Ana Sayfa Blog Sayfa 2590

Türkiye ekonomisi 2018’de %2,6 büyüdü, 4. çeyrekte %3 küçüldü

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre, ekonomi geçen yıl yüzde 2,6 büyüdü. Orta Vadeli Program’da 2018 büyüme hedefi yüzde 5,5 olarak belirlenmişti.

Ekim, Kasım, Aralık aylarını kapsayan dördüncü çeyrekte ise ekonomi yüzde 3 küçüldü. Reuters haber ajansının anketinde daralmanın yüzde 2,7 olacağı öngörülmüştü.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, büyüme verisini Twitter’dan yorumladı ve ‘en kötü geride kaldı’ dedi.

Albayrak ayrıca ekonomik görünümün yeniden toparlanma eğilimine girdiğini de ifade ederek “Tarihin en ciddi spekülatif saldırısının yanında küresel alanda büyümenin yavaşlama eğilimine girdiği döneme rağmen 2001 ve 2008 yıllarındakine benzer bir durum gerçekleşmemiş, süreç çok kısa sürede başarılı bir şekilde atlatılmıştır” dedi.

Geçen yıl özellikle Ağustos ayında TL’de yaşanan sert değer kaybıyla birlikte ekonomide sert iniş endişeleri artmış, Merkez Bankası’nın para birimindeki hızlı değer kaybını ve enflasyondaki yükselişi önlemek adına politika faizini yüzde 24’e çıkarmasıyla birlikte ekonomik büyümenin yerini daralmaya bırakacağı beklentileri güç kazanmıştı.

Berkin Elvan ölümünün 5. yılında anılacak

Gezi Parkı Direnişi sırasında Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almaya çıkarken 16 Haziran 2013’te polis tarafından başından vurularak komaya giren ve 269 gün sonra hastanede yaşamını yitiren Berkin Elvan, ölümünün 5. yılında yarın saat 14.00’te Şişli’de bulunan Feriköy Mezarlığı’nda anılacak.

Elvan, 11 Mart 2014’te 16 kiloya düşerek yaşamını yitirmişti. Elvan’ın ölümünün ardından Okmeydanı’ndaki cemevinde, yüzbinlerce kişinin katıldığı bir cenaze töreni düzenlenmiş, yaklaşık beş saatlik bir yürüyüşün ardından Elvan Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.

Elvan ailesi ve Taksim Dayanışması, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Umudun çocuğu Berkin’imizi yitireli tam 5 yıl oldu. Berkin Elvan Ailesi ve Taksim Dayanışması olarak 11 Mart Pazartesi (bugün) günü saat 14.00’te Feriköy Mezarlığı’nda Berkin’imizi anıyoruz” ifadelerine yer verdi.


İklim için Okul Grevi Türkiye’de de yayıldı

Greta Thunberg’in geçtiğimiz yılın Ağustos ayında başlattığı iklim için okul grevi bütün Dünya’ya yayıldı. İlk eylemini İsveç Parlamentosu’nun önünde gerçekleştiren 16 yaşındaki iklim aktivisti, bugüne kadar pankartını Brüksel, Paris, Zürih ve Taraflar Konferansının gerçekleştiği Katowice gibi pek çok şehre taşıdı. Binlerce kişiyle beraber eylemler yaptı, uluslararası toplantılarda politikacıları iklim için harekete geçmeye çağırdı.

Türkiye’den de gençler ve çocuklar, iklim için okul grevine katılacağını duyurmaya başladı. Geçtiğimiz Cuma 9 yaşındaki Atlas Sarrafoğlu’nun çektiği video ve kendisiyle yaptığımız röportajla İstanbul Bebek Parkı’ndaki #iklimiçinokulgrevi eylemini duyurmuştuk. Bugün, yani 9 Mart Pazar günü itibariyle iklim için okul grevinin uluslar arası internet haritasından Türkiye’den kaydolunan eylemlerin sayısı 9 ‘a ulaştı. Haritaya göre eylemlerin gerçekleşeceği iller: Iğdır, Adıyaman, Ankara, Balıkesir, İzmir, Muğla ve Antalya.

