Ana Sayfa Blog Sayfa 4222

AKP’nin mollasından “hamile kadın” fetvası: Hamile hamile gezmek terbiyesizliktir!

TRT 1’in iftar programına konuk olarak katılan Ömer Tuğrul İnançer, hamile kadınların sokakta gezinmeleri terbiyesizliktir” dedi. Bu yorum sosyal medyada büyük tepkiye yol açtı. Bu akşam 19:00’da Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinden her akşam kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi standında “#direnhamile” eylemi yapılacağı açıklandı. Eylem sırasında hamile olan kadınlar ya da kendisine hamile görüntüsü verenler İstiklal Caddesinde “terbiyesiz terbiyesiz”! gezinecekler.

Kendisinin tasavvuf düşünürü olduğu TRT tarafından iddia edilen Ömer Tuğrul İnançer, “Ramazan Sevinci” programında hamile kadınların sokakta görünmeleri hakkında şu sözleri sarfetti;

“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. (sinirlenerek) Böyle karınla (eli ile kendine hamile görüntüsü veriyor) sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7 ay, 8 ay, 6 aydan sonra biraz hava almak için filan beyinin otomobiline biner, şöyle bir dolanır anne adayı kardeşimiz. Bazı şeyler, şimdi maşallah kanatsızlısı kanatsızlı maşallah bazı televizyonlarda uçuşuyor. (çok sinirlenerek) Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir, bunun adı terbiyesizliktir.”

Avrupa Yatırım Bankası kömür santrallerini fonlamaktan vazgeçti

AB karbon emisyonlarını azaltmak ve AB komisyonu iklim politikaları hedeflerini desteklemek için kredi verme kriterlerini gözden geçirmeye karar verdi.

Avrupa Birliği ana kredi kurumu Avrupa Yatırım Bankası(EIB) karbon emisyonlarını azaltmak ve komisyonun iklim politikaları hedeflerini desteklemek için kömür santrallerini fonlamayacağını bildirdi.

EIB’in Çarşamba günü yaptığı açıklamaya göre yeni yapılacak ya da yenilecek santraller kilovat saat başına 550 gramın altında karbon oranına sahip olmadığı takdirde bankanın sağladığı fonlarından yararlanamayacak.

EIB enerji kredilerinden sorumlu genel müdürü Mihai Tanasescu’nun yaptığı açıklamada belirlenen yeni kredi kriterlerinin bankanın enerji yatırımı ilkelerine, Avrupa Birliği politikaları ve enerji sektörünün son zamanlarda karşılaştığı yatırım zorlukları için ilerici bir adım olduğunu belirtti.

Banka ayrıca uygulanacak yeni kriterlerin önümüzdeki dönemlere emisyon standartlarını sıkılaştırabileceğini ve AB iklim politikaları ile uyumlu şekilde Avrupa çapında yeni iş imkanları doğurabileceğini belirtti.

EIB’in bu kararı Washington merkezli Dünya Bankası’nın kömür santrallerini yalnızca istisnai durumlarda fonlayacaklarını bildirmelerinin ardından gelmesi dikkat çekiyor.

EIB 2007 başından itibaren toplam 83 milyar avro enerji fonlaması sağlarken bunun 11 milyar avrosu kömür santralleri fonlamasına ait.

E3G’ten IngrigHolmes verilen bu kararın Avrupa Birliği iklim değişikliği mücadelesinde yeni bir pencere açtığını ve konuyla ilgili somut adımlar atmak konusunda bankacıları politikacıların bir adım önüne taşıdığını belirtti.

EIB, Karşı Denge Grubu (Counter Balance) koordinatörü Berber Verpoest ise EIB’nin kömür santralleri için uygulayacağı yeni kriterlere rağmen kaya gazı dâhil fosil yakıtlar için hala kapıyı açık tuttuğunu ve çevreye ve sosyal hayat verdiği negatif etkilere rağmen baraj yapımı fonlamalarını kolaylaştırdığını, bankanın bu konularda da atması beklenen ve gereken adımlar olduğunu belirtti.

