Ana Sayfa Blog Sayfa 30

Fosil yakıt reklamlarının sayıları artsa da şirketler sektörden çekilme eğiliminde

Yeni bir rapora göre, fosil yakıt şirketleri ile dünya çapında önde gelen reklam ve halkla ilişkiler şirketleri arasında binin üzerinde sözleşme bulunuyor.

Kampanya grubu Clean Creatives‘inkarbon bazlı enerji sektörünün pazarlama ajanslarına olan bağımlılığını gösteren yıllık listesine (F-List) göre, küresel ölçekte incelenen bölgeler arasında en yüksek ikinci sırada bulanan Avrupa’daki şirketler 241 sözleşmeye sahip.

BM Genel Sekreteri António Guterres bu yılın haziran ayında reklamcılık ve PR endüstrilerini fosil yakıt endüstrisi için temel kolaylaştırıcılar olarak tanımlamış; ajansları bu müşterileri bırakmaya, hükümetleri de fosil yakıt şirketlerinden reklamcılığı yasaklamaya çağırmıştı.

Yeşil NoktaGuterres: İklim cehennemine giden otobandayız, fosil yakıt reklamları yasaklanmalı
Yeşil NoktaPetrol ve gaz şirketleri ‘sporda yeşil aklama’ için 5,6 milyar dolar harcadı

Ancak bu çağrının henüz istenilen oranda karşılık bulduğu söylenemez.

Clean Creatives’in F-List raporu, 2023-2024 yılları arasında 70 ülkede 590 ajans ve 332 fosil yakıt müşterisi arasında bin 10 sözleşme yapıldığını ortaya koyuyor. Bu sözleşmelerden 692’si yeni, 318’i ise geçen yılki F-List’ten devam ediyor. Bu yılki edisyonda ayrıca daha önce bildirilmemiş 551 sözleşme yer alıyor.

Bu yılki raporda, ilk kez halkla ilişkiler firmaları, yapım ajansları, perakende pazarlama ajansları, işe alım ajansları, animasyon stüdyoları ve billboard ve otobüs durağı posterleri gibi reklamlar üreten dış mekan (OOH) ajansları toplam rakamlara dahil edildi.

En çok yatırım İngiltere’den

Araştırmada Avrupa’da Dentsu, Edelman, Omnicom ve Publicis gibi holding şirketlerinin BP, Centrica (British Gas), Cepsa, Eni, Repsol, ScottishPower, Shell ve TotalEnergies gibi müşterilerle yaptığı sözleşmeler ele alındı.

Avrupa’da en fazla sözleşme İngiltere’de 96, Fransa‘da 23, İspanya‘da 16 ve İtalya‘da 9 olmak üzere toplam 100 sözleşme imzalandı.

Bulgular, fosil yakıt sektörünün bağımsız ajanslar ile önde gelen reklam ve halkla ilişkiler şirketlerinden oluşan bir karışıma bağımlı olduğunu ortaya koyuyor.

Sayı artsa da şirketler fosil yakıttan çekilme eğiliminde

Clean Creatives, 2024 F Listesi’nde daha fazla ajansın yer almasının, daha fazla ajansın fosil yakıt işi üstleneceği anlamına gelmediğinin altını çiziyor.

İş dünyası medya markası Campaign’in, İngiltere’deki sektörün en büyük 99 ajansının bireysel analizlerini sunan 2024 Raporu , ajansların yüzde 15,2’sinin “fosil yakıt müşterileriyle olan işlerini azalttığını” ve yüzde 73,9’unun şu anda fosil yakıt müşterileriyle çalışmadığını tespit etti.

Clean Creatives’in araştırması, bağımsız kuruluşların fosil yakıtla ilgili çalışmalarını sonlandırma oranının bu yıl hızlandığını ortaya koydu.

Geçtiğimiz yıldan bu yana holding şirketlerinin yüzde 5,7’si fosil yakıt sözleşmelerini sonlandırırken, bağımsız şirketlerde bu oran yüzde 10,8.

Grup şimdi diğer şirketleri de aynı yolu izlemeye çağırıyor.

Clean Creatives’in Yönetici Direktörü Duncan Meisel, ” Reklamcılık sektöründe 1960’lardan bu yana pek çok şey değişti, ancak iklim değişikliği söz konusu olduğunda, büyük holding şirketleri hâlâ kapalı alanda sigara içilen, üç martinili öğle yemekleri ve Don Draper çağında sıkışıp kalmış durumda” dedi.

Meisel, temiz enerjiye yapılan yıllık yatırımın fosil yakıtlara yapılan yatırımın iki katı olduğuna ve yaratıcı endüstrisinin iklim eyleminin doğal bir müttefiki olabileceğine de vurgu yaptı.

Fosil yakıt reklamlarına karşı küresel ivme artıyor

Öte yandan New York‘ta süren İklim Haftası sırasında yayımlanan Climate Action Against Disinformation Coalition’ın (Dezenformasyon Koalisyonuna Karşı İklim Eylemi- CAAD) yeni çalışmasına  göre, 50’den fazla şehir ve 10’dan fazla ülke fosil yakıt reklamlarına karşı eyleme geçmiş durumda.

Çalışmada fosil yakıt reklam yasaklarına olan acil ihtiyacın altını çizerek, sektörün onlarca yıldır süren yanıltıcı reklam kampanyasına ve bu tür uygulamaları kısıtlamaya yönelik artan küresel ivmeye dikkat çekiyor.

Bugüne kadar dünya çapında 1.200’den fazla ajans, 2.300’den fazla bireysel yaratıcı, düzinelerce marka ve giderek artan sayıda içerik üreticisi ve etkili kişiyle birlikte fosil yakıt örgütleriyle sözleşmeleri reddetme taahhüdünü imzaladı.

Fransa‘da da  benzin reklamlarına ulusal yasak getirildi. AB’de ise hukukçular, çevreye zararlı reklamlara karşı 1989 tarihli bir direktifin, yanıltıcı fosil yakıt tanıtımlarını yasa dışı hale getirebileceğini savunuyor.

John Kerry iklim eylemine not verdi: Z’nin altında harf var mı?

New York iklim haftası

İklim Grubu tarafından organize edilen gayri resmi nitelikteki New York İklim Haftası, 22-29 Eylül tarihlerinde gerçekleşiyor.

Yüksek küresel emisyonların, rekor kıran sıcaklıkların ve iklim değişikliğini bir “aldatmaca” olarak nitelendirerek Joe Biden’ın iklim politikalarından vazgeçilmesi çağrısında bulunan Donald Trump‘ın kasım ayında yapılacak seçimlerde yeniden ABD Başkanı olması ihtimalinin gölgesi altında gerçekleşen Zirve’nin ana gündemlerini yenilenebilir enerji ve iklim finansmanı oluşturuyor.

Dubai‘deki COP28 görüşmelerinde varılan anlaşmaya rağmen zengin ülkeler rekor seviyelerde yeni petrol ve gaz arama ruhsatları dağıtırken, 2024’ün kayıtlara geçen en sıcak ve en yüksek emisyonların salındığı yıl olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.

Zirvede, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, en yüksek emisyona sahip ülkelerin yeni petrol ve gaz ruhsatları vererek geleceğimizi elimizden aldıklarına vurgu yaparken, eski ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Al Gore, “Birçok kişi fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda bu dile sahip olmanın büyük bir zafer olduğunu hissetti, ben de öyle hissettim. Ama şimdi bu yılki COP  gündeminde bunu tamamen görmezden geliyorlar” diye konuştu.

İklim krizi’nin bir fosil yakıt krizi olduğunu ve  fosil yakıt endüstrisinin dünya tarihindeki en zengin ve en güçlü endüstri olduğunu söyleyen Gore, kasım ayında Azerbaycan‘da düzenlenecek olan COP29 öncesinde, başta Çin olmak üzere güneş ve rüzgar gibi yenilebiliri enerjiye akan “inanılmaz” yatırımların iyimser işaret olduğunu, ancak dünyanın iklim üzerindeki yıkıcı etkilerinden kaçınmak istiyorsak geçiş hızının önemli ölçüde artırılması gerektiğini kaydetti. 

