Ana Sayfa Blog Sayfa 2904

Türk Tabipleri Birliği üyesi 8 doktor adli kontrol kararı ile serbest

Zeytin Dalı Harekatıyla ilgili yaptıkları, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması nedeniyle haklarında başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve emniyetteki işlemleri tamamlanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyesi 8 doktor savcılık ifadelerinin ardından adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel ifadesinde Birlik olarak, çatışma ve savaşın sağlığı tehdit ettiği için karşı olduklarını, PKK’dan kaynaklı şiddet eylemlerini de kınadıklarını anlatarak, “Beşiktaş’taki patlamada yaralanan polislerimizi Şişli Etfal Hastanesinde bizzat ziyaret ettim” dedi.

Afrin’de TSK’nın (Türk Silahlı Kuvvetleri) yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı ile ilgili “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamasını yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi 11 doktor “terör örgütü propagandası yapmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan gözaltına alınmıştı. 3 doktor geçen hafta ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılırken Emniyetteki işlemleri tamamlanan TTB Başkanı Raşit Tükel’in de aralarında bulunduğu 8 doktor da dün adliyeye sevk edildi.

TTB Başkanı Raşit Tükel ifadesinde savaşın ölümlere yıkımlara, suların zehirlenmesine, göçe yol açtığına dikkat çekmiş, “Bu yüzden tam bir halk sağlığı sorunudur. Hekimlik ve insanlık değerleri doğrultusunda insan yaşamını tehdit eden her türlü unsura yönelik endişelerimizi belirttik. Açıklamadaki dikkat çekilen husus bütün çatışma ve savaş hallerine ilişkindir. Ayrıca ülkemizde bulunan Suriyelilerle ilgili savaş, göç gibi durumların olumsuz etkileri üzerine çalıştayımız oldu ve bu sorunun çözümlerine ilişkin sonuç bildirgesi hazırladık ve yayınladık. Bu bildirgeden Sağlık Bakanlığına da gönderdik. Açıklamalarımız politik olgulardan bağımsız olarak sağlık açısından değerlendirilmelidir” şeklinde konuşmuştu.

 

(Hürriyet)

Yüzyıllardır toprak altında kalan Maya kenti lazer teknolojisi ile ortaya çıktı

Orta Amerika ülkesi Guatemala’da arkeoloji dünyasını heyecanlandıran bir keşif yapıldı. Ülkenin kuzeyinde lazer teknolojilerinin yardımıyla Maya medeniyetine ait yeni kalıntılar bulundu.

Guatemala’nın kuzeyindeki ormanlık alanda lazer teknolojileri kullanılarak Maya medeniyetine ait yeni kalıntılar keşfedildi. Bilim insanları tarafından boyutları “devasa” şeklinde betimlenen kalıntıların yüz yıllardır toprak altında olduğu tahmin ediliyor. Uluslararası araştırmacılardan oluşan ekip, incelemelerinde “Lidar” adı verilen lazer teknolojisini kullandı ve bu teknoloji sayesinde yoğun ve sıkı bitki örtüsüne karşın kalıntıların varlığı tespit edilebildi.

Araştırma, bölgedeki yapılaşmanın şimdiye kadar sanılandan çok daha yoğun ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmanın yürütüldüğü 2 bin 100 kilometrekarelik alanda Tikal gibi ünlü Maya kentleri de yer alıyor. National Geographic dergisinde yer alan habere göre, kalıntılar arasında 60 binden fazla ev, saray, sokak ve çeşitli yapılar bulunuyor.

New York’taki Ithaca College’den arkeolog ve dijital araştırma teknikleri uzmanı Thomas Garrison, “Lidar” sayesinde küçük yapıların da görülebildiğini söylüyor. Arkeolog, “Birkaç metre dahi ötesini göremediğiniz bir ortamda, her şeyi bir araya getirmek oldukça güçleşiyor” şeklinde konuşuyor.

Güney Amerika’da yaklaşık 3 bin yıl önce gelişmeye başlayan Maya medeniyetinin M.S. 250-900 yılları arasında doğruğa ulaştığı, 11’inci yüzyılda ise tarihe karıştığı kabul ediliyor. Mayalar kireçtaşından yaptıkları görkemli yapılarla biliniyor.

 

(DW Türkçe, National Geographic)

Okyanuslardaki plastik kirliliği balina, köpek balığı ve vatozların sağlığını da etkiliyor

Bilim insanları mikroplastiklerin plankton gibi küçük besinlerle beslenen balinalar, köpek balıkları ve vatozların üzerindeki etkilerini araştırma çağrısında bulundu.

Bilim insanlarına göre mikroplastiklerin okyanus devlerinin sağlığını ciddi şekilde etkileme riski bulunuyor. Bazı balinaların her gün yüzlerce parça plastik sindirmek zorunda kaldığı tahmin ediliyor.

Endonezya’da plastik içinde yüzen bir vatoz

Bilim insanları araştırmanın öncelik vermesi gereken yerler olarak da Akdeniz, Bengal Körfezi ve Endonezya – Papua Yeni Gine arasındaki “resif üçgeni” bölgesini işaret etti.

ABD, Avustralya ve İtalya’dan bilim insanlarının araştırmalarına göre beş milimetreden küçük plastiklerin okyanus ve deniz yaşamına büyük zararlar verme ihtimali bulunuyor. Büyük deniz canlılarının nüfusunun plastik kirliliği nedeniyle azalma riski de var. Araştırmacıların dikkat çektiği riskler üzerine bugüne kadar yeterli araştırma yapılmış değil.

Deniz canlılarının vücutlarında plastik sindirimi nedeniyle çeşitli toksinlerin birikebileceği, plastiklerin sindirim sistemine verdiği zararla yeterli besinin emilmesinin önüne geçebileceği belirtiliyor.