13 yaşındaki Ege Edman da yaşadığı yer olan Ayvalık’tan çektiği çağrı videosunu facebook sayfası üzerinden paylaştı. Ege’nin çağrısı şöyle, 

“Atmosfere salınan karbon gazının artmaya devam ettiği bu günlerde bilim bize kesin olarak Dünya’nın ısınmasını 1,5 derecede sınırlayabilmek için hemen şimdi harekete geçmemiz gerektiğini söylüyor. Fakat elinde bu konuyla ilgili karar alma yetkisi bulunan insanlar küresel ısınmayla mücadele etmek için hiçbir şey yapmıyor. Bu yüzden ben ve arkadaşlarım sesimizi duyurabilmek ve değişim sağlamak için okul grevi yapıyoruz. 15 Mart 2019 Cuma günü, Ayvalık Cumhuriyet Meydanı’nda saat 12:00’de yapacağımız okul grevine sen de katıl. Lütfen bu videoyu daha fazla kişiye ulaşabilmesi için paylaş ve geleceğimiz için orada ol.”

Bu yılın başında Greta, kendisi gibi iklim için harekete geçmek isteyen gençleri 15 Mart’ta uluslararası bir okul bırakma eylemine çağırdı. İklim için Okul Grevi #SchoolStrike4Climate olarak bilinen bir eylem ve gösteri ağı da böylece oluşmuş oldu. 15 Mart Cuma günü eylem yapmak isteyen gençler hareketin internet sitesindeki haritaya kendi gösterilerinin yer ve saatini girebiliyorlar. Greta’nın çağrısından sonra açılan bu haritaya kaydedilen eylemler 9 Mart Pazar günü itibariyle 82 ülkede 957 gösteri olarak görülebiliyor.


(Bahar Topçu)

Feministler: Kimse çarpıtmasın, isyanımız 8 Mart’ı engellemek isteyenlere

Feminist Gece Yürüyüşü, 8 Mart’ta ezanın ıslıklandığı iddiasına tepki gösterdi. Açıklamada, “Kimse çarpıtmasın: Bizim isyanımız polis barikatına, kadınların yürüyüşünü, 8 Mart’ı engellemek isteyenlere… Biz 17 yıldır o caddedeyiz, her yıl aynı saatte sesimizi yükseltiyoruz” ifadelerine yer verildi.

İstanbul’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için toplanan kadınların ezanı ısladıkları iddiası üzerine “17. Feminist Gece Yürüyüşü”, yazılı açıklama yaptı.

Yürüyüş yapmak isteyen kadınların şiddete maruz kaldığı belirtilen açıklamada, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde İstanbul Taksim’de 17. Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan/katılmaya çalışan on binlerce kadına uygulanan polis şiddetinin üzeri ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı dille, seçim malzemesi de yapılarak, yalan haberle ve nefretle örtülemez. Başka kılıflara bürünmeye çalışılsa da bunun adı, kadın düşmanlığı” denildi.

Yürüyüşün, 16 yıldır sorun yaşanmadan yapıldığı kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Polis kadınların yolunu keserken, bir araya getirmezken, gaz sıkarken, arama yaparken ezan dinlemedi. 8 Mart’ta sesini yükseltmeye gelen kadınların kalabalığı polis barikatları arasına sıkıştırılmaya çalışıldı. Sığmadık. 16 yıldır yürüdüğümüz güzergâhta, yürümemizi engelleyip bizi caminin yanında tutanlar şimdi de kalkmış ezana karşısınız diyor. Kimse çarpıtmasın: Bizim isyanımız polis barikatına, kadınların yürüyüşünü, 8 Mart’ı engellemek isteyenlere… Biz 17 yıldır o caddedeyiz, her yıl aynı saatte sesimizi yükseltiyoruz. Toplumu bölen değil, beraber eşit ve özgür bir hayatı kuracak politikalarda ısrarcı olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz. Biz kadınların derdi ortak; bizim derdimiz patriyarkayla, kadın düşmanlığıyla!” 


Bologna belediye başkanı: Spaghetti Bolonez diye bir şey yok, yalan haber!