En savunmasız ülkeler yorgun

İklim krizi hakkında 30 yıldır süren sonuçsuz toplantıların yarattığı yorgunluk ve yerine getirilmeyen vaatler dizisi, sera gazı salımı çok az olmasına rağmen sellerin, kuraklıkların ve sıcak dalgalarının etkilerine karşı en savunmasız olan küçük ada devletleri için özellikle can sıkıcı bulunuyor. 

İklim Zirvesi’nde konuşan Bahamalar başbakanı Philip Davis, Guardian’a “Konuşmalardan yoruldum, biraz eylem görmek istiyorum. 29 yıldır iklim değişikliği hakkında konuşuyoruz, bugün neredeyiz? Bir yıl içinde ilk kez 1,5C’nin üzerine çıktık. Bu bizi sarsmalı. Artık dinlemiyorum, biraz eylem, gerçek eylem görmek istiyorum” dedi. 

ABD ve İngiltere gibi ülkelerdeki yeni fosil yakıt projelerinin kirletici enerjiden uzaklaşmaya yönelik uluslararası anlaşmayı hiçe saydığını belirten Davis, “Bu ne anlama geliyor, ondan uzaklaştığımızı mı gösteriyor?. Peki hayal kırıklığı nerede yatıyor? Bizimki gibi emisyonları ihmal edilebilir düzeyde olan ülkelerde olmalı” diye konuştu. 

Bahamalar başbakanı, daha zengin ülkelerin iklim finansmanı konusundaki vaatlerini “yerine getirmediğini” de kaydetti.

Beş yıl önce Bahamaları vuran Dorian Kasırgası onlarca insanın ölümüne ve 3,4 milyar dolarlık hasara yol açmıştı. Bu yaklaşık 700 adadan oluşan takımada ülkesinin yıllık gelirinin tamamından fazla. Isınan okyanus ve atmosfer nedeniyle Atlantik kasırgaları daha da şiddetleniyor ve sıklaşıyor.

O zamandan bu yana Bahamalar halen kasırganın izlerini silmeye çalışıyor:

“İnsanlar artık yağmur sesini duyduklarında travma geçiriyor. Hala yeniden inşa ediyoruz ve hala o kasırganın verdiği hasar ve kayıptan kurtulmaya çalışıyoruz. Sürekli bir yeniden inşa ve iyileşme döngüsündeyiz. Her yıl bir kasırga daha olmaması için dua ediyoruz, böylece tekrar borçlanmak zorunda kalacağız ve borcumuzu sarmal hale getireceğiz. Bu, ülkemizi geliştirme, halkımıza sosyal hizmetler sunma yeteneğimizi elimizden alıyor.”

Geçen yıl Dubai’de kayıp ve hasar fonu için on milyarlarca dolarlık taahhüt verilmişti. Ancak şu ana kadar sadece 800 milyon dolar toplandı.  Davis, “Ülkelerin 800 milyon doların yeterli olmadığını, trilyonlara ihtiyaç duyulduğunu ve oraya ulaşmanın bir yolunu bulmamız gerektiğini kabul etmeleri gerekiyor” dedi.

 

Batı Karadeniz halkı, madene karşı bir arada

Zonguldak‘ın Alaplı ilçesinde süren maden arama çalışmaları bölge halkının tepkisine yol açıyor.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü‘nün web sayfasında  sayfasında, Alaplı’ya bağlı Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar ve Kasımlı köylerini de kapsayan 1174 hektarlık alanda maden aranacağı belirtiliyor. Devrek‘teki Ahmetoğlu beldesinde de 1173 hektarlık alanda maden arama izinleri verildi.  İki ilçeye komşu Akçakoca’ya bağlı birçok köy de maden sahasından etkilenecek.

Alaplı halkı Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü‘ne yazdıkları dilekçeye yanıt olarak bu alana, Akçakoca-Sarıyayla maden sahası ile aynı tarihte arama ruhsatı verildiğini öğrendi.

Gelen yanıt şöyle:

“Başvurunuz incelenmiştir; Zonguldak İli, Devrek İlçesi dahilinde bulunan Sicil:202400805 ve Alaplı ilçesinde Sicil:202400800 sayılı IV. Grubu Ön Arama Dönemi ruhsatlarının düzenlendiği…

Söz konusu saha ile ilgili, henüz İşletme ruhsat talebinde bulunulmadığı ve 3213 sayılı Maden Kanunun 7. maddesi kapsamında alınması zorunlu, mülkiyet, ÇED izni ve GSM ruhsatı alınarak Genel Müdürlüğümüze verilmediğinden, işletme izni düzenlenmediği tespit edilmiştir.

4 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı kuruluş olarak kurulan, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat, Görev, Yetki ve Sorumlulukları düzenlenmiştir. Bu görevler kapsamında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki madenlerde, işletmeye uygun alanlarda, işletmeye elverişli ekonomik bir cevherin bulunması durumunda ruhsatların verilmesi, denetimi, projelerinin incelenmesi ile ilgili madencilik faaliyetleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı adına Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. Ayrıca 3213 sayılı Maden Kanunun 7. Maddesi kapsamında, Çevresel Etki Değerlendirmesi “Olumlu” olmayan ruhsat sahalarına Genel Müdürlüğümüzce işletme izni verilmemektedir. Maden Kanununa istinaden verilen işletme ruhsat sahaları belli periyodlar ile denetlenmekte ve denetim sonucuna göre işlem tesis edilmektedir. Dilekçenizde yer alan hususlar, sahada yapılacak madencilik faaliyetlerinin çevresel etkileri ve yerleşim alanına yakınlık ile ilgili olduğundan, Kanunun 7. maddesi kapsamında alınması zorunlu mülkiyet, ÇED izni ve GSM ruhsatı düzenlenmesi aşamasında, söz konusu izinleri düzenleyecek olan kurumlar tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bilginize sunulur.”

Fındık bahçeleri ve bal ormanları tehdit altında

Bölge halkı, nesiller boyu, fındık ve ormancılık ile yaşamını devam ettiriyor. Maden aranacak olan bölge ve çevresindeki köylerde, yaklaşık bin aile, gelirini fındık bahçelerinden elde ediyor.

Ruhsat alan Mavera Madencilik‘in maden arayacağı bölgede kalan köylerde ve bölgede doğal hayatın yok edilmesinden, ormanların ve diğer canlıların zarar görmesinden endişe duyduklarını belirten bölge halkının verdiği bilgilere göre, maden arama ve çıkarılması düşünülen ormanlık alanlarda, kestane meşesi, ceviz ormanları gibi ağaç türleri ile birlikte nesli tükenmekte olan diğer canlılar mevcut. Derelerde kırmız benekli alabalık türleri yaşıyor, birçok endemik bitki türü mevcut. DSİ tarafından inşa edilen içme suyu göletleri de maden sahası içinde kalıyor.

Yedigöller Doğal Tabiat Alanı‘na kuş uçuşu 7 km. mesafede olan maden sahası, Düzce-Akçakoca Demirciönü Tabiat Koruma Alanı‘nın sınırında. Bölgedeki ormanlık alanlar tarihi, bal ormanları.

Alanda, IV. Grup; yani altın, gümüş, bakır, manganez, çinko vb. madenleri aranacak. Kaymakamlara resmi yazı ve ilgili haritaların geldiğini öğrendiklerini ancak ne kendilerine ne de muhtarlara bilgi verilmediğini söyleyen bölge halkından; çevre gönüllüsü Çetin Yılmaz, süreci şöyle anlatıyor:

“Maden Kanunu‘nda 2017 yılında yapılan değişiklikle, arama ve sondaj çalışmalarına artık Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü veriyor. Bunun için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu da istenmiyor. Ancak sondaj başladıktan ve vatandaşlar dava açtıktan sonra ilgili bakanlık ÇED süreci başlatıyor. Biz de şimdi bu süreçteyiz.”

