülkü Ocakları’nda ‘çete’ tutuklaması

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Şahap Gürsoy “çete lideri olmak” gerekçesiyle tutuklandı.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin, çoğu Ülkü ve Alperen Ocaklarına üye olan bir grup kişi hakkında ”silahlı suç örgütü kurdukları, yönettikleri ve üyesi oldukları” iddiasıyla yürüttüğü soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarttığı Şahap Gürsoy, avukatıyla birlikte sabah saatlerinde adliyeye geldi.

Burada, soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet savcısına ifade veren Gürsoy, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğinde sorgulanan Gürsoy’un, ”silahlı suç örgütü yöneticisi olmak” suçlamasından tutuklanmasına karar verildi.

(Ajanslar)

Nijerya iç savaşa doğru

Nijerya’da yıl boyunca devam eden, özellikle Kasım ayı ve ardından Noel Bayramı sırasında yüzün üzerinde insanın öldürülmesiyle alevlenen saldırıların üzerine olağanüstü hal ilan edildi.

25 Aralık 2011’de ülkenin kuzey bölgelerindeki kiliselerde yapılan Noel Bayramı ibadetleri sırasında gerçekleştirilen bombalı saldırılarda 41 kişi ölmüştü. Saldırıları 2002 yılından beri faal olan İslamcı “Boko Haram” grubu üstlenmişti. “Boko Haram”, Hausa dilinde “Batı tipi eğitim günahtır!” anlamına geliyor.

Boko Haram’ın saldırıları karşısında ülkedeki hristiyan grupların da “Saldırılar devam ederse karşılığını vereceğiz” demesi gerilimi tırmandırdı. Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan, olağanüstü hal ilan etme kararını açıkladığı konuşmasında grubu ‘ezeceğini’ söyledi.

Boko Haram’ı 2002’de kuran lideri Ustaz Muhammed Yusuf, 30 Temmuz 2009’da polis tarafından alındığı gözaltında öldürülmüştü. Aralık 2011’in başında Amerika Birleşik Devletleri Kongresi bünyesinde hazırlanan bir raporda da Nijerya’daki İslamcı grup Boko Haram, ABD ve çıkarları için “yükselmekte olan bir tehdit” olarak nitelenmişti.

Diğer taraftan, Nijerya’nın doğusundaki Ebonyi eyaletinde, rakip etnik gruplar arasında çıkan çatışmalarda en az 50 kişinin öldüğü bildirildi.

Hükümet sözcüsü, çatışmanın sebebinin Ezza ile Ezilo toplumları arasındaki arazi anlaşmazlığı olduğunu belirtti. Sözcü, Ebonyi’deki çatışmaların Ezza’dan bir gurubun Ezilo toplumunun bulunduğu yeri istila ederek onlara saldırmasıyla çıktığını söyledi.

Hükümet sözcüsü, iki grup arasında 2008’de başlayan anlaşmazlıkların son olaya kadar hallolduğunu sandıklarını ifade etti.

Bölgeye çevik kuvvet polisinin konuşlandırıldığı kaydedildi.

Çiftçi-Sen: Çiftçi GDO’lu yeme muhtaç bırakılmamalı!

GDO tartışmaları yeniden Türkiye’nin gündemine otururken, bu konuda yapılacak düzenlemelerden en fazla etkilenecek kesimlerden birisi olan Çiftçilerin temsilcisi Çiftçi-Sen açıklama yaptı: çiftçi GDO’lu yem temin edici şirketlere muhtaç bırakılmamalıdır.

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) 13 farklı GDO içeren mısırın ithaline izin verilmesi üzerine,  bir basın açıklaması yayınladı.

Basın açıklamasında “Hayvan çıktılarını bitkisel üretimde, bitkisel üretimin çıktılarını hayvan yetiştiriciliğinde kullanmayı sağlayacak politikaları uygulanmalı, çiftçi GDO’lu yem temin edici şirketlere muhtaç bırakılmamalıdır” ifadelerine yer verildi.

Açıklama şöyle:

Türkiye GDO’lu ürünler için yol geçen hanına çevrilmiş durumda. Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı bu “başarısızlığı” görünmez kılmak için başka politikaları tartıştırmakta.