Toplantıda bulunan gözlemcilere göre EIB yönetimindeki Alman delege bankanın kömür santralleri fonlamasına devam etmesi yönündeki önerisi kabul edilmedi. Almanya enerji kaynaklarının %45’nin kömür ve linyite dayandığı ve Fukuşima nükleer felaketinden sonra 2020 yılına kadar nükleer santrallerini kapatmayı planladığı biliniyor.

Haber: Gizem Hasırcıoğlu

(Yeşil Gazete, Guardian)

[Özel Haber] Mersin Barış Meydanı’nda LGBT formu, “Sapık değil LGBT bireyleriz”

Gezi Parkı Direnişinin 59. gününde direniş tüm yurtta olduğu gibi Mersin’de de devam ediyor. Mersin’de iki ayrı parkta forumlar sürerken direnişin kalesi niteliğindeki Barış Meydanı’nda da her akşam ayrı bir etkinlik var. 24 Temmuz Çarşamba akşamı Yedirenk Mersin Lgbt den kardeşlerimiz kendileri hakkında merak edilenleri Barış Meydanı’nda gerçekleştirdikleri “LGBT Forumu”nda diğer direnişçiler ile paylaştı.

LGBT forumuna sürpriz şekilde Ertuğrul Kürkçü de katıldı ve LGBT’lere olan desteğini açıkladı. Soldan sağa Yağmur, Tuna, Ertuğrul Kürkçü, Gülşah, Ali

50 kişi ile başlayan forum, halkında katılımı ile 100 kişiye ulaştı. Gecenin sürprizi ise TBMM’de LGBT Bloğuna ilk desteği veren Mersin Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün de foruma katılması oldu. Mersin Yedirenk LGBT’den bir üyenin 21. yaş günü pastasını da kesen Kürkçü, LGBT’lerin hakkını savunmadan hiç kimse ben devrimciyim, ben demokratım, ben sosyalistim diyemez dedikten sonra ekledi, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”

“Aşkta cinsel organ yoktur”

LGBT Forumu’nda ilk sözü aynı gün doğum gününü kutlayan bir aktivist aldı. Erkek egemen toplumun yarattığı baskı ortamını, toplumun dayattığı normlara uymak zorunda bırakılma dayatmasını aktararak sözlerine başlayan 21 yaşındaki aktivist, “Toplum normlarına uyamıyoruz çünkü biz (LGBT bireyler) o normların tam zıttında bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

“Aşkta cinsel organ yoktur. LGBT bireyler olarak biz ahlaksız değiliz varoluşumuz böyle” diyerek sözlerini noktalayan aktivist, “İyi ki doğdun” tezahüratları eşliğinde sözlerini noktaladı.

Yağmur; “Kimya Mühendisi olmama rağmen seks işçiliği yapmak zorunda bırakıldım”


Forum’da ikinci sözü alan Yağmur kendisinin trans birey olduğunu açıkladıktan sonra kendi hayatından kesitlerle yaşadıklarını aktarmak istediğini belirtti.

Küçük yaştan itibaren kendisini kadın olarak hissettiğini söyleyen Yağmur, ortaokulda kendisini “Ayşe” olarak çağırdıklarını, Lise yıllarında ise hemcinslerine aşık olduğunu aktardı. Aynı yıllarda durumunu annesine anlattığını ancak çok şiddetli bir tepki gördükten sonra Mersin’den İstanbul’a kaçtığını belirten Yağmur, ilk cinsel deneyiminin de Gezi Parkı’nda olduğunu sözlerine ekledi.

4 ay yedek subay olarak askerlik görevinde de bulunduğunu ifade Yağmur, askerden sonra üniversite tahsilini tamamladığını ve kimya mühendisi olarak çalışmaya başladığını aktardı. Cinsel kimliği nedeniyle işyerinde işleri çekip çeviren kişi olmasına karşın sürekli horlandığını belirten Yağmur, 8 sene çalıştıktan sonra istifa etmek zorunda kaldığını açıkladı.