Ruhsat iptali için  bölgedeki köylerde yaşayanlar Av. Yakup Okumuşoğlu ve Av. Pembe Mine Yılmaz‘a toplu vekalet vermeye başladı.

Yağmur ve ‘yoğun güvenlik’ önlemi altında protesto

Geçen hafta sonu, maden arama çalışmalarına karşı, bölge halkı bir protesto gösterisi gerçekleştirdi. Akçakoca, Devrek, Çaycuma ve Ereğli’den vatandaşların da destek verdiği, yoğun yağmur altında yapılan eylemde jandarma yoğun “güvenlik önlemi” aldı.

Basın açıklamasına, maden sahasında kalan Fındıklı Köyü adına köy muhtarı Bayram Sezgin, CHP Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğrul, CHP Ereğli ve Alaplı İlçe Başkanı, TİP Ereğli İlçe Başkanı, DSP Alaplı ilçe başkanı, TEMA Vakfı temsilcisi, hukukçular ve çevre köylüleri katıldı. Burada konuşan Ertuğrul, “Vatan savunması sadece savaşarak olmaz. Taşına, toprağına, suyuna, ağacına sahip çıkmak gerek. Doğayı katledecek olan madenciliğe karşı durmak, vatan savunmasıdır” dedi.

Çevre gönüllüleri adına konuşan Çetin Yılmaz da, yöre halkının maden ruhsatı iptal edilinceye ve madencilik şirketi bölgeden çekilene kadar birlikte mücadele edeceğini söyledi. Eylemde Devrek TEMA temsilci Faik Mekik ve Çaycuma‘dan çevre aktivisti Fahri Bozbaş da birer konuşma ve gösteri yaptı.

Köylülerden şirkete ve bakanlığa: Madene ve talana izin vermeyeceğiz

Protesto eyleminde Fındıklı köyü adına yapılan açıklamada, Zonguldak Valiliği’nin yöre halkını bilgilendirmemesi eleştirildi:

“Bizler, Anayasa’nın 56’ncı maddesinde yurttaşlara yüklenen çevreyi koruma ve geliştirme sorumluluğumuzun bilincindeyiz.

MTA, ormanlarımızda ve tarım alanlarımızda yüzeysel arama yöntemi ve jeoloji kampı adı altında kayaları kırarak numune topluyor.

Ayrıca, bakanlık yazısında Mavera bir şirkete, yaşam alanlarımızın içinde hangi yöntem ile yapacağı belli olmayan maden arama ruhsatı verildiği açıkça ifade ediliyor.

Alaplı’da Aşağı Dağ köyü Sınırları içinde 2015-219 yıllarında Öksüt Madencilik altın aramış; bu şirketin Kanadalı Centarra Gold’un yerli taşeronu olduğu daha sonra ortaya çıkmıştı.

Maden arama ruhsatı alan Mavera Madencilik’in de uluslararası sömürü madenciliği yapan şirketlerin taşeronu olduğundan şüphemiz yoktur.

Bizler, yaşadığımız bölgeye, ülkemize ve doğal hayata karşı sorumluluk duyan yurttaşlar olarak, yerin altını üstüne getiren on binlerce ağaç ve orman canlısını yok edecek, sularımızı ve çevreyi etkileyecek olan açık madenciliği istemiyoruz.

Bölgemizde İliç’teki gibi bir çevre ve doğa katliamı yaşanmasını istemiyoruz.

Gelecek nesillere ve doğal hayata sözümüz var. Köyümüzü, ormanlarımızı, tarlamızı, sularımızı yağmalatamayacağız. Yaşam alanlarımıza mahkemelerde sahip çıkacağız.

Mavera şirketi; gelmeyin, istemiyoruz. Ormanlarımızı size vermeyiz.

Enerji Bakanlığı; bize sormadan verdiğiniz ruhsatı iptal edin. Siyanür ile yaşamak, İliç olmak istemiyoruz.

Alaplı, Devrek, Akçakoca ve tüm Batı Karadeniz Bölgesi olarak hep birlikte; maden ve talana hayır diyoruz.”

Eyleme katılan köylülere emniyet kemeri cezası

Bu arada basın açıklamasına katılmak üzere eylem alanına araçlarıyla giden köylülerin hepsine “emniyet kemeri” takmadıkları için trafik cezası kesildi.

Köylüler,  tek tek kimlik kontrolü yapan jandarmanın uygulamayla ilgili emri Zonguldak Valisi’nin verdiğini söylediğini anlattı.

Verilen trafik cezalarıyla ilgili Alaplı halkının açıklaması da şu şekilde:

“21.09.2024 tarihinde köylerimiz sınırlarında yapılması planlanan maden arama çalışmalarına karşı duyduğumuz endişeyi ve tepkimizi dile getirmek için toplanma yerine gitmek üzere yola çıktığımızda, Jandarma tarafından köy yolunda durdurulup emniyet kemeri kontrolü adı altında cezai işleme maruz bırakıldık. Bu işleme karşı mahkemeye başvurarak kesilen cezalara itiraz ettik/ edeceğiz.

Köyümüz ve çevresinde yapılması planlanan maden arama faaliyetleri, yalnızca doğayı ve yaşam alanlarımızı değil, aynı zamanda kültürel mirasımızı ve köyümüzün geleceğini de tehdit etmektedir. Bu tür faaliyetler, su kaynaklarımızı, tarım alanlarımızı ve hayvancılığımızı olumsuz etkileyecek ve çevresel tahribata yol açacaktır. Bizler, doğal güzelliklerimizi ve yaşam alanlarımızı korumak için oradaydık ve demokratik haklarımızı kullanarak sesimizi duyurmak istiyorduk.

Cezalar, köylüleri sindirmeye ve katılımı azaltmaya yönelik

“Köy yolunda normal şartlarda uygulanmayan emniyet kemeri denetimlerinin ani bir şekilde yapılması ve köylülerimize cezalar kesilmesi, tamamen köylülerimizi sindirmeye ve söz konusu basın açıklamamıza katılımı azaltmaya yönelik bir girişimdir. Bu tür denetimlerin, köylüleri maden karşıtı eylemlerden caydırmak amacı taşıdığı açıktır. Bu idari işlemlerle kimlerin korunduğunu sormak istiyoruz.

Bu tür denetimlerin köylüleri sindirme ve çevresel yıkımı engellemeye çalışan bizleri yıldırma amacı taşıdığını düşünüyoruz. Jandarma tarafından yapılan bu denetimlerin zamanlaması ve uygulama şekli, yasal ve demokratik haklarımızı kullanmamızı engellemeye yöneliktir. Biz köylüler olarak, köyümüzün geleceğini koruma kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Bu uygulamaları gerçekleştiren yetkilileri, hukukun ve adaletin yanında olmaya ve görevlerini tarafsız bir şekilde yapmaya davet ediyoruz. Yetkililerin görevi, halkı sindirmek değil, halkın haklarını korumak ve kollamaktır. Bizler, köylüler olarak doğamızın, yaşam alanlarımızın ve kültürel değerlerimizin yok edilmesine karşıyız ve bu mücadelemizde geri adım atmayacağız.

Köylüler olarak, doğamızı, suyumuzu ve toprağımızı koruma mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bizlere baskı yaparak, cezalar keserek bu mücadeleyi durduramazsınız. Bizler, demokratik haklarımızı kullanarak sesimizi duyurmaya ve yaşam alanlarımızı korumaya devam edeceğiz.”

 

BM Gelecek Paktı, fosil yakıtlardan uzaklaşma taahhüdünü teyit etti

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, dünyanın en büyük sorunlarından bazılarının çözümüne yönelik bir taslak üzerinde anlaşmaya vardı. Kabul edilen Gelecek Paktı’nda, fosil yakıtlardan uzaklaşma ve 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak için önümüzdeki kritik 10 yılda eylemleri hızlandırma çağrısı yapıldı.

Pakt’ta fosil yakıtlara da değinildi; enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşmak, bilime uygun olarak 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için bu kritik on yılda eylemleri hızlandırma çağrısı yapıldı.

Anlaşma iklim değişikliği konusunda ne diyor?