Yem ürünlerini neden ithal ediyoruz? Hayvanların yemini ülkemizden sağlayacak politikaları neden uygulayamıyoruz? Meralarımızı neden ıslah etmiyoruz? Özgür mera hayvancılığını uygulamayı neden başaramıyoruz?

Halkımızın;”Sap, saman ve otlar hayvana, hayvan gübresi toprağa” diye ifade ettiği hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin birlikteliğini sağlayacak politikaları Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı neden uygulamıyor? İthal yemlere neden muhtaç edildiğimizi tartışmıyoruz. Tartışamıyoruz.

Tartışamıyoruz çünkü, insan ve hayvanların sağlıklı gıda ile beslenmesinden sorumlu olan Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker; “Türkiye’de gıda güvenilirliği hakkında korkulacak bir durum olmadığını” GDO’lu mısırın yemlerde kullanılmasına ilişkin; “Zarar verirse hayvana verir buradan besine asla geçmez” diye yanılsama yaratmaya çalışıyor. Kaldı ki, Bakan Eker, dünyada mısır üretiminin %70i GDO’suz yapılırken, Türkiye’yi neden GDO’ya muhtaçmış gibi gösterdiğinin, korumakta sorumlu olduğu hayvanların sağlığını nasıl bu kadar fütursuzca tehlikeye atabildiğinin hesabını hayvan yetiştiricilerine, çiftçilere ve kamuoyuna vermelidir.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu olarak diyoruz ki;

Hayvan çıktılarını bitkisel üretimde, bitkisel üretimin çıktılarını hayvan yetiştiriciliğinde kullanmayı sağlayacak politikaları uygulanmalı, çiftçi GDO’lu yem temin edici şirketlere muhtaç bırakılmamalıdır

Meralar acilen ıslah edilerek, yeniden özgür mera hayvancılığına geçiş sağlanmalıdır.

Bu yöntem ile elde edilecek hayvansal ve bitkisel ürünler sağlıklı olacak, halk gıdayı endişesiz biçimde alabilecek ve kullanabilecektir.

Saygılarımızla.

Abdullah Aysu – Çiftçi-Sen Genel Başkanı
Ali Bülent Erdem – Çiftçi-Sen Genel Sekreteri

2012 zamlarla geldi

Yeni yılda günlük hayatta bir dizi önemli değişiklik olacak. Bu değişikliklerin başında tüketiciyi en çok ilgilendiren ise zamlar olacak. Noter, tapu ve kadastro, pasaport, vize, satış harçlarının bulunduğu maktu harç tutarları yüzde 15 artırılırken 9 milyon 140 bin yeşil kartlı bugünden itibaren Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınacak.

Yeni yılda yurttaşı bekleyen değişiklikler özetle şöyle:

Asgari ücrete yüzde 5.91 zam

Asgari ücrete 2012 yılı ilk altı ayı için yüzde 5.91 ikinci altı ayı için ise yüzde 6.09 zam yapıldı. Buna göre, 16 yaşını doldurmuş işçiler için aylık net ücret ilk 6 ay için 701.14 TL, ikinci altı ay için ise 739.80 TL oldu. 16 yaşını doldurmamış işçiler için ise ilk 6 ayda aylık net ücret 610.94 TL, ikinci altı ay için ise 643.15 TL oldu.

Yeşil kartlılar genel sağlık sigortası kapsamına alınıyor

9 milyon 140 bin yeşil kartlı bugünden itibaren Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınacak. Bu kapsamda yeşil kartlılara gelir testi uygulanacak ve geliri asgari ücretin 3’te birinden az olanların sağlık primini devlet ödeyecek. SGK’ya müracaat etmeyen veya yeşil kart vize süreleri dolduktan sonra bir aylık süre içerisinde gelir testini yaptırmayan kişilerin asgari ücretin iki katından fazla geliri olduğu kabul edilerek 200.88 TL GSS primi ödeme zorunluluğu getirilecek.