Okyanus sularını filtreleyerek plankton gibi küçük canlılarla beslenen okyanus devlerinin bazıları her gün yüzlerce metreküp su süzüyor. Mikroplastiklerin boyutları ve kütleleri da, devlerin beslendikleri planktonlara çok yakın.

Araştırmacılar Fransa’da karaya vuran bir balinada 800 kilogram plastik bulunduğu, Avustralya’da karaya vuran bir balinada ise 6 metrekarelik plastik örtünün yanı sıra 30 plastik poşet bulunduğuna dair haberleri endişe verici bulduklarını belirtti.

Bugüne kadar dünya çapında 8,3 milyar ton plastik üretildiği tahmin ediliyor. Bu plastiğin 6,3 milyar tonu ise şimdiden atığa dönüşmüş durumda.

Atığa dönüşen plastiklerin yüzde 79’u çöplüklere atılmış veya doğaya karışmış. Atılan plastiklerin yüzde 9’u geri dönüştürülürken yüzde 12’si de yakılıyor.

Günümüzdeki atık sisteminin devam etmesi durumunda 2050’ye kadar plastik atık miktarının iki katına çıkması bekleniyor.

 

(BBC Türkçe)

Sinop Nükleer Güç Santrali Projesi ilk defa halkla buluşacak!

Sinop yarın bölgenin ve ülkenin kaderini belirleyecek önemli bir toplantıya ev sahipliği yapacak.

2013 yılının Mayıs ayında Türkiye ve Japonya arasında imzalanan hükümetlerarası anlaşma ile kurulması planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) başvuru dosyası sunuldu ve proje ilk kez halka buluşacak. Sözkonusu ÇED’e yönelik Halkın Katılım Toplantısı’nın yapılacağını geçen hafta Sinop Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü resmi web sitesinden duyurmuştu.

Sinop Nükleer Güç Santrali proje dosyasında santralin kurulacağı alanın uzaydan görüntüsü

Halk toplantıya toplu katılım için 7:30’da Sinop Uğur Mumcu Meydanı’nda buluşacak

Yarın(6 Şubat) saat 09.30’da Sinop Üniversitesi Ahmet Muhip Dıranas Uygulama Oteli toplantı salonunda yapılması planlanan toplantı için sivil toplumun üyeleri ve projenin tarafları bir araya gelecek.

Türkiye’nin ilk nükleer santral projesi olan Mersin Akkuyu NGS için imzaların atılmasından 3 yıl sonra planlanan bu  ikinci proje ile nükleer santralin EUAS International ICC Merkezi Jersey Adaları Türkiye Merkez Şubesi tarafından vergiden muaf olacak şekilde kurulması planlanıyor.

 

Türkiye’de yapılması planlanan nükleer santrallerin adresleri Mersin, Sinop ve İğneada

Böylece nükleer santral kurma ve işletme deneyimine sahip olmayan Türkiye,  Sinop’un İnceburun’daki Abalı Köyü yakınlarındaki 10 kilometrekarelik orman arazisini her biri 1140 Megawatt kapasiteli 4 reaktör için yani  toplam 4560 Megawatt gücündeki santral için kullanmaya başlayacak

İlk plana göre 2023 olan proje başlangıç tarihinde 2 yıllık bir gecikme meydana gelmişken bu gecikmenin santralin kurulum maliyetinde artışa neden olup olmayacağı ise henüz bilinmiyor.

Nükleer atıklara ne olacak sorusuna hala cevap verilmiyor

Projenin imzalandığı tarihten bugüne  henüz bir yer lisansı alınmamış olmasına rağmen yapılan alt yapı hazırlık çalışmaları ise sivil toplumun ifadeleriyle 500 bin adeti bulmuş durumda. Proje taraflarının ifadeleriyle bölgede endüstriyel ormancılık yapıldığı  söylenirken sivil toplum taraflarına göreağaçlar depremsellik araştırmaları için kesiliyor.

Halkla ilk kez buluşacak olan Sinop NGS ÇED proje dosyasında kurulması öngörülen nükleer santralin atıklarına ve bu atıkların nerede muhafaza edileceğine dair bir bilgi de  yer almıyor.

Sinop, Çernobil Nükleer Felaketinin başlamasıyla nükleer santral projesine ev sahipliği yapması gündeme geldikten sonra özellikle 2006 yılı itibariyle  her yıl Çernobil Felaketinin yıl dönümü olan 26 Nisan haftasında  anmalarla , mitinglerle Türkiye’nin dört bir yerinden nükleer karşıtlarını ağırlıyor. Zira otuzbir yıl sonra bugün etkileri hala devam etmekte olan Çernobil Felaketi’nin Karadeniz’de yoğun olarak hissedildiği illerimizden.

Yarın Yeşil Gazete’den Pınar Demircan’ın  İstanbul Nükleer Karşıtı Platform adına da  izleyeceği “Halkın katılımı” toplantısından izlenimlerini ve detayları okuyabilirsiniz.

 

Sinop NGS ile ilgili bazı yazılarımız :

Sinop NGS için ÇED başvurusu bir muamma, proje ise Fukuşima ile iştigal   

https://yesilgazete.org/blog/2018/01/06/sinopa-denenmemis-reaktorler-denenmemis-ortaklikla-kurulacak/

https://yesilgazete.org/blog/2017/12/31/yer-lisansi-olmayan-sinop-ngs-icin-ced-proje-dosyasi-sunuldu/

https://yesilgazete.org/blog/2017/04/28/sinopta-nukleer-karsiti-miting-simdi-hayati-savunmaya-devam-etmenin-tam-sirasi-elif-cansu-ilhan/

https://yesilgazete.org/blog/2017/04/05/tbbnin-sinoptaki-sempozyumu-nukleer-santral-planlarinin-bu-gunku-ic-yuzunu-gosterdi/

 

 

(Yeşil Gazete)

Diyarbakır’da 25 kurum güçlerini birleştirdi: Dicle Amed Kadın Platformu kuruldu

Diyarbakır’da 25 kurum bir araya gelerek “Dicle Amed Kadın Platformu”nun kuruluşunu ilan etti.