Anlaşmanın onaylanmasının ardından iklim krizinin dünya çapında hayatları mahvettiğine, toplulukları ve ekonomileri harap ettiğine dikkat  çeken BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, özellikle fosil yakıtların “adil bir şekilde aşamalı olarak kaldırılması” ihtiyacına değindi ancak emisyonların hala arttığını da vurgu yaptı.

Gelecek Paktı’nda, ülkelerin “iklim değişikliğiyle mücadelede ilerlemenin şu anki yavaş temposundan derin endişe duydukları” belirtiliyor.

Anlaşma, imzacı ülkeleri 2030 yılına kadar dünya çapında yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına; küresel ortalama yıllık enerji verimliliği iyileştirme oranını ise iki katına çıkarmaya, aynı zamanda kömür enerjisinin kademeli olarak azaltılmasına yönelik çabaları hızlandırmaya; küresel olarak net sıfır emisyonlu enerji sistemlerine yönelik çabaları hızlandırmak gibi eylemlerle Paris Anlaşması‘na yeniden bağlı kalmaya çağırıyor.

Dubai’de düzenlenen COP28‘de kaydedilen ilerlemeler üzerine inşa edilen pakt, aynı zamanda “enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşma” konusunda küresel bir taahhüdü de yeniden teyit ediyor.

İklim kampanyacıları, sivil toplum örgütleri ve diplomatlar zirvenin nihai sonucunu memnuniyetle karşılasa da, birçoğu bunun iklim eylemi açısından gerçekte ne anlama geldiği konusunda temkinli davranıyor.

Fosil Yakıtların Yayılmaması Anlaşması Girişimi, (The Fossil Fuel Non-Proliferation Treaty Initiative)  paktın iklim değişikliğine karşı savunmasız ülkelerle küçük bir grup fosil yakıt üreten devlet arasında süregelen bir “çekişme”yi sergilediği kanısında. İlk taslaklarda fosil yakıtlara yapılan atıflar tamamen kaldırılmıştı.

Fosil yakıtları arama ve yayılımını durduracak bir anlaşmanın oluşturulması için yürütülen kampanyada, bir kez daha en savunmasız ülkelerden oluşan bir grubun “sınırı koruduğu” ve “son dakika tehlikeli değişikliklerin üstesinden geldiği” belirtiliyor.

Girişimin İcra Direktörü Alex Rafalowicz, “Dubai’de varılan anlaşmanın yeniden teyit edilmesi, küresel yönetişimi şekillendirmede sivil toplumun ve vizyon sahibi hükümetlerin hayati rolünü vurguluyor. Ancak iklim krizinin temel nedenine yönelik kararlı bir eylemde bulunmamak, zamanımızın en büyük tehditlerinden biriyle mücadele için kaçırılmış bir fırsattır” dedi.

COP29 öncesi somut eylem çağrısı

Ülkelerin iklim planlarının bir parçası olan bu taahhüdü nasıl uygulayacakları kasım ayında Azerbaycan‘da düzenlenecek COP29 öncesinde bir test anlamına geliyor.  İklim grupları, somut eylem planları çağrısı yapıyor.

Girişim, artık dikkatlerin, ulusal katkı beyanlarında (NDC) kaç ülkenin fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmaya yönelik somut ulusal taahhütlerde bulunacağına çevrileceğini; iklim finansmanına yönelik sağlam bir plana ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Genel Kurul’da konuşan Pasifik ada ülkelerinden Tuvalu Başbakanı Feleti Penitala Teo, şunları söyledi:

“Geleceğe Yönelik Pakt, BAE Mutabakatının asgari standart olduğunun kanıtıdır, ancak gerçek bir ilerleme görmek istiyorsak, gelişmekte olan ülkelere yeterli destekle birlikte fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırma konusunda daha güçlü bir isteğe ihtiyacımız var. Fosil yakıt projelerinin genişletilmesini yasaklayan ve adil ve eşit bir geçişi taahhüt eden yeni bir anlaşmaya doğru hareketin arkasında birleşmemiz zorunludur.”

Gelecek Paktı nedir?

Uzun zamandır imzalanan en kapsamlı uluslararası anlaşmalardan biri olan Gelecek Paktı, küresel yönetişimi güçlendirmeyi ve sürdürülebilir kalkınma, uluslararası barış, teknolojik yenilik, gençlik ve gelecek nesiller ve küresel yönetişimin dönüştürülmesi dahil olmak üzere insanlığın karşı karşıya olduğu temel zorlukların üstesinden gelmeyi amaçlıyor.

Anlaşma aynı zamanda bu zorlukların üstesinden gelmek için ayrıntılı eylem planları da öneriyor. Ülkelerin imzaladıkları anlaşmaya göre, en acil küresel zorlukları ele almak için 56 bölgesel, ulusal ve uluslararası eyleme geçmeleri gerekecek.

193 üye ülkenin en önemli küresel zorluklarla başa çıkmak için birlikte çalışmasını öngören 42 sayfalık planın hazırlanması yıllar sürdü.

Genel Kurul Başkanı Philemon Yang, paktın kabulüyle ilgili “acil krizlere çözüm bulma ve sürdürülebilir, adil ve barışçıl bir küresel düzenin temellerini atma taahhüdü” dedi.

Zirvede kabul edilen Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi açık ve insan merkezli bir dijital geleceğe yönelik ilkeleri ana hatlarıyla belirtirken, Gelecek Nesiller Bildirgesi’nde karar alma süreçlerinde gelecek nesillerin haklarının tanınması çağrısında bulunuyor.

Yang, paktın taahhütlerinin uygulanmasında dayanışma ve çok taraflı işbirliğinin gerekliliğini vurguladı. Gelecek Zirvesi’ni hem insanlığı hem de gezegeni koruyan bir geleceği şekillendirmek için bir “harekete geçme çağrısı” olarak nitelendirdi.

Guterres de Genel Kurul konuşmasında dünyanın bir türbülans ve geçiş sürecinden geçtiğini belirtti:

“Mükemmel koşulları bekleyemeyiz” dedi: “Uluslararası işbirliğini daha ağ bağlantılı, adil ve kapsayıcı hale getirmek için güncelleme ve reform yapma yolunda ilk kararlı adımları şimdi atmalıyız ve bugün, sizin çabalarınız sayesinde bunu başardık. Çok taraflılığı uçurumdan geri getirmek için buradayız. Şimdi bu yolda yürümek hepimizin ortak kaderi. Bunun için sadece anlaşmaya değil, eyleme de ihtiyacımız var.

 

31 ilde 405 sel, 62 heyelan: 2 kişi yaşamını yitirdi

Türkiye‘nin bir çok kentinde sağanak yağış, sel ve fırtına hayatı felç etti.

AFAD‘dan yapılan açıklamaya göre 31 ilde 405 sel ve su baskını, 62 heyelan, 204 mahsur kalma olayı yaşandı.

Trabzon Sürmene‘de iki gün önce selde kaybolan işitme engelli vatandaşın cansız bedeni bulundu. Maraş’ta ‘ta ise keçilerini otlatan bir kişi yıldırım çarpması sonucu can verdi. AFAD, bugün için iki ile turuncu, beş ile ise sarı kodlu sağanak uyarısı verdi.

Trabzon’da bir ölü: Dereler taştı, araçlar sürüklendi

Trabzon’un Araklı, Sürmene, Arsin ve Yomra ilçelerinde etkili olan sağanağın ardından gelen selde kaybolan ve üç gündür aranan 65 yaşındaki Ali Kemal Demir denizde ölü bulundu.

Aşırı yağışa bağlı olarak dereler taştı, enerji nakil hatları zarar gördü, araçlar yollarda sürüklendi, cadde ve sokaklar suyla doldu, ev ve işyerlerinin zemin ve bodrum katlarını su bastı. Sel temizliğinin sürdüğü ilçelerde yapılan hasar tespit çalışmalarında; 121 iş yeri, 25 konut ve 18 araç ile 125 dekar tarım arazisinde hasar olduğu tespit edildi. Taşkın nedeniyle bahçesi suyla dolan Araklı Bayram Halil Devlet Hastanesi’ndeki hastalar tahliye edildi.