Asgari ücretin 3’te biri ile asgari ücret arasında geliri olanlardan 33.48 TL, asgari ücretin iki katı ile asgari ücret arasında geliri olanlardan 100.44 TL, asgari ücretin 2 katının üzerinde geliri olanlardan ise 200.88 TL GSS primi alınmak kaydıyla bu kişilerin sağlık imkanlarından yararlanmaya devam edecek.

Türk Ticaret Kanunu Temmuz’da yürürlüğe girecek

Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek. Tek istisna kanunun “şirketlerin denetimine” ilişkin bölümü. Bu bölümdeki hükümlerin yürürlüğe giriş tarihi 1 Ocak 2013. Yeni TTK, 1956 yılından beri uygulanan mevcut TTK’nin yaslandığı ticaret hukuku yapısında bazıları köklü, geniş ve günümüz dünya şartlarıyla uyumlu düzenlemeleri içeriyor.

Düzenlemelerin büyük bölümü doğrudan iş ve şirketler dünyasını ilgilendiriyor. Kanun koyucu bu nedenle özellikle her boy ve kesimden şirketin yeniliklere uyum sağlaması için 20 aylık zaman tanıdı. Meclis’te 13 Ocak 2011’de kabul edilen kanunun yürürlük tarihini 1 Temmuz 2012 olarak belirledi.

Özel hastanelere girişte 9 hastalığa ücretsiz tedavi

Sosyal Güvenlik Kurumu ve özel hastaneler arasında imzalanan sözleşme bugünden itibaren yürürlüğe giriyor. Bu kapsamda SGK hastalara özel hastanede 9 durumda ücretsiz tedavi olma fırsatı yarattı. Aralarında kalp damar cerrahisi ve yeni doğan bakımı gibi sağlık hizmetlerinin bulunduğu liste de hastanelerin görünür bir yerine asılacak.

Düzenlemeden yararlanacak olan hastalıklar şöyle: “Acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri; Yoğun bakım hizmetleri; Yanık tedavisi hizmetleri; Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri); Yeni doğana verilen sağlık hizmetleri; Organ doku ve kök hücre nakilleri; Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri; Diyaliz tedavileri; Kardiyovasküler cerrahi işlemleri.”

‘Hal Yasası’ yürürlüğe giriyor

Kamuoyunda “Hal Yasası” olarak bilinen Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, bugün yürürlüğe giriyor. Hal Yasası’na göre, toptancı halleri; imar planlarında belirlenmiş alanlarda, halin sınıfına, büyüklüğüne ve işlem hacmine göre müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri ile laboratuvar ve soğuk hava deposu gibi diğer asgari koşulları taşıyan projeler çerçevesinde, belediyeler veya büyükşehir belediyeleri tarafından kurulacak. Halin kuruluşu, en geç 1 ay içinde belediyeler tarafından ilgili bakanlığa bildirilecek. Bundan sonra halde çalışan esnaf çığırtkanlık yaparak ürün satamayacak.

Kanunda, hallerde satılacak mallar tarifi içinde bulunan ”diğer mallar” ibaresine açıklık getirilerek; et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ürünleri, bal ve kesme çiçek hallerde satılacak mallar kapsamına alındı. İmar planlarında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanlar başka bir amaçla kullanılamayacak ve bu alanların çevresi toptancı halinin faaliyetini engelleyecek veya insan sağlığına zarar verecek şekilde iskana açılamayacak. İmar planında “toptancı hal yeri” olarak belirlenmiş alanlarda bulunan, mülkiyeti Hazineye ait taşınmazlar toptancı hali kurulmak üzere; belediyelere bedelsiz olarak, üretici örgütlerine doğrudan satış yoluyla devredilecek.

İhraç ve ithal malları, organik üretilen ürünler, üreticilerce pazar yerlerinde perakende olarak doğrudan tüketicilere satılan mallar, fatura veya müstahsil makbuzu ile doğrudan üreticilerden alınan mallar; bildirime tabi tutulacak. Malların toptan alım ve satımı toptancı hallerinde yapılacak. Ancak, toptan alım ve satımlar ile perakende ya da toptancı halinde, toptan olarak satmak veya münhasıran kendi tüketiminde kullanmak üzere fatura veya müstahsil makbuzu ile üreticilerden yapılan toptan alımlar, Toptancı haline bildirilmek kaydıyla toptancı hali dışında da yapılabilecek. Herhangi bir toptancı halinden satın alındığı veya hale bildirildiği belgelenen malların satışı engellenemeyecek.