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan kadın kurumları, siyasi parti ve meslek örgütleri kadına yönelik artan baskı, şiddet ve hak ihlallerine karşı mücadele edecek.

Platform aralarında KESK, DİSK, TMMOB, Diyarbakır Barosu, DTK, HDP, DBP, CHP, SP, EMEP ve ESP’nin de olduğu 25 kurum ve siyasi partiden oluşuyor.

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti‘nde düzenlenen toplantıda basın açıklamasını okuyan Arin Zümrüt, “Ortak yaşam değerleri çerçevesinde bir araya geldiğimiz platform bileşenlerimizle, kadını “Anne”, “Bacı”, “Eş” gerçekliği içerisinde kimliksizleştiren; eğitim hakkını elinden alan, iş yaşamından uzaklaştırarak eve hapseden ve tecrit uygulayan cinsiyetçi politikalara karşı kadın mücadelesini yükseltme kararlılığı içerisindeyiz. 2017 yılında, 409 kadın ve kız çocuğunun öldürüldüğü, 332 cinsel saldırının gerçekleştiği, 387 çocuğun istismara uğradığı kayıt altına alınmıştır. Rakamların yüksekliği,  kadına yönelik şiddetin yapısal dinamiklerden beslenen çok yönlü bir toplumsal sorun olduğunu ve siyasi iktidarın duyarsızlığını ortaya koymaktadır” diye konuştu.

“Sessiz kalmayacağız”

Platformun önceliklerini anlatan Zümrüt, “Müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisinin verildiği, taciz ve tecavüz faillerine iyi hal indiriminin uygulandığı, çocuk istismarcılarının cezasız kaldığı ve çocuk yaşta hamileliklerin gizlendiği bu süreçte var olan hukuki düzenlemelerin alt yapısının oluşturulması  ivedi bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Görüyoruz, farkındayız ve sessiz kalmayacağız. Yaşamı savunmaya devam edeceğiz”dedi.

 

(Evrensel)

Dünyada sadece 5 ülkede bulunan kaya tırmanma parkuruna maden arama ruhsatı çıktı!

Dedegöl Dağı’ndaki Kuzukulağı kayalıkları tehlikede…

Dünyada sadece 5 ülkede bulunan kaya tırmanma parkuruna ev sahipliği yapan Dedegöl yakınlarındaki 100 hektarlık alana maden arama ruhsatı verildi.

Türkiye’nin en önemli kaya tırmanışı ve doğa sporu alanı Isparta’nın Aksu ilçesindaki Kuzukulağı Yaylası’nda buluyor.

Serkan Ocak’ın Hürriyet’te çıkan haberine göre, tonu sadece birkaç yüz liraya satılacak mermer ocağı için dağda henüz kazma vurulmadı ancak ruhsat iptal edilmezse makineler yılkı atlarının koştuğu, asırlık ardıç ağaçlarının bulunduğu Dedegöl’ü talan edecek.

“Türkiye’nin Alpler’i”

Maden yerine bölgenin milli parka dönüştürülmesini öneren profesyonel dağcı ve dağ rehberi Tunç Fındık, “Türkiye’de çok güzel yerler var ancak sürekli dik olmasıyla tırmanış için bu kadar uygun çok fazla yer yok. Yurt dışından gelenlerin açtığı, 700 metreleri bulan 25-30 farklı rota var. Dünyada benzer yer çok ancak Türkiye’de bulunmuyor. Ulaşımı da kolay. Dedegöl gibi yer bir de Alpler’de var. Burası Türkiye’nin Alpler’i. Dedegöl üzerinde biraz durulsa, milli park yapılsa inanılmaz bir hale gelir” dedi.

Burası aynı zamanda eğitim alanı”

Dağcı Mustafa Kalaycı ise “Burası aynı zamanda eğitim alanı. Tur kayakçıları, dağ bisikletçileri geliyor. Türkiye’de uzun duvar tırmanışı için dışarıdan dağcıların geldiği tek yer. Fransa’nın en önemli dağcılarından Michel Piola da burada tırmananlardan biri. Mermer ocağını öğrendiğinde bize şu notu iletti: ‘Bir tırmanıcı, uzun duvar rota açma uzmanı ve bu konuda 15 kitabın yazarıyım. Dedegöl kayalıkları, Kuzukulağı Yaylası, Eldere Köyü uluslararası öneme sahip. Dünyada bu tarz tırmanışlar için beş önemli bölge var. Fransa’da Verdon, Fas’ta Taghia ile Todra, Meksika’da El Potrero Chico ve Dedegöl…’ Umarım sesimizi duyar ve bu ruhsatı iptal ederler” diyor.

“İnsanlar buraya dinlenmeye geliyor. Sabah yılkı atlarıyla uyanıyorsunuz”

Orta Doğu Arama-Kurtarma, Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği-ORDOST üyesi, Hacettepe Üniversitesi Makine Mühendisliği öğretim görevlisi Doç. Dr. Bora Maviş mermer ocaklarının bir dağı nasıl yok ettiğine tanıklık ettiğini şu sözlerle anlatıyor:

“Tırmanışlar dışında burada 90-120 km’lik koşu yarışı rotaları hazırladık. Ben Aksuluyum. Burada mermer ocaklarının bir dağı yok ettiğine tanık oldum. Eğirdir yakınlarındaki Akdağ’ı mermerciler kesti bitirdi. Madencilik bir bütün olarak her şeyi yok ediyor. Geriye çorak arazi kalıyor ve yüzyıllarca toparlanması mümkün olmuyor. İspanya’dan bir orman mühendisi arkadaşım buradaki ardıçların bin yıllık olduğunu söyledi. İnsanlar buraya dinlenmeye, kamp yapmaya geliyor. Sabah yılkı atlarıyla uyanıyorsunuz. Şimdi bunun yok olup olmamasını tartışıyoruz.” 