Kentte hafta sonu etkili olan sağanakta metrekareye 165 kg. yağış düştüğü açıklandı. ,

İlçelerin yüksek kesimlerinde heyelanlar meydana gelirken, mahsur kalan vatandaşlar da ekipler tarafından kurtarıldı.

Trabzon Valiliği, ilçelerde toplamda 21 mahallenin heyelan, sel ve su baskınından etkilendiğini açıkladı:

“8 mahallede etüt çalışmaları tamamlanmıştır. Diğer mahallelerde çalışmalar devam etmektedir. Zarar tespit çalışmalarına başlanılmış olup Araklı ve Sürmene ilçelerimizde 121 iş yeri, 25 konut ve 18 araçta çalışmalar tamamlanmıştır. Sürmene ilçemizin 4 mahallesinde 125 dekar tarım arazisi zarar görmüş olup tarımsal ürün zararları için henüz net bir veriye ulaşılamamıştır. Bu hususta ürün zarar tespit çalışmaları sürdürülmektedir.”

332 ihbar sonuçlandırıldı

Açıklamada, 112 Acil Çağrı Merkezi ve kaymakamlıklarda oluşturulan ilçe AFAD merkezinde gelen 332 ihbarın en kısa süre içinde değerlendirilerek sonuçlandırıldığı belirtildi:

“Sürmene ve Araklı ilçelerinde 44 noktada 1749 abonenin kesintisi giderilmiş olup 4 kilometre fiber hat yenilenmiştir, 15 noktada 568 abone için çalışmalar devam etmektedir. Araklı ilçesinde hasar gören 4 trafo merkezinde tüm arızalar giderilmiş olup enerji verilemeyen mahalle kalmamış, bazı haneler için arıza giderme çalışmalar devam etmektedir. Diğer merkezler çözüme ulaştırılmıştır. Türk Kızılay’ı 3 ikram aracıyla toplamda 600 sıcak çorba, 2180 yemek, 6650 içecek, 6650 ikramlık ve 3100 su dağıtımında bulunmuştur”.

Hafta sonu Türkiye’nin pek çok bölgesinde de sağanaklar sele neden oldu.

Diyarbakır’da sağanak ve dolu

Van’da dere taştı, yapılar su altında kaldı

Küresel ısınma en çok Akdeniz ülkelerini etkiliyor

Araştırmalara göre, insan kaynaklı küresel ısınma, Akdeniz kuşağındaki Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye‘de şiddetli yağış olasılığını 10 kata kadar, Libya‘da ise 50 kata kadar artırdı; sel ovalarındaki yapılaşma, barajların bakımsızlığı ve diğer yerel faktörler aşırı hava koşullarını insani bir felakete dönüştürdü.

Çalışmada ayrıca şiddetli yağmurun yol açtığı yıkımın, sele eğilimli bölgelerdeki yapılaşma, ormansızlaşma ve Libya’daki çatışmanın sonuçları gibi faktörler nedeniyle çok daha büyük olduğu tespit edildi.

Yeşil NoktaSeller ve ‘kırılgan’ kentler: Türkiye şehirleri aşırı yağışa neden hazırlıksız?

Meteorolojiden dokuz il için uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), bugün de sağanak yağış beklenen yedi ili sarı, iki ili de turuncu kodla uyardı.

MGM’nin sarı kodla uyardığı iller şunlar:

  • Sakarya
  • Bolu
  • Düzce
  • Karabük
  • Sinop
  • Samsun
  • Trabzon

Turuncu kodla uyarılan illerse şöyle:

  • Bartın
  • Zonguldak

Meteoroloji, kuvvetli sağanağın neden olabileceği su baskınlarına karşı vatandaşlara tedbirli olma çağrısı yaptı.

Meteoroloji renk kodları ve anlamı ne?

Yeşil: Uyarı yapılmasını gerektiren meteorolojik hadise tahmin edilmiyor.

Sarı: Hava durumu potansiyel tehlikeli.  Tahmin edilen meteorolojik hadise olağandışı olmamakla birlikte, meteorolojik şartlardan etkilenebilecek faaliyetler konusunda dikkatli olunmalı.

Turuncu: Hava durumu tehlikeli. Tahmin edilen meteorolojik hadise sıklıkla görülüyor. Hasar ve kayıpların oluşması muhtemel. Çok tedbirli olmalı, güncel meteorolojik koşullar ve tahminler takip edilmeli.

Kırmızı: Hava durumu çok tehlikeli. Son derece kuvvetli bir meteorolojik hadise tahmin ediliyor. Büyük hasar ve kayıpların oluşması muhtemel. Bu meteorolojik olaylar, çoğu durumda geniş bir alan üzerinde hayatı tehdit ediyor.

Fernas direnişinin 29’uncu gününde sendika yöneticileri gözaltına alındı

 

Manisa’nın Soma ilçesinde; AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu ve Koç Holding ortaklığındaki Fernas Madencilik isimli şirkette çalışırken sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan yedi işçinin direnişi 29’üncü gününde sürüyor.

İşçilerin direnişi nedeniyle 29 gündür kapalı olan maden bölgesindeki kapıdan girmeye çalışan şirket yöneticilerinin araçlarının önü sendika yöneticileri tarafından kesildi.

Yolda oturma eylemi yaptığı sırada konuşan Bağımsız Maden İş Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, askerlere “Kanunlara aykırı emir verenlere uymayın” diye seslendi.

Bu emirlerin patron olan bir milletvekilini korumak için olduğunu kaydeden Aksu, şunları söyledi: “25 gündür bu yol kapalıydı, bu yolu biz kapatmadık. Ama bugün işçinin eylemine gölge düşürmek için seferber olmuşlar. Bu araçlar hemen yolun üstünden işletmeye girebiliyorlar. Burada yol kesme eylemi yok. Ama işçilerin maaşlarına zam yapmamak, promosyon ücretlerini vermemek için bu yolun tezgahlanıyor. Bunlara uymayın” .

Sendikacılar gözaltında, işçilerden protesto

Yapılan oturma eylemine müdahale eden askerler, Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Gökay Çakır ve Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu’yu gözaltına aldı.

İşçiler ise sendika yöneticilerinin gözaltına alınmasını alkışlarla protesto etti.

Yeşil NoktaFernas işçilerinin eylemi sürüyor: Kölelik düzenine karşı bir uyarı!
Yeşil NoktaAKP’li patronun oteli önünde eylem yapan madenciler gözaltına alındı
Yeşil NoktaMaden şirketinden bakanlığa dava: Altın çıkarmak kamu yararına

 

 

Hiranur Vakfı’nda çocuğun cinsel istismarı davasında cezalar artırıldı

İstanbul’da 6 yaşındaki çocuğun “dini nikahla evlendirilmesi”ne ilişkin davada verilen cezaların İstinaf Mahkemesi‘nce bozulduğu ve sanıkların yeniden yargılandığı davada karar açıklandı.

İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in ve Fatma Gümüşel‘in kızları H.K.G.’nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirilme adıyla yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmıştı.

Davada, İstinaf Mahkemesi cezaları az bularak kararı bozdu ve baba Yusuf Ziya Gümüşel’e 18 yıl 9 ay hapis, Kadir İstekli’ye “çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ndan 21 yıl, zincirleme cinsel saldırı suçundan 15 yıl olmak üzere, 36 yıl hapis cezasına hükmedildi.

20 aydır firari olan anne Fatıma Gümüşel’in dosyasının ayrılmasına karar veren mahkeme, anneyle ilgili tutuklama kararı verdi.

Yeşil NoktaHiranur Vakfı’nda çocuğa cinsel istismar davasında ilk duruşma: Bu dava yüz binlerce kız çocuğunun çığlığı
Yeşil NoktaHiranur Vakfı’ndaki ‘çocuğa cinsel istismar’ davasında karar çıktı: Toplam 66 yıl hapis cezası

İstinaf cezaları az buldu, kararı bozdu

Küçük yaşta kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğu iddiası üzerine Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştı.

