Ana Sayfa Blog Sayfa 4221

Yavuz Baydar’ın Sabah’ta sansürlenen yazısı: Dosttan önce kendine bak!

Yavuz Baydar’ın yayımlanmak üzere gazeteye yolladığı ancak Sabah Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ın müdahalesiyle gazetede yer verilmeyen ve Sabah ile ilişiğinin kesilmesine yol açan olaylar dizisinin başlamasına neden olan yazısını paylaşıyoruz;

Girdaplı su, tehlikeli kulaçlar

Eğer haberciliği, gazetecilik dediğimiz mesleği sınırlar ötesi bir kimlikte ve her zaman risklerle yüklü olarak görüyor ve üstüne titriyorsak, Gezi Parkı olayları sonrasında, bazılarımızın yabancı medyayı şeytanlaştırmasından endişelenmek zorundayız. Zahiri komplolar üzerinden, yılların kurumsallaşmış uluslararası haber kuruluşlarını bir torbaya doldurup ötekileştirmenin zararı büyük olur ve uzun vadede ülkelerin aleyhine sonuçlar verir.

Olay ne, nerede, nasıl ve neden olursa olsun, eğer mahiyeti büyükse, bununla her habercinin ilgilenmesi doğaldır. Bizler doktorlar ve avukatlar gibiyiz, etik açıdan uluslar ötesi yükümlülüklerimiz var. Mesleğimizi icra etmemizi gerekli kılan gelişmelerde kayıtsız kalamayız. Kalırsak işimizi yapmamış oluruz.

Habercilikte ortak etik önemli ama, herkesin de bir yoğurt yiyişi var. Özgür bir medya var ise, kimi o haberi kimi bu haberi büyütür. Kimi bir haberi beş dakika yayına alır, diğeri üç saatini ayırır.

Medyada sınırlar içi veya ötesi tek tiplik ve tek seslilik (komünist, faşist ve teokratik diktalar dışında) asla olmamıştır ve olmayacaktır.

Fakat, Taksim ve ötesine yayılan olayların ürettiği reflekslerle ne yazık ki bir kısım kuruluş ve meslektaşımız hem içte, hem de dışta beğenmediği yayınları ve yayıncıları hızla ötekileştirdi, hedefleştirdi ve sonunda şeytanlaştırmaya kadar vardırdı.

Bütün bunlar, mesleki dayanışma ve işbirliğinin – ki Türkiye’de her kesimden gazetecilik örgütünün uluslararası alanda işbirliği içinde bulunduğu örgütler var – en yoğun olması gereken günlerde, Türkiye’den pek çok meslektaşımızın göstericiler veya polis tarafından fiziksel saldırılara maruz kaldığı günlerde tuz biber ekti.

Sokak şiddeti yetmiyormuş gibi, haberciler de yumuşak hedef haline geldi.

Ülkenin en köklü haber kurumlarından biri olan Anadolu Ajansı’nın, geçtiğimiz hafta uluslararası medyaya kadrolu veya serbest – parça başı çalışan meslektaşlarımızı gösteren bir dizi fotoğrafı, kışkırtıcı bir altyazıyla servise koyması, en rahatsız edici ve en çok kaçınılması gereken adımlardan biriydi. Kimsenin, başka insanların hayatıyla, hele meslektaşlarının bu zor zamanda ekmeğiyle ve bu kurumun itibarıyla oynamaya hakkı yok.

Bir yapıcı eleştiri de, çuvaldız olarak, gazetemize.

Dünkü baş sayfada Almanya’nın en ciddi haber kuruluşlarından, haftalık Der Spiegel dergisinin “Türkiye’yi sıkıştırmak için Gezi olaylarını bir fırsat olarak değerlendirdiği” kaydedilmiş ve “Dosta Bak!” başlığı kullanılmış.

Derginin kapağına “Boyun Eğme” pankartını ve içine 10 sayfalık Türkçe haber koymasının, gazetenin haberine gerekçe olduğu anlaşılıyor.