Müteahhitler sicil kaydına alınıyor

1 Ocak’tan itibaren müteahhitlerin yaptığı her inşaat merkezden takibe alınacak. Eksik veya kusurlu iş yapan müteahhitler meslekten atılacak. Van depreminin ardından inşaat sektöründe köklü değişikliklere gidiliyor. 1 Ocak 2012’den itibaren müteahhitler sicil kayıtları üzerinden ülke genelinde takip edilecek. Yanlış iş yapan müteahhit anında meslekten atılacak. Aynı tarih itibariyle inşaatlarda sertifikasız usta da çalışamayacak. Mühendislere de deprem amaçlı statik eğitimi verilecek.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın uygulamaya sokacağı yeni sistemle artık her müteahhidin bir sicil numarası olacak. Bakanlık, o müteahhidi sicil numarası üzerinden takibe alacak. Böylece müteahhidin ülkenin neresinde ne iş yaptığı, işin işleyiş şekli merkezden takip edilebilecek. Eksik iş veya kusur tespit edildiğinde firmanın müteahhitlik faaliyeti sicili üzerinden dondurulacak veya meslekten men edilebilecek. Müteahhide yönelik sicil izlemesi belediye imar müdürlükleri, yapı denetim büroları ve Çevre Bakanlığı tarafından üçlü yapıda gerçekleştirilecek. Böylece çürük ya da kusurlu yapı yapan müteahhitler eksiğini düzeltmediği takdirde ülkenin hiçbir yerinde müteahhitlik yapamayacak, ağır cezalarla karşılaşacak.

1 Ocak’tan itibaren inşaatlarda çalışan ustaların tamamı sertifikasyona tabi tutulacak. Bu şekilde ehliyetten uzak ve liyakatsiz personel çalıştırılmayacak. Kalıpçı, demirci gibi tesisat ve elektrik işlerinde çalışan ustaların yetki belgesi olması zorunlu olacak. Sertifikasız usta çalıştıran müteahhide çalıştırdığı işçi başına 2 bin TL ceza kesilecek. Belge sahibi olmayan ustalara Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüklerince “Geçici ustalık yetki belgesi” verilecek. Geçici ustalık yetki belgesinin alınabilmesi için ise inşaat ve tesisat işlerinde çalıştığına ilişkin müteahhitken alınacak yazı veya SGK belgesiyle Çevre Bakanlığı’na başvurulacak. İşçiler önce geçici belge alacak. Belgeler 1 yıl sonra ise kalıcı belgeye dönüştürülecek.

Merkez Bankası 2 Ocak’tan itibaren döviz depolarının vadesini 1 aya yükseltti

Merkez Bankası, 2 Ocak 2012 tarihinden itibaren bankaların Döviz ve Efektif Piyasaları Döviz Depo Piyasası’nda kendilerine tanınan borçlanma limitleri çerçevesinde Merkez Bankası’ndan alabilecekleri döviz depolarının vadesi 1 haftadan 1 aya yükseltti.

Pasaport harcı yüzde 15 arttı

Yargı, trafik, noter, tapu ve kadastro, pasaport, vize, gemi ve liman, imtiyazname, ruhsatname, diploma, satış harçlarının bulunduğu maktu harç tutarları yüzde 15 arttı.

Maktu harçlar ve damga vergisi tutarları 1 Ocak’ta yüzde 15 artacak

Maktu harçlar ve damga vergisi tutarları 1 Ocak 2012’den itibaren yüzde 15 oranında artacak. 2012 yılı bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin hesabında uygulanacak artış oranı, yüzde 10.26 olarak belirlenen yeniden değerleme oranı düzeyinde gerçekleşecek. Bazı mallarda ton başına uygulanan tütün fonu bedeli 2 bin 250 dolardan bin 800 dolara indirilecek.