0

Bologna Belediye Başkanı Virginio Merola, dünyanın en popüler yemeklerinden olan ‘Bolonez soslu spaghetti’ye savaş açtı. Merola, bu yemeğin Bologna’da bu şekilde yenmediğini belirtip, bölgeyi ziyaret eden turistlerden ‘Bolonez soslu spaghetti’ sipariş etmekten vazgeçmelerini istedi.

İtalya, dünyanın en ünlü yemeklerinden biri olan ‘Bolonez soslu spaghetti’yi “Böyle bir yemek yok, yalan haber” sözleriyle reddeden Bologna Belediye Başbakanı Virginio Merola’yı konuşuyor. Merola, ‘Bologna usulü spaghetti (spaghetti Bolognese)’ ismiyle tüm dünyaya yayılan yemeğin aslında Bologna’da var olmadığına dikkat çekerek Twitter’da tartışma yarattı.

Merola, İtalya’nın Bologna bölgesinde meşhur sosun spaghetti ile değil, daha kalın ama yassı olan tagliatelle türü makarna ile tüketildiğini hatırlattı; bölgeyi ziyaret eden turistlerden ‘Bolonez soslu spaghetti’ sipariş etmekten vazgeçmelerini istedi. RAI televizyonuna konuşan Merola, “Spaghetti Bolonez diye bir şey aslında yok ama yine de dünya çapında meşhur. Biz dünyanın şunu bilmesini isterdik ki, Bologna tagliatelle, tortellini ve lazanyayı icat etti” diye konuştu.

Merola Twitter kullanıcılardan da, dünya çapında gördükleri ‘spaghetti Bolognese’ fotoğraflarını ‘yalan haber’ olarak kendisiyle paylaşmalarını istedi. Belediye başkanına, hazır satılan sosların fotoğrafları yağdı.

(Gazete Duvar)


Şerdil Dara Odabaşı’dan Alper Taş’a: Beyoğlu’nda seçimi kazan da Kadıköy’ü kurtar

CHP Kadıköy Belediye Başkan Adayı Şerdil Dara Odabaşı, CHP’nin Beyoğlu adayı Alper Taş için düzenlenen dayanışma yemeğine katıldı. Yemekte konuşan Odabaşı, “Beyoğlu’nda seçimi kazan da Kadıköy’ü kurtar. AKP belediyesi İstanbul’un vitrini Beyoğlu’nda eğlence, kültür, sanat hayatını bitirdiği için herkes Kadıköy’e geliyor, seçmenler aşırı yoğunluktan şikayetçi” dedi.

İstanbul’da, CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş için Kadıköy’deki arkadaşları bir dayanışma yemeği düzenledi. “Kadıköy’den Beyoğlu’na Dayanışma Yemeği”ne CHP Kadıköy Belediye Başkan Adayı Şerdil Dara Odabaşı da katıldı.

Demokrat Haber’den Mehmet Göcekli’nin haberine göre, katıldığı etkinliklerde uzun boyu ile dikkat çeken Alper Taş, kendinde daha uzun boylu olan Şerdil Dara Odabaşı gelince “Benden de uzunmuş” dedi.

Şerdil Dara Odabaşı, “Alper Abi’den bir şey rica ediyorum. Beyoğlu’nda seçimi kazan da Kadıköy’ü kurtar. AKP belediyesi İstanbul’un vitrini Beyoğlu’nda eğlence, kültür, sanat hayatını bitirdiği için herkes Kadıköy’e geliyor, Moda’da, Yeldeğirmeni’nde Kadıköylü seçmenler aşırı yoğunluktan şikayetçi” diye konuştu.

Alper Taş da “Biz de Beyoğlu’nda aynı şeyi anlatıyoruz. Bakın insanlar artık Kadıköy’e kaçıyor. Esnafımız dertli. Beyoğlu’nu yeniden İstanbul’un eğlence, kültür ve sanat merkezi yapmalıyız” diye karşılık verdi.

