Ana Sayfa Blog Sayfa 2982

SALT Galata’da ücretsiz ekolojik belgesel film gösterimleri başlıyor!

SALT’ın Kasım 2015’te Paris İklim Değişikliği Konferansı (COP21) paralelinde, iklim değişikliğinin etkileri karşısında müze ve kültür kurumlarının sorumluluklarını tartışmak üzere başlattığı “Bu son şansımız mı?” SALT Galata’da devam ediyor.

Thank You for the Rain [Yağmur için Teşekkürler] (2017) filminden bir kare

2017 Bonn İklim Değişikliği Konferansı‘nı (COP23) takiben, 2017 yapımı Thank You for the Rain (Yağmur İçin Teşekkürler) belgesel filminin İstanbul’daki ilk gösterimiyle başlayacak olan programda, iklim değişikliğiyle bağlantılı çevre sorunları ile çeşitli araştırma ve girişimleri inceleyen sekiz belgesel film yer alıyor. Tüm filmler orijinal dilinde Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak gösteriliyor.

SALT, Eylül 2015’te petrol, kömür veya gaz şirketlerinden destek kabul etmeyeceğini duyurmuştu.

Gösterim programı:

14 Kasım Salı, 19.00

Julia Dahr, Thank You for the Rain [Yağmur İçin Teşekkürler], 2017

15 Kasım Çarşamba, 19.00

Mert Gökalp, Lüfer – Boğazın Prensi, 2015

17 Kasım Cuma, 19.00

Paul-Jean Vranken ve Jean-Christophe Lamy, Les Liberterres [Özgürlük İçin Topraklar], 2015

18 Kasım Cumartesi, 14.00

Alessandro Bernard ve Paolo Ceretto, Waste Mandala [Çöp Mandala], 2015

18 Kasım Cumartesi, 15.30

Jeff Orlowski, Chasing Coral [Mercan Peşinde], 2017

18 Kasım Cumartesi, 17.30

Seth Kramer, Daniel A. Miller ve Jeremy Newberger, The Anthropologist [Antropologlar], 2015

19 Kasım Pazar, 15.30

Cosima Dannoritzer, The E-Waste Tragedy [E-Atık Felaketi], 2014

19 Kasım Pazar, 17.30

Marshall Curry, If A Tree Falls: A Story of the Earth Liberation Front [Eğer Bir Ağaç Devrilirse: Yeryüzü Özgürlük Cephesinin Hikâyesi], 2011

Etkinlik mekanı: Salt Galata, Bankalar Caddesi 11, Karaköy T +90 212 334 22 00

 

(Yeşil Gazete)

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 10 yaşında

Sürdürülebilir bir yaşam hayalini paylaşanların bir araya geldiği Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF) 10. yaşını kutladığı 2017’de 22-26 Kasım tarihlerinde 10 şehirde eş zamanlı gerçekleşecek.

Karmaşık küresel sorunları ve bu sorunlara yerel ölçekte çözüm üretmeye çalışanların ilham verici hikayelerini anlatan kısa ve uzun metraj belgesellerden oluşan SYFF 2017 seçkisinde yer alan İran, Kanada, Hollanda, Kongo, Fransa, Rusya, Türkiye, Hindistan, İspanya, İsrail, Filistin ve İngiltere yapımı filmler bu sene de ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacak.

SYFF bu yıl da yerel STK’ler ve aktivist gruplardan oluşan ekiplerle birlikte 10 şehirde eş zamanlı olarak gerçekleşiyor.

Antalya, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Manisa ve Mersin’de gerçekleşecek Festivalde filmlerin yanı sıra film içerikleriyle alakalı konularda yaptıkları çalışmalarla ilham veren konuşmacılar, müzisyenler ve performanslar yer alıyor.

Small People. Big Trees. – Trailer from Olga Michi on Vimeo.