(Ajanslar)

Yunanistan’dan Türkiye’ye yangın davası

Yunanistan’da Mora Yarımadası’ndaki bir belediye, 4 yıl önce 64 kişinin öldüğü orman yangınıyla ilgili Türkiye’ye karşı tazminat davası açacak.

Yunan medyası, Mora Yarımadası’ndaki Zaharo Belediyesi’nin eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın, Yunanistan’da 90’lı yıllarda çıkan orman yangınlarıyla ilgili sözleri üzerine olağanüstü toplandığını yazdı.

Haberlere göre belediye, 2 milyon dönümün üzerinde de arazinin yandığı yangınla ilgili Türkiye’ye tazminat davası açma kararı aldı.

Mora’da 2007 yılında meydana gelen yangında, Zaharo bölgesinde 36 kişi hayatını kaybetmişti.

Türkiye, Yunanistan’a yangın söndürme uçağının yanı sıra insani yardım da göndermişti.

Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın Tansu Çiller döneminde Yunanistan’a orman misillemesi için ödenek ayrıldığı şeklinde yorumlanan sözleri Yunanistan’da tartışmalara neden olmuştu.

Mesut Yılmaz, daha sonra yaptığı açıklamada sözlerinin yanlış anlamadan kaynaklandığını savunmuştu.

“Yunanistan’daki değil, Türkiye’deki orman yangınlarından bahsettiğini” belirten yılmaz, “1990’lı yıllarda meydana gelen büyük çaptaki orman yangınlarının yunan gizli teşkilatıyla ilişkili olduğuna ilişkin bazı bilgiler, değerlendirmeler vardı” demişti.

(Ajanslar)

Boykot sırası ODTÜ’de

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Starbucks işgali, diğer üniversitelerdeki özel kantin işletmelerindeki fiyatlara yönelik tepkileri ortaya çıkarmaya başladı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği bölümünde bulunan kantin, 14 Aralık’tan beri boykot ediliyor. Üniversitedeki Doğa, Eğitim, Jeoloji, Marksist Fikir, Mimarlık, Siyaset Bilimi, Sosyoloji, Yapı toplulukları ile ODTÜ Oyuncuları da boykotu destekliyor. İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi de boykota destek veriyor.

Öğrenciler, tenefüslerde içecek ve yiyecek ihtiyaçlarını dışarıdan kendi olanaklarıyla temin ettikleri ürünlerle karşılıyor. Facebook ve Twitter üzerinden “inşaatta boykot var” sloganıyla seslerini duyuran öğrenciler, boykot gerekçelerini de şöyle açıklıyor:

“ODTÜ’de nefes almak dışında her şeyin parayla satıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Bütçemizi okuldaki fiyatlara ayarlamaya çalışmak, ders çalışmaktan daha fazla vaktimizi alır oldu. Bu gidişe bir dur demenin vakti gelmişti ve biz de öyle yaptık. Bölümümüzün kantini tarafından daha fazla sömürülmek istemiyoruz. Bu noktaya gelinceye dek çalınacak bütün kapıları çaldık, konuşulacak tüm ilgililerle konuştuk. Son çare olarak İnşaat Mühendisliği kantinini boykot etmeye karar verdik.”

Uludere’de bir cana 22 bin

Uludere’de bombalamada ölenlerin ailelerine ödenecek tazminat için cesetlerden DNA numunesi alındığı belirlendi. Ailelere en fazla “0.06446x7000x50” formülüne göre terör tazminatı önerilecek.

Uludere’deki hava harekâtında yaşamını yitiren köylülerden, kimliklerinin belirlenip belirlenmediğine bakılmaksızın DNA örneği için numune alındığı, bu işlemin de ödenecek “terör tazminatı” için yapıldığı ortaya çıktı. Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu, yasaya göre her bir köylü için en fazla 22 bin 561 lira tazminat önerebilecek. Aileleri, komisyonun belirleyeceği miktarı kabul ederlerse tazminat eş, çocuklar ve çocuğu bulunmayanların ise anne-babası arasında miras payları ölçüsünde paylaşılacak.