Alper Taş, düzenlenen dayanışma yemeğinden çok duygulandığını, adaylığına farklı siyasi çevrelerden çok destek geldiğini, bunun 31 Mart sonrasında da olumlu gelişmelere yol açabileceğini söyledi.


200 bin ton patates ithal ediliyor

Patates ithalatında gümrük vergisi sıfırlandı. 20 Nisan’a kadar sıfır gümrükle 200 ton patates ithal edilebilecek.

Patates ithalatında gümrük vergisini sıfırlayan karar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandı.

Karar, 200 bin ton patatesin gümrük vergisini uygulanmadan ithalatını öngörüyor.

Gümrük vergisiz patates ithalatı, 20 nisan 2019 tarihine kadar yapılabilecek.

Kuru soğan ithalatında gümrük vergisini kaldıran karar da 28 Şubat’a kadar geçerli olmak üzere 15 Ocak tarihinde yürürlüğe girmişti. Ancak gümrük vergisiz soğan ithalatı, yeni bir kararla 31 Mart tarihine kadar uzatılmıştı.


Fukuşima Nükleer Felaketi’nin 8. yıldönümü

11 Mart 2011 tarihi, Japonya’da meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve tsunaminin, 18 bin insanı yaşamdan kopardığı ve dünyanın ikinci büyük nükleer kazası olarak kabul edilen Fukuşima Nükleer Felaketi’ni başlattığı gün olarak hafızalara kazındı.

Türkçesi “Geçmiş iyileşir mi ve Yaşananlar silinmez” manasına gelen pankartlar

Dört reaktörlü Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nin 3 reaktöründe vuku bulan çekirdek erimesi ekosisteme yoğun şekilde radyasyonun yayılmasına neden oldu. Bu tarih itibariyle 380 bin kişi Fukuşima Eyaleti’nden tahliye edildi. Pasifik Okyanusu’nun Radyoaktif kirlilik Japonya ile de sınırlı kalmadı, Pasifik Okyanusu’nu geçerek küresel turuna başladı. Fakat felaketin mağdurları için Japonya’da tahliyeler yalnızca nükleer santralden 30 kilometre mesafede yaşayanları kapsayan şekilde yapıldı. Sekiz yıldır devam eden nükleer felaket bugüne kadar kanser oranlarında artışa, çeşitli sosyal problemlere yol açtı. Tarım, hayvancılık, balıkçılık radyoaktif kirlilik nedeniyle zarar gördü. Sekiz yıldır radyoaktiviteden arınma çabası devam ediyor daha yıllarca da devam edecek. Bu şartlar altında uluslararası standartlar uygulanmıyor ve özellikle nüfus içindeki daha kırılgan gruplar için uygulamalar adaletsiz.

Fukuşima Nükleer Santrali’nin neden olduğu olaylar 1 yıl sonra Japonya’daki tüm nükleer santrallerin kapatılmasına uzandı. Ancak 4 yıl sonra yeniden açılmaya başlayan nükleer reaktör sayısı bugün dokuz. Fukuşima dünya genelinde nükleer santrallerle ilgili gerçeklerin idrak edilmesini de sağladı. Nitekim bugün bir çok ülke nükleer santrallerini kapatmak üzere program yapmaya başladı. Ancak aksine Türkiye’de hükümet nükleer santral planlarını hayata geçirmek için koşar adımlar attı.

Yukarıda okuduklarınıza aslında bugün 14:00’da Açık Radyo’da gazetemizin editörlerinden Ercüment Gürçay‘ın sunduğu Babil’den Sonra’da konuşulacakların introsu denebilir. Çünkü programda gazetemizin Nükleer içerikler editörü ve Nükleersiz.org Koordinatörü  Pınar Demircan 8. Yılında Fukuşima Nükleer Felaketi’nin yarattığı toplumsal ve ekolojik yıkımı anlatarak ortaya çıkan yeni riskler olduğundan bahsedecek. Ek olarak hükümetin ikisi için anlaşma yapmış olduğu üç nükleer santral planı üzerine değerlendirmelerini paylaşacak. Programda editörlerimizin özenle seçtikleri nükleer temalı müzik parçalarını da dinleme fırsatı bulabileceksiniz.