Festival sadece film gösterimlerinden ibaret de değil. SYFF geleneğinde filmlerde ele alınan konuların yerel muhatapları ile izleyicileri buluşturmak, filmler üzerinden dile getirilen küresel çözümlerin yerel olanaklarının da tartışılmasına zemin yaratmak var. Festivalde ayrıca sanat etkinlikleri, yereldeki sivil toplum kuruluşlarınca açılan stantlar üzerinden de sürdürülebilir yaşamın tabana yayılması yönünde ciddi adımlar atılmasına da olanak sağlanıyor.

SYFF 2017 filmlerine surdurulebiliryasamfilmfestivali.org/ adresinden göz atabilirsiniz.

 

(Yeşil Gazete)

ÇED toplantısı yapılmayan Fındıklı ve Arhavi’deki HES projesine usulsüz ÇED raporu!

Rize’nin Fındıklı ile Artvin’in Arhavi ilçelerini kapsayan ve iki ayrı alanda yapılması planlanan; ancak Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantıları protestolar nedeniyle yapılamayan Taşdibi Hidroelektrik Santral (HES) Projesi için ‘ÇED olumlu’ kararı verildi. HES yapımının önünü açan karar, yaşam savunucularının tepkisine neden oldu.

Rize’nin Fındıklı ilçesi Çağlayan Vadisi ile Artvin’in Arhavi ilçesini kapsayan ve iki ayrı alanda yapımı planlanan Taşdibi HES Projesi için 2015 yılının Temmuz ayında bir gün arayla Halkın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine katılım toplantıları düzenlenmişti. Projeye karşı çıkan her iki ilçenin sakinleri, toplantıyı eylemlerle protesto etmişti. Kadınların tepkisinin damga vurduğu eylemlerde Fındıklı ilçesindeki toplantıya katılan 68 yaşındaki Melahat Alişan, binadan ayrılan ÇED heyetinin yolunu yere yatarak, kesmişti. Arhavi ilçesinde kendilerine ‘Kadın Atmacalar’ adını veren grup da türkülerle karşıladığı ÇED heyetini hem alkışlarla hem de ‘yuh’ sesleriyle uğurlamıştı.

“ÇED” olumlu kararı verildi

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri, daha önce yapamadıklarına dair tutanak tuttukları ÇED toplantısına ilişkin kararını açıkladı. Rize Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada, 14.80 megawatt gücündeki Taşdibi HES Projesi için ÇED sürecinin, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nca yeterli bulunup, kabul edildiği duyuruldu. Açıklamada kabul edilen ÇED raporuna yönelik 10 günlük askı süresi içerisinde itiraz edilebileceğine de yer verildi.

“Kimsenin yasa, hukuk taktığı yok”

Fındıklı Derelerini Koruma Platformu Sözcüsü Hüseyin Acar, tepkiler nedeniyle daha önce 2 kez yaptırmadıkları toplantılarla ilgili ÇED raporunun onaylandığını öğrendiklerini belirterek, yapılamayan toplantıların raporlarının nasıl onaylandığını sordu. Yaşam alanlarını savunmaya devam edeceklerini vurgulayan Acar, “Yaşam alanlarımızı kim olursa olsun peşkeş çektirmeyeceğiz. Bu alanlar, zaten doğal SİT alanı; ama kimsenin yasa ve hukuk taktığı yok. Gelecek kuşaklara bırakacağımız bir toprağımız ve suyumuz var; ama toprağımıza ve suyumuza göz diktiler. Kime, neye hizmet ediyorlar? ÇED raporunun iptali için hukuki yollara başvuracağız. 11 yıldır yaptığımız gibi mücadelemiz sonuna kadar sürecek” dedi.