Der Spiegel’in, hele İngilizce “on-line” sitesinin, son birkaç yıldır – mesela Yunanistan ve İtalya krizleri konusunda da – editoryal bazı hatalar yaptığı, etik dışına kaydığı konusunda örnekler var. Eleştirilere haberde de yer verilmiş.

Öyle olsa bile, eleştiriyi duygusallaşmadan, abartmadan, her şeyi topluca genelleştirmeden yapmak (belki haber formatı yerine bir köşe yazısıyla değerlendirmek), kutuplaşmaya prim vermemek daha doğru.

Biliyoruz ki Türk ve Alman gazeteciler arasında çok ciddi bir diyalog, anlayış kopukluğu var. Bunu aşmak da şart.

Ayrıca unutulmasın ki NSU cinayetleri davasına Türk haber kuruluşları ilk başta alınmayacak iken, onlara “bizim yerimize duruşma salonuna siz girin” diyen çok sayıda Alman haber kuruluşu da olmuştu.

Bardağın boş tarafı gibi dolu tarafını da görelim.”

(T24)

2016 Avrupa Yeşil Başkenti yarışması başvuruları başladı

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler ile Avrupa Ekonomik Alanı ülkelerinden 100.000 ve üzerinde nüfusa sahip belediyelerin başvurabileceği bir çevre yarışması düzenlemektedir. Çevre dostu bir şehir yaşamını destekleyen yarışmanın 2016 yılına yönelik Avrupa Yeşil Başkenti seçimi için son başvuru tarihi 17 Ekim’dir.

Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

 

Dolunay ‘uykuyu bölüyor’

Bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, Dolunay ‘gece uykusunu bölebilir.’

Bilim insanları, laboratuvar ortamında uyutulan 33 gönüllü denek üzerindeki çalışmaları sonucunda “Ay etkisi”ne ilişkin bir takım verilere ulaştı.

Tamamen karanlık bir odada tutulan ve araştırmanın amacından haberi olmayan 33 gönüllü, yataklarından ay ışığını görmeseler dahi “Dolunay’dan etkilendiler.”

Ay, daire şeklini aldığında, gönüllülerin uykuya dalmaları daha uzun sürdü.

Vücudun biyolojik saatini koruyan ve ritmini arttıran melatonin hormonunun da gönüllülerde Dolunay sırasında oldukça düşük olduğu tespit edildi.

Karanlık ortamda daha fazla melatonin salgılanırken, aydınlık ortamda melatonin hormonu daha az salgılanıyor.

İsviçre’deki Basel Üniversitesi’nde araştırmayı yürüten ekipten Prof Christian Cajochen ve diğer ekip üyeleri “Ay’ın etkisinin” parlaklığıyla alakalı olmadığını düşünüyor.

Prof Cajochen, “Ay döngüsünün, kişi Ay’ı görmese veya o anki döngüyü farketmese dahi, insanın uykusunu etkilediğini düşünüyoruz” diyor.

Çalışma bu zamana kadar yapılmış ilk “Ay etkisi” araştırması değil. Araştırmacılar Ay’ın olası etkileri üzerine yıllardır çalışmalar yapıyorlar.

(BBC)

İspanya’da 3 gün ulusal yas

İspanya’nın kuzeybatısında yer alan Galiçya bölgesinde devrilen yolcu treninde ölenlerin sayısı 80’ye yükselirken kaza nedeni hala bellli olmadı.

İspanya’da son 40 yılın en ölümcül tren kazasında soruşturmacılar kaza nedenini belirlemeye çalışırken ülkede 3 gün ulusal yasal ilan edildi.

Başkent Madrid’ten yola çıkan tren, dini bir festivale ev sahipliği yapacak İspanya’nın Galiçya bölgesindeki Ferrol kentine gidiyordu. Ancak yolcu treninin Santiago de Compostela şehri yakınlarında henüz belirlenemeyen bir nedenle raydan çıktığı açıklandı.