Günlerden Fukuşima olunca siz bugüne depremin meydana geldiği 08:46 itibariyle Nükleer karşıtlarının #FukuşimayıUnutma etiketiyle sosyal medyada twitter eylemine destek vererek başlayabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

8. yılında Fukuşima Nükleer Felaketi ve yeni riskler

2011 yılından bugüne Fukuşima Nükleer Felaketi boyunca yaşananlar, nükleer santral kurma planları yapan bazı ülke ve hükümetlere köprüden önce son çıkış; bazılarına ise “kıyak” müşteri olma fırsatı şeklinde göründü. Hükümetin yapmış olduğu nükleer santral anlaşmalarıyla ülkemizin ikinci grupta olduğu aşikar. Oysa “Fukuşima”nın adı bile bir nükleer santralde meydana gelebilecek kaza risklerinin tehlikeye dönüşmesiyle oluşan toplumsal ve ekolojik maliyetlerin ne denli büyük, çeşitli ve hesaplanamayacak kadar dallı budaklı olduğunun simgesi haline gelmiş bulunmakta. Üstelik Fukuşima bu misyonunu tamamlamış da değil, risklerin tehlikeye dönüşmesi ve bu tehlikelerin yeni risklere zemin hazırlamasıyla kendini yeniden ve yeniden üreterek, daha onlarca hatta yüzlerce yıl sürecek… Diğer taraftan siyasi iktidarın tutum ve kararları da sivil toplumun yalnızlaştırılma biçimleriyle, neoliberal derslerin en unutulmazını vermekte ki yaşananlar küresel açıdan da ibretlik! Fukuşima’da yaşananları ve alınması gereken dersleri bir köşe yazısına sığdırmak mümkün olmasa da durumu birkaç çarpıcı örnekle açıklamaya çalışacağım:

Hatırlarsanız, geçen sene Fukuşima Nükleer Santrali’nde ölümcül seviyelerde radyasyon tespit edilmişti. Bu durum değişmiş de değil. Öte yandan radyoaktif mikropartiküllerin ve izotopların hava hareketiyle yayılması da her zaman mümkün. Benzer şekilde nükleer santralde yoğun radyoaktif olan kısımlara yeraltı suyunun girmesi yeni radyoaktif su üretimine neden olmakta. Nitekim radyoaktif olduğu için 1000 tonluk silolarda biriktirilen suyun miktarı geçen seneye göre yüzde elli artarak 1 milyon 400 tona ulaştı. Bu noktada iki açıdan problem sözkonusu: Birincisi silolara yeni yer açılamayacağı için radyoaktif suyun Okyanusa boşaltılmak istenmesi. İkincisi ise Okyanusa dökülmek istenen bu suyun içinde etkisi 300 yıla varan stronsiyum ve sezyum gibi kanser ve birçok başka hastalığa yol açabilecek şekilde radyoaktif izotopların bulunması. Nitekim, silolarda biriktirilen suyun okyanusa boşaltılması ekosistemsel felakete yol açacakken, radyasyonun bu şekilde besin zincirine karıştırılma ihtimali baki.

Fukuşima’nın bugünkü kritik tartışma konularından bir diğerini tam erimenin meydana geldiği reaktörlere ait havalandırma bacalarının sökümüne başlanacak olması teşkil ediyor. Operasyondaki herhangi bir başarısızlık yüksek miktarda radyasyonun çevreye yayılması anlamına gelirken, normal şartlarda nükleer santrallerde periyodik olarak izotopların havaya salındığı bu bacaların her biri, incelemelere göre bugün saatte 10 bin milisevertten daha fazla radyasyon barındırmakta. Dört bacanın sökülmesi için birkaç ay içinde nükleer santral sahasında bir robot üretimine başlanması planlanıyor.