Mersin’de kendisi gibi trans birey olan arkadaşı Şoray’ın bıçaklanması üzerine polise başvurduğunu, ancak maktülün polisler tarafından korunduğunu aktaran Yağmur, bu olaydan sonra Ankara Eryaman’a taşındığını belirtti.

Eryaman ve Melih Gökçek’in “balyoz” çetesi

Ankara’da polisin LGBT bireyleri yok etmek için kurduğu “Balyoz” çetesinin şiddetine maruz kaldıklarını söyleyen Yağmur, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Eryaman’ın çehresini değiştireceğiz” söylemi ile başkan seçildikten sonra kendi kurduğu  silahlıçetesi tarafından evlerinin yakıldığını, bizzat kendisinin de bu çete tarafından darp edilerek 30 gün iş göremezlik raporu aldığını aktardı.

Mersin’e döndükten sonra da devlet şiddetinin sona ermediğini belirten Yağmur, polisin kendilerine sürekli para cezası kestiğini. kabahatler kanunun 32. maddesi uyarınca, “Toplum sağlığını bozma” gerekçesi ile kesilen 88 tl’lik cezalar nedeniyle bazı arkadaşlarının şu anda devlete 40 bin tl borçlu çıkarıldığını belirttikten sonra kendisinin artık seks işçiliği yapmadığını sözlerine ekledi.

Tuna; “Türkiye’de 70 genel ev’de 200 trans seks işçisi çalışıyor”

LGBT forumunda seks işçisi trans bireylerini durumu hakkında bilgi veren Tuna ise, “Türkiye’de 70 genel ev’de 200 trans seks işçisi çalışıyor. Bu kişiler, devlet çalıştırıyor” dedi.

Son 10 yıl içerisinde seks işçiliği yapmak zorunda kalan trans bireylerin beş kat arttığını ifade eden Tuna, “LGBT bireyler olarak amacımız eşit yuttaşlık hakkına sahip olmak. Biz eşit yurttaşlık hakkında sahip olur isek sadece biz değil tüm bireylerin de özgürleşmesi sağlanacak” diye konuştu.

“Anneme açıldığımda bana, “Sen özentisin” dedi”

Gülşah ve Sonay

Ailesine eşcinsel olduğunu açıkladığını söyleyen bir aktivist, bu süreç hakkında kendi deneyimlerini paylaştı. İlk olarak annesine kendi durumunu anlattığını belirten aktivist, “”Anneme açıldığımda bana, “Sen özentisin” dedi”” diye konuştu.

Ailesine açılması konusunda kendisne cesaret verenin Kaos GL dergisi olduğunu aktaran aktivist, dergiyi okuduktan sonra buna karar verdiğini ancak kendi mahallesinde yaşayan başka bir eşcinsel arkadaşının ailesine açıldığında sokağın ortasında babası tarafından odunla çok şiddetli şekilde dövülmesine şahit olduğunda bu kararında bir süre de olsa şüpheye düştüğünü ifade etti.

“Biz topluma öcü bireyler olarak yansıtılıyoruz ama sizlerden bir farkımız yok, sadece biz hemcinslerimize aşık oluyoruz” diyen aktivist konuşması sırasında LGBT bireylerin kendi aralarında kullandığı lubunca’dan örnekler de sundu, “Vırvırhane, Paparon, Madilik”

Gülşah; “Trans ve Gay bireylere göre şanslıyım çünkü bana “Erkek gibi kızsın” diyorlar”

Kendisinin LGBT birey olduğunu ifade ederek konuşmaya başlayan Gülşah, diğer LGBT bireylere göre lezbiyenlerin görece şanslı olduklarını, “Trans ve Gay bireylere göre şanslıyım çünkü bana “Erkek gibi kızsın” diyorlar” şeklinde ifade etti.