Uludere Devlet Hastanesi’nin bodrumunda karton ve battaniyelerle oluşturulan alanda yapılan otopsi işlemi yapılmıştı. İşlemlerin tamamlanmasının ardından tüm cenazeler yakınları tarafından teşhis edilmiş ve her cenaze yakınlarına teslim edilmişti. Ancak buna rağmen ölenlerin tamamından DNA tespiti için numuneler alındı. Savcılığın ve adli tıp uzmanlarının bu numuneleri, kimlik tespit etmekten çok, daha sonra köylülerin yakınlarına ödenecek “terör tazminatı”nın pay edilmesi için aldığı belirtildi.

Bölgenin kendine özgü yapısı nedeniyle kan bağına rağmen aile bireylerinin yasal anlamda mirasçı olmayabildiğine işaret eden yetkili, “Bazen bir kişi ölen kişinin oğlu, kızı veya kardeşi olduğunu ileri sürebiliyor ama aralarında yasal anlamda bir hısım bağlantısı olmayabiliyor. Bu konuda tereddüt yaşanmaması, yaşanırsa mezarların yeniden açılmaması için tedbir olması açısından DNA örneği uygun numune aldık” dedi. Alınan DNA örnekleri, yaşamını yitiren köylülerin yasal mirasçısı olmadığı halde bu iddiada bulunacak olan akrabalar ortaya çıkarsa bu aşamada kullanılacak.

Yakınlarını kaybedenler devletin “hatası” nedeniyle tazminat isteyebilecekler. Bu talep karşısında, terörle mücadele amaçlı bir eylem sonucunda yakınları öldüğü için “Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası” hükümleri işletilecek. Bu çerçevede Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu toplanarak, ölen her bir köylü için, yasal mirasçılarına ne kadar tazimat ödenip sulh çağrısında bulunulacağına karar verecek.

Yasa gereği, illerde oluşturulan bu komisyonlar memur katsayısının 7 bin gösterge rakamı ve ortaya çıkan bu miktarın da 50 katına kadar ödeme yapılmasını kararlaştırıp ölenin mirasçıları ile sulhname imzalanmasını sağlayabiliyor. Bu durumda oluşturulacak komisyon, ölenlerin yakınlarına, en fazla “0.06446x7000x50” formülüne göre en fazla 22 bin 561 lira tazminat ödenmesini önerebilecek. Komisyon 50 kat yerine daha az kata göre bir hesap yaparsa bunun altında da bir rakam belirleyebilecek. En fazla belirlenebilecek olan bu rakam ölen her bir köylünün mirasçılarına, miras paylarına göre verilecek.

(Cumhuriyet)

“Sen mutlu ol yeter!”in efsanesi İstanbul’da

Dünyaca ünlü ses virtüözü, 10 Grammy ödüllü Bobby McFerrin, İstanbul’da konser verecek.

Eleştirmenler tarafından “insanüstü” olarak tanımlanan McFerrin, 1988’de yıl boyunca listelerde bir numaradan inmeyen “Don’t Worry Be Happy”şarkısıyla tüm dünyada tanınmıştı. Dört oktavlık ses genişliği, inanılmaz müzik kulağı, muhteşem ses tekniği, şenlikli ve özgürleştirici doğaçlama yeteneğiyle Bobby McFerrin Mozart ve Bach’ın klasiklerinden gospele, R&B’den jazz’a, Beatles’ın parçalarından progressive’e kadar bir çok müzik türünü içinde barındıran canlı performanslarıyla ünlü.

Ancak Bobby McFerry’yi esasında özel ve biricik kılan, müziğe ve icrasına yaklaşımı. 2004’te Viyana şehir meydanında açık havada düzenlenen dev “Avrupa için Konser”de Viyana Filarmoni Orkestrası’nı yönetmiş olan sanatçı, seyirciyi ve sahneyi paylaştığı diğer sanatçıları da çok iyi yönlendirerek ortaya muhteşem ve özgürleştirici müzik ziyafetileri çıkmasını sağlayan bir maestro olarak da biliniyor. Bu özelliklerini son olarak 6-9 Mayıs 2011 tarihlerinde düzenlenen Aarhus Vokal Festivali’nde gösteren McFerrin’in konserlerinde esprili ve keyifli tavırları, yer yer stand up şova dönüşen tarzı ve kendiliğinden akan sahnesi çok başarılı olarak nitelendiriliyor.