“Açılacak madendeki tüm kimyasallar bu suya karışacak”

Jeofizikçi Dr. Yaman Özakın burada madencilik faaliyeti yapılırsa geri dönüşü mümkün olmayan kayıplar yaşanacağı uyarısında bulunuyor:

“Bölgede masif denilen kireçtaşı kütlesi var. Toplanan su aşağıya iletilip içme suyu ve sulama amacıyla kullanılıyor. Açılacak madendeki tüm kimyasallar bu suya karışacak. Bölge halkı da zarar görecek. Ayrıca alandaki iki çok önemli mağara, Pınar Gözü ve Kuyu Kule de ruhsat alanı içinde kalıyor. Fransızların araştırma yaptığı Kuyu Kule, 832 metre derinliğinde ve Türkiye’nin dördüncü en derin mağarası. Pınar Gözü ise keşfi tamamlanmamış, kristaller, sarkıtlar, dikitler olan muhteşem bir mağara. Dünyaca ünlü. Mağaralar normalde aşağılara gider. Bu mağaraya girdikten sonra ise 700 metre tırmanmak gerekiyor. Burada madencilik faaliyeti yapılırsa geri dönüşü mümkün olmayan kayıplar olur.”

Dünyada sadece 5 ülkede bulunan kaya tırmanma parkuruna taş ocağı açacaklar!

 

(Hürriyet)

Ocak ayında erkek şiddeti 28 kadını öldürdü

Türkiye genelinde kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2018 Ocak ayı raporunu açıkladı.

Rapora göre yılın ilk ayında 28 kadın öldürüldü, 147 çocuk istismara maruz bırakıldı, 25 kadına cinsel şiddet uygulandı.

2017 yılının son aylarına göre kadın cinayeti sayısında düşüş yaşanırken, platform bunun nedeni olarak “bu ayın kadınlar açısından şiddete karşı toplumsal tepkilerin büyümesi ve kadınların bu doğrultuda bilinçli bir şekilde hareket etmesidir” diye belirtti.

Kadın cinayetlerine ilişkin rapordan öne çıkanlar ise şöyle:

  • Kadın cinayetlerinin en çok işlendiği iller: İstanbul (4), Bursa (2), Antep (2), Samsun (2).
  • Kadınların 18’i evinde, 1’i hastanede, 1’i arabada, 1’i nehirde, 1’i parkta, 1’i sokakta, 1’i sahilde öldürülürken; 4’ünün nerede öldürüldüğü tespit edilemedi.
  • Kadınların 7’si eşi, 2’si babası, 2’si oğlu, 4’ü yakını, 1’i erkek arkadaşı ve 1’i ayrıldığı erkek tarafından öldürüldü.
  • Öldürülen kadınların 12’si 35-65 ve üçü 25-34 yaş aralığında yetişkin kadınlardı.
  • Kendi hayatına dair karar almak isterken öldürülen kadınların sayısı 6 iken, şüpheli ölümlerin sayısı 9; nedeni tespit edilemeyen kadın cinayeti sayısı ise 10.

2018 Ocak raporuna ulaşmak için tıklayınız 

 

(Gazete Karınca)

CHP 36. Kurultayı tamamlandı

CHP’de Kılıçdaroğlu’nun 5’inci kez genel başkan seçildiği oylamada sandıktan ilginç sonuçlar çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan seçilmesinde 3 büyük şehir belirleyici oldu…Kılıçdaroğlu’nun oy sayısı, imzacı sayısının 291 altında kaldı. İnce ise imzacı sayısından 282 fazla oy aldı. Mevcut MYK ve PM’nin sandığından da İnce’ye 8 oy çıktı.

CHP’nin 36’ncı Olağan Kurultayı’nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, bin 81 imzaya rağmen sandıktan 790 oy çıkarken; 165 imzayla seçime giren Yalova Milletvekili Muharrem İnce ise 447 oy almayı başardı. Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Parti Meclisi (PM) üyelerinin bulunduğu bir numaralı sandıktan Muharrem İnce’ye 8 oy çıkması dikkat çekti.

CHP’de PM ve yedek üyeleri belirlendi

CHP’nin 36’ıncı Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyelikleri için oy verme işlemi tamamlandı. Oy kullanma işlemi sona erdikten sonra ilçe seçim kurulu sayıma geçmek istedi ancak bazı partililer sandıkların çevresindeki barikatların kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine partililer arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Daha sonra kürsüye çıkan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, bariyerlerin kaldırılacağını söyledi. Ardından sandıklar açılarak oyların sayımına başlandı. Yaklaşık 5 saat süren sayım sonrasında PM ve YDK üyeleri açıklandı.

PM ÜYELERİ

PM üyeliğine Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’ndan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerdiği 12 isim arasından seçilen 8 üye şöyle:

Prof. Dr. Lale Karabıyık, Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan, Doç. Sibel Özdemir, Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Prof. Dr. Yüksel Taşkın, Prof. Dr. Fethi Açıkel, Prof. Dr. Ayşe Eser Danışoğlu ve Doç. Dr. Yunus Emre.

488 kişinin aday olduğu PM üyeliğine seçilen 52 kişinin ismi ise şöyle:

Gamze İlgezdi, Sera Kadıgil, Yavuz Karan, Yıldırım Kaya, Haluk Koç, Bülent Kuşoğlu, Hakkı Süha Okay, Faik Öztrak, Ali Öztunç, Gamze Pamuk Ateşli, Oğuz Kaan Salıcı, Orhan Sarıbal, Selin Sayek Böke, Yaşar Seyman, Gamze Taşcıer, Ayça Taşkent, Bülent Ecevit Tatlıdil, Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Seyit Torun, Pınar Uzun, Öztürk Yılmaz, Gökan Zeybek, Onursal Adıgüzel, Veli Ağbaba, Haydar Akar, Gülizar Biçer Karaca, Tekin Bingöl, Çetin Osman Budak, Emre Çam, Mehmet Ali Çelebi, Ünal Çeviköz, M.Gül Çiftçi, Semra Dinçer, Emine Gülizar Emecan, Sevda Erdan Kılıç, Aykut Erdoğdu, Muharrem Erkek, Ali Haydar Hakverdi, Akif Hamzaçebi, Turan Hançerli, Müslüm Sarı, Haluk Pekşen, Gökhan Günaydın, Tuncay Özkan, Necati Yılmaz, Gaye Usluer, Ali Şeker, Erdal Aksünger,Eren Erdem, Gülçin Timur ve ilhan Cihaner.

