Ana Sayfa Blog Sayfa 2858

Facebook’ta yalan haberlere karşı görsel ve videoları doğrulatma dönemi

Facebook, sosyal medyada yayılan yalan haberleri azaltabilmek için fotoğraf ve videoları doğrulatmaya başladı. Fransa’da başlatılan yeni proje, yakın zamanda daha fazla ülkede uygulanacak.

Veri skandalı ile boğuşan Facebook yalan haberlere karşı önlem almak için fotoğraf ve videoları doğrulatmaya başladı.

50 milyon Facebook kullanıcısının kişisel bilgilerinin Donald Trump’ın ABD’deki başkanlık seçimi kampanyasında görev alan Cambridge Analytica isimli analiz şirketi tarafından ele geçirildiğinin ortaya çıkmasının ardından veri güvenliği konusunda eleştirilerin hedefi olan Facebook, yalan haberlerle mücadele etmek için yeni bir proje başlattığını duyurdu.

Perşembe günü gazeteciler için düzenledikleri toplantıda yeni uygulamayı anlatan Facebook yetkilileri, fotoğraf ve videoları doğrulatmaya uluslararası haber ajansı AFP’nin yardımıyla başladıklarını söyledi.

Facebook ürün müdürlerinden Tessa Lyons, Fransa’da başlatılan projenin “seçimlerde ortaya çıkan yalan haberlerle savaşma çabalarından bir tanesi” olduğunu ifade etti. Ancak Facebook veya AFP’nin fotoğraf ve videoları değerlendirmek için hangi kriterleri kullandıkları bilgisini paylaşmadı.

Lyons, kaynak doğrulatma uygulamasının yakın zamanda başka ülke ve partnerlerle başlayacağını söyledi.

Bir başka Facebook ürün müdürü olan Samidh Chakrabarti ise Facebook’un artık proaktif olarak seçimlerle ilgili kasten yanlış bilgiler veren haberleri aramaya başladığını söyledi. Bu zamana kadar Facebook, kullanıcılardan bu yönde gelen şikayetler üzerine harekete geçiyordu.

 

(DW Türkçe)

Gazeteci Can Dündar hakkında kırmızı bülten kararı

MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin, “Gizli belge ve bilgileri açıklamak” suçundan eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar 5 yıl 10 ay, Ankara temsilcisi Erdem Gül de 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Dündar hakkında verilen cezanın, 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasını öngörmesi gerektiğini belirten Yargıtay, mahkemenin kararını bozarak Dündar’ın yeniden yargılanmasına hükmetti.

Dosyanın ulaştığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi hazırladığı tensip zaptında Dündar’ın, yurt dışında bulunması ve kendisine ulaşılamaması nedenleriyle kovuşturmanın sonuçsuz kalmamasını sağlamak amacıyla gıyaben tutuklanmasına karar verdi.

Dündar hakkında, kırmızı bülten de çıkarılmasına karar veren mahkeme, kararı Dündar’ın Belçika’dan iadesi için Adalet Bakanlığı’na gönderdi.

Mahkeme heyeti yeninden yargılamaya ilişkin, ilk duruşmanın ise 7 Mayıs’da yapılmasına hükmetti.

 

(Hürriyet)

Almanya’da yenilenebilir enerjinin payı yılın ilk 3 ayında kömürü geçti

Almanya’da 2018’in ilk üç ayında gerçekleşen elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 39,9 olurken, kömürün payı ise yüzde 39,5 olarak gerçekleşti.

Yenilenebilir enerji geçen sene de kömürden önde idi. Bir yıl öncenin aynı döneminde bu oranlar sırası ile yüzde 34,8 ile yüzde 39,7 olarak gerçekleşmişti.

Fraunhofer Enstitüsü tarafından derlenen, henüz kesinleşmemiş verilere göre, 2018’in ilk çeyreğinde Almanya’da 147,18 Teravat-saatlik (TWh) elektrik üretimi gerçekleşti. Verilere göre bu üretimin yüzde 22,6’sı rüzgar enerjisinden, yüzde 3,8’i güneş enerjisi, yüzde 9’u biyokütle, yüzde 4,6’sı ise hidroelektrik santrallerinden sağlandı.

Nükleer enerjinin payı ise bir yıl önceye göre yüzde 10,3’den yüzde 12,9’a yükseldi.