“Bu dereye aşık oldum”

Rize’nin Fındıklı ilçesinde projeye karşı çıkmak için ÇED heyetinin yolunu yere yatarak, kesen yöre sakini 68 yaşındaki Melahat Alişan, bölgeye HES yapılmasını istemediklerini söyledi. Güçlerini bu dereden aldıklarını vurgulayan Alişan, “Bize burada bilinçlendirme toplantısı yapılacağı, söylenmişti; ancak bu toplantı yapılmadı. Buraya HES, yapmasınlar. Biz, HES’i istemiyoruz. Bizim kanımız, canımız bu deredendir. Gücümüzü, kuvvetimizi bu dereden alıyoruz. Her şeyimiz bu dere. Ben, yaşlı bir kadınım. Gözümü bu dere kenarında açtım. Bu dereye ben, aşık oldum. Bu dere ile hayatımı daim ettim. Evlendiğimde bile eşimin evinden geri geldim; bu dere, bu doğa için” dedi.

 

(Evrensel)

Hatay mutfağına UNESCO’dan ödül

Hatay mutfağı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından gastronomi alanında ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na layık görüldü. Mutfağındaki 600 çeşit yemek ve tatlının yanı sıra bu mutfak kültürünün yaşatılmasını başaran medeniyetler şehri Hatay, Gaziantep’ten sonra bu ödüle layık görülen ikinci Türk şehri oldu.

Hatay mutfağının UNESCO tarafından taçlandırıldığını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, “Hatay mutfağı dillere destan lezzetleriyle bu ödülü hak ettiğini kanıtlamış oldu. Bu gurur hepimizin. Bu anlamlı ve kıymetli ödül, şehrimize ve hemşerilerimize hayırlı olsun” dedi. UNESCO’dan alınan ödül, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından kamuoyuna duyuruldu.

 

(Cumhuriyet)

AB, karbondioksit emisyonu yüzde 30 daha düşük otomobiller istiyor

AB Komisyonu, otomobil üreticilerine yeni otomobillerdeki karbondioksit emisyonlarının 2030 yılına kadar 2021 yılına oranla yüzde 30 oranında azaltması tavsiyesinde bulunmaya hazırlanıyor. Komisyon 2025 yılına kadar da zararlı gaz emisyonlarının yüzde 15 oranında azaltılmasını talep etmeyi planlıyor. Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’ın Komisyon kaynaklarına dayandırdığı haberinde, AB Komisyonu’nun çarşamba günü kamuoyuna tanıtacağı Mobilite Paketi’nde bu öneri de yer alacak. Paket, otomobil egzozlarından çıkan ve iklime zarar veren emisyonların azaltılmasına ilişkin önerilere yer veriyor.

Bir Komisyon sözcüsü konuya ilişkin Alman Haber Ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada önerilenlerin kesinleşmiş rakamlar olmadığını, Komisyon üyelerinin rakamlar konusunu yeniden müzakere edeceklerini belirtti.

Otomobil üreticilerine ikramiye sistemi

AB Komisyonu kilometre başına 50 gramdan az karbondioksit salan düşük emisyonlu araç üreten işletmeler için bir ikramiye sistemi de sunmayı planlıyor. Ancak 2025 yılına dek yüzde 15 oranında emisyonu azaltılmış yeni araçlar üreten ya da 2030 yılında bu oranı yüzde 30’a çıkaran firmalar daha sonraki yıllarda üretecekleri araçlar için daha az karbondiksit tasarrufu yapmakla yükümlü olacaklar. Fakat bu hedeflere ulaşamayan üretici firmalar için para cezası öngörülmüyor.

Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) 2030 yılına kadar zararlı emisyonların 2021 yılına kıyasla yüzde 20, çevre örgütleri ise yüzde 45 oranında azaltılmasını talep etmişlerdi. Şimdiye kadar yürürlükteki yönetmeliklere göre otomobil üreten firmaların 2021 yılında kilometre başına 95 gram karbondioksit ya da 100 kilometrede yaklaşık dört litre benzin kullanımı sınırının altında kalacak şekilde yeni araç üretmeleri öngörülmüştü. Bu hedefe ulaşamayan firmalara milyonluk para cezası kesilmesi gündeme gelebilecek.

AB Komisyonu’nun 2022 ile 2030 yıllarını kapsayacak yeni önerilerinin Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunması amaçlanıyor.