Hazırlanan iddianamede, müştekinin 14 yaşındayken hastaneye gittiğinde polislerin haber vermesi üzerine soruşturma başlatıldığı, savcılığın kemik testi istemesi üzerine müşteki yerine başka bir kızın kemik testine girdiği ve soruşturmanın bunun üzerine kapandığı aktarılmıştı.

Soruşturma sonucunda hazırlanan ve Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, sanık Kadir İstekli’nin “nitelikli cinsel saldırı” ve “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlarından 30 yıldan az olmamak üzere, diğer sanıklar Yusuf Ziya Gümüşel ve Fatıma Gümüşel’in de “çocuğun nitelikli cinsel istismarına iştirak” suçundan 18 yıldan az olmamak üzere hapisle cezalandırılması istenmişti.

Hiranur Vakfı kurucusu, baba Yusuf Ziya Gümüşel’e 18 yıl 9 ay hapis cezasına hükmedildi. 

Mahkeme, 22 Mayıs 2023 olarak belirlenen duruşmanın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının talebi üzerine 30 Ocak 2023’te yapılmasına karar vermiş; Başsavcılığın Bakanlık ile müşteki H.K.G’nin avukatlarının sanıklarla ilgili tutuklama taleplerinin değerlendirilmesinin ardından Kadir İstekli ile Yusuf Ziya Gümüşel hakkında yakalama emri çıkarılmıştı.

Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanı sıfatıyla 6 yaşındaki kız çocuğunun cinsel istismarına yönelik iddialarla ilgili 2012’de hukuka aykırı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği iddia edilen Cumhuriyet savcısı hakkında HSK’ye inceleme izni vermişti.

Bu gelişmeler üzerine gözaltına alınan sanıklar, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Mahkeme heyeti, 23 Ekim 2023’te açıkladığı kararında tutuklu sanık Kadir İstekli’ye “birden fazla kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçundan 30 yıl, baba Yusuf Ziya Gümüşel’e ise aynı suçtan 20 yıl hapis cezası verdi. Heyet, müşteki H.K.G’nin annesi Fatıma Gümüşel hakkında ise aynı suçtan 16 yıl 8 ay hapis cezasına hükmetti.

Kararı değerlendiren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi, Kadir İstekli hakkında 2004-2013’te çocuğun nitelikli cinsel istismarı, 2020’de ise eşe karşı nitelikli cinsel saldırı suçlarından 2 ayrı ceza verilmesi gerekirken, tek bir suçtan cezalandırma yapıldığını belirtti; anne ve baba hakkında verilen hapis cezalarında ise artırım yapılması gerektiğini kaydetti. Daire, dosyanın usul ve esas yönünden bozulmasına karar vererek dosyayı yerel mahkemeye iade etti.

İstinaf’ın dosyayı Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesinin ardından yeniden yargılama başladı.  Karar duruşması bugün görüldü.

 

 

Türkiye yenilenebilir enerjide geride kaldı, çok daha yüksek hedefler mümkün

İklim değişikliği ile mücadelede rüzgâr ve güneş enerjisinin etkilerini inceleyen yeni bir analiz, ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak için kilit ülkelerde ölçeklendirilmesi gereken artış hızını ortaya koyuyor.

Climate Analytics ve NewClimate Institute  tarafından yayımlanan analiz, mevcut rüzgar ve güneş enerjisinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturan 11 ülkede, ulusal düzeyde ne kadar rüzgar ve güneş enerjisi üretimine ihtiyaç olduğunu ve gereken yeni kapasiteyi inceliyor.

Avrupa’nın en ‘kirli’ ülkesi Polonya, güneş enerjisinde Türkiye’yi geçti

Analiz, Türkiye hakkında da çarpıcı bulgular sunuyor. Buna göre;

  • Türkiye, 2023 yılında Avrupa‘nın en büyük ikinci kömür yakıtlı elektrik üreticisi haline geldi. Rüzgâr ve güneş enerjisinin yaygınlaştırılması için büyük bir potansiyel olsa da, elektrik sistemini ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışan bir sisteme dönüştürmek için daha fazla adım atılması gerekiyor.
  • Türkiye’nin rüzgar ve güneş enerjisine geçişi 2023 yılında yavaşladı. Rüzgar enerjisi üretimi ilk kez düştü ve Polonya, elektrik üretiminde güneş enerjisinin payında Türkiye’yi geçti.

Kömür kullanımı 2021’den bu yana arttı

  • Önümüzdeki on yıllarda Türkiye’nin elektrik talebinin artması bekleniyor. Rüzgar ve güneş, yeni elektrik üretimi için en ucuz seçeneği sunuyor. Buna rağmen, kömür kullanımı 2021’den bu yana arttı, boru hattında çok sayıda fosil yakıt projesi var ve rüzgar ve güneşe geçiş yavaşlıyor. Pahalı ve iklimi kirleten fosil yakıt kapasitesinin kilitlenmesini önlemek için Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulumunu daha fazla teşvik etmesi gerekiyor.

Analiz, Türkiye’nin güncel kapasite artış hızına dair önemli veriler sunuyor :

  • Türkiye, mevcut rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerini büyük bir farkla aşacak gibi görünüyor ve bu da çok daha yüksek hedefler koyabileceğini gösteriyor.

    • Mevcut yenilenebilir enerji hedefleri, 2022 yılında yayınlanan Ulusal Enerji Planı‘na göre 2030 yılına kadar 33 GW güneş ve 18 GW rüzgara ulaşıyor.

    • Mevcut politikalar ve piyasa koşulları altında, 2022 yılında 11 GW olan güneş enerjisi kapasitesinin 2028 yılında 39 GW ‘a ulaşacağını tahmin edilirken, 2022’de 11 GW olan rüzgar kapasitesinin 2028’de 18 GW ‘a ulaşacağı öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiye, mevcut rüzgâr ve güneş enerjisi hedeflerini aşma yolunda ilerliyor.

  • Önümüzdeki yıl hükümetin güncellenmiş ulusal katkı payında yeni 2035 hedeflerini sunacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarını enerji talebi ve iklim hedefleri doğrultusunda artıracak hedefler, 2035 yılında 122 GW güneş enerjisi ve 30 GW rüzgar enerjisi kapasitesine ulaşılmasını sağlayabilir.

Çalışmada, Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Anlaşması’nın 1,5C hedefi ile uyumlu politikalar geliştirilebilmesi için gerekli olan güneş ve rüzgar kapasitesine dair de şu veriler şu veriler sunuluyor :

  • Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisi üretiminin 2030 yılına kadar üç ila dört kat artması ve 2022 yılında 50 TWh olan üretimin 2030 yılında 160-215 TWh’ye ulaşması gerekiyor.
  • Bu da 2030 yılına kadar yaklaşık 62 GW güneş enerjisi ve 27 GW rüzgâr enerjisi kurulmasını gerektiriyor.

  • Bu, 2035 Ulusal Enerji Planı tarafından belirlenen rüzgar ve güneş enerjisi kapasite hedeflerine beş yıl erken ulaşmaya eşdeğer olacaktır.

Climate Analytics’ten Dr. Neil Grant, “Türkiye’nin mevcut politika planları, 1,5°C hedefiyle uyumlu gereken hıza ulaşmak için kolaylıkla biraz daha hızlanabilir. Ülke, bol yenilenebilir kaynaklarından yararlanmak için harika bir konumda. Ancak, piyasa sinyalleri ters yönü işaret etmesine rağmen fosil yakıt üretimini tercih etme tehlikesiyle karşı karşıya” diyor.

Türkiye ile ilgili ayrıntılı analize buradan ulaşabilirsiniz.

Kilit ülkeler için 1,5˚C rüzgar ve güneş hedefleri

Analiz, kilit ülkelerde rüzgar ve güneş enerjisi için ölçeklendirilmesi gereken hızı da ortaya koyuyor. Mevcut rüzgar ve güneş enerjisinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturan 11 ülkede, küresel iklim hedeflerine ulaşabilmek için bu teknolojilerin 2030 yılına kadar beş kat (mevcut yıllık oranlardan üç kat daha hızlı), 2035 yılına kadar ise sekiz kat büyümesi gerekiyor.