28 Mart 2012’de İş Sanat’ta düzenlenecek olan konserin biletleri 20 ile 110 lira arasında değişecek ve 24 Ocak’ta satışa çıkacak.

Sanatçının muhteşem performanslarının bazılarını aşağıdaki bağlantılarda izleyebilirsiniz

North Sea Caz Festivali 2008’de seyircilerle yaptığı doğaçlama düetler

Ave Maria

Montreal konserinde Richard Bona’yla yaptığı muhteşem doğaçlama

Beatles’tan Blackbird şarkısını tek başına coverlarken

Seyirciyle yaptığı çok keyifli bir blues doğaçlaması

Aarhus Vokal Festivali’nde bir öğrenciyle yaptığı doğaçlama düet

Aarhus Vokal Festivali’nde The New VoxNorth grubuyla yaptığı müthiş Sweet Home Chicago doğaçlaması

Elefterotipia gazetesi iflas etti

0

Yunanistan’ın en eski gazetelerinden Elefterotipia borçları yüzünden iflas etti.

Çalışanlarının grev ve iş durdurma eylemleri nedeniyle bir süreden beri yayımına belirsiz aralıklarla devam eden ve 22 Aralık’ta ise yayımını tamamen durduran Elefterotipia’nın, İflas Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca koruma altına alınma talebiyle Atina Mahkemesi’ne başvuruda bulunduğu öğrenildi.

İflas Kanunu’nun 99. maddesi, 500 bin Euro üzerinde borcu bulunan kurum ve şirketlerin belirli bir süre alacaklıları tarafından korunmasını öngörüyor.

Çalışanlarının ağustos ayından beri maaşları ödenmediği gerekçesiyle çeşitli eylemler gerçekleştirdiği Elefterotipia gazetesi, kısa bir süre önce mali sıkıntılar nedeniyle Yunan Alpha Bank’tan 8 milyon Euro kredi talebinde bulunmuş, ancak gazetenin bu talebi banka yönetimince ret edilmişti.

(Ajanslar)