Zararlı gaz emisyonlarının azaltılmasının ancak olabildiğince çok sayıda elektrikli otomobillerin ve diğer çevre dostu modellerin kullanılmasıyla mümkün olacağına dikkat çekiliyor. Ancak AB Komisyonu elektrikli otomobiller için bağlayıcılığı olan bir kota  önerisinden vazgeçmek istiyor.

 

(DW Türkçe)

[Bonn 2017] “İklim değişikliği farkındalığının” babası uyardı: Trump’a bakarken asıl tehlike atlanmamalı

Pazartesi günü (6 Kasım) Almanya’nın Bonn kentinde başlayan ve iki hafta sürecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 23. Taraflar Konferansı’nın (COP23) ilk gününde söz alan isimlerden biri de 76 yaşındaki eski NASA Goddard Enstitüsü Müdürü ve dünyaca tanınmış iklim bilimcilerinden Dr. James Hansen’dı. ABD’de 1988 yılında Kongre’de yaptığı sunumla, dünyanın dikkatini küresel ısınmaya çeken ilk isimlerden biri olarak tarihe geçen 76 yaşındaki bilim insanı Hansen, ciddi uyarılarda bulundu.

Deutsche Welle Türkçe’den Cengiz Özbek’in sorularını yanıtlayan Hansen, kamuoyunun “Trump tipi hükümetlerden” ziyade, küresel ısınma konusunda duyarlı görünüp perde arkasında iş çeviren ülkelere dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Asıl tehlike küresel ısınma tehdidini üçkağıt olarak niteleyen hükümetler

Küresel ısınma tehdidini “üçkâğıt” olarak niteleyen ve ABD’yi Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan çekmekte kararlı olan Donald Trump’ı eleştiren Hansen, buna karşın Obama yönetiminin politikalarının da gözden kaçmaması gerektiğini hatırlatarak, asıl tehlikenin bu tip hükümetler olduğunu belirtti.

Yenilenebilir enerjiye geçiş planları yapan ve sera gazı salınımını 2020’ye kadar yüzde 40 azaltma hedefi koymasına rağmen halen kömürle çalışan 77 madeni bulunan Almanya’nın tutumunu değerlendiren Hansen, “Almanya bir sorun. Bunun sebebi de gerçekçi olmayan bir zaman çizelgesi belirlemiş olmaları. Bu sorunun çözülmesi gerek. Kahverengi kömür yani linyitle çalışan yeni enerji santralleri açamayız. Karbon salınımlarını, aşamalı olarak ama hızla durdurmalıyız. Aslında Almanya tamamen yenilenebilir elektriğe geçişin ne kadar zor ve pahalı olduğunu göstermesi bakımından faydalı oldu. Almanya’nın çıkarımı bu oldu. Bu bulgulara da çok yavaş erişiyorlar. Almanya’nın nükleer enerjiyi terk etme kararını verirken hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü aslında tüm nükleer enerji ve hafif sulu reaktörlerin elden çıkarılmasını istediğimizi sanmıyorum. Ve yine aslında onlarca yıldır, daha güvenli olan ve silah yapımında kullanılması çok daha zor olan, daha iyi teknolojiler üretmeyi biliyoruz.” dedi.

Hansen’in torunu Sophie Kivlehan (18), Obama yönetimi döneminde iklim değişikliği konusunda gerekli adımları atmadığı suçlamasıyla federal hükümete dava açan 21 çocuk ve gençten biri. Kivlehan ve dedesi, Bonn’daki konferansta düzenlenen bir basın toplantısına birlikte katıldı.