Hayatı boyunca kendini yalnız hissettiğini, iki buçuk sene önce tanıştığı hayat arkadaşına kadar sürekli platonik ilişkiler yaşamak zorunda kaldığını belirten Gülşah, “Kendimi sürekli yalnız hissetim. Sapık değil, lezbiyenim. Lezbiyen olmadım, lezbiyen doğdum. 2,5 yıldır bir sevgilim var ve onunla aynı evde yaşıyoruz. Ben aileme açıldım ancak sevgilim henüz açılmadı. Sürekli onu bu konuda cesaretlendirmeye çalışıyorum” diye konuştu.

Mersin’de LGBT Hareketi: Yedi Renk


Forum sırasında Mersin’de kurdukları Yedi Renk LGBT hakkında da bilgi veren LGBT bireyler. 2013 Şubat ayında Mersin Üniversitesi’nde gerçekleşen, “Homofobi ve Transfobi” hakkındaki panele katıldıklarını, daha sonra ise Ütopya Kültür Merkezi’ndeki toplantılar yaparak insiyatif oluşturma kararı aldıklarını belirttiler.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yürüyüşüne Yedi Renk olarak 14 kişi ile katıldıklarında ise kadın örgütlerinden aldıkları büyük desteğin kendilerine müthiş bir özgüven getirdiğini ifade ederek artık her ay 3 defa kendi aralarında toplandıklarını 1 defa da herkese açık “danışma meclisi” toplantıları tertiplediklerini ifade ettiler.

Yedirenk Mersin LGBT’nin facebook sayfası

Haber ve Fotoğraflar: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

[Özel Haber] Kemer’de ÇED toplantısına geçit yok: “Kesme deremi Kesme”

Kemer Belediyesi’nde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 24 Temmuz Çarşamba günü yapılması planlanan  Kesme Boğazı HES projesi  için ÇED raporu halka tanıtım toplantısı katılım sağlanamaması nedeniyle yapılamadı. Toplantı yapıılmadan ilişkin tutanak tutan ve Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilierine de imzalatan HES karşıtları olası bir “çed toplantısı yapılmıştır” düzemece raporunun da önüne geçmiş oldu.

Kesme’de HES istemeyen aktivistler ve bölge halkı, “Suyumuza sulanma, su yaşam hakkıdır satılamaz, HES’sizlik lütfen, Güneşi Topla Suyumu Bırak, Kesme Deremi Kesme, Biz Doğayı Korudukça Doğa da Bizi Korur” dövizleriyle taleplerinde Belediye önünde dile getirdiler.

Kemer Belediyesi'nde Kesme Boğazı HES projesi ÇED tanıtım toplantısının yapılmadığına dair tutanak da tutuldu

 

İçinde 32 endemik bitkiyle birlikte 111 bitki türünün bulunduğu Kesme Boğazı için, Ege Yenilenebilir Enerji firması tarafından, 1.102 metre iletim yapılarından oluşan kesme regülatörü ve HES projesi planlanıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 30 Mayıs’ta sunulan ÇED Raporu’nun halka sunum toplantısına ise 24 Temmuz Çarşamba günün izin verilmedi.

Toplantının iptalinin ardından, hep birlikte Kesme Boğazı’na gidilip tespit yapıldı. Antalya’dan protesto için gelen Beyza Özel, 4.000 tane HES Projesi’nin hangi alanlara yapılacağı titiz bir çalışmayla belirlenmiyor, ormanlık alanların da dahil olduğu yerler seçiliyor, şeklinde konuştu ve bu tür projelere tamamen karşı olmadığını ancak güneş enerjisi gibi alternatiflerin de kullanılabileceğini belirtti.

Fahrettin Çağlayan ise 70’lerden beri benzer mücadelelerin yapıldığından söz etti. Rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi için elverişli alanların kullanılmadığını, dünyada birçok yerde kurulan sistemlerin burada da yapılabileceğini söyledi. Toroslardaki hava akımıyla günde 12 saatlik üretimle Akdeniz’in enerji ihtiyacının karşılanacağını ifade etti.