 YDK ÜYELERİ

108 kişinin aday olduğu YDK üyeliğine seçilen 15 kişinin ismi de şu şekilde:

Tuba Torun, Erdoğan Kılıç, Uğur Bayraktutan, Gülsüm Filorinalı, Sezgin Kaya, Öncü Özbay, Selahattin Emre, Ahmet Ersen Özsoy, Mahir Polat, Mustafa Serdar Soydan, Emrah Arslan, Cem Artantaş, Turan Aydoğan, Süleyman Bülbül ve Banu Gençkan.

İşte CHP’nin 36’cı olağan kurultayındaki oylamalardan detaylar;

Kurultayda genel başkanlık yarışında büyük sürprizler yaşandı. Kılıçdaroğlu’na adaylık için imza veren 291 delege sandıkta oy vermedi. “Mükerrer oy” tartışması yüzünden Kılıçdaroğlu’nun verdiği dilekçe ile 165 delegenin imzasıyla aday olabilen Yalova Milletvekili Muharrem İnce ise adaylık için kendisine imza vermeyen 282 delegenin oyunu almayı başardı.

Gazete Habertürk’ten Düzgün Karadaş’ın haberine göre CHP’de 176 delegeyle en fazla delegeye sahip İstanbul’dan İnce’ye 23 oy çıkarken, 64 delegeye sahip Ankara’dan 20, 52 delegeye sahip İzmir’den 8 oy çıktı. Özellikle İstanbul’un blok olarak oy kullandığı 14 nolu sandıktan Kılıçdaroğlu’na 43 oy çıkarken, İnce’ye 8; 15 nolu sandıkta ise Kılıçdaroğlu’na 42, İnce’ye 7 oy çıkması dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, özellikle en fazla delegeye sahip İstanbul’dan aldığı oylarla İnce’ye fark atarak rahat bir nefes aldı. İnce ise, seçimlerde İç Anadolu ve Doğu Anadolu başta olmak üzere Batı Karadeniz ve Marmara Bölgesi’ndeki illerin bulunduğu sandıklarda oy patlaması yaptı.

 343 OY FARKLA GENEL BAŞKAN

 Kayıtlı delege: 1266

Oy kullanan: 1253

Geçerli oy: 1237

Geçersiz oy: 16

Kılıçdaroğlu: 790

İnce: 447

LİSTEYİ DELEN İSİMLER

İki gün olarak planlanan kurultay, Parti Meclisi’nin belirlendiği 3. günün sabahında sonuçlandı.PM seçimleri sonucunda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesi delindi. Parti içi muhalefet 7 ismi meclise soktu.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesini delerek, yüksek oy alan isimler şöyle:

 Necati Yılmaz (428 oy)

Gökhan Günaydın (422 oy)

Tuncay Özkan (413 oy)

Haluk Pekşen (390 oy)

Ali Şeker (375 oy)

Erdal Aksünger (373 oy)

Gaye Usluer (371 oy) 

Kılıçdaroğlu’nun listesini delen, Eren Erdem (359 oy), Müslim Sarı (350 oy) ve İlhan Cihaner’in (344 oy) kadın ve gençlik kotasına takılabileceği değerlendiriliyor.

LİSTE DIŞI KALANLAR

Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı 52 kişilik anahtar listede Ekrem Kerem Oktay, Umut Tekin, Ali Rıza Yılmaz, Ali Hikmet Akıllı, Mehmet Bekaroğlu, Sezgin Tanrıkulu ve Kılıçdqaroğlu’nun avukatı Celal Çelik liste dışı kaldı.

LİDER ADAYLARI NEREDEN NE KADAR OY ALDI

Genel başkanlık seçiminde yarışan Kemal Kılıçdaroğlu (KK) ve Muharrem İnce’ye (Mİ) sandıklardan çıkan oylar, illerin eğilimleri konusunda da fikir verdi:

– 1 Nolu Sandık (Merkez Yürütme Kurulu (MYK)-Parti Meclisi (PM)): KK: 39, Mİ: 8

– 2 Nolu Sandık (Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)-PM-Milletvekili (MV)): KK: 35, Mİ: 10

– 3 Nolu Sandık (MV): KK: 35, Mİ: 15

– 4 Nolu Sandık (MV-Adana): KK: 29, Mİ: 21

– 5 Nolu Sandık (Adana, Afyon, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara): KK: 31, Mİ: 21

– 6 Nolu Sandık (Ankara, Antalya): KK: 35, Mİ: 15

– 7 Nolu Sandık (Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir): KK: 31, Mİ:1 9

– 8 Nolu Sandık (Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu) KK: 26, Mİ: 24

– 9 Nolu Sandık (Burdur, Bursa, Çanakkale) KK: 37, Mİ: 13

– 10 Nolu Sandık (Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce) KK: 28, Mİ: 17

– 11 Nolu Sandık (Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep): KK: 38 Mİ: 12

– 12 Nolu Sandık (Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Hatay) KK: 31, Mİ: 20

– 13 Nolu Sandık (Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul) KK: 32, Mİ: 18