“Karbon ücreti ve temettü” yöntemine ihtiyaç var”

Dr. Hansen küresel sera gazı salınımının azaltılmasıyla ilgili nasıl bir formülün uygulanabileceği sorusuna ise şu sözlerle yanıt verdi:

“Şu basit gerçeği kabul edecek birini iktidara getirmemiz şart: Fosil yakıtların ucuz tutulmasına müsaade ettiğiniz sürece, bu sorunu çözemezsiniz. Güneş panellerini sübvanse ederek ya da benzeri yollarla ancak yüzde 2 ya da yüzde 3 enerji elde edersin. Ama fosil yakıt kullanımı, ciddi bir azalma olmadan devam eder. Bu yüzden fosil yakıtların fiyatını adil hâle getirmemiz lazım. Bu da giderek artan bir karbon ücretlendirmesi, karbon vergisinin şart olduğu anlamına geliyor.

Ancak vergiden kazanılan paranın hükümete kalmaması önemli. Aksi takdirde, örneğin ABD gibi demokratik bir ülkede, karbon vergisi sistemini gerçekleştirmekte zorlanırsın. Bu yüzden “karbon ücreti ve temettü” yöntemine ihtiyaç var. Söz konusu yöntemde, fosil yakıt şirketlerinden toplanan para, herkesin eşit miktarda alacağı şekilde halka dağıtılıyor.

Bu uygulama, girişimcileri temiz enerjilere ve enerji verimliliğine yönelmeye teşvik ederken; insanların da karbon ayak izini daha fazla önemsemelerini sağlayacaktır. Dolayısıyla bu sorunu, karbon fiyatlandırması dışında çözebileceğimiz bir yol görmüyorum.

 

(DW Türkçe)

Twitter’da 140 karakter sınırlaması sona erdi

Sosyal medya platformu Twitter’da 140 karakter sınırlaması sona erdi. Twitter Eylül ayında başlattığı karakter limitini artıran test uygulamasını başarıyla sonlandırdı. Twitter kullanıcıları 280 karakterli tweetler atabiliyor.

A user checks a Twitter feed on a smartphone in this arranged photograph taken in London, U.K., on Friday, Oct. 4, 2013. Twitter Inc.’s initial public offering documents suggested a valuation of $12.8 billion for the microblogging service, underscoring the seven-year rise of a still unprofitable company that has helped revolutionize how people share information. Photographer: Chris Ratcliffe/Bloomberg via Getty Images

Twitter’dan yapılan açıklamada, “Test aşaması kullanıcıların yükseltilen karakter sayısından memnun olduğunu gösterdi. Bu sayede Twitter’da kendilerini daha iyi ifade edebiliyor, daha iyi içerik bulabiliyorlar” denildi.

 

(Yeşil Gazete)

Avrupanın önemli politikacı ve akademisyenlerinin imzası ile “Osman Kavala’yı serbest bırakın” yazısı

Financial Times gazetesinin 7 Kasım nüshasında (dün) tutuklu bulunan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı  Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden bir yazı yayınlandı.

Metnin altında 27 Nisan muhtırası sonrasi 50 imzalı “Türk halkının ve Türk demokrasisinin yanındayız açıklamasını” organize eden iki akademisyen Timothy Garton Ash,ve Kalypso Nicolaidis, Almanya’nın en önemli sosyal bilimcilerinden Claus Offe, Oxford Üniversitesi rektorü Chris Patten, son 15 yılda Avrupa’da Türkiye hakkında yazılmış olumlu raporların bir kısımının altında imzaları olan Ivan Krastev ve Nathalie Tocci gibi önemli isimlerin imzası var.

İsveç eski Başbakanı Bildt, İspanya eski Dışişleri Bakanı Solana gibi önemli politikacıların, akademisyenlerin imzasının  da buluduğu yazının tam metni şöyle:

Kavala hakkındaki suçlamalar saçmanın da ötesindedir

Bu yazıyı, Türkiye’nin en önde gelen ve yurttaşlarından ve kendini adamış bir Avrupalı olan Osman Kavala’nın tam anlamıyla haksız gözaltına alınışına dikkat çekmek için kaleme alıyoruz. Sayın Kavala neredeyse tek başına Türkiye’nin anayasal düzenini ortadan kaldırmakla suçlanıyor. 