Hukuki süreçle ilgili bilgi veren Avukat Umut Güneş, takip ettiği iki dava hakkında bilgi verdi. 15 Temmuz’dan itibaren 60 gün içinde dava açılabileceğini, bireysel olarak başvurulabildiğini de sözlerine ekledi.

Haber ve Fotoğraflar: Büşra Akman

(Yeşil Gazete)

 

Yaşar Adanalı: “Beyoğlu’nda eylem esnafın dostu”

İstanbul’da kentsel dönüşümü yakından takip eden kent sosyologu Yaşar Adanalı‘yla Gülsin Harman’ın yaptığı; Gezi Parkı’nın geleceğini, kentsel dönüşümü,  Taksim’i siyasete kapatma çabalarını, Beyoğlu esnafının durumunu ve olimpiyatların şehre etkisine dair söyleşiyi paylaşıyoruz

Röportaj : Gülsin Harman / twitter.com/gulsinharman

* * *

Beyoğlu’nda bazı esnafın ve dükkan çalışanlarının işlerinin azalmasından sorumlu tuttukları eylemcilere şiddet uyguladığını görüyoruz. Şiddetin meşru gösterilemezliği bir yana, böyle bir argüman gerçekçi mi?

Yaşar Adanalı ve Gülsin Harman

Beyoğlu’nda esnafın, yani nispeten küçük ticarethane ve zanaatkarların, hiç de hayrına olmayan bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm merkezine turizm sektörünü alıyor ve yatak kapasitesini arz-talep dengesine bakmadan arttırmayı hedefliyor. Mevcut ticarethaneleri de ulusal ve uluslararası zincir mağazalar ile değiştirmeyi, Beyoğlu’nu “Küresel Kent”e yakışır bir tüketim mabedi olarak klonlamayı hedefliyor. Yani büyük balık küçük balığı iştahla yiyor. Bölgedeki yeni AVM’ler, Galataport, Haliçport, Tarlabaşı Yenileme Projeleri ile de esnafın yaşam alanları hızla yok oluyor, esnaf varoluşsal bir krize sürükleniyor. Bu üst ölçekteki dönüşüm sürecini bir süredir destekleyen bir gelişme var:

İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı’nın barışçıl gösteri ve yürüyüşlere gayri-hukuki bir şekilde kapatılmaya çalışılması. Gaz bombalarının cömertçe sıkıldığı ve TOMA’ların kol gezdiği bir yerde esnafın işlerinin kesilmesi normal. Hatta karar alıcılar, Beyoğlu’nun yapısal dönüşümünün tamamlanabilmesi için bu olağanüstü hal durumunu ‘kolaylaştırıcı’ olarak görüyor bile olabilirler. Çünkü şu bir gerçek, Beyoğlu’nda şiddet içeren bir engelleme ile karşılaşılmadığında, eylemler esnafın dostudur. Eylemciler, yürüyüşleri sonrasında giderler Beyoğlu esnafında yer, içerler. Buraya kadar gelmişken alışverişlerini yaparlar. Bugün “bağzı” esnaflar hedeflerini şaşırmış bir durumdalar. Bahsettiğim dönüşüm ilerlemeye devam ettiği ve kent merkezi siyasetten arındırıldığı taktirde ortada konuşulacak bir esnaf da kalmayacak.

 

Gezi Parkı eyleminden sonra İstanbul’un çehresini tamamen değiştirmeyi planlayan kentsel dönüşüme tepki ne olacak?