– 14 Nolu Sandık (İstanbul) KK: 43, Mİ: 8

– 15 Nolu Sandık (İstanbul) KK: 42, Mİ: 7

– 16 Nolu Sandık (İstanbul, İzmir) KK: 39, Mİ: 8

– 17 Nolu Sandık (İzmir, Kahramanmaraş) KK: 34, Mİ: 13

– 18 Nolu Sandık (Maraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Çanakkale) KK: 31, Mİ:19

– 19 Nolu Sandık (Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Kilis, Konya) KK: 22, Mİ: 29

– 20 Nolu Sandık (Konya, Kütahya, Malatya, Manisa) KK: 27, Mİ: 23

– 21 Nolu Sandık (Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş) KK: 31, Mİ:19

– 22 Nolu Sandık (Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya) KK: 19, Mİ: 30

– 23 Nolu Sandık (Sakarya, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa) KK: 22, Mİ: 29

– 24 Nolu Sandık (Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Trabzon) KK: 28, Mİ: 24

– 25 Nolu Sandık (Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak) KK: 26, Mi: 25

 60 KİŞİLİK PARTİ MECLİSİ İÇİN 488 ADAY YARIŞTI

 CHP 36. Olağan Kurultayı’nın ikinci gününde, parti meclisi (PM) ve yüksek disiplin kurulu (YDK) üyelikleri için seçim yapıldı. 52’si seçimle belirlenen 60 kişilik PM üyeliği için 488 aday çıkarken; 15 üyeli YDK içinse 108 başvuru yapıldı. Aday enflasyonu yüzünden salonda “anahtar liste” savaşı yaşandı. PM için 52 kişilik “anahtar liste” çıkaran Kılıçdaroğlu, merkez yönetim kurulundan (MYK) 4 ismi listesine almazken; emekli büyükelçilerden Ünal Çeviköz’e listesinde yer vermesi dikkat çekti.

 O İSİMLERİ SİLDİ

Kılıçdaroğlu; MYK üyeleri, Genel Sekreter Kamil Oktay Sındır, Genel Başkan Yardımcıları Erdal Aksünger, Yasemin Öney Cankurtaran ve Zeynep Altıok’u 52 kişilik anahtar listesine almadı. Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba, Bülent Tezcan, Öztürk Yılmaz, Aykut Erdoğdu, Haluk Koç, Seyit Torun, Çetin Osman Budak ve Tekin Bingöl ise Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde yer aldı.

 AĞABEYLER VE GENÇLER

Kılıçdaroğlu’nun CHP Meclis Başkanvekilliği yarışını kaybeden, İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, partinin genç yüzlerinden İstanbul Milletvekilleri Oğuz Kaan Salıcı ve Onursal Adıgüzel ime Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’e yer vermesi dikkat çekti.

 BÖKE ANAHTARDA

Kılıçdaroğlu, parti sözcülüğü ve MYK üyeliğinden istifa eden ve kurultaydan önce İlhan Cihaner ile birlikte bildirili çıkış yapan İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’ye, İstanbul Milletvekili Gamze İlgezdi’ye, partinin ağır toplarından Hakkı Süha Okay’a, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a yine anahtar listesinde yer verdi.

 ÇEVİKÖZ SÜRPRİZİ

Kılıçdaroğlu’nun PM için hazırladığı 52 kişilik anahtar listede, eski büyükelçilerden Ünal Çeviköz sürpriz isim olarak yer aldı.

 AVUKATI ANAHTARDA

CHP Lideri’nin, bir süre önce gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan avukatı Celal Çelik’e de anahtar listesinde yer vermesi dikkat çekti.

 CİHANER VE BÖKE’DEN 5 KİŞİLİK LİSTE

CHP Kurultayı’nda yaşanan anahtar liste savaşında, bir süre önce bildiri yayınlayarak tüzük değişikliği talebinde bulunan CHP Milletvekilleri Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner, 5 kişilik liste yaptı. 2 isim dışında, “Gelecek İçin” poralasıyla hazırladıkları anahtar listede milletvekilleri Niyazi Nefi Kara, Orhan Sarıbal ve Ali Şeker yer aldı.

“CHP’de Tabanın Sesi” ismiyle çıkarılan anahtar listede ise Ensar Ögüt, Necdet Saraç, Atilla Sarp, Dönüş Gürbüz isimlerinin aralarında yer aldığı 52 kişi bulunuyor.

“Önce Örgüt” ismiyle çıkarılan anahtar listede de Haluk Pekşen, Çetin Soysal, Tuba Ütebay, Nevaf Bilek, Aziz Aydınlık ve Hüseyin Yıldız gibi isimler yer aldı.

“Sol Cesaret” ismiyle çıkarılan anahtar listede ise Nihat Matkap, Halit Toraman, Tur Biçer Karaca, Emre Çam, Candan Yüceer, Gaye Usluer’in aralarında bulunduğu 52 isim bulunuyor.

MUHARREM İNCE AYRI LİSTE ÇIKARDI

Genel başkanlık yarışını kaybeden Muharrem İnce, “Umudun PM Listesi” ismiyle ayrı bir anahtar liste çıkardı. Kılıçdaroğlu’nun da anahtar listesinde yer alan Gamze İlgezdi, Yaşar Seyman, Emre Çam, Ünal Çeviköz, Emine Gülizar Emecan’ın İnce’nin anahtar listesinde de yer almaları dikkat çekti. İnce’nin listesinde ayrıca CHP Milletvekilleri Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Rıza Yalçınkaya, Devrim Kök, Mazlum Nurlu, Tanju Özcan, Akın Üstündağ, Özkan Yalım, Dursun Çiçek ve Namık Havutça yer aldı.

(Cumhuriyet)

Başka türlü bir gıda mümkün: Direnen sofralar – Pelin Cengiz

Bu yazı artigercek.com sitesinden alındı

Bugün yaşamımızın çok büyük bölümünde şirketler var, hayatlarımız şirketlere emanet edilmiş durumda. Bütün kararlarımızı neredeyse onlar yönlendiriyor, ne giyeceğimize, ne yiyeceğimize, nereden ne satın alacağımızla ilgili kararlara onlar şekil veriyor. Attığınız her adım şirketlerin ve sanayinin kontrolünde.