Doğal gaz santrallerinin elektrik üretimindeki payı ise 2017’nin ilk çeyreğinde 11,3 iken bu yıl ise yüzde 7,1 olarak gerçekleşti.

 

(Yeşil Ekonomi)

Portakal deposu Finike Ovası’na duble yol tehdidi

Antalya’nın Finike ilçesindeki portakal üreticileri, yeni “duble yol projesi”nin verimli tarım arazilerinin tam ortasından geçtiğini belirterek yolun yapılmamasını istedi.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün duble yol projesinin güzergahının bir bölümü, Finike’deki portakal bahçelerinden geçiyor.

Finike Meyve Üreticileri Tarımsal Birliği Başkanı Celal Bülbül, Cumhurbaşkanlığına dilekçe yazarak yolun Finike ovasından geçtiğini, tamamı verimli ve dikili narenciye bahçelerinin geri dönüştürülemez biçimde kaybolacağını kaydetti.

İlçede üç kuşaktır üretim yapıldığını, portakalın yörenin en önemli geçim kaynağı olduğunu ifade eden Bülbül, ağaçların sökülmesinin ve yolun, ovanın iklim yapısını olumsuz yönde değiştireceğini kaydetti.

Bülbül, yolun soğuk aylarda güney rüzgarını (ılıman rüzgar) büyük bir nispette önleyeceği için don zararına karşı meyveleri daha da korumasız bırakacağını dile getirdi.

‘Gelecek yok olacak’

Yola bir itiraz da Akdeniz Kıyıları Çevre Koruma Derneği (TOROÇDER) Başkanı Ali Fahrettin Çağlayan’dan geldi.

Çağlayan, Finike ve Batı Antalya ormanlarıyla su kaynaklarının taş ocaklarıyla ‘tükenirken’, ‘hesapsız ve plansız’ olduğunu söylediği otoyol projesinin ovanın ve ilçenin geleceğini yok edeceğini aktardı.

TOROÇDER Başkanı, ovanın Finike Körfezi kıyılarında yaklaşık 80 kilometrekarelik bir alanı kapladığı, Finike portakalı başta olmak üzere turunçgil yetiştiriciliğinin üretim alanı olduğuna vurgu yaptı.

Çağlayan yol projesinin ovayı ikiye bölmesiyle rüzgar ve su açısından iklimsel, ekonomik ve yaşamsal sorunlar ortaya çıkacağını belirterek projenin var olan D-400 Karayolu’nun genişletilerek uygulanabileceğini ifade etti.

Finike’de yılda 220 bin tonun üzerinden portakal üretimi yapılıyor.

Türkiye’de yılda 2 milyon tona yakın portakal üretiliyor.

 

(Diken)

Meral Akşener’den, İYİ Parti kurultayında medya eleştirisi

İYİ Parti, 1. Olağanüstü Kurultayı’nı Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirdi.

Dün yapılan kurultayda, tek aday ile girilen genel başkanlık seçimlerinde, partinin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olan Meral Akşener yeniden genel başkanlığa seçildi.

1112 delegeden 1061’inin oy kullandığı kurultayda 1 oy geçersiz sayılırken, Meral Akşener 1060 oy ile yeniden genel başkan oldu.

Abdüllatif Şener de kongredeydi

İYİ Parti’nin kongresine bir dönem Başbakan Yardımcılığı da yapan eski AKP’li Abdüllatif Şener de katıldı.

Şener’in görüntüsü, dev ekrana yansıtıldığında salonda alkış koptu.

Akşener’den Erdoğan’a: “15 Temmuz’da uçaklarla kaçtın”

Akşener, kurultaydaki konuşmasında, “Parti kuramaz dediler, kurduk. Kurultay yapamaz dediler. İşte, hem de on binlerle kurultay yaptık. Bizler engelleri aşa aşa geldik. Önümüze ne kadar engel koyarlarsa koysunlar, onları da aşa aşa geliyoruz” dedi.