Sayın Kavala Avrupa’daki tüm akademi ve sivil toplumca tanınan birisidir. Kendisi onlarca yıldır, Türkiye ve komşuları ile Avrupa arasındaki alışverişi kolaylaştırmak için sanat, kültür ve diyaloğu kullanıyor. Kendisi cana yakın, alçak gönüllü ve dürüst bir insandır. Avrupa’nın birçok önde gelen kurumunun en gözde ortağıdır. Avrupa Konseyi’nin ne zaman Türkiye’de bir ortağa ihtiyacı olsa, Sayın Kavala’yı aradılar. Türkiye elbette ki Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden biridir. Geçen seneki darbe girişiminden sorumlu Gülen yanlısı bağlantılara karşı ilk uyaranlardan birisi de kendisidir. 
 
14 günlük gözaltıdan sonra, 1 Kasım’da, İstanbul’da bir mahkeme Sayın Kavala’yı anayasal düzeni ortadan kaldırmak ve terörist örgütlerle bağlantısı olmakla suçladı. Hayatını demokrasi ve diyaloğu güçlendirmeye harcayan ve Gülen hareketin yarattığı tehdide karşı ilk uyaranlardan olan birisi için için bu suçlamalar saçma olmanın da ötesindedir.
 
Türkiye Temmuz 2016 darbe girişiminde ciddi bir travma yaşadı ve Avrupa Türkiye halkıyla dayanışma halinde olmak için daha fazlasını yapmalıydı. Avrupa devlet ve kurumları, Türkiye yargısı Osman Kavala örneğinde olduğu gib saçma ve anlamsız soruşturmaları düşürürse, Türkiye’yi darbe girişiminin faillerini araştırma ve soruşturma çabalarında desteklemeli. Türkiye halkının dostları olarak, Türkiyeli yetkililerden Sayın Kavala’yı bırakmasını istiyoruz.

 

(Bianet)

[Bonn 2017] Paris İklim Anlaşmasına Suriye de katıldı: Katılmayan dünyadaki tek ülke ABD!

Suriye’nin de anlaşmaya katılacağını açıklamasının ardından, ABD, Paris İklim Anlaşmasına destek vermeyen tek ülke olmak üzere. Anlaşmanın imzalandığı 2015’te, taraf olmayan iki ülke Suriye ve Nikaragua’ydı.

ABD geçtiğimiz Haziran’da anlaşmadan çekileceğini duyurmuştu, ancak Beyaz Saray yönetimi kurallar gereği 2020’ye kadar bunu yapamıyor. Bu arada Fransız yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump’ın Aralık’ta Paris’te yapılacak iklim zirvesine davet edilmediğini açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bir danışmanı, 100’den fazla ülkenin davet edildiği zirvenin, anlaşmayı ilerletebilmek için finans ve iş dünyasıyla “koalisyonlar inşa etmeyi” amaçladığını belirtti.

Suriye de katıldı

Almanya’nın Bonn kentinde 196 ülkenin temsilcisinin katıldığı iklim görüşmelerine katılan Suriye Çevre Bakanı Yardımcısı Wadah Katmavi “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin Paris İklim Anlaşmasına bağlılığını vurgulamak isterim” dedi. Anlaşmanın “mümkün olan en kısa sürede” imzalanacağını vurgulayan Katmavi, ülkesinin anlaşmadaki taahütlerini yerine getirebilmek için dış yardım arayacağını belirtti.

BM Sözcüsü Nick Nuttall da AFP ajansına yaptığı açıklamada, Suriye’nin hamlesini doğruladı ve Suriye hükümetinin ilk olarak imzalı belgeleri New York’taki BM Genel Merkezine göndermesi gerektiğini belirtti. Uzmanlar, anlaşma ilk imzalandığında Suriye’nin uluslararası bir parya olarak görüldüğünü ve ambargolar nedeniyle Suriyeli yetkililerin Paris’e gitmesinin zor olacağını söylüyor. Ayrıca görüşmeler, iç savaştaki çatışmaların çok şiddetlendiği bir dönemde yapılmıştı ve Suriye hükümeti anlaşmaya imza atacak konumda değildi.