Gezi ve Taksim projesini göğsünü gere gere savunabilecek pek kimse çıkmadı. Bu alanın kullanıcılarının da ‘Topçu Kışlası yapılsın’ diye bir derdi de yok. Kentin neredeyse bütün aktörlerinin karşı çıktığı, pek meşrulaştırılamayacak bir proje bütün bu dirence rağmen dayatıldı. Tek bir karar alıcı vardı. Kentsel dönüşümde ekonomik ve mekansal politikalar bir uçsa; demokrasi ve karar alma süreçleri de başka bir uç… Taksim’de hepsi billurlaşarak “Kral Çıplak” seviyesine ulaştı. Parkın kaderini tayin hakkını vatandaşlar iktidara bırakmak istemedi. Bireysel özgürlükleri de kapsayan demokrasi bu devirde artık böyle düşünülmeli. Kentsel dönüşüm kapsamında ‘riskli bölge’ ilan edilmiş 25 mahalleden yüzlerce temsilci Gezi’ye geldi. Parkta oluşturulan enerjiyi aldılar, mekana sahip çıkmanın haklılığı kaçınılmaz ve doğrudan onları da etkiledi. Büyük projelere itirazda farklı bir mücadele olacağını düşünüyorum. İktidar da belki her zaman müzakereyle yoluyla değil ama ikna etmeyle rıza arayacak. Eğer prensip referanduma gitmek olacaksa, kentsel dönüşümde yaşadığımız süreçten bir adım ileridedir. Fakat, parkı yıkıp kimsenin hafızasında olmayan bir binayı dikmenin referanduma götürülmesi fikri de absürddür.

 

Mekan üzerine çalışan, mutlukent.wordpress.com adlı blogunda kentsel dönüşümü yakından takip eden bir akademisyen olarak bu tepkinin doğmasını öngörebilir miydiniz?

Yaşar Adanalı

Öngörmek çok mümkün değildi ama kentteki hakkına sahip çıkmayla ilgili kalkışmanın; özgürlük mücadelesinin mekandan ortaya çıkacağını düşünüyordum. Siyasetin ve toplumsal hareketlerin merkezinde artık kent var. Baltanın ağaca vurulma anı önemliydi, bir cana mega projelerle kast edilmesi ve o ağacı korumaya gelenlerin polis şiddetiyle bastırılması her şeyi tetikledi. “Kentsel politikalarımızdan sapmayacağız” mesajı şiddetle de birleşince “Biz o kadar mı değersiziz?” tepkisi doğdu.

 

Taksim Meydanı’nın siyasetten arındırılması çabaları bu tabloda nerede duruyor?

Gezi Parkı projesi üzerine geçen sene bir makale yazmıştım. Bunun bir AVM projesi olmasından öte, amaç Taksim’in heterojenliğini, siyaseten merkezde olmasını, kentlilerin kamuoyunu oluşturduğu bir mekanı farklı görüşlerden arındırma hamlesi. “Burası çok güzel Nişantaşı olacak bir de şu gösteriler olmasa, mitingi başka yerde yapsınlar” tavrı uzun süredir var. Taksim, turistlere ve tüketicilere yönelik tekrar planlanıyordu. Kentteki siyasetin nasıl üretildiğini pek anlamak istemeyen bir tavır. Siyasi toplaşmalar için gösterilen Kazlıçeşme, yeni yapılan Yenikapı Meydanı gibi yerler sterillikleriyle aslında siyasetin içini boşaltıyor. Söyleyeceğiniz sözün kalıplarını iktidarın belirlemesi anlamına gelir. Sınıfsal ve siyasi bütün farklılıklar halbuki Taksim’de temsil ediliyor. Yapılmak istenen şeyle doku uyuşmazlığı var. En son söylenen şey şehir müzesi; steril ve statik bir yapı. Gezi Parkı ise ülkenin siyasetini şekillendiren, gerçek anlamıyla kamuoyunun yaratıldığı bir yere dönüşmüştü. Politika kentleşiyor.

 

Üçüncü köprü, Kanal İstanbul, havalimanı gibi projeler iktidarın İstanbul’a damga vurma isteği mi?

 

Politik ve ekonomik politikalar görüyoruz. Rusya ve Çin’de de çok görülen kontrolsüz bir neoliberalleşmeyi yaşıyoruz. İktidarın merkezileşmesi ve otoriterleşmesiyla kazananları ve kaybedenleri çok net biçimde ortaya koyuyor. İnsanlar her şeyi kabul etmiyor, baskıcı hukuki mevzuat ve polisiye önlemler ortaya çıkıyor. Ayrıca geçmişten gelen Türkiye’de yaşanan kalkınmacılıkta her zaman baraj, otoyol gibi büyük ölçekli altyapı projeleri öne çıkar. Kalkınmanın ölçüsü olarak insan hakları, bireysel özürlüklerin sağlanması gündeme gelmez.