İYİ Parti’nin başka partilerle ittifak kurduğuna dair söylentiler çıktığını belirten Akşener, “Kim kiminle ittifak yaparsa yapsın, biz milletimizle ittifak yapıyoruz” diye konuştu.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sert sözlerle eleştiren Akşener, “15 Temmuz’da uçaklarla kaçıp, güvende olduğunu anlayınca kahramanlık taslayan bir lider” ifadelerini kullandı:

“Bugün kendi ikbal ve makamlarını korumak için yapamayacakları hiçbir şey yoktur. Ölçüleri makam ve mevkilerini korumak olunca her şey kutsal, her şey milli. Makam ve mevkilerine dokunan herkes düşman onlar için. Yüze gülümseyip arkadan malı götüren tosunlarınız var sizin. 28 Şubat’ta yağlı kazıkla tehdit edilirken dik duran karakterimiz var bizim. 15 Temmuz’da uçaklarla kaçıp, güvende olduğunu anlayınca kahramanlık taslayan lideriniz var sizin.”

Medya görmedi, Akşener eleştirdi: “12 Eylül’den bile gerideyiz”

Öte yandan hiçbir televizyon kanalı İYİ Parti kurultayını canlı olarak aktarmadı.

CHP, MHP ve AKP kurultaylarını canlı veren CNN Türk, HaberTürk, NTV gibi televizyon kanalları kurultaydan canlı yayın yapmadı.

Kongreyi sadece Doğan Haber Ajansı ve Halk TV canlı yayından aktardı.

Akşener de konuşmasında kurultayı canlı yayınlamayan televizyonları, “Şu an penguen mi yayınlıyorlar? 12 Eylül’den bile gerideyiz. Biz bu yola iktidarın emir eri medyasına güvenerek çıkmadık” sözleriyle eleştirdi.

 

(Gazete Karınca)

OECD’nin Daha İyi Yaşam Endeksi’nde Türkiye son sırada

OECD’nin 35 üye ülke ile Rusya, Brezilya ve Güney Afrika’yı dahil ederek hazırladığı “Daha İyi Yaşam Endeksi” açıklandı.

38 ülke arasında en iyi yaşam endeksine sahip Hollanda çıktı.

Türkiye ise listenin son sırasında yer aldı.

Ayrıca Türkiye haftalık 50 saat ve üzeri çalışanların toplam çalışanlara oranının en yüksek olduğu ülke çıktı.

Endekse göre, Türkiye uzun çalışma süresinin yanı sıra hayattan memnuniyet açısından da OECD ülkeleri ortalamasının altında.

“Türkiye’de çalışanların %34’ü 50 saatten fazla çalışıyor”

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) göre, “Daha İyi Yaşam Endeksi”nde (Better Life Index) yer alan 35 OECD üyesi ülke ile Rusya, Brezilya ve Güney Afrika’nın dahil edildiği 38 ülke arasında en iyi performans, 9,3 puanla Hollanda’ya ait.

9 puanla Danimarka ikinci, 8,9 puanla Fransa üçüncü oldu. İspanya 8,8 puan ile dördüncü, Belçika 8,6 puanla beşinci sırada yer alıyor.

Araştırmada haftada 50 saat ve daha fazla çalışma oranı, çalışanların bireysel bakım ve boş zaman aktiviteleri için bir günde ne kadar zaman ayırabildikleri dikkate alındı.

Türkiye’nin son sırada yer aldığı listede, Rusya 9. sırada yer aldı. ABD 30. olurken, Japonya 34. sırada yer aldı.

Türkiye’de çalışanların % 34’ü 50 saatten fazla çalışıyor.

OECD’nin bu alandaki en yüksek ortalaması % 13. Erkek çalışanların % 37’si, kadın çalışanların ise % 26’sı için mesai saatleri uzun.

Türkiye’de hayattan memnuniyet az

Türkiye’de çalışanlar OECD ortalamasına göre hayattan daha az memnun.

0’dan 10’a kadar olan bir ölçekte memnuniyet derecelendirmesi istendiğinde, Türk halkı ortalama 5,5 puanda kalırken, OECD 6.5 ortalamasına sahip.

“Uzun iş saatleri kaygı ve stresi artırıyor”

Araştırmada, uzun iş saatlerinin kaygı ve stresi artırdığına vurgu yapılıyor.

İş-hayat dengesinin sağlandığı ülkelerde, çalışanların daha mutlu olduğuna dikkat çekilen araştırmada, uzun iş saatlerinin sağlığı olumsuz yönde etkilediği belirtiliyor.