İmzalamayan tek ülke ABD

Trump, geçen Haziran’da Paris Anlaşması’ndan çekildiğini duyurduğunda, “ABD’yi korumanın görevi olduğunu” ve ABD’li işletmelere dezavantajlı olmayacak yeni bir anlaşma yapmaya çalışacağını söyylemişti.

Uzmanlar, başarı şansı olabilmesi için Paris Anlaşması’nın uygulanmasının hızlandırılması gerektiğini söylüyor.

ABD, Avrupa ve Çin dünyanın karbon salımlarının yaklaşık yarısını üretiyor.

 

(BBC Türkçe)

Dokuz8haber’in emek haberciliği eğitimi İstanbul’da düzenlendi

Türkiye’nin ilk yurttaş haber ajansı Dokuz8Haber, yurttaş haberciliğin ve alternatif medyanın güçlendirilmesine yönelik yaptığı eğitimlere devam ediyor. Bu kapsamda 3-4 Kasım 2017’de Kadıköy Holiday Inn Hotel’de “Emek Haberciliği” eğitimi düzenlendi. Eğitime farklı kentlerden muhabir adayları katıldı.

İki tam gün süren eğitimlerin birinci gününde Kocaeli Üniversitesi’nden 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen öğretim görevlisi Dr. Hakan Koçak, “İşçi sınıfı mücadelesi tarihi ve basın deneyimleri”, Kıvanç Eliaçık “Dünya’da işçi hareketi ve sendikaların yeni medya-sosyal medya kullanımı deneyimleri-güncel ve yerel örnekler”, Dokuz8haber’in kurucularından gazeteci Gökhan Biçici “Türkiye emek hareketinin yakın tarihinde internet, sosyal medya kullanımı deneyimleri”, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Üyesi, İş Güvenliği Uzmanı Ertuğrul Bilir “İşçi sağlığı ve iş güvenliği: Mücadeleler, bakış açıları, kavramlar” başlıklı eğitimler verdiler.

Gazetelerin plazalara taşınması sendika haberlerini azalttı

1800’lü yıllara uzanan ilk işçi grevlerinden günümüze kadar gelen işçilerin hak arayışlarını anlatan Dr. Hakan Koçak, o günden bugüne ana akım medyada işçilerin nasıl görüldüklerini çarpıcı örneklerle anlattı. Medyanın işçi sınıfının ve emek tarihçilerinin kolektif hafızasına çok büyük katkı sağladığını belirten Koçak, 1961 anayasası ile beraber Türkiye’deki işçi sınıfının olup olmadığı tartışmalarını sona erdiren meşhur Saraçhane mitingine ve ülkedeki işçi hareketlerinin medya yansımalarına değindi.

Gazetelerin plazalara taşınmasıyla sendikal faaliyetlerden uzaklaştığını böylece sendikal haberlerin de azaldığının altını çizen Koçak, artık işçi haklarıyla ilgili haberlerin gazetecilerin çıkarlarına ters düşmemesi kaydıyla ekonomi sayfalarında yer bulabildiğini, sendikal yayınların ise emek haberlerinde uzaklaşıp protokolün öncelikli olduğu sıkıcı dergilere dönüştüğünü söyledi.

Türkiye’nin yanı sıra dünyadaki işçi hareketleri ve sendika faaliyetleri hakkında sunum yapan Kıvanç Eliaçık, sendikaların sosyal medyayı kullanırken nasıl başarılı olduklarına dair somut örnekler verdi. Dünyada ilk sendika yasasının 1820 yılından İngiltere’de çıktığını anlatan Eliaçık, “Sendikacıların İnternette Güne Başladıkları Yer” sloganıyla 1998’den bu yana yayın yapan ve dünya çapında 800’ü aşkın muhabiri bulunan LabourStart sitesinin işleyişinden ve günümüze kadar öne çıkan kampanyalarından bahsetti.