218 yolcu ve mürettebatın bulunduğu trende hayatını kaybedenlerin sayısı 80’e yükselirken bazılarının  durumu ağır  en az 140 yolcu da yaralandı.

Antik kent  Santiago de Compostela yakınlarında meydana gelen feci kazanın, 1972 yılında İspanya’nın güneyinde bir trenle otobüsün çarpışması sonucu 80 kişinin ölümüne yol açan kazadan sonra ülke tarihindeki en ölümcül tren kazası olduğu açıklandı.

Akşam saatlerinde meydana gelen kazanın ardından olay yerinden yansıyan görüntülerde devrilen vagonların etrafına saçılmış bedenler ve enkazdan yükselen duman vardı.

Arama kurtarma çalışmaları sabaha kadar sürdü.  Vagonları olay yerinden kaldırmak için vinç kullanıldı.

İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, aynı zamanda doğduğu şehir olan Santiago de Compostela’ya gelerek  olay yerinde incelemelerde bulundu.

Santiago Compostela şehrindeki büyük kilise her yıl dünyanın dört bir yanından gelen Hristiyan hacıların ziyaret ettiği bir bölge. Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Yakup’un Compostela’ya defnedildiğine inanılıyor ve her yıl 25 Temmuz tarihinde binlerce Hristiyan burada toplanıyor.

Kaza nedeniyle Perşembe günü yapılması planlanan festival iptal edildi. Santiago de Compostela antik kentinin bulunduğu Galiçya bölgesinde kaza kurbanları anısına yedi gün yas ilan edildi.

Alakır’a ve Ağva Deresi’ne HES projesi onaylandı

Antalya’da Alakır Vadisi’nin Hidroelektrik Santraller (HES) ile olan mücadelesi sürüyor. Alakır Nehri Kardeşliği Platformu, vadiyi yok eden 8 HES projesinden 6’sına sahip olan şirkete yönelik boykot çağrısı da yapıyor.

Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı Alakır Vadisi’nin Hidroelektrik Santraller (HES) ile olan mücadelesi sürüyor. Alakır’a yapılması planlanan Dereköy HES hakkında yürütülen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu 21 Haziran’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü tarafından onaylandı. Kemer ilçesinde, Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içinde bulunan Ağva deresi üzerine yapılacak Kesme Regülatörü ve HES projesi de müdürlük tarafından onaylanan projeler arasında.

Bu iki projenin onaylanması sonrası Alakır Nehri Kardeşliği Platformu, Alakır Vadisi’ni yok eden 8 adet HES projesinden altısına sahip olan şirketi boykot çağrısı yaptı. Platform, HES mağduru diğer vadilere de sesleniyor:

“HES mağduru tüm vadilere tüm vadilere çağrımızdır: Vadinizde HES yapan şirketleri araştırın! Ortaklıklarını ve bağlantılarını öğrenip deşifre edin! Şirketlerin içinde yapılan usulsüzlükleri öğrenmeye çalışın! Ödedikleri vergiler, iş güvenliği, çalışma koşulları, para kaynakları, girdikleri ihaleler, aldıkları krediler gibi konuları mercek altına alın! Gözleriniz devamlı üstlerinde olsun! Araştırın! Takip edin! Deşifre edin! Boykot edin!”

Alakır’da ne olmuştu?

Bakanlığın 14 ve 21 Haziran tarihlerinde duyurduğu HES projelerinin inşa edileceği bölgeler Antalya’nın biyolojik zenginliği açısından önem taşıyor. Mahkeme kararıyla 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilen Alakır Vadisi’nde ikisi üretim aşamasında olan sekiz ayrı HES projesi bulunuyor.