 

(Birgün)

Irak’ın kültür mirasını, Iraklı kadın arkeologlar kurtaracak

Londra’daki British Museum’dan arkeologlar, Irak’taki yıkımdan geriye kalan kültür mirasını tamir etmek için, Irak’ta 8 kadın arkeoloğu yetiştirecek.

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) işgali altında büyük zarar gören ülkede bir süredir çalışmalar yürüten arkeologlar, 2 grup Musullu kadın arkeoloğu, ülkelerinin yaralarını sarmak için eğitecek.

Nisan ayında başlayacak programda eğitilecek kadınların çoğu göçmen.

IŞİD, 2014 yazında ele geçirerek hilafet ilan ettiği ve 2017 yılında Irak ordusunun düzenlediği operasyonla kaybettiği Musul kentinde, binlerce arkeolojik alanı harabeye çevirmişti.

Musul Müzesi’ndeki eserleri parçaladıkları ve Nemrut kentindeki tarihi bölgeleri havaya uçurdukları görüntüleri de paylaşmıştı.

Arkeolojik kazı ve restorasyonlar, Lagaş antik şehrinin güneyindeki Tello (Girsu) ile Londra arasında bölüşülecek.

Eğitimler için tarihteki en eski köprü olarak bilinen Girsu Köprüsü, bu öğrenciler için “derslik” olarak seçildi.

Girsu, IŞİD’in elinden kurtulabilen az sayıda tarihi bölgeden biriydi ancak erozyondan büyük zarar gördü.

Bölgenin Bağdat ve Basra arasında Şii nüfusun yoğunlukta olduğu bir noktada yer alması, şiddet ve yıkımdan kendini koruyabilmesinde önemli bir etkendi.

Ninova ve Nemrut’ta büyük tarihi kayıplar

Irak’taki diğer antik kentlerle büyük benzerlik taşıması, Girsu’nun eğitimler için seçilmesinin başlıca sebeplerinden.

İngiliz Guardian gazetesine konuşan araştırma ekibinin lideri Sebastien Rey, eğitilecek kişilerin Musul’daki Ninova vilayeti ve Nemrut’ta yapılacak restorasyon çalışmaları öncesinde, bu daha güvenli bölgede bir tür prova yapmasını istemiş.

Resmi verilere göre Ninova’daki antik yapıların yüzde 70’i yok edilmiş. Nemrut’ta ise yüzde 80’lik bir yıkımdan bahsediliyor.

Yıkılmayan yerlerse, kaçakçıların ve yağmacıların hedefinde.

British Museum, daha önce Girsu’da sadece erkeklerden oluşan ekipleri eğitmişti.

Şimdi sadece Iraklı kadınlardan oluşan iki grup yetiştirilecek.

Bu kadınlardan biri de Mehdi Ali Rahim.

Irak Müzesi’nin küratörü olan Rahim, ülkesindeki bu arkeoloji sahasına gitmeden önce Londra’da dokuz hafta geçirmiş.

Bu projenin, ülkesinin geleceği için önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Köprünün korunması ve ziyaretçilere çalışmalarımızın neler olduğunu anlatan bilgi panoları hazırlanması ile daha geniş bir kitleye ulaşacağımıza, turistlerin yeniden ülkemize geleceğine inanıyoruz. ”

 

(BBC Türkçe)

Seferihisar’daki şenlikte binlerce yerel tohum takas edildi

İzmir’in Seferihisar ilçesi Ürkmez Mahallesi Çarşısı içinde 31 Mart Cumartesi günü Yerel Tohum Takas Şenliği gerçekleştirildi.

Tohum Takas Şenliği’ne Bursa Nilüfer, Eskişehir Tepebaşı, Muğla, Sinop, Muğla Menteşe Belediyeleri  yerel tohum grupları, Yerel Tohum derneği Yarımda Şubesi de katılarak stant açtı. Soner Değerli İlkokulu bahçesine Seferihisar Belediyesi’ne ait 2 stant kuruldu. Stantların birinde Can Yücel Tohum Merkezi’nde yetişen 80 çeşit tohum ve fide ücretsiz dağıtıldı.

Tohum takasından önce konuşan Seferihisar belediye başkanı Tunç Soyer 2016 yılında yerel tohumların yasaklanmasıyla Seferihisar’da tohum takas şenliklerine başladıklarını söyledi.