Geçen hafta Anadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan’ın yaptığı talihsiz açıklamalar tam da buna iyi bir örnek oldu. Özilhan, internette satışı hızla yayılan evde bira yapım setleriyle ilgili konuşarak, evde bira yapımının ‘vergi kaybına neden olduğu’ gerekçesiyle yetkilileri uyardığını söyledi. Dokuz aylık faaliyet raporuna göre, Anadolu Efes’i bünyesinde bulunduran grubun bira satışları geçen yıl yurt içinde yüzde 5.7 oranında düşmüş.

Özilhan tam olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Bira satışı düşüyor ama tüketim konusunda emin değilim. Bunun nedeni de evde bira yapımının artması. Çok ucuza alınan cihazlarla evde bira yapılıyor. Bugün 7.5 liralık biranın 4 lirası vergi. Evde bira üretimi vergi kaybına da neden oluyor. Bu konudaki görüşlerimizi yetkililerle de paylaştık.”

‘Görüşleri paylaştık’ dediği aslında ‘şikayet ettik’ demek. Bugün 7.5 liralık biranın yarısından fazlasının vergi olmasını Özilhan, hangi platformlarda sorgulamış mesela? Ya da gece 22:00’den sonra alkol satışı neden yasak bunu sormuş mu? Bunlara da açıklık getirirse anlatmak istediği daha manalı olur.

Hükümetin evde içki üretenleri radarına aldığı zaten gizli saklı bir konu değil. Rakı üzerindeki 60 liralık vergiyle 70’lik büyük rakının fiyatı 93 lirayı bulunca, evsel kullanım amaçlı etil alkol satışları patladı. Ürünün yüzde 96’sı alkol, fiyatı 47 lira. Bu ürünün suyla seyreltilmesi, anason aroması ve şeker eklenmesiyle 70’lik rakı yaklaşık 20 liraya mal oluyor.

Ama kısa bir süre önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, evsel kullanım amaçlı piyasaya sunulan etil alkole acı madde ‘denatonyum benzoat’ katılmasına yönelik bir düzenleme getirdi. İnsanlar neden evde üretemesin ki…

Sonrası bildik hikaye. Özilhan, bir açıklama yaparak, “öyle demek istemedim, böyle demek istedim” dedi: “Vergilerin yüksek olmasının merdiven altında kaçak ve sahte içki üretimini artırdığından, bunun insan sağlığını tehlikeye attığından bahsettim. Yasa dışı ticaret hem insan sağlığını tehdit ediyor hem de vergi kayıplarına yol açıyor dedim.”

İlk konuşmasında insan sağlığı, merdiven altı vs. gibi ayrıntılar yoktu ya neyse…

Alkol tercih meselesidir, herkesin yaşı, sağlığı, inançları içki içmeye uygun olmayabilir ancak bugün herkesin tükettiği gazoza, limonataya, meyve sularına getirilen yüzde 10 oranındaki vergileri ne yapacağız? Genelde lüks tüketim olarak görülen pırlantadan, cep telefonundan, otomobilden alınan Özel Tüketim Vergisi’nin gazozun, limonatanın, meyve suyunun içinde ne işi var?

Ha bu arada yeri gelmişken değinelim. Geçen yılın sonlarına doğru yapılan bu vergi düzenlemerinde kolalı gazozların ÖTV oranı da yüzde 25’ten yüzde 20’ye indirilmişti. Coca Cola’nın satış ve dağıtım işleri de Tuncay Bey’in grubundaki şirketlerden biri.

Dolayısıyla herkesin kendi yiyeceğini, içeceğini üretmesi bir haktır, şirketlerin, sanayi kuruluşlarının, hatta hükümetlerin herhangi bir gıda veya temel ihtiyaç maddesini tüketmesi, satın alması için insanlara dayatma uygulaması söz konusu olamaz.

Gıda tüketicisi olan herkesin bunu oturup yeniden düşünmesi gerekiyor. Tüketeceğiniz her gıdaya karar veren, üstelik onun fiyatını da vergilerle adaletsiz hale getirerek tüm yurttaşlar için erişilebilir olmaktan çıkaran bir sisteme karşı herkesin kendi yöntemlerini ve yapabileceklerini gözden geçirmesinin tam zamanı. Yediğinin içtiğinin nasıl üretildiğini bilmek önemli, bunun aynı zamanda yerel ve küçük üreticiyi destekleyen, temelinde dayanışma ve paylaşım olan kolektifler, gıda toplulukları ya da kooperatifler tarafından üretiliyor olması da önemli.

Büyüme, kalkınma ve tüketim odaklı ekonomik sistemle arsızlaşmış piyasa sistemi size herşeyi dayatabileceği, sizin de sesinizi çıkarmadan o dayatılanları satın almaya devam edeceğiniz üzerine kurulu. Son 10 yılda dünyanın önemli ekonomilerinin geçirdiği finansal kriz, dünyanın pek çok yerinde bu olguyu daha tartışılır hale getirdi. Pek çok akım, hareket, kolektif çıktı.

Elbette hala köklü bir değişimin, tüketimsel reformun ve tabii en önemlisi sürdürülebilir olarak çevreyi, doğayı ve yeşil ekonomileri merkeze alan yeni bir modelleme inşasının yakınında değiliz. Bu sistemden beslenenler köhnemiş eski sistemin getirilerini kaybetmek istemiyor, tüketim talebinin azalmasının, daha çok konut ve otomobil satamayacak olmanın, insanların kendi gıdasını kendisinin üretiyor olmasının fikrine dayanamıyor, ranta dayalı işlerin konforundan bir nebze olsa vazgeçmeyi göze alamıyor.