 

Eylemlerin İstanbul’un 2020 olimpiyatları adaylığını zayıflatacağı yorumları yapılırken Brezilya’da 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyatları’nın mega inşaat projelerinin mali yüklerine karşı isyan patlak verdi. Örneğin Yunanistan’daki ekonomik krizin nedenlerinden biri olarak 2004 Olimpiyatları’nın maliyeti gösteriliyor. İstanbul için Olimpiyatlar ne getirir?

Olimpiyatlar son haliyle kentteki dönüşümleri tetikleyen, hızlandıran, emlak yatırımların arttıran, yeni arazileri açan, çok ciddi yatırım çeken bir etkinlik. Olimpiyatların sağladığı meşruluk altında ormanlık alanlar yapılaşmaya açılıyor, sahiller yatırım alanı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca polisiye önlemler, kontrol etme mekanizmalar güçleniyor. Rio’da yoksullar, evsizler, seyyar satıcılar kenti kullanamaz hale getiriliyor. Londra Olimpiyat köyü, doğu Londra’nın en yoksul mahallelerinden birine Avrupa’nın en büyük AVM’sinin yapılmasına ön ayak oldu. AVM’nin yapıldığı yerdeki esnaf zorlanıyor, oradaki tüketici profili başa çıkamıyor. Dolayısıyla kentin kaybedenleri için Olimpiyatlar bir kazanç olmuyor. Gezi Parkı nedeniyle Olimpiyatları alamazsak hayırlı olur.

Fotoğraflar: Selin Arutan

Röportaj : Gülsin Harman / twitter.com/gulsinharman

(Yeşil Gazete)

 

 

 

 

[Seçim 2014] İstanbul’da Doğan, Mersin’de Sağlar aday adayı

CHP’de Celal Doğan’ın İstanbul için aday adaylığını açıklamasından sonra büyükşehirler için ikinci adaylık açıklaması da Mersin için geldi. 2. adaylık ise, Mersin Büyükşehir için Fikri Sağlar’dan geldi.

Devlet ve Kültür eski Bakanı, CHP Parti Meclisi üyesi Fikri Sağlar, Mersin Büyükşehir BelediyeBaşkanlığı için aday oldu. Sağlar adaylığını 31 Temmuz günü Mersin’de düzenleecek bir törenle açıklayacak.

Yerel seçimlere 8 ay kala CHP’deki belediye başkan aday adayları netleşmeye başlıyor. İlk olarak, Gaziantep eski Belediye Başkanı Celal Doğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını açıkladı. İkinci açıklama da Fikri Sağlar’dan geldi. Sağlar da Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu.

Sağlar, yaptığı açıklamada, ‘’ 31 Temmuz günü Mersin’de düzenlenecek bir törenle, aday adaylığımı açıklayacağım. Yurttaşlarımızın Mersin’de CHP’yi yine iktidara taşıyacağına inanıyorum’’ dedi.

Twitter istedi, yasa değişiyor

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,Twitter’ın Türkiye’de ofis açmak için istediği yasal değişiklikleri gündeme aldıklarını açıkladı.

Yıldırım’ın açıklamasına göre Twitter yetkilileri, Türkiye’de Twitter altyapısını kullananların bir suç işlemeleri durumunda kendilerinin ceza almasını öngören kanun maddelerinin bulunduğunu belirterek, bundan endişeli olduklarını açıkladı.

Ulaştırma Bakanı Yıldırım “Diyorlar ki, birisi bizim altyapımızı kullanarak suç işlerse niye biz ceza alalım. Biz de endişelerini giderici tedbirleri alıyoruz” dedi.

Yıldırım yasal değişiklik mi yapılacak sorusuna “Evet gündemde, hapis cezasından para cezasına çevrilecekler” dedi.