Çin, 1,2 TW rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi kurma yönündeki 2030 hedefine altı yıl erken ulaştı. Bu hızlı büyümenin sürdürülmesi, ülkenin 2030 yılına kadar ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak için ihtiyaç duyduğu 4,5 TW rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesini kurmasını sağlayabilir. Çin’in karbon emisyonları zirveye ulaşmaya hazırlanırken, enerji sektöründe büyük miktarlarda kömürü devre dışı bırakmak için rüzgar ve güneş enerjisinin hızla artan elektrik talebinden daha da hızlı büyümesi gerekiyor.

Başyazar Neil Grant,  “Çin’de yenilenebilir enerji kaynaklarının rekor kıran başarısı ülkeyi emisyon zirvesinin eşiğine getirdi. Ancak bu zirveyi geçmek ve emisyonları 1,5°C için gereken hızda düşürmek için Çin’in kendi kişisel en iyisini bile geçmesi ve rüzgar ve güneş enerjisini daha da hızlı bir şekilde kullanması gerekiyor” değerlendirmesini yapıyor.

Rapor, 2030 yılına kadar 1,5°C’ye uygun olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının üç katına çıkarılması yönündeki COP28 taahhüdünün ardından yeni iklim hedeflerini sunarken hükümetlere yol göstermeyi amaçlıyor. 11 ülke genelinde rüzgar, 1,5ºC’ye uyumlu bir geçişte 2030’ların ortalarına kadar güneşten daha fazla elektrik sağlayarak yakın vadede kilit bir role sahip. 2050 yılına gelindiğinde, güneş enerjisi toplam elektrik üretiminin yaklaşık yarısını, rüzgâr ise yaklaşık üçte birini sağlayarak baskın hale geliyor.

Climate Analytics CEO’su Bill Hare, rüzgâr ve güneş enerjisinin enerji dönüşümünün olmazsa olmazı olduğunu ve alet çantamızdaki en güçlü araçları temsil ettiğine dikkat çekiyor: “Ülkeler iklim hedeflerini güncellerken, rüzgâr ve güneşin merkezi rolü konusunda güçlü ve net bir mesaj vermek, dünyayı 1,5°C’ye ulaştırma yolunda belirleyici bir politika eylemi olabilir.”

Hindistan rüzgâr ve güneş enerjisinde etkileyici bir ilerleme kaydetti ancak artan talebi karşılamak ve kömüre bağımlılıktan uzaklaşmak amacıyla bu enerjiyi beş kat artırarak 600 GW’ın üzerine çıkarmak için daha fazla uluslararası iklim finansmanına ihtiyaç duyacak. Gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasından eşit şekilde faydalanmalarını sağlamak için, özel sermayeyi harekete geçirmek üzere hibe ve imtiyazlı finansman yardımı sağlanması da dahil olmak üzere, uluslararası işbirliğinin artırılmasına acilen ihtiyaç duyuluyor.

Amerika Birleşik Devletleri‘nde rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin 2030 yılına kadar neredeyse beş kat artması ve 1,5°C’ye uyum sağlamak için yaklaşık 1400 GW kurulu kapasiteye ulaşması gerekiyor. Enflasyon Azaltma Yasası rüzgar ve güneş enerjisinin yaygınlaşmasını hızlandırmak için çalışıyor, ancak ülkenin 2035 yılına kadar enerjiyi karbonsuzlaştırma hedefine ulaşması için enerji dönüşümünün daha da hızlı ilerlemesi gerekiyor.

Raporun yazarlarından NewClimate Enstitüsü‘nden Markus Hagemann, “ABD’nin 2035 yılına kadar karbonsuz elektrik üretme vaadini yerine getirmesi gerekiyor – bu hedef genel olarak Paris Anlaşması’nın hedefleriyle uyumlu. ABD için bu, fosil yakıtların 2035 yılına kadar elektrik üretiminden tamamen çıkarılabilmesini sağlamak için rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesini 2030 yılına kadar neredeyse beş kat artırmak anlamına geliyor” diyor.

Almanya‘nın rüzgâr ve güneş enerjisine yönelik 2030 hedefleri ise  1,5°C için olması gereken noktada. Çalışmada ülkenin daha önce rüzgar ve güneş enerjisi için iddialı dağıtım oranlarına ulaştığı vurgulanıyor ve şimdi bu hedefleri gerçekleştirmeye odaklanması öneriliyor. Kömürün 2030 yılına kadar, fosil gazın ise 2035 yılına kadar kullanımdan kaldırılacağının taahhüt edilmesinin, ülkenin enerji dönüşümünün Paris uyumlu olmasına yardımcı olacağını kaydediliyor.

Yeni Ulusal Katkı Beyanları’nda ‘hemen değişim’ çağrısı

Küresel hedefleri ulusal düzeye taşımanın tek bir yolu yok. Bir ülkenin rüzgâr ve güneş enerjisini yaygınlaştırması, tahmini elektrik talebi, fosil yakıtların kullanımdan kaldırılma hızı, hidroelektrik ve jeotermal gibi diğer yenilenebilir teknolojilerin mevcudiyeti ve rüzgâr ile güneş enerjisi arasındaki dağılım gibi bir dizi faktöre bağlı.

Bu yeni analiz, 1.5°C ile uyumlu yeni iklim hedefleri hazırlayan ülkelere yol gösterecek bir kanıt noktası işlevi görüyor.

Global Renewables Alliance Hükümet İşleri Başkanı Louise Burrows, dünya liderlerine yaklaşan NDC’lerinde “hemen değişim” çağrısında bulunduklarını kaydediyor:

“Endüstri, iklim hedeflerimize ulaşmak için gerekli olan rüzgâr ve güneş enerjisinin hızla yaygınlaşmasını sağlamaya hazırdır. İşletmeler, hükümetleri NDC’lerinde ve enerji planlarında iddialı, spesifik ve eyleme geçirilebilir hedefler belirlemeye çağırıyor – bu, yatırımın kilidini açmak ve yenilenebilir projelerin sağlam bir boru hattını sağlamak için gereken piyasa kesinliğini yaratır. Bu nedenle bugün bir açık mektup yayınlayarak liderlere yaklaşan NDC’lerinde “Hemen Değişim” (Now Deliver Change) çağrısında bulunuyoruz.”

11 ülkenin incelemesini içeren çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz

İsviçre halkı ülkenin biyoçeşitliliğini artırma planını reddetti

İsviçre’de çevre aktivistlerinin ülkenin biyoçeşitliliğini korumak için daha güçlü tedbirler alınması talebi üzerine yapılan referandum için hazırlanan plan reddedildi.

Öneri kapsamında çiftçilerin ve köylülerin arazilerinden ve su yollarından bir kısmını vahşi yaşamın gelişmesine izin verecek şekilde işlememesi için kamu finansmanı artırılacaktı. Ayrıca, insanın dokunmadığı yeşil alanlar için ayrılan toplam alanın da artırılması planlanıyordu.

Ancak pazar günü yapılan referandumda bu plan, seçmenlerin yaklaşık yüzde 66.6’sı tarafından reddedildi.

Plana “hayır” oyu veren, daha çok kırsal alanlarda yaşayan ve ana akım sağ partisine oy veren seçmenler, ret gerekçeleri olarak maliyeti gösterdi; halihazırda biyoçeşitliliğin korunması için her yıl 630 milyon euro harcandığını ve ekonomik kalkınmanın bundan zarar göreceğini öne sürdü.

El değmemiş gölleri ve görkemli Alp zirveleriyle ünlü İsviçre, bitki ve hayvan yaşamının en büyük tehdit altında olduğu dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor.

Oylanan plan ile koruma altındaki kuru çayırlardan yeni demiryolu hatları geçirilmesi de yasaklanacaktı.