Meslek sorumluluğu, meslek onuru

Geçenlerde Yeşilev’de düzenlenen bir toplantıda İstanbul’da deprem bahane edilerek sahneye konulan kentsel dönüşüm oyunlarının nasıl bir felakete yol açmakta olduğunu tartışıyorduk. Son derece makul ve masum gerekçeler ardına gizlenerek yapılması planlanan düzenlemelerden kimlerin sorumlu olduğu konuşulurken Korhan Gümüş’ün bir tespiti kafamdaki bazı taşların yerli yerine oturmasını sağladı.
Korhan Gümüş Sulukule, Fener – Balat, Tarlabaşı bölgelerinde kentsel dönüşüm adı altında yürütülen soylulaştırma / mutenalaştırma projelerinin yoksul insanları yerinden yurdundan edip yeni rant imkanları oluşturmasına dikkat çekerken bütün bu olup bitenlerden yerel yönetimleri ve inşaat şirketlerini sorumlu tutmanın yanında mimarların rolünün de sorgulanması gerektiğini söyledi. Mesleki sorumluluk kavramının unutulduğunu, mimarların önlerine getirilen projelerdeki insani / sosyal boyutları görmezden gelerek mimariyi sadece teknik bir mesele gibi gördüklerini ve bu doğrultuda teknik /estetik çözümler peşinde koştuklarını söyledi. Sorumluluk alanlarını sadece çizdikleri bina ile ve proje sahiplerinin beklentilerini karşılamakla sınırlı gören mimarların da olup biten uygulamaların baş sorumluları arasında sayılmaları gerektiğine işaret etti.
Parayı verenin düdüğü çalmasını bir kez normal karşıladığınızda işin nereye varacağını kestiremezsiniz. Korhan Gümüş’ün mimarlar için dile getirdiği mesleki sorumluluk kavramını çok geniş bir yelpazede düşünebiliriz. Hekimlerden öğretmenlere, bankacılardan gazetecilere kadar geniş bir kesimi ilgilendiren çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Ortamın dayattığı koşulları veri kabul ederek, istemediği veya uygun olmadığını bildiği halde, birçok yanlışın uygulayıcıları durumuna düşenlere mesleki sorumluluk kavramını yeniden hatırlatmakta fayda var. İnsanlar mesleki sorumluluklarını göz ardı edip, hatta aksine davrandıklarında kendilerini sınırlayan ortamı her seferinde yeniden üretmiş oluyorlar.
Mesleki sorumluluk kavramını en çok düşünmek zorunda olan grup herhalde gazetecilerdir. Uludere’de yaşanan olaylar sonrası ana akım medyanın düştüğü utanç verici duruma bakarken medyada çalışmadığım için çok sevindim. Gözlerinin önünde işlenen organize bir insanlık suçu karşısında sessiz kalmak dayanılır bir duygu olmasa gerek. Sivil, savunmasız, günahsız otuzbeş kişi taammüden katledilirken en asli görevleri olan halka bilgi aktarma işini yapamayan insanların nasıl bir duygu halinde olduklarını düşünmek bile istemem.
Neyse ki görüntüleri sosyal paylaşım sitelerine de yansıyan bazı görüntüler ümitli olmak için hala pek çok sebep olduğunu gösterdi. CNN’de canlı haber yayınında uygulanmaya çalışılan kurum içi sansüre direnen ve yayını sürdüren Ayşenur Arslan mesleki sorumluluk kavramının ne olduğunu gösterdi. Israrla yayını durdurmaya ve engellemeye çalışan yöneticiye rağmen haberin kesilmemesinin gazetecinin başına ne dertler açacağını hep beraber göreceğiz. Yılların gazetecisi Ayşenur Arslan direnerek okuduğu haberin âlâsının sabahın erken saatlerinden itibaren alternatif medya kanallarında ayrıntılı bir şekilde yer tuttuğunu bilmiyor değildir. Ayşenur Arslan yine de mesleğinin sorumluluğunun gereğini yaparken bir bedel ödemek zorunda kalacağını da sanırım biliyordur ve yaptığını değerli kılan da budur.
Her mesleğin sorumlulukları, her mesleki sorumluluğun da bedeli vardır ve yeri geldiğinde bu bedeli ödemeyi göze alabilecek pozisyonda kalmak kritik önemdedir. İşin püf noktası bulunduğumuz odada kapıya yakın bir yerde durmaktan geçer. Oysa mimarın para için çizdiği her proje, hekimin müşteri olarak gördüğü her bir hasta, gazetecinin tiraj olarak ele aldığı her haber insanları odanın merkezine doğru çeker.. Karşı konulmaz imkânlarla gözü boyanan, ahlaksız tekliflerle baştan çıkartılan ve sonuçta yaşam tarzıyla bağımlı kılınanlar gereğinde ödemeleri gereken bedellerin ödenmez hale geldiğini görürler ve öncelikle mesleki sorumluluklarını göz ardı ederler. Gereğinde haydi bana müsaade deyip kapıdan çıkmayı, gerekirse pazarda limon satmayı göze alamayanlar içine kıstırıldıkları odada müebbeden kaldıklarını da fark edemezler.

Bedel ödemenin değişik biçimleri vardır.  Kimileri mesleki sorumlulukları gereği ağır bedeller öderler, kimileri de bedel olarak mesleki sorumluluklarını ve tabii ki meslek onurlarını.

Bugün 2012’in ilk günü. Yeni bir yılın bu ilk günü yeni bir başlangıç için fırsat olsa, meslek sorumluluklarını yeniden düşünme, meslek onurunu savunma fırsatı. Kendimize hak olarak gördüğümüz lüks otomobillerin, pahalı tatillerin, çocuklarımızı gönderdiğimiz özel okulların, korunmalı sitelerdeki huzurlu yaşamlarımızın ayaklarımızdaki prangalar olduğunu idrak etsek. Asıl korkumuzun zincirlerimizi kaybetmek olduğunu anlasak.

 

Mahmut Boynudelik