25 Haziran 2010 tarihinde Antalya Valiliği’nce Dereköy HES projesine verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’  kararını  yargıya taşıyan Alakır Nehri Kardeşliği Platformu üyeleri ile diğer sivil toplum örgütlerinin açtığı davayı gören Antalya 2. İdare Mahkemesi, doğal sit alanı özelliği taşıyan vadide ayrıca 8 HES projesinin daha bulunduğuna vurgu yaparak 14 Ekim 2011 tarihli kararında, “anılan alanda yapılacak bu nitelikteki bir projenin önemli çevresel etkilerinin olmadığı düşünülemeyecektir” hükmünde bulunarak işlemin yürütmesini durdurmuştu.

Kesme Boğazı, orkidelerin son kalelerinden biri

Kemer ilçesinde, Beydağları Sahil Milli sınırlarında bulunan Ağva deresi üzerinde yapılmak istenen HES’in inşa edileceği alan ise tam anlamıyla bir biyolojik çeşitlilik merkezi. 32’si endemik 111 önemli bitki türüne ev sahipliği yapan bölgede, dünyada yalnızca bu bölgede yetişen ve kritik yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan WWF Türkiye tarafından desteklenen ‘Antalya’nın Beşi Bir Yerde’ projesi kapsamında korunmaya çalışılan türlerden ikisi olan Kemer Orkidesi ve Olimpos Safranı gibi bitkiler de bulunuyor. Hızlı habitat kaybı yaşandığı belirtilen türler arasında ayrıca, Anadolu Orkidesi (Orchis anatolica), Arı Orkide (Ophrys holoserica subsp. heterochila, endemik), İtalik Orkide (Orchis italica), Dev Orkide (Barlia robertiana), Peşmen Kardeleni (Galanthus peschmenii), Olimpos Şalbası (Dorystoechas hastata), Topuz Dikeni (Echinops onopordum) ve yöreye has bir kekik türü olan (Origanum solymicum) gibi bitkiler bulunuyor.

(Bianet)

PKK için son tarih 15 Ekim

PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Sabri Ok, Abdullah Öcalan’ın, “hükümetin 15 Ekim’e kadar adım atmaması halinde ateşkesin bozulacağını” söylediğini açıkladı.

KCK üst düzey yöneticilerinden Sabri Ok, Deutsche Welle İngilizce servisince yayımlanan mülakatında, çözüm sürecinin halen ikinci aşamasında olması gerekirken, bu yönde elde tutulur bir hareketi görmediklerini belirtti. Ok, Türkiye ’den çekilen PKK ’lılara ilişkin olarak da “Son grup, birkaç gün önce 56 gün yürüdükten sonra Dersim’den geldi. Her tabur, bu dağlara varıncaya dek sürekli insansız hava araçlarınca izlendi.” şeklinde konuştu. Ok, ikinci aşamasında olması gereken çözüm sürecinde elle tutulur bir hareketi görmediklerini iddia etti.

Sabri Ok, Ankara ’nın ayrıca “Kürt topraklarında askeri varlığını arttırdığını ve barajları inşa etmesini sürdürdüğünü” de söylediği mülakat sırasında “KCK ne kadar daha beklemeye hazır?” sorusuna, “Sabrımızın bir sınırı var ve az zamanı var. Biz üzerinde mutabık kalınan her adımı atmış bulunuyoruz. Ancak sürecin sonu gelmezse, bu bizden kaynaklanmayacak” karşılığını verdi.

LİDERİMİZİN SAĞLIĞI KIRILGAN
“Liderimiz Ankara 15 Ekim’e kadar adım atmazsa ateşkes bozulacağını söyledi” diyen Ok, neden az zaman kaldığını söylediğini anlatırken, “Çünkü liderimizin sağlığı kırılgan ve defalarca bağımsız bir sağlık komisyonun kendisini ziyaret etmesini talep etti” dedi ve “bu konuda çok hassas” olduklarını ekledi.