“Hayır” oyu kampanyasının internet sitesinde “Biyoçeşitlilik girişiminin kabul edilmesi (sürdürülebilir) enerji ve gıda üretimini ciddi şekilde sınırlayacak, ormanların ve kırsal alanların turizm için kullanımını kısıtlayacak ve inşaatları daha pahalı hale getirecek” deniliyordu.

Referandumda hayır kampanyacılarının bir pankartında ‘aşırı biyoçeşitlilik girişimine hayır’ yazıyor.

Tüm türlerin üçte biri ve yaşam alanlarının yarısı tehdit altında

Destekçiler ise referandum kampanyası boyunca İsviçre’deki doğal kaynakların azaldığına ve arılar, kurbağalar, kuşlar, yosunlar ve diğer yaban hayatına yönelik tehditlere dikkat çekti.

İsviçre Yeşiller Partisi, sonuçlardan duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek, çevreyi korumak için daha fazla şey yapılması gerektiğini belirtti; İsviçre’deki tüm türlerin üçte birinin ve tüm yaşam alanlarının yarısının tehdit altında olduğunu söyledi.

Çevre aktivistleri korunan yeşil alanların “turizm için ana sermaye” olduğunu ve daha fazlasının yerel ekonomileri destekleyeceğini savunurken, girişimi destekleyen bir komite de  “Çeşitlendirilmiş doğa, hava temizliğini, içilebilir suyu, tozlaşmayı, toprağın verimliliğini ve gıda tedarikimizi garanti eder” dedi.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü de İsviçre’nin sekiz vahşi yaşam kategorisinin tamamında tehdit altındaki türlerin oranının en yüksek olduğu ilk dört ülke arasında yer aldığını duyurmuştu.

Nisan ayında da Avrupa’nın en üst düzey insan hakları mahkemesi, İsviçre’nin iklim bozulmasının etkisini durdurmak için yeterli şey yapmadığına karar vermiş; İsviçre hükümeti bunu reddetmişti.

Oylama, yaklaşık dokuz milyon nüfuslu ülkede, seçmenlere politika yapımında doğrudan söz hakkı vermek amacıyla yılda dört kez yapılan İsviçre referandumlarının sonuncusunun bir parçası olarak gerçekleşti. Bu yıl referanduma götürülecek diğer konu, hükümet tarafından desteklenen bir emeklilik reformu planı.

İran’da kömür madeninde patlama: En az 51 işçi yaşamını yitirdi

İran‘ın doğusundaki, Güney Horasan vilayetinde, bir kömür madeninde metan sızıntısı sonucu meydana gelen patlamada en az 51 işçi hayatını kaybetti.

Başkent Tahran‘ın 540 kilometre güneydoğusundaki Tabas Parvadeh 5 madeninde, iki blokta meydana gelen patlamada 20’den fazla kişinin de yaralandığı bildirildi.

Güney Horasan Valisi Cevad Ghenaatzadeh, patlama sırasında bloklarda yaklaşık 70 işçinin bulunduğunu söyledi. Ülkenin kömür ihtiyacının yüzde 76’sının bu bölgeden sağlandığını ve bölgede patlama olan madeni işleten Majanjoo şirketi dahil olmak üzere yaklaşık 8-10 büyük firmanın faaliyet gösterdiğini bildirdi.

Mayıs 2021’de aynı şantiyede meydana gelen bir göçükte iki madenci hayatını kaybetmişti.

Vali’nin verdiği bilgilere göre, B bloğundaki kurtarma operasyonu tamamlandı. Bu blokta bulunan 47 işçiden 30’unun yaşamını yitirdiği ve 17’sinin yaralandığı tespit edildi.

C bloğunda kaç kişinin hayatta kaldığı ve mahsur kaldığı ise henüz bilinmiyor, İran Kızılayı Başkanı‘na göre 24 kişi kayıp. Kurtarma çalışmaları başlatılan blokta metan yoğunluğu yüksek olduğu için operasyonun uzun süreceği belirtiliyor.

İran Devlet televizyon kanalı IRNA ise 17 kişinin 700 metrelik bir tünelde 200 metre derinlikte mahsur kaldığına inanıldığını söyledi. Ancak, bazı raporlar ölü sayısının daha yüksek olduğunu öne sürüyor.

İran’ın en büyük kömür sahası

Tabas 5 madeni 30.000 kilometrekareden fazla bir alanı kaplıyor ve büyük miktarda kok ve termik kömür rezervine sahip. IRNA’ya göre “burası İran’ın en zengin ve en büyük kömür sahası olarak kabul ediliyor.”

Olayı soruşturan savcı Ali Nesaei, madende biriken gaz nedeniyle arama çalışmalarının zorlaştığını ve şu anda önceliklerinin yaralılara yardım ulaştırmak ve insanları enkaz altından çıkarmak olduğunu; sorumluların ihmal ve kusuruyla ilgili daha sonra işlem yapılacağını söyledi.

Çalışma Bakanı Ahmed Meydari ise, madenin geçen ay denetimlerden geçtiğini ve tüm güvenlik yönetmeliklerine uyduğunu öne sürdü; ihmalkarlık iddialarını reddetti. Bakan “bu tür ani olayların dünyanın en gelişmiş madenlerinde de yaşandığını” da söyledi.

BM Genel Kurulu için New York‘a hareket etmeye hazırlanan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeshkian de hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi. Pezeshkian televizyonda yaptığı açıklamada, “Bakanlarla görüştüm ve elimizden geleni yapıp konuyu takip edeceğiz” dedi.

Mağdurların ve yaralıların ailelerinin sorunlarının hızla çözülmesini emrettiğini belirten Pezeshkian, “Ayrıca, ülkenin madenlerindeki çalışma standartlarını iyileştirerek bu tür olayların tekrarlanmasını önlemek için önlemler alınmasını talep ettim” diye konuştu.

İran madenlerindeki iş cinayetleri yıllardır sürüyor

İran’da, özellikle madencilik sektöründeki iş yeri kazaları uzun süredir devam eden bir sorun ve istatistikler hem olaylarda hem de ölümlerde artan bir eğilim gösteriyor. Kömür madenciliğinde metan gibi gazlar yaygın, ancak ocaklarda çalışan işçileri korumak için havalandırma ve diğer önlemlerin alınması gerekiyor.

Bakan tüm önlemlerin alındığını ve denetimlerin yapıldığını söylese de resmi rakamlara göre mart ve ağustos 2024 arasında Mazandaran Eyaleti’nde 400’den fazla işçi işyeri kazalarında öldü veya yaralandı.

Yerel medyaya göre, geçen yıl kuzeydeki Damghan kentindeki bir kömür madeninde meydana gelen patlamada altı kişi öldü. Bu patlamanın nedeninin de metan sızıntısı olduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca Adli Tıp Kurumu‘nun resmi verilerine göre, Mart 2023-Mart 2024 tarihleri ​​arasında iş kazalarında 2 bin 115 kişi hayatını kaybederken, bir önceki yıla göre yüzde 11,3 artış yaşandı. 2017’de Gülistan eyaletinde bir kömür madeni patlamasında en az 42 kişiyi öldü.

2013 yılında iki ayrı maden kazasında 11 işçi hayatını kaybetti. 2009 yılında birkaç kazada 20 işçi hayatını kaybetti.

Ülkede bağımsız işçi sendikaları ve sendikaların yasaklanması, istihdam sözleşmeleri ve işyeri güvenliği standartlarının uygun şekilde denetlenememesine yol açmıştı. Ölümlerden madencilik alanlarındaki gevşek güvenlik standartları ve yetersiz acil servisler sorumlu tutuluyor.  Uzmanlar, resmi istatistiklerin gerçeğin yalnızca bir kısmını yansıttığını, işyerindeki kazaların çoğunun kayıt dışı ve sigortasız çalışanlar nedeniyle bildirilmediğini savunuyor.

İran’da yılda yaklaşık 3,5 milyon ton kömür tüketiliyor ancak ülkedeki madenlerden yılda yalnızca yaklaşık 1,8 milyon ton çıkarılıyor. Gerisi ithal ediliyor ve genellikle ülkenin çelik fabrikalarında kullanılıyor.