Yıldırım’ın sözünü ettiği değişikliklerin 5651 sayılı “ internet ortamınıda yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkındak kanunda” yapılacağı belirtiliyor.

Büyükşehir’in doğa katliamına polisten koruma

Ankara’da, Büyükşehir Belediyesinin teleferik hattı için Yunus Emre yeşil alanındaki 35 ağacı sökmesini protesto edenlere polis yine tazyikli su sıktı.

Ankara Yenimahalle’de teleferik hattı için durak yapılması planlanan Yunus Emre yeşil alanındaki yaklaşık 35 ağacın sökülmesini protesto edenleri polis yine tazyikli su ile dağıttı.

Akşam saatlerinde ağaçların söküldüğü meydanda toplanan yaklaşık 100 kişi, sloganlar atarak Ankara Büyükşehir Belediyesinin iş makinelerinin çalıştığı alanı çevreleyen demir korkulukları sökmeye çalıştı. Dağılmaları uyarısında bulunan polis, protestoculara TOMA’lar ile tazyikli su sıktı. Müdahalenin ardından protestocular ara sokaklara dağıldı.

Kraliyet bebeğinin adı belli oldu

Prens William ve eşi Cambridge Düşesi Kate Middleton, oğullarına George Alexander Louis adını verdi.

Aylardır bahislerin yapıldığı isim, Kraliyet bebeğinin doğumundan iki gün sonra kamuoyuna açıklandı. Prens William’ın ofisinden yapılan açıklamada, bebeğe George Alexander Louis adının verildiği belirtildi.

George, bahis listelerinde de başı çeken isimlerden biriydi. Pazartesi günü dünyaya gelen ve tahtın üçüncü sıradaki varisi bebek, “Majesteleri Cambridge Prensi George” olarak bilinecek.

İsimlerin anlam ve önemi

George, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin geleneksel isimlerinden biri. Tarihte 6 İngiliz Kralına George adı verilmişti. Adı George olan en son Kral, Kraliçe II. Elizabeth’in babasıydı. George, aynı zamanda tahtın birinci sıradaki varisi ve bebeğin büyük babası Prens Charles’ın da isimlerinden biri.

Alexander ismi ise yine geleneksel Kraliyet isimlerinden birisi. Ancak Kraliyet tarihinde George kadar önemli bir konumu bulunmuyor. Bu ismin Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın favorisi olduğu iddia ediliyor.

Prens William ve Cambridge Düşesi Kate Middleton, Louis adını da İngiltere Kraliçesi II. Elizabet‘in eşi Prens Philip’in amcası Lord Louis Mountbatten’ın anısını yaşatmak için tercih etti. Kraliyet Ailesi’nde Dickie Amca olarak anılan Lord Louis Mountbatten, İrlanda Cumhuriyet Ordusu IRA’nın 1979 yılının Ağustos ayında düzenlediği bir saldırda hayatını kaybetmişti. Ayrıca Louis Prens William’ın da isimleri arasında bulunuyor.

(DW)

 

“Arsenalliler Emirates’te ne içiyor?”

0

Liverpool’un sahibi John W. Henry, Luis Suarez için yaptığı teklifi 40 milyon + 1 sterline yükselten Arsenal’e Twitter’dan cevap verdi.

İngiltere Ligi’nde Arsenal‘in Liverpool’un başarılı ismi Luis Suarez‘i ısrarla kadrosuna katmak istemesi bir süredir gündemden düşmüyor.

Uruguaylı futbolcu için son olarak 35 milyon sterlin ile Liverpool’un kapısını çalan Arsenal, ’40 milyon sterlin ile gelen takımın Suarez ile görüşmesine izin veririz’ cevabını almıştı. Londra ekibinin bu gelişme karşısında teklif arttırımı ise şu şekilde gerçekleşti: 40 milyon + 1 sterlin.

Liverpool’un sahibi John W. Henry‘nin bunun üzerine Twitter hesabından verdiği tepki ise biraz sert oldu: Arsenalliler Emirates Stadın’nda ne içiyor?