Bireysel ya da küçük toplulukların çabası bu anlamda değerli. Üretici ile tüketicinin direkt olarak temas ettiği, yerelliğin, adil bir fiyatın ve emeğin gerçek karşılığının oluştuğu, insanların kendi gıda zincirlerini yarattığı, hatta takasın geçerli olduğu oluşumlar önemli. Şu an Türkiye’deki pratiklerin yaygınlaşmasının önünde bazı engeller olabilir, ancak gün gelece belki de insanlar kendi birasını da kendi ekmeğini de hatta mümkün olduğunda kendi enerjisini de kendisi üretecek.

Birer gıda tüketicisi olarak herkesin neyi talep edip neyi talep etmediğinden, satın alıp almamasından gelen bir gücü var. Bu güç, aynı zamanda yaşadığımız dünyaya karşı da sorumluluk içeriyor. Bu güçle, sağlıklı, nitelikli, adil ve besleyici gıdayı erişilebilir kılacak bir sisteme ilerlemek mümkün…

Pelin Cengiz – Artı Gerçek

Arılar “Yuva”ya döndü, şimdi polenleri dağıtma zamanı – Özge Doruk

“Haftaya kar kesin geliyormuş abi”, “Bir yağsa bu soğuk da kırılır aslında”, “Ne giyeceğimi şaşırdım valla” gibi buram buram iklim değişikliği kokan sözler günlük konuşma rutinimiz olmuşken İstanbul’dan bir otobüs dolusu çılgın Ağva’ya doğru yol alıyordu. Amacımız Yuva Derneği’nin Dünya Vatandaşlığı programı kapsamında hazırlanan Ekolojik Okuryazarlık Eğitmen Eğitimine katılmaktı. 22-28 Ocak haftasında yapılan bu eğitim için gerekli ön açıklamayı yaptığıma göre size neler yaptığımızı biraz kendi gözümden anlatmak istiyorum. Ve bu arada hayır Ağva’ya da doğru düzgün kar yağmadı.

 

Yaş, meslek, hayat deneyimleri gibi noktalarda ilk defa bu kadar çeşitlilik gösteren bir grubun içindeydim. Hadi itiraf edeyim ilk an “nasıl olacak?” sorusu aklıma gelmedi değil. O kadar farklıyız ve o kadar birbirimizi tanımıyoruz ki… Hayat içinde bulunduğumuz eğitimde konuştuğumuz gibi sürekli bir öğrenme süreci aslında. Bir hafta boyunca farklılıklarımızın aslında çeşitlilik olduğunu, ne kadar çeşitliysek zorluklara karşı o kadar sağlıklı bir direnç gösterebileceğimizi ve hızla toparlanabileceğimizi öğrendim. Aynı zamanda bir araya gelmiş bir gruptan bir amaç için mücadele etme azmi taşıyan bir ekibe evrildiğimize şahit oldum. Ortak bir derdimiz vardı bir kere, doğa!

Gün boyu süren oturumların her biri bir tanışma süreciydi. Gezegenle, varlıklarla, doğayla, kendimizle ve birbirimizle. Güneşin (Aydemir)’in sohbetleri esnasında dank etti bu düşünce aslında. Ve hakkını yemeyeyim birde gün sonu değerlendirmelerimizde. Ekolojiye ve eğitmenliğe dair edindiğimiz tüm bilgileri birlikte deneyimledik. Her birimizin deneyimleri biricikti zira aktarımlar esnasında pek çok farklı hikâye ortaya çıkmıştı. Hikâyeler de çok önemlidir zira hikâyesini bilmediğimiz her şeye ve herkese karşı bir önyargımız ve hatta nefretimiz olabiliyor. Dünyanın hikâyesini bilmek önemlidir çünkü nerede durduğumuz gösterir bize, kimlerle birlikte olduğumuzu. Canlılığın hikâyesini bilmek önemlidir çünkü ne kadar bir ve birbirimize ihtiyacımız olduğunu gösterir. Bizim hikâyelerimiz de önemliydi ve biz de birbirimizi dinledik. Ekip olmak emek sarf etmeden olacak iş değildir.

Yazı içinde zaman zaman bahsettiğim kelimeler ekoloji için de önem arz eden kavramlardı. Direnç, toparlanma ve tabi ki çeşitlilik gibi. Her birimiz arı olmaya hazırız. Polenleri saçmaya daha çok çiçeklenmeye, bu sebeple eğitim içeriğinden çok fazla bahsetmiyorum hatta hazır yeri gelmişken 17-18 Şubatta yapacağımız yaygınlaştırma eğitiminin duyurusunu da yapmış olayım.

Ekipçe büyüme hayalimiz ile döndük İstanbul’a. Eğer eğitime başvurmaya niyetliyseniz hoop buyrun forma yönlendireyim sizleri https://goo.gl/2jVww7 

Bu eğitim değil ama diğer eğitimler için ben irtibatta kalayım, size bir yazayım kimsiniz, necisiniz diyenler için de şu adresleri iliştirivereyim;  [email protected]

https://www.facebook.com/yuvadernegi/

Instagram: @yuvadernegi

Özetleyeyim. Bir hafta boyunca 18 aday arı, 5 eğitmen arı, 1 lojistik destek arısı ve bir Mertcan (kedi) ile ekolojik bir bakış açısı kazanmaya çalıştığımız bir süreç yaşadık. Farklı öğrenme süreçlerini deneyimledik. Mesela sobada ateş yakmayı öğrenenlerimiz, hayvanlara karşı olan korkusuyla yüzleşme cesareti gösteren cengâverlerimiz, sabah erken kalkma konusunda istikrarlı başarı gösterenlerimiz, sürprizlerle dolu olanlarımız, müzik zevkini genişletenlerimiz ya da genişletmek istemeyenlerimiz… Sonuçta daha fazla öğrenmeye hazırız, Yuva’nın bir parçası olmayı isteyen herkesle tanışmak için sabırsızlanıyoruz.

 

Özge Doruk