“SON GRUP 56 GÜN YÜRÜDÜ”
“Şimdiye kadar kaç savaşçı çekildi?” sorusunu yanıtlarken “Biz meseleye sayı olarak bakmıyoruz” diyen Ok, bir karar aldıklarını ve bu kararı yerine getirdiklerini belirterek “Son grup, birkaç gün önce 56 gün yürüdükten sonra Dersim’den geldi. Her tabur, bu dağlara varıncaya dek sürekli insansız hava araçlarınca izlendi” dedi. Ok, Türkiye’den çekilen PKK’lıların Suriye ’ye geçtiği iddialarının anımsatılması üzerine de “Tüm savaşçılar Kandil Dağları’nda” dedi.

Suriye’deki Kürtlerin “ne muhalefet ne de rejimin yanında yer aldığı”na dikkat çekilerek bu “üçüncü yolun gerçekçi olup olmadığı” yönündeki sorunun karşısında, “Biz bu üçüncü çizgiyi ütopik gibi değil, bir gerçek olarak görüyoruz. Bu mücadele çizgisinin de gözde görülür sonuçları var” yanıtını veren Ok, Kürtlerin topraklarının da “kendi kendini yönetme hakkının olduğunu” söyledikten sonra şöyle devam etti:

“Son günlerde Ankara’nın desteklediği İslamcı gruplar ile yoğun çatışmalar oldu çünkü Türkiye, Suriye’de herhangi bir Kürt oluşumu istemiyor. Bizim halkımız, Aleviler, Ermeniler vesaire, topluluklar arasında kardeşlik ve El Nusra gibi gruplardan kurtulmak için yemin etmiş durumda. Türkiye, Suriyeli Kürtleri düşman bir komşu olarak görmemelidir.”

Başbakan’a ‘beddua’ gözaltısı

Beşiktaş’ta Erdoğan’ın makam aracı geçerken hakaret ettiği öne sürülen bir kişi ile üç arkadaşı korumalarca gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan biri CHP Kadıköy İlçe Başkanı.

CHP Kadıköy İlçe Başkanı Burcu Kara ve teşkilatta görevli iki üyenin de aralarında bulunduğu dört kişi, dün İstanbul Dolmabahçe’de ‘konvoy geçişi sırasında Başbakan Erdoğan ’a hakaret ettikleri’ gerekçesiyle gözaltına alındı. Burcu Kara, gözaltındayken “Hakaret ettiğimiz iddiasıyla Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde tutuluyoruz” dedi.

Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ı taşıyan makam aracının da bulunduğu konvoy dün Beşiktaş’taki ofise giriş yaparken Beşiktaş Meydanı ışıklarda bekleyen kalabalık içinden bir kişinin hakaret ettiği öne sürüldü. Başbakan’ın makam aracı yavaşlarken koruma araçları durdu. Korumalardan bazıları aşağıinerek hakaret ettiği öne sürülen bir genci gözaltına aldı. Korumaların bu müdahalesi sırasında üç kişi daha gözaltına alındı.

 

Fransa’da cumhurbaşkanına hakaret artık serbest

Fransa’da parlamento tarafından kabul edilen yasa ile artık cumhurbaşkanına küfretmek suç unsuru olarak değerlendirilmeyecek.

Fransız parlamentosu, 1881 yılından beri uygulandığı ifade edilen ve cumhurbaşkanına kabalığı ve hakareti suç sayan yasayı ifade özgürlüğüne aykırı bularak değiştirme yoluna gitti. Yapılan değişiklikle cumhurbaşkanına hakaret iddiasının, bakanlar ve milletvekilleri için olduğu gibi mahkemede kanıtlanması gerekiyor.

Bir önceki yasa dahilinde cumhurbaşkanına hakaret ettiği tespit edilen bir kişi para cezası ile karşılaşıyordu. Hatta, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy aleyhine “Defol git ahbap” yazılı bir pankart taşıyan bir kişinin 40 euro (60 TL) para cezası alması da oldukça eleştirilmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi , geçen mart ayında Fransa ’nın göstericiye verilen cezayla ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmetmişti. Ancak yapılan değişikliğe göre Cumhurbaşkanı François Hollande’a hakaret eden bir kişi mahkemeye çıkıp suçlu bulunursa 45 bin euroya yakın para cezası ödeyebilir.