Başka bir tarım mümkün diyerek yola çıktıklarını ve çalışmalara başladıklarını dile getiren Soyer, binlerce köyün mahalle yapılarak bilinçli politikalarla köylülüğün bitirildiğini söyledi ve bunun sonucunda köylülüğün bitirilmesiyle tarım ve hayvancılık alanında üretim yapılamadığını belirtti.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer

Tarımsal ürün ihtiyacının uluslararası şirketlerin ürettiği ürünleri ithal ederek karşılandığını, saman ve buğday dahil bir çok ürünün bizim gibi tarım toprakları çok olan bir ülkede yetiştirmek yerine ithalat yapılmasının çok acı bir gerçek olduğunu vurgulayan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu politikaları çok uluslu şirketler belirliyor. Yerel tohumlar yaşamın sürekliliği için gerekli ve çok önemlidir. Can Yücel Tohum Merkezi’ni tohumları çoğaltıp geliştirmek için Can Yücel’in vasiyeti üzerine kurduk ve burada yetiştirdiğimiz yerel tohumları çiftçilerimize dağıtarak onlarla ürün yetiştirmelerini sağlamayı başardık” şeklinde konuştu.

Tunç Soyer’in ardından bir tarımcı olan Bursa milletvekili Orhan Sarıbal konuştu. Orhan Sarıbal dünyadaki tarım politikalarını çok uluslu şirketlerin belirlediğini vurguladı. Bunlarn Bayer, Cargill, ADM, Bunge ve Losu Dreyfus olduğunu söyleyen Sarıbal çok uluslu şirketlerin bütçelerinin bazı ülkelerden daha büyük olduğunun belirtti.

Dünyanın en büyük insan ilacı üreticisi Bayer şirketinin dünyanın en büyük tarım şirketlerinden Monsanto’yu geçen yıl satın aldığını da belirten Orhan Sarıbal, Bayer’in şimdi hem tohum hem tarım zehri hem de insan ilacı ürettiğini vurguladı.

Şenlikte, Anadolu’nun yerel tohumlarından elde edilen gıdalardan “Anadolu Aşı” adı verilen yemek beğeniyle tüketildi. Protokol konuşmalarının ardından katılımcılar aralarında tohum takası yaptı.

Şenlik kapsamında açılan üretici pazarları da vatandaşların akınına uğradı. Seferihisar yerel tohum şenliği Suzan Kardeş konseriyle devam etti.

 

Haber: Göknur Yumuşak

(Yeşil Gazete)

Mahkeme Fatih Ormanı’nı ranta açacak ‘Park Orman Tabiat Parkı Projesi’ni durdurdu

Kuzey Ormanları’nın kente en yakın parçası olan Fatih Ormanı için  Serdar Bilgili – Doğuş Grubu tarafından 29 yıllığına kiralanarak içerisine villa tipi konut, lüks lokanta gibi ormanı yok edecek “Park Orman Tabiat Parkı Projesi”ne yol veren uzun devreli gelişme planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı mahkemece durduruldu.

TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın açtığı davada Mahkeme, orman içine yapılacak projenin geri dönüşü olmayan zararlar doğurabileceğini belirterek planların yürütmesini durdurdu.

Mahkeme, imar planlarının, Fatih Ormanı’nda yapılaşma koşulları oluşturan ve inşaat alanını arttırıcı şekilde olduğunu, plana dayanarak yapılan inşaat projesinin nitelik ve nicelik açısından konaklama niteliğini kalıcı hale getirdiğini belirtti. İstanbul 10. İdare Mahkemesi, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olmadığını vurguladı.

Don Kişot Bisiklet Kolektifi ve Kuzey Ormanları Savunması 1 Nisan 2018 tarihinde düzenledikleri basın açıklamasıyla Fatih Ormanı’nın Kuzey Ormanlarına iade edilmesini istedi. Grup adına Cenk Çalışır tarafından okunan basın açıklamasında  tabiat parkı kararını da iptal edilmesi, Fatih Ormanı’ndaki çitlerin kaldırması ve orman içindeki tüm yapıları yıkılmasıyla ormanın derhal yaban hayata terk edilmesi çağrısı yapıldı.

Basın açıklamasının tam metni şu şekilde;

Kuzey Ormanları’nı savunanlar Fatih Ormanı’nı yağmacı inşaat sermayesinden korumayı başardılar. Zafer Fatih Ormanı sincabınındır.