Mesleki hastalık raporu kurumlardan alınamıyor!

Sunumunda İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yaptıkları çalışmalardan bahseden İş Güvenliği Uzmanı Ertuğrul Bilir, iş güvenliği uzmanlarına anlatılan iş kazalarının yüzde 78’inin hatalı davranışlardan, yüzde 20’sinin hatalı durumlardan oluştuğu bilgisinin sermayenin tanımlaması olduğunu söyledi. İş kazalarının yüzde 98’inin çalışanların bilinçsizliğinden kaynakladığı bilgisinin ve meslek hastalıklarının yüzde 100 önlenebilir olduğu bilgisinin büyük oranda yanlış olduğunu kaydeden Bilir, işverenin herhangi bir kazayı önleyecek önlemler alması gerektiğine işaret etti.

İşçilerin karşılaştıkları en büyük sorunların başında meslek hastalıkları ile ilgili rapor geliyor. İş Güvenliği uzmanı Bilir, SGK kayıtlarına göre meslek hastalığından ölümlerin sıfır olarak gözüktüğünü, kişilerin kurumlardan mesleki hastalık raporu alamadığını, ölüm olaylarının kapatılıyor olmasının da ölenlerin yakınlarının tazminat alamamasına yol açtığını anlattı. Bilir, öncelikli görevlerinin tespiti yasa tarafından zorlaştırılan meslek hastalıklarının görünür kılınmaya çalışılması olduğunu ifade etti.

Gazeteci Gökhan Biçici ise Türkiye’deki emek hareketlerinde sosyal medyanın etkin bir araç olarak nasıl kullanıldığını anlattı. Türkiye’de ilk kez sosyal medyada işçi direnişinin en etkin kullanıldığı 51 gün süren 2005 SEKA işçilerini örnek gösterdi. Biçici, ayrıca 400 günü aşan Yörsan, TEKEL, FEDEX/UPS, DHL, THY, Metal İşçileri direnişlerini anlattı.

İnternetteki şüpheli haberleri nasıl doğrularız?

Eğitimin ikinci günü “Basında Ekonomik Bağımlılık ve Tekelleşme” adlı kitabıyla 1992 Milliyet Ödülleri Gazetecilik Dalı birincilik ödülünü kazanan, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü Öğretim üyesi Güventürk Görgülü’nün “Haber nedir? Bir metnin habere dönüşmesinin kuralları ve yöntemleri nelerdir” başlıklı sunumuyla başladı. Görgülü gazeteciliğin temel kurallarını, haber yazım tekniklerini ve haber kurgusunu anlattı.

Eğitim “Dijital Çağda Veri Doğrulama – Yalan haber çağında Veri Doğrulamaya giriş” başlığıyla sosyal medya platformlarındaki bilgileri inceleyen doğrulama platformu “Teyit.org” deneyimlerini katılımcılarla paylaşan Çınar Özer ile devam etti. Sunumunda “Sosyal medyada gördüğümüz 140 karakterlik haberi nasıl doğrulayabiliriz?” sorusunun cevabını arayan Özer, yanlış bilginin internetten nasıl yayıldığını, bilgiyi doğrulama araçlarına nasıl ulaşabileceğimizi ve onları nasıl kullanabileceğimizi, güncel haber örnekleriyle anlattı.

Sunumlar Gökhan Biçici’nin “Alternatif Medya ve Yurttaş Haberciliğinde Sosyal Medya Araçları kullanımı” ve fotoğrafçı Soydaner Gündoğdu’nun “Mobil video ve fotoğraf kullanımına giriş” sunumuyla devam etti.

Yeşil Gazete’nin de katılım sağladığı eğitimin tamamlanmasıyla katılımcılara sertifikaları takdim edildi.

 

Haber: Merve Damcı

(Yeşil Gazete)