Muhaliflerinin bir puding markası olan “Flanby” ve “Bay Küçük Şakalar” diye dalga geçtiği Hollande ise selefi Sarkozy’nin aksine bu konularda hoş görülü bir lider olarak tanınıyor.

 

Hamile hamile Gezi Parkı’na kadar gittiler

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kadın Meclisi’nin öncülük ettiği #direnhamile eylemi İstiklal Caddesi’ndeki parti standında başlayıp Gezi Parkı’nda son buldu.

TRT’nin iftar programı “Ramazan Sevinci”ne dün akşam konuk olan ve tasavvuf düşünürü olduğu iddia edilen Ömer Tuğrul İnançer canlı yayın sırasında hamile kadınların sokaklarda gezmesinin terbiyesizlik olduğunu söylemiş ve kadınların ancak 6 aylık hamilelik döneminden sonra sadece eşleri ile ve o da yalnızca araba içinde kısa süreliğine hava almak için dışarı çıkmalarına belki müsaade edilebileceğini vurgulamıştı.

Bu açıklamanın sosyal medyada çok büyük tepki toplaması üzerine bir çağrı yapan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kadın Meclisi, duruma karşı tepkilerini göstermek isteyen herkesi 1 haftadır İstiklal Caddesi üzerinde kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek standına davet etti. Bu davetin de sosyal medyada hızla yayılması ile saat 19:00’daki davet İstiklal Caddesi ile sınırlı kalmadı ve #direnhamile eylemine katılmak isteyen Anadolu Yakası sakinleri aynı saatte Kadıköy Boğa heykeli önünde buluştu.

Basın açıklamasını Yeşiller/Sol Beyoğlu eş sözcüsü Nadire Gül okudu

İstiklal Caddesi’nde kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek standı önünde başlayan eylem Yeşiller/Sol Beyoğlu eş sözcüsü Nadire Gül’ün basın açıklamasını okuması ile başladı. #direnhamile eylemine katılan yaklaşık 250 kişi, “Diren Hamile”, “Sensin Estetik”, “elini dilini bedenimden çek”, “Hamile Hamile dolaşıyoruz” ve “Gezine Gezine doğuruyoruz” pankartları ile Ağa Camii’nden Gezi Parkı’na kadar yürüdü.

Gezi Parkı’nda direnişçiler tarafından her sabah yeniden kurulup polisler tarafından her akşam yeniden yıkılan ve  Gezi Parkı direnişi sırasında hayatını kaybeden beş kişi anısına hazırlanan mezar taşları önüne de gelen #direnhamile protestocuları daha sonra dağıldı.

Fotoğraflar: Bülent Müftüoğlu

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

Yeşiller/Sol’dan İstiklal Caddesi’nde #direnhamile eylemi

TRT’de canlı yayınlanan iftar saati programında “Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir” diyen avukat Ömer Tuğrul İnançer’in sözleri sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. #direnhamile hashtagi Türkiye ve dünya sıralamasında ilk sıraya yükseldi.

Aralarında ünlülerin de bulunduğu bir çok kişi hamileyken çekilen fotoğraflarını Twitter’da açılan #direnhamile etiketi altında paylaşmaya başladı. Bazı erkekler de karınlarına yastık koyarak çektirdikleri pozlarla açılan etikete destek verdi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kadın Meclisi, Ömer Tuğrul İnançer’in sözlerini protesto etmek için saat 19.00’da Diren Hamile eylemi düzenleme kararı aldı. Grup, karınlarına yastıklar koyarak Beyoğlu sokaklarında yürüyecek. Yeşiller ve Sol Partisi Sözcüsü Sevil Turan, “Eyleme herkesi bekliyoruz” dedi.