“Parkorman” adı altında Fatih Ormanı içine villalar, çarşı, çok amaçlı salon, otoparklar yapmak isteyen Doğuş ve Bilgili Holding’e karşı mücadelemizde önemli bir yasal kazanımla yeni bir aşamadayız.

TMMOB Orman Mühendisleri, Şehir Plancıları ve Mimarlar Odasının açtığı davalarda, Fatih Ormanı’nı yapılaşmaya açmaya yönelik olarak hazırlanan Uzun Devreli Gelişme Planı, nazım imar planı ve uygulama imar planının yürütmesi mahkeme kararı ile durduruldu. Bu gelişme ile Serdar Bilgili ve Ferit Şahenk’in Fatih Ormanı’nı eğlence parkına çevirme projelerini gerçekleştirmek için yasal bir dayanakları kalmadı.

Bu mahkeme kararlarından sonra Orman Bakanlığı, tabiat parkı kararını da iptal etmeli, Fatih Ormanı’ndaki çitleri kaldırmalı ve orman içindeki tüm yapıları yıkmalıdır. Orman, derhal yaban hayata terk edilmelidir.

Şimdi tekrar söylüyoruz:

Merkezi ve yerel yönetimlerin, onlarla iş ortaklığı halindeki sermaye gruplarının dayatmalarına duracağı ve mahallelerimize, çalıştığımız alanlara komşu ve kamusal niteliğini korumaktan yana sorumlu olduğumuz Fatih Ormanı’nı tehdit eden firmalara ve rant projelerine geçit vermeyeceğiz.

Kuzey Ormanları’na acımasızca saldırmakta olan iktidar ve beslemesi inşaat ağaları şunu unutmasınlar; Maslak’tan kuşatmaya aldıkları, içinde kanser gibi büyüyen taş ocakları açtıkları Fatih Ormanı, Belgrad Ormanı’nın güneyidir ve “park” değil ormandır.

Kuzey Ormanları Savunması, Fatih Ormanı’nı yuva edinmiş sincap, tilki,  yaban domuzu ve bin türlü güzellikte canlının elini asla bırakmayacaktır. El ele yaşamı savunmak için verdiğimiz Fatih Ormanı mücadelemizi kazandık, bir arada mücadele etmeye devam edeceğiz.

Diren Fatih Ormanı! Diren Kuzey Ormanları!

 

(Yeşil Gazete)

Ülkü Tamer’i kaybettik!

Barış Pirhasan’ın dün gece sayfasında yazdığı “Ülkü Tamer’i kaybettik… Şu anda düşünmek, konuşmak, yazmak gelmiyor içimden…” yazısıyla öğrendim Ülkü Tamer’in hayata veda ettiğini.

Ne çok eksiliyoruz! Daha geçen gün Huma Kuşu türküsünü güzel yorumuyla kulaklarımıza, yüreklerimize nakşeden büyük sanatçı Mükerrem Kemertaş hayata veda etmişti. Dün de Ülkü Tamer gitti. O da Kemertaş gibi 80. yaşlarını yaşıyordu.

Ülkü Tamer’i ilk kez 1980’li yılların başında tanımıştım. Latin Amerika tarihini, edebiyatını, müziğini öğrenmeye çabaladığım günlerdi. Yarın Dergisi’nde Latin Amerikalı şairlerin şiirlerine, yaşam öykülerine sık sık yer veriliyordu. Bir süre sonra müzik kasetleri de dergiyle birlikte yayımlanmaya başlamıştı. Eduardo Galeano’nun Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabını da o günlerde okumuştum. Latin Amerika ile ilgili kitaplar aradığım günlerde Ülkü Tamer’in hazırladığı Çağdaş Latin Amerika Şiiri Antolojisi ‘ni edinmiştim. Latin Amerika’nın kesik damarlarından sızan şiirleri; Ruben Dario’yu, Cesar Vallejo’yu, Jorge Luis Borges’i, Nicolas Guillen’i, Pablo Neruda’yı, Octavio Paz’ı, Rahip Ernesto Cardenal’i ve daha birçok Latin Amerikalı şairi ilk kez onun İspanyolca ve İngilizce’den yaptığı özenli çevirilerle tanıdım desem yalan değil.