Öte yandan Japon hükümetinin nükleer felaketin ardından Fukuşima eyaleti genelinde 1 milisievertten 20 milisieverte çıkartmış olduğu radyasyon sınır dozlarını eski haline döndürmek gibi bir girişimi de yok zira radyasyon seviyelerinin daha onlarca yıl aynı kalacağı bir gerçek. Buna rağmen Japon hükümeti 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na kadar tahliye edilmiş olan herkesin evine dönmüş olması için uğraşmakta. Zira sekiz yıl önce tahliye edilmiş olan 380 bin kişiden 43 bin kişinin hala evine dönmediği bilinirken, geri çağırma sürecinde yurttaşların kolay ikna olması amacıyla hükümetin başvurduğu yöntem, ilk ve orta dereceli okulları öğretim hayatına yeniden açmak. Bu şekilde ebeveynlerde Fukuşima’nın çocuklar için bile güvenli olduğu hissini uyandıran hükümet çevresel radyasyon ölçümü için kurulan cihazları ise kaldırtmanın uğraşında. Maliyeti 25 milyar dolara varan 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın hazırlıklarını üstlenen hükümetin 10 yıllık ömrü dolduğu bahanesiyle maliyeti 3.6 milyon dolar olan ölçüm cihazlarını yenilemeyeceğini buraya not düşelim.

Anlaşılan o ki, Fukuşima gibi felaketler yeni risklerle kendini yeniden inşa ettikçe, siyasi iktidarlar da kendilerini duruma göre konumlamakta, ya gerçekleri örtbas etmeye çalışmakta ya da radyasyon sınır dozlarını yukarı çekmeye varan bir pişkinlik sergileyebilmekte… Fukuşima Felaketi’nin tetiklendiği Japonya gibi bir deprem ülkesi olan ülkemizde siyasiler kazalarda dahi sorumluluk kabul etmemekte… Sizce, intihar etmek için insanın kendisini trenin önüne atması yerine trene binmesinin kafi olduğu ülkemizde planlar hayata geçirilir nükleer santral kurulursa yaşanacakları tahmin etmek güç müdür?

15 Mart Cuma günü Komşu Kapısı Maçka Dayanışma Derneği’nde “Fukuşima Etkisi” adı altında Fukuşima’da yaşananları, nükleer risklerin toplumsal ve ekolojik maliyetlerini ve ülkemizdeki nükleer planların detaylarını anlatacağım, beklerim.

Bu yazı ilk olarak Yeni Yaşam Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

YKKSY’de Sazlı Cazlı Sohbet: 70’li Yıllarda Türkiye

Yapı Kredi Bankası’nın kuruluşunun 75. yılı dolayısıyla “Yapı Kredi 75. Yıl Buluşmaları” adı altında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık bir etkinlik düzenleniyor: Sazlı Cazlı Sohbet: 70’li Yıllarda Türkiye

12 Mart Salı günü saat 18:30’da Loca’da yapılacak olan Sazlı Cazlı Sohbet: 70’li Yıllarda Türkiye etkinliğinde Derya Bengi’nin kısa bir süre önce YKY’den çıkan “70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük – “Görecek Günler Var Daha”  kitabından hareketle, dönemin siyasal ve kültürel ruhu şarkılar eşliğinde tartışılacak.

Derya Bengi

Derya Bengi 1966 yılında Ankara’da doğdu. Eğitimini 9 Eylül Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde İşletme ve Endüstri İlişkileri alanında tamamladıktan sonra serbest gazeteciliğe yöneldi. 1996-2009 yılları arasında “Roll” dergisinin yayın yönetmenliğini yürüttü. “Express”, “Bir+Bir”, “Esquire”, “FHM”, “Aktüel”, “Radikal” gibi dergi ve gazetelerde müzik ve popüler kültür üzerine yazılar yazdı. 2010 yılında yayımla­nan “Rakı Ansiklopedisi”nde müzik editörü olarak görev aldı. 2012 yılında Depo’da açılan “Uzayda Bir Elektrik Hasıl Oldu: 1960’larda Müzikli Türkiye” ve 2014 yı­lında Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılan “İşte Benim Zeki Müren” sergilerinin küratörlüğünü üstlendi. “50’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük – Şimdiki zaman beledir” adlı kitabı 2016’da, “60’lı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük – Dünya durmadan dönüyor ” adlı kitabı 2017’de YKY tarafından yayımlandı.

(Yeşil Gazete)