Aynı yıllarda Hürriyet Sanat Dergisi’nde Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi başlıklı bir dizi şiir kaseti dağıtılmıştı. Birçok şair gibi Onat Kutlar’ın ve Ülkü Tamer’in kendi seslerinden şiirlerine de yer verilen bu kasetler hala bende durur. O kayıtlarda Ülkü Tamer, yakın arkadaşı Muzaffer İlhan Erdost için yazdığı Fevzipaşa şiirini seslendiriyordu. Bu şiirin bendeki yeri çok farklıdır. Ailem demiryolcu bir aileydi ve şiirde tadını hissettiren hat boylarının hüznünü çocukluk yaşlarımdan beri yaşadım-bilirim. Hep tren yollarına yakın yaşadım. Yedikule ve Altınşehir içinden tren geçen semtlerdi. Tren yolculuklarına çıktım. Askere giderken Kurtalan Ekspresi ile iki gün yolculuk ettim. Sonraki yıllarda işim nedeniyle birçok kez tren yolculukları yaptım. Bir seferinde Kahramanmaraş’dan Gaziantep’e, oradan da Adana’ya trenle gitmiştim. Ülkü Tamer’in şiirinde bahsettiği Gâvur Dağını, Fevzipaşa’yı, geçişi 8-10 dakikayı bulan Ayran tünelini, Eloğlu’nu, Bahçe İstasyonu’nu, Narlı tren istasyonunu gördüm. Ülkü Tamer’in şiirinde söz ettiği bir yağmur tohumları gibi ufka saçılan yılkı atlarını göremedim ama kanatlarıyla Gâvur Dağı’nın boranından rüzgâr toplayan kuşları hatırlıyorum.

Onat Kutlar için 2016 yılında bir kitap yayımlandı: Onat Kutlar’a Mektup Var. Türkiye Edebiyatı’nın bu çok sevdiğim iki yazarının dostlukları çocukluk yıllarının Antep’ine kadar gidermiş. Bu kitapta çocukluk arkadaşı Onat Kutlar’a İstanbul’dan bir mektup yazmış Ülkü Tamer. Mektubun tarihi Şubat 2016…

Mektubunda onunla tanışmalarından da söz ediyor: “…İlkokuldaydım. Bir Şeker Bayramı’ydı. Şükrü Ağabey yine bayram yerine götürmüştü beni. Yürürken çıkşağı çeviriyordum. Şimdikiler gibi tahtadan değil, tenekeden yapılmış bir çıkşağı. Bayağı ustaydım o alanda. Çıkşağıyı sadece aşağıya yukarıya çevirmem, ileri de fırlatırdım. Bir fırlatmamda çıkşağının ipi koptu, o koca oyuncak fırladı, bir çocuğun alnını buldu! “Eyvah” dedim. “Çocuk şimdi üstüme saldıracak, dövüşeceğiz.”

Allahtan bir şey demedi çocuk. Şükrü ağabey ile ben bayram yerinde kurtlarımızı döktükten sonra ilerideki kahveye, Hacivat seyretmeye gittik. Küçük kürsülere çöktük. Bir baktım, yanımdaki kürsüde o çocuk oturuyor. Çaresiz gülümsedim. “Benim adım Ülkü” dedim.

Çocuk da gülümsedi. Elini uzattı. “Benim adım Onat”…

Ülkü Tamer’in Alleben Öyküleri ve Alleben Anıları kitaplarını ve bir de anılarını kaleme aldığı Yaşamak Hatırlamaktır kitaplarını okumanızı, tadına doyulmaz öyküler ve anılarla dopdolu geçen bir yaşamın izini sürmenizi öneriyorum. Süslemelerden uzak, sade bir dille yazdığı şiirlerini Yanardağın Üzerindeki Kuş kitabında toplayan Ülkü Tamer çok sayıda şiir antolojisini de hazırladı. Oyun çevirileri de varmış ama onları pek bilmem.

Hayatın tadı giderek kaçıyor. Eksiliyoruz. Geçen gün Mükerrem Kemertaş, dün de Ülkü Tamer gitti bu dünyadan. Ülkü Tamer’in cenazesinin, bugün Bodrum-Turgutreis Merkez Camisinde kılınacak cenaze namazı sonrası Gümüşlük Mahallesi’ndeki mezarlıkta toprağa verileceği yazılıyor. Toprağı bol olsun ustanın…

 

 

Ercüment Gürçay